——— — TÜRKÇEYE ÇEV1REN D hiteyin Gdhid YALÇIN — ) —T79— Muhürâda k noktalardan hiç biri ka Müzakere edilmiş değildir. —— Ribbentrobun büyük bir mü- ile — “sarih malümat,, şey hakkında şahsi bir fikir ve kanaat peyda etmek is- tiyenler bu tekliflerin metninin İngilizce tercemesini - okusun- Har 1 meinih kendilefine hiç bir lisanda anlaşılamıyacak kadar, “atle Almanca olarak 0- bir - kunduğunu çi kRıı_h bentrop onun makarışil n—; limelerini idı Doniz gerek majestenin” hükümetine, gerek hükümetine uzun ve Parışık bir metnin doğru mâ- nası hakkında movsuk bir ma Iümat verebilecek kudretime ha- e itimad ediyor sürette görülüyor ki Ribbetropun stlh Vveya harbe sebebiyet Verebilecek derecede hayati ehemmiyeti haiz, binen- aleyh okumağa değil son dere- ee tina ve temmül ile tedkik edilmeğe muhtaç bir vesikayı “Sarih malümat,, son derece muğlak bir me- sey, tin idi. : O gece, sülh için son ümidin de zail olduğu kanaatile - Ma- Şestenin Ssefarethanesine dön- düm. Mi gaat ikide Leh rini gördüm, ona Ribbentrop ile yaptığım mülü- bilhassa “katın — objektif itidalli bir hikâyesini anlattım, Alman tekliflerinde en esaslı iki-nokta olarak Danziğin terki ve Koridor da Pl&biscite talebi bulunduğunu bildirdikten — son- ra, anlıyabildiğime göre bunlar tanamen pek gayri makul sa- muamıyacağını söyledim ve hü- kürnetinden derhal feld mareşal Smigiy - Rydz ile Goering ara- sında bir mülâkat teklif etmeyi tavsiye — eylemesini — telkin ettim. Ribbentrop ile - yapıla- cak müzakerelerin muvaffak o- labilmesine hiç ihtimal verme- diğimi ilâve etmeğe de kendi- mi mecbur gördüm. Her ne ka- dar M. Lepski hükümetine böy- Te bir telkinde bulunmaza tesşeb- büs etti ise-de-artıl-vaktin-ger- miş olması pek muhtemeldi. Ha- kikatte, Herr Hitler için anif kuvvete müracaat etmemenin yalnız bir ihtimali mutasavver| labilirdi. Bu da bir Leh mu- rahhasının Dr. Sehussnigg ya- hud cümhüurreisi Hacha tarzın- da kendisine hakirane müra- caatla tesbit edilmiş şeyleri A- dolff Hitlerin şan ve şerefini ar- faracak surette imzalamasın- dan ibaretti. Bu bile derhal vu- kua gelmeli idi. Çünkü ordusu sabırsızca “Evet,, yahud “Ha- yır,, cevabını bekliyordu. | Ertesi sabah erkenden, Goc- €ing ile daha yakından teması o- dan bir kaynaktan Alman tek- Aflerine dair katiiyen mevsuk değilse de harhalde daha sarih malümat aldım. Bunları da| derhal — Majestenin sefareti - nin müsteşarı vasıtasile Leh 5e- firine bildirdim. Leh sefiri o| gün sabah vaktini Varşova ile telefonda görüşmekle geçirdi Bu Lipskinin telefon edebilmek için son şansı idi. Çünkü akşam olunca, Alman hükümeti Leh hükümeti ile gerek telefon va- gıtasile gerek sair suretle mi haberede bulunmasının kendisi icin memnu olduğunu ona tebliğ vtti. Majestenin hükümeti de Varsovada — bütün — nüfuzu - nu kullanıyordu. Öğleye doğ- u, hariciye nezaretine Majeste- nin hükümeti tarafından Alman hükümetine Leh hükümetinin Berhadeki Leh sefiri vasıtasile kendisim temas tesis etmek için teşebuisde bulunduğunu ve Danzig için derhal muvakkat bir Modus vivendiye muvafa- katlı ini taleb eviğini ve bu dla M. Burkhardtın muta- olarak teklif edildiğini mübeyyin bir mesajı hariciye nezaretine tevdi ettim. Bu tebli- ata hicbir cevab almadım. v amafih, yirmi dört saatlik bır teahhur daha vukua geldi. Leh hükümetinin sefirine Ribbent- rop ile teması tesis etmek için salâhiyet verdiği söylenmişti Hitler M. Lipskinin nasıl bi mesaj getireceğini görmek için bekledi. Haki e mesele şu firin salâhiyeti Leh hü- ti tarafından Alman tek liflerinin doğru —münd hakkındaki vukufsuzluğa men müzakeratı sevk ve idar için salâhiyeti haiz bir murah- hasın salâhieytleri mi olacaktı 'i hiçbir suretle Hitte :mek kararını tehi: azdı. Ordusu hazırdı Lehis- tana bir ders vermek lâzımdı. Lehistan ya yerlerde n cek yahud kamçıyı yiyecekti. O gün, Feld Marşal Gocring büyük bir faaliyet içinde idi. Zannediyorum ki Goering şahsı itibarile sulhperverane - bir hal çaresini tercih eylerdi. - Fakat bu gibi meselelerde yalnız Hit- lerit kararı bir hüknlü haiz ola- ilirdi. Gocring ne düşünü sadık ve muti bir hizm dan ibaretti. Bundan başka, yu- karıda tarif ettiğim gibi, Goc- ring bir sene evvel kat'i surette, sulh taraftarlığı etmişti. İkinci defa bu yolu takib edebilmek onun için zor olurdu. Maama- fih o gün öğleden sonra gidip kendisini görmek için beni da- vet etti. Saat beşde Sir G. Og- lioie - Forbesin refakatinde git- tim, Ribbentropun bana vermek ten imtina etmiş olduğu met - nin o akşam radyo ile neşredile- ceğini duymuş olduğum için, Feld Mareşala ilk söylediğim şey bu tarzda hareketin ihti - malki son sulh ümidini de mah- vetmek gibi bir netice verece - ğini teminden ibaret oldu. Bu gartların neşrine- mâni olmak için elinden geleni yapmasını ondan rica ettim. Goering mü: dafaa edemiy i, kümetinin “Hüsnü niyeti,, ni is- bat etmek üzere, tekliflerini dün yaya neşretmekte — mecburiyet duyacağını cevaben bildirdi. — İki saat süren mülâkatın bü- yük bir kısmını Lehl gızlıkları ve Hitlerle kendisinin İngiltere ile dostluk arzuları ve böyle bir dostluktan umumi su- rette dünyanın hayrı ve bilhas- sa İngilterenin menfanti hak- kında izahata hasretti. Bu, hiç bir neticeye isal etmiyecek bir konuşma idi. Ketdi noktai na- zarından tamamile halis - olan, fakat tarafımdan evvelce çok defa işitilmiş bulunan mütalca- larının bilhassa dinleyiciler üze- rinde tesir yapmak için serde - dildikleri Zannına düşmekten nefsimi menedemedim. Böyle bir sırada bana Dü Kadâl üzün bir zaman tahsis edebilmesi key. fiyetini pek fena bir manaya yordum. Birkaç gün evvel Reich için yeni Alman müdafaa şürası (yahud harb kabinesi) reisi ta- yin edilmişti. Eğer artık en ufak teferrüata varıncaya ka- dar her şeyin harekete geçmek için hazır bulunduğu mana- sını ifade etmese idi böyle bir zamanda lâkırdı ile bu kadar çok vakit kaybedemezdi. İstitrad kabilinden söylemek isterim ki, bu güranın tertib tarzı Hitlerin tasavvurlarını âşi- kâr surette gösteriyordu. Bunun için nazi liderlerinin Herr Frich Dr mers, Dr. Funk gibi en makrem olanla- rını seçmişti. Bunlara itimad edebilirdi. Efkârı umumiye nez- dinde hepsinden ziyade sevilen Feld Mareşal Goering de arala- rında idi. Bu, Alman kavmine itimad telkin etmek maksadile yapılmış bir hareketti. En kötü Müfritler ve halk nezdinde hiç sevilmiyenler bu şüraya geti - rilmemislerdi. Onlara bitaraf- larla uğraşmak, dahilde te: lât yapmak, herhangi dahili bir memnuniyetsizliği huşunetle ten kil etmek gibi pek arzu edilmi yecek vazifeler tevdi olunmuştu. Goering ile bu son mülâkattan aldığım umümi intibaa gö: bu, hakikatte onun tarafından İngiltereyi Lehlilerden ayırmak için nihai fakat boşa gitmiş bir. gayret teşkil eylemiştir. Maa- Mmafih, Feld Maresal, telefona çağrılıp, avdette bize M. Leips- kinin Ribbentrop'u gitmekte — olduğunu — söyledi; zaman — gamimi görünüyordu. Memnun olmuşa benziyordu, Te- mas sadece t edilmekle harbden i ümid eder gibiydi. Halbuki Leh efiri ile mülâkat tamame hude oldu. M. Lipski yalnı kaga yahud müzakere için tam salahiyetleri bulunmadığımı söy ledi ve hariciye nezaretine M jestenin hükümetinin doğrudan doğruya temasa girilm yolun- ab kabil olacağını| — ç bey- fir ö sıfatile hareket ettiğini, müna- kâr balindan tatmış olan kar hık ruhluların bu fırsattan isti- fade etmeğe yelteneceklerini izah ettiğimizi okuyucularımız hatırlasalar gerektir. Gerçekten huy ca dır. Can yınca - hüy da. çıkmıyo!ı Nitekim her gün gazete sütunlarında seri halinde isimlerine rastlanan muhtekir- | ler bu dedeler sözünün ne ka- dar yevinde olduğunu isbat eden canlı misallerdi Şu kadar var ki, bundan çı rek asır evvel bir tarafdan di yayı kana boyarken diğer ta - 'dan da bazı muhtekirlerin göbeklerini şişiren ilk Cihan Harbinden alınan dersleri göz önünde bulunduran hükümet kanuni müeyyideleri teşdid su- retile muhtekire amansız bir harb açmış bulunuyor. Meseleyi yalnız bir cihetten görenler ve muhakeme edenler muhtek alınan tedbir- lerin hâ derecede giddetli olmadığı zehabına — kapılabilir- ler. Lâkin kanunun demir pen- çesinin yakalarına - sarıldığını her gün gazetelerde okuduğu- muz maskeleri düşmüş muhte- kirler sayısının gün geçtikçe kabarması da gösteriyor kci mü- cadele meyvalarını vermekte ve | aramızda ya | feylilerin a azalmaktadır. Yeni Avrupa harbinin mem- leketimiz için bir “muhtekir ki- rımı,, olduğu muhakkaktır. Böyledir de niçin ve nasıl h: lâ muhtekir baş kaldırabiliy diye sorabilirsiniz. verilecek cevab basittir. Aradan bir seneye yakın bir zaman geç- miş bulunmasına rağmen ara- mizda “mühtekir,, in hâlâ tü- kenmeyişini müeyyidelerin yu- muşaklığında değil, bu soysuzla- rın çokluğunda aramalıyı Mücadele ayni ciddiyet ve şiddetini muhafaza ederek de- vam ederse “muhtekir, Züm- rüd Anka kusu gibi v Mi | dillerde destan mevhum bir t halil elebilir. El- bu haşerakavıne da resmi makamlara tam ma-| nasile müzahir olsun. line sebeble ih- vatandaşın Zira, şu veya bu tikâra göz yuman buna biraz da hayret ediyoruz. A. C. SARAÇOĞLU İ MÜTEFERRİK Millit Piyangonun Yılbaşı çekilişi bu akşam Tak- sim Belediye gazinosun- da yapılıyor Milli piyangonun 1941 yılbaşı | çekilişi bu akşam saat 23'te Ta-| ksim Belediye gazinosu salon-| larında yapılacaktır. Muhtelif ikramiyeler çekildikten sonra tam saat 2dte son olarak| (100.000) liralık büyük ikra- miye çekilecektir. Bu piyangoda dağıtılacak ik- ramiyelerin yekünu — 3.030.950 liraya baliğ olmaktadır Çekilişin bütün safahatı ret- ransmisyon tarikile Arikara yyosu tarafından neşredilece; den çekilişi memleketin her ta- rafından takip etmek mümkün olacaktır. YENİ SABAH Fransız-ülaly'an harbi Nasıl başladı nasıl bitti? Gece yarısını yarım saat geçe bir el bir elektrik düğme sine dokundu : Köprüler, geçidlerdeki demir- yolları berhava oldu ŞA gar İtalyanın Fransaya harb ilânı nasıl bir tesir yaratmıştı ? ğ ssar ği 1940 yalı pazar günü. Fransız vatanı sendelemekte- dir. Münferid ve birbirleriyle a- lâkaları kesilmiş parçalar haline gelmiş Fransız orduları karma karışık bir halde ricat etmekte- dirler. Parisin şimalinde, şarkın- da, garbinde bir çok şehirler a- levler içinde yanıyorlar ve bu muazzam yangınlardan - çıkan dumanlar gökte cenuba doğru ilerliyen ve yayılan bir duman deryası husule getirmiş. Paris bile her an düşmek, ve düşman eline geçmek tehlikasine maruz.. İşte bütün bir milletin buca- ğını terkedib kaçıştığı böyle bir ana baba günündedir ki akşam üzeri saat altıya doğru Fransız radyoları İtalyanın - Fransaya harb ilân ettiğini haber verdi- ler. Bu son darbe karşısında Fran- sa hemen hemen hissiz kaldı. Memleket, henüz daha sebebini anlamadan müessesclerinin yı- kıldığını, zırhının eridiğini ,evlât larının birer birer devrilib yere yıkıldıklarım görüyordu. En son haddine varmış bu engin felâket karşısında küçük bir ıstırabın eksikliği veya fazlalığı hiç bir tesir hâsıl edemedi. Hele halk İ- talyanın Almânya tarafını ilti- zam ederek harbe giciğini bellci duymadı bile... Halbuki Savoie, Dofine ve Provans taraflarını - bilenler, o mıntakalardaki Alp dağlarının yabancısı olmuyanlar harbin bu uçurumlar, vadiler, tepeler ve yalçın kayalıklar arasında ne korkunç ve azametli bir manza- ra alacağını takdir ediyorlar; ar- tık dağlardan inen sürülerin çıngırak seslerini, dağlı köylüle- rin o sakin ve ıssız muhitlerde «Ginçin Öten tannan şarkılarını top gürültülerinin boğacını anlı- yorlardı Alp Ordusu İşte orada, Alplarda General Olry'nin kumandası altındaki Fransız ordusu harbe hazırlan- maktadır. Ordu, haziranın hulül etmiş olmasına rağmen haşin bir kıştan arta kalan kar yığın- larının mayıs ortalarına kadar erimeyib kaldığı yüksek vadiler- deki ileri karakol mevzilerini iş- gale başladı. Zaten bu ordunun mevcudu da bir hayli zayıflamıştı ya!.. Zira geçen sonbahardanberi Fransız haziranın onuncu Günün Fantezisi Harb ve Sulh (Baş tarafı 1 inclde) Beyahat, fakat zavallı vücudu- nu ısıtacak bir kaç kilo kömür- le, bir tabak sıcak yemektir. Bu harbdö mütearrızın kendi- sini helâk etmek bahasına ka- zanacağı ve hattâ şimdiden ka- zandığı tek zafer, insan ruhunun yüze akseden ifadesinde yap- dığı korkunç değişiklik olmuş - tur. Harb denilen mecnun, ke- sip kucağına aldığı insan kafa - Bını bir çamur parçası haline koy duktan sonra ,elindeki - bıçağiy- 16 yorgunluk hatlarını keskinleş- tirerek, — astırab — karışıklarını weğaltarak, dudaklarını hare - ketsizleştirerek, — gözlerini dur- gunlaştırarak, insanın güleryü- zünü yok etmiş, ona — facia aktörünün müdhiş — çehresini vermiştir, başkumandanlığı Alp ordusunu bir ihtiyat menbar telâkki ediyor ve ihtiyaç hâsıl oldukça bu or- dudan kuvvetler çekerek şuraya buraya sevkediyordu. Meselâ ilkbaharda Nörveçe gönderilen Fransız kıt'aları Alp ordusundan alınmışlardı. Meselâ mayısın onunda Al- man taarruzu başladığı zaman General Bethouard'ın kumanda- sı altında dağ alayı Norveçte Narvik'de harbediyordu. Alp or- dusunun diğer bazı kıt'aları yine Norveçte Namsos'da di man borabardımanı altında bey- hude yere on beş gün kaldıktan sonra İngiltereye sevkedilmişler- di ve şimdi orada bulunuyorlar- di. Mayısın 20 inci günü Alp or- dusu 29 uncu ve 7 inci fırkala- rının elinden alınmasına şahid oldu. Haziranın ikisinde ise 8 in- ci fırkanın en kuvvetli nüvesini teşkil eden 4 üncü piyade alayı- mı da uğurluyordu. | İşte haziranın onunda İtalya | harb ilân ettiği zaman 4 üncü piyade alayının ayrılmasiyle bir hayli zayıflamış bulunan bu 8 in- ci fırkanın bakiyetüssüyufudur ki şimale doğru tırmanmıya basş- lamıştı. Vakıâ Alman ileri hâre- ketinden doğan bazı hâdiseler | hareket emrini bir müddet ge-| ciktirdi ise de haziranin 12 inci günü acı bir mecburiyet altmda | bu emir tekrarlandı. Alp ordusunun elinde müstah- kem mevkilerdeki kuvvetlerden başka iki kolordu vardı: Şimal- de 14 üncü, Cenubda da 15 inci| kolordular. Maahaza İtalyanın ilânı har-| bini müteâkib Alp ordusuna te- canüsden mahrum bir halde bazı | imdad kuvvetleri geldi: Bir si-| pahi livası, bir müstemleke iz- tihkâm alayı, uzun on beşlik bir topçu alayı ve bir grup bahriye topçucu. Fransız İmparatorluğunun en uzak köşelerinden ana vatanın | yardımına koşmuş olan bu ven- | gârenk sipahiler, topcular, istih- | kâm efradı şarka doğru uzanan vadi yamaçlarını tırmanıyorlar, 'Yurdun müdafaasına seğirtiyor- lardı. Ya hudud boyundaki istih- | yahud kâmların kovuklarında da dağ tepelerindeki | tanıyordu. Artık herkes, bir çukurun ba- şında “Hamlet,, in siyah düşün- cesi içindedir: Olmak mı? Olma- mak mı? Tahmini güç bir zamana, bu- günleri yaşayanlarla onların ço- cukları eşsiz ve nisbetsiz haile- nin manzara ve hatıralarını u- nutuncıya — kadar, beşeriyetin yüzü gülmiyecektir. En az elli sene için, Avrupa insanlığı, es- ki zamanların mesud günlerini görmiyecektir. Yaşlılar medeni- yetin yeniden doğumunda — öl- müş olacaklar, gençler bir sera- be koşar gibi nefes nefese yetiş- seler bile, çarlıları ve zemberek- leri bozulmuş uzviyetleriyle hiç bir şeyden lezzet alamıyacaklar- dir, A.N. K. nöbet bekliyen Alp askerleri ken dilerine yardıma koşan bu yeni arkadaşlarını görünce memnu- niyetten haykırışıyorlar ve eflâ- ke ser çekmiş yüksek dağlarda bu sesler bitib tükenmek bilmi- yen aksi sadalar husule getiri- yordu. Provans vilâyetine aid zengin hayvan sürüleri Alp dağlarında- ki otlakları mutaddan evvel ter- ketmişlerdi. Bütün dağ eski köy- leri, mavimtrak boz - yaylaları, gelâleleri, ormanları ve yalçın tepeleriyle artık ordunun malı olmuştu ve bütün cebel sanki yekpare bir müdafaa istihkâmı halinde mehabetli ve korkunç yükseliyor, yükseliyordu. Sen bernad boğazından Senis dağına, Brianson'dan Modan'a, Ubaye'den denize kadar uzanan bu müdafaa hattında acaba kaç muharib vardı? — Müstahkem mevkilerdeki bütün kuvvetler de hesaba katılmak şartiyle azamt 6 fırkalık bir kuvvet. Ya ihtiyat kuvveti? Hemen hemen hiç. O- vada korkunç bir muharib olan lâkin Alp dağlarınin soğuk ve sert havasından şiddetle mütecs- sir bulunan Senegallilerden mü- rekkeb bir alay. aten bu alay u- zün müddet cephede Ttalyanlara karşı harbetmemi haziran sonunda Rhone vadisinden ine- rek Alp ordusunu arkadan vur- mak istiyen Almaalara karşı sevkedilmişti Cehhe gerisinde teyakkuz Alp ordusunun kumandanı General Olry 1914 cihan harbin- den arta kalmış tecrübeli Fran- sız komutanlarından - birisidir. fik cihan harbinde 15 inci kolor- dunun başında bulunm! iyetindeki askeri iyi ta ateşinin ne demel bilirdi. General Olry süküti bir adam olarak şöhret kazanmıştı. Hal- buki kendisi süküti olmaktan zi- yade ağırbaşlı bir askerdi. Bazı cümlelerden, belâgatli nutuk! dan daima kaçmış, ve her yerde işi ve hareketi kof olduğunu iyi cümlelere tercih etmiş Müdafaas dilmiş olan mıntakanın her tepe- munu ve | liyor, yakından (Arkası var) sini, her uçu: disini va- gtu. Ma—ı ŞİMDİLİK BU KADAR Hüdai Karataban Senelerdenberi İstanbul — vah muavinliğini büyük bür dirayeti ve muvaffakıyetle ifa etmiş o lan Hüdai Karataban Kars vas liliğine tayin edildi. İşlerimi bu- radaki halefine devreden Kara valisi, bir kaç güne kadar İstan- bulu terkederek memuriyetinin başına hareket edecektir. 1 Biz gazeteciler, işimlz icabı so nelerdenberi muhtelif vesileler. le Hüdai Karatabam sıksık ziyar ret ederdik. Onu her zaman va zifesi başında, sessiz, fakat bir Baat gibi muntazam çalışır bir lurduk. Mütebessim bâr yüzle bi zi kargılar ,büyük bir ciddiyetle Buallerimize cevablar verirdi. O« nun kapısında, pek nadir devair kapısına nasib olan bür kolaylık ve sür'atle iş görülürdü Oda« sına giren eshabı mesalihi ayn! vakar ve nezaketle kabul eder, işlerini bir an evvel bitirmek için büyük bir tehalüik gösterirdi. Diyebilirim ki Hüdai Karataban genç Türk Cümhuriyetinin ye- tiştirdiği çalışkan, malâmatlı ve ferağatkâr memur ideal bir nümunesidir. Bir memleketin yükselmesim de veya batmasında en büyük âmilinin memur zümresi olduğu muhakkaktır. Halkı hükümeta ısındıran, yahud ondan uzaklaşı tıran şey, çok defa bir memuruz fes 'a ederken gösterdi. ü iyet yahud suiniyet tir. Herhangi bir memmrun, mev kiinden, hükümetin kendisint tevdi ettiği salâhiyetlerden istir fade ederek bir vatandaşa gayık adilâne yahud dürüşt muamele de bulunması, o vatandaşda kem disine bu muameleyi yapan me mura karşı değil, hükümete kar- gı bir kin ve adavet uyandırır. Bu mühim pisikolojik nokta yü- zünden mazide büyük zararlar gördük. Gene memurların âlet oldukları rişvet, terahi, her ne- vi suüistimaller koca Osmanlı imparatorluğunun inkıraz — se- beblerinin en başında yer alır. Esasen Milli Şef de Mülkiyeliler Bayramı vesilesiyle söyledikleri nutukta bu noktayı çok vazılı olarak kaydetmişler ve memle. ket davasında “memur,, un - Oy- nadığı büyük hayati rolü tebas rüz ettirmişlerdi. ı İşte senelerdenberi dürüst ve bilgili çalışmasiyle İstanbullular ra kendisini çok sevdirmiş olan | Hüdai Karataban bir memurda bulunması icabeden yüksek has. letlerin hepsine malikti. İstan bullular bu değerli idare - ada- mından ayrıldıkları için cidden müteessirdirler, Yegâne teseh zifeperver idare adamının — İs- tanbuldan ayrılışının - valiliğe terfi etmesi gibi kendisi için ha di vaffakiyeti — göstereceğine e min bulunuyor ve kendisine iyi | yolculuklar temenni ediyoruz. | MURAD SERTOĞLU medi. iğı neden hatırına getir- er Mauger Neredeydiniz Rive? dan birdenbire kaybolmuz diye gordu. — Hiçbir yere gitmedim. Yal- nız bir Orta - mesi muhteme! olan i: daki teklifini Leh hükümetinin| — Jattı. müsaid surette tetkik BErtesi gün Mauger, Riveyi ve bu hususda kat'i bir çağırdı. pek yakında Alman hükümetine -- Gördünüz mü? Meral gel- tebliğ edileceğini natık losal — medi... Evine bir adam yollayın beyanatta bulundu da baksın.. Evi uzakta değil... Alman tekliflerinin verilme- Bir müddet sonra ara- sini taleb etmedi mağa giden memur geri dönmi (Arkası var) ve arkadaşını bir gün evevl ak- mizliyen kapıcı kadındı. rı süpürürken Meralin yat bozulmamış olduğunu g tik. nirli büktü ve Rive'ye baktı. — Anladınız mı, diye sordu. Komiser, bıyıklarını ginirli Jı-ı — Bütün bunlar sahih değil.. | Aramak lâzım patron. Ben de ayni fikirdeyim. Me- ral muhakkak kaçırıldı. Rive so- | kağa çıkarak bir kal zirdi. Masanın üzerinde gördüğü ga - zeteyi alarak oku: Bunda Vale cinayetinden bahse- ga başladı diliyor. Genç çocuğun hayatın 4 dan, tanıdıklarından bahsedili - yordu. Bu havadisler arasında arasında Rive, genç adamın ci- cihet p malı Bize ildi. Dedilr 1 idi. tem K n tindi ma -| dedi. | dek -— — z « « - E MACERA p x__g i ü B PP Tefrika No. ROMANI | — YÜü üy & BÜ Hü 4 K e İPTE İK A & l N— - — N — Herhalde Meral cinayı gm doğru saat 18 de evinden €en bir gün evvel yi t yapılmış. f da y mahallini bizzat gözden ir mdiye kadar dön- A ve Va D İ Si e bir ta -| N meyi muvafık görmüştür.. di- ğ otirmişti. Mü-| ran Coosvon ism' ö üşlindü. Fakat beni yanına | fettişi arkadaşile berak rseniz, yardımını- | k n. Yalnız u, e, kendimi abilecek bir 7 lam kimdir?,, ığu havadise gö-! n hemen yanın- | beb-| ça geniş lerini ine a-| di bulunm ç| ol Riyödür. at sıhhi| bir yara n i fena! Bu sabah a-| viyetini tesbit edecek kâğıdlar | | kağındaki 342 numaralı eve gö- sıçradı. Yüksel bu adam Meral men komiser Mangere ga« zeteyi gördü. Komiser: — Derhal bu havadisi tahkik dedi ve alnından dam- le liyi an ter tanelerini mendil — Bu iş zanneti den daha ehemmiyetli. lâve etti, diye ix Rive daireden çıkmıştı. Evve ksi kendisini Vojirar so türdü. Fakat orada Gastı lamadı. u bu- (Arkası var) yırlı bir sebebe istinad etmesi « ;* Yeni Kars valisinin bu va- — zifesini ifa ederken de ayni mu- — — A limiz bu faziletli, çalışkan ve va- —