25 Aralık 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

25 Aralık 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'et, Kambur Halid de; stmı yendiitten sonra, kalaş kala, Çolak — Müi ganlı bir dedikodu varc çıkan bu, yeni ü meftur — olmuştu. çoruk âdeta sihirbaza Benz dü, Hasımlarını çarçadul müskülât çekmeden - yemivc mişti. Herkes biribirine sor — Kambur Halidi y vek mi dersin ? — Vallahi Bir elde, B bizibirine — girmiz Kanibur Halidi unutm Mol — Aferin! Yağdırıyordu. düşünceli idi. Ç umulmadık, akl dik güreş yapmıstı. tan yakasını nasıl du. Kambur pehli bakamıyordu. Kambu Fakat, her nedensi Halid, Mollaya bir van - nazariyle Kendi kendine: — Yahu, o, adam yenebilir mi? Diyordu. Lâkin, yer damlar ortada idi, Vak'a reş gözünün önünde etmiştir. Küçük mollaların hepsi, Ço lak Molla da olduğu halde bir hana toplanmışlardı. Hattâ, kü Mollalar, hanın kahvesine bile o gece inmemiş- lerdi. Diğer Mollslar da bir han- da idiler. Fakat, âdetten olduğu üzere namardan sonra bütün pehlivan lar, ağalar, beyler ve pehlivan- lar hanın' kahvesine toplanmaş- Jardı. Herkesin ağzında Çolak Mollamın güreşleri dolasıyordu. İhtiyar Cazgır, sakalını eline almiş — söyleniyorddu: — Abe, vallalh Bu, çocuk - gi- bi pehlivan görmedim be? Diğer, bir ihtiyar pehlivan da: — Tehey! Şuncaz Kadar a- dara!, Diye elini gösteriyor ve Mol- hayret ediyordu. a birisi: — Ufak ama, çok 1 Hi sinir.. Sonra mü oyuncu.. abancılar, mmel bi birbirleriyle böyle mollalar Bessizce dinliyorlardı. Birisi; müder ne hitabe — Hoca efendi hazretleri, sa kn sizin medresedeki hortlak, bu Çolak Molla olmasın.... dedi. Adamcağız, bildiğinden —de Eil, lâf olsun diye söylemişti , Müderris hayretle karışık ce- vab verdi: — Vallahi ne diyeyim? Belki de odur!.. Çingene, Deli Ahmed, Kam- bur Halid, bir köşeye çekilimiş- ler, gessiz, sadasız oturuyorlar- di. Zaten yorgün idiler, Fakat, Çingene Ahmed, çok einirli idi. Bir nefeste güreş ha- rici olmuştu. İhtiyar Cazgır, Çingene Ah. mede seslendi — Ahmed, bu ne Hal? n bu işe?.. Şingene, hiç — Usta!, Vallah hâlâ retler içindeydim. Bu, çe malm gözü imis be? — Ne söylüyorsun der le gözlerime inanam:yovun — Sana - bir sey yeyim vt usta? Ben, bu Molla ile bir kere daha güreşmek işterim .. — Ne vakit — Buradan dağılmadan ev- vel!.. — Bar mi? h — güreğir çnıa'.:' | Ne| —— 17 — Eğer güreğirse.. Güre şu fikaralığımda yirmi bes koyarım... —İyi a Deyince, Dir: biri ortaya atıldı: — Eğer, Molla güreşirse, ben, yirmi beş lira Çolak tar: ortaya koyarım. Dedi.. Bunun üzetine, jhtiyar — Caz-| gr: — Ağa, desene ki, Mo güveniyorsun? — Evet... — Ahmed, onu yenemez mi diyorsun? — Evet.... Bence öyle... Bu suretle Çolak - Mollanın gıyabında ortaya bir çift iddiadi | güreş çıkmış oldu. Fakat, müderrislerden — b — Öyle amma;. yarm. Halidle güreşi: var.. Bakalım ne yapa - cak?. Yizmi beş lirayı koytn ağa cevab verdi: — Halid, gücenmesin amma, yarın Mollayı yenemiyecek ... Dedi. Halid, hiç cevabı vermedi. Şöyle yaparım, böyle yaparım, diye- kendini ortaya atmadı. Çingene; lâfa destek verdi: — Yok devenin başı.. Ço cuk bizi boş buldu. Bak, bu se | | | | nce, Yil ayan ( — Ahmı varız' bur: mak yirmi beş Bu ağa Çingene Ahmed nemiyeceği Bir cal bir iş görm İz, azı: düşmi di. Bi isina simdiğen h; güreşten vmi bes İirayı akardı.. cd lira ka, da, ihe kani i na getirerek nüştü. dür bakalım.. . Sana para » Ben de senin içim uyorum. dedi! Çölak Moilanın, kat'iyen ye- ber v a u. Sonra, | ğma el attı .. para çıkara - sırada, Dıramalı ağalardan Biz kö- Nasılsa Molla tı. Ağalar birbirine ü. İki taraflı olmuşlar taraf Çolak Mollayı, ğer taraf Çingene Ahmedi tu- tuyordü. Kan dü. Çünkü, bur Halid, hiç sesini çı- şüblte ve tereddüd içinde idi. Bir şeye ben- zetemediği (Arkası var) lerden birisi- | gayri Süleymeniyenin Beyağiusura galebesi sürpriz değildir Geçen sene ikinci küme lik maçlarında şampiyon — çıkarak birinci kümeye geçen Beyoğlu- sporun birinci liğ klübleri sında gösterdiği varlik takdirc değer. Beyoğluspor birinci devrede | yaptığı — maçların — hepsinden| enerjik, atak ve azlaşmış bir takım olduğunu isbat etmistir. | Bilhaessa devre sonunda - Güla -| tasarayla yaptığı maçta — Sarı-| &p kırmızıllara üstünlük temin L—W den Beyoğlü sporun- futbel ba-| , Fenerbahçe, | yegine rakib o- Tabilecek bir eltib olduğuna her- kes inandt. Ve bu sene- milli meye namzed talümlarımız ara- sına giren Sarısiyalhların ci- de ettikleri bu parlak netice ta- Bif kargılandı. federeliğinde — İstanbul futbolünde bir mevki temin et- Çünkü-bu takam | miş, zaman zamâm en kuvvetli| takımlarımız!la boy ölçüşmüz Beyoğlusporun Süleymaniyeye mağlübiyeti ha retle karşlandı. Birinci devre |i maçlarında yaptığı - dokur ma- çın sekizinde Şehir tiyatrosu temsilleri Tepobaşı Dram Kısımında 25/12/940 çarsamba günü K Sant 20.20'da ABDAL İstiklil Caddesi komedi kısmında 25/12/940 Çarşamda gündüz E 14 de ÇOCUK OYUNU 25/12/940 çarşamba- günü ar 030 da PAŞA KHAZRETLERİ * Maksimin büyük salonunda Yeni program 1 — Safiye ve arkadaşln 2 — 25 kişilik revü heyeti v 8. Atiliğ idareninde Zemgin mizansen deke Cumartesi pazar günleri we0i 16 « revü mmütineni bu Haftaki| mağlüb, birinde| | takdir etti deancak her> bere kalan Süley- maniye, Beyoğlüsporu nasıl mağ | TüB ederdi Puan va menim yolümt tutan iyetine göre 2 inci kü- yazlıların ligin küvyetli takım- larından birini 2 - bir fııı nll hafta içinde a 4 gibi mühima mağlüb etmesi bir dildü. yazdığır bahsetmiş, ve: B nrıl on bt dev cdr bir cok tar Kımlarımı: Teceklerini y nıştık. ileymaniye gelebe temin edebi- en kuv- vetli rakiblerinden birini Üstün bu galibiyete | takdir ettiler. Her hatt tem bolüna 'ma: raki yetli Erkek lü edilen Şeref tir. tev dâl - Şişli " edecekleri sürpriz dememek Senelerdenberi zimi mıza memnunuz. temenmi futbi Mac ak jik ve bi ı küvve Süleymaniyeliler i mühim ma gale niyelilere b a da ederiz. enerjik bir oyum söstererek ct seyredenler seyreden- vre maclarına yep r takım Meymaniyenin larında belerine zarurldir. nbul fut- zaman varlığı ndan san uvaffakı- Bülend Turanlı Liseler arasındaki maçlar l ol maçlarına inda devam lâ de — Yüceül tertib bugün edilecek- Per- İstik- /— HARB VAZİYETİ || İngilterenin ilk Bahar hazırlığı Baş t bu hususda Bir ıııv.uııı I deni laz harb fasliyetinin ihtimallerine Karşı k: Tamıştır. hazırlık imparatorl ayni hızla Avustradl, ciddi tedbirler alımıyor: Bir haf | ta evvel bir memlekette- mec:-| buri askerlik kabul eddimiş ve| bu zamana Kadar yalız bekâr| erkekleri alâkadar eden askerf| hizmet milli mükellefiyet haline cereyan etmi ku—d e konulmuştur. Sidneydeki Aksa» | yışark filosuna bir kaç gemi dü- | ha ilâve edildiği haber alınmak- | tadır. | Bindistamın — müdafaası için; geniş ölçüde hazırlıklara baş-| Tanmış ve Hünd” İngiliz müna- | sebetlerinin tanzimi için iki ta- rafı — menminun edecek teşebibüs- | lere girişilmiştir. | Kanada ile Amerika arasında- | ki anlaşmanın hudüdu emniyet | ve mütekabiliyet' esasları üzeti:| ne daha ziyade genişletilmekte-| dir. | Balama — adalarında, Hindi| garbide, Singapurda — Amerika| ve İngiltere menfhatleri mııui edilmiştir. Bu - tediirlerle müstemleke | ve döminyonların — hepsi yalmız| ; başma- Kendini müdafaa edecek | yaziyete getirilmiş ve imparator. duğün — bütün İtvveti adılarım müdafaasına talisis — olunmuş - tur. | Geçem sene Alman - istilisini | akim Dırakan: sebeb baeçtiukü -| müzdür. Eylül ayında rtaatın | Milyoner Dünyada mevcu kadınların me (Baş tarafı 3'üncü sayfada), Babaları olan tüttin krali, gerBa | Krah, kenserve' Kralij otomobil krali veya petrol kralindani niü- yonlar tevarüs — etmi: milyoner kadın siması. ı * Müyoner Amerika kadm'hrri arasında en çok tanmmış — olan (Doris Cramvel) dir. Bu kadı- vn babst sigara Krali idi. Ser- veti 30 milyon dolardır. Kendi- si daima seyahat eder. — Zevi de son zamanlara adar Ameri- nn Kanada sefiri: idi. Seyahati seven milyoner ka- dınlardan - birisi de (Barbara Hutton) dur. Birinci defa prens — (Midvani) ile © sonra ondan boşanarak Danimarkalı Kont (Reventlev) la izdivaç etmtiş ve son xa larda Konttan da Doşanmıştır . BServetinin yekünu 35 milyon dolara varır ve bu muazzam do- | lar yığınının geliriyle müdebdeb | seyahatler yapar. Bayan Con Dor meşhur çorba Hi bıraktığı 120 milyon dolarlık| servetinin dörtüe birine te bir aç . man- inın | arüs etmiş bir kadındır. Ken lihazırda günde çorba hülâsası p: bir firmanın başıı Bayan Moses Taylı kerin — dul zevcesidi dan kendisine 40 milyon dolar kaymetinde — esha tahvilât | kalmış ve bunları en y yatla satmıya muv tur. Bayan Taylor'ün Va sim malik vardı ve harp| çıkmadan evvel her sene gelir| kış mevsimlerini bu- malikâne- | lerinde geçirirdi. Her milyonar | kadın gibi bu boyanın de | vetta gelik kralınm Koca n-* birl alt W %w FN ŞEKER mi mnun cı için de bu, | igernen, böyledir. Sebebi | meşrebinize mu- 'k te ayakabı kolay kola; yapacak zbuz nezsi - kere de buldunuz mu, pek tabil, onu bırakıp bir baş- kasına gitmezsiniz... Bu, berber; terzi ve kunduracı için böyle olduğu: gibi, bazı kim- seler, hemen her şeyde ayni u- sulü takip' ederler. İşte ben de onlardan biriyim.. Aliş - veriş ettiğim esnafı, — bir zaruret ol- madıkça — değiştirmek âdetim değildir.. Ve.. işte bu' sebeple- dir ki esnaftan bir çoğuyle (ah- baplığım)- vardir.. Geçen gün bu (ahbap) lar - dan bir şekerci dükkânında Bi- raz şeker aliyordum. Araçlı (ali bap) birdenbire aklına bir şey gelmiş gibi gülümsiyerek, sıcak bir Anadolu şakasiyle: — Beyim sizden şikâyetçi- yiz. Dedi. Ahbaba ayni sıcak alâ- kayrı göstererek- cevap verdim: — Hayır ola:, Neden acaba? — Neden olacak beyim, bun- Ka A —— | gemilere - bindirildikten sonra geri alındığı söylenmişti. Bir kaç ay sonra İngiltere hazırlığı geçen sene ile mukayese edile - miyecek kadar üstün olâcağın- dan Almanların yeni bir silâli veya malâm harb kaidelerini alt üst eden bir sistem bulmadıklâ- ri takdirde — istilâda muvaffak olmaları imkânsızdır diyebili - riz. kadınlar d olan milyoner raklı hayatları Biricik oğlunu u- ybetmistir. Karneci, yatı vü mumi Ba; milyon dolar bir idir. Bu bayan yaz mev: kendisi de hayir işleriyle uğras- mayı sever; fakir fukarayı gi zetir, ilinr cemiyetlerine yardım- şamı bulmustu lar Dodge meş hur otomaobil fabri ve kodasindan: —i * 100 milyon- tövari Kocasının — vefatından | x sonra tekrar evlenmiştir. “Şimdiki zevci Kanadı yahat | ederken görüp Beği | düneüdür. birlik h Dilman da serve- tini Poage ailesine - borcludur.| | Bu bayan otomobil fabrik ıoıu Con'un kardeşinin zev kondisine ve ço tamam 146 milyon dolar Bırake mıştı. O da tıplear eltisi gibi K ilmez genç bir deli- cası ölür Pren: rikalıdır. Zevoci c | Babibi iü ton dolar miras yemiş ve burdan üç sene evvel İtalyadı ahat ederken İtalyan Prons telliye rastlamış ve Bu asıl mi he gitm kendisiyle iz- Bi P. Wi tuz milyonluk bir serve derbilt € bulunyordu. Li ESNAFLA ; KONUŞMM_AR ŞEKERCİLER, KENDİLERİNDEN OLMUYAN Eğ- p (n SATMASINDAN —P AMAY i ecai SANAYI ca zönalir miitetimmimi Meb) hayırınız! görmedik gitti.. “Benden ne hayrı bekliyor-i nuz?,, gibilerden yüzüne bak -| tımi O, yüzünde ayni gülümse- me ile sözüne devam etti: — Gazetenizde yazmadığınız sey yok... Her şeyden karıştırır- sınız.. Bir günde bize sorsanız, elbette size söyliyecek, yazdıra- cak. şeylerimiz - bulunurdu. — Bir derdiniz mi var? — Allah muhafaza buyursun! , hamdolsun hiç, bir kederimiz yok!.. yle değil, yâni bir yetiniz filân mı var demek is- tiyorum. Yüzünde, tatlı, sıcak bir gü- lümsemeyi şekilendiren çizgiler yerini, ciddi bir düşünceyi mü- nalandiran - kırışiklarla değişti: — Söylesem yazar mısınız ga zeteye?, — Yazarım; söyle bakalım. Şekeri tartmış, paket yapmış, hazırlamıştı. Ellerini tezgâha dayadi. liyeceği şeyleri ka- fasında tasarlar gibi kaşlarını yukarı doğru kaldırarak: — Mülümunuzdür ki beyim; biz şekircilerin yüzünü ancak bayram güldürür.. Şeker bayra- mı, kurban - bayramı... Hattâ kurban bayramına da — kulâk asma.. Asıl şeker bayramı... Ne yaparsak şeker bayramların da yaparız, üç beş/ kuruş kaza- nabilirsek kazamrız.. Yoksa na> file.. Halbuki, şeker bayramla- | rında da içimize (kesat vuran) bir vaziyet ortaya çıkıyor! Sey- yar satıcılar ve.. manav, bakl: bilmem ne gibi dükkânlar. birisinin şekercilikle en ki bir alâkası bile yok. Tam bayra- ma bir kaç gün kala, bir de ha- karsınz ki sekiz tane sağımız: dokuz tane solunuzda bir takım | şekerci dükkânları türeyiver - miş.. O köse Başlarındaki sey- tün vamazan: ayında, mi lerimize göre, şekerlerimizi ha- iz gibi, şi ığiyle- yazansınız.. | — İği amma: simdi. bunun z0- | mam değil. — Neden — Seker bayramı yakın deği ki hemen bir tedbir alınmasını istiyelim.. — Siz ona Bakmayın bayira.. Ben size bunuher zaman yazd vamam.. Şimdi gönlünüz olmuş- yazın, İnsan söyliyece; Başiktaş kaymakamlı- gindeki tehtişler Mülkiye — müfettişlerinden Bikmet an tarafından Bö- mlğindan yapaı belediye riyasetine ediye de kendi VU ulıkkılıw : Balitliye Vei aporli Kars valisi hugUn | gidiyor | müteveccihen | areket edecektir, de hanım fazla hsr ve dâns düzl inü olduğun- | yetinden a- zesi vesayeti de mlarından — bi- vidir. İ düşkünü - va Amerikanın yılı 25 Birmelkânan 1950 ŞİKÂYETÇİ! le söylemeli ki zamanında faye dası: olsun.. — Bu şikâyetinizi neden şe- kerciler cemiyetine - bildirmedi- niz? — Bildirdik.. Vaktiyle bildir dik amma... Hiç... Konuşuldu, & dildi, fakat bir netice çıkmadı.. Ticaret serbesttir, herkes beğen diğini satar, diyorlar... Halbuki kazın ayağı öyle değil... Bir şe- kercinin, nasıl, meslâ, sucuk, pastırma, yağ, pirinç, elma, por takal, üzüm, lâhna, kereviz, şah gam ve daha bilmem neler sat- ması doğru değilse, nasıl ki bize bunlar sattırılmıyor. ve biz de satmıyorsak, faraza, bir bak- kal veya bir manav da şeker satmamalı. Onlar da bizim ka- zancımıza el uzatmamalı. Halbır ki; değil bayramda- seyranda, bayağı günlerde bile tütüngü ve bakkallarda şeker satıliyor. Şe- ker, yalnız şekerci dükkânlarım da satılsa, o zaman esnafıme zan yüzü güler... — Bü (şekerci - manav) lar veya (şekerci - bakkal) lar size fiyatca da rekabet ediyörler mı? yoksa.. | — Elbette ederler... Etmezler mi?.. Onlar sekeri Tahtakalede- ki fabrikalardan ve ucuzcu dük- kânlardan ucuz alırlar, satam ken de elbet bizden daba new satarlar, — Fâbrikalar şekeri daha me ucüze mal eder? — Piyasaya sürülen bu malias ucuz- mallardandır. - İçinde he men hemen yarıdan ziyade mi- ta ve fakül vardır. Hami (ikinci ekmek) kar)... Bazısı bunu bile bile ahır. üz yok. İnsan ister francelâ yer, Şekerci dükl le manavdaki, bakkaldaki şeke- rin farkını her müşteri anlıya- | maz! “O'kilosunu senden yirmi, yirmi beş kuru veriyor!. der, gider ondan aliır. Şekeriz yalnız yenisinde değil, görüni şünde de fark — vardır, zmma dediğim gibi hunu - herkese am latamayız. Halk için de, hizim esnaf icin de selâmet cavesi bu dur Beyim: Bakkal bakkallığı nı, manav manavlığını, şekere de şekorciliğini bilmeli. Ve buze yaparsa, ancak, yenecek şeyleri büyük ehemmmiyet veren beledi yemiz yapar. Omm oli değme yince, o: himmet etmeyinze «©k maz. Biz bu s.ı_uymmm beledi : Fakat, İstanbulüp be men hı'm'm örta hıllı semtli bes türediğini birindön ese: k: manav o muştür, . Amnma, dedim ya, sekereilerin de gür leri tesbih gibi çekerek ıkk)r dikleri o bayram güni Gayri siz m bu lerimi bir düzeni nız, oli dükkâmnın Bayrram ertösi Ni zari Yazıp yazmıyaca üpheli olduğunu üğüz üzmek isteme , merek el adık,, dipip d 'kem şarı çi ni) — Goreyim sizi; şunu gezelex bir azın.. Recai

Bu sayıdan diğer sayfalar: