25 Biriecildinan 1990 UYUK y TÜRKÇEYE ÇEVIREN ——— | |— Hüseyin Cahid YALÇIN BOŞA GİDEN : GAYRETLER ELClSI SİR.NEVİLE HENDERSON | | -— İ — u | Alman Harbiye Nezaretinde Hava Nezaretinde her türlü ih-| timale karşı plânlar hazır Hitler nihayet ne karar verirse| Ona göre her şey her an qımm’([ süratile icra edilebilecekti, Düğ- mo Hitlerin parmağını basması için hazır duruyordu. Hakikatte bulutlar pek kuv- vetli. surette .yiğıliyorlardı. Pır- dnanın ilk uğultuları 4 ağustos- lildi. O tarihte- İngiliz par- | | | | mı[rlvrıuı ifa el -' edilmiyeceği | Leh komisyo- “ ve menfaatlerinin - tedi ihlâl edilmesinden t Şa düşmüştü. Onâ Danzig statü-| ine bir nota vererek eğer güm- tük müfettişlerinin iş ka-| Jacak olurşa Leh hükümeti- g ldetli surette muka- edeceğinin tebliği hakkın-| talimat verilmişli. Bunun ve, statü denildiğ herhangi bir resmi talimat ver-| miş olduğunu inkâr etti. Fakat eti Leh hülümeti- | nin bir ültimatomu diye tavsif | gi bu teşebi vesile ittihaz ederek Varşovaya iddetli: bir d .ıı gönderdi. Bu notayı şteşarı 9 ağustosta Berlindeki, Leh maslahatgüzarı na tevdi etti. Notada bundan böyle bir ültimatom raaltiyetin- de olarak yahut mukabele bilmi- sil tehdidini muhtevi olarak ser- best şehre verilecek bir notarun Alman münasebetlerini Leh - daha fenalaştıracağı, bunun da mes'uliyeti Leh hükümetine raci olacağı tebliğ ediliyordu. Leh hükümeti ertesi günü bir sifahi nota ile cevab vererek Almanyanın Lehistan ile ser- best şehir arasındaki işlöre hu- kuk bakımından müdafaa hak- kanı reddetti ve Almran hükü -! metine “Danzigde Leh hukuk ve menfaatleri zararına burndan böyle vukua gelecek müdahale- sinin bir taarruz hareketi gibi| telâkki edileceğini, haber - ver-| Bu son cümlenin müstakbel bareketlerini gerek kendi na- da gerek kavminin naza - ada muhik göstermek üzere Hitlerin aradığı cinsten bir ba- hane teşkil ettiği güphesizdi. Vekayü kendi maksadına uy-| gun bir şekle sokmak hususunda | ki maharetini göstermek için 0- | na bir kere daha imkân - verdi. Danzig statüsüne Lehistanın Lağustos tarihli notası 9 ağus- tos tarihinde Leb hükümetine Almanyanın o mahtremane şifa- hi notasına sebebiyet verdi. 10 ağustos tarihli Leh ceva- bının tabirleri ve bilhassa yuka- rıya aynen nakledilen cümic ise Hitlere elzem oları galeyan için bir vesile teşkil etti. Bu şifahi aotlar haftasına gelinciye ka- âar, bir numaralı âmme düşma- ni hâlâ İngiltere idi ve onun söz de çemberleme politikası idi. O tarihten sonra, Leh mezali - minin hikâyeleri ve Alman şe- 'ne müracaatlar Alman ga- zetelerinde en birinci yeri işgale başladı. Çeklerin Alman ekalliyeti a- leyhindeki 1938 hikâyeleri şim- di Lehler hakkında hemen har- fi harfine tekrar ortaya çıkarı- hyordu. Bu isnadların bir kıs- mının bizzarure bir dereceye ka- dar esası olmak icab eder. Çünkü iki kavim arasında pek galeyanlı bir gerginlik mev- cuttu. Bazı şahıslar ve küçük memurlar tarafından — gösteril- miş fazla gayretkeşlik muhak - kak ki olmuştur. Fakat fena muamele ve emlâkin müsadere- si, hapis ve katil masalları yüz misli mübalâğa ile ortaya atılı- yordu. Herr Hitlerin bu masal- lara ne dereceye kadar inandığı- tahmin ve ihtimale kalmış bir mcacledır Her halde Almanlar nmak istedikleri bir şeye ken dilerini çarçabuk ikna edebilir - ler. Şübhesiz ki Hitler sanki inanmış gibi hareket etmiştir. Şübhe icinde ve mütereddid ol- duğu kabul edilse bile, bu hikâ- yeler kendisinin veya müfritle- rin istediği gibi onun kin ve in- failini alevlendirmekten başka bir şeye yaramamıştır. tarzda | Çin ierası hususunda | zamime olarak eylül ayı hulül Fâbbentrop, Gobbels, Himmler ve arkadaşlarının kötü tebitle- ri hakkında ne söylense azdım | Bıınl.n utlasıl mes'um olmusz- ebi de telkin ettikle- rden — (çünkü karari yahud kil veren yalnız Hitlerdir) sadece bir alkış ve dolayı tek Tünmüsşse, partinin — müfritleri nin onu vâktile kendisinin bile, göze almaktan müçtenib dav - ranmış olduğu cereyana sürük-| | liyecek surette hesab edilmiş vaziyetler icad etmiş olmala- ymdandır. Bunu yapmanın cn basit usulü el altında - tululan| matbuatı kullapmaktı. İşte - bu| suretle, bir sene evvel eylül a-| yında Münihden evvel cereyan eden şey bu sene Pragin işga- linden evvel martta — tekrar edilmişti ve ağustosda Lehi: na. hücumdan evvel tekra a. liyordu. Dr. Gi | ganda makinesi bu müfritlerin elinde hazır bir âlet idi, Müf itlerin kendi gön emirleri- pek bati or <| stosda, matbuatta hindeki kampauya | son derecesini bulmuştu. Maamadih, o tarihden evvel, | muhtelif taraflardaâ dalgalı su he yağ atmak-için iki| büs vukua geldi." Evvelâ, la Lehliler arasında- ların ortasında, bunların ateşli ateşli teati edilmelerin - den telâşa düşen Dunzigdeki| milletler cemiyeti yüksek ko - ımiseri serbest gehirdeki vaziye- ti daha memnwmiyet verici bir| hale sokmak icin tayyare ile Berehtesgadene gitti. 11 ağus- tosda Hitleri gördü. Hitler sö-| zünde ısrar ediyordu, fakat| mübhem davranıyordu. 10 a- ğustos tarihli Leh cevabı henüz eline gelmemişti. O tarihde bu cevab ancak Berlinde hariciye nezaretine tevdi edilmiş Mübhem davranması, . kendisi Dr. Burckhardı gördüğü sırada Salzburg civarında hariciye na-| Zici ile müttefiki Sinyor Mus- solininin hariciye nazirı arasın- da vukua gelmekte olan mülâ-| katın haberlerini beklemesinden neşet ediyordu. Yukarıda - söylediğim gibi, haziran nihayetinde Göbbelsin Danzigdeki Ssiyasi — nutkunun tehdidkâr lisanı, İtalyan hükü: metini biraz endişeye düsürdü.| Sinyor Mussolini 1938 de Mü - nihde sulhün muhafazasına ge- miş nisbette iştirak ve hizmet! işti. 1939 da da Aayni ro- 'a etmeğe teşebbüs etti. Bu dalgalı sular üzerinde yağ- dökmek yolunda yukarıda bah- settiğim teşebbüslerin ikincisi onun tarafından vukua gelmiş- tir. Ağustosdaki bu teşebbüse| ler hareket etmesinden korlu lardı. 17 Lehliler ale, | ettiği vakit de son bir teşebbüs| yaptı. Avrupanın harbe si lenmekte olduğunu aniadığın - da hiç şüphe yoktur. Derhal bir şey yapılmıyacak olursa İtalyanın girdaba sürüklenmesi için büyük bir ihtimal Mevcud olduğunu takdir ediyordu. Bi- naenaleyh hariciye nazırı kont Cianonun Ribbentropu ahiren Salzburg civarında satın aldığı şatoda ziyaret etmesi için icab eden şeyleri yaptı. Ciano 11 ağustosda Ribben -| tropa mülâki oldu. Ayni günde, Burekhardt, otuz mil kadar tede, Berchtesgadende Hitlerle mülâkatta. bulunuyordu. Ciano- nun burada, eylülde yaptığı gi- bi, beynelmilel bir nevi konfe- rans teklif etmiş olması muh - temeldir. On gün evvel Hitler için böyle bir teklifi cid - di surette mülâhazaya almak- tan imtina etmek zor — olurdu. Fakat, bir kere daha, Yunan trajedisi teknik makderiye - ti ve bu hususda — Hitlertn mesuliyeti pek bariz surette a- gikâr olmuştur. Danzigde ve Berlin ile Vargo- va arasında o acı notalar teati- si Cianonun ziyaretinir tam arifesinde vukua gelmişti. Cia- 'no ayın on birinde Ribbentropu gördükten sonra, 12 ağustosda bizzat Hitlerle bir mülükatta bulundu. Hitler o tarihde 10 a-| ğustos tarihli Leh şifahi nota- sının metnini almıştı. Kendisi- ni tecavüz ve hakaret görmüş gibi tasvir ederek öyle bir sah- De tanzim etmek imkântnı elde ediyordu ki artık her hkangi bir beynelmilel konferans tek - lifini reddetmeyi muhik göste- rebilecekti. (Arkası var) | Boğaziçine, | darpaşa hattına işliyen | dad,, , “Basra,, , “Haleb,, is - | fından “Türk Elişleri,, mev - ——— Saatler arasındaki farka dair Bir ak: efikimiz, zarif bir fıkrasında Hayriyenin saatlerinden diyor: Bir ayarı diğerinin- hizme ükellel müce: den bir çoğunun — yalnız gaat ayarları değil bir hayli şeyle rine uymaz. Yulnız arrma ma tarz larını, tatil zamanlarını, yemek ve istinahat saatlerini henüz biribirine uyduramamış - büyük ticaretgâhlarımız, — bankaları - mız eksik değildir. * Refikimizin fıkrası bize o za- manlar yine “Şirketi Hayriye,, olan bü milli müessesemizle, gimdiki “Denizyolları idaresi,, nin - “Seyrisefain,, den evvel resmi firması olan “idarei mahsusa,, arasındaki- şiddetli abeti hatırlattı. ek asır evvel birisi diğeri Adalar dahil olduğu halde Marmaranın Ana- dolu ve Rumeli sahilindeki is - kelelere vapur - işleten bu - iki rakib Mmüessesenin arasındal zıddiyet Boğaziçi halkı ile A: dalar,, Haydarpaşa ve Kadıköy: gakinlerine de sirayet etmişti. Hattü bu iki semt halkı, tarafı- ni iltizam ettikleri müessesenin mehafilinden bâhis- destanlar, mâniler — okuyarak, — biribirini kızdırırlardı. “İdarei mahsusa,, nin en yol- lu vapuru “Eseri Şevket,, le bi- zim yetiştiğimiz devirde Hay - “Bağ- minde üç eş vapurdu. “Şirketi Hayriye,, nin en süratli gemi- leri *49,, ve “50, numaralı vapurları idi. Ayrı — semt - lere işledikleri için — biribirile sürat yarışına çıkmalarına za- ten imkân olmayan bu rakib tekneleri hayallerinde yarıştı- ran ve bu yüzden biribirile ge- lâmı, sabahı kesecek - derecede işi azıtan kerli ferli zatlar ta- ntrim. O vakitlerde iki idarenin sa- at ayarları biribirine uymazdı, Aradan otuz Şu kadar sene geğ- ti, Umumi Harb Şirketi Hayri- yenin yandan çarklı vapurlarını birer birer ortadan kaldırdı, (idarei mahsusa), (Seyrisefa- in), (Akay) ve (Denizyolları) kalıblarına girerek birçok isti- haleler geçirdikten sonra va - purlarının güzelliği, servisleri- nin dakika Şaşmaz intizamı ile bilip tanıdığımız modera Türk müessesesi oldu. Şirketi hayri- ye de böyledir. Fakat... Tıpkı bundan otuz sene evvel olduğu gibi iki idare nin saat ayarları arasında yine hiç olmazsa bir ikf dakikalık bir fark #ardır. Ne diyelim, bu yılbaşı büti memlekette saat ayarları yı den tanzim edilirken bu küçi cük fark da inşaallah ortadan kalkar. A. C. SARAÇOĞLU HALKEVLERİ Konferans Beyoğlu Halkevinden: 1— 26/12/940 perşembe günü saat 17.30 da Evimizin Tepe - başındaki merkez — binasında| Bayan Melek Celâl Sofu tara - zuunda mühim bir konferans verilecektir. F AA 2 — Herkes gelebilir. YENİ SABAH “Gazianteb'in kurtul yıldönümü - İstiklâl Savaşımızda müstesna bir mevki işgal eden Gazianteb müda faası tarihinden üç altın sahife 25 Birincikânun Takvim - tarihi “Gazianteb,, in kurtuluş günü olarak anarlar. Halbuki — Gaziântep başladığı ilk günü düşmana at- ği dik kurşunla — kurtuluğunu tarihin sinesine yazmış bulunu- yordu.. 25 Birincikânun, bize sadece bu, fevkaltarih ve fevkalbeşer vak'ayı hatırlatıyor ve bizi si- linmez, sönmez, — ölmez hatıra- larımızı anmağa vesile oluyor. “Gazianteb,, dendiği zaman, neler, neler hatırlamam? Bu ha zin, şanlı, esatiri bin bir hatı- ranın hangi birini yazayım? A- ralarından, birini, bir kaçını seç- mek hiç te mümkün - değildir . Ben, gelişi güzel bir kaç tane gini anlatmakla iktifa edeceğim. Fakat benim kudretsiz kalemim ne yazık ki, bunları olduğu gi- bi tasvir edemiyecek.. Fakat onlardaki belâgat, onları Tâzum ler bu gazasına olduğu kadar anlamağa, fazla- Biyle yeter. * Bir sabah vakti.. Bermutad bombardıman başlamış, şehir- sokakları, evleri üzerine ce- hennemi bir ölüm ateşi savrul- makta idi.. Az sonra hastaliane kapusundan sediyeler kafilesi girmeğe başladı. Bu, alıştiğımız, her günkü manzaralardan idi. Bir aralık Depo mahallesinde bir eve isabet eden bir merminin kahyealtı sofrasında bulunan a- na, kiz, gelin ve iki torundan| » — * Bonra bu ailenin erkeği olan Me- mik çavuş göründü. Anasının, kaz kardeşinin, karısı ve iki yav- rusunu parçalanmış cesetlerini | görmek istiyordu.. Ve... nihayet, kül rengini almış: yüzü, dikelmiş bıyıkları, başin-| da poşusu, sırtında abası, beline de fişekliği ve bombası, elinde tüfeği olarak yumruğunu Çik- Burut tepelerindeki düşmana doğru sıkarak, — gicirdiyan diş- leri arasından intikam andı içen Memik çavuşun bu — duruşunu hiç bir heykeltraşın taklit cde- bilmesine imkân yoktur. 80,31-1-37 bir pazartesi ge- cesi... Çıksurut istikametinde düşmana yaptığımız taarruzda Memik çavuş ateşlediği bomba- Bından sonra atıldığı düşman siperinde diş ve tırnaklariyle bo guşmuş ve tam beş düşman te- peliyerek intikam andını yerine getirerek o da şehitler kafilesi- gine kavuşmpştu. * Bir gün Ahmet Çelebi cep- hesine gidiyordum. Düşman top çusu her zaman olduğu gibi yi- ne şehir üzerine ölüm saçıyor- du. Bir sokağın başında üç dört çocuk kaydırak oynuyorlar.. Vi- zaldıyarak gelen bir sesiyle bir kenara sindiler.. Mer- mi, biraz ileride bir duvara çar- parak patladı.. Çoculdardan bi- ândiği yerden fırlıyarak ar- şlarına seslendi: merminin kada — Ulan Ükkâş, gelin.. mayin, yedi buçukluk atıy (An- kork- teb şivesinde atıyor) buçulduk top mermisi — altında kaydırak oyunlarına - devam e- den bu çocuklar karşısında bü- tün duygularım şaşırdı.. * 12 Ağustos 336 da öğleye kadar devam eden çok şiddetli bir — bombardımandan . sonra, cephemizin ilerisinde görünen beyaz bayraklı bir adam, düş- man generalinin bir mektubunu getirdi. General bu mektubun- da (.. Derhal arzı inkıyat ile teslim olmamizı ve bunun — ve pişmanlığımızın alâmeti olmak üzere eski kalenin Fransız ka- rargâhına nazır bir burcuna be- yaz bayrak çekilmesini ihtar et- tikten sonra bu beyaz bayrak çekildikten sonra da bir gece evvelki mukabelemizin cezası ol- mak üzere bombardımanın da- ha iki sat devam ettirileceği, ve ancak bundan sonra teslim ve dehaletimizin - lütfen - kabul e- dileceğini...) bildiriyordu. ve yedi MERAKLI BAHİSLER Mılyoner Dünyada mevcud olan milyoner kadınların meraklı hayatları Birleşik Amerika Devletleri Cümhurreisi B. Ruzvelt riyaseti cümhur mevki için kendisine propaganda yaparken yalnız çalışmadı, Bayan Ruzvelt te e- gine çok müessir ve esaslı yar- dımlar ve müzaheretlerde bu- lundu. Bunu her kadın kocası için yapar diyeceksiniz değil mi? Evetamma Bayan Ruzveltin eşine temin ettiği müzaheret ve muavenetin enginliği zevcine merbutiyetinden ziyade otuz veya kırk Amerikan gazete ve mec- muasının en sayılı yazıcısı ol- masındandır ve Bayan Ruzvelt bu gazetelerde neşretiği maka- leler yüzünden kocasının cüm- hur reisliği maaşına yakın bir para 75000 dolar kazanır. Zaten —Amerikada — kadının mevki ve ehemmiyeti büyüktür. Meselâ içki yasağını Amerika- da kanunla teyit eden kuvvet kadınlar olmuştur. Ma- Yaralı, göğsü bağrı de gik kahraman Türk diği cevap gu oldu: 13 Ağustos! 36 gunu, Eski Anteb kalesinin Fransız karargâhına bakan cep-' hesinde yepyeni, rmuazzam bir Türk bayrağı yükseliyordu. * Tam on bir ay devam eden Gaziantep müdafaasının son e- lemli günlerini yaşıyoruz. Acı zerdali çekirdeğinden yapıp ze- hirlenme bahasına mukavemeti- mizi uzatmak için yediğimiz ek- meğimizin son lokması tüken- Miş, kendi yaptığımız siyah ba- rütla tekrar doldurduğumuz. fi- genklerimzin sonu gelmişti. Kah raman müdafiler, mahsur her kaleye mukadder olan “teslim,, olmağı bir an düşünmediler ve bu son fişenkleriyle düşman cephesini bir paçavra gibi yır- tıp çıktılar. Kahraman şehir, ça- nı çekilmiş bir ceset haline gel-| mişti. Şehrin canı — olan milli kuvvetler çıkmış şehir ölmüştü. Düşman yine eski kaleye beyaz bayrak çekilmesini istemişti. Fakat bu beyaz bez bulunmu- yor, kimse vermiyordu. Niha- yet, hastahanedeki kefenlik be- zi hatırladılar ve Anteb kalesi- bayrak — olarak şehid kefenini gösterdi. Doktor Fahri Can kadınlar haza biz burada irleşik Ameri- ka Hükümetlerinde kadının mev künden bahsedecek — değiliz. haza biz burada Birleşik Ameri- Hükümetleri içinde yaşayan zen gin kadınlara inhisar edecektir. * Milyonerler ve milyarderler diyarı diye anılan Amerika dün- yanın en zengin kadınlarının da beşiği olmak şerefini kazanmış- tır. Bugün en zenginler arasın- dan seçtiğimiz yirmi Amerikan kadını vardır ki bunların ser- vetlerinin mecmuu bir milyar doları bulur. Taliin ve yahud tesadüfün a- caib bir cilvesi olarak zengin Amerikalıların - varisleri — yüz- de yetmiş kadınlar ve genç kiz- lar oluyor. Yani Ametrikan mil- dükten sonra servetleri cinsi yöner ve — milyarderleri — öl- lâlife intikal ediyor. İşte size (Sonu sayfa 4 sütun © de) Bayfa : ŞİMDİLİK BU KADAR İtalyayı uçuruma götüren sebebler Hitler, harbden evvel muh-« telif vesilelerle söylediği — nux tüklarda ve meşhur Mein Katpf kitabinda Almanyanın Büyük Harbdeki mağlübiyetinin sebe- bini, iki cebhede birden harbet- mesine atfetmiştir. — Ayni ge- bebden dolayı Almanya milyar- lar sarfederek Fransanin Ma- ginot hattına karşı Siegfried | müstahkem hattını inşa etmiş- tir. Bu hattın rolü tedafüi idi. Nitekim Almanya — Polonyaya hücum ettiği zaman bu hal Fransız ileri hareketine mâni ol« muş ve Almanyanın tek cebhede ki mücadelesini rahatça yap- masına imkân vermişti. Polon- ya ile işini bitirdikten sonra bu defa gene garbe dönen Alman- ya, bütün kuvvetlerini serbest. çe kullanmış ve Fransız cebhesi- ni - çökertmişti. Fransanın Alman ileri hareke. tini durduramamasının sebeble- rine gelince, gene ayni nazariye ile karşılaşıyoruz. — Bu harbde Fransa kuvvetlerinin bir kısmını İtalya cebhesine ayırmış, yani geçen harbdekinin aksine ola- rak bü defa Fransa iki cebhede harbetmek mecburiyetinde kal- mişti. Bu şerait altında 40 mil- yonluk Fransa, 150 milyonluk bir Alman - İtalyan tazyiki kar- şısında kalmış ve bittabi tutu- namıyarak çökmüştür. Almanyanın o kadar ilina ile gakındığı bu iki cebhede bir- den harbetmek mecburiyetinde kalmak keyfiyeti bugün İtal- ya için tahakkuk etmiş bulun « maktadır. Zira ayni zamande hem Arnavudlukta — Yünanis- tâna karşı, hem de Afrikada İn- gilizlere — karşı ayni zamanda harbetmektedir. Ve en fenası her iki cebhede de harb bariz bir gekilde aleyhinde cereyan et- yacktedir. İtalya prestijini kur- tarmak için her iki cebisde'te —. galib gelmek mecburiyetindedir. Bugünkü şerait içinde ise buna imkân yoktur. Kendisini ancak büyük bir. Alman — müdaha belki kurtarabilir. — Fal İtalyan donanması perişan edil- dikten sonra Afrikaya geçi mez. Yunanistanda yapılı bir müdahale ise harbin nihai gayesi Tngiltereyi yere sermek olduğuna göre Mihver Devlet- lerine hiç bir menfaat temin © demez. Bu sergüzeşt hem mil- yonlarca İtalyan ve Alman as- kerinin hayatına, muazzam - si: Jâh, cebhane, tayyare ve gıda stoklarının — hebasına malolur; hem de Almanyanın önümüz - deki sene çok muhtaç ola Balkanlardaki zirat mahsı mahvolmasını intaç eder. Netice itibariyle de İngiltere- ye hiç bir suretle müessir — bir darbe vurulamamış olur. İşte haltilkat bu merkezde iken İtalya girdiği badireden kismen - olsun kürtülmak ister- se yapacağı şey, daha ziyade e zilip perişan olmadan kuvvetle- rini Arnavutluktan çekmektir. MURAD SERTOĞ: MACERA ROMANI Tribünler ve hangarlar gö - ründü. Henüz bunlar kaldırıl - maimştı. Yolun kenarında be - yaz otomobil duruyordu. Polis hafiyesi rahat bir nefes aldı, ilot bu taraflarda idi. Mo - törünü durdurdu. Ve hangara doğru ilerledi. Bligni herhalde motörün sesini işitmedi, diklzat etmeliydi. Kendisini gördüğü tak dirde karşısındaki pekölü aLeş edebilirdi. Bu sebebden ihtiyat- | la ilerlerken tabancasını da eline | aldı. a talibelbinlüdi, d0erleni hiçbir gürültü gelmiyordu. Pa - kat Blişyni içeride olmalıydı. Bu geniş hangar hem o ma- hut tayyareyi ve hem de tertib heyetinin büresunu ihtiva edi - —İPARAŞÜTÇÜNÜN ğgaââü—â%ğâ yordu. Nihayet dayanamıyarak birdenbire büroya girdi. Korkudan titriyen bir sea: — Kimdir 0? diye bağırdı. Elindeki tabancanın tetiğini çekmeğe hazır bir vaziyette, po- lis hafiyesi bir adım attı ve bir- den bir elektrik lâmbasının ışığı gözlerini kamaştırır gibi oldu. Sert bir sesle: Saklanmağa lüzüm yok Bligni, nerede olduğunuzu Dili yorum dedi. Karanlıkta bir iç çekme oldu. Nihayet elektrik| lâmbası söndü. Ve bir elektrik düğmesinin çevrilmesini mütea- | kip hangarın içi aydınladı. Bligni bitkin bir halde görün- dü. Vahşi bir sesle: — BSiz buraya da mı geldiniz! Beni demek tevkif edeceksiniz — Her şeyden evvel esraren- giz bir hâdiseyi aydınlatmak is- tiyorum, Jak Şavyerin intikamı- ni almak ve kimin tarafından ve öğrenmek katledildiğini undayım. — Kimin tar dem ki beni — Madam Şavyerin size tele- fon etmiş olduğu görülüyo Tayy dudaklarını ısirdi, Polis ha omnuzlarını silküi: t siz me Zaten bütün — deliller aleyhim 3> at bunları dedi, nat kâfi değil ki... Si #iyelerine has hissiniz. — Susunuz. Hakikati halde Şavyer sizi itham ed karısı size her şeyi attı ıi—c Zavi :ılh ı!(»x umıın te- anlatmıştır. — Fakat ben katil değilim.. Madam Savyer bana tele- n ettiği zaman korktum, Mü-| arşısında titrememiş | iğimm, günkü masam — olduğumu | Fakat si: lana- smanızı bildiğimden | a mecbür oldum.. Evet slisin emrinde bulunmam — lâ- m, biliyorum. Fakat yarın bu-| gelmem / icap ediyordu.| 'l'wv:u'ode. he,emvcıw vemu — S nleri olduğu halde, vaka yeni gtan canlandırılacak. Ben de imdiden buraya gelerek saklan: dima, Verano sükünetle: — Olabilir, dedi. Ve yazıhaneye ilerliyerek üs« tünde hulunan bir kâğıt kesecok — « ği göstererek: vyerin göğsüne kâğıt keseceğinden, — Verano, bunu eline almış bakıyordu. Bilgini yanına yak- laşarak — Bununla bir insana vurula- bilir mi? diye sordu. — Fakat Şavyer bunun yü - zünden öldü. (Arkası var)