15 MAYIs 19e Yazan — Ana. ben kahveye gidiyorum. göyle bir iki arkadaş görüp dertle geyim. SA oğul. hamdolsun dert edi. decek şükür Allaha bir şeyeiğimiz yok ki. — Yok. yok ana.. bu akşam içe zimde bir sıkınd var. hem bugün tarlada çok yoruldum. Şöyle çarda- ği altında bir kahve içeyim. 'beni bekleme. yat olur mu anacı- n Murat, köyünün ağırbaşlı, mert delikanlısı idi. Köyde herkes onu #ever ve hatıfını sayardı. Bir ana- sından başka dünyada kimsesi yok- f Ölen babasından kalan tarlal dan, kendi. çalışkanlığı sayesinde Mahsüllerini gayet iyi alıyor, kim-| elere muhtaç olmıyacak derecede| Fahat bir şekilde yaşıyorlardı. Ihti yar anası Muradın böyle çok çalış- Masına üzülüyor, Cenabı Haktan Sıhhat ile günlerinin mes'ut bir şe kilde geçmesini diliyordu. Murat ta, her genç gibi. seviyor- du. Şimdi, anasından başka bir var-| Jik onun ruhünü sarmıştı. Zehrayı| ilk defa harman yerinde görüp göz| göze geldikleri zaman birden kal binde genç kıza karşı - şiddetli birİ his uyandı. Zehra da, günler iler- dedikçe, Muradın - hislerine / karşı yabancı — kalmadığını — gösterdi. Gizli gizli buluştukları pınar başın-| *da birbirlerinin dertlerini göz yaş darı ile teselli ederek avunuyorlar. K « Murat, kahveye gelince, onu se- “ ven bütün arkadaşları, etrafını ala: ak bu ay yapılacak köyün panayı- fındaki at koşusunda göçen seneki gibi Muradın atının, Muhtuarın oğ- u Ahmedin kısrağını yarı yolda yi- ne nasıl birakacağını güle güle anla. fıyorlardı. Bir kaç masa ileride otu- Tan muhtarın Ahmet bu sözleri du-| yunca birden asablleşti. - Muradın| “Yüzüne çok kızgın bir şekilde baktı. “Murat bunu hiç benimsemedi. Vakit oldukça ilerlemiş olduğu “dan kahvede birkaç kişi kalmıştı. Bu güzel havanın verdiği sessizlik| çinde Zehrasının çehresini huli sında canlandırıyordu. Gözleri Palı, sanki onunla berabermiş gibi| Tuhu müsterih bir şekilde idi. O -| Muzuna dokunan hafif bir el dar-| besile rüyasından uyandı. Arkada- ganin eli idi bu: — Murat. haydi kardeşlik.. vakit| Beç oldu.. var gidelim, diyordu. | — Sen git Yusut. benim daha gidesim yok. — Öyleyse hoşça kal. Murat, — Hoşça kal. Yusuf.. | Bir müddet daha oturdu. Aksi bi bu akşam da uyku onunla inat ediyordu. Son bir kahve daha içerek ceke-| dini omuzuna alâı, hafit hait bir köy yarkısı söylüyerek köyün içeri.| düne 'doğru yürüdü; her Yaraf çe Ala, yalaız köy köpeklerinin havla. fasından başka ses yok. Birden bir fabance sesi ve bir bağırmaz T yandım anam. ölüyorüm, Okduğu yerde kanı donmuş gibi kaldı Ne yapacağını şaşırdı” S Bin geldiği tarafa doğru Çitmek iz dedi. Birden kendini topladı, koşar. Cazina eve doğru giti, anam çoktlan| Yyumuşlu, Muradın geldiğini düye madi bile.. Çok heyecanlı idi. Hemen soyun- u, yatağa girdi. Fakat bir türlü hai şin Tini şimdi düşünceler kurca tiyordu. — Acaba vurulan kim? Neden yar) düma koşmadım. diye sabadn kar dar yatağın içinde kıvrandı. — Ku, Ayge. bu gece Aliyi vur.| E Ca ae DB yi vra İzdiznin remş : ll BK sma el |a ça oağı y BU Ka K u KUr a c küserek, heyecandan — ağlıyamıya -| Kumak Muradın Kaderi Nüzhet ERTUĞ | İlki fandarma arasında elleri ke depçeli salon Ti giren Mürata herkes acıklı bir vaziyette gözyaş larını zor tutuyorlardı. Etrafta de- rin bir süküt vardı. Herkes, sa bırsızlıkla reisin / vereceği kararı bekliyordu. Reisin müteaddit ol suallerine Murat / cevap - vermek küvvetini — kendinde - bulamadığın- dan her sorulan sual cevapsız kalı- yordu. Birden, salonun içerisinden ağlı-, yan bir kadın hiçkiriği düyüldü. Muradın gözleri gayrilhtiyari © ta-| rafa kaydı. Bir köşeye büzülmüş.| ağlamaktan perişan bir hale gelen Zehrası idi bu. Birden damarların-| daki kan ateşlendi. Bağırmak, is yan etmek istiyen bir hareket aldı. Sonra yine cansız ve bitâb halde boynu önüne düştü. Reisin son sözünü güçlükle işite- bildi: — .. Hayır.. yok. — Sen. köyünüzdeki Aliyi “hiç bir sebep yökken / yaraladığından.| iki sene hapiste yatacaksın. Daha - fazla düymak - istemedi. Gözleri birden karardı. Boğazı su Suzluktan kuruyup, bağırmak, im- dat istemek için kuvvet bulmıyar Çöl yolcuları gibi bitâb haled idi, du- daklarından yalaız iki kelime tı: Kaderimmiş. ne yapalım Zeh- Diyerek olduğu yefe bir külçe göbi yığıldı, kaldı. Ankara Halkevinde Ankara, ( Husüsi ) — Ankara' Halkevi temsil kolundan - bir grup Adana, Tarsus ve Mersindeki kar- deş Halkevlerini ziyaret edip temsil- ler verirken, Ankarada kalan ikinci bir grup ta B. Bedri Yıldırımın ida- resi altında Vedağ Ürfinin yazdığı «Kanun Adamı> adli. iki perdelik Piyesle, Mahmut Yesarinin yazdığı bir perdelik “Tavsiye Mektubu, adli| komediyi sahneye koyarak muvaf- fakiyetle temsil etmişlerdir. —— | Eserde rol alanlar, rollerini elle- rinden geldiği kadar başarmaya ça- Jışmışlar ve muvaffak ta olmuşlar. dır. Değerli / sanatkârlarımızdan ve Ankara Halkevinin kıymetli rejisö- rü B. Ercüfitnt Behzat Lav Molie- rin dünyaca tanınmış olan «Meraki» aüllı eserini sahneye koymak ürere provalarma başlamıştır. Eser çok! yakında temsil edilecektir. Ankarada — Jimnastik Şenliklerine Hazırlık “Ankara (Hususi) — Türkiyenin her tarafında olduğu gibi 19 mayra. ta yapılacak jimnastik şenliklerine, Ankara mekteplerinden de 1200 8 kız, 1800 ü erkek olmak üzere 3000 talebe haftanın muayyen günlerin. de yaptıkları provalarla muntazam bir gekilde hazırlanmaktadırlar ve provalar çok iyi neticeler vermekte- dir, Hhami KILIÇTAY Halkevi Spor kolunuu tertip ettiği Cirit oyunları Sarıkamış, (Hususi) — Halkevi #por kolu tarafından talimatına uy- gun şekilde hazılradığı cirit oyunla- Tına iki haftadanberi başlanmıştır. Köylerimizden de gelen atlılarla sa- yası 30 u bulan oyuncularımızın tek. nik çalışmaları halk üzerinde derin bir — sevgi — birakmakla — beraber bu millt aporumuzun - İhyası bakı- mnından da ayrıca bir değer kazan- maktadır. AĞAÇ DİKME GÜNÜ © mayış gününü - kazamız Ağaç 'Glkme günü olarak tesbit etmiş ve kasabanın bir çok yerlerine - ağ dikmiştir. Bu günün önemine orta okul do ayrıca koşular tertip etmiş. tir. Faaliyeti Kayseri, (Hususi) — Kayseriye otuz beş kilometre uzaklıkta Niğde- Ankara demiryolu - üzerinde bulu- 'nan İncesu kaza merkezi her gün yeni yeni terakki hatve ve hamleleri ile ilerlemekte, tamamen bir Tere 1- çine sıkışmış olan bu kasaba ya- vaş yavaş yanı başından İstasyona yakın bir yamaca doğru genişlemek tedir. Bu yamacın üzerinde inşasına başlanılmış olan hükümet konağı bu. ay sonuna kadar ikmal edilmiş ola- caktır. Hükümet konağı civarında memurların / ikametlerine - mahsus belediye tarafından küçük tip mo- dern evler yaptırılmağa başlanmıştır. İdarei bususiye tarafından da ayni mevkide bir kaymakam konağı iz gaS kararlaştırılmış, İnşaat eksilt- meye konulmuştur. - Hükümet ma- hallesi ile kasabanın arasındaki de- re üzerinde idarei hususiyece mü- kemmel bir beton köprü inşa edil- miş olup gerek hükümet konağının | gerekse köprünün haziran iptidala-| 'Tında açılma törenlerinin yapılması| mükarrerdir. Geçen sene zarfında| bu cadde üzerinde çok zarif ve mü-| kemmel bir belediye dairesi inşa &-| dilmiş ve alt katı Ziraat bankası o Jarak ittihaz edilmiştir. Son zama- 'na kadar kasabada ziraat bankası gubesi bulunmadığı için şubenin çılmasını teminen belediye bu daire- yi bilâbedeli icar banka emrine tah- Sis etmiştir. Ahiren belediye hükü- met caddesinin de tecdiden inşasına başlamıştır. Spor alanının tanzi-| resim ser Çanakkale - (Hususi) — Çanak-i kale Halkevinde ilk defa olarak 15İ gün müddetle” Tövamn edecek olan M0 ezerli bir resm sergisi müstah- kem mevklin bandosunun çaldığı 1s- “tiklâl marşı ve valimiz Atıf Ulusoğ- Tunülir #Sanatın cemiyet hayatındaki hizmeti» ni tebarüz ettiren güzel bir' söylevi e açılmıştır. Ebedi Şefimiz Atatürk'ün -1937 ında söylediği (Şimdiye kadar ba- Şinı "sokamıyacaR bir kulübe bula- | amyan Türk sağütkârlarma — kendi| evini hediye Eümüğü”7 Vecizesi Cüm huriyet devrinde TürZzanatkârları u hakikl bir evi olmuştur. Türk #anatkârları sanatlarile ber zaman övünebilir. Küşat resmine müstahkem mev Ki komutanı Denerat Ali Riza Ar. tunkal, hükümet erküm ve kalabalık, bir halk kitlesi Halkevinin dar mer- er salonumu doldurmuştu. Kırmızı beyaz kürdel ile gayet itinali bir gekilde - bağlanmış olan Halkevinin resim sergisi salonunun Kapısındaki Fürdelk valinin elile ke- gilince müBiüi şeklinde olan dar | salonun düYünlarına asılı genç sa- A Ruz Sekben Çanakkalede İlk Devamda |İncesu Gitgide Bi;yü; Ve Modern Bir Kasaba Oluyor İncesoda yapılan modern belediye binası Kayserinin yapıcı ve başarıcı Valisi B. Adli (ayman mine, etrafında ihata duvarı ile çev Tilmesine başlanmış ve ağaç garsi- yatı yapılmıştır. Şehrin en mübim ve hayati bir meselesi olan fenni, #ahhi su tesisatı yapılmak üzere ge- zekli etüdlere başlanmıştır. Bu yıl içinde su tesisatı da yapıldıktan sonra kasaba büsbütün bir umran göstermiş olacaktır. Vali Adli Bay- man İncesunun bayındırlığı e şah- /san ve yakinen alâkadar olmakta sık sık mahalline gelerek — gerekli direktifleri vermektedir. C.ARIMAN gisi açıldı rasında en ziyade göze çarpan Na- türmortları seyireller tarafından tak dirle karşılanmıştır. Yine sıra ile ve muntazam bir| gekilde asılımış olan Kâzım Demiras- danın peyraşları arasında — bilhassa| cami içi çinileri ve ravafları, orman peyzajı, Çanakkale orta okul resim öğretmeni bayan Efser Tutand'ın Natürmortları ve Biya ortaokul re- sim öğretmeni K. Çizerin kadın e- tütleri de beğenilmiş ve Dimetoka mektebi muallimi Besim Oranın yap tağı Rarfatürleri beğenilmiş ve Sa- ide Gölgenin çiçek resimleri halk ta- rafından takdirle Karşılanmıştır. İlk defa açılmış olan bu sergiyi. Çanakkalede ziyaret etmiyen hiç bir kimse kalmamış ve genç sanatkür. Jarımız her gelen seyircinin takdiri- 'ne matfar ölmuştür V Kattâ kaza. lardan ve köylerden de bu sergiyi görmeğe gelenler olmuştür. Halke- vinin dar salobu Ker gün seyireiler. 1e dolup boşalmaktadır. Çanakkalede Böyle ilk defa ola- Tak resim sergisi açan ve memleke. y — | Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir- YAZAN : — Hüseyla; başına geleceği anla-| mıştı. Başka Cüriü bir mapievra ile de hasmını tongaya düşüremezdi. | Nihayet; zor oyubuü ile/ karşıl karşıya gelmiti. Kim daha kuvvetli ize partiyi o kazanacaktı Çünkü; kazık oyununa mukabil oyun yok gibidir. Eğer, hasmın ka- zağı baskın ve küvvetli ise; olduğun. yerde çakılı kalmaktan başka çare kalmaz. Hasmın paçalarından tutup kal-| mak.. kazığı, tek paça, tek budayış- Ja manevraya getirip kalmak, öne| balik gibi fırlayıp basmın kolunu| kırmak, veyahut Boşaltmak hüner- leri zorlu ve baskıi Mi kazık oyunu | karşısında hep hiçe müncer hareket- derden ibarettir. Hüszeyin, bütün bu saydığım ma- zevraları ve mukabil oyunları bütün kuvvetile teçrübe eti Lâkin, Bekirin kazığını yerinden sökmek değil, kıpırdatmak - bile| mümkün olmadığını anlamıştı. Hilifsız tam on dakika kazığa takılı kalan ve hasmından mütema- diyen gırtlak oyunu ve hareketi yi- yen Hüseyin mosmor olmuştu. Nihayet; güreşin on beşinci da- kikasında son bir gırtlak oyunile; Kündeci Hüseyin Srtüstü yere u- zanmıştı. Bekir; olluğu yerden doğruldu libiyet temennasını attı. Ben, olduğum yerden nasil fır- dadığımı bilmiyorum. Seyirciler de hep birden ayâğa kalkmışlardı. Hüseyin, morarmış, kızarmış bir halde olduğu yerden kalktı. Sessiz| sadasız meydandan uzaklaştı. Hiç unutmam; Kazıkçı, Hüseyin| giderken arkâsından şöyle bağırdı: — Hüseyin!.. Yorgunluğun geç- mediyse bir güreş daha tutalım!. işte; sana meraklı bir güreş hi- küyesiti: Gözlerime inanamamış. tam. Beş dakikada hasmını bastırmış tı. Kazığı taktı. Nihayet; on beş d kikada sırtını yere vurdu. Kazfiiçı; Sultan Mecit devri peh- Tivanlarının - en seçililerinden - biri| idi Her farafı pehlivandı. Hele tabi- ati, ahlâkı, ağır başlılığı - hürmete| değer derecede idl O, kendisini sevdirirdi. Hürmet et tirmesini bilirdi. Hasmına göre gü- reş yapardı. — Ben, Pelli güreşinden sonrı 'yolda giderken kendisine sormuş- bum: — Usta; neden bu herifi kazıkla yendin? Bana, öyle bir cevap verdi ki; ustasına bile ders teşkil edebilecek| mahiyette idi. Bak ne dedi. — Oğlum Murat... Hasma görel güreş yapılır.. Hüseyin çok usta ve| oynak bir pehlivandır. Böyle herif-) Jere künde filân oyunları yapmak 'ne de olsa tehlikelidir. Bunları ma” nevraya gelmiyen zor oyunlara ge- türerek mağlüp etmek daha muva-| fıktır. işte; Ben de Hlüseyine bu yol- 'da hareket ettim. Araboğlu; Kazikçının bu sözle-| rine kulak misafiri olmuştu. - Ben küçük yaşta Bekirin ne demek iste- Giğini anlamıştım. Lükin, Araboğlu çırağına tek bir mukabelede bulun- madı. Yalnız; takdirkâr bir lsanla: — Aferin oğlum, dedi. Kazıkçı çok kuvvetli ve usta ble| 'tebrik etmeyi bir borç biliriz. tiren genç sanatkârlarımızdan Hik- met Dilmaçı ve Kâzım Demiraalanlı natkâr Hikmet Dilmaç'ın etütleri a. diğer sanatkârları memleket namını timizde büyük bir varlık vücude ge | Yukardaki resim “Tergiden bir| | söşeyi ve gee maneltür. Tet Dümeçr görtermektedir. Kadir ZTTAÇ | Bekir Yerden Doğrı;lup Gali biyet Temennasını Çaktı SAMİ KARAYEL Kündeci Hüseyin De Sırtüstü Düşmüştü pehlivan olmakla beraber fevkalide zeküdi. Adalesinden ziyade kafasile Büreşirdi. Ben, Bekirle temasımdan Çok istifadeler ettim. Başpehlivan derecesine gelinceye kadar bep gö- zümün önünde onu örnek tutardım. kafamla küvvefimden ziyade 5meğe çalışırdım. Datma hasmımın güreğine karşı, güreşmek hareketini vücutlar: dırırdım. Bu süretle; Basmımın güreş tet- niğini ve taktiğini bozar, dkima ken. dime ramederdim. Kazıkçı Kara Bekirin Sullan Mecit devrine ait bildiğimiz güreş. leri şimdiye kadar - okuyucularıma yazdıklarımdan ibaretlir. Elyevm berhayat lar, lan, eski peh- Kazıkçı hakkında başka, türlü malümata sahiptirler.. Bun- darın bildikleri de kulaktan kapma şundan bundan naklolunan Hikâye- lerden ibarettir. Esasen; di eski pehlivanlarımızın hemen, hemen hepsi okumak ve yaz maktan mahrum oldukları cihetle mahfuzatları yok gibidir. Elyevm bu pehlivanlardan ber- hayat olanlarla vaki olan konuşma. larımda — malümatlarının - birbirini tutmadığını gördüm. Bu pehlivanlardan - bazılarınız ihtiyarlıklarına bir gurur vererek eski devre ait anlattıkları bir çok menkibeleri altı ay veyahut bir se- 'ne sonra anlattıklarına benzemez... Hattâ; isimleri bile Gifbirini tut- maz... Ben, bu gibi pehlivanlarla ta- mam otuz beş seneye yakın yaptı. #im hasbihallerimden aldığım neti. e tarafkirlikten ve cahil oldukları hakle her şeyi görmüş gibi gözüke- rek hiç bir şey bilmediklerinden i- barettir. Burada ismini zikretmiyeceğim bir ihtiyar pehliyanımız eskiye sit anlattığı bir menkıbeyi bir sene ve hattâ altı ay sonra tekrar anlattığı zaman görürsünüz. ki, vakalar ve gahislar tamamile mevküni değiş. tirmiştir. Binaenaleyh; ben eski devir peh- Jivanlarımıza nit menakibi yalnız bir kişiden dinliyerek yazmış bulunmu- yorum. Tam otuz beş senedir. bir çok pehlivanlarla başbaşa verip dinleik. lerimi hakikate irca ederek tople muş bulunuyorum. Bilirim iddiasında — bulunan bu pehlivanlar isimlerini dahi yazmağa müktedir olamıyan cahil insanlar: dır. Hattâ; eski devre ait büdikleri, Sultan Azizin son devri pehlivanlı rile Sultan Hamit devri pehlivanlı Tn geçmez.. Ve bilmedikleri halde ötekini berikini tenkit etmekten de Çekinmezler. Fakat; okuyucularıma — arzetti #ğim gibi bu uehlivanlar esasen o de- virlerde ancak ortaya ve küçük or. '*taya güreşen ve ötekinin berikinin kisbetini taşıyıp gurada burada çöp- denen kuyruklardır. rek sanki, eski devrin başpehlivan. Jarı meyanında bulunuyorlarmış gi. bi bir çalımla orada burada #por ta- Fihimizi tahriften çekinmezler... Ca- Bil oldukları için Türk cemiyetinin 've Türk gencinin apor tarihi men. *kabelerile terbiyelendirilmesi noktal nazarından da bihaber oldukları ci hetle saçma sapan konuşurlar. (Devumu var)