Karşılıklı Yazan Dört arkadaş beş yıllık ayrılık- tan sonra bir kır gazinosunda tek- rar buluşuyorlardı. Beraber okuduk- ları mektep sıraları bitince her biri| bir yere tayin olunmuştu. — | Bir çok hasretlerin kavuğtuğu Astanbulda güzel bir tesadüf onları da kargılaştırdı. Dört gencin en küçük görüneni Adnan : — Şimdi, dedi, hepimiz ayrı yılların mühim değişikliklerini kısaca anlatalım!. Üçü de kabul ettiler bu teklifi. Kumral ve gözlüklüsü Feridun — Bu hususta en kısa söz be- 'nim olacağından en evvel de ben söylüyeyim, dedi. Hukuku bitirdik- fen sonra beni İzmirin bir kazasına oradan da Boluya naklettiler. Meslek, vazife hayatına atılıştan| başka bir değişiklik yok bende. Çok zayıf / ve en çirkinleri Ek. rem: — Benim de söylyeceklerim Feridununkiler kadar kasaba ve şe- hir isimlerinden ibaret. Adnan, Kenana döndü: — Anla-| 'gilan bunlar, mektepteki Çuslu be-| bek) olarak kalmışlar.. Ben söyliye- yim: — Üniversiteden - mezun olunca | evvelce hoşuma giden bir kızla ah-| Baplığımı ilerlettim, evlendik. Mes- udum. Bir de erkek çocuğumuz var.. | Beş yılın mühim değişikliği bence, | hereai Adnanın kılıbık bir koca ol masıdır.. Daha ne olsun?. Kenan gülümsüyordu. Şimdi sıra onundu.. Üç çift göz gözlerine çev- rilmişti.. Siyah kıvırcık saçlarır İile arkaya ittikten sonra: — Ben de| evlendim, dedi. Fakat bunun ent resan cihetleri var.. Meselâ evleni ceye kadar olan kısmı anlatmak terdim, yalnız biraz uzun sürer diye gekiniyorum. — Anlat! ceğiz. Memnuniyetle dinliye-| e gel Ö miyaa l gakuyük akerer ai mperklrn dört yaş büyüktüm, böyle olmakla beraber iyi arkadaş olmuştuk.. Talır ak a göçimlikerimiz Glurd, çünkü T de inatçi ili M ni yan'a Şi ara haymeii oe di Ş Ü Te gea Tni de bi boşlanı K n e n ada aa aa ) mrmeporlaketraklerık ae İN n ae Te yT alrerilari hürüğin ea a| İ Hinlimlz olataktı ha tf Bi hrd yaa sanma gea t B E rüz el Srp eeeti A e B a mea a Ö aa l y SAf K gel alar yerde Zordum. ara aa çozukleğamazde Oldağu çi at Ganadara balar| Ha S aa d Diriki bt ipte oynamağa çalışacağız.» dor, gü-| Tüşürdük. ni n gönlerdin. Yenkrın soğakml ga dökunün teyler varmin. Ka Te yamlaştan n sam n Elbim kükyen spa B Tarü ümal. Bana bi mekp G lli görmeyin. Ka nn SeRLle| Biar Faki, özülm. Ya bunu başka hir gee tamir edirün yökte'en. a bakdaaısi. Dt e| Üoi Dü beklediğim mektup ta bir Hürlü gelmiyordu.. Çok Mpnluynr A, dam ü y Girliecilne Üü İK ea senik Skleğa yok “Me'da cin ea belal Ş AT eli Haa aa 0 Bücendiğiz için baki fna aa Tn Giye korkuğumdan, ha z Kadar sükü eti ea İntikam EMİNE Bir kaç gün sonra gelen cevabın. da: «Kenan geç kaldın, bir haftadır burada başkasile nişanlanmış bulu Huyorum..> diyordu. Halimi tasavvur edin.. Çocuklu #umdanberi benimsediğim bir kız, bu kadarcık bir fırsattan istifade e decek kadar az mı seviyordu beni?. Muhakkak, intikam hissile yaptı bu 'nu diyor, fakat onufı bir başkasına ait olduğunu havsalam almıyordu. Ekseriya, seven ve bu vaziyette ka- Jan erkekler gibi, ben de binbir şey düşündüm... Tatbikat sahasına ge- çerken bir geye - karar vermiştim İntikamına intikamla mukabele!, Hemca birisiyle rabıta tesis et meğe niyetim yoktu, maamafih tasav “vurumu icra edebilirdim. Evvelâ ona bir tebrik yazdım, sonra da matbaa-| ci bir arkadaş vardır, ona giderek bir tek davetiye bastırdım. Davetiyede; Nermin isminde bir kızla nişanlanacağımı, merasimin de) cumartesi akçamı Parkotelde on ye- diden yirmi bire kadar olacağı falan | yazılı idi. Onun nişan haberini aldığımın 'tam haftasında, benim davetiyem de| 'ona gitmiş bulunuyordu. Şimdi on- dan sabirsızlıkla - tebrik - bekliyor. dum. Cumartesi oldu; hâlâ bir ses) çıkmamıştı, her halde otele yazacak | dedim. Bizim muhayyel nişan günü ben, Saat on altıda Parkotelde - bulunu: 'yordum.. Bir ara dalmış düşünür. ken çok iyü tanıdığım bir ses: — Bonsuvar Kenan.. - diyordu.. Rüyadan uyanır gibi silkindim, kar-| #ımda Zeynep ve teyzesi vardı. Ne ise uzatmıyayım, mesele an- daşıldı. Benimki gibi, onun nişanlan-| ası da bir ma ıldı ve o, benim da-| vetiyemi alınca nişanda bulunmağı| istemiş ve kalkıp gelmişti. Bir ay sonra ayni otelin salon-| Jarı düğünümüze gelen davetlilerle dolmuştu. YENİSABAN 'Alanyada Sür'atle Bir 'Parti ve Halkevi Binasi Yapılmalıdır | Ziraat, Orman ve Köylerdeki Ecza | Dolapları Meselesi $ MAYIS 1939 Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir- Sülo Kurt | Kaîpanından Kurtulup AyağaKalktı ll a Alanya, (Hususi) — Alanyada| aanayüi ziraiyenin inkişafına çok faz- Ja ehemmiyet verilmektedir. Alan- 'ya portakal ve muzculuğunu, dah büyük ve daha yüksek mikyasta i- derletmek, fenni bilgileri halka aşı- lamak, bu verimli mahsulâtı zuburu | mühtemel olan hastalıklardan ko-. Tumak, icap edenlere meccani fidan| tevrille bu baptaki şevk ve hevesle rini yükseltmek için Ziraat Vekâk tince gehre bir sant mesafede Aşağı Oba köyü civarında 70 dönümlük bir arazi sahiplerinden mübayaa e- dilerek bir tarihi nümune fidanlığı tesisine karar verilmiş, ve bu top- raklarda krizme ameliyatı yapılma- #a başlanmıştır. Şayanı şükran olan bu şekle ilâveten « zntap fıstığınn dahil ve bilhassa hariç memleket pi- Alanya ve Erbaada 23 Nisan Bayramı Alanyalı Mektepliler; “Orta Mektep isteriz,, Yazıl: 1 Levhalarla Şehri Dolaştılar Alanyada 23 Nisan çocuk biyramından bir görünüş Mülli hâkimiyetin temel taşı olan 28 nisan ulusal ve eğemenlik bayra- mi ve çocuk haftası burada yüksek “*to zengin bir programla kutlulandı. Her taraf imkân / nisbetinde milli bayraklarla ve yeşil dallarla süslen- mişti. Türke nurdan bir meşale ya- pan bu günün devriyesinde kaza merkezindeki ilk mektepler sa- at dokuzda hükümet meydanında toplanmışlardı. * — Kesif bir halk tabakası da âti-| nin ve istikbalin ümidini bağladığı bu Atatürk çocuklarının etrafını sav muştı. Merasime letiklâl marşile baş- dandı. İakılâbi korumak, bu mirası | #oldurmadan muhafaza etmek, refi-| e ve Cümhüriyete ölünceye kadar | Hadik kalacaklarına and içen, bu Yü yavrularının ateşin ve heye- canlı hitabeleri arasında ufacık elle-| Tile tuttukları, vatan, yurtsever lev-| haları arasında büharsa (Orta mek-| tep isteriz) ibaresini cami yazılar| nazarı dikkati celbediyordu. - Genç 've enerjik Maarif Vekilimizin pek| büyük noksanımız olan bu yaramı-| za merhemsaz olarak burada bir or. ta okulun tesisile tabinten inci gibi| olan yurt köşesinin nuru irfana kı vuşturulmasını katiyetle ümit ede-| riz Bu merasimin hitamında bütün hazirun kümilen aslan buraya bağlı Mahmut Seydi köyünden Hamdullah | pam zatın zevcesi Tahireye izafetle yaptırdığı parka gidildi. Kalabalığın | fazlalığından bu umum! bahçı ta mahşer. halini almıştı. Alanyada natamam kalan Parti binasının kuş bakışı görünüşü | yazalarında oynadığı büyük rol yük- sek Vekâletin - nazarı dikka kaçmıyarak Gaziantep vilâyetinden #ureti mahsusada ve tenekler içeri- sinde nümune - olarak getirtilen 50 adet fıstık ağacı kazanın bu mah- #üle müsait mahal ve mıntakaların- daki heveslilerine meccanen tevzi e- dilmekte, bu bapta lüzimgelen bilgi 've malümat mufassalan bura zira- 'at muallimi tarafından yegün yegân halka anlatılmaktadıra ORMAN VAZİYETİ 937 mali senesinden itibaren orman kanununun tatbik sahasın. | başlanılarak civar ormanlardanı ke- | Teste kat'iyat ve nakliyatı munta-| zam işletme plân ve raporlarına mi teniden yapılmakta ve memleket or- mancılığı normal bir tarzda halk ih- tiyacını karşılıyabilecek şekilde ida- re edilmektedir. Mukatta alan zatlar haval hatlar ve dekovil tesis etme diklerinden / katiyatlarını / sarp ve dağlık arazisinden ancak basit ve 'ameli bir tarzda derelerde tesiz tikleri kanal ve döşekler ile sahile indirmekte iseler de bu işleri gör- mmek için çalıştırılan memleket yav. Tularını sermayedlar iş sahipleri ba) gün sahai tatbikte olan iş kanununa ftamamen aykırı olarak sekiz saat- | 'ten fazla çalıştırmaktadırlar. Antalya iş bölgesi şefliğinin bu bususa büyük bir ehemmiyet ve has| dasiyet göstermesi âmme ve köylü menfaatleri ve sıhhat korumu na- mına nazarı dikkate alınacak en mü) him meseledir. YOL MÜKELLEFİYETİNİ BEDE- NEN YAPMAK İSTİYENLER Her sene fakri hallerine ilâveten dalmi sakat ve malüliyetlerile, ân- zai vücudiyelerinden veya kanunen beş çocuklu olmasından dolayı yöl vergisinden kurtulmak için muaye-| neye gelenlerin adedi bu sene 464 ü bulmuştur. Bu iş için müracaat eden | derin henüz arkası alınmamıştır. Ka za hududunun çok geniş ve yolsuz olmasından bu şekilde daimi tarzda malül oldukları kabiliyeti bedeniye| nizamnamesine nazaran anlaşılanla- rın kayıtlarına ve künyelerine daimi| malöliyetleri işaret edilmek şartile| bu işe bir istikamet verilmesi gerek bu baptaki muamelâtın çevirilmesi| ve gerekse halkın ve bilhassa köy- Tünün günlerce bu mesele için didiş- | memesi, ve yorulmaması, noktai| nazarından en salim ve doğru bir -| suldür. Yüksek Dahiliye Vekilimizin bu| “vaziyete nihayet vererek mevcut for| mülün vazıh bir şekilde tatbiki hak-| kındaki emirlerile - köylü malülleri| sevindireceğine Ümidimiz ” hadden fazladır. KÖYLERDEK! ECZA DOLAPLARI Halkın sağlık durümünü muha faza etmek noktal nazarından köy kanumuna tevfikan köylere bir ccex dolabı verilmişse de bu dolaplar ih- tiyacı teminden uzak bir şekilde i. çerlerinde eczayi tibbiye mevcut de. #ildir. Ani bir vukuat ve hâdise zu. hurunda azami istifade temin edile. Sülonun Bu Hareketi Her Tarafta Bir Alkış Tufanı İle Karşılandı ihtiyar Cazgır da - sanki, kendi de beraber güreşiyormuş gibi mey- dana doğru bir iki adım attı ve du- raladı: Cazgırın bu hareketi #eyircilerin görmesine mani olduğu için bağrışıyorlardı. — Hey!.. Heyyg!. arkadaki Otur ihtiyar ihtiyarı kendine getirmişti. Olduğu yerde çömeldi. Lâkin, dikkat ettim. Bu eski pehli- u. Meğer, ihtiyarın - titremesinde, | heyecanlanmasında yalnız eski peh- Jivanlığının üzerinde biraktığı hirs, değil, Süloya olan akrabalığının te- Birleri varmış. Sülo, kapana girmiş, çekitaşı ab-| tında kalan bir taş gibi yamıyassı ol- muş, durüyordu. Çok geçmedi. Bekirin hareketle vi başladı. Kolu kapmış gırtlaklayıp gcırı bükmeye, hasmını yenmeğe ça hişıyordu. Sülo, Bekirin —zoru karşısında, binbir manevraya başvurarak ken- Gini kurtarmağa savaşıyordu. Doğrusu, ben küçük kafamla Sülonun bu sefer muhakkak yenile- ceğine hükmetmiştim. Lâkin, ne ol- du ne olmadı?.. Sülonün olduğu yer- de bir saat yayı gibi bü:e'üp top- fandığını gördüm. Bir de; yine bir saat yayı gi birdenbire çözülüp boşanarak hava- ya kalktığını görmiyeyim mi? Yine kendimi kaybetmiştim.. ve| gayri ihtiyari bağırmıştır. — Hah!. Aman Allah! Bunlar ne biçim kurtuluşlar, ne biçim oyunlardı?. Sülo, kurt kapanından kurtulup) mahirane bir sürette ayağa kalktığı| 'da dayanama- zaman ihtiyar Ca: mış, seslenmişti. — Aferin kızan bel. Hepsi iyi amma; bu oyunlardan ben bir şey anlamıyordum. Sülo a: eği gün gibi âşikâr olan bu larda bulunması me ve Âletlerin bir an evvel satın a- e köylülere bunların taraı| lınması tatbiklerinin öğretilmesi her haldı tüzimdır HALKEVİ VE PARTI BİNASI Vilâyet merkezindeki ve Alan-| yadaki Halkevi, memlekette ilk a- çılan Halkevleri meyanındadır. Par ti binasının yeniden yapılmak üzere yıkılmasına binaen Partinin bütün aları ve kütüphaneleri kâmilen Halkevine nakledilmiştir. - Halkevi| ise basit - bir tarzda yapılmış 110) metre mesahai sathiyesinde düz bir| salondan — ibaretlir. Memleket ve| millet ve toprak hislerini kendinde | toplyan ve Türkün esas mabedi o-| Jan asil yuvanın darlığına ilâvetea Partinin bütün eşyasının da burada bulunması her an toplanmayı müş-) kül bir vaziyete sokmaktadır. Bir çok fedakârlıklarla meydana| getirilmeğe çalışılan Parti binası tamamdır. Bu seneki bütçelerinde | asıl kaynağımız olan - bu dairenin| tamamlanması için her nedense hiç| bir tahsisat verilmemiştir. Bunca gayret ve himmetlere rağmen yapı: Jan müsamerelerle elde edilen cüs't bir para ile modern bir tarzda pılmağa çalışılan binanın ikmali ve tamamlanması imkânsızdır. İnkilâ- bin, Cümhuriyetin, rejimin mabedi olan bu yuvamızın süratle yapılma- Sını umumi sekreter bay Fikri ile, #ayın Başvekilimiz ve Dahiliye Ve kilimizin — yüksek — himayelerinden bekleriz. Mahittin Nami yağı hpası Jan bir adam gibi sevinçle çırpına- ak bir nara attı: — Haydı, Kazıkçı be!. Kazıkçı, Sülonun bu sevinç na- rasını boş bırakmadı. O da çırpına- rak daha çok şeyleri olduğunu ifade eder bir tavırla — Haydi, Sülo be!. Tekrar, iki pehlivan - elenseye gelmişlerdi. Olduğum yerde dura- miyordum. — Yanbaş!.. Yanbaşı. Diye zikreder gibi söyleniyor dum. Belki ismi unuturum diye kor- kuyordum. Lâkin, şimdi anlamadı. ğim oyun ikileşmişti. Sülonun kurt kapanından - birdenbire büzülüp ve #onra açılıp hasmı üzerinden ata- rak kalkması da bir işti. Pehlivan- Jar ayağa kalktığı için, ihtiyarın he yecanı teskin olmuştu. TTekrar, ona — Ustam, Allabaşkına, yanbaş oyunu nasıl şeydir?. — Burada, ağızla tarif edilmez bu. 9 söyle, ben anlarım. ok tehlikeli ve ustalıklı bir dür bu... Bu oyunu iyi bir su- retle yapamıyan bir pehlivan mu- hakkak mağlüp olur. Hasmnın çap- razına girmiş olan bir pehlivan sağ ahut sol elini hasınının omuzu üzerinden koltuk altına doğru bir #imşek hizlle dölerken, bir ayağını » içten köstekler ve olduğu yerde birdenbire dönerek oyununu tamanı Jar ve dönerken de sağ veyahut sol elile de hasmının diğer elini hızla boşa getirir. Hiç bir şey anlamamıştım. Kar- makarışık bir oyundu. - Hasmın »- ünde hızla geri geri giderken bir- denbire durulup bu manevraya na- #il geçilebilirdi? Ahtiyar, ses çıkarmayıp ağrına baka kaldığımı görünce — Ne duraladın?.. Anlıyamadın değil mi?. — Yooa. — Hiç âfla aalatılır mu bu oyun bet — Yalnız; bir şey anladım. -Ne — Sülo çapraza - girdiği ” vakit Kazıkçı hiç deprenmeden, zorlama- dan hasınının önünde gerisin, geri. 'ye uçar gibi gidiyordu. — Haht.. — İşte burasını anladı ee ötesi kolay... (Devamı var)