akşam Ayhanlarla birlikte misafirliğe gitmiştik. -Hoş beşten sonra hepimize birer fincan kahve pişirdiler. Mahallemizde, baktığı” falların daima hakikate uygun olmasile hurlaşan ihtiyar bir kadıncağaz var-| dış © akşamki cemaat içinde o da| hazır bulunuyordu. Kahveler içillikten sonra bütün) fincanlar tersine kapatıldı ve soğu- ması beklenildiği bir sırada ihti fakcı oturduğu minderden doğruluy kalkarak: — Çocuklar, dedi. Fincanlar so- Buya dürsün, — ben bir dışarı çıkıp geleyim. Bu çıkış benim için pek mükem. el bir fırsattı. İstifade etmeyi dü. #ünerek ben de, pardösümün cebin- den möndil almak bahanesile Tiya çıktım - ve ihtiyarın kulı eğilip: — Aman Fadime nineciğim, sa- 'a pek büyük bir ricam var, dedim, Aybanın fahına bakarken benini #imdiki söyliyeceklerimi aynen tek-) Tar eder misin? — Peki yavrucuğum, peki söyle Bakalım, ne diyecekmişim. Bu sırrın ikimiz arasında kalaca- ğima dair söz aldıktan sonra lüzım, gelen talimatı verdim. Odaya girdiğimiz zaman herkes| gülüş, çığrış fincanını uzatıyor, (A-| Man nineciğim, ilkönce benimkine | Bak) diye haykırıyorlardı. | Zahiren gayet saf, fakat haki. kikatte pek muzip ve tecrübeli olan | “btiyar, ortaya bir kanın attı. Bu kanun. mucibince - gençlerin falları Bizli bakılacaktı. Anneler ve babalar, bu maddeye| itaate mecburdular. Zira aksi tak- dürde kendileri de bu Iütuftan mah-| Tum kalacaklardı. Bvvelâ büyüklerin falları bakıl-| dı, bilâhara sıra gençlere geldi. Hepimiz kafa kafaya vermiş, ih-| tiyarın dudaklarından - ballana bab Jana dökülen, aşka, sevdaya ait ker Aimeleri büyük bir dikkatle dinliyor. | duk. Nihayet sıra Ayhanınkine geldi. İhtiyar kurulmuş bir gramofon gibi/ biraz evvel Üzerine konan pilâğı çal. mağa başladı. (Kızım, birbirile karşı karşıya duran iki kulp var; / bunların biri #ensin biri de seni çılgın gibi seven,| #arışın, orta boylu bir delikanlının.) Bütün gözler taaccüple bana çevril-| di ve dudaklar gayri ihtiyari tebes. üim ettiler. Ayhanın, zaten her zaman pen. be olan yanakları, kıpkırmızı kesil mlşti. Kadın bu hareketleri görmemez- Tikten gelerek sözüne devam ediyor. & (Bak kızim, senin kalbin ona onunki de sana doğru meylediyor. Bir müddet sonra onlar birleşecek,| mesut olacaksınız. Şu beyar yeri| görüyorsun ya, biz bu şekillere mek- ettikleri çok ağır ve müthiş bir şey- Gi Luna'nın bakkı vardı: Altı ka- İime her geyi izaha kâfi geliyordu.. Reginald ile sihirbaz Hamand'ın ne Giye yaşamadıkları, diğerlerinin ko. “Gerden öldükleri ve Svanildin de hir Yey Sörliyemediği artık anlaşılyor Oliver ile Svanlld, iki gün evvel ebedi istirahatini ihiki ettikleri ced. leri arasından binlerce sene geçmiş. * ve mezarde rastladıkları plân bu Aaazinin ta brooz devrine dayandığı. Nazım Alp Giray tup tabir ederiz. İnşallah — aaadeti- 'nin haberini o getirir.) Diyerek fincanı bıraktı. Saat on bire doğru herkesle bir- likte biz de kalktık. Yolda giderken) onda her zamankinden daha baş ka haller görüyordum. Bakışlarının. manası tamamile değişmişti. Öyle) hissettim ki benim şimdiye — kadar| 'onun hareketlerine verdiğim mana hakiki hissiş bihmiş. Ertesi gün, bir mektup yazarak bütün hislerimi anlattım. — Mektup #öyle nihayetleniyordu. (Ayban, eğer beni seviyorsan yanıma yaklaştığın zaman. — Necdet, falın çıktı. De, O za- man ben anlarım, anlarım ki beni se-| viyorsun. Aksi takdirde beza gün lerce gözükme. Şuramdaki ateş 6ö-| nünceye kadar benden bucak, bucak kaç.) Mektubu: (küçük bir hikâye yaz| dim; mektepte okursun.) diye uzat, tım, bilâtereddük. cebine koydu ve gitti. İki gün gonra ayni mevkide ken-| disine tesadüf ettiğim zaman, utan. cımızdan kapkırmızı olmuştuk. — Ayhan, dedim. Hikâyemi na. #il buldun, beğendin mi? — Evet, dedi. Bilhassa falının çıkmasına müessir olduğu için çok| koşuma, giti. O anda duyduğum sevinç kali e sığmıyor, dudaklarımdaki teb: süm, gözlerimden alevler şeklinde| dışarıya taşıyordu. O gözlerini yere| indirmiş, susuyar. — Ayhan, gözlerime neden bak- nıyorsun?.. dedim. Ruhumu saran alevler, ancak o, küçücük muhitten faşkırabiliyor. Sen, senin yarattığın alevleri seyretmek istemez misin” Gözlerini kaldırdı, bakıştık, bir | birimizi içercesine bakıştık. O anda onun gözlerinde okudu- um şeyleri dudaklarından işitsey. dim bu kadar mutmain olamazdım. Geç kalmaması için — Ayhan, dedim. Artık ayrıla-| lum da mektebine git İçim içime sığmıyor; saadetimin verdiği sevinçle çıldırıyordum. Bve gittiğim zaman anneme her'| Heyi anlattım ve gidip silesinden is- temesi için rica ettim. Zaten, annem bu teklifi çoktan- beri bekliyordu. O, Ayhamı inceden| inceye tetkik ve tahlil ettikten son- ra her cihetinden emin olmuş ve iki zi evlendirmek arzusunda olduğu. u söylemişti. Lâkin ben onun tara- fından sevilip sevilmediğimi katiyet. de bilmediğim için bu isteğe muhaler fet etmiştim. Vakit, vakit — nefesimi daraltanı bir heyecanla, onun ailesinin muva- fakat haberini bekliyorken, her kapı galınışta, annemin geldiğini sana- Tak koşuyor, fakat sütçü, kömürcü | 've kahve değirmenini istemeğe ge. EEYURTTA SABAHIR | Aşkın Kuvveti Mersinde Meyvacılık ğw-wş-n | Mühsee, ORHAN &- | Bana, şaşkın ve biraz da müs. | dinliyor, gülerek cevap veriyor ve : z lö t eei izabalta bulmuyordu. Ve bitüa W Portakal Ve Pamuk Ticaretinin| '“*'Ştazame . | öaaa mimaygrdi Yüksekliği, , Ş getirdiği maddi müvaffakiyetlere e- | gayanı dikkat sekk ve inzeliği gUK İnkışafı İçın Nasıl Çalışılıyor ? | SeXsöaanm | evm Gi Tükeliğimden ö Bu belli olmaz ki! ser kalmamıştı. isyan edecek vazk —— —— 4| — Oetm el ve samimi ği | yetie değia Desare ai d dumu, part için çaışmadığını mühte | dirde düüyeme ölür enune Ö el Gliyorum. Ve emin olun ti be Gürİ| bürü bana kendisi söylemedi. Bilâkis yar- | i Berazat çocuğun üzerindeki —| nuz başıma düşünerek bu kansate / bu büyük tesir ve nüfuzundan aat — | vardım. İ haberi var miydı? Bunu doğrusu bil. | Bu suretle cevap verdikten son | miyordum. Fakat her halde bundan a başımı yana çevirdim. Biraz ab-| otoritesini fazlalaştırmak için istir dalca bulduğum gülüşü ve gözlerm.| fade etmiyordu. Bilâkis makul su deki garip bir gözlükle bu genç Sı-| Tette hareket ediyor, mecbur kald nirime dokunmağa başlamıştı. fi zamanlarda, ki bu da oldukça x. Gece yarısı döndüğümüz zanısn| İuyordu, bert tavır yerine tatllığ Naf hâlk odasında çalışıyordu. Gi | e musmelede bulunuyoran, | — Ağabey: Müthiş bir musaf- —— Nall, ânnesinin fakiyet. Dinmek bilmiyen alkışlar!| yaleti vereceğini bildiriyor, ve'ber d a aa - | Herkesin tebriki! Işte eserinin kısa-| nim de bu toplantıda - bulunmama Cu hülkmes dedi mmüsaade etmesini rica ediyordu Güel Mersinde — iskolebaşı | Vasim, sakin bir sesl Müdire, vasimin istediği müsa. Mersin ve havalisi narenciye ağag | Sinde ovnafı aaliyesinden hiç bir sey |— yülemmel den çekilâ, Ca| *deyi derlial vermişti. Ben'de mesa larının büyümesi için har türlü iklim | Kaybetmeiği gibi daha sulu daha ç ça aa a T D aa Ca ea aa alane Ban e artlarını mükemmelen haidir. Son| leziz olmak üzere başlica bir cina | Hide siz söyk düm. Hlemen hepal: nclerde tabiatin bahgetüği “bul Teti etminür 5a Zamanlara kar | Süunsamur | di Remenles Mazhariyet tamamile taktir edilmiş| dar daha ziyade tecrübe mahiyetin- bulunduğundan —azami / istifadeyo| de diyebileceğimiz bir tarzda yetiş- şalışılmakta ve bu sayede portakal| tirilen bu cins portakal ağaçlarının Bahçeleri sür'atle genişlemekte, is- | (yapılan tecrübenin bahşettiği bil. tihsalatı da o nisbette artmaktadır. | gilerden istifade sayesinde) hasta- | Yalnız bahçeleri - bulunanlara - ve| Jıklarının tedavisi vesair hususiyet. bağrıştılar. Sanat ve edebiyat üle- mindeki meşhur şahsiyetlerimiz, gür zel kadınlar, genç şöhret sahipleri. hep burada bulunacaklar!. Şöhret sahiplerinden — bana 'ne! Çehre bakımından onlar da di ru olmuyan gözlerimi de, Npilin ye- #il gözlerine diktim. Ben de bütün kuvvetim ve| kalbimle alkışladım... ve ağladım da. Daima sakin duran - vaziyetini bozmadan, — yalnız heyecandan ha- rtakalcılığı meslek ittihaz edenie- | leri temamile malüm bulunduğu ci- ğer insanlar gibi değil mi? Ne gi Haa aei Xe | KATARA T d a| S ar ai ” | b e 'a muhtelif meslek erbabının mali| ve vukufla bakım ve timarı müme | — Tetekkür ederim, Cahide, ge| a aa k vaziyetleri mümit olan bir çok| kün olacağından sür'atle - tekâmdi) — Olur şey değil, hâlâ akallana. kimselerin de bahçe yetiştirmiye te| ve tekemtür edeceğinden hiç şüphe| xi madı. diye söylendiler. gebbüsleri Mersinde portakalcılığa | edilmemektedir. D oakşamdan itibaren hayatım-| —— Salı günü eve geldiğim zaman verilen ehemmiyete bariz. delil te-| | — Diğer cinler yerli, Teablus, Şe-| da bazı küçük değişiklikler oldu İ bir hayal iâkisarına uğradım. bf gekil eder. Bu süretle her sene| ker, kan ve dilimli adlarını almak. | Artık tatil günlerimi vasiptin evinde | hur bir romaneı olan eekadanle he 30-40 bin fidan dikilmekte olduğu| t ve Yafadan sonra gelmektedir. | geçiriyordum. Ciddi ve terbiyeli o-| luşmak mecbüriyetinde kalın Ni memnuniyetle müşahede olunmak: | 1830 da 6.600.000 portakal istihsal | Jan Süreyya hanım ile Nermin, beni| öğle yemeğini de evde yemiyordu. tadır. edilmişken - 837 de 11000000 por- | yanlarına alarak gezintilere, sine.| Ancak ikindiye doğru gelebilecekti. Mentinde halen narenciye bah-| takal alınmıştır. Mersinden Istan- | maya, ziyaretlere götürüyorlardı.| Bu sebeplen yemeliim Tamen benee geleri 700 hektar arazi işgal etmek- | Bul, Ankara, Izmir ve diğer şehir | Bu maksatla - iki şik elbise yaptır. | aralarında ve bana şubancı aa Te olup bu sahada 17S. bini yetig | * Kasabalarımıza her sene porta. | mışlardı. Nermin küçük kusinlerinin | lerden tahacd ” Süeern hd mmiş ağaç olmak üzere 315 bin fiğan | XAİ sevkolunmakta- ise de henüsi şik olduğunu da süyicmek iütfanda | “Norminla yanında yalgez bala mevcuttür. Mersin toprakları altı| kemiyet itibarile müsait olmadığın |/ bulunmuştu. Yemekten sonra bana ayrılan oda: cinse ayrılmaktadır. Bunlardan Yar | GA df Ülkelere ihracat - yapılma- |— Buna rağmen, Küçük vücudum.| Ya çıkmamı İstirakat eeei yal S Tayllı, renk çekirdekaleik manı | mtir da gayri tabi bir hal olduğunu dü.| İacak işlerle kendilerinin meşevi'e. Bibi diğerlerine ezheri cihet faikiye- | Kallarına faik olan Mersin porta- | yerde dikkati fazlaca çekiyordum. |— Bir müddet odadaki resimlere ti olan bir cinatir. Bundan otuz sene | Kalları her sene mütezayit bir su-| Fakat aldırdığım yoktu. Hiçbir ge. | ve albümlere bakarak vaklt ge. evvel bir sahibi merak tarafından | Tette terakki ettij kemiye-| ye aldırmadan hayatımdaki bu de-| dim. Nihayet odaya Süreyya Haa suldarlık ve nakliyata - mukavemet | — İthalât itibarile Dörtyol porta- | şünüyordum. Çünkü her gittiğim | lacaklarını söylediler. | Yafadan getirilen aşı ile teksirine | Tn de yakn bir âtide Dörtyolu ge- | Şişiklikten istifade ediyor ve akşam | mim hizmetçisi gelrek saçlarımıdik — j başlanmış ve istifayı tabiller saye. | Tide bırakmak istidadını göster- | yemeklerinde her günkü gibi dik-| zelteceğini söylemeni üserine. | ektedir. katli ve iyi kalpli olan vasimle bulu-| —— — Bunu ben de yapabilirim. d inkisarı hayale uğrayarak- geri dö- Suyordum. / Kendisine - rastladığım | ye itiraz ettim. nüyordum. Son çalnışta kapıyı aç. gördüğüm şeyler, insanlar hak-| — — Hanımefendi, sizin artık kü- fağım saman anmemi karşımda çö.| BİF haflada yakalanan | kızdaki fikrimi çik ölarek snlek | çÜk Ti a eee ortaya çıkmamaz Tz BAA ver erlz kaçakçı yordum. Beni her vakit alâka ile | nızı istiyor. (Devamı var) ” Bibi oldu. Zavallı kadın, heyecanımı | » — Ankara: - ÇA, A.) — Geçen bir hafta içinde gümrük muhafaza 2T anlayınca, is AAA L TEMAK A DERET — e teşkilâtı, | — Haydi, sararıp durma, dedi | Suriye hududunda: a ON NÜ G Kırk kaçakçı, sekiz yüz kırk | | sekiz kilo gümrük mah ile kırk ye.| Onbeş gün kadar süren bir ha- Zırlıktan sonra, nişan günü tesbit edildi. İhtiyar falcıya bir davetiye gö. türdüm ve gelmesi için rica ettim. hanrlediğim Kdi bağdar kür — YUmi'dir kacakçı t do Je SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM muş, müsebbibi olduğu saadetimizin| gümrük kaçağı, yediyüz on gram| di kilo dört yüz gram uyuşturucu!| madde, bin sekiz yüz defter siga- ra küğıdı, iki silâh, yüz on sekiz! Türk lirası ile dokuz kaçakçı haye| den komşu çocuğu ile - karşılaşınca u gösteriyordu. Hadsiz, hesapsız Hamandlar nesli daima hortliyan Çanavar tarafından takip edilerek birbirini teakup etmişti. Hortlıyan canavar!.. Oliver, işi atlatmıştı. Fakat küçük bir otel sa. Tonunda yapılmış olan adli tahkikat, boğ yere İki kaçak av yapan köylü: yü ittiham ettiği takdirde belki yüz neslin inanılmıyacak fena akibetini bütün dünya gazeteleri tarafından herkese billtereddük. yayılacaktı. KXX Gödürd, erkenden uyandı. d gündenberi durmadan yağmurlu ge- gen hava gimdi kuru idi. Rüzgür da kuvvetli esiyordu. Tepelere kar düş- mnlüştü. Genç adam Şatoya yaklaş. tıkça, kendi kendine öğrendiği kor- kunç hakikat kalbini sıkıyor gibiy. 4i. Anf bir his Godardı kiliseye doğ. u sevketti. Orudaki tabloyu tetkik 'etmek istiyordu. Kapıdan içeri gi- Ter girmez az kalın Olivere çarpı. yordu. İlk hareketi kaçmak oldu. Şimdi agâh olduğu o mütliş kelime. hikâyesini yakın dostlarına iftihar-| uyuşturucu madde ele xeçi mm,w Her yemekten sonra günde 3 defa muntazaman Ja anlatıyordu. t mu? İnsanı korkudan ve meraktan — — Derin bir düşünceye dalmış olan bitirecek bir hal! Ben doğrusu ken- Godard silkincrek doğruldu: di kendime soruyorum: Gece yarısı —— O, hakikatin, canavarın ilham bu iki genç, ormanda ne yapıyorlar- — ettiği rivayetleri dehşet noktasın. &? dan kat kat geçtiğini düşünüyordu Lâkırdının sonu kayboldu. Oliver birdenbire: — O da kim? Oliver: — Ahlâkmız herifler... di- “Adam önünü görmeden geliyor. di. urıldandı. 'ye söylendi. Önlerinde olanca kuve ye Tefrika No 47 Çeviran : R. SAGAY — öğmln moora har üAi he eli y nendyererin a aei — Bin karıkünda yaşıyan geklini görü. - York e Beraber gp çili odada — de #oĞudu. Gökyüzü, eti Ka yi a Ka çei | 'Yor gibiyük. yeni bir tecrübe yapacak, Sizin de — kavuran bir rüzgürm taştdıği bulut. y O grealere ba aa yade) Göver: — Vay azizim, bu ne ha. bu tecrübeye iştirek etmenizi lati. “larla örtüldü Sast altda hemen he a gae gyaaaruk durdu Tet ve sçrayış! Kiltenin havası - yor, Bu akşam yemeğe artık bizde — Men her taraf kararmıstı. Vadi 9 — v gd ea aat kim sizi epey asabi yapıyor galima? —— olursumuz? içerisinde kayboluyor, siyah ve kır- — Cekler, Ormunda elendim bağın, — Tabloyı tetkik etmeğe geldim. — — Memnuniyetle min renge bürünmüş orman her a. — İak lll Zünie Tözükneek hiŞ N kalı — l Slylnge gimek a Tanünlen aai aa ae a aa vür —| e geimedi. Gayri ihtiyari bir haro. zum Dönerken saat dörde doğru 0ğ: at Öliver otomabiline binceken —— — Cet salatıyorunuz vuz ketle veya dostunun açık ve samimi - rar, sizi alırım. Godard canavarın meydana çıkma- L aa Ban a A zazarları karşısında durümüyarak —— — Mükemmel nn müzaade edecek blr geceden — Büyar lir atomtlim Maana Bakikati ifşa etmekten çekiniyordu. — — Bu sırada, Üzeri nçık bir otobüs — Korkuyordu. Pey kalabalık idiler. Onları takip ct — | #a aralik Oliyer sordu: — Yeni - Ünlerini toz ve dumana kararar — — Yolda lkırdi cimcdiler. Yolun — ğ Pai aa l takip ot bir gey keşfettiniz miz Yak Boti. Baz lâkırdı parçaları işit- - dönemecine gelince Olivor birden — umuğa tasleye dcem Si NNN tiler. Arabanın içerisinde rehber gi — bire: 'Nefbo nefese durdu. aa Bartendal, Gt etmediği ha. bi birli: — işte ieride gördüğünüz —— — Oldukça geç kaldık. Onlar —— Öltere a Sülüne bulun! dedi dar çabuk bazı malümat elde etti ve - ormanda, diyordu. daha evvel gelmişlerdir. diye söylen — Şimdi bir kadının teblikele olduğu. BaLaa M S Gtkan eriaa ge — — Savalik kam yemedi. Geüeteleri — GL Cerap siamaymas DAYEE oe u SNT mesinl rica etti. Bu akşam Madum — ve doktorların şahadetini okudunüz —— < Dostüm üyüyormnuz palbat ADerami yar)