3 Eyili 1080 S I E M A 'Göne to Barth - Toprağa Gitti romanı meşhur İngiliz yazarlarından Mary. Webb tarafından 1917 senesin- de yaratılmıştı. Mary Webb'in — ro manları, Toprağa Gitti de dahil ol Teak Üzere 6 zamanlar pek tutiüna. amuşlardı. Fakat romancı kadın 46 ya- #inda ölünce, birdenbire büyük bir Şönrete ulaştı. İşin garatetine bakı: Tiz ki, şimdi de David O'Selzmlek Mafiyonlarca İira — sarfiyie Toprağa t romanını Tenkli olurak filme aldırdı. Filmin' baş rollerinde Jennifer J0- mes, David Farrar, Esmond Knight ve Cyril Cusack / oynamaktadırlar. Tenniter Tones, 1944 yılında, Song of Pemnadette filmindeki muvaffakıye- tinden dolayı Akademi — mükâfatını kazanmışt. Bundan böyle, Due! in the Sun . Güneşte Dücllo, Madame Bovary ve Portrait of Jennle . Jen- hie'nin Portresi filmlerinde baş rol. derde oynağı. Londrada doğmuş olan Davld Far- yar, Frleda, Bisek — Narcismus, Mr. Perrin and Mr. Tralli, 'The/ Smali Back Room - Ufak ÂArka Oda ve Diğmond City - Pırlanta Şehri film. derinde oynamıştı. Filmin müziği, Brian Easdale ta- yafından hüsüsl sürette bestelenmiz: tir. En ehemmiyetli parçalar, — The Mountain Ash - Dağ Külü, Shakes. penre'in, Sigh No More Ladles adlı eseri ve Harps İn Heaven - Cerinet- teki Harplar'dan — ibarettir. Filmin devamlı musikisi de, The ride of the Biaek Hüntaman - Kara Avcının A- ta Binişi âölı bestenin, harp ve diğer telli aletlerin çalınmasiyle yapılmış- tır. Bestekâr Brian Easdale, The Red Bhoes - Kırmızı Ayakkabılar filmin- deki son derecede enteresan ve kiy. metli “bestelerinden — dolayı — Oscar mükAfatını kazanmıştı. Filmin dekorları Hein — Heckroth tarafından yapılmıştır. Heln Heck- roth da, Kırmızı Ayakkabılar filmin- Geki yüksek ve sanatkâr dekorları #ebebiyle Oscar mükâfatını kazan- mişti. Senâryonun yazılması, prodlktör- Yük ve refisörlük, Michael - Poweli ile Emerte Pressburger tarafından yapıl. mıştır. Toprağa Gitti * — Hazel Woodus (Jehnifer Jönes), Babası Abel (Es- mohd Kalght) ile birlikte bir dağ ku- Tübesinde yaşamaktadır. Abel Woo> düs, tabutçulük ve arıcılık ile iştigal etmektedir. Çingene karısı öldüğün- Gen beri, kizi Hazel tavşanlarla, tek gözlü bir kedi ile ve bilhassa Foxy ismindeki bir tilkiyle oyalanmakta. dır. Hazel bir gün, bulundukları ma- hallin yakınındaki “bir köyün çarşı- #ında yaptığı alışverişten geri döner- ken, oturdukları arazinin beyi Jack Reddin (David Farrar) ile karşıl gır. Genç adam, — Hazel'e arabasında Bitmeyi ve — malikânesinde - biraz dinlenmesini teklif eder. Hazel yürü. mekten çok yorulmuş — olduğundan teklifi memnuniyetle karşılar. Haki- kâtte Redğin ayyaş ve ahlâksız bir adamdır. Reddin, Hazer'i eve getirir getir- mez içmeye ve genç kıza Sarkıntılı. a başlar. Onun maksadının - kötü olduğunu anlayan Hazel, kaskanç v gağın da yardımiyle evden — kaçar. Fakat Reddin çok kötü ve ahlâksız olmasına rağrhen Hazel'in genç kız kalbini teshir etmiştir. 'Bir müddet #onra Abel Woodus bir Kilisede harp çalmağa davet edilir. Kilisenin genç papazı Eâward Mar fton, babasiyle birlikte gelen Hazer'i Rörür görmez Aşık olur. Genç kıza €vlenme teklifinde bulunur. Yeminini hatırlayan Hazel Woodus, bu teklifi Kabul etmek — mecburiyetinde kalır. Hazelin kendisinden pek hoşlanma- diğinin farkına — varan genç papaz, evlendikleri zaman, Hazelin ken: Gisine karşı olan hisleri değişinceye kadar, bir kardeş gibi hareket ede- ceğini bildirir. Kilisede nikâhin — kıyıldığı — gün, Reddin peydahlanır ve Hazel'i gizli- ce kendisini görmeni için ikna eder. Neticede Hazel Reddin ile yaşa.maya başlar. Genç papaz — karısını zorla Reddinin elinden — kurtarmaya çalı #ır, Müthiş bir döğüşme Anında, Red- din Hazel'i çok sevdiği tilkisi Foxy ye kızgınlıkla bir tekme atar. Müt- hiş bir kızgınlığa tutulan genç ka- din İnat için Reddini terkederek, ko- Hazel (Jennifer Joncs), babusı e beraber evine gider. Fakat papazın annesi ve Kilisedeki — diğer papazlar, günahkâr kadını araların-. da görmek istemezler. Papaz, annesinin evi teaketmesine razı olur, fakat diğer meslekdaşla- Tiyle başa çıkamaz. Bir münakaşa esnasında Hazet'in tilkisi ortadan yo- kolur. Reddin av köpekleriyle bera- ber tilkinin peşine- takılmıştır. Hazel onları yakında bulunan bir tepede görür ve 0 tarafa döğru — koşmaya başlar. Hazel tepeye ulaşınca bir çahlığa saklanmış olan tilkisini ya- kalar ve o anda Üzerine doğru atiy- Abel (Esmond Knlght) ile dağ ku e hizla gelen Reddinden kurtulma. ya çalışır. Kocası tepenin diğer ci hetinden kendisini kurtarmak mak- #adiyle hizla gelmekte ve köpekler de genç kadının arkasında — saldır- maktağırlar. Tepenin — üzerinde bir çok eski maden kuyuları vardır. An- fızın Hazel bu maden kuyularından birine elinde tilkisi de olduğu halde düyer ve ölür. Ve birdenbire, aksi sadası diğer tepeleri de çınlatan kor- Toprağa Gitti. künç bir Bes işitilir. Toprağa Gitti. Müammer Ali Kaylan “Toprağa Gitti, filminde Jennifer Jones'un İki güzel poru Jennifer Jones'un yeni filmi TOPRAGA GİfTTİ... , filminde Haftanın Röporto 1: Bır güzel böyle seçildi Seçimi Halk Partisi kazanıyor — Kıraliçe, esmer erkeklerden Hoşlanıyor — Güzel etiketleri — Aman gazeteci olmasın HAYTA icinde, Halk Partisinin bir seçim. kazandığını — bilmiyorsunuz sanırım. Halbuki, hepinizin gözleri 6- nünde cereyan eden bir seçimdi. bu. Gazeteleri merakla açıp, — netice öğrendiğiniz, uzun vrün — tahn yürüttüğünüz. halde, farkında olmadınız. Hayır, hayır, İhtiyar. heyetlerini falan düşünmeye kalkmayınız, ben söyliyeyim: Türkt ye güzellik müsabakasını Halk tisi kazanmıştır! böyle, Kıraliçe Güler. Arı bir Halk Partilidir. Huyun can altında olduğunu bey büde mi, söylemişler anuz. İşte benim. de gazetellik dan tuttu ve güzellerden bahsederken p: Hltikaya atladım. Fakat dişimi sıkıp geri dönecek ve bütün müsabakada, Jürl Azalığımla gazeteciliği — karıştı rarak, gördüklerimi anlatacağım. * Davetiyelerimizin üzerinde va; 'tam 15.80 da kalkacağı yazılı idi. Ne fon nefese yetiştik. Bütün dostlar o- rada, Vapür rengür flâmalarla donanmış. Ama saat 16 yi aştığı hal. de, kaldırabilirsen kaldır. Hani güzel- ler otobüsle gitmiş olmasalar, kalkı taki bu “naz,ı mânalandırmak kolay, Ama anlaşılan güzeller kadar, güzel görlcüleri de mazlı oluyor. Hareketi müteakıp, bir arkadaş, iki gün evvel Saray Sinemasında yapıl: birinci elemeyi kaybeden güzeller bir kısmını göstererek, kulafı liyori — Ne derkin, ayırdıklarımız, bun- Jardan pek mal farklıydı? Kendisine, bir. İngiliz — hâkiminin, kararlardan şüpheye düşmemek için, onları düşünmemenin en salim — yol olduğu sörünü hatırlattım da sustu. Yoksa Karaköyden Tarabyayı bir sa- atte alan bu davetli vapurunda, vic- muhtarları, dan azabından ölebilirdi. * Fakat — Tarabyayı / görmeliydiniz. Vapurdan müazzam bir gelin alavı gibi çıktık. İyi ki seçilecek güzeller aramızda değli, yoksa Gtelin kan dan Jüriyi içeri zor birakan meraklı- lar, güzellere ne yapmazlar?. Do su Jürlde de kimler yok ki. Müzisyen- der, garkıcılar, terziler, şapkacılar, ©- peratörler, dişçiler, gazeteciler, “ro- mancılar, mimarlar, ressamlar, evli- ler, bekârlar, mutallâkalar... Kaç Siydik bilmem ama, Konak Otelinin 950 TTürkiye güzellik. Kara Üst salonuna bir türlü Muvakkat ev sahibi, sıkamadık. heplmizi Yenl arkadaşımızın teşrifatçıları, İstif için çok uğraştılar. Bir İstanbul''dan Üç arkadaş, yere - bağ- daş. kurarak şark işi Jürinin küçük bir nümunesini gözler önüne seriver- dik de rahatladık. * Derken, ortaya llk güzel, Eşref Şe- fik dostumuz çıktı. Sırtında İcivett bir ceket, ayağında bej gabardın bir pantalon olduğu halde, ilk Iş olarak, Jüriyi şöyle bir haşladı ve arkasından aynı tonda, Avrupadaki güzellik mü- sabakalarına dalr, ufacık bir ders ve- rerek, güzelleri salona aldı. Saray Si- nemasındaki elemeyi ” kazanan 16 üzel, sırtlarında rengârenk mayol Fu ağır ağırheyecandan katılmış çeh- relerle ortaya — dikildiler. Ne yalan söyliyeyim, çocukların, yaptıkları re- simleri, altlarına “kuş”, “ördek,, ya- zarak anlatmaları gibi, 16 dan bazı- darına da birer “güzel” etiketi asa- cağım gelmedi değil. Ama elhak ar- kadaşlar zevk sahibi çıktılar. Etraftaki fısıltılardan anlaşılıyore K, ekseriyet & numarada ittifak ede- cek. Bu, Güler Arımandır. Beyaz b mayo Ziymiş; mevcudun — hepsinden Büyük bir şair doğuyor Güney Amerikayı hayrette bırakan harika çocuk BUNDAN birkaç ay evvel Güney Amerikada, Arjantinin — başkenti olan Buenos < Alres'te, — yavrusuna gök düşkün bir baba küçük bir kitap Reşretti Ve bu kitaptan birer tane akraba ve arkadaşlarına hediye etti. Kitabın adı, Türkçede — “Damlacık- Jar” mânasına gelen “Golistas”dı, ve on iki yaşımdaki kızı Marla Cristina nin yazmış olduğu 33 şiiri ihtiva e- diyordu. Fakat bu kitap, bir tesadüif eseri olarak.Arjantinin en büyük Iki gaze. tesi olan Prensa ile Naclon gazetele- Finin edebi münekkidlerinin de elle- Tine geçti. Bu gazetelerin edebi mü- nekkidleri, Arjantinin bu sahada en Salâhiyet sahibi bir eseri ya kaymet- dendirir, yahut da batırır. İşte her Kün yüz binlerce nüsha basan bu ikd gazetenin edebi münekkidleri, bu k fapsığı okudukları zaman © kadar büyük bir hayret içinde kalmışlardı ki, memleketin edebi ufuklarında çok parlak bir yıldızın doğmakta olduğu- f bütün Güney Amerikaya yaymış. dardır. Böylece, 12 yaşındaki küçük Marla Cristina Peralta - Möndez, üç buçük milyon nüfuslu Buenos - Al- res'in edebi mahfellerinde son Zaman. Jarın en mühim fikir ve sanat hâdi. #esi olarak herkesin dikkatini kendi üzerine çekmiş bulunmaktadır. Maria Cristina 2 mart 1938 günü doğdu. Kendi yaşındaki bütün çocuk- lar gibi o da mektebine gidiyor. ders. derine çalışıyor, küçük hikâye kitap- Jarı öküyor, fakat bütün — bunların hepsinden fazla olarak da, bol bol oy- Beş arkadaşı ve 23 tane de bebeği var. Evindeki oyuncak ©- dasında - bu bebeklerden - her birini münasip bir yere oturtmuş veya ya- tırmış, boş. vakilterini — onlara bak- makla, onları sevmekle, ihtiyaçlarını Kargılamakla geçirir. Tıpkı küçük bir anne gibi. Marla Cristina'nın çok ki- tabı yok: Birkaç masal kitabı, ve birkaç ta gilr kitabı. Fakat kilçük Marla, okumaktan ziyade yazmaktan zevk alıyor, bil. hassa şür yazmaktan. Tik şiirlerini 4 yaşında iken, henlz okuyup yazma bilmediği zamanlar söylemiş ve an- nesi de bünları bir deftere geçirmiş. Bir sabah Marla, perdeler arasından sızan bir güneş guaını görerek: "Si- hirli tozdan altın bir merdiven” ke- ilmelerini söylemiş, fakat bu ketime- leri, kendisinde ihce ve hassas bu Tuhun mevcuriyetini ifade eden © ka- dar hoş bireda İle söylemiş ki, annesi dayanamıyarak bunları defterine ge- çirivermiş * Sonraları, çocuk 8 yaşına — geldiği zaman, tablatın. güzelliklerine karşı duyduğu ince hisler ve bunları ifade ftarzı öğremenin derhal dikkatini çe Kiyör vö 'V gn Ka Küçük Marla cris. BN Tina, sınıfta siyan W giderek tebeşiri e. ıkta derhat döri Bunlar © kadar gü el © kedar. ince müralardır Ki ne öğretmen ne/ de arkadaşları, Marla tarafından uyda: Tulmuş olabilecek- derine inanamiyor dar; mimbakkak baş Ka'biri tarafından Yazılmış olup. ço cuğa ezberletilmiş olacaklarına hük mediyorlar. Marin. Cristina- nn en güzel tarafı, Giğer bazı harika çocuklarda olduğu BiDİ vaktinden ev. vel olgunlaşınış ol. mamasıdır. Şimdi 12 yaşında olan Maria'da hiç bir şey, hattâ gilrleri. 'nin fevkalâde hoş, ince ve' güzel ol ması bile, çocukta, yaşından daha büyük bir insan halini doğurmuyor. Yaramazlıklariyle, oyunlariyle, oyun- caklariyle ve bebekleriyle, ve bilhas- 4a konuşma tarziyle, Marin Cristina tamamiyle yaşının çocuğudur. Onda, bazı harika çocuklarının fena tarafı: ni teşkil eden “büyümüş de küçül. müş” hali yoktur. Yazdığı şiirlerden okuduğu masal kitaplarının en kü- Çük bir tesiri bile görülemez. Üztelik Marla — Cristina'nın — yazdığı şiirler #imdi bir,çok / gençlerin - ve hattâ yaşılıların da - tarzı olan serbest na: zim nevinden de değildir. Şekii Iti bariyle bunlar klâsik #lirlere daha yakındır ve hiç birinde vezin ve ka- fiye düşüklüklerine tesadüf edilmez. Sanki onun yanında — bulunan fakat bizlere görünmiyen biri, küçük yav Tünün kulağına bu nefis misra ve be. yitleri fısıldıyormuş. gibi. * Maria Cristina, Buenos - Alres'te güzel bir evde oturuyor. Babası bir bankada müdürdür. Kendisinden bü- Yük Üç oğlan kardeşi var. Bunların '€n büyüğünün geçenlerde bir kız ço- cuğu olduğundan, şimdi Maria Cris- tina'nın mini mini bir de yeğeni var, Adı: Graclelita. Bu bebeğin küçük halası ona kim bilir ne güzel şüirler hazırlıyor. Marla'nın annesi, Urugu- aylı çok hoş bir kadındır. Küçük Ma- Tla'nın ruhi ve fitri teşekkülünde mu- Büşük şalr, küçük C istina bebekle öynarken hakkak ki, onun da rolü- büyük ol- Marin Cristinn çok-cagjı ve — ha- reketli bir çocuktur. Çok keskin ve nüfuz edici bir bakışı, simsiyah ve canlı gözleri var. Hatırı sayılır derecede — yaramazdır da. Sabahtan akşama kadar koşar, —sıçrar, atlar. ra, birdenbire bir kenara çekilir, derhal iki Üç beyit yazıverir, ve son- a tekrar oyuna dalar. güzelliğini tarit Bu şilrler o kadar hoş, renkli ve canlı hayallerle dolu- dür ki, maz. Fa fa ile birkaç mısra yazıverir. En çok sevdiği — bebeklerinden birine hitap ederek söyler: “Yanımda olmadığın z zaman ne kadar tizüldüğümü biliyor musun? Bak; belki bir tarafını inci- tirim korküsiyle seni öpmeğe cesaret Amerika kadın şalrleri dan ok verimli bir toprak olmutur: Şili'li abrlella, Mistral'ın — göhreti. bütün dünyaya / yayılmış ve kendisi Nobel Edebiyat Mükâfatını almıştır. Urugu- lerinden biri olan meşhur Juana de Tborbourou — yaşamaktadır. İşte bu çok meşhür iki kadın şairin yanında #imdi bir Üçüncüsü doğuyor: Maria onu büyük bir sevgi ile selâmlıyor. © dren: Meral Cumaoğlu Yazan: B. FA. Güler Arıman arkadaşımızla konusuyor üzünde bir dirhem boya diyen gülmeye çalışıyor. ama, görleri arada bir. dudaklarını yalnız birakıyorlar. İlk olarak beş güzel — ayıracağız. Kâğıtlar dağıtılıyor. Kalemler ve göz. ler firil firıl, Nihayet ilk tasnif bitti. 4, 5, 9, 11, T4 nümaralı güzeller ele meyi kazandılar. Şimdi esas - seçim yar. Kiraliçe, ikinci ve üçüncü güzek ler ayrılacak... Jüri büfede istiraha te(!) çekiliyor. Korldorda dolaşıp, re- den giden dosta — sorüyorum. Sanki herkes bir tek rakam söylemeyi bex ceriyor: 4, * Reyler verilip, tasnife zeçtldiği e rada, Cumhuriyetten bir arkadaşa ri- ca ettim. Güzellerin soyunma odasına Zidip, Güler Arımanla konuşacağım. Kiraliçeyi flk tebrik eden - benim. Hayretle — yüzüme bakıp sorüyori “Tasnif bitmedi ama, diyorum, netice budur,, Ve elinden futup bir küşeye oturttuktan sonra yanına İlişiyorum. Arkasında hâlâ beyaz mayosu — vaz. Etratımızı fotoğrafçılar aldı. “Ankara Devlet Konseryatuarında, piyano tahsil ettim, diyor. Yaşı tam 18. Siyasal Bilgiler Okulunda alman- €a hocası Zeki Arıman'ın kızı.. — Hangi partidensiniz? Gülüyor: — Halk Partisinden. Etratımızdaki demokratlar yüzleri- nt buruşturup, homurdandılar. O, hip oralı değil. Cevap yetiştiriyor: — Ritmik dans meraklısıyım, Yüz- meye bayılırım. En beğendiği piyanist, Alerandre Braflowsky. Bizden Mithat Fenmen'e hayran. Alaturkayı da seviyor. Sabi- 'te Tur en beğendiği sanatkâr — Peki diyorum, siz Jürlde olsay- danız kimi seçerdiniz? Hiç tereddüt etmiyorr — Ayten Ulunt — Ya Avrupadaki şansınız? Tevaru içinde mırıldanıyort — Zayıt. Ve burada en mühim suali sorüyo- rum ki, esmer delikanlılardan teşek- kür beklemek hakkımdır: — Beğendiğiniz erkek tipit — Esmer, uzun boylu. — Mesleğit Gözlerimin içine baka baka ne dese beğenirsiniz: — Gazeteci olmasın. Tehlikelidir. Elint sıkıp uzaklaşıyorüm. İnce 0- zün, kuru elleri var. Kapıdan çıkarken bizlm Mithat Pe- Fin: “Ayıp olur diyor, diğer ikisiş de konuşalım. Nasıl olsa, birinden bi- Fi İkinci, yahut üçüncü olacak. 9 Nolü Ayten Uluatlıya sokulüyo- ruz. Heyecanlanıyor. Allesinden bir zat, bizi kanapeye sürükledi. İkimi- zin arasına alıyoruz. — Kıraliçelikten fazla Ümitli değil. Jüride olsa, Güler Arımanı seçeceğini - söylüyor. Saras Sinemasındakt elemeye — düdaklarını boyayarak zejdiki için, ağabeysinden dehşetli bir papara yemiş. Ve yediğt de pek iyi olmuş. Çünkü Jüri, sade güzele, boyasız güzele kıymet verdi. Soruyorum: “Erkek tip Gülüyor: — Mesleği — Kültürlü olsun da. Ağzımız yandığı için korkarak * iave ediyoru — Meselk gazeteci? Bu daha diplemat — Kismetse ne denir? * Fakat Üçüncü güzel ki, cldden ha rikulâde vücüdü. vardı. pek alnirii. Jürlde olsa, hiç birini seçmiyecekmiş: “Bir fevkalâdelik göremedim,, diyor. Piyanoya meraklı. Alfred Cortot lle Ferdi Von Ştatzer'i beğeniyor. Erkek #ipi, hiç düşünmemiş bile, * Netice ilân edilir edilmez, salonun hali görülecek şeydi. Kıraliçe bu de- fa giyinik olarak masaya çıkarıldı Bu arada bütün hazirun: “Bravo,, di- ye bağırıyor. Valâ Nureddin kulağıma iğiliyor — Yazacaksan aklında bulunsun, çeyrek asrın bütün meşhür güzelleri de buradal Etrafıma bakıyorum, yıkılan cami- dere rağmen, dimdik mihraplar , do- . Ve dönlüyoruz. Kırallçe seçmiş in- ın hali başka olüyor. İik işimiz bir “vapur güzeli, aramak! Fakat şu bizlm İstanbulda, çüzel, seçmekle bi- ter miz u