Sayfa 3 YENİ İBSTANBUL MEMLEKET Yüz elli & $4 Bundan evvelki bir yazıda İstan. buldan başka vilâyetlere verilen yüz elli İki hoca işinin, bu hocalara nit ferdi menfaat taraflarından sarfına- zar bazı pedagoji meselelerine yol aç- tağını göylemiş, bu meseleleri göyle- Ce mralamıştım; 1 — Mektep sınıflarının — normal mevcur Ti — Mektep müdürlerinin normal yaritesi, N — Eğer İstanbül vilâyetinde gerçekten bir muallim fazlalığı var- #a bu fazlanın tayin edilmesi için #atbik edilecek mormal ölçünün m hiyeti. Bunlardan. birincisi “Bilgi” Mec- Muasının 86 nci sayısında etrafhıca izah edilen bazı psikolojik problem- Jerine yol açacağı için kısaca ele &- hnmalıdır. Bugünkü tatbikt ruhiya- ta göre bir ilkmektep hocasının dik- Kat ve takip çevresi ancak 25-80 ço- cuk Üzerinde toplanabilir. Bu nokta bütün mektepçilerin Bİdİği ve bütün medeni memleket- derde tatbik edilen bir geydir. Fakat Meselenin memleket — ölçüsünde bir gosyal mesele — olarak ele alınmam takdirinde bu gibi ilmt ve ideal fi kirlerin her geyde olduğu gibi bura- €a dü kenara birakılması ve maarif Teslitemizin gözönüne alınması, ya- ni urak ve kenar vilâyetlerde, me- gelâ garp ve gimal / vilâyetlerimizde bu miktarın iki misli, hattâ daha faz. Ja talebe sayısına malik sınıflarının Güşünülmesi ve bütün — memleketin Bu bakımdan aynı durümda bulunma- m İleri sürülecek. Nitekim yüz eli iki muallim işi de bundan — doğdu. Her şeyden önce iki noktanın burada Belirtilmesi lâmımdır. Bir içtimat uz. viyetin bir tarafındaki salâhı, başka tarafındaki bozukluklar — yüzünden Bozmakta hiç bir mantıkt sebep yok- ftur. Sonra yüz elli iki hocanın gön- derildiği yerlerde kendilerine gerçek- ten Ihtiyaç hissedilmediği de “İstan- bul Müallimler. Birliği” — tarafından iyapılan tetkiklerden anlaşılmıştır. O kadar ki, işin içinde her ne olursa olsün Adeta İstanbulun fik öğretim Güzenini bozmak gibi bir kasdin bu- Tunduğu düşüncesi de pek temelsiz Kalmıyacaktır. Diğer taraftan İstanbulun ilk öğ- Fetiminde modern terbiye ilminin is- tediği gibi sınıf mevcudu 25-30 olan Bir mektep de yoktur. Mevcut elek manlar, sınıf mevcutlarını esasen el iden aşağı düşürmeğe pek müsalt dekildir. Yüz elli ikt muallimin alın- ması, bu elli rakamını flk zamanlarda 80, battâ doksana yaklaştırdı. Son- Tadan talebe — velilerini son derece Müteeaeir eden bir takım sun't hattâ gülünç çarelerle bu sayının yetmiş- fen yukarı olmadığı İlân edildi ve bir Kag gazeteci, önceden — hazırlanmış birkaç mektebin sınıflarına götürüle- Tek düvanın halledildiği İntibar ve- Fildi. Halbuki mesele, geçen sene ol Guğu gibi bu sene de yine ortadadır. 've dere yılı başlayınca bütün çıplak- Tağı ile kendisini gösterecektir. he Vaktiyle şehirlerimizin hayaiyet ve Atibar aahibi, halkın hürmetini celbe- den, Ösevilen bir. "Mektebi iptidal müdürü” vardı. Sonradan bu vazife- ye “Başöğretmenlik” dediler. O “Mü- dür”lerin itibarı muhafaza edildi mi? Bu, ayrı bir mesele, Kısacası gu ki, geki “müdürlerin bütün vazifeleri, alâkasmı kanun gereğince yeni “baş- Öğretmen”e alttir. Mektep ne kadar Küçük olursa olsun bu vazifeler, her halde günün bütün #aatlerinde onun derslerle meşgul olmasına müsalt de- Bildir. İşte bir inşaat Ustasının iki Kündeliğine tekablli etmiyen bir üc- Tet karşılığında ifa eöilen bu vazife der 152 mektep hocam işinin göster- Giği baş öğretmenlere çok görüldü ve talebe sayısı 300 den fazla olmayan mekteplerin — “başöğretmen” lerine, tıpkı diğer mektep hocaları gibi dera MESELELERİ iki muallim - İşinin iç yüzü z dik Yazan 1 Fındıkağlu Z. Fahrl İstanbul. Üniversitesi Profesörlerinden verildi ve böylece güya hoca tasar- rufu temin edildi! Eski “iptidaf mektebi müdürü”nün yazifeleri, yeni — “okul'da da gayet fabil olarak aynı olacağına göre, bil- gisizlik, ve idart cehalet yüzünden atılan adım, bizzat adımı atanlar ta- rafından çok geçmeden tashih edil di ve tekrar “başöğretmen"lerin dera #natlerinde azaltmalar yapıldı. O hal- de bu hasla ve zararlı — tasarruftu yazgeçince, 152 hocanın bir. kısmı nn yerleri tekrar inhilâl edecek de- mektir. Böyle bir faziletil geri dö- nüş, bir müddet sonra aymı idareci- lerin başını yiyecek bir “ldare pres- tiji'ne zarar vereceği için — “başöğ- retmen” lere tekrar idare — vazifesi vermek lüzümu, nazariyatta bırakıl- &. Durüm, bügtn hâlâ bu merkezde- di e Nihayet üçüncü meseleye gelelim ve İstanbul Maarif İdaresinin bütün mevhum ve vekâleti aldatan fars ziyelerini doğru mddederek yüz elli İi hocanın tasfiyesi lüzumunu kabul edelim. O halde seçimde ölçü Tazım. Bu ölçü nedir? Anlaşıllığına göre Gühiyane bir buluş ile - ki bu bulu- gün hangi İdareciye ait olduğu henüz İfga edilmedi - bekârlık ölçüsü ele Alınıyor ve 152 hoca bu ölçüye göre ayrılıyor. — İstanbuldaki ilk mektep hocaları arasında bir tahmine göre 600 bekâr bulunduğuna güre bu be- kârlar içinde 152 hocayı ayırmak için acaba nasil bir kıstas kullanıl- miştir? Bu eihet, ancak Maarif Ve- kâletinin — tarafsız eller vasıtasiyle yaptıracağı umulan Adil bir tahkikat neticesinde — gnlaşılabilecektir. İstan- bul Müsllimler. Birliği — tarafından neşredilen “Bilgi” Mecmunsının son sayısında intişar eden bir haber, bu işle alâkalı bir sicil memurunun Ma- arif / Tdaresinden — uzaklaştırıldığını bildiriyorsa da işin yalmız bir. “me- mur” ile alâkadar olmuyacağı şüphe- sizdir. Mesele, bütün bir idare ve bütün bir zihniyet —meselesidir. Bu zihniyeti izale etmedikçe İstanbulun Jik öğretimi, içinde bulunduğu. bilgi- gilzlik Ve anarşiden kurtulamıya- caktır. Hi İygtlu Bekârlik! Demek ki, maliye poll- tikacım gerektiği zaman naml be- Kârları fazla vergi ile mükellef kil- mayı düşünüyorsa maarifçi de yine bekârları, hiç yoktan ve sebepsiz ye- re vazifelerinden ayırmayı tabit bu. Tuyor. Hemen söyliyelim ki, birincisi 'e kadar mantıkt ise ikincisi o ka- dar keyfi ve mönletsizdir. Bir defa 'bekâr” nedir? İstanbul Müalitmler Birliğinin neşrettiği bir izahnameden tırları alıyoruz; “Yüz elli mu- allimin mesleki ve allevi dürümla- Tni inceleyen komlayonun raporuna Göre nakledilen öğretmenler arasın- da 1) ihtiyar ana ve babasından baş- ka tahsilde — bulunan kız kardeşini eline geçen 163 lira ile barındıran, 2) beş sene İstanbul dışında mual- İlmlik ettikten sonra İstanbula nak- dedilen şimdi eline geçen 147 lira ile ninesini, babasını, yatalak annesini, ve Üstelik kanserden — müstarip kız kardeşini besleyen, kendisi de Mnarif sihhiyesinin raporlariyle sabit aafra Kesesi rahatsızlığından vakit vakit Mmustarip olan, 3) eline geçen 135 li- Fa ile yerinden / kımıldatılması caiz olmıyan bir hasta annesi ile yaşa- yan, 4) 104 Jiradan ibaret maaşiyle Ana ve babasından ibaret afleyi ge- çindiren, şimdiye kadar yaptığı ta- Sarrufa Yardım Sandığınca verilen paranın da katılması neticesinde elde ettiği ev yüzünden maaşının 70 lira- 'her ay Sandığa yatırmak mec- büriyetinde olan, 5) 154 lira maaşı İle Üç kız kardeşini ve hasta annesi- nE geçindiren, mukavelesi kendi Ü- zerinde — bulunan bir evde barınan, 6) üç dört sene Anadoluda çalıştık- 'tan sonra İstanbula tayin edilen, bu- rada evlenen ve bir çocuğu olduktan sonra on Üç yıllık İzdivaç “hayatına SERGİ KÖŞESİ Arefe günü sergi rgK birden çehresini değler tirdi. -Bayram — münasebetiyle bir çok ziyaretçi, alışverişleri- 'i buradan yapıyorlar. - Gayet fabil gekercilerin, tatlııların önleri en kalabalık. Zira, müf- t efendi istediği kadar “Rama- zani mubarek dayramı” diye tar mim etsin, halk buna “Şeker Bayramı, demekte — rar. edi- Diğer kalabalık standlar ve paviyonlar kumaş ve hediyelik etva satılan yerlerdir. - Fakat gerbet, gazor ve su satılan yer- ler güphesiz en çok 44 yapan- lar. Oruçla pek alâkahı olan yok, hem bayramı yapıyorlar kem de orucu “içiyorlar... Hoş bu havada oruçlu olup da AF dah kabul etsin — #okağa, he- e gergiye çıkmak, imkânna bir geydir. Oruç, ancak, serin bir yerde, mrtüstü yatıp, 4ftar fopunu — Beklemekle — kabildir. İstandul. Bergisi, bu — sena, Akinol bir. Mahmutpaşa vasife #ini de gördü. — Önümüzdeki günler daha da kalabalık ola- cak, Bayram tatilleri dolayıst- 1e, hem şehir içinden, hem de Anadoludan gelen bir hayli me- raklı daha sergiyi görmediler. Efendim, cümleten bayramır at kutlu ve mutlu olmun. BİR İSTANBULLU Gazeteciler Cemiyetinden Gazeteciler Cemiyeti, Şeker Bay- ramının Türk milleti, bütün Türk okuyucuları, kendi Azamı ve dostları için uğurlu ve mesut olmam dileğini izhar edreken; Yeni Sabah gazetesi. 'nin mütat Bayram tatili yapmamak: taki Mrarı yüzünden güzetelerimizin bayramlarda yapmakta oldukları ta- tilden vazgeçmeleri — sebebiyle oku: yucuları gazetelerden mahrum birak. Mamak için bayramları negir hizme- tinde bulunduğu (Bayram Gazetesi) 'nin intişarına mahal kalmadığını da saygılariyle arzeder. Gazeteciler Cemiyeti ahlâksızlığı mahkemece sabit bir ko- €a yüzünden nihayet veren, yirmi se- nelik meslek hayatının eseri olarak bir yuva kuran ve hasta kızının asla yaşayamıyacağı — bir başka iklimin köyüne tâyin edilen... lh. öğretmen. ler vardır. Demek Ki öbjektif bir bilgi kar- gitında — bekârlik — ölçüsü ne kadar haksız, yersiz, indi Ve gülünç ise be- kârlar içinde de keyfi, hattâ şüphe dedikodu yaratan kaprislere göre çeşitler ayırmak o derece adaletsiz- dir. H ğ eak Bir gazete haberi, bu hocalardan bir kaçının mihhi dürümü yüzünden yerlerine iadesinin — düşünüldüğünü, fakat bunun tayin edilmiş bir has- tahaneden rapor istendiğini yazıyor! Eğer bütün mesele böylece halledil- miş farzedilirse adına “Devlet pres- tiJi” denen anlaşılmaz heyülânın hâ- J4 zihinlere hâkim olduğuna, içtimai Meseleler karşısında, açık, seçik dü- güncelerin aydın ve berrak hükümle- Fin tesirinden hâlâ — korkulduğuna hükmetmek gerekecek. Fakat bu gibi haberlerin doğru olmadığına, vaziye- tin şahısların menfaati zaviyesinden değil, bir şehrin ilk öğretimi ile alâ- kalı mühim terbiye — meseleleri yö- nünden araştırılması lazımgeldiğine, ve araştırılmakta olduğuna, eğer bil farz İstanbuldan Anadoluya 152 de- Bil, daha fazla hoca aktarma edilme- Si Jâzımsa bunün ancak ve ancak adalet ve hakkaniyet kaldelerine uy- gun ölçülere, meselâ İstanbul Maarif İdaresinde senelerden beri geri hiz- met vazifeleri yapan idarecileri de hesaba katan bir kıstasa göre, güp- heye ve sulistimal ve dedikodularına vestle olan hükümlerden uzak olarak seçilebileceğine inanmak — iatiyoruz. Adaletsizlik kurbanı olan ve bu hiasi taşıyan bir muallim kadar yurt için faydasız bir Vatandaş bulunamıyaca- kını, Birinci D. P. kabinesi, bu ka- binenin değerli bir pedagok tarafın- dan çevrilen maarif cihazı kadar hiç bir teşekkülün Kavrayamıyacağı ka- naatindeyim. () M temmuüz 1980 tarihli nüsha- miza bakınız. Sultanahmet Cezaevinin hali dün görülecek bir manzara - arzediyordu. n erkdh aaatlerinden itibaren 'mahkümların aile- leri, gazeteciler ve meraklılardan mü- Tekkep bir kalabalık birikmisti. Özle Vaktine doğru teblikin gelmesi üzerir inda Necip Fazıl Kısakürek de bu hunuyordu. — serbest, bırakıldı Bundan sonra diğer âdi suçlardan mahküm. olan “mahpusların — evrakı Hazırlandı ve nihayet sant 18 ten iti- Baren sira İle aftan faydalanan mah- kümlar kanunun kendilerine bahşetti- Hi hürriyete kavuşmaya başladılar. ' önce çıkan. mahpus kısa boylu masum Yüzlü, temizce giyinmiş bir damdı. Baver “Mustafa Balcıt, diye kendisini çağırdanı vakit gözleri nem- lenerek ilerledi. Dolandırıcılıktan mah: küm olmuş Gazetecilerle konuşmak İstemiyor, “aklıyor. Sadece ağzından gü kelimeler döküldü: “İki aydır bu- ada ne çektiğimizi bir biz biliriz.. 'Bündan sonra Avram Şvara çağrılı- 'yor, gülümüyerek etrafindakilere ve a ediyor. Tahliye işine süratle devam Slunuyor. Mahkümlardan bazıları Yet neştil, koşarak gülerek çıkıp &- diyorlar. Dikerlerinde ise bir heyecan, Bir korku var: Ürkek ve titrek adım: Jarla. yürüyorlar. Şimdi mra kadınlarda.. İlk önce ko. casını öldürmekten mahicüm Mürüvvet Aktaş çıktı. Kapının önünde annesl, Babanı, çocukları bekliyorlardı. — Sar. Maş dolaş Olup öpüştüler. Fotokrafcı- İarin Ticam Üzerine Tesmini çektirme Ye razı olmusken birdenbire celâlleni- Yör ve mürande etmiyor. Geçen gün bir gazete aleyhine yazı yaşmışmış da onun için. Kendisine, bi ye sordukum vakit Bir kürsün attı dersin. Çolük çocuğa kavustu, dersi 'Cezaevinden çıkanlar verken giren: der olduğunu da görüyoruz. Ell ke Tepçeli 18 kişi geldi. Savcı Yardımcır # tahliyeye devam edilirken gazeteci- İere lâtife yollu diyor ki: “Aman, üls. tünüze başınıza dikkat edin, tahli Olunanlar arasında yankesleller var! Nihayet mıra meshür kibar . Birsiz Muzaffer Aydına gelâl. Müzatter Ay- Gin evvelâ konusmak İstemedi, Diyor kir “Ben, cemiyette unutulması Jcap #den bir İnsanım. benden artık bahset- Meyin., Fakat sonra devamlı wrarı. Mmiz Üzerine konuşuyor: “Bize gösterilen bu insanf harekete ve bizler için hayatiyet 1fade eden, kayatta muyaffak olabilmek için bize bir arsat olan atfı verenlere bütün Minnetlerimi bildirmek — borcumdur. Ben şahsan nedameti cok daha evvek ce hissettikim içindir ki, birkac deta firara mecbur oldum. Allaha yaklaşma nin Hakikatini hapishanede duydum. Eskisinden daha temiz olarak çıktı kım bu hapishanede bakiye kalan bir Ramus sÖzü olarak siz basın temeil İstanbul Cezaevinden affedilenler çıkıyor. Aftan istifade edenler dün tahliye edildiler Serbest bırakılanların hapishane önünde sevinç gözyaşları içinde ailelerine kavuşmaları hazindi Cileri önünde yemin ederim, Beni bun: dan sönra Tenaliklar değil, iyiikler takip edecektir. Dünyada hiç kimı 'isteyerek ve bilerek suç işlemez. Sade- Ce hüdinelerin tera akışı ve tahlihsiz. dik kurbanı olmaktan başka hiçbir na> tamız yoktur. Bizi affedenlere sözü: z büyüktür. Tutacağız. Belki a lananlar olacaktır. Onlar da hayatı Haplahaneden ayrilmaya hazırlandı- kımız vakit kapının önünde yine aynı Kalabalığın beklemekte olduğunu gör dük. Kapıdan çıkınca ihtiyar kadınlar Silerimize sarınıp: “Geçmls olsun evlâdim, hayırlı ol sun, İnşallah bir daha dönmezsiniz.. deyip 'arkamızdan hayır duaları et Meke başladılar. 'Bizi de mahküm zannetmişlerdi. Abdi İPEKÇİ Türk Talebe - Birliği, Millt Nâzım Hikmetin affı dolayısı ile bir beyanname yayınladı Müll Türk Talebe Birliği mensupları “Türkiyede bulunan — komünistlerle Günya komünistleri de, buzün bayram Şapıyor: Nazım Hikmetin kurtarılma: Si için kampanya açanlar, dergi, Za- zete Çıkaranlar zafer sarhoşluğu, mil: Hiyetçiler b irını tahakkuk et tirememenin yelsi içindedirler. Komünletlerin — (dolayisiyle Nazım Hikmetin) cezalarının üçte ikisinin ar fedilmesi, maalesef zihinlerde türlü ih. timal ve yorumlara vesile teşkil ede. Gektir. 'Bizler, bundan böyle, devlet ileri ge- lenlerinin verecekleri sözleri ihtiyat: Ja karşılamak mecburiyetinde kaldığı: Mizi tecesürle belirtmek İstiyoruz. 'Mült Türk Talebe Birliği ve Meclt- #e yaptıkları müracaata tavassut et Tlkimiz 20000 yüksek tahsil genci adı: Ha Komünltlere Ve Nazım Hikmetin Afdan istifade ettirilmelerinin büyük bir üzüntü ile karsıladığını açıklarız. Mihi Türk” Talebe Birliği . Nazım Hikmetin affından duyduğu teessür ie Ulaştırma Bakanı Tevfik İeriye telgrafini çekmiş.  Milliyetçi gençlik, erkek minnetle setâmliyor; bizim de Çehrenizi zü dinletecekimiz günler elbette ge Tecektir. Mit Türk Talebe Birliki Baskanı Suphi Baykam SUPHİ BAYKAM TEESSÜRÜNDEN AÇLIK GREVİ YAPIYOR Mit Türk Talebe Birlii Başkanı Süphi Baykam, Nazim Hikmetin a£ fından duydüğü tecasürle 2 gün süre Cek bir açlık Erevine başlamıştır. Bumhurhaşkanı Celal Bayar dün samimi tezahüratla karşılandı Donanmanın Haydarpa: büyük geçit resmi çok Genelkurmay Başkanı aat 10 da Cumhurbaşkanını olan Gazlantep muühribi. sanda! tör kotra, Cürlet Crafi Hizgine'den tutünüz da demokratların Kiraindil Jarı Denizyolları vapurlarına kadar İfli ufaklı çeşitli deniz vasıtaları tar Fafından tam mânasiyle muhasara © dümiş bir halde, Bunlar yalnız İe urmaranın dört bir. buraya gelmişlerdi... Ur zaklardan Yavuz olmak Üzere harp ge İasıyor. Bayar yanında Generkürmay skanı Nüri Yamut, Başbakan Ad. Ko K Altıncan Ve Donanma Komulanı Amiral Rid- Yan Koral oldaku halde bir uçak dafi Püre topla Cumhurbaşkanını selâmir Yarak Tesmi geçide Pasladı Onu ta kiben Demirhiser, Sultanbiser, Mua yenet, Giresin ve Gemlik mühripleri Tuğamiral Münci fihan'ın komutasın. daki “E" ve "Ç” sınıfi arama ve ta Fama gemileri, Kurmay Albay Refet Arnam komulasındakt *A" ve K sifi arama Ve tarama gemileri, “A' Sinifi Avcı Ve İlman savunma botları, Kurmay Albay Siret Çakır'ın komuta: #ında Gür, Sakarya ve Saldıray denizr Altı gemileri Ve son olarak Akar, On! Tan 've Akpınar ikmal gemileri Siyle Geziantep mubribinin önünden #eçmişlerdir. Harp filomuz birlikleri Prova hattında Gaziantep'in önünden irlerken çimarive nizamında sırar ubay ve '#ağ elleriyle Kasketlerini nan hrarak üç der #a “Bağol” diye - Cumhurbaşkanimızı atlamlamışlardı! hin Üstünden geçmişlerdir. Halkın içten gelen tesahürati ile Gazlantep Mmühribini mubasara eden Yüzlerce vasıtanın Tesmi geçik sahar Sını İşgal etmesi karşısında ilman ve Polia motörleri âciz kalmıştır. Hattâ Denizyollarının gemileri bile geçit r. Mi yapan harp filosu ile Cumhurbaş. kanının bulunduğu geminin arasına Birmişlerdir. müştür. 43 parça donanmanın geçme ai bir esatten fazla sürdü. Bunu, Bayarı karşılamaka gelen de, nİz Vasıtalarının içten gelen samimi tezahürat içinde yaptıkları geçit rem Mi takip etti. Bundan sonra demir a) Hinarak Dolmabahçe önüne gelindi. Ponanmamız hakkındaki ihtisaslar rını Bayar gazetecilere gu cümlelerle ifade eti ” Ördü ve donenmamız çok tiya: katli ellerdedir. Deniz kuvvetlerimizin Hava kuvvetleriyle birlikte yaptıkları muvaffakiyetli " gösterilere şabit ol dum- Denizellerimize ve havacılarımı Za takdir ve teşekkürlerimi bildiriniz Ordumuz Jyakatli ellerdedir.” Cumburbaşkanı, İstanbul — halkına, gösterdiği. mcak alâkı ekkürlerinin İletilmesini de gazete Gilerden istemiştir. Genelkurmay Başkanı da: — Gördüklerimden gurur duydum, teşekkürlerimin — denizeilere ” blâğını ordumuzun, donanmamızın, hava kuv: Yetleriyle başarılarına sahit olduğum için hayatımın en bahtiyar günlerini yaşadım, milletimiz ordusuna güvene- bilir” demiştir. İstanbul 15 (AA) — Celâl Bayar Dolmabahçe önünde Gemirleyen Gar Zlantep Mmühribinden Acar Mmötöriyle Yavuz aırblmna gecmiş 've Yayızda Deniz Silâhlr Birliğiyle bandonun Gi İatiklüi Margı Ve 21 pâre top fimi İle selâmlanmıştır. Yavuzda Deniz Kuvvetleri Komuta- n Tümamiral Sadık Altıncan, Cum> kurbaşkanımla gerefine bir. öğle ye meği vermiş ve bu yemekte Cumhur. Başkanımız Celâl Bayar, — Başbakan Adaan Menderes Fuat Köprülü, Mülletvekhileri, Vali ve Belediye Bap kanı Fahreddin Kerim Gökay, Genel: kurmay Başkanı Nuri Yamut, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanları, ge: Reraller, amiraller, yüksek rütbeli S- baylar, Vilâyet ve Belediye erkânı ile başmubarrirleri ve basın men- 1 hazır bulunmuşlardır. Bamiml bir bava içinde geçen yemek esnasında Bayar gazetecilerle ve diber Zevatla hasbihalde bulunmuştur. Çıkarak, halkın coskun şa açıklarında yaptığı güzel oldu. Bayar ve takdirlerini bildirdiler protokola göre tertip edllen — rexmi katulde 'hamr bulunmuş ve bine kin kimsenin elini sıkmıştır. Villyet: ten çıktıktan sonra bir müâdet burada lye Seçimleri Bakkın /meler olmus ve Cum> önümüzde “yeni' bir. maş Fakat hakeme itaat iâzim der n dofruca Demokrat Partiye giden Bayar bir müddet partililerle Hasbihal ettikten sonra — Ördüevine Zelmiş bir kıta aaker tarafından kene Glsine itiram vazifesi yapılmıstır. Ördüevinden çıkarken herkenta ayı C ayr elini sıkan Bayar, — yaveriyi Birlikte dokruca oklunun evine gitmis, kdam 18 de Acar motöriyle Yalovaya BİR RUMEN GEMİGİSİ HÜKÜMETİMİZE İLTİGA ETTİ — Evvelki akşam İlmanımızdan tram it olarak Karadenize geçmekte olam Rümen bandıralı gemiden, bir adana emi Rumeli Hisarı önlerine geldiği rada, önce Iki torbayı, sonra da kendisini denize atmıştır. AZ #omra denizden foryatların gee diğini düyan sandalcılar — yetigerek yüzmekte olan gahn sudan çıkarmışı dardır. Bu şahaın kızılların dehşet refimine den kurtülmak için memleketimize ütlen etmek istediğini söyleyen Rus manyalı tayfa olduğu anlaşılmış ve emniyet makamlarına teslim edilmiş. tir. Türkiye Milli Talebe Federasyonu 'Türk Yüksek Tahall Gençiiğtnin bayramını kutlar. KÂZIM TANER'in ÖLÜMÜ İzmir ve gehrimizin tanınmış hracaf tüccarlarından Kırkağaçlı KAZIM TANER tedavi edilmekte olduğu - Balns Les Balnes ilıcalarında 9 temmuz 1960 pazar günü hakkın rahmetine kavuş- muştur. Cenazesi Marsilyadan gehri- mize gelmekte olan Ankara Vapuru İle 18 temmuz Salı günü saat 14 te Galata Rihtimina gelecektir. Cenaze Aaynı gün saat 16 da merasimle Ga- Jata Rihtimindaki Tırhan / vapuruna nakledilip ertesi günü İzmir'e sev- kedilecek ve dini merasim İzmir'de yapılarak alle kabristanına defnolur nacaktır. Cenabı Hak merhuma rahe met ve geride kalanlarına da sabut ihsan eylesin. YENİ İSTANBUL SİYASİ İKTİSADİ MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Babibi 1 'YENİ İSTANBUL NEŞBİYAT LİMİTED ŞİRKETİ Müdürü: Kemal EL SARLICA Bu gayıda yazı işlerimi 'fillen iğare e Sacld ÖGET Neşredilmiyen yazılar tade edilmen. Banldığı yer 1 YENİ İSTANBUL MATBAACI- nda Vilâyete gelen Bayar burada LIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI ——— —ei —45— REŞAD NURİ GÜNTEKİN GÜNTEKİN Kavak Yelleri aıydı hayalim olamazdı. dük içinde yetişmiş Mmektepli kız, Hacı epeyce bir. geydi. 'dan beri buraya bir defa bile gelmemiş olma- Hacı Müslim Beyin kızı hakkında fazla bir. yakın teması olmamış bir genç adam için bir. dan Fakat benim gibi — mahrum- 've kadınlarla hemen hiç bir| — | yük Müslim Beyin / kızi da ols Bazı tatil günlerinde onların | — | bur Hacı Müslim Beyin kendine göre de ems yine mtma İdi. Fakat imtihan Üzüntüsü, yol yor- gunluğu gibi geyler de buna karışarak çocuğu #ürü ile vapura, trene bindiklerini görür, gözle- rim en güzelcelerine takılıp kaldığı için öteki- lere dikkat etmezdim. Bunun için — hepsinden bende kalan ortalama örnek zarurf olarak parlak da bu defa daha fazla saramış kalbini dinlemem iyi olacaktı. Biraz e le gözleri sulanıyor: düşkünüm... Boğazına bir. derce türlü evhama kapılırım. Ben kimin için çalışıp çabalıyorum şam bu cihetleri biraz münaka: diğim Mersinde ticaret yapan bir kür gibi olup - kâh düzelmesinden a. Herhalde kendisini etraflı bir muayeneden geçirmem, göğsünü ve tavşanlar için gösterdiği teessür- — Ayıplamayın Sabri Bey, diyordu, tek ev- JAt Anasını da küçük yaşta kaybettiği için pek y kaçıp öksürse gün. 'Bu Ankaradaki etmiştik... Ga- Hba buna da ayrıca sinirlenip üzüldü. Hacı Müklim Beyin kızı hakkında bütün btl- nişanlı bulunmaşından ve çocuğun işlerinin tyi veya fena gitmesine göre bu nişanın kâh bozu- hakkak olan - Mersindeki nişanlının uzun yıllar- bir hayal olmuştu. hastalığı hakkında gördükçe, mânasız Emin Hulüsi ile tü yak aylarca — parı fahsile —dahi ne — kadar güçlükte — razı| — | ramadığımız zamaz olduğumu — bilemezsiniz.. — Bereket — teyzes nanması için bu paraları birbirine kattığımız da nin yanında da gönlüm o cihetten az | — | olurdu. Emin Hulüsinin fikrince Beyoğlu terzi- Çök- Tahat.. — Malüm ya — teyze ana — ya- leri mirasyedileri Tısı demektir.. Fakat buna rağmen artık gön- | — | kurulmüş bir takım kapanlardı. Elektrik ışıkları Germek İstemiyorum.. Bir küz için orta mektep | — | altında lüks ecnebi kuponu diye parıldattıkları tahslli kâfidir... Daha ilerisine ne lüzum var?, kumaşlar bile bizim o T Evvelki ak- | — | fabrikaların mahsu sap açıktı. yergilerini, aşıklı budalalarla mirmsye Büyük kumaşe Jarımızın Üzerinde amca oğluna dbaretti. Muü. 221 Hacı Müslim Bey bana aşağı odada kızının vardaki aynadan a: Bütün heves ve gayretime rağmen bana bir gün bile insan gibi giyinmek nasip olmamıştı. firmalarının isimlerini vitrinlerinde ve zengin arkadaş- izahat verirken gözlerimi du- ramıyor, — kilık kayafetimi bir bedbinliğe kapılıyordum. öi gibi ürlü mahrumiyetlere katlana. | — | 7 biriktirirdik. Yekünu tutt N, hiç olmazsa birimizin do- ve budalaları avlamak için m beğenmediğimiz. yerli ulü Ydi Bizde Hükümet kon- dlay yediler değli de kim ödüyordu gördüğümüz kumaşların ay- 222 zeltmek mümktn olmamıştı. çıkarken © uğursuz tıp Aletleri için aldığım borç paradan kendime bir de lâcivert kostüm çıkara- bilmiştim. Fakat burada vazifeye ilk başladığım ceket pantalonla gezerdi. yundaki Üç erkek çocuğu için top ile satın a- 'nını yahut pek az farklısını, uzun araştırmalar- sonra Gali tada yahut Sirkecide sokak ara- Jarında bulür, sonra yine Emin Hulüsinin tahkik ettiği terzilere götürürdük. Bunların hepsi o bü- terzilerin makastarları idiler, Sermayeleri olmadığı yahut borçlu düştükleri için bu sefil hânların tavan arası katlarında tünemeğe mec- olmuşlardı. Fakat ne zarar! Mademki ku- maş aynı kümaş, iş aynı işti, Terzinin aynasın. çendimizi seyrettiğimiz zaman pek parlak görünmemeleri — gömlek ve kravatlarımızın bo. zukluğundan, kunduralarımızın eskiliğindendi. Bu defa onları yenilemek için yeni bir gayret sar- fetmek Jazım. gelirdi, kumaşa bir hastalık ârız olur, süratle rengini at- mağa, diz yapmağa başlardı. Ne dersiniz? İnsanın bir| Fakat o oluncaya — kadar Gikiş yerlerinden süzülmeğe, dirsek ve 'yeni elbisesi olur ve eskisinden bıktığı için hep ona yüklenire çıldıracak ağı bu- Hâsılı o zamana kadı kalık kayafetimi d Gerçi İstanbuldan şina — karadut . gerbeti bu kostümün yakı dökmüş ve Emin Hulüsiye İstanbuldan Jeke ila- Ci dahi ismarladığım. halde biraktığı Jekeyi çı. karamamıştım. trolü olmadığı için yanlarına meşhur / Avrupa Bu gavallı elbise lekeli olduğu için değil Mületirler, hatta' sahte | — | 'üzumsuz olduğu için aşağı yukarı © günden beri kurgün mühürler takmaktan çekinmezlerdi. He-| — | odamın yükünde amh durüyordu. — Çünkü bu Bu mağazaların büyük — kiralarını, | — İ memlekete arkamdaki bile çoktu. O ” zamanki Teklâmları ve asirelerini bul — İ kaymakam toza toprağa iyi dayandığını ve ko yıkandığını söyliyerek yelken bezinden bir Kendisi ve kendi bo. 223 diği kumaşı evde karısına diktiren mahkeme Karabağlı Yengenin, hastanın sırtına keten to- relsi kasabanın en iyf giyinen erkeği sayılır ve marifetli bir karısı olduğu için başkalarınca kıs- kanılırdı. Karısı senelerden beri timarhanede bu- lunan fen memuru Ütü derdinden kurtulmak t çin pantalonunun çizgi yerine makine vurdur. du. Akşamüstü Hükümet meydanını ve çarşı caddesindeki halkın ve köylü kalabalığının ara- sına — döküldüğümüz zaman en gıkları yine de humu Jâpam koymasından ileri geliyormuş. Ha- € Müslim Bey — Canım efendim sırası mi kocakarı ilâçla- rinin allahasen.. Defet onların — hepsini, diye Yengeye - çıkıştı ve kızının açık sırtını görme mem için Deni karşı duvara asılı bir acem bas. masını seyre götürdü. Bir yandan da sülenme ben. görünürdüm. Fakat mektep tatı de renk renk elbiseleri, renk renk şapkaları, is- karpinleri ve çantalariyle vapur ve gimendiferler. günlerin. vinden bile başına. Re devam ediyordu: — Kocakarı ilâçlarını Sanki böyle bir tedbire ihtiyaç olsa ben fen O adamlarının e- defedemezsek vay geldi bu. milletin den değil de bir moda mecmuasinin renkli sa- hifelerinden dökülüyora benziyen © mektepli kız- lardan birinin karşısına çıkmağa hazırlandığım bu dakikada kılık kıyafetim bana ne kadar sefil ve hırpani görünüyordu. Hastalık hakkında Hacı Müslim Beyden iste- diğim tafsilatı dikkatle dinliyor gibi yaparken gömlek kollarımı ceket kollarımın içine tıkıyor, ceketimin uzamış dümgelerinin ipliklerini — bu. ruyor, ellerimle Üstümün tozlarını silkeliyordum. Yakasındaki lekenin şık bir rozet gibi parlaya- cağına güphe olmayan lâcivert kostümü . hangi güne saklamıştım? Bunu düşündükçe sıkıntıdan Adeta nezle olarak gözlerimi, burnumu silmek- teydim. Hacı Müslim Beyin biran beni sofada bi- rakıp hastanın odasına girmesinden faydalana- rak biraz evvel burnumu sildiğim mendille - kun- duralarımı aildim; bir tanesinin burnundan fır- lamış olan bir kösele parçasını çekip kopardım; arklarının delik olmasından güphe ettiğim ço Taplarımı topuklarımın altına sürdüm ve konç- darını sımsıki bürarak ayak bileklerimin üstün- de gerdim. Beni kısa bir müddet kapıda bekletmeleri 224 takdir ederek eczahaneden bir hardal yakımı ge- üremezmişim gibi... Karabağlı Yengeyi kasabada herkes tanırdı. Ben de bir çok defalar çarşıda rastlamıştım. Gi yet celâlli bir kadındı. Alış veriş ederken bir- denbire sesini yükseltir ve bağırmağa başlardı. Fakat şimdi arkamda yalnız: — Ziyan yok.. Ziyan yok.. Ben ederim Hacı Bey.—. Kusura kalma Hacı Bey, diye nazik nazik konuştuğunu: işitiyordum. Duvarda acem basması yanında bir de mek- tep resmi asılıydı. İçinde Hacı Müslim Bey 2a. denin de — bulunduğuna hiç şüphe olmayan bir talebe grupu. Kezacının icabında İki ayrı tarafa bakabilen gözlerini taklide çalışarak ben de gözlerimin bi- Fiyle resme bakıyor, mektep gömlekleri ve dan- tel yakalarla birbirine sokulan talebelerden han- gisinin Hacı Müslim Beyin kızı olduğunu keşfe galışıyordum. Nihayet önündeki kızın saçları fasında bir gey arar gibi burnunu önüne sarkı 'tan kocaman yüzlü birini Haci Beye benzetir gi- bi oldum ve hemen onu birakarak göğsümde ha fif bir hasret soluğiyle onun önündeki kızı »: ve başladım. (Devamı var) 205