Bayfa 2 — YENİ İSTANNRUL -— 1 Mayın 1080 DA , Anadoluda Refik Halid Kırk yılevvel - Kırk yıl sonra BURSA Makinesi sakatlanan vapur — Çekiç sesleri arasında akşam basıyor ve fırtına alâmetleri beliriyor — Kınalıdan telgrafla imdat istemeye kayık yolluyoruz — Gülünç bir yardım ve bir mücize — Annemin bir masalı : ,İş ?,, — 42 senedir devam eden tamir BEŞME ik defa / Bursaya gidişimden daha - tuhafı dönüşüm olmuştu. “Tuhaf” di- .yorum amma insan böyledit; korkunç ve tehlikeliyi, zaman geçince tuhaf bulur; — halbuki batmamıza ramak kalmıştı. Ye- ni devir hakkında epeyce uzun yazacağım için kırk bir sene ev- velki o deniz macerasını —kı- yas ve ibret teşkil düşünerek— mü kısa da olsa anlatacağım: Malüm tren bizi kuşluk vak- 'ti Mudanyaya getirmişti. Karşı- mıza çıka çıka yine o —Süveys Kanalının açılması ” tarihinden kaldığına — hükmettiğim— Yu- nan vapuru çıkmasın mı? Bin- dik tabil... Bozburun'u da aştık. İkindi-üzeri idi, makine daire- ide, bütün tekneyi sarsan bir gürültü duyuldu; stop ettik. Ne olmuştu? Her ağızdan bir ses çıkıyor. Bir şey kırılmış amma adını bilmiyoruz. — Gidemez miyiz, artık? Diye sordum. Belki tâmir e- dilebilirmiş. Netekim çekiç ses- leri işitiyoruz; hava inbat; kırı- şıksız bir denizde, keskin güne- ge karşı mıhlanıp durmaktayız. Saatler geçiyor... Makine hare- ketsiz. Nihayet güverte yolcu- larından biri kaptanla konuştu; gömleğinin kollarını sıvadı, aşa- ğıya indi. Çekiç sesleri yeniden başladı. O adam, meğerse ma- kinist imiş. “Pat küt”ler daha canlı... Âdeta ümit verici. Ne- tekim vapur, bir müddet sonra kımıldadı. İçimden, Jules Ver- ne'nin romanlarında okuduğum sahneleri hatırlıyarak hepimi- zin; — Hurra! Diye bağırışmadığımıza şaş- tım. İstanbul-Mudanya arası iş- liyen bir vapurdan ziyade (Kap- 'tan Gran'ın Çocukları) sergü- zeştini yaşıyan gemide idik, sanki... Hele bir saat geçti, gec- medi, tekne tekrar durunca va- ziyet büsbütün kötüleşti. Zira gece basıyordu. ve fırtınanın kopacağını anlatan çok alâmet- ler belirmişti! En yakın sahil Kınalıada. Aklı erenler, türkçe bilmez kaptanın reisliği altında bir istişare meclisi kurdular. Denize sandal indirecektik ve bununla giden tayfalar Adadan İstanbula telgraf çekerek imdat istiyeceklerdi. Sular bizi müte- madiyen açıklara atıyordu. Vapurdaki ışık tertibatı yağ lâmbalarından ibaret... Kınalıa- daya doğru kürekle yol alan sandal kaç saatte varacak? Li- man İdaresi, imdadımıza kaç saat sonra hangi vapurunu yol- lyacak? Sular simsiyah, hışıl- tılı, kaynıyor... Bana altımızda Adeta girdaplar açılıyor gibi ge- liyor. Boyuna — sürükleniyoruz. Kadınlar haykırışıyor, çocuklar ağlıyor. Gökte kara bulutlar hâ- sıl oldu; rüzgâr, direklere geri- li ipleri flüt imişçesine yor. Bet beniz hepimizde kül. A- Sıl acaibi kaptan en şaşkınımız! Zaten kimse onu mühimsemiyor. Âdeta bir hükümet darbesi ol- du; idareyi yolculardan beş, al- tı kişilik bir mümessiller mec- lisi ele aldı. Kadınları, çocukları bunlar susturmağa çalışıyor ve felâkete karşı alınacak tedbirle- Ti bunlar aralarında konuşuyor. Hattâ gerek yolcuların elindeki gerek mutfaktaki erzakı birleş- firip herkese müsavat üzere taksim meselesi de düşünüldü. Bereket, lodos teknemizi İs- tanbul tarafına doğru — itiyor. Karada, yatsılar çoktan okun- muş olacak. Kör yağ lâmbala- rının ve tek tük gemici fenerle- rinin bir türlü aydınlatamadığı bir loşluk içindeyiz. Kımıldama- ğa gelmiyor; birbirimizi çiğni- yoruz. Nihayet ufukta biri yeşil, ö bürü kırmızı ölgün iki ışık sez- dik. Bu, hükümetçe gönderilen yandan çarklı, hemen hemen bi- zimki kadar köhne — bir şehir hattı vapuruydu. Şu var ki ne biz oraya geçebiliyoruz, ne o bi- zi yedeğine alıp çekmeğe 'cesa- ret ediyor. Sular pek kabarık... Ayrıca kimse dalgalı denizde yapurdan vapura nakil tehlike- sini göze alamıyor. İşte bu sırada asıl imdadı- mıza Hızır yetişti, bir mucize oldu: Teknemizin makinesi bir- denbire, hem de eskisinden da- ha intizamla işlemeğe başladı. Meğerse Türk makine ustası i- nat etmiş, “Yürütürüm ben bu gemiyi!” demiş. Şurasını karış- fırmış, burasını vidalamış, ne yaptıysa yapmış, muvaffak ol- Müş. Gece yarısı Haydarpaşa ne vardık. Yolculardan kadınlı bir aileyi —otele inemiyecekleri ve o saatte Beylerbeyine gide- miyecekleri için— bizim İstan- buldaki konağa götürdüm. Ge- ceyi burada geçirdiler. Acaip bir tesadüf eseri, aynı aileye kaç sene sonra Bilecik'te rastla- dım. Misafirperverliğimi unut- muş göründüler; uzak durdular! Bu genç adamcağız, Mütare- ke yıllraında idi, kayboldu. Ki- mi denizde boğuldu, sürgün diye bir ci , demişti. Şimdiki Bursa mâmurluk ba- kımından eskisinden — epeyce farklı... Bu farkı da şüphesiz son valisine borçluyuz. Zaten Vali Hâşim İşcan, soyadını çok isabetli seçmiş; seçtiği için de © ismin icaplarına uymaktan ge- ri kalmıyor. Bir dakika işsiz du- rur, iş lâfı etmez, bir proje ü- zerinde görüşmez veya yapıl- makta bulunan bir binayı gez- mezse, oradan oraya koşmaz ve mühendisler, mimarlarla haşır neşir olmazsa, kısacası iş versin amma— yaşıyamaz. Onun haline baktım da bana çocukluğumda annemin anlattı- ği bir masalı hatırladım: Bir ev varmış, içine konan bekçiyi er- tesi sabah ölmüş bulurlarmış. Mahallede cesaretli bir. kadın çıkmış, “Bu gece bekçiliği ben yapacağım” demiş. Niçin bekçi koyarlarmış? Masal izaha lü- zum görmüyor. Bekçilik müd- deti akşam ezanından sabah e- zanına kadar... Kadın, lâzım olan öteberiyi yanına almış, saatinde - içeriye Birmiş, odalardan birine yatağı- 'nı sermiş. Tam uykuya dalacak- mış, biri dürtmüş. Bakmış ki karşısında genç, dinç bir kadın. Bekçi soğukkanlılıkla: — Benden ne istiyorsun? di- ye sormuş ve şu cevabı almış; demiş, aşağı taşlıkla- Ti yıka, kurüla! Bir dakika sonra geri dönen — peri mi, cin mi, yoksa peri- lere, cinlere bağlanmış “beni be- ger” mi, her neyse— o kadın gene gelmiş, dediklerini yaptığı- nı, bitirdiğini haber vermiş ve sormuş: «it — Bütün camları sil, parlat! İyi amma yine bir. dakika geçmiş geçmemi; “İşi” diye tekrar başına dikilmemiş mi? Bekçi kadın usanmamış. Her defasında, meselâ: “Küp- leri, boşalt, çeşmeden su taşı, doldur!”, “Hamamı yak, temiz- le!", “Kiremitleri aktar!”, “Ba- caların içini uv, parlat!” kabi- linden ona: iş göstermiş. Niha- yet tam sabah ezanları, okunur- ken iş perisi odaya girmiş, de- miş ki: — Beni yendi! Tılsım bozul- du! Sana canını bağışlıyorum; artık bu ev herkese tekin oldu; perili değildir, Hayrını gör! İşte Bursa Valisi öyle bir iş perisi. Lâkin şehir, bir, bir kı perinin düzene sokacağı şehi lerden olmadığı gibi henüz sa- bah ezanı *da okunmamıştır. Eksikler çok; belki mübalâğalı inşaat ve icraat da... Hele tarihi eserler ve âbideler —kimi şu, kimi bu daireye bağlı oldukla- rından— daha pek büyük him- mete muhtaç. 42 sene evvel “Ye- şiltürbe”nin mihrabı yanında bir tâmir iskelesi bırakmıştım. 42 sene sonra yine onunla de- ğilse de bir benzeriyle karşılaş- tim, Dünya tâmir rekorunu “Ye- şiltürbe” kırmadıysa şaşarım. İngiliz Kültür Heyeti ir sergi açıyor Mült Eğitim Bakanlığının müsna- desiyle İngiliz Kültür Heyetinin ter- tiplediği İngilterede çocuk tiyatrosu hareketlerini gösteren bir sergi, Ak- gam Kız Sanat Okulü Olgunlaşma Enstitüsü, Dalmi Sergi Salonunda £ mayıs 1950 perşembe günü ssat 17 İR HABERLERİ Bugün Bahar Bayramıdır Bu münasebetle şehrimizdeki bütün resmi daireler ve mektepler tatil yapacaklardır Bugün 1 mayıs Bahar Bayramı- dır. Bu münasebetle şehrimizdeki bü. *ün resmi datreler. ve mektepler tatir yapacaklardır. ik, orta, lise ve Üniversite tale- beleri bugln ve sabahın erken snat- lerinden itibaren gehrin kırlık bölge- lerine guruplar halinde gezintiler ter- Yp etmişlerdir. Bu gezintiler sırasında — izdihama meydan verilmemek için alâkalı ma. kamlar gerekli nakil vasıtası tedbir. derini almışlardır. Fransız sefiri dün geldi Diplomat, - Pariste Türk - Fransız — münasebatının inkişafı ile - İlgili temaslar yaptı Ja bulunmak üzere Parise gitmiş olan Fransız firi M. Lescuyer dün bir Alr France uçağı İle İstanbula dönmüştür. Pa- risteki ikameti müddetinde - kıymetli Fransız diplomatı, Türk - Franma münasebetlerinin — inkişafı ile alâ- asl ve iktisadi çevrelerle bir çok temaslar yapmak imkânını bul- Mmuştur. Bundan başka M. Lescuyer, Paris Büyük Elçimiz Numan Mene- menciğolu ile de iki memleket men- faatlarını alâkadar eden mevzularda, Mühtelif görüşmeler yapmız Göztepe Yatılı İlkokul öğrencilerinin - başarılı bir müsameresi Göztepe Yatılı okul talebeler tından “Kadıkö d a Müsamere pek' parlak olmuştur. Mini mmini “sanatkârların - piyanoda çaldık- Jarı ” Çaykofaki. Bethoven, Sopan ve Sehumana'dan başka, | koronun / ve mini mini baletini Şopinin valsini fev- kalâde güzel başarmaları takdirle kar Sılanmıştır. Bundan sonra Sundrella bir varmız bir yokmuş operetini zengin mizan 'at kücücük boylariyle hakkiy- ran' öğrenciler Sezar. Gulni'nin lkışlanmışlardır. Maarif sistemimiz hakkında Pariste konferanslar verilecek Muallimler Bi mitest toplanmı Tanan. Profesör 'nun Türkiye Maarif ve Tedris Sistemi Hakkında Konferana Vermesini rice e- yakınlaşmayı temin etmey Yan Unesko fanliyetleri arasında İs- tanbul Muailimler Birliki kendine dü. gen memleket vazifesini — yapı gerekli çalışmaları göstermiş ” bulun” Maktadı Orijinal bir sergi İstanbul Birinci Ticaret Lisesi ta- debeleri bugün saat 14 te Beyoğlunda, Galatasaraylılar / Cemiyeti salonun: da, daktilo ile yapılmış 150 resimden. müteşekkil orijinal bir sergi açacak- lardır , Dokuzuncu Senfoninin tamamı çalınacak '7 mayıs pazar günü esat 11 de A das Sinemasında Bt Mamizonyan idı Tesinde 180 kişilik orkestra Ve koro farafından. büyük Bir konser veril Sektir. Program Bethoven'in doku. Süncu' senfönisinin tamamından iba. Tottir. Prof. Dr. Critchley geldi Londra Üniversitesi sinir hastalık- Jarı profesörü Dr. Critehley İstanbul Üniversitesinin daveti Üzerine konte vermek için dün' Bi Siyasi parti açık hü mllantılan DEP, C.H.P. VE M.P. HATİPLERİ, MUHTELİF DÂVALAR ÜZERİNDE DURDULAR. C. H. P. MÜFETTİŞİ, “HER VESİKAYA CEVAP VERMEYE HAZIRIZ" DİYOR Yeni Seçim Kanunu gerekince si- yasi partiler dün de kendilerine tah- Sis edilen mahallerde toplantılar yar Parak intihap propagandalarına de Yam etmislerdir. DF nin toplar Demokrat Parti dün geh dit 15 yerinde toplantılar yap mıştır. Bu toplantılarda konusan DP, Milletveklii adayları, C.HEP. 'nin o çim beyannamesi hakkında esaali ten: kidlerde bulunmuslar bu arada İaçi, Köylü, maarif, sağlık ve #aire €ibi dâ- Valara 'temas' etmişlerdir. 'DEP. hatipleri bu. konuşmaları a rasında iktidarı giddetle tenkid etmiz mühte İer ve 14 mayıs günü DEP. nin lş ba | tertip etmiştir. Bu arada saban saat #ına' gelecekini söylemislerdir. 16 dan düibaren Beşiktastaki Barbarca 'DE, müfettişi Hüsnü Yaman da, E-İ meydanında ve saat 17'de de Taksim ilere grev| Mmeydanında yaptığı toplantılar hara> 'etmiş ve) Seçim Kanunundan bahsederek kırmı: Zi seçmen kartlarının no yölda kullu: Bılacağını anlatmış ve bu kart olma. dıki takdirde de nüfus kâğıdının ay- B vazifeyi, görebilecekini İ CALP. nin toplantıları CHP. de dün Kumkapı, Kadıköy, “Yeniköy, Kammpasada muhtelif, Jantılar yapmıştır. Bu. toplantılarda Söz alan ” parti hatipleri C.H.P. nin memlekete 'yaptığı ve yapacakı hiz- Metler hakkında etraflıca konuşmuz: Tardırı 'Sadi Irmak'ın konuşması CHP. Alemdar Bucağının Eminö 'nü Halkevi salonunda yaptıkı top: Tida söz alan CELP. mütettisi S İrmak: “Siyasi mücadelenin gittikçe hizını aldığı bu günlerde Halk / Par- tisinin “noticeye güvenerek soğüukkı h hareket ettiğini ve son zamanlarda yer yer, gehir, gehir dole Tet hatiplerinin' vesikal tiklerini ve neşretme Tunduklarını söylyerek demiştir — K “Her vesikanıza cevap vermeke ha. z diyoruz” Bağdattaki Demiryolu Konferansına iştirak eden heyetler döndüler Toros Ekspresinin Haydarpaşa - Bağdat arasındaki gümrük Mmuayenelerinin katarın seyri sırasında yapılması ve zamandan tasarruf edilmesi kararlaştırıldı Bağdatta toplanmış olan Demiryolu olan ” D. Mensupları Ve yataklı vagonlar heyeti #ehrimize dönmüstür. Bu konferansta memleketimizi D, D.Y. adına Müzaffer Soykan, Cemli Devrimel, Gümrük İşI 'tar Üluaner ve yataklı vagonlar sirko: H adına Hüsnü Sadık Dürükal — ile Tevfik Sancar temsil etmiştir. Konte- ransa Türkiyeden başka Toros tarının güzergâhinda. bulur miryolları İdareleri, ezcümle Suriye, L Tak ve Lübnan iştirak etmislerdir. Konferansta yataklı vagonları tem- ailen bulunan Hüsmü Sadık Durukal kendisi ile konuşan bir arkadaşımıza demiştir. ki z Konferanıın gayçal, Toros Eks. presinin Haydarpasa - Bağdat arasın. da, hudutta ” gümrük muayenesine tü Bi tutulması yüzünden bir ha 'na tevakkuf formaliteleri temini için muayeneleri esnasında yapılması ve Müddetinden tasarruf edilmesi yoluna gidildi. Bu sekilde Garp-Şark İstika- Metinde bütün budutlarda ceman ye kün tevakkuf müddetlerinden 116 da- kika, Şark-Garp istikametinde 288 da- gekilde seyir © zihniyeti ile et ettiler ve aralarında tam bir mu. tabakat hasıl oldu. Yolculara Azami Kolaylık göstereceklerini karar altına aldılar. Bunun, İrak ve Süriye ile Memleketimiz arasındaki turistik faar Tiyete büyük hizmeti olacağı şubhesiz Geçen sene bulunan heykeller tetkik edilecek Geçen sene Eyüpte Silâhdarağa E- dektrik fabrikası yanında meydana çıkarılan Romen devrine ait heykel- der Arkeoloji Müzesine — getirilmi Adaresi bunlar üzerinde memurları / marifetiyle bügünlerde arkeolojik — araştırmalı Yına devam edecektir. lerin dünkü M Kemal'in ve onün — partisinin memleketi maddl bakımdan bir en. kaz, manevi bakımdan yarı müstem: Teke olarak devraldıkını Ve imparator. Tuğun, borçları le Yabancı — tesisleri millleştirmek için & milyar Tira & Gendiğini söyüyen Dr. Irmak bu mem: Ü diyenlere bu misalini cevap olarak Köstermiş ve sözünü CHF nin seçim Beyannamesine temas ederek bitir Miştir. P. nin toplantıları 'Dün Millet Partisi de gehrin muh: telif yerlerinde açık hava toplantıları Teti olmuştu Gerek Beşiktaş ve gerekse Taksim meydanlarında verdiği nutuklarda Gi Beral Sadık Aldokan iktidara giddı Şalmış ve GHP'nin 14 mayıs günü Şapılacak olan seçimlerde bir tek rev ahi alamıyacakını söylemiştir. Taksim meydanındaki toplantıda söz alan M.P, Genel Başkanı Hikmet Ba- Fur, memleketin DP. muühalefetinden İlmidini kesmis olduğunu, — MP. den Ge keserse o zaman kanunl muhalere tin ortadan. kalkacağını ve bir tal Yeraltı entrikalarının meydana a hem iktidi Ailbarla MP. 'sin muhalefette kalma: Sının hem iktidar ve hem de memle ket için faydalı olacağını belirterek, Cumhurbaşkanının “tek 'seçilmesi yolunda yapılacak inin her geyi tenkid ettiği hakkındaki söye Tentilere işaret 'ederek, “— Evet ar. Kadaşlar iktidarın hiç 'bir Iyi işi yok Ki tenkid etmiyelim.” demiştr. dir, Şimdilik Halepte kesilen Beyrut katarının oraya kadar temdidi imkânı €lde edilemedi. Bu mesele İlerde tek- Tar mevzuubahis edilecektir. - 'Toros ekspresinin " Haydarpasaya — gelmesi Semplon ekspresinin telâkisi e igili olduğundan simdilik seyir müddetindi Bir değişiklik olmuyacaktır. Bunun çin eyiüi ayında Amsterdamda toplar Mast mükarrer olan beynelmilel de Miryolu konferansına Irak ve Suriye: nin de iştirakini temenni ediyoruz. Bu ftakdirde TToros ekspresinin müddetir- Ge $ mantlik bir tasarruf mümkün ola- Saktır. Denizlerde fırtına başlıyor Denizlerde — şimal fırtınasının baş- Jayacağı dün gece Denizyolları — ta- rafından bütün gemilere tamim edil- miştir. Tatilde talebe kampları açılacak Önümüzdeki yaz tatilinde öğret- menler ve öğrenciler için — muhtelit sayfiye yerlerinde dinlenme kamp- Jarı açılacaktır. Bu kampların yerle-) ini tesbit etmek üzere, müfettişler- 'den mürekkep bir komisyon Milit Bitim Müdürlüğünde — toplantılarına başlamıştır. Yavru Kurt İzci Teşkilâtı kuruluyor. mayıs 1960 çarşamba günü saat 16 da Eyüp merkez okulunda Eyüp İikokulları Yavru Kurt İzci teşkilâ. tının İlk kuruluşu münasebetiyle bir| tören yapılacaktır. Mi evlenmişlerdir. Yeni evlilere saa- detler diler ı ŞEHİR MEKTUBU ı Yaz gelince... “Yaz gelince gemleiler çıkar sere- ” diye bir garkı vardır. Bu neden dlma geldi? Artık işi şakaya al- Mmaktan başka çare yok da ondan. Zira, yaz gelince memleketin pırlan- tası, şarkın incisi gibi sıfatlar lediğimiz İstanbulun ana cac meydanları, yan sokakları sanki' kış ölmüş de çamurları — gömülüyormuş gibi kazılmaya başlanır, tozdan, mo- lozdan etraf geçilmez olur, esasen mevcut olmayan seyrüsefer büsbütün ortadan kalkar, onun yerine, önünde fıkıla kalmış arabadan beyhüde yol isteyen korna sesleri âsübımızı bo- zar, dürür Ve ağız açamazsınız. Çün- Kü toprak dolar. Bunun için susarız. Bu ne zamana kadar böyle devam edecek? Bilmiyoruz. Yalnız akıl için yol bir olduğuna göre, herhalde, ge- hirde hakiki mânasiyle ve müstakil bir. belediye tecssüs ettiği zamana kadar. Bugün mevcut olan belediye, günü gününe işleri halletmeğe uğra- gan bir idarel maslahat müessesesi- dir. Şehirde belki dünyanın en güzel Çeşmeleri vardır, suyu yoktur, met- rüktur; dünyanın en lüks otomobiller Ti buradadır, yol yoktur; seyrüsefer talimatnamesi sağ cihetin takibini emrettiği halde, Şişliden Taksime ve Şişhane Yokuşundan Altıncı Datreye gelince otomobiller sollarına sapı lar; dünyanın hiç bir şehrinde kam- yonlar, yük arabaları, günün işlek saatlerinde caddelerden geçemedik- leri halde, bizde sokakları yalnız on- lar işgal eder, — ötekilerine — yer kalmaz. — Hayvanları Koruma — Ce- miyetinin bütün gayretlerine rağ- men nizami hadden iki misli faz- la yük çekmeye uşrağan zaval. h bir. düldülün arabası öne geçt mi, Tophane yolunda, — Altıncı Dat fle İngiliz Sefarethanesinin arasında- Ki yolda, otobüsler, tramvaylar sıra- ya dizilir, durur; bekler. Yaz gelince otomobil kazaları da artar. Şehir civarındaki yollarda, ehliyetsizçellerin kullandığı otomobil- ler yüzünden olanları bir tarafa ko. yalım, bir de şu var: Yaz gelince, o- tomobil sahiplerinden — çoğu, garaj kirası vermemek için arabalarını eve lerinin önüne, sokağa bırakırlar. Ta- bil lâmbaları sönüktür ve ekseriya, sokaklarda lâmba da yoktur. Bunt için, gecenin tenhalığından — istifac ederek ve yine ekseriya o saatlerde içindekilerin kafaları dumanlı olduğu için süratle gelen otomobiller onlara bindiriverirler ve mahalleli, sanki her- hangi bir Norveç gemisinde infilâk olmuş gibi gürültüye yataklarından fırlarlar, Doğrusunu söylemek lâzımzelirse, bu işde kabahat bilvasıta belediyenin- dir, “Yaz gelince daha neler olmaz? “Yüzme bilmiyenler denizde boğulur, yüzme bilenler de plâflarda. Sinemı lar eski filmleri oynarlar, eski mu- habtetler tazelenir, bizler, belediyeye söylenir söylenir ve yine de her şeye Tağmen güzelim İstanbulun kıyı, bu- cağını dolaşırız. İşte, bu gün de Ba- har Bayramı, haydi kırlara çıkalım. BİR İSTANBULLU HAVA RAPORU Son 2A saat için Buli derde bulutlü ge mür geklinde yürdumuzda bava ile İç Anadoluda çok Tekarede Yozgat'ta Z7, Sivasta 25 Tücelerde T Güründe 1L Breğilsinde &, Ko: 6 Gündoğmuşta 5, de & Mardin, He: kimhan, 've Tosyada 3, Ço Tum, Fethiye, Antalya ve Polatlıda X Zonguldak, Giresun, Trabzon, Ulukağ. İ ve Tiçında T Kilogramdır. Günün en yüksek meaklifi Adanada 20 en düşük sıcaklığı Kütahya ve Ulur kışlada. 3 derecedir. Bugün şehrimizde havanın «x bulut- u geçmesi, rüzgürların küzey. ve ku: tikametinde orta küvvette e. acaklığının Biraz artması Ahmet Hamdi Sahnenin Dışındakiler ŞÜke Yalnız bu işlerde çalışan gardiyanlardan bi- rini de beraberce kaçırmağa mecbur olmuşlardı. “Ben kendim giderim, hiç merak etmeyin! de- mişti. Unkapanında hemşerilerimin yanında bir hafta gizlenirim. Sonra — Anadoluya geçerim...” Muhlis. Bey: — Esasen vaka, üçüncüsü olduğu için bir a- /damın hepsini birden yüklenmesi ve ortadan kay- bolması, teşkilât için daha faydalı oldu. Diye ilâ- 've etti. Merzifonlu, askerden — yeni terhis edil miş bir genç imiş. Bir daha adını duymadığıma göre dediğini yapmış olacak. Biraz sonra kahveden çıktık. Muhlis - Bey bana pansiyon için bir yığın malümat verdi. Ve “Yarın akşam buluşuruz:” diye ayrıldı. Ben ken- Gi kendime “Bana mahsus bir yatak ve odam o- Jdacak mi acaba?” diye düşünüyordum. Çünkü bu Üç gün hakikaten yorulmuştum. Belki — kahvede Beçirdiğim fenalık da bu yüzdendi. Yolda İhsan, bana: — Bu işler benim işim değli pek! dedi. Be düşünce adamı olmamak isterim. Muhlis hoşl zuyor. Neticesini de kabul ediyor. Halbuki ben kendimi hep mesuliyet altında buluyor ve İtham 266 Tanpınar ediyorum. Dün Beykozda içlerinde, zabit, denizci, her sınıf halktan insan bulunmak şartiyle yirmi yedi kişi tevkif edildi. Şu dakikada yirmi yedi insan gibi hapisteyim. Asker olmak, elinde silâhı döğüşmek ne kadar rahat bunun yanında. — Orada da bölüğünüz, taburunuz, her ne 8e onü sevkedeceksiniz! — Amma verilen emre göre, Yahut tayin edilen nizam içinde. Ve bütün cemiyetçe kabul e- dilmiş şartlar altında. Burada öyle değil! —. O halde niye vazgeçiyorsunuz? Yüzüme dikkatle baktı. — Oradakinden daha mühim bir iş göreceği- mi, bir mekanizmayı sökeceğimi umuyorum. Ner- den kafama girdi, bilmiyorum! Nâsır Paşa va- kasını ima ediyordu. Ona vaziyeti anlattım — ve cebimdeki Jâyihayı verdim. Sokağın — ortasında durarak dikkatle okudu: faziyeti hâzıranın icabatı zaruriyesin- den olarak anasır-ı vataniye ile unsur-u msli-i illinin. 'Ne üslüp Yarabbim! İşin garibi ancak böyle yazılarsa ciddi sanıyorlar! ve cebine soktu. Son- — İyl! diye söze yeniden başladı. - Gelecek hafta gidersin. Bana kalırsa hattâ hafta içined de uğra.. Ali Kemalin eve geldiğini biliyordum. Daha başkaları de gelir. Ehemmiyet verme, Belki ben. den gizliyecektir. Amıl mesele seni beğenmesi ve sevmesi. İstediğim tesiri yapmışsın, Hepsi böyle mi? Yani bu kadar mizaçlı mı? — Hayır, şüphesiz hayır. İçlerinde çok tem- Kinlileri var. Fakat unutma ki, 1918 de hepsi için imtihan açılmıştı. Kazananı biliyorsun. Yalnız o Kazandı. Bu demektir ki, vaziyete hâkim çocuk 267 'az. Daha doğrusu mütereddit çok... Bütün aza- bımız bu tereddütte. Bazı büyük müesseselerin mevcudiyeti vazife duygusunda Insanlarımızı çok gaşırtıyor. Mesuliyet duygusunu herkese şamll bir hale getirene kadar insanlık daha çok hata yapar. Mahallemizin ve çocukluğumuzun gecesi için- de yanyana yürüyorduk. Hafif bir rüzgâr esiyor, Sabihanın yanmasını o kadar mucizeli bulduğu havagazı Jambaları bir ruh tüter gibi bu rüz> gârda çırpınıyor, boş arsaların ot kokusuna, bil- mediğim bahçelerin çiçek kokusu — karışıyordu. Sokak, gecenin o belirsiz sesleriyle dolu di. Bir- denbire kaldırımda — bekçinin sopasının / sesini düydüm. Bu ses, Sabihanın ve benim altı sene evvel ayrı ayrı yastıklardaki uykularımızın için- de düydüğüm sesti. İhsan adamı durdürdü: — Kasım Ağa, nasisın bakalım? Çok şükür © değişmemişti. O, duruyordu. Ben de hatırını #ordum Ve eline birkaç para verdim. Bu cömert- Jii, İhsanın yanında yaptığım için çok mahcup- tum. Fakat bir daha görecek miydim? Çünkü bu mahalleye artık gelmek istemiyordum. Burada benim pek az şeyim kalmıştı; halbuki bir taraf- tan da her şey orada, olduğu gibiydi ve bu, beni tahammül edemiyeceğim kadar sıkıyordu. “Mesuliyetten bahsediyor... Acaba Sabihaya karşı mesul değil mi” Bana, Üçüncü katta bir yatak hazırlam du. Fakat daha evvel İhsanın çalışma odasına gir- dik. İhsan, büyük mavi lâmba, meselesindeki tereddütlerimi, küçük Rezzanın be- nim bilmediğim endişelerimi anlattım. O, başını allıyarak: — Birak bunları, dedi. Çok mühim ve tehi keli anlar - yaşıyoruz. Bir taraftan bir istiklâl harbi yapıyoruz. Öbür yandan da bir iç harbi var. İster istemez kardeş kanı akıyor. Bunun önüne ancak buradaki mekanizmayı olduğu gibi çökertmekle geçilebilir. Burada hiç bir kimseye Acımamak lâzım. Böyle anlarda vazife şuurunu duymayan insanlara acınmaz. Nâsır Paşa bize Jazımdır. Onu çevirmeli, ona istediklerimizi yap- tırmalıyız. — Fakat bu hatırat bir şantaj olabilir! — Olsun.. Çok utanacağım bir iş işlersem sonunda hayatımla ödeğebilirim. Yani zannetti- #im kadar küvvetli isem. Sonra behemehal hat Tatın çıkmasına lüzüm yok. Hâdişeler yakın bir kabine değişikliği olacağını gösteriyor. O z man meselâ Nâsır Paşa mevkil iktidarda olursa ve her şeyi açık tan bir beyanname neşre- derek Istifa ederse vaziyet çok değişir. — Bunu kendisine yaptırmamız mümkündür. Ondan son- ra muhalefet birkaç kişiden, kini körükleyenden dbaret kalır. Anlıyor müsun? Nâsır Paşa, bugün '€n tehlikeli olan mıntakalarda nüfuz sahibidir. — İyi amma, adamı yıkabilirsiniz. de. — Biliyorum. Hattâ ölümüne sebep dahi ola- biliriz. Bunu kendi hayatımı, hattâ senin hayat ni esirgiyerek yapsaydım ayıp olurdu. Halbuki her ne şekilde olursa olsun biz şahsen tehlike al- tındayız. Bak, anlatayım: Ferit Paga, çok mü- 'him bir çürütme hareketi hazırlıyor. Kendisi iktidarda tutabileceğini sandığı bir yığın 'oyuna giriyor. Bugün işittim. Divanıharp yakırda Yıl- diz Sarayını soyanların listesi diye bir liste neg- 260 redecekmiş. Ayrıca İttihat ve Terakki, tahsisatı mesture listesini neşredecekler. Biz niçin muka- bilini yapmıyalım. Muvaffak olursak işgal altın- da bazı yerleri olmasına rağmen vatana birliği- ni ilâve etmiş olacağız. İnsan tabil hallerde ferde karşı mesuldür. Fakat şimdi oyun bütün millet için oynanıyor. Kanapeye oturmuş, sakin bir. & yavaş, bana hiç bakmadan konuşuyordu. — Kahvedeki halkın yüzünü gördün. Onlar yın hepsi hayatlarının ıstıraplarında güzel ve bü- yüktür. Kendi küçük hesaplarında küçük ve bi Çaredir. Her zaman herkes için olduğu gibi. Fa- kat şimdi hiç birinde Ümit dediğimiz gey yok. Hepsini tereddüt kemiriyor. Onları bu kurttan kurtarmak istemez misin? Ama Nâsır Paşa ara- da yanacakmış... Ne yapayım? Mesele tek insan değil.. Beni iyi dinle? Büyük, çok bü- 'yük hâdiseler olacak. Anadolu gittikçe kuvvetle. niyor. Fakat İstanbulda mâzisi olan bir takım müesseseler var. Bunlar haklı dâvalara karşı şim- di bir kutup oluyorlar. Unsurlar arasında birlik kalmadı. İstanbul, her an bir aksülamelin ocağı olabilir. Ben bunu kökünden halle çalışacağım. Belki hulya olacak. Belki hepimizi tehlikeye ata- çağım. Ama bunu yapacağız. Orada döğüşenlere karşı - vazifemizdir. Unutma, insan vazife ve mesüliyet duygusudur. Acaba, Sabihaya karşı aynı mesuliyet duy- gusunu taşımış mıydı? Yüzüne baktım. Her za> manki emniyet telkin eden çocuk yüzüydü. Kah- deki sertlikten eser yoktu. Bu haliyle daha zi- ' yade çok tehlikeli bir silâhla oynayan bir çocu- #a benziyordu. , yavaş (Devamı var) 270