BEN DE ORADA İDİM ! — Yazan: Oramiral Willlam D.Leahy l SD Çeviren! “Haltk TANSUĞ Yaltada dünyanın siyasi haritası çizilmekte iken.. Birçok münakaşalara yol açan “Rus şartları” nın mahiyeti ne idi ? Roosevelt, 1 mart 1948 te Köngreye, Yalta konferansına dalr bir demeç verdi. Bu nutuk Cumhurbaşkanının 3 — Harb sonrasını alâkadar eden ve siyasi mahiyetteki en mühim and- şmalar Yalta'da yapılmıştır. Stalin Birleşmiş. Milletler mevzuunda; A manya Kontrol Konseyinde Fransaya zey hakkı tanınması bahsinde; Yü Kotlavya ve Polonya hükümetlerinin yeniden teşkil — hüsüsünda — müsatt bir tavır takınmakla — hüsnüniyetini, Köstermiş oluyordu. Zaten, aşağı yu- karı her mevzuda Ruslar evvelâ sert bir tavır. takınıyorlar, fakat sonra, KAt Üzerinde dahi ola, bazı feda. Kârlıklar yaparak andlaşma. yolunu; tutuyorlardı. Ancak şunu da belirt mek Jâzımdır ki, Yalta protokoltnün Üzerindeki mürekkep kurumadan a- Hinan kararların tefsirinde Ihtilâf baş. gösterdi. Ben şahsan, Rusların Japon harbi- ne iştirakini Tüzümlü bulmuyordum. Lâkin, ördu mümessilleri #ksi kana- ati izhar ettiler; Roosevelt de ordü. 'nün tezini kabul etti. Stalin'den “yo- Tün açık olduğuna dair işareti aldık. tan sonra Rus kurmaybaşkanları bizimle her hususta işbirliği yaptık- Jdan kansatini Vermek için bütün is- teklerimizi kabul ediyorlardı. Rasların İleri sürdükleri. şartlar: 10 gubatta yapılan üç büyükler top- Jantısında Stalin iki üç ay içinde ve bazı şartlar altında Japonya'ya karsı Barbe gireceğini resmen teyit etti. Btalin'in bahis mevzuu ettiği bu şart- Jarın fazla bir münakaşayı mücip ol- Maması bazı kimseleri şaşırtmıştır. Elçi Harriman'ın bana — bildirdiğine göre “Rus şartları” 8 şubatta ve Sta- Jin ile Roosevelt arasında yapılan bir Konuşmada tesbit edilmiştir. Bir çok Köongreye sön mesajı di münakaşaları mucl olan bu “Sovyet şart'larını kısaca hulâsa edeyim Sakalin ve Kurilin güney bölgeleri Rusya'ya lade edilecek, Port Arthur ilmanı Sovyet Hükümetine kiralana: cak; Dairen serbest liman yapılaca: Mançurya demiryolları Ruslar ve Çin. ler tarafından müştereken işletil gek; dış Mogolistanın muhtariyeti i- dame ettirilecek; Japonya'ya kar, harb etmekte olan Çan-Kay-Şek'in milli Çin Hükümeti Sövyetler tara- fından desteklenecek. Stalin, Roosevelt ile yaptığı hususl Konuşmada sarfetmiş olduğu. sözleri tekrarladı: “Ben, aadece, Japonyanın memleketimden — gasbetmiş - olduğu yerlerin tekrar Rusya'ya indesini is- tiyorum.” dedi. Bundan önce yapmış oldukları hu- süst toplantıda Roosevelt de Stalin'e Bi cevabi. vermişti; — “Müttefikimi- zin teklifi gayet / maküldür; | yalnız kendisinden alınımş olan yerleri istiyor.” Japonlara kargı yapılan — harbde Rusyanın rolünü samimi ve vazıh bir şekilde münakaşa ederken Stalin şöy. de bir Jisan kullanıyordu: “Taponya- dan harb tazminatı istemiyorum. Bu ifadeye Çan-Kay-Şek Hüküme tini destekliyeceği yolunda Rus ma. reşalinin sarih beyanatını da ilâve Gersek varılan neticeleri tenkid etmek imkânı kalmaz sanırım. Ne Chürehili 'ne de Roosevelt Yalta Konferansında Atiraz edilecek mühim bir nokta bul. madılar. Zaten müzakereler de gay kışa bir zamanda bitirimek — lazım geliyordu. Cumhürbaşkanı ve Rus mareşali tarafından imza edilen andlaşma bi A emanet edildi. Ben de bunu Beyaz Baraydaki gizli dosyalarımın arasın. da uzün müddet muhafaza ettim. © tarihlerde daha Rusya Japonya'- ya resmen harb ilân etmemiş oldu. #undan, yukarda bahsi geçen andiaş- madan alenen bahsetmek kabil olmu. yordu. Varılan kararlardan Çan-Kay Şek'i haberdar etmek vazifesi Roose velt'e düştü. Churehili'in tercih ettiği ingilizce: Üç büyükler ve onların ajyasi mü- gavirleri ayın 8 inde tekrar topl lar; nihal toplantı ise 11 şubat pazar KünÜ yapıldı. Konuşulacak en mühim mesele hafta içinde varılan neüceler ve neşredilecek resmi tebliğin metnini hazırlamaktı. Dişişleri Bakanı Stet- tinlus'ün kaleme almış olduğu tebliğ tasarısında Churehili bir çok değişik- llkler yapılmasını istedi. İngiliz Ba; bakanı “doğru” yani "İngiliz” ingiliz- cesini tercih ediyordu. Almanyanın parçalanmasına karar | Verilmiş ol- makla beraber Yalta'da, pratik ma- hiyette hiç bir. plan Hazırlanmadı. “Harb müceimleri”nin muhakeme e dilmesi de esas itibariyle kararlaştı. rilmakla beraber iddianın hangi hu- küki prensiplere İstinad. ettirileceği teferruatlı bir şekilde tesbit olunma- di İngiltere ile/ Rusya arasında — ve İran üÜzerinde ortaya çıkmış olan and. daşmazlıklar ve Stalın tarafından or taya atılan Türk Boğazlarının kon- trolü meseleleri halledilmemiş, bilhas. sa bu sönuncu bahis tetkik için dış- işleri bakanlarına havale edilmişti. Almanlara acımamak elimden gel- miyordu: Kırim - toplantısında / Almanyanın askerl kudretini yok etmek maksa- diyle Roosevelt, Churehili ve Stalin'in dostça bir anlaşmaya varmaları be 'nim Üzerimde çok büyük bir intıba biraktı. (Devamı var) Şoldan aü GİRE Kuşüm. Bifat takısı, 4 — (Tersi Hayal Ülemi. Bir gramer terimi. $ İnglliz asalet unvanı, Valitene. & Ürere) “Fili eki. Mevelmlerden. T Özür vakti (iki kelime) & <— Kur'anı Kerimin İbareleri Tersi halket, b Gfersi) Damar suyu. Tersinden başına Bir harf gelirse Vücutga, mânasına ge z 10 — 'Bir yere carpıp geri dönen: “bukardan ayağıı Mükavemet et (Ki kelimek, & — Sonu: Na bİF MAYC gelirse ekailiyellerden biri Slür. Akill A Beşkanlık $ — Te Tutübet. Banat, Nefi edati. 6 — So- T Gümüş gibi. Adet. & — Şikir. Ka Biliyet © < 'Filânin " kardeşi, Üçüncü GKi eli XKÜ BULMACANIN MALLI n ükenen. 2 — Zâhir, Kapa, P 4 — Sin. Net Ya ah Maya T — IK Zirak Bühin. Sıra 3 TikTar Ka 5 di za T — Ek Ni * — Bpey Yakar, 10 — Napayabara, — İyi ettin. davran, Her zaman böyle hakkında hayırlı olur dir Ki herkese rin seyri bile bozulur, dün sen de bilirsin. ferraş - başıya vereceğinin leşrü şekli budur. İşte sana yü- rTekten gelen bir nasihat, Bana gelince, hiç kılma, Sana seve seve yardım ediyorum. LA- kin hayata yeni atılıyorsun; öğrenmen lâzım. 'ne verilecekse Mmovkiine göre verilir. Zaten böyle hareket edilmase yıldı birbirine girer. Bir ağanın bir ferraş başı ile bir olmadığını Bu itibarla ağaya vereceğin, temkinli Gecikmeden beş tümenle dört kalıp şeker ve- Firsin, daha fazla değil. Menfaatini nasıl gör Kanlı... zetiyorum, anlıyorsun yat Alçi Ferraş başı bunun Üzerine Kamber Alinin — #Orkuya çekti; yanağını hafifçe okşadı ve artık onun bundan — NArak; 'nra Valinin midhad adamları a: bulund ni alamadı. Esadullah, hediyenin yalnız hibina çıkıyordu. bu. hâm ü ve yeni vazifesinin kendisine v başalyıp arkadaşları: bazılarını tanıyordu. kerliferli / evlerde tanıştı. Ki rak nanılmaz derecede bunlara, rastgelm Mmünasebetle kimsenin dikkatini dikten sonra, zararsız olmak Üz oyunlar oynadılar lâsa, herkes onü hakikatte © hu bildirerek vazifesine döndü. Ye- Nİ uşak vaziyetine endişe ile bakmaktan ken- vermesi Jâzım. gelen Üçte birinden bahsetmişti. Halbuki #imdi on beş tümenle on iki şeker ka. Hayli fark vardı arada.. — ki Fakat mesele Üzerinde daha fazla durmiyarak ine hararetle teşekkür etti, eteğini öp- diği hak- ka dayanarak sarayın avlularında dolaşmaya le konuşmaya koyuldu; ekseriya gittiği ti; Ötekilerle de pi yoldaşları ondan derhal hoşlana- döstlük / gösterdiler Valinin konağında pişen çayı da boğendi çekmeksizin cebine bir kaç parça şeker de indirdi. Çay içil. Te türlü türlü ve pek yabancısı oin bu oyunlar neticesinde hem on iki kıran kadar para, hem de herkesin itibarını kazandı. H duğü gibi gör- dü, yani vücutça ve ahlâkça sevimli bir deli- aa aa — eaaaamaamaır raşlar aramı yetinde, Bibi. Canem © şeker arasına aldı. edindiği on kıranla ince Ertesi sabah, daki işine gitti. Yazan : A. de Gobineav Yani Kasdullah Beye pek — m eve döndüğü vakit annesi hemen fakat o, mahmur bir hal takı: Tanmam, Karar verdik; kukanç adamları kuş dandırmamak İçin şimdilik bir zaman fer> — idi. da bulunacak, ama dahâ ileride vezir olacağım. O güne kadar da vur patlasın Çal oynasın! Yakında Tahrana gidiyoruz. V hazretleri orada beni Şaha tavsiye etmek ni gibi oğlunu kolları Kendisini biraz sinirli görerek, ertesi sabah sıtmaya bire bir olan söğÜL yap- Tağı kaynatıp Bol miktarda içireceğini vadet- bn t Mirza Hasan Hanın da iki hokka satarak mur tatlısı yapmış, bir tabak dolumu köfte pişirmişti (Bibi Canem' in köfte pişirmesi meşhurdu) diğı — yece yarısına kadar neşeli vakit geçirdiler. SÖRÜL yaprağı suyunu içmiş h kimseye kanmamazsı ki nasihatini dinlemiş olan Kamber Ali sarı * Tıbbi bahisler * * HıKÂYE 1 GGDİCİNN YONCcalarldsı Devayı kuı Yazan Talât Alhanıt değildir KU Bayarık LA Bkar — Gdi fir enip ” ozlalaslau. Üt wzsurall Bdi ea Daa a rdklen onra Billyorsun — Zaymetim tülün snalüğe Memünde — yalmmn beklemmie dddi AM ki, seninle uzi bir konuşmak — idi. Yine eskisi gibi Bahçenin si- — O gün, Zeynep daha düşünceli idi. Dr. İng. Hüseyin Pektaş Bile Tüamet ol Habbuki b ana üetüne getiriyor, İnsanlarla, — gözlerini mütemediyen Bemdın ka- toraR MN b elana S | | Eminorla kavaalarımın tile ü GiNYoriü Bostarci Sarandan ae — Sikllk ermedim — Fakat yüphem bir çok hastalıklara karşı penicillin SO a Rişi daha çağırıyorum, — O her gamen içle dayram kunn açi aü Gi vezişeti kendi kullanmaktadırlar. Penicillin tedavisi hep tanıdıkların: Nejat, karısı 8. W işleriyle bostanma mu- lerimle gör istiyordum 'en kültürlü insanlardan en bilgisizlere kadar penlcillin'i bilmiyen hemen he- men kimse kalmamış. gibidir. Peni- Cillin eğer aspirin ve kinin gibi tab- let geklinde alınabilse, ve reçetesiz de satilabilseydi, hiç olmazan onlar kadar harcihlem. olacak ve belki de #czacı dükkânlarından maada tütün- Gülerde de satilabilecekti. Zira başı AğTıyan bir kimse doktora #ormadan Basıl aapirin alıyorsa, daha ehemmi- yetlice hasta olanlar da penicillin ile hemen iyileşeceklerini ummaktadır dar. Bakınız Penicillin'in kğsifi profesör Bir Alexander. Fleming bu. hüsüsta 'ne diyor: “Penlelilin ile elde edilen Muvaffakiyetli neticeler dün rını heyecana. ek kadar e hemmiyetli olmuş ve fakat muht neşir Vasıtalariyle yapılan aşırı kinlerle bu ilâcın bir “devayi kül” ole düğü hissi verilmiştir. Bu aşırı iyime #er neşriyatın neticesi olarak bir çok hastalardan 'yardım talep edefi mek: tuplar aldım. Penicillin ile t debilen hastalara cevap v peten kolay olmuş ise de müessir olmadığı diğer hağtalıklara mus: vap vermek pek aci olmüştür. Bu - Kinci aınıfa dahil / hastaların bana mektüp yazarak, -hakikatte ümitle FİNİ suya düşürecek olan- cevabimi İştiyakla beklemeleri, ne kadar üzücü bir. keyfiyettir. Peniclilinin keştinden evvel penleli- dinin tedavi sahasında gördüğü işlerin bir kısmını görebilecek bazı kimyevl maddeler bulunmuştu. Bunlar. umü: miyetle “Sulfamitler" veya daha doğ- Yusü “Sulfa” sınıfı tesmiye edilebilen kimyevi bileşiklerdi. Bu sınıftan ayri bir madde olan ve "606” veya Sal: yarsan İsmi verilen bir lâçla apir, ket aınıfı mikroplara karşı muvaffa: kiyetle neticelenen tedavi sistemleri biliniyordu (Ehrlleh),Pakat bu. bahsl geçen İlâç apiroketlere karşı müessir olduğu gibi Vücüttaki koruyucu hüc- relere karşı da tahrip edici bir tesir gösteriyordu. Salvarsanın bu kötü te Biri dölayisiyle vücuda büyük dozlür halinde verilmesi — mahburlar. tev- lit etmiş ve kendisinden beklenen ne ticeyi tam olarak verememişti. Hal- buki penleillin — vücüdün - korüyücü hücrelerine karşı hiç bir fena. tesir Köstermediği gibi, hastalığı bertaraf etmek için korüyücü hücrelerle 1ş- birliği de yapabilmektedir. İşte peni- eillin'in diğer ilüçlara nispeten en bü- yük Üstünlügü buradadır. İnsanları ümide düşüren ve İkinci Dünya Harbi esnasında yüzbinlerce yaralının ölümüne mani olan bu ha- Tika iâcın yıldızı bugün, maaleser, sönmek Alâmetleri — göstermektedir Evet, penlelllinin müessir olduğu bazı mikroplar penleillin'e karşı müdafı tedbirleri almışlar ve kendilerini ona lıştırmak yolunü tutmuşlardır. Bu 'çok küçük organlsmanların kendi ne- aillerini imhadan korumak için nasıl olduğu bilinmiyen müdafan tedbirleri bulmaları penicillin'in yıldımını sön- dürebilecek ehemmiyettedir. Bu ne- bepledir. ki, eskiden çok küçük doz- Jarla tedavi edilen — hastalıklar için bugün çok daha yüksek dozlar veril- meye başlanmıştır. Penlcillin'in tedavi sahasında gö- Tünmesiyle Insanlığın kapıldığı büyük Ümitlerin hepsinin tahakkuk etme- mesi hakikati; insanlığı oldukça inki. aarı hayale uğratmıştı. Fakat, hiç ol mazsa, bir çok sahalarda çok hayırlı işler görmesi bu Inkısarımızı unuttü- racak mahiyette idi. Şimdi ise bütün dâva kaybolmak — tehlikesiyle karşı kartığa bulunüyor. Temenni edelim Ki, doktorların bu son tecrübeleri ve bu tecrübelere istinat eden “mikrop- Jarın penlelilin ile Ünsiyet peyda et- tikleri" keyfiyeti tamamen hatalı ol- ler, “Mediha, Nuran ve ağabeyle T İnzet.. İstorsen şüphesiz sen de Bir İki arkadaş getirebilirsin. Bil yorsun ki, çiftlik bizim olduğu ka- Gar senindir de.. Burada hâlâ b Faberce geçen çocukluğumuzdan İzler var, Yine neşeli birkaç gün Keçireceğimizi ümit ediyorum. Bil. Sen dinlenmeğe, eğlenmeğe ne Ki dar ihtiyacım var 'Ondan sonra kollarımı siv cak, çiftilge istedirim modern h vereceğim. Zaten ziraat tahsl- Hlmi burasını düşünerek yapma: dim mi? . Boğazın Anadolu sirtir daki bu Küzel yerimizin nümune çiftlik olmasını istiyorum. Gel de projelerimi anlatayım. Bunları gen bile beğeneceksin. Büyük dayımın kızına yazdığım mektup böylede devam ediyor. f kat yine asıl istediklerimin hi Biri yazılmadan bitiyordu. Esüsen Zeynebin karşısında hep Ruştam ayrildığim zaman asıl İ tediğim geyi söylyemediğim. h: ine kapılırdım. — Asil isteditim şey.. Güyet büsit. Ben birini sevi MARbüt bir. havata / başlamavı deşebbils ettiğim gü günlerdi aa — yöllarımısı — dalmi — S Tette birleştirmeyi düşünüyordum ahsiyet Ynep, ateğli, cevval bir 5. Onda biraz erkek enerjisi, ben d biraz kadın sükün ve yumusak: Y olduğu için küçüükten beri bir. Biriyle İyi anlaşan İki arkadaştık, fakat son seneler ben Ankarada, 9 da Kölejde — bulunduğumuzdan Şirbirimizi bek görememiş, avdet t dayımın 'evini ziyaretimde oru. da Yenl bir kiz arkadaşı Ve önun Kardeşi Vecdi İle tanışmış ve bil. Mmem neden bu gence karşı büyük bi soğukluk hissetmistim. Belkt 'tam mânasiyle benden mütekâmll, hatta Yakışıklı, kuvvetli, zeki bir erkek Tpi oluşundan... 'Belki de Zeynebi onlarla çok samimi bul- mustum. Lâkin Zeynep, esasen — münen çok zengin ve bömert bir kızdı. Kendisindeki tükenmez hayat kay nağından bol bol etrafına dağıtır. dn Şimdi onu halâ birkaç sene ev- Velki haliyle, yeni teşekkül eden ince vücudü, Kazıltılı, âsi saçları, kısa penbe entarisi ile yonca tar: dasında dört yapraklı yoncayı ae raştırırken görüyorum: / Çiftliğin gebze bahçesinin bir ucundaki bos- Yan kuyusunun yanında, birbirine kol vermiş ağaçların altındaki bu mini mini yeşil tarla Zeyneple be- nim en sevgili yerimizdi. Orada ağaçlara salıncak kurar, kâh seve diğimiz hikâyeleri — okur, kızgın Öğle Sıcaklarında yahut pek vö- rulduğumuz zamanlarda oraya si Şaınırdık. Bir gün Zeynep, dördüz- Kü yönca merakına düşmüş, hemen aatlerce arayıp — hırçınlaştıktan gonra bulmuş ve kendisine epey Yorgunluğa mal olan bu yeşil, taze otu galibiyetinin - verdiği zevkle biraz seyrettikten sonra bana u- zatmıştı — Mehmet ağabey, bu sen- de Kalsın. — Niçin Zeynep, buluncaya ka- dar bu kadar yorulduğ'un şeyi bana 'neden veriyorsun” — Uğur getirir derler, sen er- keksin, hayatta benden çok yoru- dacaksın. — Beni bu kadar düşünüyorsun demek.. Bak uğurunu bile bana veriyorsun!. — Ondan. değil. ihtiyacım yok ki. demişti. Ah bu Zeynep işte böyle bir kızdı. Beni €n sevindirdiği zaman yine incecik Bir iğne ile içimde şüphe bırakırdı. Benim uğura Birkaç gün sonra telgrafını al- dim: “Cumartesi geliyoruz” diyor- du. Yüreğim heyecan ve sevinçle çarparak onları karşıladım, fakat Heşem çok çabuk bulutlandı: Zey: 'nebin yanında arkadaşı Sevim ve ağabeyi Vecdi vardı. 'Tabit çok memnun olmuş rolü- 'nü oynamağa mecburdum. O gün diğer misafirler de geldi, çiftlik- Zeyneplı mevrüu yüpardık hemen erteni günü bahçede gürlütü, kahkaha ve SuşMA sesleri ve çıftlığın merketi bumi hep ah arakulağın gikâyetli — anırtısın duydum. Asağı koştum. Emektar eşeğimizin yavrusu, başında kır ndan köşuyor. f mahlâku bir türlü Gizi mavi bonc kat bu acayip Kölürmüyen Zevnep — misafirlerle Bir köşede durmuş gülmeden ba: yılıyordu. Aralarına katılıp benim de kahkahaya iştirak ettiğimi £ Ten ihtiyar bahçıvan Bari sen gülme beyim, dedi, bahçe berhat olacak.. An b dK hanım ah hayvanları zaptedip söylene söyl ne uzaklaştı. Fakat Zeynep, sıpacığı çok sev mişti. Şabanın bütün. itirazlarına Takmen onü köpek gibi yamında gezdiriyor, okşuyor, — Besliyordu. Çillenbik adını verdiği bu hayvan: Cağiz da Bakikaten sevimli şeydi. İki gün böyle geçti. Ben Zeyne be Mütemadiyen açılmak. istiyor kikin hemen daima Vecdi ve S vimle beraber gördüğüm için mu. Vaffak olamıyor. #inirleniyordum Artık bu iki kardeşin her hareketi bana batıyordu. Hislerimi ve Zey nebin pervasız - karakterini bilen Annem, kızın rızası olmadan Va: ziyeti büyüklere açmanın onu dbk- Tudan doğruya babasından isteme 'nin belki aksi netice verecesinden korkuyor, evvelâ Zeynebin fikrini anlamak için benim onunla konuş- mamı münasip görüyordı Bir sabah bahçedeki çınarın al- tanda kahvaltımızı Çıvan masaya yaktaştı. bir tavırla Beyim, dedi, yeni diktiğim fidelerin hepsi bozulmuş, ece üs- tüne basılmış, bir baksan fena ol miyacak...” Ben izahat İsteme hazırlanırken Veodinin sesini düy — Bostandaki yonca tarlamı ne nefi yer... Değil mi Zeynep? Bilmem bu seste istihza mi vi u, bana neden acı geldi?.. Zeyne- bin yüzüne baktım, ciddi, durgun- dü, dikkatle Şabanı — dinliyordu. Vecdiyi, başını sallayarak tasdik Ruhumda şüphe yılanı baş kal- dırmıştı. Kendi. kendime — acaba Vecdi bu sözü neden söyledi. Zey- nep neden her zamanki gibi Şa- bana takılmadı da ciddi bir le sustü. Yoksa benim bilmediğim bir şey mi oluyor diye düşündüm. Biraz sonra Şabanla — beraber bostana gittim. Arnavudun hakkı vardı. Emek vererek diktiği fide- ler bozulmuştu. Fakat asıl bırpa- Janan minimini yonca tarlası idi. Burası bir çok yerlerine basılmı: oturulmuş gibi hırpalanmış, karış- mış, her zaman dipdiri olan, diz boyunda yükselen yeşil yoncacık. dar kopmuş ve boyunlarını - bük- Müşlerdi. Vecdinin sesi bir yılan h gibi kulaklarımda Çınladı: '— O yonca tarlası hakikaten nefis yer, değil mi Zeynep?..” Lâkin, Vecdi burasını nereden biliyordu? Burası, bu minimini yer ederken bah: küskün ! saha, mis kokulu otları, ileri. © insanı kucaklar gibi kol açaı ağaçları, bütün bu tatlı sükün dolu havasiyle benimdi, beniz Zeynebin. içimde bir yara sızladı. Yoksa Zeynep, bu samimi yerimize gece Vecdi İle başbaşa mi gelmişti? Parlak ay işığinda burada mi o- turmuşlardı?. Fazla — düramadım Şabana bir iki kelime mırıklandım. döndüm. Artık dalma onları gözet- liyordum. Zeynep de farkedilecek kadar neşesiz ve dalgındı. iTtesi sabah Şaban, yine şikâ- yetini tekrarlayınca büsbütün si- ra yalmızca aşağı indim. Bostanın ince yolunda, ilerlerken. kalbimin Çarpın'ısından / kulaklarım. ugal- Gayordu. Yonca tarlamına geldim. Orada ezkiden Zeyneple benim öimleri: mizi Kazıdığımız bir atkestanesi a facı vardır. arkasına saklanmak atedim. Fakat birden — İrkildim Zeymep, hain Zeynep, beyaz bir hayalet gibi orada İdi. Başıma çıkam kan, bent deli et Havatımda hiç olmadığım 'Sen.. Sen ha, dedim, peki o n redef.. O, Vecdi © da titriyorda, partak gözteri. ni hayretle açarak. sordu: — Veedi mi”. Hangi Vecdi? İşte o Alçak.. Vecdi.. Se- Birden vücudü yay gihi gerildi, her zaman ağabey dediği bana — Menmet, kendine gel, diye daştı, benim Veedi ile ne alkkam Sen ne arıyorsun7. Bana ayıplar gibi bakayordu. İ n evveline kadar sevgi ve dost- Tukla hatırladığım ve o kadar öz. lediğim elâ gözlerinin kazşısında hakikat dudaklarından dökülüver- di — Ben seni Vecdi ile buradasın sandım da geldim. — Sen Verdinin evli ve ço cuk babası olduğunu bilmiyor mu- Sun? Evet sana söylemeyi unut- tum. Karısı yakın bir akraba dü #ünü için Suriyede... Vecdi de çok aıkılıyor, kardeşiyle benim wra- Fım Üzerine işinden bir hafta izin aldı, buraya geldi. Pakat sen. Titreyen dudaklarla verdiği bu izahat karşısında yumuşadım ama yine sordum: — Öyle ise yonca tarlasını ne- reden biliyor?!. — Geldiğimiz gün onları gezdi- rirken evvelâ en sevdiğim yere ge- tirdim, Hattâ yanımızda olan Çit- lenbiğe de yoncalardan mükemmel bir ziyafet çektik, Vecdinin pek hoşuna gitti — Peki, bu gece sen burada ne — Söyle bana. Zeynep geriledi. kısa bir müd- det düşündü, sonra aciz gösterme- yi Diç sevmiyen karakterinin tesi riyle birden başını dikleştirdi ve bütün gurüriyle bir nefeste beni azarlar gibi. — — Peki... Öğrenmek distiyorsan dinle işte, Mehmet, dedi. Ben de Seni kız arkadaşlarımızdan biri. siyle buraya geliyorsunuz sandım da gözlerimle görmek için geklim. Anladın mi şimdi ?.. Bana ne okdu bümem, — sanki göğsüM genişledi, / genişledi.. Bu güzel yaz gecesi 'ay yıldızlı göğü, nefis kır kokuları ve pâyansız sa: adetiyle içime doldu. — Ayaklarım yerden kesildi sandım. — Kollarım açıldı. Artık ebediyen benim oldu. Kunu anladığım güzel başım sıkı sıkı göğsüme bastırdım. “Zeyne- bim” diye mırıldandım. O da artık küvveti tükenmiş gibi omzuma aslanmıştı. Fakat hemen biraz onra / dudaklarından — billür bir kahkaha çağlayanının döküldüğü- nü duydum. Bana eliyle bir yer gösteriyordu. Yonca: tarlasının en aydınlık noktasında Çitlenbik duruyordu. Bir iki kere burada Zeynebin ziya- fetine konmuş olan — hayvancık, anlaşıları ortada ki dığı bu saatte bir kolayımı bulup bostanın safasımı sürmeğe geliyor. du. Tarladaki taze otların lezme- ni bir türtü unutamamış olacaktı. Şimdi biz, ikimiz de kahkaha: larla gülerken o hemen kaçmağa hazır, senin kalma: biraz Ürkek bir. vaziyette, Sivri kadife kulaklarında ay ışufi parlayarak a€rvinda - Bir tutam yonca ile bize bakıyor, belki de: Şu insanlar ne garip mahlüklar. diri. diye düşünüyordu. ASYA HİKÂYELERİ KAMBER ALİ .d Hakikat ne harikulâde şeydir! girer, yalanı deler geçer, kimse bilmez. Genç lesinden çıkan 'Tahran geyahati haberi doğru mber AlI, hareket edileceğinif eekadaşlardan - düyu: Na girmiş K yorgünüm, dedi. — Vali mutlaka — Sikiverdi! Ve Ki kendisiyle yemek yememi istedi. - Bütün gün Onunla kâğıt oynadık; ayıp olmasın diye az — hayretler içinde kaldı. bir kâra kanaat ettim: İşte kazandığım. Daha Çok gözüne girince bu kadar merhametli dav- — yin edilmişti Ki bu dahi, di mahsul kötü gitti, işleri bütün parayı çekiyor diye topladıkları cih ediyorsunu, 'da müşkülat çeker Yediler, içtiler, hakkında- — deki kadınlara, Çeviren : Reşat Nuri leri geri çağrılmış ve yerine başkası bile tâ- Müsellem isabet ve © memleketlerde iktidarın müması zerinde pek uzun boylu durulmaz. Tayin edi. VP yerine gönderilirler lar, Fakat mesele yapılmaz, ne çağırırlar ve sorarlar: Hesap mı meyi mi? Muntazam ve doğru vesika ibrazın. klerine göre daima şartla: rin ikincisini seçer ve bu süretle, paranın yarısını yahut Üçte ikisini Üst tarafı ile Şaha, ve nüfuzlü kimselere dağıtır, bunun karşılığı olarak yeni bir vilâ- darına dar da, ti Darago Her yere erraş'ın sırf muhayyi- hetli bir haftaya kadar yeye e a Gerçekten Vali hazret- g; Ama ne hükümetin herkesçı setinin yeni bir delili “—mekte ldl O sabah daha ufak tefek bazı kiymetli hâtır Ti0 kahyası vergileri - toplarlar; — Ferraş başı düşünceli idi, çünkü vaziyetinden ticaret iyi gitmiyor, nafıa endişe ediyordu; zaten eskisi kadar - verimli olmasına da imkân kalmamıştı artık. Ağalar verginin büyük bir kısmını göndermez alıkor- - birbirlerinin kulağına bir çok şeyler söylüyor, derlerse ina- diğer taraftan da kaybedecek bir çeyleri ob mihir. Ancak dört beş sene sonunda azlederler. ,mıyan ferraşlar, seyisler, askerler, kahveciler Tmeyi ter- 'yer değiştireceklerine seviniyorlardı. Ara sıra yoksa muayyen bir para öde- eşyadan bir kaç tanesi yok oluveriyordu. On- topladıkları verirler dere, harem dairesin- - tini, hediyeler — dı; onu, yete tâyin olunur ve o vilâyeti yine ay VU — kilde, usül değiştirmeksizin idare eder ve son Ta yine aynı âkıbete uğrarlar Bu üsülün faydaları o kadar meydanda- F Ki üzerinde Halk, valilerin çaldıkları paraları ge lerini görünce keyiflenir. para toplamakla geçirdikten sonma bir Siz ölürler ve bu kaçınılmaz âkıbeti hiç akıl 'mezler. memurlarının fill ve hareketlerini ta- kip ve mürakabe zahmetinden kurtuldukları Kibİ o memurları da soğuk bir ge edilmekten kurtarırlar. Vali Hazretleri, yeti mifnasip bir müdü devlet erkânına işlerinden ba düvet olunmuştu. Bu t günler geçirmek mecburiyetini yar yolunda gitmez. ne miktar para sızdıracaklarını Jarı bir ay sonra çarşını rinde bulmak kabil olacaktı. Şiraz ahalisine gelince, haberi gın bir sevince kapı civanmertliğini, gayet fazilet sahibi diye tanılan Ni girvan'a. benzettiler fazla dürmaya - İkliyaç yok. para: Devletin başında bulunan- ide rahatsız d teamüle uygun — bif e de alâkadar için bazı sıkın: 'yer yüzünde her şey dalma Vali hazretleri, kendisinden Pek bilme- Kgüneş doğmadan - valinin ve kaçarken de beraberin dükkânlarından bi. duyunca çı- d Herkes Şahin adale- faziletini göklere çıkar. — Devamı Ti | 1950 | Rumi FSARİNİSANİman 23 ınN 29 1869 | Salı ” | 1366 EZANI SİYASI İKTİSADI YENİ İSTANBUL MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Sahibi. YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ : FARUK A, SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini tillen iüare & Sacld ÖGET Banıldığı yer t YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI İkinci sayfamızdaki siya- si, Üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamız. daki iktisadi başmakaleler. de ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına ait tir.