: çoğu, «Akasya Palas» fliminden bir sahne: Tiyatro yazıyorsun da, yapmıyorsun ? Bana, vakit vakit sorulan bu suale, Şu cevabı veriyorum ? — Tiyatro ile sinema, ayrı ayrı şey- lerdir, Bunu, ben, bir «hikmets, bir <ha- kikats, «âllâmeliks, sukalâlıks olarak söy“ lemiyarum” Sinemanın, <cahilis idim, Şim- di «âlimi: mi oldum ? Hayır ! Yine «cahili» yim, Ben, tiyatro; yazdığım halde, tiyatro “seyr, etmem, ea yorum !- hiç haz Bir ağ atakan keserek gittikleri tiyatrolara, sinemalara, para, pul vermem, - Böyle iken, ne tiyalroya, ne de Sinemaya giderim, Zevksiz İnsanım vesselâm, neye İlim -utanarak söylü- — Peki, ne diye seyrinden hoşlanma- dığın işlerle HğrasyoiMn? Diyeceksiniz | hi kendi söküğünü dikemez ; nın iştibası kapanıktır. aşçı Para kokusu alan tufeyliler, her yana tırnak atarlar, Romancılıkta, hikâyecilikte -piyasa düştüğü için- bu tufeylilerin bir sırra kadem bastılar, Ayak direyen- ler varsa da, devede kulak | : Flim senaryosunda, koku almışlar, sin- si bir hücum başlamış | üm yok, karınca yuyasını karışlır- mak niyetinde değilim Fakat, Muhsin, ğuna bastı ; benden ER suyur yılan» in küyru- “flim Senaryosu , istedi. on a ön yil evvek 1 di ile sa yi çık rılmış ve Sille daa e oynanmış bir adapte ese- rimi filme çevirmeği düşünmüş | “İT: Fransız muharrirlerinden Tek deha, sı yeme “Georges Feydean, li K ce'a | oreille, isimli komedisinden ta adaptedir. ül erd ; günki, “1 İ, in, yarısı, onun, yarısı da benimdir. Bu, bir zor işti, Aradan yıllar geçti, “te- fahür, | kasdile söylemiyorum. Kundüracı- d k1— Sail Hazmi tabanca ile tehdit ediyor. nin, maranyozun, “zenaglinden öğünmesi, mazur ri “tefahür, «İz *- 13, kuvvetli ve tutmuş vo- ali olanida beraber, « mizansen » nindeki güçlüğü yüzünden tulüatçıların, küçük e e düşmedi, tabir ca- irse, « bakir » kal Eserin mevzuu şı * Bir sigorta şirketi direktörü var, Evine bağlı. Yalnız, arasıra, kafasından hovardalık havaları de ha- linde - esiyor - genç karısı, sından, sayılmaz. - sanki onun hayâl halinde ider geçen hovardalık ;havalarını sezmiş gibi - kıskanıyor. Bir gün, kocasını, denemek istiyor. Bir mektupla, onu; bir randevüya Fakat, bu meklubu, kendi ya- La AKASYA Yazan: 5 sının eline geçiyor ve kendi karısının ya- zısını taniyor. andevu >, vee Palas » dadır. Ve orada curcuna başlıyo: « Akasya Palas» da, Cafer isminde bir garson vardır. Bu garson, sigorla şirketi direktörü « Kâmil » in « benzeri » dir. İkisi «fikiz » olmamakla beraber, bir hilkat ga- ribesi veya tesadüfi olarak, biribirinin «ya- rim elm e “ Akasya Palas ,ta loplananlar, bu “ benzerlik, karşısında şaşırıyor, afallıyor- lar, Bunlar, öyle şaşırtıcı sahneler ki, an- lstmanın imkânı yoktur. Ancak, görmekle anlaşılabilir, Zaten, vodvillerin mevzula- rini bir roman. bir hikâye mevzuu gibi anlalmak kabil değildir. <*1-41—1x»de Behzat Haki,*hariku- âde muvaffak olmuştu, * Akasya Palas, da, anin yarısı > dir onun rolünü Hazım alıyor. ei * Akasya Palas» da “Sait, bu, rol değişiklikleri, deki rolünü, temsil ediyor. piyesi, eskiden gör- müş olanları da merakland.racak mahiyet- tedir. Ben, senityoda, ne kadar muvalfak'al- Hunu bilmiyorum, Rejisör Ertuğrul Muhsinin süslediği sahnelerle ve arlistlerin «Akasya Palasi dan bir başka sahne