Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Korkunç çarpışmalar Ziya Şakir dekleri henüz geçer geçmez o ka. dar müthiş bir velvele karştstnda kaldılar ki, âdeta sersemlediler. Bir Yazan : —-—'5— lan sarkıyorlardı. Bunlar, şaram- polan siperlerine dayanan — merdi. venleri geri itiyorlar.. ve yukarıya tırmananlara kılıç sayuruyorlardı. Faka' bu kaodar faedakârane gay. tete rağmen, hücum — dalgalarını durdurmağa muvaffak — olamıyor. lardı. Bu fasılasız hücumda, Trakyalı Türkler, cidden temayüz ettiler. Hücum kollarımın en fedakâr un- suürunu teşkil eylediler... Bunlar, bir taraftan şarampolun mazgalla-| 4, rına demir çengeller atarak, yukarı tırmanmağa çalışıyorlardı. Diğer taraftan da, yılgınlık eseri gösteren htrigtiyan efradı zorla Heri sürü. yorlardı. Bu birinci hücum kolunun As, kerleri için ya gâlip gelmek ve ya- hut ölmekten başka çare yoktu... Meşhur Bizans müverrihi Kıristo, volos'un dediği gibi: Bilâ merha- met çarpışıyorlardı.. Vuruyorlar, vuruyorlardı. İki taraf ta, kudur- muş gibi birbirlerine saldırıyordu. Yüksek sesle nâralar dehşetli teh- ditler, en koyu küfürler işitiliyor. du. ©O zulmet Wndekı bt korkunç /— garpışma ve boğazlaşma, takriben İki saat kadar devam etti. Türk or. dusu efradından bir çokları, Bi zanslıları hayrette bırakacak de- recede şecaatler ve hattâ harika. llr goıtermekle beraber, demir ilerin şiddetle müdafaa et. tikleri şarampolun siperlerini ge. çememişler, o siperlerin #tplerinde kanlar içinde yere serilmiş, üstüs. te yığılmış, kanlı bir ceset kütlesi vücude getirmişlerdi. Bayrampaşa deresinin üst tara, fındaki küçük tepede, atının üze- rinde dimdik durarak büyük bir sükünetle bu mücadeleyi takip eden Fatih, bu ölüm tufanından kurtula. bilenlerin geri çekilmelerini emret. y , Üzerine tır 1 yer lere dbkuyorlırdı Ve yukardan in, tasar. rkt: kılıç bun ; müddet, ne yapacaklarıni şaşıra. rak, gözlerini hendeklerin gerisine gevirdiler. Şimdi de, Anadolu ordusu hü- cuma kalkmıştı. Rumeli ordusun, dan daha muntazam ve daha iyi ta lim görmüş olan bu askerler, da, marlardaki kanları kurutacak de- recede tehditkâr nâralarla, şaram- polun siperlerine doğru atılıyorlar- Vakanın çanlı şahidi olan Bar, baronun tasvirine göre, şu anda, gecenin zulmetini aydınlatmıya baş- Uyan fecirin ük eserleri, ufuklar. da beliriyordu. Sel gibi hücuma kalkan bu asker kütlesi mütema- diyen ileri doğru saldırıyordu. Bu Anadolu askerlerinin her biri, kük. remiş aslanlara benziyordu. Ve bunlardan mürekkep olan kıtalar, tam bir intizam ile hücuma devam ediyordu. Bu askerler, talim ve terbiye görmüş, sert ve çevik, bir kısmı zırh giymiş muhııvîplerdl Jan ömleklileri bu müthiş hümnı Wımdı. âdeta bir an için mânevi kuvvetlerini kay betmişlerdi. Barbaro, tasvirime şöyle devam (İkinci hücum kolutu teşkil e, den bu askerler, bizi müthiş müş- külâta uğrattılar. Ve, zaten yorul. müuş olan kuvvetlerimizin, ayni za, manda yeis v&e fütura düşmesine sebep oldular, (Buıhr dı nerdlrnalerhl Şa. T mağa ça. 1 lardı... Fakat o siperleri son şiy kadar ka, rar verenler, bu merdivenleri de- ti. Çünkü bu harp İi ladığı harp plânmın birinci kismi idi ki, o da düşündüğü veçhile hı- tama ermişti. Fatih, günlerdenberi müdafaa hat arında bulunan Bizans ordusunun kiymet ve kabiliyetini iyice tec- tübe etmişti. Ve Jan Sebastiyani- Min müdafaa ettiği bu büyük gedi. ğin, harikulâde bir kuvvet ve şid. detle müdafaa edileceğinden de &. mindi. Buna binaen büyük hücum plânının ilk kişmı; asker feda et, miye bakmıyarak düşman kuvevt. lerini iyice yormak, ondan sonra, hakiki ve cebri hücumla kaleye girmekti. Fatihin bu düşünüşündeki iİsabet, derhal kendini gösterdi... Muhtelif eİns ve zümrelere mensup olan Rum ordusunun askerleri, yaptıkları bu hücumda çok fazla telefat vermek. le beraber düşmâana çök fazla yor- gunluk vermişlerdi. Bu birinci o, yalama ve tecrübe hücumu hıtama ererken, artik yavaş yavaş ortalık ağartyordu. Ve harp sahası, tüy- ler ürpertici bir manzara arzedi, yordu. Ölüm kasırgasından ricat eden. leri görünce, Bizanslılar sevindi. ler, Şimdiye kadar yapılan hücum. lar gibi, bu son hücumun da bu kadarla kalacağını zannettiler. Hat tâ demir gömleklilerden bir kışmı, kılıç sallamaktan bitap kalan kol, larını dinlendirmek için, birer ta. rafa çekildiler. Fakat ricat eden askerler, hen, DAKLDAN e DALA Mısır Kralının göz'eri neden mavi imiş? ark hükümdarları içinde ma- vi gözlü olan yalmız Mısır krah Faruk'müş. Bunun sebebini araştıran meraklılar Faruk'un soyun- da bir Fransız olduğunu lar, Hidiv Ismall paşa Paris'te talebe iken Sorbon'da — Mısır — ordusundaki nütehassıslardan albay Jozef'in kızı ile tanışı ve beraber Albay Jozef Napolyon ordüsiyle be- raber Hı.ıııa girenler arasındaymış ve Ni Mitir nıılıııuıı lımup etmiş. Bu eski kumandan Süleyman paşa ismi altın- da öldüğü zaman Hidiv'in kayınpe- leri imliş. Çünkü Ismail paşa Kahi- re'ye döndüğü zaman genç kızla evli bulunuyormuş. Hidiy'in sekiz erkek çocuğu olmuş, — bunlardan birisi de lardan bazılarını öldürmeye de mu: vaffak oluyorlardı., j İkinei hücum başlar başlamaz, vaziyetin vehametini büsbütün an- lıyan imparator, müdafaa için yal, nız demir gömleklilerin kâfi gel. miyeceğini idrâk etti. Surların muh telif yerlerindeki bataryalarına ve tüfekli kıtalarına atlılar koşturarak onları, Şarampolun iki tarafındaki surlara getirtti. Oralardaki bürç- lerden, hücum kolunun üzerine şid. detle mermi yağdırmalart için e- mir verdi. Arkası var Lokanta'arda mecburi tabldot mu? Mecburi tabldot sisteminin lo, kantalarda tatbikı üzerinde — dün lokantacılardan bir heyet İstanbul Belediyesi Daimi Encümenine bir teklif yapmıştır. Bu teklif tetkik edildikten sonra bir karara bağla. nacaktır, Gökte kuvvetli olmıyan millet- lerin yaşıyobilmeleri güçleşmiş olduğunu bugün daha iyi anla- mış bulunuyoruz. Milli havacılı- ğımıza kuvvet ve hız vermek zo- rundayız. şimdiki kral'ın kral Fuat'miş. Şehir Haberleri -— Yenimahalle karakolunda feci bir hadise Komiseri öldürmek isteyen polis kendi tabancasının kursu- nuna kurban gitti Evvelki gün Bakırköyünde, Ye- nimahalle poölis karakolunda — bir polisin ölümile neticelenen — kanlı bir vak'a cereyan etmiştir. 'Yenimahalle karakolu komiseri Şevket, masasının gözüne koydu- ğu 170 liraşının çalındığını — göre, rek bundan çok kıizmiş, ve para. nn kaybolduğu gün karakolda nö. betçi olan polis Selimden şüphe, lenmiş, kendisini çağırarak paârası. nt istemiştir. Bunu şerefine karşı bir tecavüz addeden polis memuru — şuurunu birdenbire kaybederek tabancası. na el atmış, ve komiserine ateş et, miştir. Bu ani ateş karşısında kur- tuluş yolunu «vuruldum» diye ye- re yatmakta bulan kömiser yara, lanmadan kurtulmuştur. Fakat hâdiseden sonra aklı ba.- şına gelen polis Selim, işlediği ci. vayetin ehemmiyet — ve dehşetini ınhylnea vak'a yerinden — telâşla ştir. Bu —hey l bastığı yeri şaşırmış ve merdiven, lerden yuvarlanırken elinde taban. ca ani olarak patlamış, beynine isabet eden bir kurşunla firari po. lis ölmüştür. Vak'aya Müddelumumilik el koy muştur. Adliye doktoru — cesedin gömülmesine izin vermiştir. Vali bugün geliyor Gerek iaşe işleri ve Belediyenin açıklarını kapatmak — ve gerekse hububat mubayaası etrafında alâ- kadar Vekâletlerle temas etmek üzere Ankaraya giden Vali ve Be, lediye Reisi bugün İ: ge- VATAN —— Edebiyat âleminde Yeni şiirin buhranı a— Sanat anlayışları biribirine zıt bir edebiyat neslimiz var i Yezan: Celâl SILAY ugün sanat anlayışları bir. birine zıd bir. edebiyat hHeslimiz var. Birbirine — yabancı ve hattâ düşman bir z'hniyetle inkişaf eden bu' anlayışlar edebi bir mesele teşkil ediyor. Bilhassa sanatın şiir şubesinde görünen bu karışıklık sanatkârla heveskârr birbirine sokmuş vazi. yettedir. Bu suretle miyarı bozu, lan sanat âlemimizde telâkkiler ayaklanarak - yetii lâkkiler teklif ediliyor. Üç te- zid telâkkiye ayrılan bu teklifler, şiiri: 1 — Kelime, 2 — Şekil, 3.— Hayal. sanatı addetmektedir Şiiryi, kelime — sanatı telâkki eden zihniyet manaya, merama, mevzua omuz silkmektedir. Bu- na göre yalnız ahenge ehemmi, yet verilir. Kelimelerin yanyana kuruluşu, dizilişi ve bunların ter kibinden meydana gelen (mısra harikası) şiirdir. — Konuşula- cak şeyin ehemmiyeti — yoktur. Ticaret Vekâleti müşaviri Istanbula geldi Sabık Bölge İaşe müdürü — ve Ticaret Vekâleti müşaviri Mümtaz Rek garbi Anadoludaki tetkikleri. ni bitiryerek, iaşe işlerini yakından kontrol etmek üzere dün Ankara. dan şehrimize gelmiştir. Mümtaz Rek İstanbulda on gün lecektir. Belediye seçimi hazırlıkları - bitti Parti ve Vilâyet Belediye seçimi hâzirlıklarını — bitirmiş ve namzet listeleri de iİkmal edilmiştir. Bey-| oğlu, Beşiktaş ve Sariyerin nam- zetleri tesbit edilmiştir. Diğer ta- raftan Eyüpten kaza olması dolayı sile bu intihap devresinde 9 fazla azu çıkacaktır. Bazı semtlerde Havagazı az geliyor İki gündenberi bazı — semtlerde havagazi az olarak gelmekte bil. hassa müesseseler bu — vaziyetten dolayı zorluklar çekmektedirler. Dün alâkadarlarla — yaptığımız temastan öğrendiğimize göre hava gâzinin az gelmesi, elde —mevcut kömürün hararet derecesinin azlı, ğgmdan ileri gelmektedir. Yarından itibaren yeni kömür — kullanılaca. Bmdan gaz normal olarak gelecek- tir. Ağır işçi karnesi alacak ame'eler Bugüne kadar amelelerin — bir kısmına ağır işçi karnesi verildiği halde bir kısmına da iş kanunu çerçevesine göre ağır işçi oldukla. rı halde karne verilmemiştir. Kanuna göre ağır işçi addedilip karne alamıyanlar Vilâyete müra- caatta bulunmuşlardır. Alâkadar. lar bu müracaatı tetkik ederek İş kanununa göre ağır işçi addedilen. lere karneleri verilecektir. kadar «kalacak Dükkân sahıplerı pazar yerinde sergi açamıyacaklar Pazar yerlerinde kurulan sergi, lerde yine fiyat düşüklüğü olma- ması dolayısile yapılan inceleme ne ticesinde pazar yerleri civarındaki dükkânların buralarda sergiler ku. rarak kendi ticari — vaziyetlerini korumak için fiyatları düşürme. dikleri görülmüş ve bunu önlemek için bakkal ve manavların pazar yerlerinde sergi açmalarının men- İne karar verilmiştir. Fakir ailelere şeker tevziine başlanıyor Fakir ailelere şeker tevziine bundan çok evvel karır verildiği muhtelif © Konuşmanm değeri vardır. San. atkâr herhangi bit mevzuun esiri olamaz. O, kelimelerin tanzimin, den mes'uldür. Nası! ki, heykel. traş, mermere vereceği şekilden ziyade işleyişindeki hünere dik. kat ederse, şair de ancak kelime, lerin — kullanılışına — ehemmiyet vermeğe mecburdur; — demekte. dir. j Şiiri şekil sanatı diye anlayan zihniyet ise, mevcut — manzume kalığfllarını kitabi — bulmaktadır. Bu kalıplarla hayatı olduğu gibi aksettirmek mümkün olamıyaca. ğinr ileri sürmektedir. (Nasil du. yuyorsam öyle yazmalıyım) di- yen bu telâkki, bütün şekil ihti- mamiını, vezni ve kafiyeyi, hattâ kelime işçiliğini reddetmiştir. Ş alelâde — hallerimizin ür, bedif bir surettfe ve me. haretle ifade edilmesinden — iba- rettir. Şu halde meramımız; — çÇi- rılçıplak soymak lâzımdır. Bu.' nun için İse duygularımızın bakir heyecanlarını bozan kalıp ve ka- ide endişelerini yırtarak — evvelâ yeni bir şekil bulmalıdır. Bu şe- kil, belki şekilsizlik olabilir! de; mektedir. Şiiri, hayal sanatı olarak anla- yan telâkkiye gelince: Bu, ilhâm- la şiir yazıldığı devirlerin anla, dığı şiir şeklirin yeni bir nev'ini teşkil etmektedir. Şair bazı he- yecanların esiri olur. Bu heye- can ister şuuri İster tahteşşuuri olsun, duyulduğu gibi ve duyur. ma kabiliyetini taşıyarak aksetti- rilirse, o şiirdir. Bu bir sayıklama da olabilirı Zaten şilr bir rüya oyum.dur Taht daki bedit hey Böylece üç zid istikamete ala- bildiğine giden modern şilrin bir buhran geçirdiği görülüyor. Bu buhran arasında hakiki bir — şiir parıltisı görünmektedir. Avrupada denemeleri yapılmış| ve bugün bir tarafa atılmış olan bu yeni sanat anlayışlarile Asya.- nın klâsikleşmiş şiir telâkkisi a- rasında böcalayan bu moda oyun İngiltere muharebesi 15 Eylül 1940, Birleşmiş milletler safında, İngiltere muharebesinin kazanıldığı ve harp talihinin değiş. tirildiği gün olarak kabul edilmiş- Bir Ingiliz muharrir, İngittere muharebesini şu satırlarla — hulâsa ediyor: «8 Ağustosta fırtına patladı; Im- giltere muharebesi başlıyordu. Ba tarihten birinciteşrinin somma ka- dar Göring bütün haça kuvvetferini gece gündüz. Ingiltereye hücumtar- da Bu ) 10 gün süren ilk safhasında istilâyı hazırlamak üzere İngittere TNimas- Tarımı, gemileri, tayyare meydanla- rını tahrip işine girişti. Bilhasss larının yeni şairlerimiz di pike b ıüıurıhd. kar ki buhranını — tabit İcap eder. irer mektep İddiasile mü- B dafasları yapılan bu — zih, niyetler henüz — birleşememiştir. Çünkü iddialarına rağmen eserle-| ri sönük kalan, bu neşlin şairleri kendilerini tutacak zemini bula- mamaktadır. Bığnunla — beraber şiiri muhakkak bir kaldeye vur. maksızın, oonu kendi samimi ve sanatkâr dünyasının bir makesi yapan sanatkârlarımız — yetişmiş- tir ki, bunlara göre esas prensip: (Şair Ne yaptığını bilmelidir.) Zamanımız şiirinin — bellibaşlı sanatkârları bu prensipten yetiş. miş bulunuyor. Dünya — görüşle, rinde ayrılık olmakla — beraber hakiki sanatkârın siyrildiği — ve kerdisini kâabul ettirdiği yol bu, ne yaptığını blme prensipinin hâ- kim olduğu yoldur. Sanat büyüsünü şekilde, keli- mede veyâ hayalde arayan, ve dünyasınt bu mahdut telâkkilere hapsetmek isteyem — zihniyetlerin kisır telâkkisi sanatkâr hürriye, tini bunaltmakta olacak ki, her- hangi bir mektep kurarak ona göre eser verenler seslerini halka işittirememektedirler. Halbuki, eserleri den mektep ya. rın duyulduğu gibi — verilmesin, den ibarettir. Şu halde şiir hayal sanatıdır; der. ratan yaratıcı sanatkârlar, yavaş yavaş kendilerini tanıtmağa baş. Tamış bulunmaktadır. Asıl iş büyük kurtlarda elediye, son bazı çi- kolatalarla p—hhı-uı içinden görerek l kurt 'a iftira “Onlar buğday ununa bakla unu değll. bıklı ununa huidıy unu karıştırı- gibi daha sıkı | bir kontrol yapılmasını emretmiş. Çikolata ve pastaların içinden çı-| kan kurtlar bir şey değil, asıl sıkı kontrola lâzım gelen piya- halde bu teyziat y Lüzumu olan şeker temin edildiği için tevziata pazartesi gününden itibaren başlanacaktır. — BAK V ğ sanım büyük kurtlarıdır. Büyüklerile adamakıllı meşgul olunsa, ortada kurtlu ne çikolata, ne pasta kalır. TABLDOT MESELESIİ | yorlarmış! BULDU. BULDU DA:. Kadıköyünde bir polisin evine hır- Sız girmiş ve öteberi çalarken ev sa- hibi polis tarafından yakalanmış. Meşhur «eceli gelen köpek cami » atalar >sö ,bu vaka kadar pırlılĞ bir teyidi ola- Z. OMURLERİ BOYLE MI 15! lııgını uçağına mukabil ben- lardan en az 180 tane kaybetti. Bu- nunla beraber İngiliz pilottarından 60 1 sağ ve salimdi. Kayıpların de- recesi, bu işi devam ettirtmiyecek kadar ağırdı. TIk safha Almanyanım hesap ettiği netjceleri vermemişti, Göring hücumlarma 5 gün fasıda verdi. Bu müddet sonunda bu defsi avcı uçaklarile iyice himaye edilen h Yeni sizlik: Alman hava kuvvetleri 219 Hngiliz uçağına karşı 56? tayyare kaybediyordu. Cenubi Ingiltere Al- man — tayyarelerinin M doluydu. Her gün R. A, F., her bir. avcı tayyaresine mukabil Nazilerin 8 tayyaresini düşürüyor ve ölen her bir Ingiliz pilotuna körşelk Göring'i 6 tecrübeli pilottan mah- rum ediyordu. «7 Eylülde Göring muharebenin ikinci safhasını açıyordu. 7 eylül, Londra'nın kilometrelerce üstünde görünmez yüzlerce tayyarenin mü- eadelesine şahit oldu; büyük dokla- rın tutuştuğuna, yüzlerce Ktiçük evin tahrip edildiğine, fakat bilhas- sa 108 Alman tayyaresinin düşürül- düğüne şahit oldu. Aynı gece Lon- dra, haftalarca fasılasız olarak her gece ve sonra da münferid hücum- Jarla 1941 mayısına kadar devanır edecek olan jik eyildirim akım» aa uğradı. Bu, Almanyanın, Tngiltere halkının iradesini kırmak için en yüksek gayretiydi. Fakat Almanya- min kaybetmesi mukadderdi. « üçüncü en şiddetli noktasma, 232 Alman tayyaresinin düşürüldüğü 15 eylül- de varılmıştı. Birinciteşrin sonunda, gi yi gündüz bil kuvve imkânsız hale gelmişti. «İngiltere muharebesi mıştı. «Naziler, en az 2375 tayyare kay betmişlerdi. «Ingilterenin Iuyıbı 875 pilottu.» Mihver kaynakları, Stalingrad muharebesi bitince Almanların yine büyük hava kuvvetlerile Ingiltere- ye hücum, edeceklerini bildiriyor. Demek ki ikinci bir Ingiltere mu- harebesi başlıyacaktır. Birinci In- giltere — muharebesinde, adalarının müdâfaa sistemi bugün- Bakalım ikinci Ingiltere muhare KÖR KADI ' 4 — Ne söylüyorsun? Ne? Diyerek Gladys, kizınım ince ha, solgun yüzüne, hıyreııe baktı. O kadar çocuk hali vardi ki, Gladys: atıldı ve göml mâasum — gözlerine — Buna imkân yok. Yalan söylüyor. Diye düşündü. Sonra birdenbire üstüne ııl Dm boynu. gibi bir ğini Aaçarak detle: söylendi. 3 niz daha iyidir, dedim. — İşte bekledik. Ölüm gelip biz bir kaç tatlı söz ve bir iki ile vıktimııl geçirdik.,, kendimi baktı. Bu garin görünen vücutta, gebe, liğin ilk izleri seziliyordu. Glıdyı. hid. — Bahtsiz çocuk ne yaptın. Kendi e- - linle, kehdi felâketini hazırladın, Bu sefer Marie Thetrese coşarak: — Hayır, dedi. Asıl felâketimi hazıir. lıyan siz oldunuz. Yajnız. siz... Niçin O- liyier He evlenmeme mâni oldunuz. Gend. tik, sevişiyorduk. Mesut olabilirdik. Ne, den buna razı olmadınız, neden? — Ben muvakkat bir zaman için buna mâni oldum. Nasılsa bir gün evlenecek. tiniz. Haksızlık etme, doğrusunu söyle.. Henüz çok genç olduğunuz için bekleme. benden ayırıncaya kadar bekledik de ne oldu. Gafil ve uslu çocuklar gibi saade, timizi sizin için feda ettik. Hayatta aşkı, güzelliği, saadeti her şeyi size bıraktık ve affedemiyeceğim, Ka- Yazan: İrene Nemirovsky bahat hep bende... diye lenmemize razı olmanız te onu öpüşme Gençlik budaladır, derler. Ne doğru söz. Evet budala, zayıf, İradesiz, gençler gibi sözünüzü dinledik, ve bekledik. Başka ne yapabilirdik. Size karşı gelemedik. Sizi kırmadık... Muhare be başlayınca size tekrar yalvardım. Ev- döktüm. Bana cevap bile vermediniz. Hattâ muharebede her an ölüm tehlikesi içinde olan bir gençle evlenmemin doğru olmadığını ileri sürdünüz, Annelik vazi, feniz böyle icap ettirirmiş.. Sanki bana şimdiye kadar ne annelik ettiniz ki,, İşte biz de sizi aldattık. Saadetimizi sizden gizledik. Kıskanç — gözlerinizden uzak kısa bir müddet için beraber olduk. Büunu asil istiyen bendim. Zavallı sev- gilim. Zavallı Olivler, bana acıyordu. Bir daha geri dönmiyeceği sanki içine doğ- muştu. Ben de kendi kendime (onu bir daha/ göremiyeceğim) diyerek üzülüyor. dum. Artık bu kadar hasrete dayana- madık. Bir gece olsun beraber kalmak, karı koca olmak istedik ve bunu yaptık. ZAB Ütiyarlamak istmiyon Kadın Çeviren: Ondan bir çocuk istiyordum. (Aramizda böyle bir bağ olursa Allah acır da onu muharebeden geri bitti., Gladys, kızının için ne diller linde kalıyorduk. tık. kat o öldü ve benim için artık her şey rini tutarak sordu: ,— Ne zaman bu işi yaptınız. Sen onu mayıstanberi görmedin ki., — Siz yine öyle bilinirz. Sanki her za- man yaptığım gibi sözlerinizi dinledim mi sanıtyorsunuz.. Cepheye gitmeden ev- vel Parise geldi. Biz o zaman Ritz ote, tuttu. Ve o geceyi beraber geçirdik. Bir tek gecemiz oldu. Hiç olmazsa bunu yap- Genç kızın hatırasında ınavi perdeli bir oda ve o perdelerden süzülen güne- şin işıkları canmlandı. O gece bile bile, istiye istiye kendini uçuruma atmıştı. Gladys titreyerek sordu: — Şimdi ne yapacaksın? Bu çocuğu doğuramazsm ki.. — Ne İstersen, olabiliriz. El l.!.l | değil mi? Rezzan A. Z. YALMAN getirir) diyordum. Fa. söyle, bir ti ibi yanan elle, Ş eş. K ç nim ona Bizim katta bir, oda verdi: — Marie Therese. buna imkân yok. trabilirsin, Bunu doğurmana imkân yok- tur. Rezaleti düşün, duyulacak olursa ha. limiz ne olur? Sen de bunu İstemezsin, nasıl yaptın? Madem ki bir kere oldu, çaresine bakmalı. Ve bu çocuktan kur, tulmalı. Öyle değil mi? Marie Therese, kadın tanıyorum. Carmen.. nırşin. Hari şu masaj yapan, öteberi sa- tan Carmen. Ayni zamanda ebedir. Be, €ima yetişmiştir. Göreceksin ki korkula- cak bir şey değil.. Arkadaşım Clara, da, ha geçenlerde böyle bir şey yaptiırdı. Kocası seyahatte iken gebe kaldı. Çocu, ğu doğurmasına imkân yoktu. Carmen'e gitti ve kurtuldu. Hiç kimsenin haberi olmadan bu işi yaptırdı. Göreceksin ki bir an acı çektikten sonra heman İyi 0- lacaksın. Bak yav“üm, bunu yapmak lâ, zım.. Hem senin için, hem de çocuk için.. Hayatta ne yapar sonra.. Bâbasız, isimsiz bir çocuk! Dünyaya böyle bahtsız bir mahlük ge- tirmeğe ve ona ömrünce ıstiırap ve elem çektirmeğe hakkın yoktur. Marle 'Therese, sakin bir sesle cevap söylüyorsunuz? bu çocuğun doğmasına —mâni Henüz iki aylık! Kolayca al, Başına geleceği bile bile bunu Cevap yer. Ben bir Sen de ta- şey söyle... itimadım var. Kaç kere imda- Arkası var Midyalı ve patlıcanlı : - YA zeyl'nyaA'ı p'âv abahleyin hem biraz hava al mak, hem de çarşıdan yiyinti tedarik etmek üzere çıkmıştım. Kö- ki gini işitince etrafrma hıkmdm. Me- gerse bizim eski ahçıbaşı köye ka- dar gelmiş, bizim evi aramış, ne iyı tesadüf diyerek ikimiz de memnun olduk. Ben tabii bugünkü yemeğin intihabını ve pişirmesini ona bırak- tım, Adamcağız düşündü. Benim zeytinyağlı yemekleri tercih ettiğimi biliyordu. Haydi Şşuradan bir kaç ü Son Telgraf: «Mecburi tabldot işi GE EK? 17 EYLÜL 1942 dürüyort* diror: | SeKR PERŞEMBE ;lıl” mı ça kf:ştıı);:;u ::i);; n ::f::';: Amerika, «deniz Üüstünde oynar»| Kü kadar kuvvetli değildi. K ilmem, c AY 9 — GÜN 260 — Hizer 185 || düşmezse — korkarım ki- Tokantalar DiT Hevi yük ge "'n"'..’ eüne mbre | besi ne olacak? RUMİ 1358 — EYLÜL 5 | tabldot yemeklerini sade suya pişi- el HİCRİ 1361 — RAMAZAN 6 | recekler. Zira, ağızlarında geveleme- | DU Yeni VD gemilere torpll isabet et- VAKİT ZEVALİ — EZANİ | ge bu İzmpe a GÜNEŞ 6,42 11,26 ! Şimdi karşı tarafa «torpil isabet ÖGLE 13808 5,52 IFTIRA ETMIİYELİM letmiyen gemilere isabet edecek tor- İKİNDİ !6ı38 922 Bazı fırıncılar ekmek — yaparken pil» icat etmek düşüyor. AKŞAM 19.16 1200 | Puğday ununa bakla, fasulya unu in — ömrü, Çağe nn 20.50 132 karıştırıyorlar diye yakalarına yapış- . icatlarını sıfıra indirmek için yeni İMSAK 501 9,44 || Muşlar. Fakat bir değir- mı geçecek ? - 60000 kilo bakla çıktığına | Tatlısert *tane patlıcan, bir kile pirinç ve,do- mates aldık. Eve geldik. Midyaları temizledik, üç dört domatesin kabuk- Jarını soyduk, pıtlıcınıın da soyarak Tngiltere - midya alalrm da patlıcanlı pilâv ya- palım dedi. Yirmi tane iç midya, altı. fak bir dolu kmı ıevhnyığı koyıılk kızdırdık. Doğranan şeylerin hepsini içine atarak karıştıra karışlıra ka- vurduk. Ta ki patlıcanlar pembele- şinciye kadar. üzerine iki kilo su koyarak ka: - tik, sü fikirdayınca ayıklıyarak bir saat suda bıraktığı- mız pirinci attık. Biraz suyunu çe- kince bir kaşıkla karıştırarak biraz biber ve bahar serptik. Hafif ateşe gçektik. Yemek zamanı büyük bir ta bağa — boşaltarak sofraya — verdik. Herkes ahçıbaşıya teşekkürler ede- rek çok iştiha ile bu nefis pilâvı yedi. EV KADINI