y | & Z aFi « Bi fip I Veneıiık gıinül!iileri —— İmparator, ikinci bir emirname daha neşretti. Bu da, limanda bu- iunan Venedikli, Cinevizli, Giritli vesair tüccar gemilerinin kaptan ve tayfalarını, yardıma davet için, Bu emrin akabinde, Venedikli- lere ait olan üç büyük ve iki kü- çük kadirga, Sirkeci — iskelesifiin önünden derhal demir kaldırdılar. Süratle harp hazırlığı yaptılar. Ha, liç sahilinin müdafaaya en elveriş- 4 olan Unkapanı sahiline yaklaşa. rak tekrar demir attılar. Kadirgaların kaptanları, derhal karaya bin neferlik bir silâhendaz kuvveti çıkardılar. Önlerine ka, dirgalarının bayraklarını — açtiler. Harp şarkıları söyliyerek İmpara- torun karargâhina gittiler. , — Haşmetmeap- Kadirgalarımızın mürettebatindan teşkil — ettiğimiz bu cesur kıtaya ne emretmek ar- zu buyurulur?. Diye, vazife istediler. İmparator, derhal emre — şitan eden bu Venedik gönüllülerini il, tifata garketti. Sonra, ieessürden titreyen bir sesle - bilh (Fa-| ç Yazan: Ziya Şakir Bizans limanını düşman hücumla. rina kapayan büyük zinciri tamir ettirmişti. Bu zincir, müstatil şeklinde ka- ln demir halkalardan mürekkep- ti. Bir ucu, şimdiki (Yalıköşkü) dediğimiz yerle Sirkeci — iskelesi arasında (Sen Öjen) kapisının üs- tündeki kâle bedenine, diğer ucu da, Galatada şimdi (Karantina) binasının bulunduğu yerdeki (1) bir taş kuleye bağlanmıştı. Tabilidir ki bu uzun ve kalın zincir, son derecede ağırdı. O sık, letile denize batmşmak ve iki ta- rafında bağlanmış olduğu — cesim halkaları koparmamak için husu- si bir tertibatı vardı. Orta kısmı, demir çengellerle birbirine — bağ- lanmış olan büyük ağaç kütükle, rine istinad ediyordu. İki tarafları da, icap ettiği zaman geriliyor ve gemilerin geçmesi lâzım “ geldiği vakit de, gevşetiliyordu. İmparator müdafaa hazırlıkları arasında bu zincirin de bazı çü- rümüş halkalarını derhal değiştirt. mış—. hiç bir yabancı geminin ge- ği şekilde, Uman — ağzına tih) | ima ederek , : — Düşmanımız gaddar Türkün sizi böyle tam bir intizamla gör- mesi.. ve şehirde, kâfi miktarda müdafaa kuvvetinin bulunduğunu anlayşbilmesi için, surların üze- rinde bir geçit resmi icra ediniz. Kendinizi, ona gösteriniz. Diye emir verdi. Venedik — gönüllüleri, — derhal surların üzerine tırmandılar. Harp şarkıları söyleyip gezerek nüma, yişler yaptılar. Bugün, Türkler de boş durma- dilar. Sabahtan akşama kâadar tah- kimat yaptılar. Bilhassa (Topka. p) Üe (Edirnekapısıy — arasında, bir gün evvel kazılmış olan hen- deklerin birkaç yüz adım ilerisin- de yeniden siperter kazdilar. Böy. lece, Bizens surlarına. biraz daha yaklaşmış oldular. (Fatih) de bataryaların mevki- lerini inceden İnceye teft'şten ge- çirdi. Bazı bataryaların mevkileri, ni; kaleyi daha müessir, — surette bombardıman edecek yerlere de- ğiştirdi. — 9 nisan — Ayın 7 ncl ve 8 inci günleri, her ki taraf hazırlıklara devam — et- mişlerdi. Bugün, Bizans umumi karargâhirda, yeni bir telâş baş- gösterdi. Galatada oturan - hem Türklere ve hem de Bizanslılara casusluk yapan, Cenevizliler, Türk donanmasının, limana hücum ha- zirliklarile meşgul olduğunu — ha- ber vermişlerdi. İmparator Kostantis, — müdafaa hazırlıklarına — başladığı — günden itibâren İimant kapamak için de mühim tedbirler almayı ihmal et- memişti. Bu cümleden olarak da, DAILDAN SZDALA Çocu.lar insafa geliyor İkago civarında küçük bir ka- sabada yaşıyan Jolm adında yedi yaşında bir oğlan ve Margot admdaki beş yaşında kız kardeşi bir gün baş başa vermişler ve şu suale sevap aramışlardır: — Acaba bizim yaşımızdaki çocuk- lar, devam edip giden sıkmtılı. gün- lerde memlekete nasıl faydalı olabi. liriz? Cevap şu olmuştur: — Anamızın, babamızın - sözünü dinlemekle, onlara sıkınmtı. verme- mekle, öünümüze ne yemek çıkarsa çıksın, aç çocukları hatırlıyarak s0- nuna kadar yemekle. Iki kardeş, ka- sabanm iki yüz çocuğunu bir araya getirerek bir çocuk klübü kurmuş. Jardır. Klübe girmek için şu yemini etmek dir: «BHitlerle J l dayak yiylaciye kadar anneme sı- kıntı. vermiyeceğim, yemek beğen- memezlik etmiyecefim, önüme çıkan her yemeği ;ükrvıh*rok yiyeceğim.» Klüp âzalığının uyandırdığı mesu- liyet hissi, hiç beklenmiyen bir tıava yaratrıştır. Bir çocuk yeminini bo. zarsa annesi biç se& çıkarmıyor, klöp idare beyetine habar veriyor. Haftalsrex zaman zarfında bir tok itaatsizlik vakast olmuştur. Boş ya- gerdırmiştl İmparatorun bu hareketi, evve. lâ bir ihtiyat tedbirinden ibaret- ti. (Fatih) in tehdidi altına girdiği günden itibaren yalnız Bizans ka- lesinin karadan zorlanacağını dü- şünmüş, Türk donanmasına pek fazla ehemmiyet vermemişti. Fakat, kara muhasarası başlar başlamaz, hareket emri alarak Bi, zans kalesinin deniz surlarına sü- rüne sürüne geçen Türk donan- ması, Bizanslılar üzerinde büyük bir dehşet uyandırdığı gibi, İmpa- ratorun düşüncesini de altüst et, meye kâfi geldi. Harp safı sefineleri ve büyük küçük nakliye gemilerile Bizans- llar tarafından 300 parça olarak ü b Tzi Şehir Haberleri —— Ekmek karnelerini kaybedenlere Hiç bir suretle yenileri verilmiyecek. Bu husus- ta vilâyetin tebliği Vilâyetten tebliğ olunmuştur: Ekmek kartlarını zayi edenlere yenilerinin verilmiyeceği 1 tem- muz 1942 tarihinde sayin halkı, miza tebliğ edilmişti. Son günlerde bu gibi müracaat- lar tevali etmektedir. Ekmek kartlarını zayi edenlere hiç bir suretle yeni karne verilmiyeceğin. den ekmek karnelerini iyi muha- faza etmeleri vatandaşişra ehem, miyetle bir daha tebliğ olunur. Üsküdar meydanındaki çeşmenin vaziyeti Öğrendiğimize göre Usküdar mey- danmın imarı dolayısiyle meydan or- tasında çukurda kalan Uçüncü Ah. met sebili yukarı kaldırılmak isten- miştir. Fakat şehir mimarı B. Prost sebilin eski harç ile yapıldığını ve eski karcın tekniği bilinmediği için dağılacağını ve bir daha tutturula- mıyacağı itirazile buna mâni olmuş- tur, Halbuki bu gibi işlerle ilgili bu. lunan bazı kimseler evvelce dördün- cü vakıf hanınım şimdiki yerinde bu- lunan Birinci Hamit sebili o zaman Müzeler müdürü bulunan Halil bey tarafından kaldırılarak dağılmadan Gülhane parkı kapısının karşısına kaldırılmış olduğunu ileri sürerek bunun kabil olduğunu söydemekte- dirler. Toptancı kasaplar ve iç yağları Karaağaç mezbahasında — kesilen hayvanlardan çıkarılan iç yağları, bir müddet evvel iaşe müsteşarlığı tarafından verilen bir emirle, Tica. ret Vekâleti adına yağ imalini üze- rine alan Türk Margarin yağı fabri- kasına üzere el ı | büyük bir hayret verdi. Çünkü o tarihe kadar Bizans sahillerinde, bu kadar büyük ve heybetli bir donanma görülmemişti. Güneş Çamlıca sırtlarından yükseldiği zaman Marmaranın en- gin ufuklarında beliren bu aza- metli donanma, bütün Bizans hal, kını sahillere koşturmuştu. Hiç kimse, Türklerin bu kadar kuv- vetli bir donanmaya malik olabi- ieceğini ümit etmiyordu. Donanma yaklaştıkça, korku ve heyecan da artmaya — başlamıştı. Türk gemileri, bütün temaşa eden | » leri iliklerine kadar titreten bir mehabetle geçiyorlardı. Gemilerin güvertelerinden, harp şarkıları, coşkun mâralar, — davul ve trampet sadaları yükseliyordu. Bütün bu gürültüler Bizans sur- arına çarpıyor- Sonra, korkunç bir uğultu halinde, mukaddes bel, denin semslarma doğru yükseli- yordu. Bizanslılar, bu mâanzara karşı- sında donakalmışlardı. Kara hü- cumlarında, beldelerinin her kö, şesini birer (aziz) ve (azize) nin himayesine tevdi eden bu bâtıl iti- katlı ve hurafeperest — adamlar, (Arkası var) (1) Burâda (Lâkruva Galala) isminde bir taş kule vard. Fabrika bu yağları vekâletçe tayin olunan 105 kuruş fiyatla almakta idi. Son zamanlarda yağ sahipleri hay- van fiyatlarının arttığını ileri süre. rek yağlarını fabrikaya vermekten imtina etmişler ve dün mezbahada yaptıkları bir toplantıda zararlarına meydan verlımemeainin Ticaret Ve- kâ dil: ine karar vermişlerdir. Diğer taraftan fabrika ile yağ sahipleri arasında çıkan bu ih tilâf yüzünden ortada kalan iç yağ. larını mezbaha idaresi almıştır. Yağ sahipleri de mezbaha 'idaresinin bu tmişl » Mez- daha 1dıresl ile belediye reisliğine gönderilen bu protestoların birer su- reti de Başvekâlet ile Ticaret Vekâ- ldetine takdim edilmiştir. Hamamı soyan hırsızlar Kemal adındaki birisi Aarkadaşı Ahmetle birlikte Akbıyık hamamına gitmişlerdir. Hamameı Mehmet müş- terilerile meşgulken, Kemal kanepe- nin âaltına saklanarak — müşterilerin gitmesini beklemiş, hamamcı uyuk. Jayınca saklandığı yerden çıkarak hamamın kasasını kırmış ve içinden 290 Jirasını ve muhtelif mücevher- leri çalarak arka kapıdan kaçmıştır. Bu sırada gürültüyü işiten hamamcı, Kemalin arkadaşı Ahmedi yakala- mıştır. Tahkikat yapılmakta, hırsız aranmaktadır. ANADOLUDANSES ———L——MEM Doğunun Ceyhanı —— İğdır —— Yurda gün hep sabah hep bahar gelir Ele pamuk değer, alına kar gelir. Aşık Omer! Bir seslensen yar gelir Elvan elvan iklim iklim hasıra. rasa doğru kayan arazi- Ankaralı Aşık Omer A nin yer yer çatlatıp boz- duğu yollardan Iğdıra ilerlerken karşınızdaki dağ arasında uzayıp yayılıp — giden bir geniş ve düz vadi. Bir kena- Tından sereserpe, dönedolaşa A, ras akıp gidiyor.. Iğdır, doğunun Misiri olabil- mek için — Araşın Nilleşmesini bekliyor: Kanallar açılacak — ve sulama yoluna girecektir. Iğdir- da her tarla herhangi bir mâh- Yazan: yor, diyordu.. «Sen — evlendiğin gün düğününe kalburla su taşı- yacağım» sözü, Iğdırda e«kalbur» yerine «Ççuval, da — kullansanız alay sayılmaz: Kışları sular üs, tündeki buzları çuvallarla yıp evlerinde eriterek iİçme su- yu yapanlar çoktur... Sürmeli taşı- Bgöz- ların — üstünde jlerile Iğdır, huy- bir sivri tepe- suz «İsmail» gi- ck görüe | Behçet Kemal ÇAĞLAR |& icvinmesen, çarpar. «Görün ayakları dibinde dü Sıvasın bağ suyun — belirme, ları» yerine burada da göründü — sul yetiştirmek için su istiyor. sini ve «Hacer» ana yerine «Tuzluca» nin siyrisi. — Arastan Sular tarlalara vaktinde ve ye, devlet — babanın — suya «zem ayrılan yol, arasıra döne döne, ba — tecek kadar ulaştırılamıyor; Ssu- zemt : dür dür!» demesini bek- ta çıka, sizi «Tuzluca» ya ulaştı- lamalardan sonra çukur yerler- liyor.. Iğdtrr kanal ve arteziyen rır. Burast yassı bir tepe üstünde, sivri tepelere doğru yer yer uza- nan, 1000 nüfuslu bir büyük köy halindedir. Tuz billürları, — tuz kayaları, tuz dağları.. Çepeçevre tuz! Mektebini bitirir bitirmez yal- nız büyük şehirlerde iş bulmak sevdasına düşen — hamervahları bu Tuzlucada salamuraya yatır. mak ne güzel bir tedbir — olur! Burada. vazife başında — güler- yüzle çalışan gençlerimizi — göür- mekten, İstanbul modasını bu- ralarda da takip etmek şevk ve gayretini kağxbetmeyen kadınla, rırza raslamaktan gürür düy- dum-. Yıllardır halk şairleri ağ. zından ruhuma ve sanatime «gel de”'bağrıma basayım» diye ses- lenen doğu yaylalarına karşı: Ey benim kaybolan koyunum diye Susamış gönlümü tuza gelirdin. mısralarfnı tekrarlayıp — Iğdıra yollandım.. Artık şinir boyların, dayız: Arasın bu kıyist - bizim, öteki kıiyisı Rusların.. Karşılıklı kârakolların yakmlarından geçi- yoruz. Fakat asıl nöbeti tutan karakollar, dumanlı başlarile sağ.- da «Ağrı», solda «Alagözn.. de büyük birikintiler peydahla- niyor; Ağrı eteklerinde — şimdi, den bir kocaman bataklık var; hele anavatan topraklarının de- ğil sömürge arazisinin ziraati o- lan pirince de fazla yer verildi mi durgun sular büsbütün artı- yor ve sıtma alıp yürüyor. Bu, ranim en büyük derdi sıtmadır. Iğdır, şişkin dalaklar memleke- tidir. Buralarda yıllardır. vazife gören bir genç ve idealist öğret- menin yüzündeki sıtma sarılığı bana bayrağın allığı kadar say- giya değer göründü.. n ğdirda içme suyu yoktur! Aras nehrinin bulanık su- larinı taşlardan süzerek İiçerler. Bir Iğdırlı «Daha hiç bir büyü- ğümüze Iğdirin suyundan İçmek kismet olmadı dersek, kimse uğ- râmadi sanmayın; sularını bera, berlerinde getirirler de» diye acr acı güldü.. Bir tek öğretmen ar- kadaşile bütün ortamektebi çe- viren çalışkan direktör, sıtma- dan halsizleşen sesile: — Tevfik Fikretin «Kara taş. tan su damla demla akar» mis- rat burada hiç dilimden düşmü- kalkındıracak... Pamuk, bu sene ancak 4 . 5 dekarlık yere ekilmiş. 1,5 mil- yon kilo hasılat için kurulmuş pamuk birliği, iki senedir 50,000 kilo bile tutmsyan pamuk için bütün gen'ş teşkilâtı ile tam ma, aşlı tekaüt vaziyetinde. Bu «Pa- muk Birliği» nin adına — «lIğdır pamuk imparatorluğu» diyenle- rin ne kasdettiklerini herhslde ilgili makamlar tahkik etmişler- dir veya edeceklerdir. Iğdır köylülerinin hemen hep. sinin mezhebi Şiidir. — Layiklik buralarda lâyıkı" veçhile anlatıl- malı;' Allahla kul arasına hükü- metin değil hiç bir şahsın gir- meye hakkı olmadığı, herkesin imanında serbest ve milli men, faatte bîrleşmlş olduğu " Savaşan Fransa ün, Fransızların milli bayra- miydi. Bu vesile ile General de Ganlle, geçenlerde B. Churechil/'in bir y ğ Fransa» sözünü alarak «hür Fran- sızlar» ı adım bu sözle değiştirdi. Bundan sonra hür Fransızlar «mu- harip Fransa» .diye anılacaktır. Hür Fransa, General de Gaulle'ün 18 haziran 1940 da Londra radyo- sunda harbe devam etmek istiyen Fı da- veti hıerlııe meydana gelmiştir. Fransa mağlüp olup Almanyadan mütareke istediği zaman de Gaulle buna razı olmamış, 1940 yılımın 17 haziranında bir Ingiliz tayyaresile Lond tayyare ydi in- mişti. O gün öğleden sonra B. Chur- ehill İle uzun uzadıya ılmıçınüş. «Fr bir gini, fakat harbi kıybeunodiğhılıı söyliyerek harbe devam için kendi.. sine yardım edilmesini istemişti. Ertesi gün Londra radyosunda B. Churchili, şöyle söylemişti: «In- giltere savaşa — devam edecektir». Ingiltere başvekilinden sonra da de Gaulle Fransızlara kendisine il- tihak davetini yapmıştı. Bundan iki yıl önceki 14 temmuz- da Londrada geçit resmine iştirak eden bir tek tabur, bugünkü emu. harip Fransa» nım bütün askeri kuvyetini teşkil ediyordu. 1941 yı- lmın 26 ağustosunda General de Gaülle, 60.000 askerin genç gene- raller idaresinde müttefiklerin ya- nında harbe devam etmekte olduk. larımı bildirmişti. Bu kuvvetten ay- rılan bir tümen bilindiği üzere Ge- neral Koenig'in kumandasında Bi- r i çok üstün kuv. ustaca ve Israrla telkin edılme— lidir. uralarda ulusal — birliğin tam gerçekleşmesi * için, Şijliği mezhep olarak kabul et. tikten sonra, köylü Şiilerle elele verip onları yeni dünyanın ay- dınlığma çıkaracak önder , öğ- retmenlere, önder - memurlara ihtiyaç var... Behçet Kemal Çağlar Iğdıra: Pamuğa ve kara, do- ğunun «Ceyhan» 1na gidiyoruz. Bir Cenup akşami - içindeyiz, Renk renk kanetlarile sıcak ik, lim küuşları uçuşmaya — başladı- lar. Ova, bir ana bağrı gibi sı. cak ve yumuşak; Ağrı, bir efe alnr gibi dik ve şk... Yol boyunca tek katlı, güzel yapılı toprak evlerin arasımdan geçiyoruz; pencerelerin — birço- ğunda iri kırmızı çiçeklerle sar, dünya saksıları göze — çarpıyor; bahçelerdeki ince sırıklara gür fasulyalar tırmanıyor; kenarlar- da baygın kokulu genç iğdeler var... Gö ler için yol ağızlarına yapilmış bu evler. den bir kismı boş duruyor: Ken- Rekor ulgar radyosunun verdiği hâ- bere bakılırsa İngilizler Ka. hirede top ve tankları saraya çevire- rek kral Faruk'u tehdid etmişler ve Mısırın harbe girmesini istemişler. Buna karşılık olarak kral da saray etrafındaki kuvvetlerin derhal çekil- mesini, aksi takdirde Mısırın İngil- “YRNANANNNMA TÜ kırıldı yt diyor, Ustadın, semizotünu hakir gör- mek istediğini sanmıyorum, Nitekim, fikir. mahsulâtına semizotu kadar kıymet verilse fikir âlemimiz yeni zenginlerle dolar. MUTAD KAZALARDAN Dünkü sabah gazetelerinden birinde şöyle bir havadis başlığı vardı: «Şe- tereye harp ilân Ş Kulağı delik Sofya — radyosundan kerin riayet etmiyenler». Şimdi de bu başlığın altındaki ha- vadisi okuyalım: 8 temizle. dilerine verilen topraklar — çok | Paska haber almadığı bu anın uzakta kâldığı ve yayl olay Radyo miyen, yollara çöp atan 72 kişi bele- gelir gelmez ovanın — sitmasına diye talimatnamesi hükümlerine göre yakalandıkları için evlerini yüz. üstü bırakıp savuşanlar olmuş... aziranın başında — vişneye ve çileğe — kavuşuyoruz. Yaylalara göç başlamış bile: So- kaklardan . telli pullu, süvari Türkmen kadınları geçiyor. Tarh lardan renk renk güller taşiyor. Loş yerlere serili kilimlerin 'na- kışlarr bile buğulu havada — dal- Bin gözlere yeni açmış ve yerle, re serilmiş çiçekler gibi görünü- yor... Iğdır arazisi, Zor ve Mezrea yeylalarile Ağrı, Dörttepe, Pa. muk, Tekaltt ve Alagöz dağları «İhtiyatla telâkki gerektir» diyor. telâk. Bana kalırsa yalmız ki» değil, bu habere gülmek gerek- tir. Şu itibarla gülmek gerektir ki, Mısır harp Hân etmeyi göze aldıktan çar Xende şekerin temizliği? Anlaşı- hyor ki işte gene Arap harflerinin azizliği var: «Şehir'in temizliği», «Şe- sonra İngi değil, bu- kerin diye Ş ve öy. ngi harp ilân eder. Bana öyle gelir ki Bulgar radyosu verdiği bu ayakta ılıu'mız hıberlq le ASIL MERAKLI NOKTA Hngilizler Mısır cephesinde yaptık- ları bir'hücumda o kadar çabuk dav- ağabeylerinin p ki rekorunu kırdı. FIKIR MAHSULATI VE SEMİZOTU Bürhan Cahit bir yazısında: «Fikir sebze Halindeki semiz- otu ııımlıı kıymet — verilmemesi...» ki bir ltalyan albayını uyurken esir etmişler. Bu havadisi okuyunca beni merak- tan çıldırtan nokta şu oldu: Acaba albay o sırada rüya görü. yor miydi, görüyordise ne görüyor- du? Tathsert hissetmişti. Ölkesine rağmen vafık gördü. — Haydi.. birdenbire yumuşârdı. kadaşımdı. diği için oğlunuzu mirastan tim. ve Savinizc'i fazla kızdırmamağı Saviniac daha yumuşak bir tavırla: hayd'! dedi, elinizde doğan bir insanla kavga edecek değilsiniz ya... Ekseriyet kazanamadığı zaman daima idare meclislerinde de Savini'ac — Anneniz benim en iyi dostum, ar, Sizinle kavga etmek hiç is- temem- Sadece şirin ve hoş bir kızı sev- edeceğinizi duyunca iena halde kızmış. — Canım, şaka ettiğimi anlamadınız mı? Bu sir iki aile arasında gizli kalmak şartile kabul ederim. Ben oğlumu bed- baht edecek adam mıyım. Sadeçe.. * Madam de la Gulcharderie Savinlac'ın ağzından çıkacak olan sözleri daha düy- madan anladı. Herhalde maddi bir men. İzat temin etmeği ve bu firsattan azami istifade etmeği İstiyordu. Demek ki bu- susmağ! mu- böyle lidir. mahrum ti onun olacaktır. Sözün aile ve namus çıktığını gören Saviniac tekrâr terslen- meğe başlayordu. &l nu temin etmekle demekti. Hat — Sadece bir takım Şşarilar koşaca, ğim. Römilli kızına çokça bir para ver- Ne yap şında bir kızcağız sütünü k iste- şeyler eksiktir, bu eksikleri memiş ve dört gün için n ihrac mak lâzım... Evvelce yalnız Brorullac , ve boykot arıl il i SERÇE d, HeLe' y tamnınll- vi kt. Bu toprağa ve emlâke biraz nakit para ilâve etme. » i başka ğiniza şüphem yok... UY T — Canim naşil olsâ herşey Colette'in * değil mi? Ondan başka çocukları yok ki. Günün birinde bütün Romilli serve- — Olacaktır, tilân bilmem. birinde) ise uzak ve muayyen olmayan bir zamandır, biz bugüne bakalım.. Dün, yanın ucu uzundur, gün doğmadan ne- ler döğer. Romilli ölebilir, karısı belki evlenir, başka çocukları olur. zaman ben Breuil çiftliğini sağlığımda vermem, kendim otururum. Su- viniac ailesinin an'anesi de budur. Ço, cuklara toprak ancak babaları öldükten sonra geçer. İsmimi veriyorum bu kâ. fi.. İşte bu kadar.. Sizi elçi tayin ettim. Bunları kendilerine anlatırsınız, size em- niyetim var. Herhalde bu Şi başaraca, Madam de la Gülchardarie iyice dü. etti. mevzuundan (Günün Hem o — Çok güzel göpçatanlığı idi. yordu. Hakik Yazan: Andrâ Mamrois Çeviren: Rezzan A. E- YALMAN e 55 — şüneceğini vadetli. Kendisinin de lette'e herkesi şaşırtacak olan mükem. mel bir düğün hediyesi vereceğini ilâve Daha ertesi günü haftalık çay ziyafes tinde her işi başarabildiğini âleme bir , kere daha ilân etmek istedi. Elinde bastonu, belinde yelpazesi, boy nunda tek seplı gözlüğile ayakta duru- yordu. Sağ koluna An Saviniac, sol ko. lüna da Valent'ne Romilli girmişti. Te- nis oynamağa giden Colette ile Andre- ye bakarak gayet yüksek sesle ve bütün orada bulunanlara işittirecek şekilde: İki annenin de sükütlarının ikrardan geldiğini Perigord halkı anladı. Ve bu izdivact olmuş gibi telâkki etti. Madam de la Gu'charderle'nin elli Perigord halkı tıhmmınde etti. Co- di. boynuna bir çift! dedi. dördüncü ynnılmı nin henüz çok genç yaşta bulunması ve tahsilini bitirmemiş olmasıydı. başka bir de askerlik meselesi vardı. Gaston, çaydan sonra Andre'yi kenara çekerek yemeğe davet etti, hat- tâ araba ile beraber götürmeği teklif Valentine bu ani misafiri ağırlayacağını düşünerek telâş etti: — Acaba ne yemek var? Aman Ya, rabbi, geç de oldu, bundan sonra birşey de yapılamaz, diye düşündü. Fakat sonradan hatırladı. olduğu yemekler kâfi ve mükemmeldi. — Bir çorba, bir ördek, bir de peynirle | meyva vardı. Bütün bunlara bir de may danozlu ömlet ilâve edilirse bol bol kâfi gelirdi. İçi rahat etti ve arliık üzülme- Colette babasına minnetle bakarak bu davetinden dolayı teşekkür etti. Savini- ac çok neşeli idi, çünkü briçte on frank kazanmıştı. «An», Valentine'i tenha olan yemek odasının bir köşesine çekli ve Preyssac'da sakin vpe tatlı bir şakşam geçirdiler. Yemekte uzunboylu:- şuldu. Dikkatli bir dinleyici bu konuş. madan şu neticeyi çıkarabilirdi: Andre bu alileye henüz girer girmez Gaston ile anlaşmış ve bir erkek tarafı Bundan bir Nasıl Ismarlamış sarılarak öpçu. XIV konu, derhal hıt'üo;mıgtı. Bu işin tek eniell, Andre. :. Umumi siyasi fikir- ÇArkası var) vetlere karşı on altı gün kahraman- ca müdafaa etmişti. Ariete adında- ki Italyan motörize tümeni Birül- bakim'deki Fransızlar karşısında ağır zaylata uğrayınca işi Alman. lar ele almak zorunda kalmışlardı. «Muharip Fransa» bugün, 1200 Ü pilot olmak Üüzere 4000 tayyareciye malik bulunmaktadır. Bunlar Ingil- tere ve Ortaşarkta hava hareketle rine iştirak etmektedirler. Deıiz lerde ip Fransa» taşıyan muhtelif tip ve büyüklükte kırk harp gemisile silâhlı yüz tica. ret gemisi, müttefiklerin harp gay- retlerine iştirak etmektedir. Savaşan Fransa tarafındaki Fran- sızlar bugün 5 milyondan fazladır ve üçte fazlası de Gauülle'e iltihak etmiştir. Laval, samıldığ gibl Mihverle iş birliği. yaptığı takdirde «uyuşan Fransa» ya karşılık «savaşan Fran- sa» «muharip Fransa» dan daha uygun bir isim olurdu. KÖR KADI ÂAtina ile Katina mahküm - oldu Bundan bir müddet evvel genç kız- ları fuhşa teşvik etmek suçiyle mah. kemeye verilmiş olan Madam Atina ve ortağı Katinanın muhakemesine Temyizden gelen nakz kararı Üüzerine dün tekrar 6 ncı asliye ceza mahke- mesinde bakılmıştır. Madam Atinanın evinde çalıştırdı- ği kadınların evvelce de fahişelik .yapmakta oldukları ve madamın evi- ne bu leke ile geldikleri anlaşıldığın. dan bü hal, esbabı muhaffefeden gö- rülerek Madam Atina ve orta. ğı Katina 16 şar ay hapse mahküm edilmişlerdir. —— TAKVİM — 15 TEMMUZ 1942 ! ÇARŞÂMBA AY 7 — GÜN 196 — Hızır 71 RUMİ 1358 — TEMMUZ 2 HİCRİ 1361 — RECEP 1 VAKİT ZEVALİ EZANİ GÜNEŞ 5,41 9,00 ÖGLE , — 13:20 4,39 İKİNDİ 17,19 8,39 AKŞAM 20,40 —— 12,00 YATSI 22,37 1,58 İMSAK 3,28 6,48 | Zeyinyağlı bamya en doğrusu — şimdiye kadar zeytinyağlı bamya pişirme. miştim. Senelerce evvel bir komşum vardı, dalma yapar ve bana da tav- siyo ederdi, ben ise: «Alâ etli, kıy. malı bamya durürken zeytinyağlısı yapılır mı?» derdim ve bir kere bile tecrübe D Bugün sadi kıtlığı gelip çatmmca haydi şunu bir tecrübe edeyim diyerek dün yaptım. Meğer komşumun hakkı varmış, ne lezzetli oluyormuş! Bir kilo bamya, iki, üç baş sovan, yarım kilo doma- tes akiım. Sovanları biraz zeytin- yağda çevirdim, domatesleri de ka- aştırdım, Üzerine dizdim. Biraz sıcak su koyarak pişirdim. | Soğuduktan sonra yedik ve beğen. dik, F EV BADINI ÖĞ e l VA F