11 Mayıs 1941 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4

11 Mayıs 1941 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l x İWT .TT'ıı SA G îî""ı.’ YAT " 'Tu TI .S5S. 941 ——— VATAN ai ü “İLK EISMET,, Haftalık Radyo Programı | P. Yazan : Mahmut Attilâ AYKUT ı'ş- yorum. Fakat, hesapsızlıktan doğan — kötülükleri samur kürk hikâyesine benzetip kabahati üzerlerine almak istemiyen insan oğulları kendi ihmal ve hatalarmı örtmek için bu mef- huümu bir müdafaa silâhı diye kul- lanmışlarsa, itiraf ederim ki ben bu , silâhtan Afrikadaki zavallılar kadar mahrumum... Zengin bir ailenin şımarık büyü- tülmüş bir kızıyım. Vaktile hanrmız, hamamımız, bağımız bahçemiz var- “mış. Kapımızda çifte, çifte uşaklar elpençe divan dururlarmış. Fakat Ük felâket fırtınası bu varlıkları bir anda yok ediverince biz de eski deb- — debe ve tantanasile öğünen saraylı- Jar vaziyetine düşmüşüz. — Yazımın — başımdaki talihsizliği ben bu felâke- tin korkunç girdabı için kullanma- dım. Hayır asıl talihsizlik bugün o- ;tuz yaşını çoktan ve ferah, ferah aş- tığım halde kocasız kalmamdır.. Bu mahrumiyeti kendim istiye, — istiye davet etmemdir. 'Saltanat sürdüğümüz günler içer- sinde-on sekiz yaşında fıkır fıkır oy. — nak güzel bir kızdım.. Yalnız bir hu- — yaum bir kusurum vardı. Bu fena ha- “reketimi bir itiyat haline getirmiş- tim: İnsanları küçük görmek, kar- — Şşimdakilerle alay etmek hele erkek- — (er için daha insafsız ve Tüzumun- — dan ziyade haşindim... -. Komşumuzun liseye giden Kâm- Tan isminde bir oğlu vardı. Etrafrm- da pervane gibi döner ufacık bir il- “tifatıma mazhar olabilmek için ne- “ler yapmazdı. Ona ümit verir gibi davranırdım. Cesareti artar kalbinin O gırrını ifşa için hazırlanırken en a- — mansız darbeyi indirirdim. Çok de- — (a bu zavalir çocuğu hıçkıra, hıçkıra ağlattığım hatırıma gelir de vicdan azahı duyarım. Bü en insafsız dar- beyi asıl bütün şiddetile indirdiğim bir tek adam vardır kt; bugün o ha-| in ve zalim hareketimin nedametini — acı acı duyüyor ve çekiyorum. Teyze zadem Şefik mektepten he- nüz çıkmıştı. Diplomasını eline aldı- İ gün beni kucaklıyarak: — Nadide artık ümit ederim ki bana karşı daha insaflı davranırsın.. “Onun bu masum heyecanınt ümit wWermiyen bir istihza kahkahasile sön dürüverdim... — Ey! Artık adam oldun ha.. Kızar gibi oldu. — Tabil değil mi? Ne zannediyor. sun hayatıma bundan sonra ancak ben hükmedebilirim.. İkinci ve daha mlim bir kahkaha # : hi # F ç Talih denilen şey var mıdır bilmi- felâket gelip çattı. Yedi ay çektiğim göz ağrılarımdan sonra sol gözümü kaybettim. Ve nihayet simsiyah bir gözlüğü bir balo maskesi gibi göz- lerimin üstüne koydum. Ağabeyim ve kardeşim beni biraz oyalansın, a- vunsun diye İstanbulda eski günle- gönderdiler, Hatırşinas olan bu misafir odalarında albümü karıştı- demedim. Şefiğin resmini gördüm. rimizi iyi bilen bir ahbabın yanına iyi kalpli insanlar bana' hâlâ, eski göz eski hürmetle bakıyorlardı. Bir gün rirken içimden gelen çığlığı zapte- Rengim sarardı ve hiç bir şey bilmi- yormüş gibi: — Şefik Bey burada mı dedim. Küçük kızları Necmiye safiyetle cevap verdi. — Evet burada şimdi Yedek Su- bay okulunda., Her hafta bize çıkı- yor ve yine ayni safiyetle elimden albümü alarak birkaç yaprak çevir- di. k — Karısmı gördün mü dedi... Çok güzel birisile evlendi... Vaziyetin nezaketini bozmadım, Bereket versin siyah gözlüğün altın da yaşaran gözlerimi farkedemedi- ler. Hafta sonunda Şefik bu ahpapla- rım evine geldiği zaman beni görün- ee hiç de şaşırmadı. — Ne kadar zayıflamışsın Nadi- de dedi. Acryan, merhamet duyan bir sesle konuşuyordu. Yaşadığı â- lem onu daha olgun yapmıştı. Ayni zalim intikamı benden almak arzu- suna kapılmadı. Fakat, çapkın ba- kışlarındaki ateşli arzu hâlâ sönme- mişti.. Aradiki büyük — mesafelere ve ortadaki meşru bağa rağimen gu- rurumu kirli bir çamaşır gibi ayak- larımın altına atarak ona tenha kal dığımız bir zamanda şu acı itirafı yaptım. — Şefik yaptıklarımı çekiyorum. Bundan sonrasını bu çerçeve içerisin de yazmağa kadınlık gürüurüm mü- saade etmiyor.. azar (11.5.941) 9,00 Program ve saat ayarı, 9;03 Ajans haberleri, 9,18 Hafif parça- lar ve marşlar (Pl1.) 9,45/10 Ev ka- dını - Yemek listesi, 12,380 Program ve saat ayarı, 12,33 Radyo incesaz heyeti, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 Şarkı ve tür küler, 13,25/14,30 Radyo salon or- kestrası, 18,00 Program ve saat 18,03 Radyo caz orkestrası, 18,50 Fasıl heyeti, 19,80 Saat ayarı ve ajans haberleri, 19,£5 Ziraat takvi- mi, 19,50 Solo şarkılar, 20,15 Ko- nuşma, 20,30 Tek ve beraber şar- kılar, 21 Meşhur — operalar (PL), 22,30 Saat ayarı, Ajans haberleri, ve Ajans Spor servisi, 22,50 Dans müziği (Pl.) 23,25/23,30 Yarınki program ve kapanış, ayarı, Pazartesi (12.5.941) 8,00 Program ve saat ayarı, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif pro- gram (PL) 8,45/9,00 Ev kadını — Konuşma, 12,39. Program ve saat ayarı, 12,33 Karışık şarkılar, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 Beraber şarkılar, 13,20/14,00 Karişık program (PI.) 18,00 Program ve saat ayarı, 18,03 Radyo çaz orkestrası, 18,10 Geçit programı, 19,15 Piyano ile caz parçaları (Pl.) 19,30 Saat aya- rı ve Ajans haberleri, 19,45 Ziraat takvimi, 19,50 Radyo incesaz he- yeti, 20,15 Radyo Gazetesi, 20,45 Müzik: Amatör saati, 21 Müzik: Dinleyici istekleri, 21,380 Konuşma, 21,15 Radyo orkestrası, 22,30 Saat ayarı, Ajans haberleri, Borsa, 22,15 Cazband (PL) 23,25/23,30 Yarınki program ve kapanış. Salı (13.5.941) 8,00 Program ve saat ayarı, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif parça- lar (PL), 8,45/9,00 Ev kadını — Yemek listesi, 12,30 Program ve saat — ayarı, 12,33 Türkçe plâklar, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 'Türkçe plâklar, 13,20/14,00 Karışık program (Pl.) 18 Program ve saat ayarı, 18,03 Cazband (P!.) 18,30 Konuşma (Çift çinin saati) 18,45 Müzik: Çiftçinin saati, 19 Trio ve sölolar, 19,30 Sa- at ayarı ve Ajans haberleri, 19,15 Ziraat Takvimi, 19,50 Fasıl heyeti, 20,15 Radyo gazetesi, 20,145 Rad- yo salon ,orkestrası, 21,30 Konuş- ma, 21,45 Klâsik Türk müziği pro- gramı, 22,30 Saat ayarı, Ajans ha- berleri, Borsa, 22,45 Dans müziği (PL.) 23,25/23,380 Yarınki program ve kapanış. Çarşamba (14.5.941) 8 Program ve saat ayarı, 8,03 Ajans haberleri 8,18'Hafif program (PL) 8,45/9,00 Ev kadını — Ye- mek listesi. 12,30 Program ve Saat ayarı, 12,33 Hafif şarkılar, 12,50 Ajans halşerleri, 13,05 Türküler, — 13,20/ 14,00 Radyo Salon orkestrası. 18,00 Program ve saât ayarı, 18,03 Oda Müziği (Pi.) 18,30 Ko- nuşma (Dış politika hâdiseleri), 18445 Çocuk saati, 19,15 Çocuklar için musiki (Pl.) 19,80 Saat ayarı ve Ajans haberleri, 19,45 Ziraat takvimi, 19,50 Kadınlar faslı, 20,15 Radyo Gazetesi, 20,45 Solo şarkılar 21,10 Konuşma, 21,25 Mızraklı saz lardan saz eserleri, 21,45 Riyaseti- cümhur bandosu, 22,30 Saat ayarı, Ajans haherleri, 22,45 Cazband (PL) 23,25/23,30 Yarınki prog- ram ve kapanış. Perşembe (15.5.941) 8,00 Program ve saat ayarı, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif prog- ram (P), 8,45/9,00 Ev kadını — Konuşma. 12,30 Program 12,33 Fasıl heyeti, berleri, 13,05 Fasıl heyeti, 14,00 Karışık program (Pl.) 18,00 Program ve saat ayârı. 18,03 Radyo caz orkestrası, 18,15 Radyo incesaz heyeti, 19,10 Konuş ma (Seyahat röportajları), 19,30 Saat ayarı ve ajans haberleri, 19,45 Ziraat takvimi, 19,50 Muhtelif şar- ve saat ayarı, 12,50 Ajans ha- 13,20/ kıdâr, 20,15 Radyo Gazetesi, 20,16” Kabare müziği (Pl.), 21,55 Müzik: Dinleyici istekleri, 21,80 Konuşma: Sıhhat saati, 21,45 Radyo orkes- trası, 22,30 Saat ayarı, Ajans ha-' berleri, Borsa, 22,45 Cazband (P1.) 23,25/283,30 Yarınki program ve ka panış. Cuma (16.5.941) 8,00 Program ve saat ayarı, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif parça- lar (PL), 8,45/9,00 Ev kadını — Yemek listesi, 12,30 Program ve saat ayarı, 12,38 Muhtelif şarkılar, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 "Türküler, 13,20/ 14,00 Karışık program (Pi.) 18,00 Program — ve saat ayarı, i8,03 Radyo Sving kuarteti, 18,30 Meydan faslı, 19,30 Saat ayarı ve Ajans haberleri, 19,15 Ziraat tak- vimi, 19,50 Seçilmiş şarkı ve tür- küler, 20,45 Temsil, 21,30 Konuş- ma (İktısat saati) 21,45 Radyo salon orkestrası, 22,80 Saat ayarı, ajans haberleri, Borsa, 22,45 Rad- yo salon orkestrası, 23,00 Dans mü ziği (Pl,), 23,25/23,30 Yarınki pro- gram ve kapanış. Cumartesi (17.5.941) 8,00 Program ve saat ayarı, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif parça- lar (PL) 8,45/9,00 Ev kadımı — yemek listesi. 13,30 Program ve saat ayarı, 13,33 Türkçe plâklar, 13,50 Ajans haberleri, 14,05 Türkçe plâklar, 14,20 — Riyaseticümhur — bandosu, 15,00/15,30 Hafif sololar (Pl.) 18,00 Program ve saat Aayarı, 18,03 Radyo caz orkestrası, 18,40 Saz eserleri, 19,00 Konuşma: (Gü- nün meseleleri), 19,15 Halk türkü- leri, 19,30 Saat ayarı ve Ajans ha- berleri, 19,45 Ziraat takvimi, 19,50 Solo şarkılar, 2015 Râadyo Gazete- si, 20,45 Fasıl heyeti, 21,15 Konuş- ma (Kifap saati) 21,30 Radyo sa- Jon orkestrası, 22,380 Saat ayarı, Ajans haberleri, Borsa, 22,50 Dans müziği (Pl.), 23,25/23,80 Yarmki program ve kapanış. Maziden Canlı Masallar Çenberlitaşın İstanbulun velinime- ti bir tılssım olduğunu bilmem bilir Misiniz ? Bizansın soh mütereddi nesilleri büyüye, sihire, tılısıma her millet- ten çok inanırlardı. Dedelerinin mey- dana getirdikleri büyük sanat eser- lerimi insan kudretinin üstünde gör- dükleri için bunlara birer — tılrsım mahiyeti vermek suretile kendi za- aflarını, tenbelliklerini örtmek ister- lerdi. Mühtelif âmillerin tesiri altmda gözülme ve dağılma istidadı göste- ren her millet böyle yapmıştır. Bü- yük eserlerini cinlere, perilere yap- tırmışlardır. Bizansın gözler ve gönüller ka- maştıran, cihan saran bir medeni- yeti ve bu medeniyetin Sayısız bü- yük eserleri vardı. Eski Bizans ik- tisadi refahın zirvesine çıkmıştı. Bu şehirde oturanlar sıkmtı çekmez- lerdi. Şehrin surlarından taşan ve fışkıran refah eski kitaplara geç- mişti. Son nesiller siyasi ve iktisadi zorlukların kıskacı arasına düşünce şehrin bütün refah tılısımlarınım bo- zulduğuna inanırlardı. Çemberlitaş İstanbulun son mis- kin halkıma ve halkından daha çok miskin papaz sürülerine gıda temin eden bir tılısımdı. Bu abide İstan- bullulara hem de cennet taamların- dan olan zeytin temin ediyordu. Sütunun üstünde muazzam bir sı- gırcık heykeli vardı. Bin bir kubbhe- nin sardığt bir meydanın ortasında yükselen bu sütunun yanında kub- besi bulutlarla tokuşan büyük bir bina daha vardı. Bu; İstanbulun ki- leri idi. Zeytin mevsimi gelince sütunun üstündeki büyük sığırcık heykeli l , kanatlarını çırptıktan son- Onunla mesut, şirin mini, mini bir yuva kurmak teklifini reddeden Na- dide âdi ve zelil bir metres hayatına tahammül erecek kadar küçül- dü, alçaldı.. kat asla onun olama- dı. Ve o bit gün karısma hiyanet etmiş olmasına rağmen yine yuva- sına döndü. Artık kabul ediyorum ki, ilk kıs- metini kaybeden insan şansını ken- di elile kaptıran bir bedbahttan baş ka bir şey değildir. Mahmuüt Attilâ AYKUT ile sözünü ce — O kadar uzun boylu değ! Kâm Tancığım teyzem duymasın. Şefik annesinden çök çekinirdi. Annem ne kadar sakin ve saf bir kadınsa teyıem o nl.ıbette yaman T Alacak Yüzünden Bir Yaralama Vakası Erenköyünde, Etemefendi 30. lkagmda otutan Mehmet dün ;- ede ğ ve tam yi bir — yaradılışın şahsiyeti idi.. Ve Şefik Üzerinde sağlam bir otoritesi vardı Koca delikanlı olmasına rağmien an- nesinin istemediği bir hareketi yap- maktan çekinirdi.. Bir gün evde yalnız kaldığımız bir zamanda Şefik ellerim! tutarak: <—* Nadide seni seviyorum. dedi. İster misin şizin, küçük, mini mini bir yuva kuralrm ve arada hakiki blı' çift kumru gibi ömrümlüzün bo- yunca mesut olalrm. Gülerek: — Annenizden izin aldımız mı de- — dim. Ve ilâve ettim; - — Küçük bir yuva beni dalma sı- kar. İstediğim gibi yaşatamıyacağı- Ü oturan İhsanın ziyaretine gitimiş- tir. Mehmet alacağını istediği za- man İhsan ters cevap verdiğin- den Mehmet sinirlenmiş ve bıça- ğını çekerek İhsanı sırtından ağır surette yaralamıştır. Yaralı has- taneye kaldırılmış, suçlu Mehmet yakalanmıştır. Helva Hırsızı Tevkif Edildi Dün, meşhur sabıkalılardan Yusuf yeniden bir hırsızlık vak- ası yüzünden Adliyeye teslim edilmiştir. Yusuf evvelki gün Tdıtalule- ikte olan bir arab mızı bilirken size nasıl el rim. O, benim sözlerimdeki iç mânâyı ıhl:yacık kadar zeki idi.. Benim, İsrafı nefsinde toplamış savruk bir kız olduğumu çok iyi biliyordu. ve küçücük maaşile beni belki bir haf- ta bile yaşatamıyacağını hesaplıyor- du. Benim bü ham, bu kuru lüks has talığımı iyi edebilmek için neler ve r anlatmadı ki fakat doğrusü- söylemek lâzımgelirse onun için yumuşak bir arzu da duymuyor de- ğildim. Lâkin ne olursa olsun Şe- - fiğin bana kuracağı küçük yuvanm — dar hudutları içersinde boğulup ka- Jacağımı düşünerek onun talebini — Treddettimr Hem nasıl kabul ederdim — ki, bütün arkadaşlarım benim için o parlak, şaşaalı bir saadetin mevcut — ve mukadder olduğuna beni adeta İnandırmış gibiydiler. Ancak, bu hâ. 'dise hayatımın da hazin bir dönüm — nmoktasınr teşkil etti. Felâket geldi çattı. Şefik Avrupaya tahsile gitti. M sz.-mızı açan bulunmadı. Adım, üye çıkmaz, koca beğenmez bopp& şimarık bir kız diye çıktı. -O kadar ki Şefik vakasından sonra ;_unki bütün kısmet bağlarım bir an — ga kopuverdi. Şefik birkaç sene son ra memleketine döndü. Daha parlak ' vazifeler aldı. Daha çok para kazan — dL Ben inadıma kötü bir şansla geri 5 geri gittim. Artık acı nedir duyma- oya ıstırap nasil bir mengenedir an- | lamağa başladım.. n G Kazancımız daralmıştı. Anadolu. küçük bir kasabasında ağabeyi- ıçmd: 12 kilo hetva bulunan bir lengeri el çabukluğu ile aşınmış- kir. Bu sırada oradan geçmekte o- lan bir mahalle bekçisi Yusufu takip etmiş ve yakalamıştır. Dün sorgusu yapılan — Yusuf muhakeme esnasında tevkif edil- saiştir. yok. Adliye Koridorlarında : Davacının Davadan Haberi Yok Affedilen Suçlu, Bir Daha Tanımadığı Bir Kimsenin Aleyhinde Bulunmamıya Yemin Etti Hâkim her iki tarafın isimleri- ni, işlerini sorup anladıktan son- ra, davacıya dönerek: — Davanızı anlatınız, dedi. Davacı yerinde oturan genç şaşkın bir vaziyette ayağa kalka- tak: — Hangi davam efendim?! Dedi. —Canım hangi dava olacak? Sen bu adamdan dava etmişsin, © dava. — Hayır efendim ben ©o a- damdan dava etmedim. Kendi- sini tanımam bile. — Allah Allah nasıl olur oğ- lum?! Sana küfür etmiş, ileri ge- ti söylenmiş. — Yok efendim, haberim — Senin anana babana söğ- müş. — Kimin haddine. (eliyle suç lu iskemlesinde oturan adamı göstererek) bu mu?.. — Evet o... Mahkeme salonunda, hâkim, mübaşir, dinleyici, avukat, kim varsa davasından haberi olmı- yan bir d yı ilk defa gör- İktısadi Haberler : yatları hakkındaki tetkiklerini bi- tirmiş ve hazırladığı raporu ko- Fiyat Mürakabe bürosu, et fi-| kim mekten mütevelit bir hayret içer sinde idiler. Vaziyetin aydınlanması için hâ —Peki oğlum sen buraya ne diye geldin? diye sorunca dava- Bir müdet evvel iki maliye tahsildarı tahsilât için gittikleri suçlunun dükkânında biraz bek- Tedikten sonra suçlu —dükkâna gelmiş, Kendisine vergi borcu nu ödemesini rica etmişler. O da (Şimdi yok, sonra gelin) di- yince, memurlar: — Biz memuruz, her zaman senin ayağına gelecek değiliz, parayı vermezsen tahsili emval kanununa uyarak malını hacze- deriz, demişler, Suçlu evvelâ aşağıdan almış. olmamış. Memurlar: — Mal müdürnü bizim tahsi- lâtı bugün yapmamızı emretti, binaenaleyh bu işi bitirmeden buradan gidemeyiz, diyince, suç İu açmış ağzını yummuş gözü- nu, mal müdürünü yukarıdan a- şağı donatmış, Memurlar bunun üzerine bir zabıt varakası tanzim — etmişler ve suçluyu mahkemeye — vermiş- lerdir. Hâdise hakkında tahkikat ya- pılmiş, şahitler dinlenilmiş — ve suçlu mahkemeye — sevkedilmiş. Yalnız bütün bunlar olup biter- ken davacı mevkiinde bulunan genç memurun hiç bir şeyden haberi olmamış ve nihayet ken- disine gelen bir celpname ile kalkıp mahkemeye gelmiş. İsin tuhaf tarafı memurların lara yüzde beş, ince düz mallarla topu ve ipliği boyalılara y'ımdc Bunun üzerine ):Hnnam: o- 1 ikundu. Vaziyet ayd misyona vermiştir. Bu raporda | cı mevkiinde oturan genç adam: | hiçbirinin gelip te — kendisine bilhassa kıvırcık etinin beş kuru-| — Bay hâkim geçende bir | vakıayı anlatmamış - olmasıdır. şu ındınletek 65 &kum;ı tıl l aldım. M ile, |'Mahli ye girdiği zaman hiç ta icap' 1 la şaka olmaz, kalktım, | nımadığı 'bir insanla mahkemelik * Fıyıt Mu"qül,e kw gbeldim.yî;nîân—dhiçhir şeyden ha- | oluşu kendisini bir hayli şaşırt- pamuklu kumaş- berim 5 mıştı. yi BaRe KD t Hâkim iddianamenin okunma, olup olmadığını sorunca, genç a- dam düşündü, taşındı: — Ben bu adamdan dava et- miyorum, dedi. Bu talep üzerine mahkeme su- kut etti. Koridoöra çıktıkları zaman suç Tu davacının yanına #okuldu: — Affedersiniz beyim.. İnsan ağzı bu. Ne yapalım biz cahil a- damlarız, ileri geri söylemeden Yâf edemeyiz kusura bakma, dedi. Hem insanın yüzüne karşı olmayınca küfür küfür sayılmaz ki. insan yüz yüze kavga etme- sin. Davacı genç durmadan gülü- yordu. — Canım âffettik dedik ya... Hadi bakalım işine git de şu ver- gi borcunu öde. Hem bir daha öyle küfür müfür etme, her in- sanın kalbi benim gibi yufka de- gildir, bir de bakarsın ki kafanı 'ters bir taşa çalmışsın. Genç davacı koridorun dibin- de kaybolurken — dinleyicilerden biri suçluya sokuldu: Bana bak hemşeri, dedi. Küfür edeceksen adamına et, böyle mert kişiye etmeki değsin. Suçlu: — Ne bileyim ki bu adam böy le kişi imiş. Bundan böyle karar verdim. Tanımadığım kimseye vallahi de billâhi de küfür et- mem. Sarhoş da olsam billâhi et- mem, dedi. Sonra yanındakilere davacıyı methed: ede yürüyüp gillti. Onlar gittikten sonra biraz dü şündüm. Acaba dedim, iki taraf- tan biri hep böyle olsa davalar azahr mı azalmaz mı?!... sı davacıya bir diyeceği Mitat PERİN altı, karışık olanlarl. re yüzde yedi kâr haddi tayin et miştir, * Ticaret Ofisi tarafından pi- yasaya 500 çuval kahve veril- miştir. Bir müddet sonra 30 bin çuval daha verileceği de söyle- nilmektedir. * Stok yapmak mıknadıle ha. riçten mal getirten ve bunları umumi mağazalarda depo eden tacirlerin bu mağazalara verdik- leri depo üctetlenm malların ma, ve aelab l Bugün L Mozarmn gölgelenmiyen dehasını Seanslar: 12,30 . 3,30 - 6, Dehasile bir müzik dünyası y kahramanların hayatından alınan 2 müstesna film birden E Sinemasında 1- EBEDİ MELODİ | 2- AVCI BÖLÜĞÜ büyük aşkını dinmiyen rstirabını yaşatan eşsiz film A L Hudut bilmiyen Hudutların ger ,80 . 9,80 Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine bir millet ölçüşen casuslarm heyecan ve esrar dolu hayatından alınan film Seanslar: 2,15 - 5,15 . 8,15 — «TÜRKÇE» isinde çalışan her gün ölümle boy ra müthiş bir sayha koparırdı. Bu müthiş sesi ufuklar birbirine naklet. mek suretile bütün dünyaya yayar- lardı. Bu seda yedi iklimdeki bütün kuşları vazifeye çağırır, dünya kuş- Jarını seferber ederdi. Bundan son- ra sayısını Allahm bileceği renk renk, boy boy kuş kafileleri İstan- bula akın ederlerdi. Her kuş ağzın- da ve tırnaklarında üçer zeytin ta- nesi getirir. ve Çemberlitaşın yanın- daki kubbenin üstündeki huniye bır- rakırdı. Kilerdeki amele bu zeytin- leri fıçılara korlar, bir kısmımın ya- ğınr çıkarırlardı Bir sene papaz sü- rüleri ve İstanbullular bu zeytini ve yağını bol bol yerlerdi. Bizansın son küş beyinli nesilleri işte böyle kuş hikâyelerine inanır- lardı. Evliya Çelebimiz bu efsaneyi şöy- le bitirir: — Acip tdsım tesirleridir. Bu zeytinleri camil rühban tenavül e- dip deficü ederlerdi. Büyük Türk âlimi Kâtip Çelebi- nin Takvimüttevarih Aadlı eserine şerhler yazanMüriyyüttevarih sahibi Fındıklılr Süleyman Efendi de tuhaf şeyler toplamakta Evliya Çelebimiz- den pek geri kalmaz. Şarki Roma imparatorluğunu ku- ran Kostantin garbi Roma ile çar- ve zafer dıktan beş sene sonra bir hastalığa tutulmuş- tu. Birçok doktorlara baş vurdu. Ko. ca karı ilâçlarına müracaat etti. Çemberlitaş Tılsımı j Kostantin, Hastalığını Geçirmek İçin Boğazlattığı Süt Çocuklarının Kaniyle Dolu Havuzda Banyo Yaparmış y — Allahın bullğinl ve îıu“n ’l" gamberliğini kabul edersen h" lığını geçiririm! Putperest Kostantin bu teklifi .rw bul etti. Putları ve put mâbetl! yıktı. Hastalığı da geçti (1)- Başka bir tarihçinin söylw göre Kostantinin Cüşim h“M böyle tenassur etmekle geçmem O; on binlerce süt çocuğu kestiri rek kanlarını mermer bir "# doldurtmuş ve içinde banyo edi tedavi edilmiştir. j Kostantinin anası Elina K“W gitmiş, Kamame kilisesini M( mışti. Bu sırada Yahüdilerinw_ z Hazreti İsanın kendisine ait UJ hei v ü A a e n <aesa kıymetli hatıralar bulmuş ve rt topliyarak oğlu Kostantint ye etmiştir. Kostantin bu fev & kıymetli yadigârları muhafaZ& f" | mek için bir yer altı hücresi tırdı. Herhangi bir hırsız çalınmaması için de bu ııumnî’ tüne Çemberlitaşı oturttu. Şt de Çemberlitaşın temellerind? Tihin en öski ve en kıymetli hâlâ gömülü bulunmaktadır: ologlar, müzeciler bilmem henı. rıştırdığım bu eski kitaplarr ler mi? Görselerdi mutlaka Htaşmım altında bir araştırma lardı. Maamafih bazı kimseleri İ tareke senelerinde bu abidenif ı' şiğindeki bir barakanın içlnd. gizli çalışarak köstebek gibi ww"' nun etrafında, altında araş! yaptıklarınr o vakit işitmişti gp Asartatika müzesinde Yeşhif len bir taş Medüs başı (2) taş civarında bulunmuştu. bahçesindeki muazzam Gırtm f şı da bu civarda çıkmıştır. n Bar d îşüntı M ; â&x DT PT T P A — Çemhberlitaşın eski- adı KoStÜ sütunudur. Büyük Kostantin fından kendi adını verdiği meydanın ortasına dikilmişti: tünde yeni doğan güneşi $ Ğ Apollon heykeli vardı. Bonra | yıllarında Kostantin — bu M yerine kendi heykelini KO! f Güneş şualarının yerine G? çarmıha geren çivilerden bir ', pılmıştı. Sütun dokuz pardâ porfirden müteşekkildi. ek yerlerinin çirkinliğini .ğğşâ'sâ'i!ğ'f"â'âââ:?ğ Hastalığı geç , artıy Bazı larr miskin hastalığı teşhisi koydu- lar. Nihayet ona dediler ki: için üstlerine Çdd j lenmiş taşlar konulmuştu. , | di | — Bu seni öldür Kurtulmak için tek çare vardır. A- na sütü emen çocukları boğazlata- rak kanlarını bir kazana doldura- caksın, kazan bir ateşin üstünde kaynarken sen içine girip yıkana- taksın! Bundan sonra hastalığın derhal geçecektir. Kostantinin adamları şehrin içine yayılddlar. Ne kadar süt emen ço- cuk varsa topladı avlu- heykel ile beraber 51 ve 57 irt olduğu iyor Sütunun üstünde daha kalif porfir bulünan mermer bir * vardı. Sütun daha sonra imP Jülyen ve Teodosun heykelle! mesnetlik yapmıştır. 1081 u | ki zelzeleden sonra heyko“ nen, tamir ettirdi. Ve W y kitabeli taşt su kucakları klmdı.ıdx binlerce ka- dm ile dolmuştu. Elleri bıçakir cel- lâtlar da bir köşede yer almışlardı. Hükümdarın emri çıkar çıkmaz bün Tar birer şahin gibi d atrla- du. Bu âbideye <Yanık sütünü ler. Bu sütuna ne vakit Çef ve €Yanık sütüun> dendiğini ler tesbit edemiyorlar. Y! 1701 caklar, kadınlarm n kü- caklarımdan kopararak boğazlıyacak lardı. Zavallı analarım feryatları gökle- re çıkıyordu. Kostantin Ssaraymın daracasından bunlara baktı, taş kal- bi yümuşadı: — Bu dertten ölürsem öleyim, za- vallr yavrularm kanına girmiyeyim! Dedi. © gece bir rüya gördü. Ona hatif- ten: — Seleytros isminde bir papaz vardır. Sen onu gör te- alt bir istinat au;;, rülmek suretile abidenin tılmıştır. Evliya Çelebimiz bir Bonra âbideye geçirilen WM şimdiki Galatasaray mekteP'” | rinde bulunan İstanbul ninden çıkarıldığını söylem' n tile maden tetkik enstitüsüf me yepyeni bir mevzu KO! denin şimdiki irtifar f1 dar, > İbrahim” Hakkı KO davi edecektir. Denildi. » Ertesi gün hatifin söylediği papa- zı getirtti. Papazın şöyle bir teklifi (1) Müriyyüttevarili. &f’ () Medüs ııglırmm C ELESESYEE ESREP ARasan NELEKDELEŞELEREPE ovardı:

Bu sayıdan diğer sayfalar: