4 Mayıs 1941 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Fuat Samih S Zehra abla... İşte bu isim tekrar — edilince daima gözümün — önünde — Mühterem bir vücut tecessüm eder, Şefkat ve muhabbetten, rikkat ve — vefadan teşekkül etmiş kıymetli bir — vücut.... E Öyle ki annemin vücudile onun a- C'rumdn bence hiç bir fark yoktur. e Çünkü, ben onu da annem kadar se- — verdim, Çocukluğumu bütün onunla * geçirdim. Şimdi bu isim tekrar edilince bü- < tün çocukluk hayatımm tekrar ya- / şadığını hisseder, kendimi henüz kü | ÇÜk, masum, günalısız görürüm. He- nüz yürümeye başlıyan sevimli, gü- O ler yüzlü, yaramaz, her şeyi anla- — Mak sevdasında, sabahtan akşama Okadar oyunla meşgul bir — çocukla, _'“bndan hiç bıkıp usanmıyan, dalma beraber bulunan şefkatli bir köylü — kadıncağızı tahayyül ederim. Bu çocuük ben, köylü kadın da Zehra abladır. Ben hayatı hissetti- gim dakikada onu yanımda buldum. Onun şefkatli göğsünde büyüdüm. ' Şimdi siması gözümün önündedir. “Hiç güzel değildi. Fakat © kadar “ seyimli idi ki hepimiz onu sever, ök- Şar, öper ve mutlaka pek çok sevdi- © gimiz ve sevildiğimiz için herkesten — güzel zannederdik. Bize, kaç yaşın- — da geldiğini bilmem fakat onu her > ;zaman bir halde görmüştüm. Ne ta- — Ze, ne yaşlı, hep bir kararda devam “ediyordu. — “ BSaçlarımnı daima bir türlü top- "/)ı.r, arkasıma her zaman bir biçim- — de esvap giyer, önlüğünü daima ayni © tarzda yapardı. İhtimal ki bunun i- — gin yaşını anlıyamazdık. Hepimizi o — büyüttü, o yetiştirdi. Vâkıâ — cahil, — biraz kabaca bir köylü kadındı. Fa- dakikası dakikasına içirirdi. Hâlâ hatırımdadır. Bir defa hüm- maya tutulmuştum. İkide bir gözle- rimi açarak ondan su istiyordum. Hekim galiba bunu menetmişti. Ba- na su veremediği için gözlerinde o kadar samimi, o kadar müşfik bir teessüir. eseri husule geliyor, bana öyle anlatamıyacağım bir — nazarla hararetimin geçtiğini hissediyordum. Bunda hiç mübalâga etmiyorum. Bazan Zehra ablanın gösterdiği bu muhabbeti annem çekemiyor, bi- zi ondan kıskanıyordu. Bazen ara- larında muhalefet husule geliyordu. Zavallı Zehra ablanın, bu ehemmiyet siz mücadeleler için bohçasını alıp gitmek istediğini, sonra bizden ay- rilieken ağlıya ağlıya yine vazgeçti- ği zamanları çok bilirim. —Halbuki kendisini annem de çok sever ve pek müstesna muamele ederdi. Artık biz oldukça büyümüştül Bir gün Zehra ablanın, kocaya va- racağı söylenince hayretler içinde kaldık. Hususile ben, bunu bir tür- lü havsalama sığdıramıyordum. * Evet, Zehra ablanın kısmeti çık- mıştı. Kendisi gibi köylü bir adam- la evlenmişti. Zehra abla, çiçek bahçuvanlığı ya pan kocasile beraber Maltepede, is- tasyona yakın bir kattan ibaret bir evceğizde oturuyordu. Kocası, ona buket yapmasını öğretmişti. Bu bu- ketleri o kadar güzel yapıyordu ki köyde herkes mutlaka onun yaptığı | çiçekleri alryor, ve düğünlerde buket ler hep ona sipariş ediliyordu. Bu sa yede oldukça iyi geçiniyorlardı. — (kât bize karşı hissettiği 'onı öyle tabii bir nezaket ve rikkat X _j'vmyordu ki kendisinden hiç bir ke- “re kırılmamıştık. Zehra abla gayet — “toplu, temiz ve titizdi. Hiç kimse Dondan daha iyi çamaşır devşirmesi- “ni, bohça yerleştirmesini, dolap dü- | Zzeltmesini bilemezdi. Yalnız bu ka- — dar değil. Çocuk bakrmında da on- Ö —dan büyük maharet, sabır ve meta- — het gösteremezdi. Zehra ablanın, o- — yunlar icat etmek, masallar söyle- — Mmekte de büyük mahareti vardı. Bü — tün kamşu çocukları bizim eğlence- Yerimize, temizliğimize haset ediyor- dardr. Blbiselerimizde mümkün mü — bir leke bulunsun ?.. “Ah! Benim sevgili Zehra ablacı- — gım... Bütün çocukluğumuzun refah ve istirahatini ona borçluyuz. Has- talandığımız zaman sabahlara ka- dar uyumadığını pek — âlâ — bilirim. Üyürken açılmamak için yorganımı- K :ıı ikide bir örter, nabızlarımızı sa- -N yar, nefesimizi dinler, ilâçlarımızı Artık olduk büy üm. Fa- kat, ne ben Zehra ablayı unuttum. Ne de o beni... Her sene, bayramın birinci günü bana bir çiçek buketi geliyordu. Bu büket benim sevgili Zehra ablam tarafından gönderiliyor du. Oh?! Ne güzel çiçeklerdi onlar... Zannediyordum Ki bunlarda onun gü- zel ruhunun şefkati saklı. Kokladı- ğım zaman, şefkatli göğsünde büyü- düğüm kadının vefalı kokusunu his- sediyordum. Her sene ayni günde ben onu ziyarete gidiyordum. Zehra abla, hiç şüphesiz bu ziya- retimi pek büyük sabırsızlıkla bek- liyordu. Benimle çok iftihar ediyor, bütün komşulara söylüyordu. Fakat, şurası garip ki beni görünce pek çok sevinerek boynuma. sarıldığı, ağladı. ğı halde sonra orada bulunduğum kadar büyük bir endişe gösteriyor- du. — Şimdi gideceksin. Şimdi ceksin... gide- (Sonu yarın) bakıyordu ki muvakkat bir an için | H Ka n : b 4.5.441 ——— 'VÂTAN K ni ) Mili 1 Küme Maçları Ankara, 3 (Telefonla) — Fe- İnerbahçe, Galatasaray klüpleri dün Ankarada on beş bini aşan bir seyirci kütlesi önünde, 19 ma- yıs stadında Maskespor ve Har- biye takımlarile karşılaştılar. İlk karşılaşma Fenerbahçe ve Mas- kespor arasında idi. Sarı lâci- ventliler Fikretten mahrum ola- rak sahaya şu kadro ile çıktılar: Cihat, Zeynel, Lebip, Ömer, Ali Rıza, Esat, Küçük Fikret, Naci, Naim, Niyazi, Rebii, Maskesporlular da tam kadro. larını muhafaza ediyorlardı. Fe. nerbahçeliler rüzgârı aleyhlerine alarak oyuna başladılar. Oyun, ilk dakikadan çok seri oluyordu. İki açıkları vasıtasile yaptıkları hücumlar, Maskespor müdafaa- sını müşkül vaziyetlere soktu. Ve nihayet, soldan bir hücumda Re- biü ilk Fener golünü kaydetti. Bu golden sonra Fenerbahçe- liler, sanki vazifeleri bitmiş gibi tamamen gevşediler. Bu gevşek- lik hücum vaziyetini Maskespor- lulara verdi. Fenerbahçe müdafilerinin çok bozuk oyunları, her hücumu teh- likeli bir vaziyete sokuyordu. Ve bu vaziyetler, müdafaanın hatası üzerine Cihadın çok güzel mü- idahalesine rağmen beraberliğin teminine sebep oldu. Bu gol, esasen bozuk olan müdafaayı büsbütün ortadan sil- di. Müdafaanın bariz bir hatası Fenerbahçeye ikinci gole de mal oldu. G. saray Harbiyeyi 5-2 Yendi Fenerbahçe Maskesporla 3-3 Berabere Kald! Bundan sonra, sarı lâcivertli- ler, —mağlübiyetten — kurtulmak için çok çalıştılarsa da, üç orta- nın mütemadiyen drinbling yap- maları gol kaydına mâni oldu. Naim, bir defasında da kaleci ile karşı karşıya kaldığı halde to- pu ellerine verdi, ve devre de 2 - 1 Fenerbahçe aleyhine bitti. Bundan sonra, hâkimiyet yine Fenerbahçelilerde idi, Bu arada bariz bir ofsaydden Maskespor- lular tonu kaleye soktular. Fa- kat, evvelâ gol veren hakem, yan hekeminin müdahalesile ka- rarını değiştirmek mecburiyetin- de kaldı ve imaç 'ta 3 . 3 bera- berlikle neticelendi. Galat: Harbiye İkinci devrede rüzgâtı ark alarak oynayacak — Fenerbahçe- lilerin vaziyeti kurtaracakları ka- naati hâkimdi. Fakat, büyük bir şanssızlık eseri birinci devrede rüzgâr, Fenerliler aleyhine iken bu devrede de aleyhlerine dön- dü. Fenerlilerin bozuk — oyunu bundan sonra da devam etti. Ni- tekim bariz bir ofsayd olmasına rağimen Maskesporlular üçüncü gollerini de kaydettiler. Bu gol, sarı lâcivertlileri daha çok boz- du. Bu bozgunluk10 dakika ka-| dar devam etti. Bundan sonra, Fenerlilerin, Maskespor kalesini bir tazyik çemberi içerisine aldıklarını gö- rüyorum. Hücumlar birbirini ta- kip ediyor ve ortaya çok canlı ve zevikli bir ovun çıkıyordu. Çok geçmeden Küçük Fikret ikinci Fener göolünü de kayidetti. 2 . 3 vaziyete giren — Fenerbahçeliler, hücumlarını sıklaştırdılar. Bu a- rada bir iki gol fırsatı da kaçtı. Hücum hatitının bu beceriksizli- ğinden bikmiş olacak ki, Ömer merkezden attığı topu — sürerek 35 metreden çektiği sıkı bir şüt- le beraberlik golünü —yapmağa Son maçı Galatasaray - Har- biye yaptılar. Sarı kırmızılılar sa. hada şu kadro ile göründüler: Saim, —Adnan, Faruk, Musa, Enver, Halil, Salâhattin, Bülent, Salim, Eşfak, Mehmet Ali. Oyun — karşılıklı hücumlarla başladı. Dakikalar ilerliyor, fa- kat bir türlü temposunu bulamı- yordu. Beraberlik 20 inci daki- kaya kadar devam etti. Nihayet sağdan bir hücumda Salâhattin ilk Galatasaray golünü kaydetti. Oyun bundan sonra Galatasaray baskısı altına girdi ve çok geç- meden Salim ikinci Gal ay L Maziden Canlı Masallar J j Evliya Çelebi, meczupları, budala- ları sayarken bunlara karşı içten ve derin bir saygı beslediğini de söy- Jer. Çelebimizin en çok sevdiği cez- belilerden birisi kırk sene kendi semtlerinde oturan Melâmiler sulta- nı saçlı Unkapanlı Mehmet Efendi- dir. Mehmet Efendinin bukle bukle kıvrılmış siyah ve parlak saçları vardı. Daima yalın ayak, başı kabak gezerdi. Kışı yalnız bir İmroz kebe- sile geçirir ve elinde bir teberle «cüb bemden ve Allahtan başka bir şey yoktur» diyerek dolaşırdı. O: — Ben Geliboluluyum. Derdi. Fa- kat gayet fasih Boşnakça konuşur- du. Sık sık ona kabaniçeli, kopçalı çakşırlı misafirler gelirler ve kendi- sinin akrabası olduklarını söyliyen bu adamların Peçvinin Serm tarafın dan geldikleri Aanlaşılırdı. Kendisi Konyâda Erli Zadeden düstur almış sonra da cezbeye tutularak sokağa düşmüştü. Evliya Çelebi doğduğu za man sol kulağmma ezan okuyan da bu saçlı Efendi idi. Çelebimiz onun birçok fevkalâdeliklerine şahit ol- muştur. Bunlardan bazılarını şöyle anlatır: — Bir gün hakir çocukluğumda Unkapanının. iç yüzündeki kuyum- cu dükkânımızda <Ve ketebna aley- golünü de yaptı. Ve 41 inci da- kikada Salâhattin vasıtasile bir gol daha yapan sarı kırmızılılar devreyi 3 . O galip bitirdiler. İkinci devre baştan nihayete kadar «por meraklılarını tatmin etnriyecek bir şekilde — ve çok renksiz geçti. Bu arada Galatasa- raylılar 2 gol daha kaydettiler. 5 -0 bir vaziyete giren sarı kırmızıhlar tamamen gevşediler. Ve bu gevşeklik 2 göole mal oldu. Maç ta 5 . 2 Galatasarayın gali- muvaffak oldu. biyetile sona erdi. (Başı 1 incide) — le bir Amerikalı veya İnıgiliı' ga- | 4 , LordBeaverhrook'a AitHatıralarım hakkında, tam bir fikir sahibi ol- mak isterim. Daha bir çok müş- küll var. Size anıniya_ bağ- zeteci b g arar, bulur, ahbap olur ve ken- disine davamızı tanıtmağa çalı- şırdım. Düşüncem şu idi: Ecnebi memleketlerine istediğiniz kadar ladım. Gazeteci sıfatile mizi kolay anlayoruz. Dilimi iyi biliyorsunuz. Sözlerinizi kontrol için başka membaa başvunmağa kitap, broşür dağıtm, i diğiniz kadar telgraf çekin, halkı propa. iğ Pi aei zz Kas lüzum gö um. Akşam ye- meğine geliniz bahsimize devam gada kat kendi gazetecisinin kanaate dayanarak hâdise yerinden yaza- cağı yazıları mutlaka doğru diye karşılar, ancak onlara inanır. Bu- nun için ecnebi muhabirlerile sı- g- SARA Y Sinemasında olan etle gi ÖLÜM filmini görünüz. Sinemacılık hayatındaki en büyü beyan ediyor. Yayatın hislerini ve tasvir eden bir filmdir. İlâveten: FOX JURNAL son dünya haberleri Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine LIONELL BARRYMORE AĞACI Baş rolünü oynayan k ve en güzel filmi olduğunu bizzat i ve ölümün büyüklüğünü tasdik kı sıkıya meşgul olmağı memle- ket hesabıma çok faydalı sayıyor.- dum. İngilterenin, hattâ belki dün- yanın en çok satılan gazetesi o- İlan Daily Express gazetesinin sa- hibinin İstanbula geldiğini duyun- ca durur muyum? Loid Corc'un yakın dostu ve akılı hocası oldu- gu, hattâ Türkiye işlerini, ona hu. susi bir rapor vermek üzere, gör- meğe geldiği de söyleniyordu. Derhal Perapalas oteline koştum. Lortla tanışınca her nedense yıldızlarımız barıştı. Lâkmdı ara- sında ebet düşerek profe- « ş BU 4| İ k DKARA ALTIN $ 4 Bugün saat 11 d JACKIE COOPER ve FREDDIE BARTHOLOMEVV tarafından calibi dikkat bir tarzda yaratılan — Filmi gösterilmektedir. Müthiş bir temaşa. Ateş gölü için mücadele, Ateşler arasındaki adam.. Yanan toprağın memleketi. Büyük ve heyecanlı bir mevzu İKİNCİ FİLM: İSMI Kahramalı Türkçe sözü Daima en büyük dramatik macera filmleri gösteren _ TAKSİM Sineması MÜCADELESİ e tenzilâtlı matine sör Shotwell'den bahsettik. Bu profesör, —Amerikada tahsilde iken en kıymetli hocamdı, ara- mazda daha talebelik zamanında kuvvetli bir dostluk kuruldu ve onun Türkiyeyi, benim Amerika.- yı ziyaretlerimde gitgide kuvvet- lendi. Aslen Kanadalı olan bu profesör meğer Toronto Üniver- sinesinde lordun — sınıf arkadaşı ve yakın dostu imiş. Aramızda adeta akrabalık hissi gibi bir şey kuruldu. Oturup konuşmağa dal. dik. Lort, Türk davasma dair sayı- sız sualler soruyordu. Bu davanın esasına, İngilizlerin Mütarekede yaptıkları hatalara, — kaçırdıkları Hostluk f larma, Maltaya, Yu. | Bugün LALE Sineması 2 müstesnâ filmden hazırladığı şahane programlarının en mükemmelini gösterecek 4 1 İNCİ FİLM: Kudretli bir efsane olan RANDOLF SCOTT Yarattığı bir zafer destanı... LDIRIM ALAYI Seanslar: 11 (tenzilâtir) 2,15 - 5,15 ve 8 de Güzelliği dillere destan olan JOAN BENET'in Bir kahramanlık menkibesi olan RKÇE 2 NCİ FİLM: — -PL ÂJ YO lar: 12,45 8 idiş en meşhur Jarında yaşanan büyük aşk eğlence ve zevk romanı, mmda ve en güzel bar- SMALARI » 3,30 2 6,30 ve 9,10 nan macerasının — neticelerine, Müli Misaka, sulh gayelerimize dair verdiğim tafsilât kendisind Akşam yine başbaşa yemek yedik. Sabahın üçüne kadar ko- nuşmağa devam ettik. Lort Bea- verbrook'un avdetinde Loid Cor- ca ne dediğini bilmiyorum. Fa- kat Türkiye hakkında herhal- de pek dostane yazıları çıktı. 1938 gsenesi ikinciteşrininde İngilttereden geçiyordum. Münih macerasının arifesinde idi. İngil- tereyi korkunç bir halde — bul- dum. Alman propagandası adam- akıllı işlemişti. İngilizler bir mil- let halinden çıkmışlardı. Tıpkı Balkan memleketlerinde olduğu gibi bir çoklarının bir ecnebi damigası vardı: Alman taraftarı muhafazakârlar, Rus taraftarı sollar, şaşkınlık içinde bir orta- halli sınıfı... Lort Beaverbrook'un bi satışlı gazeteleri: «Alman, kendi yağımızla kavrulalım, — Avrupa işlerine karışmayalım. Bizim ne- mize lâziım, adalarımızda” kendi keyfimize bakalım...» fikrini mü. dafaa ediyordu. Lordun, o zamanlar Amerika ve Kanadada çok revaçta olan mes'uliyetten kaçınma siyasetine bu kadar şiddetle br pahalıya mal oldu. İstanbuldan gazeteme telgrafla — intibalarımı gönderdikten sonra Filistine git- tim, avdetite Yunanistana —uğra- mak istediğim zaman Türk dostu diye beni içeri sokmadılar. Hal- | buki oralara kadar gittikten son- | ra Atinayı görmeği pek istiyor- dum.» - Atatürkü henüz kaybetmiştik. Kendisinden bahsetti. Ankarayı ziyaret için büyük arzu duyduğu- nu, ilk fırsatta gideceğini söyle- di. Sonra ben söze giriştim: — Lordum, dedim, uyanık ze- kânıza, harika derecesindeki teş- kilât ve çalışma kudretinize bü- yük bir saygım var, fakat gazete. lerinizin tuttuğu - mesleki, — sulh e HES VASAĞ | da, Avrüp VÜ İngilterenin menfaatleri bakımın- dan da hoş göremiyorum. Mak- sadımı açıkça anlatmama müsaa- de eder misiniz? — Siz hâdiselerin akıntısma daha yakın yerlerden geliyorsu- nuz. , İstanbulda — söyledikleriniz doğru çıktı. Fikirlerinizi - dinle- mek isterim. — Almanları anlayamayorsu- nuz, İngiltereyi, Avrupaya ait gmüşterek mes'uliyetlerden kaçın- mağa teşvik etmekle Almanların gemi Aazıya almalarına sebep oluyorsunuz. Bu suretle harbe yol açılmış olüyor. Almanlar :_ıs'eşı'ıdıjnı boş buldukça ileri gide, ir, en (i diğiniz daki- hayret ettim. Kendisine bir mek- kada, istemediğiniz şartlar altın- da harbi k da bulacaksınız. tup yazarak mülâkat talebind bulundum, Kâtibinden ertesi gün cevap aldim, İstanbuldaki mülâ- katımızdanberi on altı sene geç- tiği halde lort beni pek iyi hatır- lıiyor, o gün için bürosunda de- gil, evinde bir görüşme zamanı tayin ediyordu. Tam dakikasında evine git- tim. Derhal farkettim ki İstan- bulda on dört saat başbaşa ko- teklifsiz. meslekdaşı çok merak uyandırdı. Loid Corc - Venizelos . Zaharof işbirliğinin İngiltereyi ne gibi çıkmazlara sü- rüklediğini açıkça anlattım. Lordun eşi ve baldızı kendisi- le beraberdi. Bahsimize yemekte de devam edebilmemiz için lort onlardan izin aldı, yemeği otel- deki daftesinin salonunda yalnız. ca yedik. Yemekiten sonra da sö- ze devam etmemizi istedi, refa- Ka siskidA Gd J tanbulu gez- bulmayacaktım. Sayısız ünifor- malı uşaklardan, hususi kâtipler- den mürekkep kafileler şuna de- lâlet ediyordu ki bir kral gibi debdebe ve tekellüf içinde yaşa- yan, her dakikası sayılı bulunan bir adamın karşısına çıkacaktım. Tatlı alevlerle yanan bir açık şöminenin karşısında iki koltuğa gömüldük. Lort dedi ki: — İstanbuldaki uzun — görüş- i zevkle hatırlarım. Ondan mek üzere çıktılar. Biz saat beşe kadar konuştuk. Ben itib gi sonra Türkiyeye ait hâdiselerin ipucunu hiç kaçırmadım. - Kendi kalemimle yazılar yazdım, gaze- ya ğe mec- burdum. Lort dedi ki: — Yarın sabah hareket ede- ceğim. Türkiye T ha teme Türkiyeye ait inkişafları a- lâka ile takip ettirdim. Yalnız ve Yakınşark Türkiyeye dostluğum bana biraz — Yoksa siz hâlâ —müşterek emniyet sistemine taraflar mısı- nız? — Müşterek emniyet sistemi henüz hakiki bir tecn'ibede'ıl geç. Y HÜMETEÜ 75 Habeş meselesinde daha İngilte- refin ilk teklifinde —mükemmel bir cephe kurulmuştur, fakat İn- giltere bu işe bindenbire arka çe- virmiştir. Zaten İngilterenin ka- him i binnefsi> ayetini o- Kkuyordum. —Kapanti gelip dinlemiş, benim haberim yoktu. Birdenbire bir ses işittim: — Allah! Allah?... © sırada berber dükkânından gü- reşçiler tekyesi şeyhi pehlivan Hal- halli Ali dışarıya fırladı. Bizim dük- kânın önünde Saçlı Efendiyi görün- ce bir nara attı: — Ey dost şahımız Şah Alidir. Yoluna can ve bağırmız kurban olsun Kerbelâ meydanıdır meydanımız!... Sonra saçlı Efendinin yanına so- kularak elini öptü. Saçlr Efendi de onun başını okşiyarak: — Devriş Ali inşallah bu anda murat” ve maksuduna erip Kerbelâ şehitlerinin sevabına nall olursun! Dedi ve elindeki kumkumadan ken- disine birkaç yudum içirdi. Devriş Ali narasma devam ederek tekrar berber dükkânmma gidiyordu Saçlı Efendi dönerek bana: — Evlât! dedi. İşte <«Veketebna» ayetinin yeri geldi, tekrar oku!... Şeyh daha cümlelerini bitirmemi$ti. Devriş Ali soluk soluğa bizim dük- kânın önüne geldi, onu yine berber dükkânından çıkan Hacı Ahmet oğlu Dalbıçak takip ediyordu. Arkasm- dan şahin gibi yetişti; bıçağını Dev- riş Alinin kalbi üstüne yerleştirerek cansız yere serdi. Saçlı Efendi Dev- riş Alinin kulağına eğildi: Saçlı Efendi Ve Evliya Çelebinin Doğumu dun mu, «Nefs için bir nefs öldü- rülmeli» ayetinin sırrına erdin mi? Dedi ve yan sokaklara saparak BÖZ” lerden kayboldu. Babam derhal dışarıya fırladı V” bağırdı: — Bre tutun şu Hacr Ahmet 08" lunu!.. Tutun şu katili!... Halk Kati li tuttular, yeniçeri ağası Hasan SE lifeye teslim ettiler. Az sonra Hâd Ahmet oğlunun katil olduğu del subuta varmıştı. Ağa kapısı zindi” nında öldürülerek cesedi Çardak nünden denize atıldı. İşte Saçlı Ö” de gözlerimizin önünde geçen Şu diseyi vukuundan evvel keşfetmwî' ğ * Bir gün Saçlı dede dördüncü sul tan Murada gitmiş: — Murat Çelebi demiş Unkapanıf daki halanız Sülün Muslr Sultâf üç gün sonra müflis bir hale dü$ü” cek. Biçareye elli kese akçe yal et de borçlarma versin!.. Sultan Murat bu meczubu: — Peki baba Sultan diyerek bW şından savar. Padişahın yanındaâ W lunan devlet uluları Saçlı Efenditi? bu sözlerinden bir şey anlamazlar Hayrete düşerler. Üç gün sonra Muslr Sultanm U” kapanında Haraçcı cami ittisaliridi — ki sarayından müthiş bir yangın ğ tı. Sultan gecelik gömleğile sokâğ” fırlamak Ssuretile canını zor mıştı. Saçlı Efendinin üç gün eV" padişaha haber verdiği şey vaki ©7 müuş, zavallı Süultan müflis bir gelmişti. Evliya Çelebi Saçlı Efendiyi 9W zarken kendi çocukluğunu ve munu da kıvrak ifadesile bize tıir: İ — Hiç riya bilmiyen bu hakir ” liya dünyaya geldiğim zaman Wf hum Sunullâh Efendi evimizde imif Küpe olsun diye kulağıma YM sesle ezan okumuş, ve yedinci ’M Akike denilön merasimde 'de Tei | nımızı Şeyh İsmail kesmiş ve: gö — Bu oğlan İsmail kurbanıdir" yurmuşlar. O gece evimizde Ül' dan ve sulehadan kırk can "M Saçlı Mehmet Efendi de ı:undd': N kucağına almış kulağıma ezan kumaya. hazırlanırken mmuw — Bu oğlanı agâh' edip küU n kim ezan okudu! ? pÖ Orada bulunanlardan üstadıi sam Ahfeş Efendi cevap vermiş" — BSunullah Efendi okudu! — Şimdi Kerbelâ i bul- vam etmiştir. Evvelâ —müşterek emniyet cephesi kurulmalıdır, sonra gönül hoşluğile hakiki bir sulh imza etmek üzere, mümkü se Amerikarın iştirakile, geniş görüşlü bir müzakereye girişilme, lidir. Revizyon olmasın inadını bir tarafa bırakarak makul olan muahede — tadillerini — anlayışla yapmak ve Avrupayı hoşnutluk içinde yaşayabilir, iatikrarlı bir hale koymak lâzımdır. Biz konuşurken, hususi kâtip- lerden biri defalarla girdi, çıktı, her defasınıla ben kalkmağa davrandım, lort bırakmadı. Ko- nuşmağa devam ettik, gazetesi- nin şiddetle tuttuğu tecerrüt si- yasetini müdafaaya kalkışmadı, benim itiraştarımı alâka ile, ta- hammülle dinledi. Sonra bahsi gazetelere çevirdi. Deyli Ekspres matbaasını iyice gezip bazı muharrirlerile konuş- mamı istedi. Bunun için kâtibine emirler verdi. Son zamanlarda Daily Standard gazetesile daha çok meşgul olduğunu anlattı ve Saçlı Efendi: Ka — Biz dahi fena filâh ezanif kuyalım demiş ve hazin bir Na ezanı Muhammediyi okuduktafi Koyt ra b i tebrini yanrma y rak: — Büunu bu oğlana hediye f::; rum. Çok gazada bulunsun — | seccade olsun, zaman !ml”gy’ bir şeyden korkmasın, kumda 0? 4 sın ayağı çöp ;I“:;j'. ayrılmıştır. Bundan sonra N | şa mevlevihanesi şeyhi divan* K dede ağzında çiğnediği bir | j ağzıma koyarak: İ b W — Fukara lokmasile pervi UVV sun. Demiştir.. Yenikapı Mevİ#'' 4 nesi şeyhi Doğani dede bu cağma alıp havaya atarak! # — Bu oğlan hu cihandâ bizim çurmamız olsun! Buyurmuştür. g Kırk yaşıma girmiştim. S;:,;, fendinin hediye ettiği teberi w dum. 1051 tarihinde Leh ”(M tirak ettim. Yağmaya — başlı &"j 'Tebrimi bir kapı halkasına 8€& pif tim. Bu sırada düşmanın !m“w# hücumuna uğradık. Çıplak 38t yarak oradan sıvışmak sureti” yatımı zorla kurtardım. vedi r de Krıma geldik. Fakat ge€t — düz: !_üı_' — Ah Saçlı Etendinin tebi M dim. İkinci sene yine Leh V yf sefer göründü. Süvari olarak şehirlerine girdik. Evvelce m çe / bu gazete ile de arzu etti. Dediklerini yaptım. İki matba- ayı gezmekten ve 'muharrirlerile temas etmekten çok istifade et- tim. Lort Beaverbrook'un İngilte- men ç | şehrine de yolumuz düştü- evvelce yağmaladığım sari , ğ gittim. Hemen kapısına bir "’;k ’ ladım. Tatar askerlik kanun & re muharebe esnasında bir ol yağmalıyacağı evin kapısınâ * G Jamak suretile burasına reye Başvekil muavini olduğ duyunca bütün bunlar hatırıma geldi. Yazmaktan kendimi ala- K | rarsız siyesti, Ak silâh- lanmasına ve dünyanın başına bi üne meydan bırakmıştı — Sizce doğrü yol nedir? — Lozan hariç olmak üzere 1918 harbinden sonra hakiki bir Yeni Başvekil muavini yaşlı- dır, fakat şahsiyet ve enerji sahi. bi, geniş görüşlü, atılgan bir in- sandır. Kendisinden çok bahse- sulh imzalanmamış, husumet de- İ BUGÜN Sinemasında Ben bü konaktan yirmi &5İ Ağırsak, birçok bakır, kalâY tı ve samuür kürkler İj Bir hücrenin kapısına d! yordum, Bu kapıda Saçli tebrini evvelce kaçarken - v * ümeras PESKEPEZ DF Ha FŞ O P ŞK VO Z 5 BLLRE BADT LTSETO LA FIE ŞF Y LK0 DF müşsam öylece buldum. 4 kür ettim. Tebri aldım. İbrahim Hakkı dildiğini duyacağız. ALE, Y. Sizi 2 saat eğlendirecek, güldürecek ip KROBER T MONTGOMERY-ROSALİND RUS5S saracak nefis birfilmde ARANLIK KUYU Bugün saat 11 de tenzilâtir matine merak ve heyecanla KOCAM , Polis Hafiye?

Bu sayıdan diğer sayfalar: