2 Şubat 1941 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VATAN Y 5UN SİYASİ İCMAL S aomumanş Şarka mı, Garba mı ? Yazan: Vahdet GÜLTEKİN y lmanya ne yapacak?» suali zihinleri işgalde de- vam ediyor. Bu suali bugün _b"' riçtekilerin değil, bizzat d ” Almanların da sorduğu muhak- aktır. Hareket etmesi lâzim gek diği anlarda Almanyanın bun- ğ Ç dila arina geklimek Ürere dan evvelki hâdiselerde göşı:“ıı bir grup yatak oda ç ea diği sürat malüm oîîl“g“:ı s;h. Amerikalılar, - Ça « eçl;:eğel:ızı: : te, bugünkü tereddüdü, hiç D K i, düş- z ee İA kararını tatbik için henilîîh'fı'fkan w,l:î;,]teîfiı:vcl;ımunn ıngı terenın ıl'de:l “î"’_““'df"_' ulamadığına delil sayılabilir. — |0 üstah- ğ ziyetlerini, dini 5. |uğramış m ğ mi Mükverin kalya tarafında v GERTE T | Amerikaya | ekidelerini, mes. radığı mığlübiyadîı"mîgnai !ye benzetiş orlar. l K x Şemin Manyanın bir harekete 8' A re, bom- a ; n en aşağı iki aydanberi beklenil- Fğğyîğngm felâ- Yoîlacıgı mlahuâf-_m hat mektedir. Fakat bunu end'?"ıd"le ketü;den çocuk- bit a?k öiT t" bekleyen]," az olduğu ha î Harı olsun kur- Li v“"a Na da- mihvere bel bağlamış kalabalı |tarmayı Ameri- u ç :hhu.ıname a: bir kütle ve bilhassa İtalya .9aı- kalılara — düşen Ba Wbdî'c bırsızlıkla gözlüyor. I—lal:bukl Ğ İ insani bir vazife L lg' AŞCYULGUK talyayı mağlübiyete sürükleyen | YAR DL P elirier .it amiller Almanyayı da ded“getir- | yorlar, Bu suret- | — — hüt evrakı İngil- reket edemiyecek bir hale Tiştir. Bugün, Almanyanın bir hlodY:: kete geçeceği mevzuu bahso' bA ğu takdirde «şarka mı. ıîaor. mı?» sualleri de ortaya © 'ı'_v“t_ Herr Hitler, 30 kânunusani nu'” kunda bu istikameti kati bir şe kilde göstermedi. Torpılle'rmııî Amerikayı da !îhd'iıı edeîıllğc:ı- ğini söylerken, «İngilteren r kanlara bel bağladığını, l::ğ:knl. ngiltere nereye el atarsa v yanın orada onun karşısına Çıl cağınıs işaret ediyordu. Yi iş bir harp Almanyanın geniş | p hareketine ek — isteyeceği üçüncü bir İtalya yolu ile.A_ff'lk man devlet reisinin hatırlatacak bir kelime mermniş olması da ?pheyı fa toplayabilir. Zira, ;:ııa hareket plânlarını oılılımak_ ve nazarları başka tarafa çevirt mek eski usulüdür. ; Diğer taraftan, Aknmyı n- giltereyi istilâ teşebbüsünü tec- rübe etmiş ve muvaffak olamı- yacağını görmüştür. Binaenaleyh ikinci bir lqdiıum fıqdı çık- mıyacağını pekâlâ 'bı.l.qynı'_. Bal- kanların çiğnenmesi güç bir top- rak olduğu da ı'klır_ııny_ıdn'ıml mî- lâmudur. Bunun için, eğer İngi'- | tereye karşı bnç_ka ıopm:klşrda bir mücadeleye girişmek — istiyorsa, bu mevzuu sarfet- bu ta- Am,,.d.. kendilerine oe tahsis edi len şatoda «muhacir sefirler» den le İngiltereye ya ç pılabilecek — yardım meselesine de, siyasi kanaati ne olursa olsun hiç bir Amerikalı, hiç bir suretle itiraz edemiyor. Her işte olduğu gibi bu «çocuk ları kurtanma» meselesinde de A- merikalılar «teşkilât» tan işe baş- lamışlar ve merkezi Nevyork'da olmak üzere «ÂAvrupa çoc! lnr_ı- na bakma komitesi» nımı_nda !:fır teşekkül vücude getirmişlerdir. Telefonla, telgrafla, mektupla ve |tereye gönderiliyor. Çocuklarını Amerikaya göndermek isteyen İngiliz aileleri de bu Amerikalı talipler arasında çocuklarına harp müddetince &ana ve baba» seçi- |yorlar, Bu işte en son sözü söyle- |mek ve hükmü vermek salâhiye- ti İngiltteredeki Amerikan konso- loslarına verilmiştir. Fakat engellerin en büyüğü ve en mühimi çocukları Aıneri'kaynl nakledecek kâfi derecede vnpuri bul dır. İngilttere, daha uhtelif suretlerle bu komitey ;:pıl:n mıü r Amerikada Avrupa çocuklarını bakmağı üs- tüne almak istiyen 6,000,000 dan fazla çocuksuz aile bulundu- ğu anlaşılmıştır. Yakın vakte ka- dar bu komiteye günde 500 den fazla müracaat yapılmakta idi. Fakat, bir, iki veya daha faz- la çocuğa bakmak arzusu ile ko- miteye müracaat etmek kâfi de- gildir. Harp devam ettiği müd- detçe bu çocuklara en iyi bir şe- kilde bakmağı taahhüt etmek ve bu taahhüd için kefalet vermek |lâzımdır. Bunun-için: banka- #nektubu, vergi — dairesinden mahsus bir usul.) iktidar maliyi ispat eden resmi vesika, aile te- isi bir yerde memur ise çalıştığı müessese ve daireden de ayrıca diğer bir vesika ibraz etimek şart- tır. İş bu kadarla da bitmiyor. geçen temmuüz ayında muhacir çocuk nakliyatını bir müddet te- hir edeceğini bildirmiştir. Buna da sebep çocuk dolusu yolcu va- | purlarını himaye etmek için harp gemisi ayrılamamasıdır. Şundan undan 400 Balına Balığı Denizde Balıkçıları Bekliyor Harp balinalara yaradı. Balrkıçıla- rın şerrinden kurtuldular. Denizler- de mekik atmaya başladılar. Balina aylanamaması yüzünden birçok ba- yanlar rujdan (dudağa sürülen kır- mızı boya) mahrum kaldılar. Fakat merak etmesinler. Ele geçen 400 bulinslarn ihtiyaçların Üwu — fazla Azimli Türk Gençleri İçin Canlı Bir Örnek General Nuri, On Sene Evvel Bir Parasız, Bir Tek Tezgâhla İşa Başlamıştır. Bugün Fabrikalarında 400 Tezgâh, 500 Işçi Vardır Fabrika Kendi Yaptığı Tezgâhlarda Tabanca İmalâtına Girişiyor ruj yupmlacak. Bakınız bu balinalar nasıl tuto,du. ı Danimarkalı bir balıkçı ı:r:ıııı..ı Groenland sahillerinde yaptıkları bit keşiften dönerken bir petrol gemisi etrafında buzlar arasında 40 balina- um yüzdüğünü görmüşlerdir. Petrol gemisi, bir mayine çarpıp batmış. Denize dökülen nelftler, ya- kında bulunan 400 balinayı bayılta- rak öldürmüş. Buzlar da don lurmuş. Balıkçılar, bunları nakle başlamışlar. Otomatik G-rajlar Benzin yoksuzluğu bisiklete olan rağbeti arttırdı. Pariste ve diğer Iş- gal altında bulunan yerlerde zengin ve fakir herkes bisiklet kullanıyor. Fakat, bunun bir mahzuru var: Geceleri muhafaza etmek... Akıllınm biri buna bir çare bul- muş: Otomatik garaj... Bu garajda bekçi falan yok. Her istiyen, duvardaki küçük bir kutuya | 50 santim atıyor. Küçük bir anah- tar düşüyor. Bisikleti, duvara bağlı bir zincire bağlıyor, kilkdini de bu Ta kilitliyor, ı da ce- bine atıyor. Bisikletin sahibi, makinesini almak istedi mi, kilidi açıyor, fakat anah- tarı kilitten çıkaramıyor. Olduğu gibi brrakmak mecburiyetinde kalı- yor. Bu otomatik garaj çok rağbet görmüş ve birçok — yerlerde şubeler açılmıştır. Karga Yenir mi? Neden yenmesin! Muhasara altın- da yerlerde kargaya varın- | | - Amerikanın İngiltereye yardı- mi, bu çocuk muhacereti mese- lesinden başlamıştır, denebilir. |Acaba bu eminimini İngiliz se- firlerir Amerika hissiyatını ve ef- | kârı umumiyesini İngiltere lehine | İk k' ve | ge k W susunda büyük bir rol oynama- mışlar mıdır? D İngiltterede, Amerikaya nakle- | idilmeği bekliyen böyle piliyor. Nakliye imkânı bulunur da bunlar da nakledilebilirse her gün artan Amerikadaki «İngilte- reye yardım etmek» cereyanının daha çok büyük nisbetler alma- si ihtimali ve imkânı vardır. | içi ih bunun için İtalya yolunu teıc e:mui kendisi için daha ı::;n- ittir. Çünkü, hiç olmazsa, be_r geçireceği bopraklar dost bir memlekettir. ve ltally—anl;r *kcut: dilerine yandıma gelen bu m Cefîk askerlere silâhla mukabele etmiyeceklerdir. . Fakat Almanyanın Sistiyada İtalyadan, Tünusta Fransadan üsler alarak Afrikya ayak Aatıp Akdenizi ikiye nyın'nalş Plımn- da da geç kaldığını gomıynlı;ıuı.ı Zira İngiliz Yakın Şark .ordu iı—,. nın Kahiredeki karargâhı Afri kada hergün bir İtalyan AĞ Braya, — Pençi Hüğüne gö: ve tasdik nin düştüğünü haber veriyor. : E;’:Loâ::: muıî,fli'l. ve arsası ettirmeğe de ihliyaç W“[- GEREMASEMEN N liraya bir ev. Hele, mevki- Şöyle, — günün birinde, — elleri- fuu&i yok. Bütün Ankara- ni arkaya, bağlıyarak pes per- Bee Ç y deden olmak şartile bir de . Elim Bir Kayıp öre İn- Teessürle öğrendiğimize göre hisarlar Umum Müdürlüğü nakllys; Şubesi müdürü Bedi Büktaş, bir kal Sektesi neticesinde vefat etmiştir. Bedi Büktaş, esbak Maliye mazırı Ve âyan relsi Rifat Menemencioğlü- nun damadı, Hariciye umumi kâtibi Numan Menemencioğlu ile Anadolu Aljansı umum müdürü Muvaffak Mi İA leri 'd'_ Askerlikten yetişerek geçen dün- Ya harbinde memlekete mühim hiz- Metlerde bulunmuş, daha sonra as- kerlikten istifa ederek intisap ettiği nhisar idaresinde muntazam mesai- Si, iktidarı ve dürüstlüğü ile kendisi- Mişti. ANKARA HAYATINDAN — Krokiler — Otuz Liraya Bir Ev Tercümanın Cevabı: “ Şey, Çevrilecek Filmin Stüdyo Binaları... ,, hâkim bir tepe. Çarşısı, pazarı, îr’:o*büs durağı burnunun ıdıb bî. Yapılan ev ve apartman u;ılnüım deli on binlerle lira ıle çi z ve yalnız arsasının bir u-ıeıt_reı a bazı yerlerde elli, ık:m: ::: rü tenen böyle bir memleke m'z et mele yevmiyeıil.e bemdtier ıo a bir ev temin . ;:::, bir bakışta, peıl:n'de!ık—lî alacağı bir iş gibi gelmiyor. kat, söylediğim, yüzde yüz doğ- rudur. Bakın anlatayım: Hani Ankaranın kalesi vardır. ları haricinde meşhur bir de bir takım ma- halleler ve bu mahallelerd;:: beyaz badanalı, cana yakın, lerin ya- nacık evler va“i';.g:ıîılıı ortaya bu mi T j Merhuma Mevlâdan - rahmet diler, î:ğ:u;nw rlu bir macera netice ederdide ailesine samlmi taziy sindedir. — —— 0 . | taklkül- Tzi sunarız. Vâkıâ, himmetürrical. tar * R cibal diye bir söz l'îılt r” ricalin Merhümun cenazesi bugün Saatl Li D üler ve maha eîf_irılımnm 18 de Taksimde Firuzağada Beledi | yi n elile değil, ev Yenin Beyoğlu hastahanesinden kal dırdarak Edirnekapısındaki allesi makberesine defi r, BÜYT öğme babayiğit tarafından Ve" îilcînniyecek bir dereceyi bulmasi yüzünden ortaya ı;ıkımıştıtr.l B İçersinde küçük memurlar ) ufak esnaflar oturan —bv:ı. evleıl'. ıtı u mamile ahşap Ve h D Tarih Fakültesinin Çayı kü ı“lnıbul Üniversitesi Tarih ç üktesi talebeleri dün Parkotel sö- ;_nlannda bir çay tertip etmişler- ir, Çayda şehrimizin tan / miş si- m—.ı.a"- Üniversite dekan ve pro- *Sörleri hazır bulunmuşlardır. .."— faaliyet neticesinde ve yalnız bir içinde yapılıverir. tekSâ:lîîn?:âıflndıki bu u'ıılıl: kimsenin malı olmadığı gibi, evi ş ıracak zat da arsayı satın ı"- için tapuya g'ıtmcğg ve pa m:::ıleçğıî ı:ıîcbur değildir. Y"ıı?.r.ı- :mığı evin plânını İmar müdür- İşte, bu kalenin sur | şarkı mırıldanmağa cevaz vardır - tıpış tıpiş yokuşu tinrmanmak, ma- halle aralarında dolaşmak ve boş bir arsayı göze kestirmek mesele- | yi halleder. Bu iş oldu mu, doğ- ru amele kahvelerinin yolu tutu- lur. Orada şahadetnamesiz ama, işinin ehli, pişkin bir hayli çarık- (li mimar vardır. Kaç odalı ev yap itumık isteniyorsa onlara anlatı- hr. Ortaya hesaplar konur, vur aşağı, tut yukarı, bir de bakılır ki, en kabadayı bir kâşane totuz 'Hraya mal olacaktır. Pazarlıkta mutabık kalmır, ka- |lınmaz, doğru keresteciye gidilir. Hava kararmadan evvel, bir ev 'içîn ne İâzımsa, çivi, kereste ve |taş, boş arsanın ortasına yığılır. Havanın kararmağa başlama- sile beraber, arsanın ortasına di- kilmiş olan direğin —ucundaki lüks lâmbası yakılır, keserler işler, ameleler çalışır, şafak atmağa baş ladığı zaman bir de görürsünüz ki, evin damı örtülmüş ve kapı- 81 yerine takılmıştır. Ondan son- rya, sana, gel-keyfim gel, Size, kimsenin ağzmı açıp, gözünüzün üstünde kaşınız var demeğe kim- senin hakkı kalmaz. Çünkü, Be- lediye talimatnamesine nazaran, bir gece içersinde yapılan ve da- mı örtülmüş, kapisi takılmış bu- lunan bir evi yıkmağa, İ!lç bit ko- daha « (Amerikaya 8,000,000 küçük sefir vardır, de- | YOTMUŞ. cıya kadar yenildiğini dedelnrlmlz-'w den işitmişizdir. Fransa, bugün yiyecek — sıkıntısı | içinde bulunuyor. Ehli hayvanlar, ta- vuk, ördek, hindi ve kaz gibi kümes hayvanları Almanyanım — yolunu tu- tunca Fransızlar karga yemiye baş- lamışlar. Paris ve Liyon tavukçu dükkânlarında çifti 95 - 100 kuruşa satılıyormuş. - Çok da rağbet görü- Piyer Mil Öldü Meşhur romancı Piyer Mil Pariste ölmüştür. Piyer Mil, 1861 de, Choisy-le-Rio- da doğmuştur. İlk evvel müstemlekât nezaretinde kâtip idi. Sonra gazeteciliğe atıldı. Parisin Temps, Paris-Soir, gibi bü- yük ve okuyucusu çok gazetelerinde makaleler, hikâyeler yazdı. | vardır. Türkiyeden Bir gün öoturuürken açık gözlülüğüm tuttu. Kendi kendime de- dim ki: — Gideyim Enver Paşanım kardeşi General Nuriyi bulayım. — Trablus Garp harbine iştirak etmiştir, Umu- mi harp zamanında da gizlice Trab- lusa çıkarak teşkilât yapmıştır. Trab Tus işinin günün meselesi olduğu bir sırada elbette meraklı şeyler söyliye- bilir. Kalktım, Nuri (Paşa) nın fabrika- sına gittim, Beni bir odaya aldılar, Her tarafta nümuneler, resimler, imalâta ait türlü türlü parçalar var- dı. Biraz sonra tam bir işçi kıyafe- tile General Nuri karşıma çıktı. Ko- Ş başl Derhal l ki otuz sene evvelki Trablus Garp ha- tıraları kendisi için uzak mazıde gö- mülmüş bir şeydir. Zihni tamamile bugünle ve yarımla meşguldür. Gen, Nüri 1911 de eski İzmir Va- lisi B. Rahmi ile beraber Trablus Garba gitmiştir. B. Rahmi orada bir müddet mebusan meclisinin mümes- sili sıfatile bulunmuştur, Gen. Nuri asker sıfatile kalmış, Umum! harp zamanında Miısıra karşı sefer hazır- lenirken de bir Yunan balıkçı gemi- sile Trablus Garp sahiline gizlice çı- karak Misir garp hudüdünda iç teş- kilât yapmıştır. Sonra da Kafkas ta- rafında kumandan olarak bulunmuş- tur. Bana şunları anlattı: — Kafkastan ayrılırken askerlik- Yazan: M. F. ZAL yüz kadar tezgâhımız vardır. Dört, beş yüz amele çalıştırıyoruz. Fabri- kalardan biri demir eşya fabrikası adını taşıyor. | Bütün bunlardan övünme youlJ bahsetmiyorum. Gazeteye adımı yaz- | manıza da taraftar değilim. Mnksa—* dım kendi: değil, gayri şahsi su- | ten istifamı verdim. in is- tikbalini sanayide görüyordum. Ken- dimi bu sahaya vakfetmeğe karar verdim. On yedi senedir uğraşıyorum. lh top ti ve tabi lara merak ettim. Tapalara namlu emniyetini arttrracak tadiller yaptım Vücude getirdiğim tabanca tipinde de emniyet bakrmından tekemmlüller aldığım — ihtira patentelerinin yekünu yirmidir. Ec- nebi memleketlerden de patentelerim yardır, İptidaları benim gibi sanayi saha- sında alayir olan birinin iddialarını ciddiye almadılar. Fakat yese düş- miyerek uğraşmağa devam ettim, Bu fabrikada bir tek torna tezgâhı ile başladım. Bugün iki fabrikada dört rette Türk sanayi kabiliyetinden bah setmektir. Buraya çırak diye aldığı- mız görgüsüz çocukların az zaman- da ne kadar olgun ve faydalı bir ha- le geldiğine hayret edersiniz, Usta başılarımızdan bir çoğu dün- kü çıraklarımızdır. Ben buna hayret etmedim. Çünkü bunu tabil bir şey diye zaten bekli- yordum. Türkler, sanat kabiliyetinin hiç bir sahasında hiç bir miletten ge ri kalmazlar. Dün san'atte en büyük kabiliyetler gösteren Türklerin bu- günkü çocukları da ayni seviyeye var mak için ancak ortaya çıkardıkları eserlerin rağbet görebilmesini bek- lerler.» General Nuri, fabrikasındaki çalışma odasında Gen. Nuri, eski Türklerin sanat kabiliyetine ait iddlalarına delil diya - ortaya Üç yüz sene evvel yapılmıi; birkaç ok çıkardı: — Bunun şekline bakınız, dedi, hiç — bir Avrupa müzesinde bu vasıflarda bir ok göremezsiniz. K Bugün tayyarelerde ve en ileri mermi imalâtında kullanılan aero di- namik prensipleri üç yüz sene evvel- ki Türk oklarında tamamile tatbik sahası bi ştur. Ortası kal Hava mukavemetini azaltmak ve * menzili arttırmak için iki uca doğ- — TU tedrici surette incelmektedir. El- le sartlan tele bakınız. Makine İle — yapılmış kadar muntazamdır. — * 4 Okun Üzerine imzasıni atmış olan — okçu, tam bir sevgi ve zevkle çalış- mıştır. Bütün teferruatta itina var dır. Ağaç o kadar iyi Küruütulmuş- tur ki üç yüz sene içinde şekilde en küçük bir değişiklik olmamıştır. Eis- kiden bir s#anat mektebimizde he ca olan bir Fransız mütehassısı şimdi benim yanımdadır. Bu Türk oklarımı görünce hayran kalmıştır.» —— Acemi bir göz bile, hele bu ita- hatten sonra, bir sanat eseri karşı- — şında derhal far L g Gen. Nuri, sözüne devam etti; — Bu okları yapan Türklerin ço7 cukları, dünyada hiç #—nseden tek- Doktor Diyor ki : KAR YAĞARKEN şimdi tam | şüphe yoktur ki bu hal gayritabii nd- Elliye yakın Tomanı vardır. Bir| Kar yağıyor. Çünkü çoğu Çevr Piyer ÇA Mil, seyahati çoök severdi. Hemen hemen bütün dünyayı dolaşmıştır. Vefatı gazetecilik âlemi için büyük tübirile soğukların şiddetini anlat- mıkhudlk.ledqlılhwhl'lllhu_ olsalardı (Kara kış) dolunurdu. Çünkü her şeyin bir za- manı ve bir mevsimi var: Yağmu- run da, karm da, soğuk ve sıcağın bir ziyadır. sıcak ve güneşli gitmiş Karm yağışı, herhalde, yağmurun daha * Gökleri kaplıyân kesif bul: hasıl ettiği HİKÂYE BİR ÇİFT GÖZ Enis yatağından doğruldu, sıcak- tan yarı açık bıraktığı pençereye doğru baktı. İki tane iri göz odayı tarassut ediyordu. İliklerine kadar ürperdi. Biri muhakkak onun parası- nı çalmağa gelmişti. Fakat o, bir se- neden beri yaz tatilini göçirmek için biriktirdiği parayı hırsıza mı kap- tıracaktı. Yalnız ya hırsız zorba çı- kar da onu öldürürse!... Enis tekrar ürperdi. O anda aklı- na plâjda yüzen gençler, arkadaşları bronz rengindeki sevgilisi geldi. Onu bir daha görmiyecek mi idi. Hırsız öldürmese de parasını çalsa onu tek- Tar görmesine yine imkân yoktu, Çünkü parasız kalırsa onun gitti- ği yerlere gidemiyecek. Ona hediye- ler alamıyacak, gezmeğe götüremi- yecekti. Demek artık cök sevdiği mehtap gezintilerine bile veda edecekti. Ah nereden pencereyi açık bırak- mıştı!.. Neden şeytana uyup da o ge- ce eve gelmişti. Şimdi arkadaşları mehtapta akordiyonun ahengine uya- evler hakkında şöyle bir muha- vere geçtiğini anlattıları, Seyyah, kalenin etrafını saran bü acaip mahalleyi, parmağının ucile tercümana göstermiş ve: — Bunlar, ne, demiş, İşin doğrüsunu nefsine yedire- mi'yen tercümancık da bir yalan — Şey, demiş. Eski Ankaraya ait bir film çevriliyor da, bu iş Jun hakkı yoktur. Marifet, bir | kwirrvermiş: gece içersinde bu işi başarabil- mddgi!- ç S | Hf Y İ R g bir İngiliz seyyahı arasında, bu |dır. stüdyo binaları- ŞEVKET rak şarkı söylüyorlar, eğleniyorlardı. Ne yapsa da bu hırsızdan kurtul- saydı!., Yanında ne silâh, ne de ken- dini müdafaa edecek her hangi bir şey yoktu. Vâkiâ çok kuvvetli idi. Fakat ya hırsızda bir bıçak varsa, karanlık bir hava içinde, durmadan, dökülen sinsi bir yağmurun, İnsanın içine büyük bir gam ve hüzün ver- mesine mukabil, âdeta aydımlık his- sini veren bir havada, gökten, lâpa lâpa, düşen kar tanelerinin sağa so- la uçuşması daha çok zevklidir. O- nun içindir ki sıcak bir odanın pen- ceresinden bu manzarayı seyreden şairler arasında, kar tanelerini beyaz kelebeklere — benzetenler bile olmuş- tur. Halk arasında bir telâkki vardır: (Kar yağınca hastalık azalır) derler. H bu Bıçağın altma yattığını gibi oldu. Hırsız içeri girince ona paralarını teslim etmeğe karar verdi. Yok!.. Bunu yapamazdı. Çünkü er- tesi gün yine Şehremininin Uzun Hasan Mahallesinin Uzun Yusuf 80- kağına dönecek, her sabah işine gi- dip gelecekti. Uzun senelerden beri biriktirmiş olduğu paraları bu hırsı- za çaldırmak için mi saklamıştı? İçine kaynar suların döküldüğünü hissetti. Ne çare ki hayatını kurtar- mak için paraları vermek lüzrmdı. Para hayatından kıymetli değildi Tekrar pencereye baktı. Gözler san ki daha çok büyümtüşlerdi. Titreye titreye yatağından kalktı. Gözlerin dehşetini üzerinde taşıyor- muş gibi sarsak sarsak yürüdü. Yas- tığının altından paraları çıkardı. Pencereye doğru Nlerledi. Ay ne de güzel parlıyordu. Artık bu güzel akşamlara elveda demek lcap ediyordu. Yürürken ayağına bir iye tar az çok, hak vermek icap eder. Kar- sız geçen kış günlerinin sabah, ak- şam şiddetli değişiklikter gösteren ru tabetli havası, insan vücudüne pek ziyade dokunur. Her vücud bu sü- ratli tahavvüllere, kolay kolay, üy- gunlük gösteremez ve çabucak has- talanır. Halbuki kar yağmıya başla- dığı zaman, artık hava iyice soğu- muş ve süratli değişiklikler ortadan kall peyda Şi Böyle sabit bir hal alan havadan ise, velevki soğuk bile olsa, insanların nik iyet baltı geri değil- < dir. Kendimizi bu sahada hor görmek ' en büyük hastalıktır,» Gen. Nuri, tam bir idealisttir. Kurduğu işlerde otuz kadar eski si- lâh arkadaşına, yüzlerce Türk genci- ne faaliyet İmkânı vermiştir. Kendi — de bunların arasında sabahtan akşa- — ma kadar bir işçi olarak çalışır. Fıh; rikalarındaki otuz türlü imalât saye — sinde temin ettiği kâr, tamamile fab- N rikanın büyümesine sarfedilir. Mese- lâ en son olarak Türkiyede tabanca —| imali için lâzım gelen tezgâhlar doğ- rudan doğruya bu fabrikada yapıl mıştır. F'abrika bir aya kadar ken- di yaptığı tezgüâhlarda Nuri tipi tas bancaları seri surette imale başlıya- cak ve ilk hamlede günde elli taban- ca çıkaracaktır. t Bir tek tezgâhtan başiryarak dört yüz tezgâhlık iki fabrika kuran ide- — nlist adamm, ayda kendi için aı'rlıi— tiği para yüz lirayı geçmez. Çünkü Gen. Nüri zevkini, fabrikanm büyü- — de, fazla adam çal da bü lur, Sâyi sayesinde temin edebileceği parayı maddi zevk ve alâyiş için " kullanmağı prenefbine uygun bul- maz, Bugün başlıca iki yeni fikri var- — dır, Birincisi, tuğla ve kiremit yap- — mak için seri halinde ucuz makine- ler çıkarmak... Bu kısım sanaytin memleketin her tarafında — inkişafı sayesinde hem binlerce teşebbüs sa- — hibinin ve işçinin geçineceğine, hem — de meskenlerin inşa tarzının iyileşe- — ceğine kanidir. 4 Meselâ Erzincandaki evlerin damı — toprak değil, kiremit olsaydı tahri- * batın bu kadar büyük olmityacı söylüyor. y İkinci Yikir, Türk çiftçiliğini eski vücutçe pek ziyade olma- ları imkânı yoktur. Herkes, soğuğu görünce elbisesini, paltosunu ona göre dye'r. vücudünü muhafaza eder. Ba suretle, hava şartları süratle değişen, aldatıcı gün- lere nazaran hastalıklar daha ziyade azalmış olur. Bundan başka, karlı ve soğuk hava içindeki mikrop- kıldı. Sandalyeyi doğrültürken bir- denbire aklıma geldi. Onu bütün kuy- vetile pençereye fırlattı, evvelâ gece. nin sessizliğini bozan bir gürültü, bu nu müteakip de tiz bir ses duyuldu. — Miyavvvv.... Mithat PERİN ların azaldığını ve soğuk — tesirile Mikropların, ölmeseler bile, üreme- lerinin düşü yüksek seviyeye çı- karmaktır, Bu maksatla her taraf- tan toprak nütlmuneleri toplanmıştır. — Fabrikanım bir tecrübe lâboratuvarı eski çiniler Üüzerine teikiklere devam — etmektedir. Gen. Nurinin fabrikasma büsbütün başka bir maksatla gitmiştim. Fa- — kat eli boş dönmedim. Türk kabili- yetine Iman eden bir azim sahibi 'Türkün bir parasız ne gibi bir eser yaratabildiğini gördüm. z olursak, kışın, karlı havaların sıhha- te daha faydalı olduğunu kabul et- mek M , Dr, Nuri Ergene Gen. Nuri kendisinden — bahsedil. — mesini | iyor, fak-' — eserinden; — azimli Türk gen n carlı bir örnek diye bahsaetr ir T gazeteci — gsıfatile çok tabii | izife sayıyo: —

Bu sayıdan diğer sayfalar: