— 29.11 - 940 OA Ku Yazan: N İLLÂ KUK Salime, Mihrünnisaya Tepdil Gezmek Dersi Veriyor —ü Cihangir, öğle zamanı harem İhçesinde Mihrünnisa ile balur Rinca sordu: — Sevgilim, bunu nasıl bil. *Ü Yoksa ilk zannettiğim gibi a bir Peri kızı olmiyasın, — Tam bildin, ben bir Peri f'—yıq;. İstediğim kalıp ve kı; girerim. n 5 Azan kuzum, şindiki ha l değiştirme. O kadar güzel- Ha ki hiçbir şey senden daha gü- Şlamaz. Cihangir güzel karısına sarıldı. | Günden güne, saatten saate ar- Ha bir hasretle öptü. “iî gece de Cihangir, doymak ez sevda baş dönmeleri için- 4 Keçen saatlerden sonra derin uykuya daldı. Mihrünnisa ya- (ASa kalktı. Kıyafetini değiştirdi. $ bir hoca kıyafetile şehri w'.luyı gıktı. Silime kendi kendine güldü: — Gidi yaramaz seni... Bu öleti hangimizin daha iyi bildiği- sana göstereyim de bak... Sölime, münevi kızının vekit tıt tepdil gezdiğini ve Bürhan Kçtlın hırsızlığını da o sırada keş- ::.İıni farketmişti. Eskiden ken- | hin de zevki geceleri tepdil Hözmekti. Kübilde ilk kocası Bay- M Hanıhanan ile beraber ya- 'ken etraf ve civarda kavga, x:ı eksik olmuyordu. Salime, kıyafetile ortalığa çıkar, Blkalara karıpırdı. Akber Şah | İt evlendikten sonra tepdil gez- Bek için hiç erkek kıyafetine gir- Mi Tepdil gezmek isteyince Höhli bir Türkmen kızı kiyafeti- lercih ediyordu. Fakat kıyafet yek sanatının tam bir us- Mihrünnisaya — bir dera “tmeyi aklına koymuştu, f Puyanmıştı. Mihrünnisa tebessüm ederek cevap verdi: — Salime unne, senin küçük torunun burada yaşıyor. Kızım Laridiyi burada gizliyerum, Sen bana dememiş mi idin? Saray, küçük kızları büyütecek yer de- ğildir, diye... Eskiden aldırmı- yordum. Laridi dört sene saray- Kimse de aldırmıyor- dikten sonra herkes düşman kı sildi. Etrafta dalkavukluk eden adamlar, kendisine içki ve afyon |içirip külâh kapan fettan oyuncu | kızlar, kocamın temiz bir ha geçirmesini affedemediler, bunu benden bildiler. Şimdi kıtım on iki yaşına vardı. Benden öç al- mak için bir fenalık etmelerinden korkuyorum. Onun için buraya kaçırdım ve sakladım. Laridi babasına çok düşkün- dü. Senelerce onun için ağlamıştı. Saraya wınmamıştı. Günün birin- de annesi kendisini bu eve kaçı rınca — şikâyet etmedi. - Yanında | Salimenin halası Gülbeden kadı- | na ölünceye kadar kalfalık eden | am vardı. Mihrünnisa da her gün kızını görmiye geliyordu. Salime içeri girip evi, bahçeyi ve kızı görünce: — Aferin, Mihrünnisa, dedi. Kızanızı buraya kaçırdığına çok iyi etmişsin. Laridi annesile beraber Sali- meyi görünce çok sevindi. İkiei ni de bir türlü bırakmak istemi- yordu. Mihrünnisa Salimeye dedi ki: — Artık geri gitmeliyim. Ci- hangiri afsunladım. Fakat afsun bir saate kadar açılacak. Beni mutlaka yanında görmelidir. — Nasil afsun bu? Bir şey mi gece, Mihrünnisa genç hoca İetinde — sarayın kapısından S dışarı fırladıktan ve nöbet- * parolayı verip geçtikten son- Tızraklı süvari alayının yüzba- iyafetinde yaşlıca bir zabit ğk dolaşıyor, evlerin pencere- e- dükkânların kepenklerine ıık:n:rııiu. Yaşlı zabiş de hep _rkııı.,eı genç hoca nehrin ke- .q——'ıdu. küçük bir evin önünde hadu. Sağa, sola baktı. Mızrak- M *vari zabiti atını hızlandırarak ,':' bu dakikada arkasından ye- Riz bi Dur, seni tevkif ediyorum, n Bağırdı. haiğEte hoca, şaşınp kaldı. Az eçi aundan düşecekti, Söyliye- Yuıı söz bulamıyordu, Aşlı zabit istihza ild güldü: — Daha atının üstünde dura- Monun da gizli kapaklı işler mun kalkışıyorsun. yüz ,bu ses Mihrünnisaya Bbtncı gelmiyordu. Fakat ki * Ne istiyordu? dötlime kendi tabil sesile gül- çç Seni gidi tilki yavrusu, ih- I" tilkiyi aldatacağını sandın he .;':lune.ı.. kıyafet değiştirmek m kadar mükemmeldi ki Yrünnisa kulaklarına inanamı: *"ı Tecrübeli kadım sözüne aa ettiz ,q Kızım, bu kadar güzel bir Si Eece vakti yalnız sokaklarda Y dolaştırmıya hakkın yok. q—ı sabah odama gel d YO gezmek — sanatını K ÇÇAH, Salime aüne, beni öy- 'orkuttun ki.., S Söyle bakayım, Nnıumyoı: heşlime, genç ve güzel bir şah ef olduğu zamanlar pek çok * rl" tek başına atla dolaşmış- akat iflet ve namusu daima Ynödan üstün tutmuştu. —Mih- İsanın da ayni histe olduğu- :hud.ı- için şüphe etmek aklı- Relmiyordu. Fakat — merakı sana to- bu evde içirdin? | — Hayır, çok tuhaf birşey... Biz birbirimizi o kadar seviyoruz ki uyurken, uyanırken ruhlarımız konuşuyor. Birimizin dediğine di. ğ farkında olmadan itaat Cihangir uykuda iken: «Sen şu kadar zaat gözünü açma- dan suyuyacaksıns diyince o ka- dar uyuyacağına hiç şüphem ol« muyor. Mihrünnisa — kızını, kucakladı, öptü. Salime beraberce saraya dönmiye razı olmadı: | — Ben kalacağım. — Laridiye öğretmek istediklerim var. Ak- ber Şah gittikten sonra benim bu dünyada işim kalmadı. Onun ya- nıma yakında çağrılacağımı his- sediyorum. Bari torunuma öğret- mek istediklerimi vakit geçmeden öğreteyim. (Arkası var) | Buyünkü Program & Program, 8,08 Hafif program (PL), 815 Ajans haberleri, 8,80 Mü- *Zik programının devamı (PlL), 8,15 Ev kı » Yermek Listesi. 12,30 Program, 12,83 Saz taksimle Tİ Ve 98z Semaileri, 12,30 Ajana haber deri, 19,05 Şarkılar, 13.20 Karışık program (PlL), 18 Program, 1803 Müzik, 18,30 Pasıl heyeti, 19,30 Ajana ha- berleri, 19,45 Geçit halinde şarkı va taksimler 20,15 Radyo güzetesi, 20,45 Temsll, 21,30 Konuşma, 2145 Radyo Paalon orkestrası, 2230 Ajana haber- İleri, 2245 Radyo salon örkestrası Programırın devemi, 28 Cazbant (P 24,25 Kapanış, Yeni Neşriyat Satobrimi biyatın — Muasır Pransız ede- iyük simalarının birer bi- rer hayatlarını ve et vevlerimize, tanıtacak olan büyük e- serin birinci eildi olan (Şato Briyan) çıkmıştır. Selis bir ifade ile doçent Cevdet Perin tarafımdan frangızca- dan tercüme edilmiştir. Teknik Öğretim — Maarif Vekâ- leti tarafından hazırlanan bu fayda- Pi mecmuanın NK sayıst intişar etmiş- İtir. Bütün münevverlerimize tavsiye deriz. ŞEHİR TİYATRO #FEBAŞINDA DRAM KISMI BU AKŞAM Baat 2030 da TYARIMI ARASINDA CAROL LOMBAR KAY FRANCİ YAK GARY GRANT SU TEMSİLLERİ Ş — İSTİKLAL CADDESİNDE KOMEDİ KISMI BU AKŞAM Sant 20,30 da W şı ei D S KALB SIZILAR ( Fransızca Sözlü ) Pek Yakırda SÜUMER Sinemasında Kulağımıza Çarpanlar BİTARAF | Memleketlerde | 'söylenen birlâtife | Harp sıkıntılı bir. şey insanlar ara sıra bünü İâtife yapmak ihtiyaomı duyüy | Gecenlerde Avrupadan gelen bir ar- kadaş, bitaraf memleketlerde şu 14- tifenin kulaktan kulağa frseli ı nr söylemiştir 939 senesinde yahudi olmak ber- bat bir şeydi. 1940 senesinde Wran- s1z, 1941 Beneeinde Alman olmak battır. 1042 senesinde evli bat bir şay olacaktır. Çönkü barp sı kantılarından sonre dünya gok neşeli ve Safalı bir h g vacaktır. Evli adanmılar ise bunu an- | cak karşıdan seyredebileceklerdir. — | | Muharebeler Nakadar Sürüyor ? 1646, Mektika - Birleşik Amarika 18 ay. 1854, Kırım muharebesi: 2 sene. 1860, Veraset müuharebesi: 5 sene, 1870, Fransız - Alman muharel 6 ay. olduğu içi ak harebosi: & ay. 1889, Transval müharebesi: 2 sane, € ay. 1904, Rut- Japön müharebesi: 18 ay. 1912, Birtncl Balkan muharebesi 5 ay Bafta. | 1 gün. 1084, Habeş muharebesi: 7 a 1086, İspanya dahili harbi: 2 se- na 8 ay. | Çin * Japon müharebesi: (3 #ene 3 aydanberi devam ediyor) 1989, Sövyet * Fin harbi 4 ay. Hitlerin Viyanadaki en hold Haniş bir hakkâti. J göndermişti.» Gidirt gicirt.. Gücirt gicirt! Bu mürzotori 808 dsima sükün için- de inler, yargün göğüslerinden —ta- gaa bir hıçkarığı andırındı. İhtiyar lerdi. Orta yaşa yakla; Hasan da ekseriya kuyuya inip ka- ŞT duydüğüm çocüklük — teceselis ve olurdum. Çok defa çalışmalarına da yardım ederdim. Kuyunun ağfına ku- rulmüş, muvakkat bir çatı Üzerinde Gdönen çıkrığın hazin sesile, onların yüzünde belirea mağmum çlzgilerin *|millet dünya ticaretine sahiptir. | » (ederek memleketini refah içinde | ADO nada fukaraya mahsus bir evde beraberce bir oda tutmuşlardı. Haniş hatıralarında diyor «Bir gün Hitleri müşterek odamızda don göm- lekle buldum. Yegâne elbisesini temizletmiye — ettiği için llk evvel bu yüzden ya- hüdilere kin bağlamıştır. ZAFER mütefekkiri diyor hâkim olan bir Dünya ticaret ya e sahip olan dü ktir. - Dünya servetine malik bir millete de bütün dünya hürmet ve inki- yat eders, Cihanşümul nüfuz sa- hibi olmak istiyen milletler umu- mi siyası amet verirken mutlak suretle donanmasına kiy- met vermek mecburiyetinde kal- miştir. Tarihin her sayfasını tet- kik ederken bu hakikate tesadüf etmemek kabil değildir. Fenike- Sömürge edinmek — istiyen her milletin kuvvetli bir donanaması olmalıdır. İşte bugünkü İngiltere - Alman mücadelesi esömürge> meselesi- ilân edip durdukları nokta Sö- 1014, Cihan harbi: & sene 9 ay, Mmürgedir. Maksat deniz aşırı kı |rında mahpus kaldi. Ve talarda yaşama ihtiyacını meb- zul bir surette toplayıp ana va t getirmek, ana vatanı saade- te kavuşturmaktır, Geçen Cihan harbinden evvel diğer büyük — devletler gibi Al- |kendi sahillerinin karakolunu te- ve arzusu ak: manların da Afrikada, Asyada 'min edebilecek bir deniz ku' RESİMLE — Fyiğen DENWİZLERDE ! YAZAN ESKi BAHRİYE /ZMUSTEŞARI | LN SE : TES ve diğer yerlerde muhtelif sömür- geleri, © kaynakları vardı ve -Al manya bu kaynaklardan İstifade yaşatıyordu. Bununla iktifa etmi> yerek gittikçe yükselmekte olan ihtirası ile İngiliz imparatorluğu- nu yıkmak emeline kapıldı. «Al- manyanın — istikbali — denizlerde- dir> düşüncesini ileriye süren Al- man imparatoru ikinci Vilhelm. İngilir donanmasile rekabet ed. bilecek kuvvetli bir donanma ih: İzarına muvaffak oldu ve bunun İneticesi olarak Britanya impara- 1854, Çin « Japon muharebosi: 8 ay, |İiler, Kartacalılar, Hollandalılar | torluğunu yıkmak için vesileler 1808, lapanya, Birleyik Amerika mu- | bunun dünkü bariz misalleridir. |aramıya başladı. | Cihan harbi başladığı zamı |Almı s1 dünya donal | asında İngiltereden son- | ra gelen deniz kuvveti idi. Fakat İngiliz, Fransız, Amerika ittif. 1017 İkinci Balkan müharebesi; 6 dit Almanların hayat sahası diye / kının tahakkuku — karşısında Al- | |man donanması Alman liman! liş y İruz ki harpten sonra İngilizlere teslim edildi. Almanyanın tükenmez ihtira- sının Öönüne geçmek için Versay anlaşması ile Bya ancak Ku g di O0 ye rebsi vardı. Hitler ondah ders almıştı. Kendisli ©* ve düki) diye iyi dostu Rein- 1909 da Viya- İl Vikter Adler OLMUŞ H 1910 senesinde Viyanada Yahu- Viyanada Sesyalistlertn reki Dr., KiL Hiltler — Sosyalistlerden mefret LF HiTLER'in Hayatı (Hakiki wlahat- yüdediyor. üimde Bir Şahadı Ç a bi resmiz FKRAÂAYEL'ER KUYUCU rakia tahmine çalışırdık. — Patlryan rının birden meydana — çikıvermesi Jnca acı İnkisarı hayal ve Ümitsizlik Gdevresi tokrar başlardı... Kuyu oabeş metreye İndiği halde İsudan eser yoktu. Gittikçe dar görü- kuyucu ile iki oğlu beraber çalışıyor | davranılır, hiçbir arzumu reddetmez- | endişeli çizgilerin derinleşip çoğulma- lardı. On sekiz yaşlarında olan küçük | Jerdi. Bık sık kuyuya inmek istediki Aslan daha enerjik ve afacan bir dağ | Memnuniyetle bu isteğimi yerina ge çocuğu idi. Henüz tecrübesizliğinden | Ürirlerdi. Çıkan taş ve topraktarın | coşkün denizi içerininde kendilerin - dolayı, babasile dışarda çıkrik çevirir | Sihtine, rütubet derecesine bakarak | den geçercesine büyük bir. heyecan gan büyük oğtu | YYYA Yaklaşıp yaklaşmadıklarını me- | ve telâşla çıkırığı çevirirlerdi. - Üst bundandı. İşte mühtelif endişe ve hayallerin Üste yığılan ip halkalarının çoğuldı- zardı. Ben, bu heyecanlı hayata kar- | Ber dinamitin sesi belki bir su dama- | gımı gördükçe yüzlerindeki gerginlik yumuşar, kara bantlarını yenmekten alâkasile onlarla yakından —Meşgul / ümidini parlatır, fakat netice anlaşı- | mütevellit bir memnuniyot duyarlar- Hasanı tamamile dışarı alınca caki bir hasırı kuyunun ağzına kapatır- lardı. Artık her üçünün de taş yı- gınları üzerine bir oturuşları vardı birleşmani nedense bende bir acımak Ten karanlık kaya Oyuğu — dibinde, / ki, zaferden dönen kuluramanları an- hlasi uyandırmıştı. Bunu — farketmiş| Basanın gölgesini güçlükle farkede- | dızırlardı. Derhal yüzlerine tatlı bir olacaklar ki, bana karşı pek Jötufkâr | biliyorduk. Kuyu derinleştikçe çoğa- ' renk gelirdi. Gizlemiye Çulıştıkları Jan metreler zavallıların yüzlerinde- ki çizgileri de derinleştiriyordu. Bü- hassa dinamitleri ateşledikten sonru Hasant dışarı çıkarmak için —daha hızlı davranmak, gittikçe uzayan teh likeli yalculuğundan biran evvel kur- tırmak icabediyordu. Belki de bunu düşünenek, güzleri önüne birçok acr İihtimaller seriliyordu; tebessüm koyu bulutlardan kurtulan bir günaş kadar parlak ve sıcaktı. Zaferlerini alkışiryan dinamit gürle- melerin! de işilince keyiflerine püyan olmazdı! Böylece devam edip giden günlerin |birindeydi. Sabah erkenden Bet ka- İyalarla boğuşmak işine tekrar koyul- Yüzlerindeki muşlardı. Öğleye kadar üç — dinamit Hitlerin Viyanada yapıp arkadaşı Hasiş vasıtasile düşmanlığile meşhur — Dr. sotüğı renkli resimlerden biri.. Bu resimleri tut- ç Kari Lucgerin adında bir. beledi- — türabildikleri fiyata satıyorlardı. Resimlerin boyan- mıaş fotoğraf oldağunu iddin edenler de vardır. — e - v Münihteki Kral sarayının Hitler tarafmdan yapı- vardı. Viyana Güzel Sanatlar Akademisine iki defa girmiye teşebhüs etmiş, muvaffak olamamıştır. EDİR tinin bulundurulmasını kabul etti. Avrupanın sükün içinde yaşama- için bu bir zaruret idi. Cihan harbi — bittikten — sonra Avrupa sulh ve süküna kavuştu- &u zaman Avrupa şu manzarayı arzetmekte idi. Yalnız kara ve deniz inzibatın: temin edecek ka- dar bir kuvvete ve bir donanma- bir Almanya, ihti- içinde çırpınan bir Rusya, personal bakımından kıy- metsiz ve yorgun bir İtalya, kuv- vetli bir kara ordusuna sahip bir P yıpranmamış — küvvetli 'Tansa, bir donanmaya malik muzaffer bir İngiltere, Ahtirasın milletlerde uyandır- diğı huzuürsuzluklar — dostlar ara- yavaş yavaş n sında da rekabet lirmiye başladı. Zahiren dostluk bağları ile birbirlerine bağlı gö- rtünen bu iki kuvvetli hükümet | gizli gizli yekdiğerinin kuvevtine karşı kareketlere geçmiye başla- dılar. Fransa dostu İngilterenin emel olarak, İngilti (Devamı: Sa. 4, Sül 4 te) ye Hitlerin mimari eserlere — merakı yuvası hazırlanabilmişti. Onları ateş ledikten sonra rahat bir öğle yemedi yiyecekler, biraz da istirahat edecek İlerdi. Bu arada kuyunun da dumanı temizlenmiş bulunacaktı. Bütün malzeme dışart verildikter. sanra Hasanı almak üzere fıçi tokrar aŞAğI gönderldi. Kuyunun — karanlıe #ını yırtan öç alevin parlamasile çık Tık çevrilmiye başlandı. Henüz ya-| Tıiya kadar çekilmemişti ki, acı - bir gatırtı işitikik. İpler gerisin geri bo- şalryordu. İhtiyar babaları taşlar üze rine bitkin bir halde serilmiş avaz a- vaz bağırıyordu. Azlan da elinde kı- Tılan parçayı fırlatarak kalan kisim- dan tutmiya çalışıyordu. Facta bir- den bütün dehşetile gözümde canlı dı. Ben de gayri ihtiyari bağırı imdat diye sağa sola koşmıya başla. dim. Derhal keadime gelerek ihi rın buraktığı sapı yakaladım. — Aslen da diğer taraftar tutmuştu. Herhal- de dibine varmış olacaktı ki, biz çık- rığı taptetmiye muvaffak olmuştuk. 'Tekrar büyük bir istical ve dikkatle gevirmiye başladık. Hasanı dışarı çı- karıp basırı kuyunun ağzına kapı tırkan dinamitler gürledi. Bir dahza | istical bir hayatı kurtarmıştı. &. İŞMEN | A K ğğ GÜNDEN —. GÜNE Meyva ve Balık Yazan: ÜÇ YILDIZ rkadaşım: — Vatan'dakâ «Ne yiyelim?» ankelimi muntazaman — okuyorum dedi, doktorlarımız hep bir ağızdan: «Meyva - ve balık> - diyorlar. Yalnız her derde deva olduğu anlaşılan bu iki muddeşi manav ile balıkçının elinden nasıl kur- tarmalı?.. Mühtercen - üstatların karanlık bıraktıkları taraf bu... Gülerek: Bunu önlara sora- cak değiliz tabü, dedim. Yanlış — anlaşılmasın. Meyva ile balığın pahalılıkların- dan şikâyet edecek değilim. «Ağacında iki kuruşa olan el- ma neden manavda kırk - ikğ yahut elli iki kuruşadır? Balı« &n bir ksamı denize döküldüğü halde geri kalan kısmı neden ateş pahasına satılır?» Bunların felsefedeki Allah, ruh, hakikat, hayır ve şer bahisleri gibi mü- ebboden cevapsız kalacak sus aller olduğunu ve derin hikmets lerine kimsenin akıl erdiremiye- ceğini biliyorum... Meyva ve balık niçin pahahdır? Çünkü pahalıdır. Mademki doktorlar mütlaka yiyeceksiniz diyorlar. İlâcın niçin pahalı — olduğunu sormadığımız gibi bunu da sor- miyacağız; paramız olduğu za- man alacağız, olmadığı zamam bir şeymizi satacağız yahut borg baddiği — Meyvanın ve balığın taze- cesini ve iyicesini manavın ve balıkçının elinden nasıl kurta- racağız? — İstedikleri parayı vermiye razı olduktan sonra... Arkadaş yine sözümü kestiz — İstedikleri parayı verdiğin zaman manav ile balıkçı yine b ni aldatacaklardır. Daha fazl sinı verirsen daha fazla yanar- sın. Çünkü senin aptalca oldu- ğuna hükmederler, Hakikat şu ki bu iki sımıf esnafta ticaret ahlâkı daha teessüx etmemiştir. Müşteri onların gözünde alabil- diğine soymak ve yolmak mü- bah olan bir av hayvanı, sanki iri cinsten bir mahlüktur. Bir tae vuk size ağzında bir inci getir- #€ inciyi aldıktan sonra onu da öteki tavuklar gibi kesip yeme- mek elinizde midir? Manav veya Balıkçıya gedik- li müşteri olmak, umduğundan fazla menfaat göstermek boş- tur. Cafil dakikanızı buldu mu sizi yere vurmamasına — imkân yoktur. Bir kilo elma, yarım ki- lo barbunya almak için neba- tat ve hayvanat ilimlerini bir profesörden fazla bilmiye mec-« bursunuz. Hoş onların erbap olanları " profesöre de külühinı tera giydirir y Sünün piya- sasını bileceksiniz... Alacağınız malı tane tane muayene ederek külâha koyacaksınız... Değer mi? Rica ederim. Ha- kikaten doktorların dedikleri gi- bi hayat eksiri de olsalar değer mi? Sonra sinirleriniz son dere ce sağlam olacak... Çünkü bu iki samıf osnaf derhal tecavüze geçmiye hazırdırlar. Karşısında» ki adamın nevine ve içlimai va- ziyetine göre ufak alaydan bü- yük hakarete kadar her çeşit marifet dağarcıklarında daima hazır bulunur. — Nihayet utanıp sıkılmamak da galiba, diploma- gibi, bu iki mesleğin da icap- larındadır. Yarım dakika evvel sermayesi elli kuruş — olduğuna yemin ettikleri bir malı yarım dakika sonra size faraza kırka bırakırlar ve yüzlerinde bir zetn Te kizartı görünmez, Ben eyabu arkadaş! Kese kâ- dıdınin allını çürük şeftalilerle doldurmuşsun. Doğru mu bu?a diye şikâyet eden — sulhperver bir müşteriye sakallı bir mana- vın hayvani bir çehre ile <gözü- nü açaydın da koydurmayay- din> diye çıkıştığını kulağımla işittim. Bakkallar bir dereceye kadar düzelmişlerdir. İnsan on- larla jnsaf ve edep dairesinde alışveriş edebiliyor. Ne diyelim Allah ötekileri de »lah eder in- Senelik Gaylk Saylık — Aylık 1400 750 400 150 kuruş memleketler: Senelik Gaylk — Saylık — Aylık g700 M0 800 Kr. yoktur MAĞĞA AĞA KIT LN e