Y 4 cihan Tarihin En Büyük Aşk Romanı LA Ki el h p İ Yazan: NİLLÂ KUK Yirmi Üç Yıllık Aşk Rüyası Gerçekleşmişti qnm seni, ömrümün yarısına Üğüt bekliyecek derecede sev- ba, Hiç kimse yerini almadı. Da- *enin düşüncenle çıldırdım. di de bana iftira ediyorsun. İ benden alan adamı öldürt- Ülinü sanıyorun. Ali Kulunun : Aldığını duüydüktan — sonra b.khulııvyıcüum. Fakat kah. e öldürtmek hatırımdan ge- çdi. İkimizden biri fazla idi. bi karşıya vuruşacaktık, Ya o ı_îlduucdııı ya ben onu... v Yapmak üzere kendisini sa- W davet ettim. Kutbüddin ha- B lmiş, benim hiç günahım yok. _—:m— çiçekleri, siz benim aş- gabitlerisiniz. Mihrünnisa- & hakikati d . Bir vakitler | H e Cihangir, yirmi Üç sene evvel “vlmb.g.ı Keşmir garkımını söye İiye başladı: _'._&wı.uu. benim üzüntülerim İi Einesine ateş oluun, benim Havüzün suları — üzerisde bir €t beliri senin için günlük diye t ediyor ve 23 sene evvel: 'eti kızının gülüşile gülüyor- Küçücük kızm konca halin- g.dünıîud.i. açılmış, ayın on benzemişti. Cihangir döndü, Mihrünnisa ralaştı. Mermer basamak- Üzerinde, tHpkı yirmi üç sene Ütkki yerinde duruyordu. Tıp- çh:lmıuki gibi Peri kızının atıldı ve tekrar sımsıkı kollarının WaDır. hayali değildi. Mihrün: & kolları arasında bulunuyor- Ngir, sevçilisinin yeniden usile Nai kaybolacağını sandı ve bir | şarkıyı için üzüldü. Fakat Mih- t'-ı kaçmıyordu. Kendini tam q:::ıxyul. kolları arasına bi- Cangir sördu: q Rüya görmüyorum, sensin mi) qeın de rüya görmüyorum, Ma değil mi? N brünnisa, Cihangirin kendi- he iniz sanarak İotüs çiçekleri- .,'.'Ğv!ed;kıeıini duymuştu. Doğ- Haa örlediğine ve Ali Kulunun YAt Kutbüddinin bir hatâsı len öldürüldüğüne artık Blraj kalmamıştı. Sonra Cihan. :_R;y gözleri, ilk ve son sev- Ç Seyh Babanın gözleriydi. ki ları gelen erkekçe koku, Küi larının lezzeti hiç değişme- İ*.i'"ıili. yirmi üç senelik bir —h'dk: sonra ilk - tanıştıkları a ĞS tamamile - terkedilmiş bir İ Barabesi vardı. Yıkık kafes M Arkasında casusluk edecek iğ Eöini — birbirinden — ayırmak * uyanacaklar» diye düşün- e. Kutbüddin, ne Haşmet " hattâ ne de Salime ikı daki aşkın şiddetini uşlardı. Kimse kav: . Cihangir hayatının ilk Mihrünnisa için duy- Kız da hayalının- bütün Ve arzularını ona hasret- ikisi bu aşkın rüyası Ve LLL z £ içinde yirmi üç sene geçirmişler: di. Bu uzun ve tatlı rüya gerçek- |legince saadetlerine hudut olmua- mişti. Cihangir, Mihrünnisanın yeşil gözlerine bakıyor, yüzünü © güzel saçların içine gömüyor: du. Yirmi üç sene evveiki sihirli gül kokusu... Ruhu, yirmi üç se- nelik bir fasıladan sonra bu ko- kuyu alınca çıldıracak gibi oldu. Onun da, kızın da gözlerinden #aadet yaşları akıyordu. Mibrünnisa itiraf etti: — Ben sana varmak isteme. |dim. Çünkü Cihangir Şahın artık Şeyh Baba olmadığını sanıyor- |dum. Bana öyle geliyordu ki Ci> |hangir Şahın karısı olursam Şeyh Babaya sadakatsizlik edeceğim. Şimdi anlıyorum ki sen değişme- mişsin. Hâlâ benim Şeyh Babam- sın. Cihangir sevgilisinin ayakları- na kapandı. Ayağını, eteğini tü, peçesini, kollarını, göz yüşla- yını, dudüaklarını öptü. Bu dudak. lar artık 11. 12 yaşında bir kızın değil, bütün güzelliği ile açılmış bir genç kadının dudaklarıydı Buradan hayat fışkırıyordu. Ci hangir bu hayat kaynağından içti içti: — Sevgilim, dedi, benim her fenalığımı mazur gör. Ben bu du- dakların sarhoşluğunu unutamı- yordum. Deli oluyordum. Şarap içtim, esrar içtim, çünkü me yap- tığımı bilmiyordum. — Hasretinin acısını unutamıyordum. Ay, harabe halindeki metrük Fatbüri şehrini — aydınlatıyordu. Gece kuşları tatlı tatlı civildiyor.- du. Bu arada bir âhenk yükseldi. Keşmirli hanende güya emir al- mış gibi, kendi kendine Fatbura gelmiş, —yirm; üç sene — evvelki gençlik aşkının mânâsını kavra- mış, tam orada Keşmir şarkısını söylemiye başlamıştı. İki genç bu duyunca vahşi hale gel- miş Jotüs ve gül fidanları arasına yıkıldılar. Nefesleri, — dudakları, kalbleri, varlıkları bir oldu... (Arkası var) ————————— BULMACA & w m a n a n a n meyva - inlik - Bir - Erkek değil Soldun Sağa: 2 — Bir Yatdlacak yer Tadına bakan - (idi) nin yarı» — Abide - İçki jle yenir 10 « | Bir kız ismi. |DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ Noldan sağu: 1 — İş, nasihat 2 — Aşiret, Hali 3 — Şira, matem 4 — İkamet, Mama & — Zaman & — Ze- hep, Âh T7 — Soluk adam, All 8 — Akan, Raca 9 — Köl, Emayye 10 — İman, Tek 11 — Arg aşağır 1 — Aşır, Sakin 2 — Işık, lokum 3 — Şiraz, Lala 4 — Ramaszan, Ne 5 — Ne, Emek 6 — At, Taharet 7 — Nedamet 8 — Tham, Bacak © — Hata, May 10 — Alim, Yer 11 Ti YARIN AKŞAM SAAT 8 DE MEL E K Sinemasında Şahane Dir aşkın.. Şahane Filmi ALTANAT KURBANLARI bir imparatortağu İdare - edea TAÇLI BAŞLAR arasında ENTRİKALAR » İHTİRASLI ve İBRETLİ mevsimin en mühteşem Framsmz filmi BAŞ ROLERNE: DVİGE FEUİLLERE-JOHN LODG. Bügün sast 11 — 1,80 — 8.80 — 5,80 ve 8 de BALALAYKA YATAN ——— Normal Muhakeme Usulleri Buna İmkân Veremiyor. Askeri Mahkemeler Derde Çare Bulacaktır Cürmümeşhut Yaptırmak İçin Suçluya İşaretli Para Veren Anadoludan eşya almak için İstanbula gelen bir vatandaş çif- te faturalı bir ihtikâr işi karşısın- da kalır. Kendi kendine der ki: — Bu rmalı bu fiyata da alsam daha fazlasına satar, kâr ederim. Fakat böyle kötü bir yola gitmi- yeceğim. Hükümetle işberaberli- ği yapı b Mercüni arar, bulur, şikâyetini bildirir. Bir cürmü meşhut tertip olunur. Üç yüz elli liralık paraya işaretler konur, Muhtekir yal nır. Adamcağız, vatandaşlık zifesini yaptığına memnun, adli makama der ki: — Eh şimdi benim üç yüz elli liramı verin. — Nasil olur? cevabını verir- ler. Bu işaretli para suçun delille- rindendir. Muhakemenin sonuna kadar bizde kalacak. Titiz vatandaş uğraşır, durur. herkes kendine hak verir, fakat parasını geri vermenin kanuni yolu bulunamaz. Adamcağız da Sirkeci otellerinde parasız kalır. sıkıntı çeker. Avdet için yol pa- rası bulamaz. Memleketteki dük- kânı da kapalı kalır. Bu vakayı haber alınca muh- tekirleri ele vermek istiyen va- tandaşların ne gibi müşkülâta uğ- myabileceğini, buna karşı ne gibi tedbirler alınması lâzımgeldiğini araştırmak — ihtiyacını duyduk. Zaten bazı okuyucularımız da muhtekirlere karşı şikâyetin nasıl rapılması - İlicimgeleceğini soru- yorlardı. Bir arkadaşımızı bu işleri araş- tırmıya memur ettik. Getirdiği Fevkal edilmek üzere 26 nisanda yete geçen milli korunma kanu- nunun bülün hedef ve gayesi va- sahasına konduğu halde büyi ve aklabalık bir şehir olan İstan- n adamların sayısı parmaklı yılacak kadar azdır. Çünkü çok kimseler henüz hangi madde. lerdeki fazla Fiyat talebinin kür olduğunu bilmedikleri gibi gikâyet mercilerini de adamakıllı öğrenmemişlerdir. Milli korunma kanunu bütün gıda maddelerinde ve diğer za- ruri Ahtiyaç oşyasında fazla ve fahiş fiyatla satışları ihtikâr say- maktadır. Zaruri ihtiyaç eşyi €insan hayatının günlük seyrile alâkası olans maddeleri içine almaktadır. İhtikâr nereye haber verilir? mektupla veyahut şifahen her za- man dört makama yapılal 1 — Müddeiumumilik, 2 — Mıntaka Ticaret Müdür- lüğü, n 3 — Emniyet Müdürlüğü ve bütün mıntaka komiserlikleri. 4 — Narha tâbi olan bütün dürlüğü. n | Ticaret Müdürlüğü — şikâyeti | alır almaz teşkilâtının müsaadeni | nisbetinde kendi memurlarını ve kontrolörlerini göndererek şikâ- yet edilenin evrakını tetkik etti- İhtikâr ihbarları pulsuz bir | | riyot ve müspet delilli hazır- lattıktan sonra dosyayı Fiyat mi rakabe komisyonuna veriyo: te ihtikâr görülüree suçlu » değimumiliğe sevkolunuyor. Eğer - şikâyetler Müddeiumu- miliğe yapılırsa şikâyetçinin ih- barı evvelâ Emniyet müdürlüğü- me, sonra yine fiyat mürakabe komisyonuna gönderilir. Emni- yet müdürlüğü ve teşkilâtına ya- pılan ihbarların — neticeleri de mutlaka mürakabe — komisyonu- nun kararından geçmek İlizımdır. | İhtikâr cürmü meşhutları çok |kere Ticaret müdürlüğünün ma- Kümatile ve kendi —memurlarile |ve bazan da emniyet memurları- nn iştirakile yapılmaktadır. “Müuhtekirler niçin yakalanamıyor? | Uzun zamandanberi bu. işle meşgul olan salâhiyetli bir zat bu suale cevap verirken şunları söy- lemiştir: — Müracaatler tam müânasile ve şümulile yapılamıyor. Sebep ve ümilleri göyle hulâsa edilebi- lir: Bazı vatandaşlar tedarik et mek ihtiyacı ve tazyiki karşısında kaldıkları malları ne bahasına olursa olsun alıyorlar, işlerini gö- Tüyorlar. Bir Vatandaşın Başına Neler Geldi ? yarlar. Fakat minareyi çalanlar kılıfını hazırlamış bulunuyorlar. Dun fiyatlı bir fatura hazırlıyor- Jar. Bu süretle suçun İlk subu delillerini ortadan — kaldıriyor- lar, Fiyat murakabe komisyonu ve hele mahkemeler maddi ve müspet kuvvetli deliller olmadık- ça mahkümiyet cihetine gideme- dikleri için ihtiktr hakkında ka- naat edinseler bile maznun hak- kında ceza tertip edemiyorlar: Yeni bir kanun lâzım Ben Bunu bilhassa ceza usulü muhakemelerinin bu husustaki noksanlığında buluyorum. Bu ka. nunda tadiller yapmak lâzımdır. Alelâde cürümlerdeki sübut se- bepleri bu gibi suçlarda aran- mamalıdır. Halkı şikâyet etmekten vazge- çiren birşey daha vardır. Onu da tebarüz ettirmek lazımdır. — İhti- kâr suçunu ibhar eden bir vatan- daş parasile mal alırken cürmü meşbut yaptırılıyor. Cürmü meş- hudu — yapan id. paralarının num; sonra suçlunun mağazasına gidi yör, Parayı verirken yakalanıy Bu vatandaş hem vazifesini yapı- yor. Hem de parasını veyahut satın aldığı malı muhakeme ne- ticesine kadar alamıyor. Bunu görenler ihbardan ve şikâyetten çekiniyorlar. Bu işte farklı bi sanlü mühakeme kabul edilm Hdir. Mahkeme mürakabe kemils- yonunun fikrini aldıktan sonra kanaatile hükmünü verebilmeli- dir. Muayyen — bir hadde kadar bu hükümler temyize de tâbi ol- mamalıdır. 'Tecrübeli bir hâkim de kısaca n söylemiştir: id- bulda bu kanunun cezalandırdı- | mer ERİR TİYATROSU TEPEBAŞINDA K Ders Almağa İhtiyaçları Var mıdır ? - Si B BSon senelerde rahalarımızda — hâ- Kanaate Göre Hüküm Veren|ösncer eksik olmuyor. “Hakemteri- mizin yaptıkları hatalar, otoritesiz. lik bu hâdiselerin çıkmasına sebep |oluyor. Daha Pazar günü, gördüğümüz hakemler arasında öyle hatalar ya- panlar oldü ki; mukadderatır bu arkadaşların eline bırakmış klüplerin © Klüpleri sahada temsil eden ço- cukların bu hareketleri neden yap- tıklarını, bu hâdiselerin neden çık- tığını anlamak için bunlar kâfi bi- rer Gelildi. Moselâ Galutasaray - Kasımpaşa maçında daha Ük dakikalarda Ka- armpaşa mühacimi herkesir görebi- deceği bir şekilde topu elile önüne in- dirdi. Ve bir şütle de kaleye soktu. Hakem derhal ortayı gösterdi. Sarı kırmızıllar çok haklı olarak bu bâ- & Yentbole itiraz etüiler. Ve ba- em DU defa affedilmez ikinci bir |hataya düştü. Vaziyeti yan hake- mine sardu. © da hentbol dedi. Fa- k&t kararında yine 1ssrar etti. Ma- demki, kararında israr edecekti ne için yan hakeminden #ondu ? W Düşününüz Gaelatazaraylılar mağ- 1üp vaziyette Sahadan ayrılmış olan lardı ne olacaktı? Veyalut mağlü- biyet yoluna doğru gitselerdi. âsap gerginleşip bir hüdite çızamaz mıy- di? Bir sabah refikimizde bundan bir kaç gün evvel İstanbul futhol ağan Tağının birincikânun ayı içinde İz - tanbula gelecek Macar b ile beraber bir de ecnebi hakem gelirt- mok tasavvuru karşmındu, hakem- lerimizin cenebi hakemlerden — deri almıya ihtiyaçları olmadığı — yolun- da B.F. imzastle bir yazı çiktı. Bu imza sahibi arkadaşla bundan evvel bir gazetede berader çalışı - yorduk. Bir maç ki; çok ainirli idi. — Rezalet azizım, bu adanıların eline nasr düdük veriyorlar; bir köz döğüşüdür. gidiyor. “Ba iş kökünden halledilmezse Türk futbolünün kur- tulmasına İmkân yoktur. Dedi. Ve halırımda kaldığına göre ha- kem işlerimiz üzerinde de bir yazı yazdı. Hakemlerimizin ecnebi hakemler den ders almıya ihtiyner olup olma- drğtını hâdiseler gösteriyor. Futbol ajanlığının bu çok yerin- de tasavvurunu takdirle karşılarken bu arkadaşımızın dört ay evvelki dü İşüncelerile bugünkü düşünceleri ara mımdaki tezada da işaret etmek is- tedik. Kemâl ONAN oktor Diyor ki Ufak Tefek Yaralar —t— Der Üüzerindeki ufak fefok yara- lardan vücude zirip müdafaa hatları- ma boş bulan mikroplar, kan, lenfâ ve sinir yollarile bedene — yayılabilirler. Kan yollarile bedene yayıldıkları za- man kan zehirlenmesi dedikleri (sep- tisemi) hali husulo gelir ki, bu husta- dığın, kendisini yapan mikroba göre, hususi bir ehemmiyet ve — tehlikesi İvardır. Birçok mikroplar kan zehir- lenmenl yapabilirler ve banlar vücut- |ta dotaşırken kalb, damarlar, akelker | dalak, beyin... gibi mühim Azada otu- rarak türlü türlü hastalık ve iltihap- dara sebep ölabilirler. Deri üzerinde- yaralar ezik ve derin olurlarsa dı- garıdan tozlu, topraklı ve gübreli yer lerden girecek mikroplar içinde hava- Siz yaşıyan ve (Spor) dedikleri mu- kavemetli yumurtalar yapan mikrop ların faaliyetinden de korkulur. Bun- far arasında (Tetanoz) basilinin ve tefek yaraların vücutte ne ehemmi- yetli ârızalara ve ne tehlikoli hasta- hıklara sebep olabileceğini görüyorsa- muz. Bereket vorsin ki, - baştan de söy lediğimiz gibi - vücüde ait tabil ve Biyolojik müdafaa tertipleri — dalma İuyanık ve faal bir hakle bulunur ve bedenimizi, devamlı şekilde, mikrep- darın hücumundan koruyup kurtarır- dar, Fakat ne olursa olsun bedesin mükavemet hali her saman bir ola- (mıyacağından, her ihtimale karşı ih- tiyatlı bulanmak için, deri üzerinde açılan ufak tefok yaraları ehemmi- İyetsiz görmemeti, hemen hâsıl olduk darı anda onlara tentürdiot gibi kuv- vetli mikrep öldürücü lâçlar sürmeli ve temlz bir pansümanla yaraları ka |patmayı ihmal etmermnelidir. | Sadece bu basit tedbir. sayesinde birçek tehlikeli hastalıkların, kolay- DRAM KI S MA kangren âmillerinin büyük rolü var- |lıkla, önlenip bertaraf edilmesi müm- Bu akşam asat 20,30 da rasında, dir. Hülâsa, deri üzerinde açılan - ufak kün olacağını, hiçbir zaman, wet - manmak JAazımdır. — Dr. N, ERGENE Hitlerin Eyfel Kulesinde Çıkan Resmi maddelerde Belediye İktısat Mü- | © önünde çektirdiği resim Pariste Eyfel kulesi önüne gitmiş Seniz elbette bilirsiniz. bu eivarda ayak fotoğrafçıları çoktur. Pariai zi- yaret eden bir seyyah Eyfel — kulesi önünde resim çektirmek arzusuna mukavemet edemez B. Hitler, Paris almdıktan sonra Eyfele çıktığı zaman her türist gibi kule önünde resmini çeklirmiştir. Fa zat bunun için yerli fotoğratçılara ihtiyaç duymamıştır. Çünkü resmi totoğrafçısı Haynrih Hofman dalma kendisile beraber dolaşır. B, Hitlerin Eyfel ününde çektirdi- Bi Teamin bir suretini bir Amerika mecmuasında gördük. Neşvediyoruz, Bu mecmusya - bakılıra B, Hitler resmini çektirirken Şu Sözleri söy - Temiştir: — Hoftman, hatırında olsun. Bun- dan sonraki resim Bukingham ayında, daha sonraki — Nevyorkun yüksek binaları önüne çekilecek. a 'Ya tok olsalardı? İtalyanlarm bir propaganda usu- lâ var. Bir düziye düşmanlarının Yazan: M. H. Zal madığından bahsederler. İtalyan & $ Kuyucusu bu gibi yazrları yem bür rusu diye her gün okumaya veya rad yoda dinlemiye mahkümdur. Geçea gün bir İtalyan radyamu Yunanlıların aç olduklarından sevi- ne sevine bahsediyordu. Dinliyenler. Gen biri dedi ki: — Ya öyle mi? Ya tok olsalar a- caba İtalyanların hali ne olacaktı? e Yunanlıların yalanını ispat için Yine İtalyan radyolarında parlak * bir buluş.. Geçen gün bir İtalyan spikeri şu tadiada bulunuyordu: — Biz Yunanlıların Arnavutluğu gözlerine kestirdiklerini ve jik fırmat ta işgal edeceklerini — söylüyorduk. Yunaslılar da: «Hiç öyle niyetimiz yok.> Diye iddin edip duruyorlardı. Meğer ba Yunanldar ne yalancı a> damlarmış! İşte ellerine fıraat ge- çer geçmez Arnavutluğu işgal etli- ler. Bizim de dediğimiz çıktı.» Pök çokları: <Acaba — İtalyanlar neden bu kadar kolay magiüp olu- yorlar, neden geri çekilip Yunanlıla- Birkaç gün evvel telgraflar İngi- liz hava Mareşalt Bowhil'in tayyare tle İtalya Üzerinden uçarken — Sicik- yaya indiğini ve İtalyanlara esir ol. duğunu baber verdiler. Esir düşen Bazıları da şikâyet edi- 'mahvolduğundan, tutar tarafı kak' Birçokları: «Bu nasıl şey, dedi-. der, bir hava Mareşalı tayyaresinin benzinini hesap edemez mi? İtal - yan foprağına nasıl cebri iniş ya- par? Yoksa bu danışıklr döğüş olma- am? Belki de münferit sulh müza- kercel için oraya cebren inmiş gibi görünmüştür.> Mareşal Bowhil gayet atılgan ve ateşli bir tayyarecidir. Herhalde bir Bulh müzakeresi adamı değildir. İn- Biltere ile İtalyanın suih hakkında gizlice konuşmak- istediklerini far- Havacılıkla ünsiyeti olanlar pekâlâ bilirler ki, bir. tayyarenin — benzin imevetdü uzun mesafeler için hiçbir zaman tahımin kabul edemez. Tay- yarenin fırtmalarla çarpışması, yo- dunu değiştirmesi ve havada — çok fazlâ kalarak benzini tüketmesi ve- ya motöründe bir ârıza olmasr gibi ihtimaller vardır. ki, tayyarenin en GÜNDEN | GÜNE Hakemlerimizin Ecnebi Hakemlerden ——— NU Kaderullak Yazan: ÜÇ YILDIZ! T ürkçeyi Berlin radyosun- daki ayyaş sesli meslek. taşından çok daha mcak ve cana yakın bir şive ile konü- şan Karamanlı Atina — epikeri' dün gece eski bir tâbiri ne hoş bir şekilde ihya etti: «Kaderullah İtalyanlara aşırı gürurlarının " cezasını vermeğe Yunan milletini memur etmiş- tür.> Kaderullahın hakikaten böy- le cilveleri vardır. Hatıraları- mız bizi yanıltmıyorsa bir kere de gökyüzüne merdiven kurmu- ya ve Tanrının ciğerine ok at- mıya kalkmış Nemrud adında birini haklamıya ufak bir sineği memur etmişti. Yunanlılar bır günkü hızlarile devam ederler tarihe bir ikinci Nemrud hi esi kaydetmeleri pek müm kündür. Karamanlı spiker Yunanlıla- rin Arnavutluk — dağlarım düş- manlarına —nası| dar ettiklerini bir orta Anadolu Türkününkü kadar munis ve renkli bir dil ile anlatırken vaktile Roma rad- yosundan dinlediğim bazı efsn- neler, 'daha dün işitilmiş gibi bir açıklıkla kulağıma geliyordu. unlardan bir tanesi galiba Jurnalg, d'İtalis'nın bir tehdidi idi. Spiker, Balkanlara ayak ba- san — İtalya için Arnavutluğun Karadenize doğru bir atlama tahtası olabileceğini malüm ta- Tâkatile ihtar ediyordu. Arnavutluğun Babilo çocuk- ları için tersine tepen tüfekler gibi ne acayip marifetli bir at- lama tahtası olduğunu bize Yu- nanlıların anlatması da meğer ayni Kaderullah icabı imiş. Roma #pikeri bir gün de Alp eteklerinde manevra yapan meş- bur motörlü Po ordusundan bahsederken — «demokratların uykularına (rüyalarına demek olacak) giren Po> ordusu diye garip bir imaj yapmıştı. Marifeti - demokratların yal- miz uykusuna girmekten ibaret olan bu fantom ordu için pek yakınlarda, galiba İtalyan vefi- Tinin ayna kargısında'ğece yarı- « Ültimatomu sahnelerinin pro- vasinı yaptığı sıralarda — yine şöyle bir tavsif yapılmıştı; «Bü- yük bir hareket sürat ve kabili- yetine malik bulunan ve icabın- da en uzak yerlere yetişmiye muktedir olan bu ördü... v, &.. v. s.> hangi uzak yer? Belki Hint, belki üçler paktınm üçün- ©ü Âzasını yarı beline kadar landığı çamurdan kurlarmak in Çin... Belki hattâ yarım bir devriâlemle Amerika... Düşma- mının uyku ve rüya derecesinde mahrem dünyasına girmiye dir bir fantom ordu için erişil- miyecek hangi uzaklık vardır? Bunlar — Zühre yıldızının şimal kustbündeki Selânik ile Merih- te görünen kanallardan biri olan Süveyş değiller yal Mamafih Po ordusunda de- üilse de umum İtalyan kıtala- irındaki manevra süratinin bir nümunesini bize arkasındaki yolları tank, kamyon, top gibi füzult —moloalarla İkapayarak küçcük efzunların önünde deni- ze doğry kaçan taburlar göster miştir ve bu da yine aşırı gürüs effedemiyen — kaderullahın bir cilvesi olmuştur. T 8 Program, 803 Hafif müzik (PL), 8.15 Ajanı deri, 5,30 Hafif mü zik devamı (Pi.), 845 Bv kadını Yemek Tistesi. 1230 Program, 1233 Karışık şan kıar (Pi.), 12,50 Ajans haberleri 1806 Karışık şarkı ve türküler (Pl. 13,20 Karışık program (PL). Program, 18,03 Cazbant (PL.) 1830 Konuşma, 1845