to05113000 ——— iR Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ KUK Ali Kula Mihrünnisa İçin Şöyle Düşünüyordu : Kadın Kıyafetinde Bir Dişi Kaplan Şeyh Baba Mihrünnisayı bulduk-[ tan sonra artık onlara hiç benze- miyecekti. Mihrünnisanın gelmiyeceğini, başka birisile evli olduğunu du- dan kesildi. Kendini bütün bütü- ne içkiye verdi. Birakç hafta geç- tikten sonra bu da kâfi gelme- miye başladı. Kendini afyona verdi. Fazla olarak da hergün haremine yeni bir kız ilâve edi- yordu. Zamane bu hali görünce İrana giderek Gıyas Beyin kızını kaçır- mayı bile düşündü. Fakat tered- di eserleri gösteren bu sefih de- Hkanlıya inan olur mıydı? Belki de ııva!h kız hakkında hevenı Diye üzerine yürürdü. Ali Ku- lu şöyle cevaplar verirdi: — Bir kız seveceğimi hiç ta- savvur etmezdim. Kadınlar be- |nim için boş zamanlara ait oyun- dyunca dünya Şeyh Babaya zin- | cak gibi bir şeydi. Fakat senin gibi kıdııı kr_vııktınde dııı kıp— SAN'AT Çocuk Resim Sergisi Eminönü Halkevinde bir çocuk re- sim sergisi açıldı. Çocuk, resmi dü- şürebilirse, büyük bir san'atkârın va- sıl olduğu derecede ifade edebilir, Şu farkla ki: büyük san'atkâr neden yaptığını söyliyebilir. Çocuk ise ne- den yaptığını söyliyemez. Çünkü mü- hakemesi teşekkül etmemiştir. Res- mi insiyaki olarak çizmiştir. Bu sergide bilhassa üzerinde mezar taşları bulunan bir resim dikkatimi lanlar b çok çekti. Gel, beni ez, p lerini göster. | — Ço, yalnız tabiati kopye de- Seni zaten kaplan olduğun için | ğil, mücerret mefhumları da - tesbit seviyorum, etmiştir: Korku, rüya, Ali Kulunun Kandharda Mih- rünnisa için hazırladığı ev, Şeyh Babanın sarayına veya Gıyas Be- yin Kâbildeki konağına benze- mekten uzaktı. Delikanlının za- |bitlik maaşından başka geliri yok. tu. qur Mihrünnisayı böyle bir ive ballısırdı kiz İç VATAN ESKİ GÜNLERDEN İZLER ı Şimdiki Vatan Yurdu Hakkında Hatırladıklarım Ahmet Emin Beyle görüşmiye gi- deceğim. Yerini tarif ettiler: — Cağaloğlunda, Esnaf hastane- sinin evvelce bulunduğu bina.. Çörçöp!.. Eski ricalden, Maliye Dü- yünu umumiye muhasebecisi Mesut Beyin konağı değil mi?.. Hazret ve ailesi bizim rahmetlilerin kırk yıl- lrk ahbabı, babacan ctmnastik hoca- mız, (İdmancılar şeyhi) Faik Beyin pederi; çocukluk arkadaşım Tahsin Nahit merhumun anne babası.. Tahsin yazları Haydarpaşa çayı- rının karşısındaki evinde geçirir, kış- cennet, şeytan.. gibi. killerde görmek istiyenler bu ser- giyi görsün. Cennet analarımızdan dinledikleri- mize göre tesbit edilmiş; çoğu için- “de huri kızları, Şeytanı klâsik şeklinden başka şe- ları bu da kalır, A- yasofya merkez rüştiyesine giderdi. Yazan : _SERHET MUHTAR nerelere tepe taklak kapaklanmasın mı? Bir Ramazan akşamı mezkür ko- nakta Tahsin den u- loş. Gel gelelim dört duvarında pırıl piril mahoa camekânlar; raflarında takım takrm, boy boy, gilir. BİCİT ciltler: Pelsefeye, içtimaiyata, huku- ka ait frenkçe kitap kitap; #afk Avrupa klâsikleri, Mec- sulcacık kışkırttı: — Könkordiyaya kaçalım! Ve orayı meth meth... Gece vakti © camilere geçmemekliğimize kulak- lar bükülür ve adımı atm ÜUND&Eİ UNE ATAT ÜRK Yazan: ÜÇ YILDIZ B u saatlerde bütün Türk ili Atatütk'ü kaybettiği miz günün ikinci yıldönümü tifalini yapıyor. İl Yurdün her hucıgmdı. H kevi, mektep, kahve, mi gibi toplantı yerlerinde n'ıll!"ı larca insan onun hatırası ÖnÜ de eğilmiştir. Andan ıkı uzun yıl 309”“ qlv'“w h halad | Â muaları, magazinleri.. K oda, Kkal- dığma göre konağın küçük mahdu- mu Arifi Beyinki. Kapısmın açılıp hiç vâki değildi. ÖOn, ön iki ve yaşıttık. Yazın her cuma veya pazar, anne- lerimizle Manakyanım Kuşdili çayr- nnanıd yahut Fenerbahçe stadyomu düşen Papazm bağındaki hıuıılmılınhıhmın!ı- d. çıldırır, saka veya a yuzune bıle bıkmudı Belkı de y[mınıv ı nin yolunu Mihrünnisaya sevdası da her is- tedııım ele zeç.ırmwe alışmış bn' ibaretti. [sted!gı oyuncağı bir de- fa ele geçirince kırıp atacaktı. Zamane Bey bu karara varın- ca İrana gidip Mihrünnisayı ka- | böyle mı çırmak mesuliyetini göze alama- dı. Ali Kulu Mihrünnisayı Kand- | hara götürdü, Kız, on yedi sene evvel gildi. Kendisi gibi hürmiyet iuiı bu kızın | Z0r yıııuııdın bir ya-| © bancıya bir cihetten minnet ve | — bağlılık duyuyordu. Ksndıım kıyafetine girerek kaçma- arardı. Fakat Ali Ku- nereye gitse karısını beraber rah bir yer. Fakat cenneti üzerinde yepyeni binek atomobilleri yürüyen materyalist görüşlü bir çocuk ta yok ÜO'Ü“ K'lllldı bulunduğu si- değil. larda da Mihrü bir hiz-| Ço bize içtimal ha- Wüebıııbukırhıdıukor yatımızın ev içinde kalan bazı taraf- ordu. Kız. bir hayatı hiçbir hayatına zaman sarayın riyalı l W Mihrünnisa, boş larında bütün —marifetlerini gösteriyor, doğduğu yere g’dedun. (evini süslüyordu. Ali Kulu saadet kocasına olan hiddeti: geçmiş de- | içinde yüzüyordu. Cüretli, deliş- men bir adamdı, tam kafasına |göre bir ankadaş bulı Son- larını da aksettirmişlerdir: Anası yerdeki leğende çamaşır yıkarken biraz ötede yine yerde oturup çalışan gçocuğu, bir ananın kımının uzun saç- larmı örmesi bir kadımın yemeği pi- şirmek için çanakta yumurta çalma- &1 bir çocuğun büyük pederini ziya- ret etmesi gibi.. Yusuf AHISKALI için va dünya güzeli denecek bir kız, için konınıyeıdu. Yalnız bu ya- ı gençliğine, her dakika can ve Mezzet katıyosdu. Evleneli beri sene ıeçtü hıldı ınlınndı kı— — konaklarımn dört duvarı | kurtarmış, dağlarda at kaştur- mak, yıldızlar altında yatıp uyu- | mak imkânına kavuşturmuştu. Ali Kulu, Mıhnmııııyı ııncık yıdkn kurulmamıştı. Alı Kulu rünnisayı ne zaman sevmek | Khedi istese, tıpkı ilk defasında olduğu ı-ibı. ormanlarda rasgelinmiş bir bu nevi hayat ink kaplanla uğr mecbu- bağlıyacağını fark işti. Yol ar- kadaşlığı ileriledikçe Mihrünnisa kocııını ıhçıyordu Şeyh Baba 'rey indle kalır, vkinden çıldı- rırdi. Mihrünnisa naz etmiyordu, ne zaman k dudakları kendi | olan Bıynnhömı Alı Kuılu için duymaktan uzaktı. Fakat hiç ols mazsa kendi kafasına göre bir yol arkadaşı bulmuştu, — Sik sık kılıçlarını ele alrlar, karşı karşı- ya çarpışırlardı. Beraberce yola gçıkmış iki asker gibi idiler, ara- larında kadın erkek diye ket dudaklarına yaklaşsa eza duyar, iŞeyh Babayı hatırlardı. Ancal neticede; şiddetli bir mücadele- iden sonra kuvvetli bir erkeğe mağlâp olmanın zevkini tatardı. Bir yerden bir yere gitmek ınere çadırlarını kaldırınca Mih- RADYO PAZAR 10 İKİNCİTEŞRİN 1040 Ehedi Şef ATATÜRK'ün ikinel yıldönümü programı 845 Program, ve memleket saat fyarı, 8,48 Ajana habarleri, 9 Ebedi Şef Atatürk'ün ölümünün ikinci yıl- dönümü münaaebetile, Milli Şef İs- met İnönünün © gün bu büyük acı dolayısiyle Büyük Türk Milletine yap tığı beyanatın okunması, 9,05 Tâzim sükütu 9,10-9,15 İstiklâl —marşı, ve saat 12,30 a kadar kapanış. 12,30 Program, ve memleket saat âyarı, 12,33 Ajans haberleri, 12,45- 12,50 İstiklâl marşı, ve saat 19,80 a | kadar kapanış. | 19,380 Program, ve memleket saat âyarı, 19.33 Ajans haberleri 19,45 E- bedi Şef Atatürk'ün ölümünün ikinci e teşrifat hiç yoktu. Bazan Mihrünnisa, bu ya- | bancı adamın kendisini zorla el- de ettiğini hatırlar, hidedeti taze- - lenir: — Haydut, kız hırsızıl.. şoy!c düşünürdü: — Ben yine onun ıçı.n yaşıya- rum. Onun bab ile, Milli Şef İsmet İnönünün o gün bu büyük acı gı;.ıyunc Duynk 'lek Milletine yap- asker değil miyiz? Her gün onun uğrunda zahmet çekiyorum, onun uğruna uğraşıyorum. (Arkası var) 1950 A- ziz Ata'mızın Cümhuriyetin onuncu yıldönijmünde Necip Milletimize yap- tığı tarihi hitabenin kendi ıeılerilo neşri. 20,15-20,20 İstiklâl marşı, sut 22,30 a kadar kapanış, um Doktor Diyor ki: ÇOCUKIARPN DİŞLERİ ve düzgün olup ol- da tesir eder, İlk çıkan dişler, yedi yaşında dö- yemileri çıkacağına göre, iııınhıü iki devre diş çıkar- ma zamanı vardır. Tabii büyüyen, sıhhatla bir çocu- ğun ilk dişleri (6) ile (8) inci aylar çıkar, İlk ön ke- TI k Eski he- — kimler, çocuklarım ilk diş çıkarma ishal olacaklarını uykusuzluk — ve İ Bö: kabul ederlerdi. — Halbuki son ki, b diş. gık- — masina atfedilmiş olan rahatsızlıkla- rın menşeleri, büsbütün başka ve diş- © le alâkalı değildir. Çocukların körpe X ve taze olan vücutleri, harici — tesir Bugünkü telükkilere göre, sağlam BİCi dişlerdir. Yan kesici dişler (7-12) ni aylarda, ilk öğütücü dişler (12- 18) inci aylarda, ilk köpek dişleri ise (16-24) aylar arasında çıkarlar. Bun dan sonra yavaş yavaş sıra — diğer dişlere gelir, Dişlerin iyi ve düzgün çıkmaları için çocukların sıhhat ba- kımına çok itina etmek lâzımgelir, Ana sütile beslenen, güneşli yerlerde saf ve temiz hava içinde büyütülen ve sıhhatli li kolay- lıkla ve ârızasızca oılıırırlır Dişle- ; Tin vaktinde ve düzgün olarak çık - — Ması, gocuğun vücudündeki diğer ke- — miklerin sağlamlık ve teşekküllerine bağlıdır. (Raşitizm) dedikleri kemik ir tar gayyürler yaptığı gibi, dişlerin çık- iyi, sağlam ve dişleri düzgün olacağı mu hakkaktır. Diş çık: ilâç olmak üzere biraz vitamin ve bi- l saat ayarı, 22,33 Ajans ha iberleri, 22,50-22,55 Yarınki program, İstiklâl marşı, ve kapanış. asfalt yollu bir orman tasavvur edeni tiyatrosunda mutlaka buluşur, bü- kafesli da, ikimiz de devrin meşhur viyolonisti turun- cu saçlı 'Toni Görekuün yedi çişiden Ol gatı şerif te civan yaşındanberi felsefe deryasıma — dalmışlardı. Hiç meydana çıkmaz, gece gündüz oku- duğu, boyuna mürı.k.bi halinde, par gacak, do- » kelâmı meanevilerden tutturmuş gidiyor. Lâ kırdı yakası tükenir gibi değil; yat- sılar okunuyor. Hayli (Yâ Sabur!) dan sönra (Mü saadei âlinizle Direkler arasımı — bir ::l.ınwüu) diye güç belâ yakayı mağı B Bacak!) Diye duşunaugu söylenirdi. Ara sıra dalgin dalgin, kimşeyle selâmlaşmadan Beyoğlu Doğruyolun- da bir boy ür, derakap kaybo- p arkasmdaki koltuklara yan yana bü- zülürdük. Gelsin (Ladam © Kamelya) ları, (Dalila) ları, (Fanfan Klodine) leri seyir; gelsin büyük adam bozuntusu tavrile dramlara kulak kesiliş, hay- ranlık. Tahsin günün birinde bir bisiklet edindi. Düşme, kalkma, kol, diz ka- pağı bereleme derken canbaz kesili- luverirdi. Allah şahit, bir kelime hi- tap ve cevabmı, hattâ sesinin nota- sını duymadım. Sokak kapışı tarafmdaki köşe oda Tahsininkiydi. Artık eski hoyrat huylarından vaz geçmiş, adının sonuna bir de Nahid- Hk takmış, kendini şiire vermişti. Eş dost az ötedeki Mektebi hu- kuka devama başlamıştık. gerek sa- bah sabah dergleri Dört nala köprü. Tüneli, moneli Tet Göz yaşı güzel bir ıeyd"' En düşkün ve çorak unnemi' miz ruhta temiz ve masum köşe, tutulacak bir teraf kı“' ğına delâlet eder. Fakat muhakkak ki Atatüfk ölçüsünde bir buyuıun b'm. sına sunulacak en iyi sevği tazim hediyesi onundur. Ön #? kiz milyon halk sustuğu 28! ı'î onun hatırasına yapacağımız hak getire; Yüksekkaldırımdan 80 -| büyük hürmet, bu mukadde? luk soluğa yukarıya vürdük; niha-| sükün havasında üç beş dlk*ı yet mahut Ki iya tiyi kendi içine aştık. gündelik dnıuncı ve ıhiır Etrafa alık alık dürüye -| mızdan izlenmiş bir ruhlâ ruz. Sağa sap, vestiyer; sola dön, onun mukaddes eserini düşü” büfe; ötesinde genzi yakan dapdara- saltar — tık bir koridar, abdesthaneler. Gişe Kumuluı muharebesi, saltâ” yok oğlu yok. natın ilgası, cümhuriyet, tevhi' Biletçiyi bulup iki koltuk bileti alın cıya kadar akla karayı seçmiştik. O konakta bit köpek maceramız da var: di tedrisat, medrese ve *'“; gibi köhne hurafe wkllîw kapatılması, medeni kanun, kâ ıin din kurtuluşu, şapka, yazı, © inkılâp ve hareketleri, Mucize, ünsan kudret ve İN katinin üstünde işler yapma” dgmeku. Atatürk'ün bu İ vermez mi? üüü pi p 'Tahsin eli- Ellerini, ayaklarını bırakarak, ba- evvel, gerek öğle sonrası Gders | yi ayağını çelemişse de sporü da büs- yır aşağı kuş gibi uçmalar; dört na- | tatil edildikten sonra uğrardık. bütün yabana Şt (Avcılık üstüne , hava-| Bahçeye dal y en normal biridir) — diye dın hoplamalar; geri geri yürmme- seslen; derhal Tahsincik mımnun ve tutturmuştu. ler, firen sıkıp dakikalarca durma- lar, Vaktaki Mektebi Sultaniye (yani şimdiki Galatasaray lisesine) girmiş- ti. Artık işi gücü cimnastik, idman, spor ve her ağızda ayni nakarat: — Büyük dayışma çekti, gitti! Cağaloğlundaki konağın o vakit- ki hali gözümün önündedir. Antre tarafı selâmlık bölüğüydü. Kapıdan içeri girince sağdaki oda erkek mi- safir odası, bitişiği salon. Selâmünaleyküm der demez, Ma- liye odacılığından kavança Divrikli Osman ağa ve yardağı Niyazi, kan- dilli temennahlarla karşılar; — artık bıyıklarımız terlemiş olduğundan ö. türü, hemen kahve ocağına seğirtip bol köpüklü, enfesin enfesi Yemen kahvesini sunarlar. Hayatımda ilk kahveyi arada iç - tim, hir daha da odada rastlıyama- dım. Üst kata çıkalım: Ahmet Emin Beyin odası evin ortanca öğlu Etem Beyin (1) kütüphanesiydi, Kafesle. rinin inikliğinden mi nedir, laş mu şâdan pencereden başını uzatır. Mut- Jaka çenesinde sabun, traş olmada: çekidüzende. Bu kongağa ait nice hatıralarım - dan birkaçımı yazayım: Bizim yoldaş idmancılığa merakı olduğu de, Mülkiye tekaült sandığı (Yani bugünün sıhhiye müdüriyeti) tara- fında bir barfik$ kurmuştu. O va- kitler bizler de bu işe yeltenanler de süt kardeşim Süleyman (Şimdi Emi. nönü aşkerlik şubesi muamele me, muru Bay Süleyman Sadri), öbür süt kardeşim Ali Tevfik (el'an otama- bilcidir), emektarımız zenci Hadi sık sık orayı boylardık. Süleymanın Harbiye talebelerin » den, Halil Efendi Şehremini isminde (821 de zabit çıktığı yıl Manastırda tifodan vefat etti) bir dayısı vardı. Cimnastikte yektalardan, enseli, kel- leli bir delikanlı. Evyel barfiksin başına götürdük. (Yâ Settar!) diyip ve mihver dön- miye kalkışıp bir kere çarh eder et. mez demirle beraber havalanarak tâ ( ÖOLMUŞ' HİKÂYELER ) YAZAN: Sema AYDOĞAN Darendeye karlı bir gecenin karanlıkları içinde girdim. Derin- den derine gömülmüş bir kasa- ba, Burada halk Darende demez, Derende der ve biraz da hakika- te yakındır. Karanlıkta haraheler, duvar- lar, sağda solda birer heyülâ gibi uzanan kayalıkları, lâcivert şe- manın yıldızlarla işlenmiş canfes- lerine saplı gibi görünen metrük minareler... Anlattıları Darende evvelce yalçın bir kıyınm uılunda imiş. raz calejum vermek hem | hem de dişlere çok faydalıdır. Dr. NURİ ERGENE Fırata doğru, fakat ne kadar acele acele koşuyor Ve başını sağda solda kayalara, kütüklere, topraklara çarparak, nasıl bir iş-« tiyak ile süzülmiye çalışıyor? Ca. nanın köyüne gider i: Başını taştan taşa urup gider avare su... Belediye dairesinde bir soba karşısında kurunmıya çalışıyor- duk, gamlı, heyecanlı bir köylü geldi, köşede oturan jandarma kumandanına yalvardı: — Çocuğum gelmedi bu ak- şam, öldürdüler şüphesiz... Bir ıwdaıma verin arayalım... dan dedi ki; İ,tı eski İl kıç minareli Zengib kalesi denil yer... Hırçın Darendeliler, gü- nün birinde bir kavga çıkarmış: Bursa Maarif Müdürlü üğünden: 1 — Eksiltmeye konulan iş; Bursa Çelebi Mehmet türbesinin esas- li tamiri olup keşif bedeli 16659 lira T4 kuruştur. 2 — Eksıltma 26 Teşrinisani 1940 salı günü saat 16 da Bursa Maarif y da kapalı Zarf usulile yapılacaktır. rülebilir. 8 — Bu işe ait keşif hülâsası bayındırlık genel ve maarif yekil. liği hususi şartnameleri, mukavele projess maarif müdürlüğünde gö- 4 — Eksiltmeye gireceklerin yukıık mühendis veya mimar olma- O |arı ayni zamanda tarihi eski bir lar, bu kayanın üstünde kart yuvalarına benziyen evlerini yık: mıçlıt. kayanın eteğine inmişler, yeni bir kasaba yapmışlar, bu kasabanın hamamı, kapalı çarşı: sı, camileri ve hakikaten ilerlemiş birer sanat ve medeniyet eseri olan minareleri var. Fakat burada da durmamışlar, bir kavga daha... Bu sefer kasa. bayı bir saat kıdnr uıak ve daha eseri tamir etmiş ı ve 1250 lira muvakkat teminat vermeleri, 3 üncü maddede yazılı evrakı kabul ve ihzar etmeleri, bu inşaatı yapabhileceklerine dair nafia mü- ehliyet dürlüğ ile Maarif Vekilliği veya Evkaf umum © Mmüdürlüğünden hususi şartların istediği vesikayı haiz bulunmaları: «Bu vesika ihale gününden evvel Bursa vilâyetine müracaat edilerek Nafia Müdürlüğünden ve Maarif Vekilliği müzeler dairesile Evkaf ÜUmum Müdürlüğünden alınacaktır.» 'Ticaret odasına kayıtlı olduğuna dair 1940 yılı varakası ile bir. O Şikte teklif mektuplarını 2490 sayılı kanun hükümleri dahilinde ha- N ıırııyıp zs/Teşrımsam 1940 salı günü saat 16 da komisyon reisliğine Di DA | gecikme kabul edilmez.> ilân olunur. (10374) «Postada — vukubulacak gıda bir yere nakl bu ıuretîe ikinci Darende de meırulı harap, sönüp gitmiş. Bu muhte- şem harabe şimdi yoldan geçen- lere ağlar, bağrır yanık bir Ana- dolu destanıdır. Darende rahmetli ve kıymetli Necatinin baba yurdu, eski Maa- rif Vekili buraya zengin bir kü- tüphane armağan etmiş, Tohma suyu mavı veşıl dal- al ( SIniZ? .. — Gecenin bu saatinde, bu karanlıkta, nerede ne arıyatak- Bu ucu bucağı olmıyan dalgalarda.., Ve sonra bize dönerek ilâve |? etti: — Darende dört beş mahalle. dir, her mahalle merkeze ve bir || birine ikişer üçer saat uzaktadır, aralarında irtibat ta yoktur, ayrı ayrı köyler... Köylüye bir jandarma verdiler gitti. Ben bu muhavereden başka birşey bilmiyordum, iki âile ara- sında eski ve köklü bir husumet varmış, fırsat düştükçe birbirle. rini yerlermiş. Sabahleyin yavruyu buldular, 'Tohmanin bir kıyısında suda ba- gulmuş ve ölmüş olarak. Vücu- dunda hiçbir cwum eseti yoktu, boğulduğu yer de bir çocuk bo- ğulacak kadar derin değildi, KP galarla, derin çağıltılarla Dıren- i koştu, tetkikat ld denin dan geçip gi neticede az kalsın: «Ço- Darendede Ölen Yavru (Olmuş hikâyeler İçin do—] cuk suva düşmüş, kağulmuş, son- ra dulgalarla kenara atıtmış.,.» ibarelerine gömülüs kalacaktı. Fakat perişan babası 1smı” edi- yordu Bıı zıuı evvel çocugu ko- arka- sından hnykumıdu- — Elbet seni yakalarız, bu gez kurtuldun... Ertesi sabah çocuk babasına bunları anlatmış, yalvarmış, «be: ni o tarafa gönderme» demiş, far © günlerde duvar komşuları ve pek sıkt ahbapları namlr ayerlardan Tevfik Bey merhum (2) bu yeni me- raklı gence yayru ve gayet cins bir kopoy hediye ediyor. Artık bizimki üstüne titremede, yiyeceğini, içece- ğini elile vermede, Var mr 6, yok mü o* Bu kadarıma bir azizlik şarttı. Bir gün ayak üstü uğrayışımızda, yuka- rıkj, yine pencereden gözüküp tuva letine dönmüşken bahçedeki krtmiri arabaya koyuverip bizim eve doğru yollandık. Tahsi pl her birine bir mucize demek hiç yanlış ol Çünkü en nikbin ve cesur ©' larımızın en aşağı yetmiş yıl sürecek bir hazırlık devre” sinden sonra meydana gelm' ni ümid edeceğimiz bu l—.ırık"; leri a bir hamlede, elindeki bı'ı oyuncakla aynar gibi kolayl ve neşe içinde meydana g€ miştir. Atatürk'ü kaybettiğimiz güf” lerde Dolmabahçe sarayı kaP' kap! s1 önündeki kalabalık .nım“ şöyle bir konuşma işitmişt! Genç bir adam: —— Onun bir vuweuııu"“ idaresi için polis polis, bokçı bekçi ortalığı dört dönmüş, kıymetli köpek yer yarıl - miş, dibine girmiş. Ertesi gün bize düştü. Dert yan - mıya başlayıp coşarken (Kuçu ku- çu) diyerek hayvanı odaya çağırdık. Şairde ne sevinç, ne gevinç. Zıplama» lar, sıçramalar, bir taraftan da: — Olur fars değil monşer! diye ne kahkahalar... Büyükadadaki kabri nür olsun... Sermet MUHTAR (1 Mütareke şenelerinde Devlet Reisliği eden, (Des Cartes)in (Discours de la m&thede) yimi türk- çeye çeviren. (2) Borsa komisyancularından Bay Selim oğlu Refik'in pederi ve (Tas- viri Efkâr) şahibi Bay Ziyadın gnne babası, varmış.: Memleketi ;tl'iüunılik bir program yaziP miş. Beş on yaş daha büyük gö rünen arkadaşı cevap verdi: — Buna inanmak Atatüf” k'ün kendisini ve eserini anla” mamaktır. Dünyada hangi n şaheser — vardır ki sahibi izah için bir de ayrıca ıel'l'“:ı me yazmıya hacet görmüş sun; Atatürk bize hlıhu!" enginine doğru açılmık için techizatlı bir gemi teslim ttm adamdır. Ona sular ve tü ların hareketine göre en İ vafık istikameti vermek antö kaptan — köprüsünde olıııll" mahsus bir vazifedir Mutlak bir vasiyet lâzımsa onun 'b“!'" eserini tamamladıktan — sonf? Büyük Millet Meclisi kürsüsüt” den gençliğe yaptığı hıtaptır. — ATATÜRK'e Ait Gazetecilik Hatıralarım (Baş tarafı 1 te) temediği için diğer dersleyime bakar vtak bana tam numara veriyordu. Gü nün birinde hacamın otluylı siyaset sahasında kıwhwm— arada da kat baba bunları dinl h Yİr ne koyunları çocuğun önüne kat- miış, © tarafa yo"amış ve işte :u faciaya sebep olmuş, simdi de Bizim de yüreklerimiz bu âkı- yanıyordu.. bete sızladı. Artık Tohmaya hak: maktan ürküyordum, :. Gürüne döndük, bu talihsiz yavrunun — katilleri birkaç gün sonra bulundu. Yavrucağızı tut. muşlar, derenin derin bir yoyinı suya retile öldünmüşler ki suç iıı kıl masın diye,.. Bu çocuk katilleri- ni gürün hapishanesine getirdi: Tduıum hımn hımn akan sularına nahsız dı. Güneşin altında pırlantalar içinde yanan © mavi ve yeşil dal» gacıklar bir yavrunum katillerine nasıl yataklık etmişti? Neden tuğ- hh yan edip © katil elleri parçala: ıııı;uıu? İnanmak mükün değil.. l Eser ıuludı teselli havası lm Demiş. Fakat yı kayaların araşından süzülen Teh- ma, şu acı hatıra ile yüreğime te- selli yerine matem döküyor... Sema Aydoğan yavrunun akıbeti W'.İÜNI yakar: haher eşil kavakların ve tunç | şe bulun- muya wıımwtun Buna, yağmen hoe- camın oğlu memlekete- yantıklarım _.uşıuauuıwıııımı—- ketti, mensup olduğum gazete üç ay için kapandı, Bunun üzerine gazete- | nin üzerindeki mesuliyet yükünü Kü dırmak için ben tamamile ayrıuıl" tercih ettim, Hükümet te fazla #0 det gösterdiğini sonradan olacak ki, Nevyork sergimizde N*f riyat işini idare etmek üzere bi? bir vazife verdi, yola çıktım. Henüz İtalyaya varmıştım kl. Ü Kim haberini aldım. Kıyamet KoP * muş gibi bir his duydum. O gündenberi iki sene geçti. 'İ"_ matemimiz azalmamıştır. Her biri miz bunu her saniye duyuyoruz. TAKVİM 0 İKİNCİTEŞRİN 1940 PAZAR VAKİT — VASATİ EZANİ a & | YATSI : 1830 ıg;g