% L a e a rr ı î | i | ! | î a ea f $ £ ğ j Ü ü " - e f-. | | | ? — VARIT 16 BYLÜL 1941 Stepte | Seyahat notları: — Ketik Ahmmet Sevengile * Iç Anadotudan * Hür batırtayış! — Fırtima yüzünden geceyi Sazak Köylerinden — birinde yeçirmeğe moec- bur olduk. “PFirtma, 921 muharetelerinin ya. pıldığı yerden koparak geliyor; pati — Fakat, dedi, yarın sabah için söz Weremam, Eğer yanırızda bir güzlük $e Gaşımıyorsanız yalculuğu hiç tee, zübe etmeyin! Sast yediye doğru hakikâten her Pey Gürdü. Kayaş istirametinden do Han Dir ay onu birdenbire bir ışık br Çağile kerti; stap üdets uıklaştı. Hak buki goece yarımına ancak — dört esat vardı; stepte temas ottıği her geyi 'bir sam haline getirebilscek — kadar sert Bir ayaz başlamak Gzereydi. Ceoeyi deşarda geçirdik Btap hafıf tepeleri, sarı rengile kucaman bir a. yan altımda Dir daniz gibi gözüküyor- u. Bir deniz gibi; ve Liç bir şey bu wakilsiz hayalden bizi menedemezdi gıkmadı. Yalnız, yaprakların üzerinde Ancak hissedilebilen bi. serinlik vardı Bu, her şeyi can'ı tutan ayaz Rilâfına, günün fırtına yorgunı Şunu dinlendie yebilecek bir rehâveta götürüyordu. BSabahleyin kuş sesleri ve yaprak, Barda i!k işikla uyandık. Köyün çıkağında yedi atlı. şimdi Mtepa bakıyorduk. Önümüzden geçen toprak yol batı Ltikumelinde kıvrıla Rak, Eskişahirin kaza merkezlerinden Birine gidiyordu. İlerde ba yakver bir Merhametrizlikle uzayan step vardı. Urku ve gökyüzünü koklar gibi ba: Şını havaya doğru kaldıyen kıdavuzü. muz Iyi bir gün! dedi, İyi bir gün! Stepte ise yavaş yavaş kavrulmaya doğru bir nazırlık gözü, küyordu. Gecenin — sar'ndğini sarı ve bodür bir takım sazlar gibi içen atcp atları, YTür mabah uydamuğı ile uçların daki Tutubel ve nem. birdenbire ter Kkodivermişler; yahut haftalârdır. yağe mür Körmiyen toprak iyince bir saz ve kamış gtbi bütün bu serinliğii otla, F ucundan çekip almışlı. Şimdi ise oradan birer KüLüş zermeleri damlarna: ya Güliştyor; ve toprak- ki rengi kuru foprak yer yer çatlayordu. Kılavuzumuz. — Huzır mıyız! diyg sordu. Hayvarllarımızın baştarı yukardıy ÖL Stap davetkâr gözüküyordu. Bim danbire gıkan hafif rezgârla sarışın bir kadından daha davetââr! ve bemen as Ylerde, hayvanlarımızın ük bız mesa, Tefrika numarası: 73 Vapurda büyük - salonun bir köşesinde tTesinde, her şeyin yakıcı olduğunu bi meklifimize ruğmen üis! cezbediyor dü Gözterimizin * alabilaiği — bütün bir mezafade gökyüzlü bi sedef maviliği içindeydi. Âdeta yağırasdan — saüraki bir şehir saması kadar parlaktı. İlan de, hurman yaptlam yörlere, yeni dağ. muş Çocukların bir çarcax gölgesitde uyamaya harirlandığı. döüven mahal terinin gece aydınlığında sarı ve dür- gun sulu bir göl gibi pul pul gözük. tihtü zahaları geçerek da'a uzük me' zafolere dağru uzayordu. Atlarımızın uyakları altında biçümiş otlardan, alt Bst edilmiş kuru topraktan başka hiç bir gey yoktu. Rusunla beraber göz derimizin önü, ara arra boy veren ha. fif tepöler arkasında — bir mamleket bulacağını — zaaneder gibi ümltli 'ai Yol, suvüz stepi ikiye ayırıyor; fakat bu, ancak iki Üç yüz metre bir mesa, fede — görülebiliyordu Buğtan başa, her şey, ayni bir makineden çıkmış gibi İdL Ara mrn da olların araaına bırakılmaş giçekler gözüküyordu. Bun lar step çiçekleriydi; çok kereler birer kıvılesma benziyordu. Bir kele etcu fında üç yaprakları vardı. Sarı, kran yahut mavi yapraklar,. Bazı defalar. da ot rengi, ve partak bir dâç dam, Tazı gibi şeffaf böcekler göze çarpır yördü, Belki de stepte bunlardan yüz- binlerce vardı: ve kuru kökler etru ” finda sürünüyor; yahut bir ot kamı, yından ötekine dofru yürümeğe çalı şıyorlardı. Öğleye doğru gökyüzünün — sedef maviliği kayboldu. Hlava kurudu. Rüz- gâr sıcak esmeğe başladı. Hattâ hay- vanlarımızın tırısa kalkut hafif, usta yürüyüşünde bile sıcakıık kaybolma. yordu. Nihayetsiz dalgalar halinde geliyor; güneşten daha ziyade topra Bt bu ağır ve ezici rüzgürm hücumu korkutuyordu. — Bir ara öyle oldu ki, stop dumanam bir yangin yerine dön” dü. Kdavuzumuz: — Böğütlü çiftliğine geliyoruz, de- di İyte, gu tepenin arkısımda,.. Bunu söyledi; ve hayvanımı süratle Goğru mahmuzladı. Birdenbire orada, tepenin en yüksek düzlüğünde Bitivermişti. Bir öğle güceği aydınlı. ginda hayvanın yarı teri kalçaları yı kanmış kestane rengi bir ipek kümaş gibi parlayordu. Stepin geniş ağırlığı #ltında bu küçük hayvan Bir oyunca Ça benzemişii. Yahut neyvanlarımızın dik başına ve henüa Uksamamış gü Küslerine rağımen bepinc'er bir oyuncak gibiydik, Step ayaklarımızın altında Kayıyor, faltat hiç bir âamâan bu Baçı, böş genişlik içlüde keadimizi bir bö cekten, otlam haşırtı (15 yeyip süpüren bir böcekten ayıramıyorduk. —| 'Tepede ise yeni bir xtep başlamıştı. Bütün karakteristiği e gözlerimizin Ününde birdenbire dört Liz Larafa a çılmıştı, Kılavuzun müjdesine rağmmen vas doğru Ümitslz bazışur, steple de. Biz Mefhumu düşüncelerimizde birle, viyordu. İkiri de hakikalte ayni gşeydi Step nihayetinde bir çıftliğe denizin BİRTİRİ yer ayni şekilde kurtamcı 36i Btep daha geniş sahalura, yeşil vadi ler, ince sazlıkların BUT su konar ları; siyah mandaların cizlendiği dur. Kün Çaylar ve dalma (ityek — yapraklı #ivri söğütlere doğru uzuyordu. Step her yeyi yutacak gibiyut! Ellnin uzan, dığı her yerde bir Urpan gilik önüne nç gelirse biçecek; yulrız büyük bir sarılık, kızğın güneş, ızlaclığı alınmış Edebi | Demiryollarımızın | ve İimanlarımızın umumi inkişafına bir bakış (Bas taratı 1 wcide) transit pamuk ve halı eşyalarile doluduür, İranın ticaret, esasen merkezi Avrupaya bağlı olduğun - dan Tebriz - Samsun yolu, Bas Fa - Portasit teansit yolunu harp- ten sonra da Ve Samsun — ecoğrali vaziyetinin verdiği imtiyazdan İktikbalde yine istilade edecektir. İşte Iktasadi. hareketlerin bu taraı İakdsafı İran transdt — nakli. yatmı Trabeon Hmanma çev rmek için iki buçuk, üç milyon lira sar. | fedilerek yapılmış olan Trabzon - Kezilviz. yolunu tamamen — mhat. |fal hale getirmiştir. Vakıa — Teb- Fizden Erzuruma kadar — kamyon- | rada vazomlara nakledilerek tren- Iç İstanbula, yakut Samsuna sev- kolunmasından ise doğrudan doğ - raya Trabzona kadar götürülmesi ve burada deniz vasıtalarma — ve- rilmesi daha kolay olacağı hatıra goliyorsa da Erzuruma kadar — şi mendiferin Trabton limanımın eski hinterlan - doti tamamen kaybettiği muhak. kaktır. O kadar ki Erzurumla tobüsleri bir aralık haftada bir sevkedilen — kasaplık — hayvanlar, tren yerine Gkidön olduğu — gibi Trabzona kadar gelerek bürada vapür vasıtası İle — nakledilmekte ise do bu hal Karadoönlzin bu çaki ficaret Hlmanımı kâfi gelmemektedir. Bundan dolayı günden güna iktısadi faaliyotini kaybeden Trab- , zonda amele gündeliği lurk ku. ruşa kadar düşmüştür, Bu itibar- la Trabzonu iktısadi düşkünlükten kurtarmak işi bir memleket mese- lesi olarak görünüyor, Asım US kuru bir gök yüzü hükrim sürecekti. 'TTepayt dörtnale indile, Saat on bir buçuktu; çıktığımızdanberi dört aat oluyondu. Böğütlü çiftilfi ise gidece- Zimiz yol üzerinde, yar.daydı. Henüz tercih — edilecektir | larla gelen Üonret eşyasmın bu - | gitmesinden — sonra | !ıı—ınııbwııdn'ldtl | Amerikada Ruzveltin lehinde ve | aleyhinde olanla Şikago, 15 (AA) K Of | — “Her göyden evvel Amerika,, * miyeti relsi general Vixi, birleşik A » merikanın nafiz şahsiyetlerinden elli dokuz kişinin, bir baysaname neşrede. vek Ruzveltin son nutiunü takbih et. Hikderini ve, bu aülkü “dvmokrasinin büyük prenaiplerine karşı bir tehdit,, diye bavsif ettiklerini bülmürmiştir. Bu beyannamede şüyle denilmekte . dir: Cumhurrelsi, ateş açumasını em, retti Kararı ne köngre tarafından, ne da halkın arsuslle tasvip — odilmiştir. Ruzyeltin nutku, koagrenin salâhiyet. lerine karşı bir meydâan okumadır,, Beyanname, bundan sonra, Ameri , | kada, hayatların ve hürriyetlerin bak çisi kendisi olduğumu derhal,şüpheye mahal bırakmaz bür yekikde, tokrar 1 Hân etmesini, köngreden, istemekte ve eğer köngre, bu meyden okumaya müe kabele etmezsa, mamleket, ilânı harp, iz bir barbe intizar etmelidir. damak tedir. Beyanmamede imzası bulunanlar &. rasında sabık Oklahoma valisi Vilyası Murray, Viseansin senatörü La Fol. letle, muharrir İrven Cobb, — tarihçi Roard ve “her şeyden evvel Ameri « ka,, komitesine mensup düha bir gok çahsiyetler görülmektedir Ruzveltin lehinde konuşanlar Neyyork, 18 (AMA) — — Binbaşı Fsalding Ealiot Nevyork Heraki Tribüm gazetesinde diyor ki: Cumhurreisi, denizlerin — serbestisi bakkındaki maruf nutkanda —Amerle kan milletinin mukadder clan şeyi ka, bul etmesini istemekten başka bir yey yapmamıştır, Cumhurretsinde bizi har bin dışında bırakmasını yahut harbe sokmazmı: mümkün kılacak bir sihire , baz kuvveti mevcut olduğuna bizi iman dırmağa çalışanlar, ya fikir verebile, mek için matlüp salühiyete sahip de, gildirler, Yahut niyetleri fanadır. Ale manyanm Avrupa hükimiyefine — göz diktiği ve Britanya adalarının emini | yeti tahdida maruz bulunduğu, iyidan iyiye anlayıldığı andan itibaren Avrüs panmm büyük denizyollarını — kontrol edabilmesine yardım etmek üzere bü. yük Brttanyaya rafimkile olan her mü zaherette bulunmak bizir. için birinci | Gerecede bir vazife olmuştar. emu görmediğimiz baldr — gerinliğini | bissedebiliyorduk, Bu serinlik sanki | bir vahâ ve kuyu serinliği 1di, Güneyşle işbaa gelmiş vücudümüzda ona muh- taç olduğumuzu biliyorduk, Çünkü ua, Buvlarımızı yavaş yavaş terden bir istaklıkia tebdil eden gümeş bizi âdeta eritiyordu. Beklediğimiz serinliğee ka, vuşamadığtınız takdirde atep, biği az Bonra bir ot, kuru bir öt hüline geti- redek ve uçlarına küşlar bile konmr yan bu yartp musumluk örtosmda gecee yı ve yağmuru beklemeğe Mecbur ka, iacaktık. İçimizden biri: — Çiftlik! diye haylurı. Kılavuz: y — Evet, dedi; Söğüllü çirtiğir Ayaklarımızmı altmdı, vadide, çift Hik bir ağaç denizi gili duruyor; ve ücrde yenlden atep, yukıcı merhamet- siülgiyle başlayordu. Böğütlüye uzun boylu bir güne be- kan tarlası içinden geçerek girdik. KENAN HULÜSE deniz karakol gemilerimim arttırılması Çöcgüt « Ruzvelt görüşmeleri, hüdise lerin zoru ile ittibaa ediliniş kanarlar dır, Almanyanm. tecavüz etmeği tüe rurl telâkki ettiği menfantleri, askeri zarüret salkazite müdafaa — ediyoruz, Binasnaleyh, bizim için, — buşka hal çaresi yaktur. —— ——— Fransada gebe kadınların himayesi Vişi, 15 (A,A.) — Hükümet, gocuk düşürmeyi Mmeneden ve hamile kadınları himaye eden bir kanun iştir. Bu ka. nun, hamile kadınları işten çı. kartmaktan — patronları menet. meoktedir. Si Yazan : GÜNAY, — Bence her t Yazan:! HULÜSİ Öğretmen Birri Özbay'n Beyoğlu Halkevi salonlarımda açtığlı resin sor. gisi Kapandı, İstanbul belediyesi, ser, Kinin nefla tablolarından iki tanesini satın şkdr ve bu harekelile sanata ve sanâlkıra karşı yerinde bir Kkadirgi - naslık da göstermiş oldu. Sırrı Özba- yın sergisini biz de gördük, Heyeti u. mümiye itibarle zevi ve merakla tetkik edilebilecek bir, eserler manzu. mesiydi. Sergi, ayrır aalonlarda geçen #ene do toşkir odilmiş ve takdirie kat, gılanmıştı. Bu münasebetle “Yeni A, dam" meemuasının bir seyısında res. sam Mahmut Cuda Surri Özbayı ol- gün bir sanatkâr olarak gösteren ya, Kistada “Modern” sanatları tahlil et. tikten sonra şöyle diyordu:. “— Şimdiye kadar manleketimizde * modem namı altında — teçhir. . edilen tabloların yüzde doksan dokuzumu as. Yha irca ederiz, Yalnız Sırri Özbay *“Modern sanat” 1 en iyi anlıyarak ve hiçbir sanatkârın gözlüğünü kullan maulkamın estetik hamle yapmıştır.” Fihakika Bezanla başuyan hakiki sanst inkılâbından sonra modarmm sa, natı temsil eden birçov Franaız ves- zamlar tetkik edilince, hepsinin ayrı myrı şahsiyetleri göze çarpar, Şu hale Kgöte, Mmödern sanatta mücerred bir ifade asaatır. İşta Beyoğlu Halkevi salonlarında enerleri teşhir edilen sa, natkfrın mödera samı altındaki tah. doları da böyledir; başlı başıma bir teknik ve mücerret bir ifade taşrmak. tadır, Bilhasın “Balo*, “Köylü Kız, lar", “Sapan,, tablolarında. — fütürizm temayülü görülmekle berabar mevzu. Yarı mahalli ve hâlk rivayetlerine kıy. met verilerek seçilmiş ve bunlara *maefhumlar” da ilâve edilmiştir. Me, Belâ, kâbus ve cemre, müzik ve tayya. 've adlı Labloları tamamiyle mefhum. Jara göre vücutlandırılerıştir. Banat, kür, bize göre, “Modera” 1 başardığı nizbette diğer ekolleri de ihmal etme, miştir; yetmişten fazla tabloyu topm, kil eden bu eşerler manzumasini ayrı ayrı Ustatların fırçalarından — çıkmış (Burası gelin odamız) ismindeki tallosu tam kilsiktir. (İftalya zey, bekleri) adit büyük bir kompozlayo . nunda “inlibacı” dır, Fakat bu tabla. da fırça tuşları ile asrarlı renk kay, ta ben bir beta best vezinle şiir CeMmiyet arasında Bu düşüntüç d Bunuz yol sizi tatmla etmiyor mu? Bu suale Özbay şu cevabt veriyor: Bir saat geri alınacak Ankara, 15 (VAKIT) — Yaz saati, 20 eylül cumartasi günü akşam; anat 24 ten itibaren nihayet bulacak ve normal saate avdet edilecektir. Yani © gece RaAt 24 ta bütün mantlar bir ma, At geri almacaktır. Kiş aati bu uyin yirminci pazar gününden itibaren — tatlik — edilmeğe başlanacaktır. Orta tedrisat ve lik tadrisat mücs, senclerinin geçen ders yıtı - bayından itibaren yaz saatinin tatbik etikmesi dolayısile değişen çalışma saatleri ya, niden tanzim edilecektir. vi hava nedir? Semrâ hanımefendi varlık izah edilemiyen, fakat zevk butiyetle kendisine teslim olu için bütün ekel te istarse aruz, istarsi dığı güzelliği bulmdüf nlabetinde kıyıbet pencere yanındaki rahat ve yumuüşak koltu Za gömülmüş, dışarıda inc& çizgilerle uza: nan ve uzaklaştıkça maviliği kaybolup pen” beleşen sahili, ikinci plândaki tepeleri ve ar- kada yükselen dağların boşluğa vuran gür O zel gölgelerini seyrediyordu. Vapurun hareketile beraber radyo gra Mmofonun yaymağa başladığı solo keman konseri Ahmet Dündarım vücudunu baştan başa sararak sinirlerini, duygu ve düşünce- (merkezlerini, dimağını, kalbini ve ruhunu kuvvetle uyandırdı. Musikiyle — düşünmek “Ahmet Dündarm eski ve zevkli bir alışkan lığıdır. İmralıdan uzak geçen bir haftanın mu Basebesini yapmak istedi. Bursaya ne mak- satla gitmişti, nasıl bir netice ile dönüyor? İki hekim, iki hayat ve iki kadın arasın” dâki mukayese bilhassa zihnini meşgul edi yor, Hekimin biri profesör Ali Ceylân, öter kisi kendisi... Ali Ceylân bugünkü söhret. hürmet ve servet merhalesine ne yollardan erişti? Savon ile anılır adı var, Nişantaşmdı apartımanı, Büyükadada köşkü, Boğazirinde yalısı, altmda husust otomobili — var. İlk ve Sonbaharı Adalarda, yazı Boğaziçinde geci- riyorlar; mevsimin aıcak günlerinde bazan karaya ayak basmıysrak günlerce deniz üs- tünde eş dostla birlikte kotrada kaldıkları » Roman luyor. Kışın ikide birde Avrupa seyahati... Profesör Ali Ceylân kendisini yalnız hevaü hevesine vermiş bir adam değildir; meslek mecmualarında, makaleleri, - hemen her sene yeni bir kitabı, etüdleri, hattâ bur luşları intişar ediyor. Ahmet Dündar hoca - sına nasıl imrenmesin ? Profesör Ali Ceylânın hayatile Ahmet Dündarın şimdi artık bu mukayeseden sonra kendisine bütbütün sefil ve acıklı gelmeğe başlayan mütevazı yaşayışı arasındaki fark düşünülmeğe devam edilemiyecek kadar hüzünlüdür. Ahmet Dündar Avrupaya git mek, büyük klinikleri gezmek, meşhur pro- fesörlerin mesaisini tetkik etmek istiyordu; Ahmet Dündar Avrupaya gitmek ve meder niyeti hem ilim, hem eğlence sahasında bü- tün genişliği ve hususiyetlerile görmek, tat- mak “istiyordu. Maddi imkânlar biraz krt ve kısırmış, ne çıkar? İstenilirse pekâlâ kırılıp dökülür, her sey temin edilebilirdi; hayhat... Ahmet Dündar İstanbulun parıltısmı az bulur ve hayalini büyük medeniyet mer kerlerinin şasasivle beslerken geneliğini, ü- mitlerini, şabsiyetin irip bir. hapishane adaeının yoksuzluğu içine gömdü! İMRALIİ 2EFİK AHM SEVENGİL Mukayese devam ediyor ve Ahmet Dün” dar Semrâ hanımefendiyi düşünüyor; — ihtir şamı, fevkalâdeliği ile hissi kamaştıran ve ince güzelliklerin zevkine varmak mazhari" yetinde olan kimselerde derin, köklü, son- suz bir meclübiyet uyandıran Semrâ hanım" eflendiyi... Ahmet Dündarın o zamana kadar karşır kaştığı kadınlar içinde onun gibisi yoktu; annesi başka tip, başka cins, başka - tarz bir kadındır; annesi tahammül, feraset ve irade âbidesi olarak Ahmet Dündarın maddi ve ma nevi varlığında bütün hâkimiyetile her za- man yaşar; o başka bir şeydir; onu sahanın dışmma çıkarıyor; Ahmet Dündarın üniver site seneler'nde, talebelik zamanında, hekim olduktan sonra iş hayatında, arkadaşlarınm zevceleri, kardeşleri arasında, şurada bura- da ve nihayet bu son hafta Bursa seyahatin" de tanıdığı ceşit çeşit kadınlar ve genç kız lar içinde Semrâ hanımefendi kıratında kim” se yoktur. Nedir bu fetkalâdelik> Bu üstünlük, bu mümtaziyet nedir? İnsanı sür gibi, musiki gibi, lâtif bir mehtap gecesindeki içli, özlü. sonsuz ve ebedi hasret gibi saran bu mane- bir haz duyulan görünmez bir dir? Ahmet Dündarın yavaş yavaş nacağı geliyor. Ya Selma köyünde sevgilisinden mektup sus bir değeri vardır. ekoller birer yoldur. ta “güzellik” dir. - e ——/ özbayın Tesim SPM Ve Kai “Tumrul ne- oldu? sum, küçük ve kimsesiz nişanlı? Bursa yolcularını Mudanyadan tanbula getirmekte olan güzel, vapur Marmaranın köpüklü gö ü tılarla ve etrafında tatlı bir rüzgü' ratak ilerlerken Ahmet Dündar — Va salonunda kendisini bir rüyaya tan kurtulamıyor: İki tarafı ağı da, bir otomobil içinde yıniıışlh*' nmaktâ eT 9 mesafede oturan güzel, muhteşem: * » de bir genç kadım otomobilin — elinden brrakmamakla beraber vaşlatıyor, kendisine doğru dön' ve kuvvetli gözlerile gözlerinin kıyor: “Bu basit ve görgüsüz ta köy sahiden sizin nişanlınız mı? Diy€ acıdım size... Böyle münevver, tikbali parlak ve güzel bir erkek lıpau:.dı mı evlenecek?,, yese devam ediyor: nımelendi ve Selma Tumrul. l bu j a aP ve' alıf ıııçl' g Ve Semr A ) v |