Hes'in kaçışı Bugünün en heyocan verlci hü dinesi Hitlerin munvini ve nasyor mal şosyalist partisinin relel Hesin Alkmanyadan kaçışklır. Hesin Hit lerin arkadaşı olması ve nazi par- tisl içinde birinci deres rol oy mnaması dikkati çekmekledir. parlinin mücaaislerindendir. de Hitlerle darbeye iştirak etmiş, darbenin muvaffak olmaması üze- rint Hitlerle birlikte tevkif edi- mişti. 633 de Hitler mevkiü ikti. dara gelince Hesi yanma muavin olarak almış, Güringden sonra ha. lef olarak Hesi tayin etmişti. Hos İngilterede bir esir mua- ktir. Hüdise hakkın- da birer tob- liğ neşrodilmiştir. Londra — tobli. Binde yalnız hâdiseyi nakletmek. tedir. Berlin tobliği ise kaçışım se- bebini Hesin hastalığına atfedi yor, Hesin yaverleri — tevkif edi- miştir. Vaşingtonda Hosin hastalı- Bma inanılmıyor, Çünkü 20 nisan- —Akademide Ölen talebelerin Blmwojeleri do teshir edildi Dün Güzel San'atler Akademisinde san snıf Giploma konfor projelerinin ' teşhiri, acıklı bir hatıranın da hazin bir yakilda ihyazına sebep olmuştur. Birkaç gün evvel, Harbiyede bir 0. tomobü kazamna kurban — giden iki genç akaddemi talebestnin hazırlamış — #kluğu projeler de bunlar araaındaydı. — Mülearrsenin en müvaffak — oseric, — maktedir. ;' İstanbuldaki saray- — u bir padişaha her gün altmış | Okap yemek çıkarıldığmı, bu ye- | l k Bu projeler, ziyah bir zemin üzerine Bdlmıştı. Ve her projenin altında bi ver büket çiçek görülüyordu. rinden biri olan bu projeler — teessür ve takdir hizleri içinde tetkik — edil. lardan istifade 1o canlandırılabilir. Bu müzeyo giren bir Türk çocu- “meklerin boş altı türlü et, beş ab Ya Gürlü sebzo, bes altı türlü ha- mur işi, beş altr türlü tatlr ve tür. di İki binl bullduğunu öğronlr, Sonra İstanbulun zaptında Do hço sırtlarından gömileri ta. üstünde yürüterek Halice ge- İslanbul surlarını — yılanak kendi nexzarefi altında Avru- ilk büyük topları döktüren Sultan — Mehmetle sonraki arasında mukayoseye vermek için Saltan Abdülü- €a meraklı eğlencesi horoz olduğu ve sevdiği horurzlara taktığı yine bu müzede güs- tilir, Nihayet son padişah Vahdetti. memliğeti nasıl —inkıraz uçu- ma sürükledikleri ve Atalür. kumandası altında isyan ede- memleketi yesiden kurtaran iek milletinin ordusu İxtanbula ağı zaman bu hain — padişa- Basıl ecnebi memleketlere kaç. ü teshir odilir, Rüslar komünist inlılâbı e Çarlık idaresi arasında — mukaye- eye medar olmak Üsere bu tarı- Müzelerden çok istifade etmiş- derdir. Bizde de Cumburiyet roji- faziletlerini, buna karşı xal- devrinin rozaletlerini terbi- gekilde canlasdırmak İsteni. 60 hin bir türlü mixal bulmak I üdür. ' bir maksat İçin kullanıla. bir saray hakikaten milli ga | © hlznet etmiş olur, Fakat | b bu şekilde, görek — mektep Veya diğer bir umumi maksat uğ- runda kullanılmasına imkân ölmü- | binaların sadee saray adı İle idareyo İitika! etmiş olduğu | muhafaza edilip gitmesi doğ- mudur? ASIM US GÖNÜLLÜ HEMŞİRE — KAYDOLUN | betini ortadan kaklırmayı düşün - PEn -—*—“*""îw— Bir istanbullunun görüşile Anadolu : | tr, hi ! bakkında beya - bulunmamış, — kendisi is bildirümeyon bir yere naklolun - Muştur IRAKIN TANINMASI İngiltere Sovyetlerin —Iraki ta- nımalarına 0 kadar ehemmiyet vermiyor, İngilizlere güre Sovyot- ler Jrakı çoktanberi tanımak- isti yorlardı. Fakat Irak buna razı ol. muyordu, Berlin i#e — Sovyetlerin bu tanıma kararma büyük ehem- miyet veriyor, Bazı Alman tayya- relertinin Suriye yoluyla Iraka git- tiği haber verilmektedir. JAPONYA MEMNUN DEĞİL! Japonyanın Almanya ile Sovyet leor arasındaki münasebattan mem nun kalmadığını gösteren emare- ler boliriyor. Almanya Sovyetleri Asyada serbest bırakdığı takdirde Japonyanın eli kolu bağlı durmıva cağını Japon gazeteleri yazıyor, HİTLER DARLANLA GÖRÜŞTÜ Hitlerle Amiral Darlan ismi bil dirilmiyen bir yerde görüşmüşi lerdir. Bu mülâkatta Ribbeni da bulunmuştur. Ancak neler gü- Tüşüldüğü bildirilmiyor. JAPONYLARIN ÇİNDE YENİ TAARRUZLARI Japon kuvvetleri Çinde kalaba lik tümenlerir yeniden taarruza göçmiş, yöniden bazı mevzileri zapteimişlerdir. Mancuokodaki kı- talarm Çine getirildiği anlaşılı DOLAR HARBİ Awmnerikan yardımı yünün mev- zuana teşkil ediyor, Amerikaldar Almanyaya karşı dolar harbi aça- caklardır. Harplen evvel Almanya nm cenubi Amerika ile tisari ve iktmadi münasebatı fovkalâde ge- nişlemişti. Şimdi şimali: Amerika | cenubi Amerikedaki Alman raka- mektedir. Bunun için Conubi Ame Fikada buhunan müesseselerdeki Alman hisgeleri alınacak, yeni mü- eeseseler karulup mallar piyasaya çıkarılacaktır. HAREKÂTA GELİNCE İrakta İngilizler Irak kuvvetle- rini Bağdada doğru çakilmeya mec bur etmişlerdir. Iraklılar — çekilir- ken 30 Kilomotrelik bir sahayı Firatın böntlerini yikarak — sular altında birakmışlardır. Iraklıların kuüvvetleri 20 bin kadar tahmin olunabilir. - İngilislerin ise bun: dan aşağı olmaması muhtemeldir. Libyada Almanlar Sollum mınta- kasında beş islikamette osbr? ka. gi (laarruzları yapmuışlardır. Bu ta- arruzlar — püskürtülmüştür. — Tobr rukta vaziyette — değişiklik yok- | a BELE Otele girdik, Ve deniz cephesini baştan başa kuşatan göniş balko' nun bir ucunda oturduk. Bu mev- kil muhtelif kryafette — mösyöler, madmalar Ve matmazeller - kapla- miştı; erkökler boojur, redingot, ceket, Süvari ve avcı elbisesi, par- dasüi giymişlerdi; kadınların için- dö sabahlık, kostüm, ipek hmka, beyaz entari, uzun kalın palto giy- miş olunlar di. Hopsi bir ailer den gibiydi, Muhtelif dillerle ko- nuşuyorlardı. — Gençler, sırtlarm- daki çantaları açıyorlar, masaları bitiştiriyorlar, kodmlar da, bu çan- talardan çıkan mütenevvi y cekleri tertip ediyorlardı. Sert, fenli vo şapkalt mösyöler, askoeri lagallere benzeyen bu Ze hayretler içinde hakan garson lara türkçe, rumca, almanca emir- ler veriyorlardı: — Örtü getir... Çatal, kaşık getir. Sonra,.. sayet böyle gelirse, yemek- leriz kokup ekgiyeceğini ve otolin de bu gibi müşterilere Allah r- Zzası için servis yapan bir müesse- Bel hahriye haline göleceğini ha- zin hazin düşünen bir alay müs- tahdeminin karşısında yemek buy- hyor; r, bir, çok mülevvesat ile kirleniyor; gürültü ayuka çıkı. yordu. Hopeinin ahında Avusturya ve- ya alman pasapol kadar kttetah, mağ idler, Yalnız biri, bi tirtmi Ve yemekten sonra, bel- ki bir ikisi birer kahve ve hepsi bir kaç ton su İçtcek ve işte kah- velerin ve bir şişe biranın parası, bütün bu iğreldiren ve İz'ac eden heyacanlı servisin bedeli olacaktı, Mefküre, yalnız kalmak ihtiya- tabak getir... Ba getir,.> müşteriler Fatmalar ve Mehmetcikler d rını meğer hiç tanımıyormuşuz Azizim Niyazi Ahmet.., Anadolu için, Anadolulu için BÜ l irlerin het ha ı vardır. Fakat bunlar edebiyat, yani lâfız bakı mundan güzel, Hiç biri hakiki A. nadoluyu lerennüm edemiyor. Anadolu, öyle bir canlı edebiyat. ter, ki., Bu edebiyatı burada, bu topraklarda ve bu — toprakların üstünde yaşıyanların — ellerinde, parmaklarında, gözlerinde ve yüzlerinde okumalı. Ve... Ondan sonra yazmalı, Evvelâ iyi duymalı. Şiiri ilk defa burada okudum ve şairlerimizin -aflarını mağ- rüren çök kuru buldüm. Evet, Anadoluda çeşme başında omuz. larında testi köylü kızları var- dir, Vardır ama, işte şiirlerdelki gibi değil. Burada gik &ik sürü. lere ve onların arasında kaval ça an çobanlara rastlaremız. fakat hikâyelerin romanların arilattık ları gibi değildirler. Anadolulu, ediblerimizin — konusturdukları gibi konuşmaz. Hem — Anadolü gocuğu çok ax koanuşur ve sada. ce yapar. Hic siz sever de. Öyle aşk maceraları — dinledim. Bonra da — romanlarımızın neden fakir olduklarını düşlün- düm.. Sade muhayyele, sade ro. man tekniği bilmek kâfi doğil. dir, Ve Anadolu yeknesak değil- dir. Hani gu Erzurüm — havısı var ya.. Aynı ahenk mütemaı yen bir kavis etrafında — döner durur. Ve o ahenge uyanlar ken- dilerinden geçerek hep aynı ha. reketi tekrar ederler. Biz sanırız ki pai bu kadar. Yanlış azizim.. Cok yunlış.. Meğer biz nağmesinin, ha:ğet. Yerinin ruhuna nüfuz edemiyor- muşuz, Bir Erzurumlu bir dang salonunda nasıl vâls, tango ve battâ çarlistonu biribirinden a. yırtedemeden bir. oyun farke- derse, biz de öyle imigiz. Sonra Anadoluda mühim — bir gey keşfettim.. Hayır, bu keşif kelimesi çok manasız. Zira A. nadoluda, herhangi bir geyi keş. fetmiyo lüzüm yok, Görmek kü- fi.. lste ben de siz gametecilerin gık sık tekrar ettiğiniz bir yan. lış düsünceyi çözdüm. Diyorsu- ruz, ki yahut deniyor ki Anado. tulu okumuyor, Anadolü okumak istiyor. Bu. nu ekmek gibi bir İhtiyaç sayı- yor, Haktâ söylüyor bu ihtiyacı. nı, Fakat okunacak eser vermi- yoruz. Eğer hâlâ Aşık Keremi, Leylâ ile Meonmu akuyorsa ka bahatin büyüğü bizde... Pfer hi- lâ burada taş basma — kitaplara rastiryorsak, suç binde. Hükümetin köylü için bastır. ct nrasında patlıyan bu kıyamct- tan evvelk aöraem olmuş gibiydi; Bonra, balkona dayandı.. — Gidelim mi?., diye sordum.. yarzın ultmda uzanmış bir gümüş gölde — yıkantyordu. — Kargımızda, Bisli ve mavi dağlar, ufku takip ederek ölekilerle birleşiyor ve İz- mitin yolüu kapanınış gibi — oluyor- du. Mefküre devam etti: — Noreyo gideceğiz? — Odammma... dedim. Ve istör. aseniz, yomok vaktine kadar birar loş ve küçük odamıma, bir keç da- kika için uğradık ve aoara, ni- hayetsir çamların arasında kendi- mizi kaybettik, Diyordun! ki: — Bana, adadan hiç gitmemiş- Biniz gibi geliyor... O, cevap veriyordu: — Bana, adaya hiç gelmemi. şim; bu güzel yerleri hiç görme- mişim gibi geliyor... Kolunu benim- koluma sarmiş, ve elimi oline aklmıştı. Eaki çılgın konuşmalarımıza başlamıştık, San. ra, süratle yürüyen sast bize av- det emretli, Ve yemekten ziyade müştak konuşmalarla göoçen ye- mek bittiği vakit vapurun hareke. tino bir buçuk gant kalmıştı! Mof- kürede telâşir hir haaırlık — vardı. Anadoluyu gördük.- ten sonra roman mev- zularımızın neden ku- ru, neden fakir oldu- ğunu anladım. Roman yazmak için muhayye- le kâfi değildir. Mut- laka Anadoluyu gör- mek lâzımdır. giyor ve moevzuları dilden dile naklediliyor. Ama bunlar da mahdut.. Anadolu çocuğunu Ba. bâliye uğrayıp kitap alabilecek bir kimse olmasını istiyoruz. İş. te meselenin ruhu burada... Ama bu da kâfi değil.. Ona mevzu seç- mek de mühim bir noktadır. Da. ha doğrusu en mühim nokta... Anadolu gçocuğunun eline ne mâcera romanı, ne polia hafiye- si kitabr vermeliyiz. Onun Tu. hunu okşıyacak roman, onun bil. gisini karıncalayacak, ufkunu genişletecek kitpalar temin et- meliyiz. İptidaf bilgisini arttıracak ki. tap lfâzım. Aşkı bütün manası ve gayesi ile duymuş olan Ana- dolu çocuğuna Beyoğlu macera. Jarını değil, palan döğen dağla. rının, Torosların, Sultan Selim dağlarının, Araratın, Sakaryı- nm, Fıratım ve Diclenin, genisz ovaların, karir dağlarm, kahra. manlığın, ferağatın, toprak — ve vatan sevgisinin romanlarmı ver- meliyiz.. İşte Anadolulu göhretli kalemin eseri jle değil, göhretli Nasıl Yazmalı? Akşamda, Yeni Sabahda, imza- İt ümzxasız yazılarla birlikte Cum- huriyette imzalt bir yazı bizim adımı sanını harf inkılâbından ev- vel de pek iyi bildiğimiz Loyd Core'u İngilir imlüsile yazmaya üzeniyorlar, Ama okuyucuları ne diyocek? Onu düşünmüyorlar: Bl. Core) mu okunacak, yoksa biz a- damın adım yazıldığı. gibi oku- rmr Burette değiştirecek miyiz? Muharrir kendisi bir dakikalık gayret sarfedib keilmenin nasıl okunduğunu öğrenncek yerde ve bizim — söyliyebildiğimiz ve bizde yazılabildiği surete yazacakken kendini insiyaki bir esaretle tak- lide kaptırıyor. (Lloyd George) veya (Georges) yasmamalı, (Loyd Core) yazmalı ve pok zarurt görülürae bundan zonra da bir defaya münhasır o- Gamir nazarlarımla onün harekâ. tinı takip ederken: Ş — Ah kalaanız.. — diyordum, Ham niçin kalmıyorsunuz? Anne- Bizin. fikrince, manrmma muvafakat etmezler mi?, Bu, pek tabildir, — Çok merak ederler, mümkün değil Dedi, Tüvmletini ikmal etmiş, gantamını almiıştı. Ben matmazele: — Kalmıyacağız! Dedim, Sonra çıktık. Bu mevsi- min günleri no kadar,kısa idi; on bizde gelmiş olan vapur dârtte gi. decokti, Biraz sonra dâ gurub baş. hyasaktı, O halde, Mefküre Ada- ya gölmiş olmuyordu. Tahayyül etüğim ziyaretlerden — hiç birine vakit — bulamamıştık. Halıratımı Bömdüğüm o mukaddes yerleri - nunla birlikte, belki son dofa, bi ryer birer germek; oralanla bir kuç dakikai saadet yaşamak; oh bunu he kadar istemiştim! Ruhumda bir eza iHa: — Kalsonın... Atsu elseniz.. Diye inledim. Derin derin dü- günmekte olan Mefküre: — Bu yoldan gitmiyelim dedi. Sonra, arkamızda kalan tepeyi Rösterdi : — Buradan çıksak, axağı insek. Yine iskolo başma çıkmaz mıyız” — Şüphesiz... Pakat geç kal burada — Sanihada . geğil mininiz? Önda bir göce kah İ | | | tepede güneşten yandık ve Bso. | guktan donduk. Köylüler ç gün iya- eseyin Mevzuu Ahmediye ve Mahammediyenin | edebiyat kitaplarındaki müellif. | lerini, onların tercümci hallerini bir tek Anadolulu bilmez. Aşık Keremi kim yazarsa yazsım, For. hat müellifi kim olursa olsun ile yuğrulmalı.. | Ben şimdi Diyarbakırdayım.. Buradan ne tarafa gideceğimi | bilmiyorum. Fakat Karpuz mev- simi yine mutlaka burada bulu. nin ballandıra balalndıra anlat. tığın Malatyaya — uğrayacağım. Muzunu, portkalmt Akdeniz sa. hillerinde tattım ve hâlâ tadı damağımda.. ilgetinde Birkaç gür Hatay vilâyetinde kaldım. Soukoluk'un — İstanbul otellerinden daha temiz bir dai- resinde misafir kaldık. Bir ge. ce sinemaya bile gittik. Bitias, Yolunoluk, Kırıkhan, Beylan'ı ziyaret ettim. Nangizlik'do reak | renk çiçekler arasında )mızuıüu- ğu dinlettirdim. Harbiyenin şe. | lülelerinde kendimden geçtim.. Şekâle deyince Antalyayı ha. | tırlamamak mümkün — olmuyor. | Bu yurt parçası için inci, pırlan- ta gibi basıma kalıb isimler bul. muşlar.. Antalya şelâlelerinin ö- nünde insan her türlü kıymet | ölçüsünü, her güzel vasfı unu. | tuyor. Ne inci, ne de pırlanta dü. şünüyor insan.. Sadece hayatı düşünüyor ve hayatın manasını, zevkini bütün varlığiyle duyu- yor. Hozata, oradan o. tomobille meşhur Munzur etek- Jerine gittim. Beyaz dağ denen bırakmadı!'ar bizi.. Keçi südünün ne nefis şey ol. duğunu burada anladık. Müba- rek gampanya gibi.. Yolda Ahmetpaşa deresi de. nen bir yere uğradık. Kımgın, vrulmuş güneşin altında ya- nan topraktan bukadar soğuk bir su fızkıracağına İnanmak icin mutlaka görmek, mutlaka dişle. rini dondurmak lâzım. Köylüler dediler, ki su başında — kuzular kızartılır, ve âlem yapılırmış. Tıka basa yiyenler, Ahmetpaşa suyunu içtikten bir saat sotra acıkırlarmış. Unutuyordum. Şu meşhur Çe. di l ret ettim. Ne erek de mi vaşamak Tatanbulda mı?.. Verdiği cevap gu oldu: - Bu cenmet gibi yer bırakı. * ltr mı?.. larak, giyme içinde aslını yazmalı. Çemişkezek'li İstarbulu da gör- tur, V dığı g var. Elden ele dola- — Yetişirim! Şimdi dönmüş; topeye çıkmağa başlamıştık. Bu, kolay değildi; yerler kayıyor, bazı mahallerde çamlar sıklaşryordu. Biribirimize yardım ederoek, biribirimizi çeke- rek gidiyorduk, Tepenin zirvesine zaman ne kadar çabuk gelmiş olduğumuza hayret ettik; kmvk dakika olmuştu. Mefküzenin çok yorulduğunu gürdüm : — Daha vakit var, dedim. İs- terseniz biraz dinlenelim, Oturduk, Ayaklarımızın allında güzel bir manzara serilmişti. Va. dirdiğine göre, büyük merikan bombardımâaz yarel: kın garkâ Yunan komite” kuruldu aai Kahire, 18 (A-A.) — Ö e| kezl hükümetin darefi # yf da denizaşımı bir wr::,/ rulmuştür. Yakımda. M/ da ommubi Afrikada "_'/ da mümaati komiteler lardır. Buralarda mi armısında olan mühim yeri vardır. harp malsemesinin rmmm kumandam altındt tacaktır. —— —3 Berli , ü elçisinin, yalnız »:;':ıwjı ufak hudut mimtak wW İşl ile meşgul bulundüğti ' Bükreş, 18 (AAJ 'T g ajansında.: miş olan kamisyonult gu Dimitrise ile gğrnıw”" Muhtelit Alman « misyonu bu ı&ıh/ j ROMANYAP' 4 TEVKİFAT gel -Bükreş, 18 (A-A) © mz yf ai milş bir vatandaşili": gun doğduğu toprağt karşısında duyduğul rif edemiyeceğim.. Yazılacak daha çok Şimdi bir yaylay Daha bu.. Ben ne ilâve nadolu, dostumu _l'”xy VAmeıüıyı Pur iskelede idi, Adanın sahllleri- | kayışı haziranın ilk ne zarif binalar inct hir gerdanlık ,1.:; gönderilncektlr. gibi dizilmişti. Gideceğimiz yolun darla örtüldükten sonra binaların giderek iskeleye müntehi oluyor- du, Donizde bir'kağ balıket kayığı yarlı, Güneşin altında — kararmış küvvetli kollar, ağları çakiyor, »- tıyor, denizi — taşiryorlardı. Mef. küre: —— Tevfik Fikretin bir şüirini başında idik ve bu yotl, biraz çam- | büs n büterye 350 bin Hira arısmna giriyor; hafif inhinalarla | muştur. getirtilecoktlr. çaraa Ben de onu düşünmüştüm. Ve | yuna artryor; Mefkürenin tariz edeceği noktayı ima ederek: , — Haksız mı?., Diye sordum, — Biz haklı mı buluyorsunuz?.. kan dökmeler, “Deniz kadınm gibidir, inanmak ol- | rahet, tesadüfan maz ha m bir köre şiir değül: Ok | paratorluğunun iki Adela bir gey givesi! (Ca aynı günlerde Değil mi? Sonra, niçin inanmak | bongiyor, olmazmış? Kadınlar, şairin naza- * Bir tok millet rında bakımmız ne kadar korkunç mırııı_—üe mahlüklar!.. —- Mübalâğa ediyorsunuz, para, kan nehirler — Oh hayır, hiç mübalâğa de- | kıyor; ni ğil, Tamamll — anlıyorum: nasil ki rakit hayalarda Ğ_MW“ FDenama var) yorlar.