! — VAKTI B BİRİNCİRANTN 1040 Milli Şefin şereflendirdikleri Ankaraat yarışları dün! çok heyecanlı oldu (Hususi muhabiri sonbahar . at cisi kalabalık Ankara, 8 Yarışların neticesi gün- lardır: BİRİNCİ KOŞU: Üç yaşındaki yarım kan İngiliz na mahsuüs olup Tesmi Ganyan: 105 kuruş. İKİNCİ KOŞU: Üç yaşındaki saf kan Arap tay, larına mahsus olup mesalesi 1000 metre idi. Neticede: İ — Sava 56 kilo. 2 — Sevim 54,5 kilo, 3 — Tuta 56 kilo, Işık bu yarışta derece alamadı. Bahsi müşterek Zafıyana 105, plâ- seye 100 kuruş verdi. ÜÇÜNCÜ KOŞU; Üç yüz liradan (fazla ikramiye kazanmamış olan iki yaşındaki yerli saf kan İngiliz Ttaylarına mahsuslü. Mesafe 1400 metre; 1 — Yozma 2 — Yetiş 3 — Mimoza Deroce alamıyanlar: Ruva, Ayfer. Ganyan 250 plâse 150 ve 155. DÖRDÜNCÜ KOŞU: 3 yedaha yukarı yaştaki saf k: İngiliz at ve kısraklarına mahsı idi. Bu yarış en mühim koşu idi, Eski jokeyi Bayramı bulan Dand: birkaç ği Karanfil demir ve Romansı bu yarışta ge- gerek parlak bir muvaflakiyet ka. zandı. 1600 metre üzerine. yapılan | bu yarışta şu netice almmıştır: 1 — Dandi 62 kilo, —— Karanlil 56 kilo 3 — Özdemir 56 kilo, Derece alamıyanlar: Romans, tağan, Seykap, Komisarj, Deş- 2 var, Ganyan: 495, plâseler 160, 200 ve 305 kuruş. BEŞİNCİ KOŞU: Saf kan Arap atlarma mahsus bir handikaptı. Mesafesi 2400.. Bu yarışta ağır kilo alan Mih. rülcan ezildi. Neticede; 1 — Bozkurt 60 kilo 2 — Mihülcan 64 kilo 3 — Aneze 51 kilo, Netice alamıyanlar: Dora, Ka- zakuş, Aşkın. Ganyan 355, 120 ve 115 kuruş. ALTINCI KOŞU: Saf kan İngilizlere mahsus bir galr manialı koşu idi.. 3000 metre Tefrika Numarası : 58 Üslüste birkaç mahkemede birkaç mühim davayı mesülesi | Mesafe üzerine yapılan bu yarışa Asım Çırpanın ahırının iki hayva- nı girdi. Neticede Jokey Bayramın idare etti Tomru birinci ve Taşpi- oldular. Üçüncü ve dördüncü koşular a. rasındaki çifte bahis 1500 — kuruş | vermiştir Nazire : Ne demeli7 (Daha) Hil mânasını veren bir kelimeden önce gelirse o fiilin vak. tini tayine hizmet eder: (Daha görmedi), (daha konuşuyor) gibi. ÇHALA) ile (beniz) gibi söyle. nen (henüz) de bu yerde (dahal nın İşini görürler, ayni mânada. dırlar. 0: Amerika Dünyanın en iyi askeri tayyaresini yapıyor Vaşington, 8 (A.A.) —« Röy- bter ajansı bildiriyor: Harbiye nezareti, halen imal edilmekte olan askeri tayyarele, rin dünyanın en iyi tayyareleri- ne muadil olacağını bildirmekte, dir. Şubat aymda, buğün yapıl- makta olan büyük sipâriyler gel, meden önce alınan tedbirler, muharebeler esnasında meydana çıkmış olan noksanların telüfisi- ne medar olmuştur. Telâfi edi, len bu kusurlar meyanmda daha kalın zırh tabakası kullanılma- — ğrih Japon kabinesi Yeni bir ekonomi plânını tasvip etti Tekyo, 8 (ALA.) — Japon nasırlar heyeti, dün yaptığı fevkaltde toplan tıda, yanl bir ekonoml plânini tasvih etmiştir. Bu yani ekonomi plânmm prensip- lerine nazaran, Japonya — Mançukov ve Çin arasında mutekadiliyet ocnm- na dayanan bir ekönomi — pamlakamı kurulacaktır. Takip olunan hedefler, bu mintakanm ekonomlk İstiklâli, tpr tidal maddaler menbalarmın daha iyi ve randımanlı bir surette — işletilmei ve memlekele asami müdafaa kabili- yelini vermek maksadiyle — bilhassa müdüm ekonomi sahalarında — plânlı ekonomi prensiplerinin tatbikidir. doğrusa! Şehir röportajları: çe AA Istanbul hayvanları ne- rede tedavi olunuyor ? Senede 20 bin hayvanın tedavi olunduğu Fatih hayvan hastahanesinde bir saat Bir müddet evvel hir dostum şöyle dert yanıyordu: — Birader kedimin — ayağını tren çiğnedi, tedavi etlirmek is- tiyorum, Nereye müracaat edo- yi bilmem.. Kendisine himayej hayvanat ce- miyetini tavziye edince de göyle dedi: — Oraya gittim, uzun tedaviye muhtaç olduğu için biz. bakama> yız dodiler, Şimdi ne yapayım?... Bu muhaverenin üzerindan bir ay geçmişti. aynı arkadaşı yine gördüm, kedisini sordum : — O şimdi tamamen iyi dedi... Allah Tazı olsun belediyenin Fa- Hihteki hayvan hastanesinden., Za- vallr hayvanı ameliyat ederek kur- tardılar. Bir gün merak ottim bu küçük mütevazt hastaneyi gezdim.. Me- ğerse burada ne büyük işler yapı" lyormuş!,. İstanbulun ve mülhak kazaların bütün bayvanları bu üç baytarir belediye mücssesosinde tedavi olunuyormuş... Hastahanoye gittiğim zaman &- meliyat masaamın Üzerinde — klor- form ile uyutulmuş bir av köpeği yatıyordu.. Hayvanda kansar var mış, ameliyat yapılıyormuş.. Bak- tım karımda 15 santim kadar ge- nişliğinde bir yeri açmışlar vum- yuk büyüklüğünde bir tümör çıka- rıyorlar, Operasyonu yapan vete- riner Bay Turhan işini muvaffa- kiyetle bitirip, yarayı — diktikten ve hayvanı ayıltıp sahibinin kuca- Üma verdikten sonra bana döndü: — İşte, dedi, bu iş de bitti, bir hayvan daha kurtardık.. Sordum: — Bari, dedim, hayvanlar ken. dilerine yapılan iyilikleri anlarlar mı? Ve bu suali sorarken düşünceye t “İnsanlarda L hissinin gittikçe iyilitin kötülükten farksız olduğu bu asır- da eğer hayvanlarda böyle temiz hisler kalmışsa acaba kime daha ziyade kıymet vermeli?" Beni bu düşünceden Bay Tur- haft seei uyandırdı. — Köpek ve atlar çok hassas hayvanlardır. Tedavi olundukları - n anlarlar.. Ve veteriner Avni Nâve etti: — Ankarada felce uğramış bir köpek tedavi etmiştim.. İyi olduk- tan sonra köpeği alp cetirdiler, zavallr hayvan — gözleri sulanarak ellerimizi yalryor, sanki teşekklir ediyardu. Kısa bir zaman sonra koca bir öküz amaliyat masasma yatırı!dı. *Bu da ameliyattan geçti. O gün işleri bittikten sonra mül- esseseyi gezdirmelerini kondilerin- dön rica ettim.. İlk nazarı dikkati- bunu bana açıkça söyliyebilirdiniz; pok tuhaf bir gey, — Mazur görünüz, ben şirkette memurum ; me çarpan kocâ şehrin biricik hay van hastansinin küçüklüğü oldu. “Her halde, dedim pek çok işleri olmuyor..,, ve hastans — direktörü Bay Salde sordum: — Çok iş yapıyor musunuz? — İşden yılmıyoruz.. diye ce - vap verdi.. Sabahleyin gelmiş gör- müş olsaydınız bu #uali sormazdı- nız.. Ve önüme bir İstatistik uzattı. Buna göre; Fatih hayvan hastane- «4 1927 de vücude gelirilmiş ve o sene yalnız 891 hayvan müuaye- ne ve tedavi öolünmüş,. O zaman bastanenin kadrosu yine bugünkü gibi üç baytar ve beş müstahdem- den ibaretmiş.. Ellerinde mevmt son İstatistik 1038 senesine ait.. Ru son söne zarfinda — ise 17724 hayvan musyene — ve tedavi olun- muş.. İş bakımımdan bu kadar bü- yük ve açık fark varken işi ya- panlar yine üç kişi kalmış, Gari- bima gitti doğrusu — biraz, Tetkik ettim ve öğrendim ki bu yine 1927 senesinde yapıldığından hiç bir ta- dilât görmemiş, müstahdem ve veteriner kadrasna da en ufak bir ilâve yapılmamış! 1927 den 1038 senesine kadar bu hastanede tedavi olunan haye vanların yekünu 108987.. Bımların arasında en büyük nisbeti, en kıy- metli hayvanlardan olan beygirler muhafasa ötmektedir. Bu oön iki sene zarfmda 42765 beygir tedavi olunmuş.. Bu hastanede ne gibi hayvanlara — bakılmakta olduğunu öğrenmek istersoniz size biraz ms> ihmat vereyim :Beygir, katır, mer kep, sığır, deve gibi büyük başlı hayvanlardan maada, koyun, keçi, kedi köpekler de burada tedavi görmektedirler. Ön iki sene zarfmda bu hasta- nede 5883 ehli kuş, dört tane ha- vuz balığı, 8 tane yılan, 4 tane tilki, 1 geyik, 9 tane maymun, 2 Bini 10 kurt, dokuz karaca vo dört tano ayının da bu hastanede tedavi edilmiş olduğunu söylersem geşarsınız değil mi?, Ben de yaş- tin ama, bu şaşkınlığım daha gi- yade nasıl olup da böyle beç oda- h, üç baytarlı dört hademeli, ame- İyat masasız, askımız, dar, külçük bir milsssesanin bu kadar büyük vye mütönevvi isler yarabildiğin - den doğan bir hayretti. Doğrumu kendini bu işe vakfetmiş olanların ne kadar cevur ve cefakâr olduğu- nu teslim etmek Mazrmdır. van hastancsi bir fantezi de- gü, hakikf bir iht r, Fakat maalesef gördüm ki bu mücssese faaliyetile mütenasip — olmtyacak derecede küçük kalmış.. Her ze- man için mütenevvi ve çok ente- resan vakalarla kargılaşılması mu- hakkak olduğu halde bu hayvan: ları muhafaza ödecek yer yok.. Bina feykalâde küçük, ahırları dar, o kadar ki bu ahırlarda niha- yet sekiz hayvan muhafasa oluna- bilir. Sonra küçük hayvanlarmı muhafaz ve tedavisi için en ufak bir tesisat hile yok,. Ameliyatha- ne, eezahane ve hattâ kayıt yeri aynı odanın içine sıkıştırılmı.. Hastanenin bir bakteriyoloji M boratuvarı bile yok.. Halbuki has- ta hayvanlara teşhia koyabilmek için buna giddetle ihtiyaç vardır. Sonra en mühim noksanlardan bi- ri de nakı teşkilâtr ve mahalti bu- lunmayışıdır.. Bu büyük hayvan - lardaki kırıklar ve bilhasaa ayak hastalıklarının — tedavisi İçin askı Şarttır. Halbuki bu bir tanecik hastahanede askr olmadığımdan berhangi bir yeri kırılan bir bey- gir ölüme mahküm — kalmaktadır. Sonra hastanenin #eri imdat vası- taları yoktur, Kadavra nakliye arabam yoktur. Uzak yerde hastalanan bir hayva- nm hastahaneye —nakli imkânsız” dır. Bir htyvan yolda ölse çöpdü- nün gelmesini bekliyerek yol or- taamda kalacaktır. Bu kadar çok noksanı olan hay- van hastanesi veterineri Bay Tur- bana sordum: — En ziyade görülen hangi hastalıklardır? Bu geniş sualin cevabını şöyle hulâsa etti: — Beygirlerde ayak yaraları, hazım elhazı bilhassa hazım sancıları, çatal tırnaklarda da sul hazımlar ve wüç doğumlar.. — Doğumlar mı?. — Tabi ilkbaharda burası do- Ham evine döner,, Sık mek doğuma çağırılırız. Diğer hastalıklara ge lnce, kuşlarda difteri, kolera, ti- füs ve veba görülür. Bunlar tr sanlara da sirayet oeder., Köpek kedilerde ise mide ve barsak has- talıkları, kemik yaraları ve cilt haatalıkları görülür.. Fazla anlatılmasını — istemedim.. Çünkü mevzu açıldıkça teşkilâtın darlığını daha iyi anlryordum. Bir çok hayvanların — ölüme oldukların) düşününce, bunları g5- mecek bir hayvan mezarlıfı bulun. madığı hatırıma geldi vE bir nok- san'a daha karşılaşınca tahammü- lüm tükendi.. Ayrılırken: “Bü Mücaseae haki- katen Jüzümlü Ve faydalı, diyor> düum, âncak N© Çok nokları var.;, Muzaffer ACAR Ç delr ve iclimat roman YAZAan: “Refik Ahmead Sevengil ecden bir zaman ayTIlamadı; düşüncelerine ayn! zar manda derin bir hlesp Kkarıstyordu. Ferruh Balaban bu tirketlerde en büyük hiasedar idare sıfatile hâkim; Stediğini yaptırıyor; şirketin aleyhine kaybetmek genç avukat kadına ağır, hazin ve âdota âyıp gibi geldi, Kibette bu mühim ticaret milcsseseleri dava" larının haklı veya haksız olduğuna bakmıyacaklar, mu" vaffakıyotsizliğin başlıca sebebini avukatta bulacaklar ve onn bir daha iş göndermiyeeceklerdi. Mantık —bunu icabettiriyor, Gülseren de böyle düşünüyondu; fakat h* diseler bu tahmine uygun çıkmadı, Kaybedilen davaların wekâlot Doretleri sanki davalar kazanılmış ve mücssosa, ler umduklarından fazla bir netice alip memnun olmuş.. lar gibi ziyadesiyle ödendi, aynı zamanda aynı milesse selerden yeni İşler, daha parlak, daha faydalı, daha büyük rakamlı davalar gölmiyo başladı. Gülagren bunun sobebini wzun uzadıya düşünüp de kendi kendisine izah edemeyince hir gün boş bulundu, ba cingten bir dava için konuşmiya ğelen bir girketin mümesalline: — Biz bundan evvelki davayı kazanamadık; — onu temyiz etmemiz lâzım, belki orada İyi bir netiee alrrız! Diye dertleşmek istodi. Memur, kısa ve kuru - bir ilade jle: — O dava, temyiz editdi, efendim. Ceovabini verdi, — Nasıl, aynı davayı benden başka bİT 2vülmt da #at taki pediyor? Demek göçende bir mesele hakkmda tetkikatta bulunacağız, diye, dosyayı benden İstetmiş, tinlz; alıp başka avukata vermek için miydi?.. Lâkin ae ede n S —i ae B L meclizindeki murahhas âza öyle &mir vermişti, aldığım emri ifaya mocburum, Nitekim bu yenl davyı size getir" memiz de aynı suretle emredilmiştir. — Kaybettiğim davanm ücretinin kazanılmış gibi ödönmesi de yine bu emrin iktizasmdan mıydı? — Evet Gülserenin hiddeti artmağa başlamıştır — Demek şirkel benim davamı — kazanıp kasan madığıma aslâ ehemmiyet vermiyor; sadeco bana ter diyatta bulunmağı düşünüyor; bu ne lütuf! Şirket mümessili burada susmayı nezakete Uygun buldu, Gülseren devam ediyardu: — Şu hayırhah dostumuz kimmiş, bakalım... Beni uzaktan uzağa himaye etmeğe kalkan bu murahbas üza- nızm adını öğrenebilir miyim ? — Ferruh Balaban... Meşhur zengin; belki de siz kondisini görmemişsin'ddir. bayatınm — yarısı Avrapa memlekstlerinde gecer; büyük irat Sahibi; ayni za- manda mubtelif iş evlerinde sermayedardır. kaç meclisi idarede aza... Bir iltisinde de rela, Suzmak ve dügünmek sırası bu sefer — Gülşerene gelmişti. Şirket mümessili gitti ve Gülseren daldığı düşün- de olsa ona K&T 904 çıkarmıyorlar, Bu onların bileceği iş. Fakat asıl Gülsereni hem de şiddetle, alâkadar eden cihet gu: Ferruh Balaban genç kadınla mahrem teli- kilerinden Aldığı zevkia bedelini çapraşık bir yoldan tediye ediyor! Dayanılnmaz derecede — fect, ağır ve hakaret dolu bir şeydi. Gülseren eski düşünerlerinden — bir çoğunu değiştirmekle beraber etin ve zevkin pazara çıkarıla- mıyacağı kanaatini hör geye rağmen iSrar ve inat e muhafaza ediyordu, Kimseye bağlı olmıyan bir kadımm hoşuna giden erkekle yakm bir. münasebet gerçevesi içinde düşüp kalkmazmı bir zevk meselesi telâkki edi- Yor; bu cinsten bir hareket ona hattâ biraz şairane bir Mazerete bürünmüş gibi de geliyor: fakat bedeli mu- kabilinde zevk ticareti! Yeşilköyde Hüseyin Hüsnü Bey köşkünde tamdığı ve aradan gu kadaâr zaman gecmesi- ne raömen hâlâ hatırladıkça Üksindiği Şükran Hanım gibi olmak! Bu darbe Gülaereni fona hırpaladı. Perrih Bala- ban bütün diş manzarasındaki kibarlığa rağmen de- mek bir çokları gibi aşağı tinsten bir adamdır; demek kesesine güvendiği için Gülserene yaklaşmış, onu ale- JAde satılık bir kadın olarak telikki ediyor! Tediye gek- “Hnin dolambaçir bir yoldan olması işin esasındaki soy- suzluğu giderir mi, hafiflctir mi? (Devamı var) Tarihten : Süngü harbı Yunan ordusu, en çetin mevzi- leri süngü hücumu ile zaptediyor, Modarn harpta artık yeri kalma- miş sanılan süngünün — kazancığı muvaffakıyet, aynı zamanda ma- nevi bir üstünlüğün nişanesi ola- rak kabul ediliyor. “Süngü", insanlığın taş ve pb rinç devirleri gibi uzun bir tarih döüvresinden sonra “demir dev- ri,, nde kavuşulan bir silâktir. Fa- kat taş devrinde do süngüye ben- zer silâhlar görülüyor, ki bu da süngünün insanlığın ilk ve en kuv- vetli silâhi olduğunu gösleriyor. Çakmak taşmdan — yapılmış ve taş devrine ait bir hançer bugün Berlin müzesinde, on iki santim uzunluğunda ve süngüyü andıran diğer bir silâh laviçredo — Friburg müzetinde bulunuyor. Bu silâhlarm tekemmül etmiş iki örneği daha vardır. Meksikada bulman bu aflâhlar, bir metre yir- mi santim uzunluğunda sert bir a- Facm iki tarafma beşer tane kes- kin taş konulmak suretile vücuda yatirfiriletir. Babli hükümdarı Belca Arabis tan gölünden hücum eden bir kavs mi, ollu Ninos şimal kavimlerini fas ve pirinç devrinin keskin si- Yâhları İle mağlün etmişlerdir. Ser miramis de memlekete musxzam ülkeler lhak ederken. askerlerini bu koskin silâhlarla dövüştürmüş- tü, Büvük Yunan şair Homer hep bu silâhlardan bahseder, Daha ga- ribi milâttan on asır evvel Yuna: nistanda ata binmeyi anlatacak bir kelime yoktur. Bu da gösteriyor, ki © zaman Yunanistanda süvari yoktu. Yunan askeri keskin silâhı Ha göğüs göğüse harp ederdi, Tarihte en büvük meydan mu « harebelerini göğüs ve süngü ka- sanmıştı. Bunu top, makineli tü- fek ve tavyare asrında da başare ::ı_ en büyük bir muvaffakıyet- d Niyazi Ahmet Bursanın Umurbey 3 köyünde Bir adam üvey kızını öldürdü da açmış, neticede Münevverin Ahmedin evine uğra. maması kararlaşmıştır. Ahmet buna rağmen Münevver. den vazgeçmemiş, bu seler kendiai Münevverin evine giderek, kadını tacize başlamış, son zamanlarda işi tebdide vardırmıştır. Bu vaziyet karşısında Münevver Gemliğe giderek işi jandarmaya haber vermeye karar vermiş, çocüe ğunu evde birakarak evvelki gün Gemliğe gitmiştir. Ayni gün Âh. met yine Münevyerin evine git. miş, kadını bulamayınca karısını görmüş, o da kızının Gemliğe git tiğini söyleyince Ahmet Münevve- rin kendisini şikâyete gittiğine ka. ni olmuştur. Bunun üzerine hzinen tabancasnı alarak Gemlik yolunu tutmuştur. Ahmedin arkasmdan kansı da kızının kuca. ra karakol binasından yanlarına mumdduluhldıydıçkmı,ı Bunlar köye gelirlerken karan. lıkta Ahmet ansızın ateş etmiş, genç kadını cansız halde yere ser. miştir. Korucu da mukabelede bu. lununca bu sefer Ahmet yaralan- mış, ölmüştür. Vakadan sonra kü. TUcU &vmıe Imnl mMalfS“m Ole Müş, t nefsi: aa ettiği mırştır. Amerika İspanyaya 10.,000 ton tuz verecek Madrlâ, 8 (ALA.) — Röyler Ajanaz büdiriyor: giddetle hiasedilmekte olan tuz fikda- ninı hafifletmek maksadile — mezkür memlekete oa bin ton tuz göndermek için icabeden — teşebbüslere — girişmiş olduğu haber verilmektedir.