. Yazan şisKENDER.E SERTELLİ Ben kendi ayarımda pehlivan | buluncaya kadar güreşeceğim! EEDB ci Şün, taşın da... Kati bir karar verirsen, bana bir haber gön der, yahut saraya gel, beni a. Va. ÖO zaman bir çaresine baka- rız. Senin için de çok iyi olur. . . » Avrupaya gitmek ğçı'n ilk teşebbüs Arıdan bir iki Bene geçmiş” ti Yusuf bir gün, Yakacığa git. tiği zaman, orada rastladıği ve konuştuğu maebeyin kâtiplerin - den Servet Beyin sözlerini ha” tırladı. Servet Bey onn: “— Hele bir düşün, — taşın.. Avrupaya gitmeğe karhr verir. Ben, saraya gel, beni sör. Kara- Tını bana bildir!,, Demişli, Yusufa herkes: — Ben bir kere Avrupaya git Ben, kâfirciklerin hepsinin sır* yere getirirsin.. Meşhur o. harsun! Diyordu. Yusufu bu seyahat- Mmeneden ve onun kafasına Mmânasız bir takrm endişeler, #üpheler sokan bir kişi vardı: Arkadası Bandırmalı Hüseyin. beraber Tophane kahvesinde buluşmuşlar, öu mevzu etrafm” da uzun boylu konuşmuşlardı. Hüzeyin, Yusufa: — İnsanı A öldürür. ler be! diyordu. Orada öyle şey- tan, öyle zeki pehlivanlar var ki.., Seni orada bir kaşık suda bağarlar da farkina bile var” yardu. Fakat, ogün Hüseyinden ayTT! an sonra Sirkeciye geç ti, giderken, küçük birz aştt dükkânı gördü, karmı açtı, dükkâna daldı. Burası bir Ermeninin dükkânı idi. Sirkecide aşçı Mığır meş- hurdu. Bilhassa kuzu çevirme- tinin, kuzu kavamasının, fıstık İr pilâvmım dillerde dolaşan bir vardı, Migir usta, Yüsüfü görünce tanıdı: » — Sana güzel bir çevirme ver Teyim, Yusuf pehlivan! — Eh.. ver bakalım. Yusuf yemek - yerkerf, Migir Maşavın batında dikildi: — Bu sene çok güreşmedin, Yusuf Pehlivan! Bayram geçti.. Ctaci meydanmda ler oldu, sen yoktun! Şehzadeba gInda, Fatihte, Karagilmrükte güreşler yapıldı. Hepsine git- fim.. Sen oralara da gelmedin! Nerelerdesin be yahu ? du?w yemek yerken gülüyor — Onlardan birçoğunu ben de seyrettim, Mıgır usta! Ben kendi ayarımda pehlivan bulun. €ayva kadar güresmi Mizır şakacı bir adamdı: — Senin için kereste fabrika- sından adam mı biçtirecekler be İmanım? Sen de meydanda o" lanlarla güresirsin. Herkes seni gürmek istiyor. Hele ben.. Bu Yıl, güreşlerde görmeyince, ken. di kendime “Yusuf pehlivan Av Tupaya gitmiştir,, dedim. — Daha buradayım ama.. Öy- le bir asiyetim de vâr. Mıigir gözlerini açtı: — Öyle bir. niyetin var da buralarda ne dolaştyorsun be canım? Bir kere Parise gitsen, kemerini doldurup dönersin! — Oradaki cihan pehitvanla' TiT yöner ml;;iır;ı do:ıım.p ivam — Bu da mr â gözüm? Hevsini hallac bamuğu ggm . taram vallahi! Bizim oğlan ge- çenlerde Paristen zeldi. Bir gir re$ seyret Anlata anlata biti: rdüğü pehlivan. lar nin gibi küvvetlisi yokmuş, — Oğlun beni tanıyor mu? — Tantmaz olur mu? Biz İ - endiyede otururuz. Mısırlı pren Bin köskündeki güreşlerin hep - sinde bulımduk. Oğlum da, ben de sen! otada tanıdık. — Demek ki, Avrupaya gi dersem, muvaffak olurum di yorsun, öyle mi? — Hiç şüphen olmasm, Yü. suf pehlivan! Ben senin yerinde olsam, burada bir gün durmam. ... ? llıgıın Bözlerinden gesanet &- lan Yusuf, ertesi gün Begikta * şa geçti. Yıldızın yolunu m:;ı. Saray kapısma varınca, 5 beyin kâtiplerinden Servet Beyi sordu. Yusuf, Yakâöıkta bir kere görüştüğü Bervet Beyi çok sev- ralşti. Onu hatırladıkça: — Mört, kibar, iyilik sever bir adam.. i Diyordu. Yusufu, tavapır yal" büyük bir odaya almışlar f ilk defa sâraya Biİri. yordü. Yusufun yanma bir karema - ği ldu: ız“—, î:eı::g Beyefendiye haber verdim. Biraz beklemenizi söy ledi. İatirahat ediniz! Yusufa zwvanalı bir salon gi, garası uzattı.. — Buyurunuz.. — Kullanmam, ağa hazretle- if a — Hakkmız var. Pohlivanlar ekseriya sigara içmezler. Blrıyıı sonra gümüş bir tensi içinde kahve getiren saray ha- demelerinden biti Yusufun ö, çok sıkılgan bir insandı. Haremağası, Yusufu sıkma- mak için mütemadiyen konuşu" yordu: — Servet Beyefendiyi nere. den tşmiremrz ? — Ne * Kendile * ri eskidenberi Üsküdarda otu. Turlar, — Evet, öyleymiş. Fakat, Yakacığa ailece gezmeğe gel- mişler.. Ben de o gün orada görüşmüştüm. — Ya... şöylece bir tanışıklık desenize?! ü — Bir kere görüştüm. Fakat, © gün Servet Bey benden çok hoslandığımnı ve saraya gelmek” liğimi ısrarla söylemişti. — Servet beyefondi biraz ön- ce huzuru hümayuna girdiler. Bilmem ki, çabuk çıkarlar mı? (Dovamı var) Küçük Hikâye : Gedirlerden Ali ağanm kızı Ayge, ağılların kapısı çoktan a ' Kitap buhranınin önüne geçildi Üniversite talebesi not derdinden bu yıl kurtulabilecek mi? Tik, orta okul ve liselerde ki. tap buhranımım önüne tamamen geçilmiş bulunmaktadır. Alâka, darların verdiği izahata göre, bu 'yıl okullarda okuyan talebe mik. tarıma nazaran piyasaya fazla kitap çıkmış bulunmaktadır. Fazla olarak taçra bayilerine gönderilen kitaplar da geri ge. tirtiliyor. Bazı kütüphanelerde kitap bulunmaması kitap yokluğuna delâlet etmemektedir. Bu kütüp. hanelerde bulunmrıyan - kitaplar diğer kütüphanelerde mevcut. tur, Maarif matbaasr ve Maarif Vekilliği bu hususta okullara bir tamim gündermiştir. Diğer taraftan taşradan geri gelen kitaplar İstanbul bayileri. ne tevzi edilmeye başlanmıştır. Devlet matbaası şimdiye ka. dar orta okul kitaplarından ma. ada ayrıca Ünivaersite talebesi i- çin de birçok kitap _Ev Bu kitaplar arasında; vımil: taj 'niversitede bu yıl bir dersleri not tutmadan tı.upî_k mek imkân'ları da banl olacaktır, Profesörlere kitap Yazmak i, çin bırakınları müddetten evvel bir çok yerli ve yabancı profesörler xyitaplarını Üniversiteye tetkik edilmek ve bazılmak Üzere ver. mişlerdir. Ramazan pide- lerinde hile Birçok fırıncıların pideleri müsadere edildi Fırıncılar, Tramazan pideleri Üzerinde dahi, hile yapmı timaktan geri Dün de Beşikta: kontrol yapılmış ve ılmltd'âuınınm. firmer Kâzımım, fırmmcı Refetin, fırincı Nuri Özün eksik tartılı ramazan pideleri çıkardıkları görülmüş. bunlar müsadere olu. narak, firim sahipleri cezaya 17 1.Teş. | 161.Teş. ŞArPARERI l lmqulınhr. aktan, Bundan başka dün belediye kalma- | nizamlartna yir harekette MÜZA bulunan 20 şoför ile fazla yol - ct alan iki otobüs biletçisi de cezalandırılmıştır. Eminönl, Fatih, Beyazıt ve Pangaltı civarında da sekiz ta. ne Gilenci yakalanmış, adliyeye verilmiştir. Şehir Ti Komedi kısmımda akşam 20,30 da Yalı uşağı —— — Raşit Rıza Tiyatrosu 17 Birinciteşrin Perşembe günü akşamı Kadıköüy Büreyyada: “AKTÖR KİM,, ——— Beyoğlu Halk Sineması 1 — Tarzanın intikamış Türkçe, 2 — Gansterler kargı karşıyâ, 3 — Kahraman Süvariler. Bir aşk hikâyesi B — VAKIT 17 BİRİNCİTEŞRİN. 1940 Te BEYKOZ KÖYLERİNDE BİR GEZİLTİNİN HiKâYESzlî' Serdaroğlunda hime neşin! Hgîun gelelim bu çiftlikteki ma- Bunüu bir çiftlik ebniyesi zannet- moemeli. Bir bağ köşkü hiç değil- Bu mebit insanlar için mesakin ihtirsinm mebadisinde bütün nev'-4 beğerin en muvafık bulduğu me- sakindendir. $u Mmukaddimeyi serdden mera- Tam mebitimin mahiyetini söyler söylemez bir kahkaha-i müzeyyifa- ne Vü müstehziyane koparacak olur Ban onu tadile tehyle-i vesailden ibarettir. Azizim, ben Serdaroğ- L u nda hime neşinim!? Başladın mt gülmöye? Daha zi- yade gülmek istersen farzet ki *“çergi neşinim” demişim. Tabirde 'Ro beis var? Lâkin benim çergileri- mi bahardan kasıma kadar köyler kenarlarına sığıntp demir dörmek, Böpet yapmak gibi sanayi ile işti- Bal eden talfenin çorgilerine kıyas edemezsin. Olur olmaa çadırlara bile mukiya değildir. ÂML tentelik bezden kârı yapılmış çadıre lar ki kışm bile bunların altında barmabilmek kabildir. CANDI HANGİ MEVKİİ İSTERSE-. Bir çadırın bana malı kaça oldu- Bunu bilecek olsan — beş altr odalt bir mesken vücuda göetirmek İçin beş altı çadır. imaline sarfedilen Para le no için bir. mükemmel köşk — yaptırmadığıma — şaşarsın- Köşkü no yapayım? O sabittir. Ben İse cantm hangi mevktli isterse o- Taya konmakta zevk artyorum. Bu- nu maişet4 tabiyyeyo daha mü- vafık buluyorum. Malget4 tabityye! Bilemem ki zihnimdeki manayı hlklhlııı—yılııdm_cç. yakm mektir. Hayır, hayır! Bununla da Mmeramı anlatabildiğime emin do- ğilim ; biraz İzahat vermeliyim. ŞAŞILACAK HAREKETİN SEBEBİ h&'l b : ba, civ.gl_h_dıll mini- İktisabiyem ile Ffamilyaca dişimiz- den tırnağımızdan artırdığımız pa- Tâyt oradaki mesken-i miskinaneyi vücude — geçirmeye sarfedişimiz dostlardan pek çoğunun İstiğrabı. nı, hettâ şikâyâtmı mucib olmuş- t Bu € silar meyanında belki sen dahi nim, artık ihtiyarlı- Ba takarrüb ettin; henliz İstanbul içinde başmı sokacak bir hanecik peyda edemedin. Varmı yoğunu dağ başlarına sarfetmek kâr-ı &- kıl mıdır?"TAf-I nasihanesini bin do- fa tekrar etmiştindir. Ne yapa: Hm?. Maişöt hakkındaki nikatt nazar muhtelif olduktan sonra be- nim gördüğümü siz göremezsiniz Kenan Hulüsi çıldığı, çıngırak sekleri Gedizi bir uçtan ötekl uca goktan sardığı halde bir türlü gözlerini açamıyordu. Halbuki, kuşlar daha ka- natlarını kımıldatmadan üyanıyor, eteklerini beline toplayarak diz kapaklarma kadar kargı çeşmenin yalağı içine girer, bir ta- raftan yüzünü yıkarken bir taraftan da buz gibi suda ayaklarını çırçarlar dururdü. Ayşonin, göyle böyle değil, bu sabah hiç de uyanası yoktu- Gözleri yarı kapalr, fikirleri bir küş kanadının Üzer'nde alıp götürsün tstiyordu. Ta, hasat yerinde, orakların yorulduğu bir öğle vakti ve bütün temizlenmemiş ağıl kapılarından dışart vuran kokunun köyü baştan beşa doldunduğu yere kadar. Bir aralık gözlerini çöyle bir araladığı dakika! — Amanmdı aman, diye söylendi, babam inekleri sağır ht- Gün ne de uzamış yaT- Ve aynı dakika, gözleriyle beraber kulaklarını da kapamak “istedi; fakat, şu benli Fatma dediklöri ineğin akafliği yok mü; Gedizler köyünden Ali ağaya No küfürler ettirmiyordu genel- Ayşe, bir kere daha gözlerini kapayarak kendisini hasat yes rinde düşünmenin imkânı olmadığını anlaymca uyumaktan VAZ- geçti. Zaten çok kereler böyle olurdu: Benli Fatma bir türlü sütünü sağdırmaz, babüâ bakracı alp da arka ayakları yanıma diz çöker çökmez ya başıyla, kuyrak sokumuna konan sinekleri vurmaya kalkar; yahut topuz kuyrağunu kaldırır, iki tarafa vür rü vurü verir, bu arada A ağanm no yüzü, hele hele, na de gör feri kalırdı. Ama, Ali ağa da elini kolunu bağlayın kargısmda duracak adam değildi hani! Bir taraftan hayvanm kuyruğunu diş- löri arasına kıstırmay'ı çalışır, bir taraftan da ana avrat, Bonli Fatmanın yedi ceddini donatmadığı kalırdı. Yalnız, Ayşesin, yanında olduğu dakikalar iş değişiyordu iş- tas Nitekim, uyanır uyaamaz köndülni badasının yanma atan Ayge, hayvanım iki boynuzu arasmda eller'ni gezdirince, Ali a- Hayt abdestini tazeletecek kadar dindön Imandan çıkaran Benli Fatma, bemen yalışmvermiş, beşka BİT Hayvan olup çıkmtştı- AlI ağa, kulaklarım, boyas bir Sİcim Sibi hakraca iplace dö- kiülen süt tösladen ayırmalıaızın : ;Mh!u&mhrıü tiyon yoksa?. Ayge, Benli Fatma sağılırken ahırm bir tarafımda Sabırsız- Iteambuıbyııonınınında:—m.n_aaa nidecek mişim yüzüğü, nidecekmişim küpeyi.. ; Fakat Ali ağa, bu cevabı hiç de beğenmodi.. Benli Fatma- AM sağılırken milşkülât çıkandığı dakikalar, Ayşe yardıma ge- m;ı:mwmdhım%t.w“udnu ma yse ölller döker, ya küpe istor, yahut sabaya inmek için bin dereden su YÜT istiyon, bilezik mi is- Ali ağa Benli Fatmanm İşini bi Yvanın 'boş kesoye çevirdikten sonra, hwdîf:u:u Grmer gi na itti; Ayğenin istediğini öğrenmek du; fakat birdendire bu arzısundan Uıwux T:lı'::m':pî taldıği küçük ahırda, Ayge, gimdiyo kadar pek de farkedemediği bir şokilde ona birdenbire büyümüş geldi! Kandi kendinei, — — *Sakm ha, dedi, bu yaz bizim kızı nleri” AM ağa bunu düşündü; ve her halde fikirlerinin arta, " vaziyetten kurtulmak Için Aygeyi içande btrakarak hemen uzak- Jaşmak istedi. - Fakat bir ikt adım heniz atmış atmamıştı ki; — Aygo X7? diye âöölendi; kapıda seni beklerler, hasat yerine gidecek araha' gelmiş!-” | “ve ç akikat h - :M ten bir düyeceği vardı. Nitekim köy kıtlarinı ga gündür yerina - götüren arabaya bindiği z * man kendi kendine hâlü bunu düşünüyordu. İretütii düzüye kerleği yanından bacaklâfnı uzattı; ve Sküzlerin, Gödizlerden hazat yerine kadar uzayan Yolda Çıngırak seeleri tekrer kıml- ddi (Devamı yarın) KU eeeti eÜ GÜGÜ el e İ LÜĞ e AA e Ki bu torcihtokt hikmeti anlaya- bilesiniz; ama yine anlatacağım. Minimini bir çocuğu moda gaze- telerinin-son resimleri gibi giydiri- niz, kuşatınız; Sonra da şüyle bir genişçe bahçelik, çimenlik, sulak, zaeyvalık, çiçoklik bir yere salye- riniz. Ne zannedersiniz? Acaba © çocuk gayet temiz, pük giydirilmiş olmasına hürmeten hangi Lemiz ye- re oturacağını bilememek dere- cesinde bir itina ile süsünü muha- faza eder mal sanırsınız? Yolesa bir çeyrek, yirmi dakika nazar-i mu- hafara vü siyanetinizden yakayı kurtarabilip de hürriyyet-i kümi- 10-i tabilyyesine destiris olunca © çayırlar, çimenler, hattâ toprak- lar, çamurlar içinde yuvarlanarak, gâh gularda bir takız kabağını ka- yık gibi yüzdüreceğim diye koşuş- Mmaya, gâh bir kelebeği tutacağım diye sıçramaya mr başlıyacağını tahayyül edersiniz? ! Şüphe yok ki ikinelsi Halbuki o zamana kadar çocuğa Üstünü başını göyle tomiz tutup böyle kirletmemesi talim olunuyor da öyle bir geniş yerde kendi dav- randığı gibi davranmak lüzumu hiç talim olunmamıştı: O çocuğa bür- riyyotd tabliyyesinden o veçhile istifadeyi kim öğretti? İŞTE MAİŞET-İ TABİİYYE Bunu düşün, azizim” Hem gayet ehemmiyotli düşün- İşto insanmm - malşet-| tabilyyesi budur; gölüller bunu istor. Nice havayici mede- niyye, nice vezalf-! insaniyye bizi şehirler derununa tıkmış ise de ©* daire-i medeniyyede sıalm bunal- dıkça bir füshat-saray-i tahliyye çıkar çıkmaz ayniyle o çocuğun ha" Hai alırız. Koşup — gezip sıçrayıp yuvarlarıp cibilletimizde olan çeyi itraya cen atarız. GÜZÜ AĞAÇ ÜZERİNDEDİR Bir çocuğun, yen! cibillet.i beşe- Tiyyesini morasim ve üdat-i mede- niyye ilo henüz tağyir etmemin ©- lan bir insanm önüne yirmi okka * iraz yığınız; fakat başı ucunda da iraz ağacı bulunsun ki Üstün” de yüs dirhem kiraz yoktun. Ö- nündeki yirmi okkaya hemen na- zar bile etmeyip Bözü yine ağaç üzerindedir. Dahası var. O ağaç- tan kendi elinizle koparıp veriniz, yine kani değildir, yine mutmatu değildir. Ya? Kendisi ağıca t zaanıp kendi elile koparmak ister. Çünkü tabiat bunu iktiza eder. Havuzlar dolusu sütü bu insanm gözlü önüne koyunuz. Yanı başim- Ne kadar terbiye edilirsek edi- Tetim cibillet-d asliyemizi külliyyen feramüş kabil değildir vesselim. Bis'm gibi ömrünün en büyük kismmı taşralarda ve maişet-i ta- biüyyeye daha yakın yerlerde ge Çirenler değil n, Paris gibi, Lon- zerine insanlara ciblet-i asliyye- lerini yine kaybettirememişler; en muntazam yapdan motnuati ge fiseyo tercihan, “natürci” leri yâ- piliyor. İlm-i hendese insanlara kututst müstaklme ve aşkâl-j mum- tarhları, tüfeleri kep hutut muhtolite ile gayrimuntazam — olarak resmolü- nuyor, hep tablat taklid ediliyor. (Arkası var) RADYO 17.10.940 Perşembe ” 8.00: Program ve metaleket asat ayarr, K03: Müzik: Hinfİ£ program (P1.) 8.15: Ajana haberleri, £.30: Mü. zik: Programınma devamı, (P1.) 8.50/ 9.00: Bv kadınt — Könüşma: Sabun Nalere yarar?, 1230: — Program ve memlekel adat âyarı, 12.33; Müzili, 1250: Ajans haberlefi, 1306 Müzdlk; 1820/14.00: Müzik; Karışık peogram (PL) 1800: Program — ve memlekei Asat ayarı, 1803; Müzik, 18.40; Müzik 1018: Müzik: Eksotik parçalar (FL.) 19.30: Memleket saat ayarı, ve AŞARS haberleri, 19.45: Müzik; Wasit beyeti, 2015: Radyo gazetesi, 2040: Müzik: Şükrü Sarıpcnar 21.00: Müzik: Dizleyici tatekleri, 2130: Ko muşma (Sıhhat saati), Z145; Müzüc; 2330; Memlaket aaat Ayüri, Ajana buberleri, 2345: Dant MÜZEŞİ (PL.), 23.36/38.30: Yarınki program ve ka- panış,