© Yazan: ISKİNDERİ. SERTELLİ Herifçioğlu, koskoca - pehlivanı nasıl da yere Vürdü ya! Kara BSait bu sözleri duyun. €a müteselli oldu. Müşteriler Bakemlik — yapıyor, güreşçiler Bakkında garip garip hükümler Veriyordu, Masmafih, Karabet ustaya verilen bu cevap hiç de yabana atılır sözlerden değildi. Kahveci çırağı bile: — Güreş zagonu böyledir. i Diyerek, seyircilerin verdiği bu hükmü tasdik ediyardu. Ar> tık, mesele kalmamıştı. Kara Bait yenilse bile bazı kimseler fadinde galip sayılacaktı. Sait bu neticeden ve bu hil. kümlerden o kadar memnun ol" Muştu ki,, Bir aralık yere yu. varlandığı zaman, gözü Kara betin gözüne ilişti. Ona güle. Tek teşekiclüir etmek istiyordu. Foakat, yüzünün derisi o derece gerilmiş, neşesi o kadar kaçmış t ki, gülmesini unutmuş İncan” lar gibi, garip bir tavırla — #trafıma bakmdıktan — sonra — kendini toplayarak derhal yer. den fırladı. Bu fırlayış onun felâkotini hazırlamıştı. Yusuf, hasmının başmı bir anda kolunun altına kıslırdı ve Sait boğuk bir sesle bağırmağa başladı. Kuyumcu Karabet: — Zo, insanı göüzümüzün öntün Ge boğacak! İnç kadar rezâlet. tir bu..! : Diye söylenmemiş olaaydı, kimbilir, belki de Kara Salt, Yusufun kolunun altında can Verecekti. Yusuf kolunu kasten Bevşetti; Sait başını Yusufun kolundan kurtardığı zaman yü' Zü patlıcan gibi mosmor olmuş ta. Sapsarı çehresine kan top. lanmıştı. Sait bir iki saniye ayakta sen deledi.. Şaşkın gaeşkm Yusufun Yyüzüne baktı. Saklin bu bakışmda: “— Benden intikam mı alr yorsun?,, seziliyordu. Fakat, Onun bakışlarındaki bu mana. yı ancak Yusuf anlamıştı. — Haydi, gel tosunum.. O” Yunumuza devam edelim. Diye giülümsiyerek, tekrar Baldin Üzerine atıldı, yavaşça :lnı düştü ve Saidi sırtma al. Bir filin ensesine konan za- yıf bir sinek gibi, güya, Sait de Yusufun sırtma — abanarak, bu &mansız hasmımı ezmeğe başlamıştı. Sait, bu yemliği anlamamış de ğildi. Fakat, Yusufun onu bu kadarcık olsun düşünmesini ve haysiyetini korumasınt Sait bir fazilet eseri olarak telâkki ede" îlı kabiliyette bir adam değil. Biraz öteden bağıran küyum" €u Karabetin sen ve müstehzi Sesi tekrar duyuldu; — Yusuf pehliyan — yenilecek gibi görülüyor. Herifçioğlu, ko. €a pehlivanı nasıl da yere vür du ya! Yer sabibi Nedim Bey, ku. Yumcunun sözlerine cevap ver- Mmek istediyse de, yanındaki ar. kadaşı mani oldu. Maamafih, Nedim Bey biraz sonra Kara” bet tekrar ağzını açar da bir * Pot kırar endişesile bağırdı: — Karabet efehdi, gevezeliği bıirakalım. Bu güres ötekl gü Teşlefe benzemez. Karabet yavaş yavaş homur, dandı: — Belli a kuzüm, ben de gö Tocorum ki, öteki — güreşlere benzemosor. Çok ak gürer #ooorlar doğrusu. * Kara Salt kollarını Yusu! Omuzlarına gecirmişti. Güya” Kköta arslanı boyunduruğa a!. Mak ve kalın ensesini sıkmak istiyordu. Yusuf bu vazi bir müddet kaldı.. Gözünün u *ivle etrafma bakmdı. Seyirciler bir hayli heyecana “pilgargti. odu. .%.n'onuhm 32 — ş Her kafadan bir ses çıkıyor. z — Yusuf nasıl oldu da Saf din altına düştü?! — Kara Saitte o uzun kol lar varken, o daha çok - pelili. vanı yere vurur. — Yusuf, böyle boyunduruk” Jarla ensesi bükülecek bir peh . livan değildir. Öteden bir fıstıkçı, tablasını kalabalık arasında yere düşür müş, söyleniyordu: — Hay allah belâniz versin bel Saidin 8 ncü dofa galip ge. lişini göreyim derken, tablamı devirdim.... Etraftan fıstıkçının sözlerine gülüşenler oldu: — BSenin ne işin var bu kala" balıkta be adam?! Tablant bi. raz kenara çeksen olmaz mry dı? O günlerde Mı<sır tahvilâtın. dan birdenbire zengin olan sar raf Balatlr Molz de kendinri tu. tamadı: * — Gilreşte uzun kol neya yar rar be? Bu, Yüksekkaldırımda şemsiyeciliğe (1) benzemez. U. zun kol ancak orada işe yarar, Diye söylenmeğe ve etrafm * dakileri güldürmeğe başlamız. tı. Her kahvenin önündeki müş terilerden binbir ses duyuluyor, güreşin —uzamasından sıkılan. lTar kasten gürültü çıkararak ortaya biriken kalabalığın bir an evtti' düğilmütli. Plidor Nihayet de'bitti: Yu. suf, birkaç dakika sırtimda zor” Tadığı hasmmı biçime getirip arka Üstü yere atıvermişti, (Devamt var) (1) Abdülhamidin, meydanda ku- mar aynamayı Mmenelmmesine rağman, “Yüksekkaldırımda. birtaktm - killihan. beylerin bilnaasa kış mevsiminde şem- giye açarak, içine İakambil küğedi | koymak suretiyle, gelip geçen yolcu. Jarı başma toplayarak oynadıkları bir | nevi kumar oyunudur. Küçük Hikâye : Genç ve meıhulı' own:& dök- tor Frank, nişanlısınm kapısını . Zorlu bir gün geçir, mişti; sabahtanberi, tam bir dü. zine ameliyat yapmıştı; ©n iki mide açmış, on iki çaresiz der. de deva bulmaya çalışmıştı. ütün gün, hastaların üzeri. * ne eğilmekten; ölmeye mahküm insanları yaşatabilmek için sar- fettiğl dikkat ve nerjiden ziya, desiyle yorulmuştu. Şimdi.. Ni ganlısmın ince parmaklart alnı. nı okşayacak ve ona yorgunlu. ğunu tamamen unulmnumw t açılır açılmaz Mul dıhx:'îıüyçt;lk bir zevkle genç ka- dını kollarının arasına aldı. Sa, lona çıkarak konuşmaya Deşla. dılar, Bir aralık Comille, — genç kızın iszmi — büyük bir telâşla sordu: — Frank!.. Sana verdiğim yü. zük nerede?.. Doktor Frank derhal söl elin: baktı; yitzükten eser yoktu. Bu, basit bir yürük olmakla beraber, genç kadın taralından, nişanlandıklarmdan iki gün Son- ra hediya edildiği için büyük bir ehemmiyeti hat SA Genç adam. bütün. varlığiyle hafızasmı yokladı; yüzüğü evde unutmadığını katiyetle hatırli - yordu. O kalde ne olmuştu? . Niganlısı tekrar ve daha bü. Yük bir ciddiyetle sordu: , di ne yaptın?.. k. hâ'â yüzüğün düşünüyor. I Eğlenceli yazılar l Kendi bilir Adamın birl doktora gider.. Doktar tanmmış olduğundan ak. şama kadar beklemek icabeder, Adam bir saat bekler, iki saat bek. ler, üç saat bekler, hâlâ sera gel. meyince artık Sabri tükenerek doktorun hastabakıcısinı çağırır: — Git efendine söyle, der, bek. lemekten bıktım, beş dakikaya ka, dar beni içeriye almazsa iyileşece. ğim, sonrasını kendi düşünsün., ——— Ramazan Adamın biri iki senede bir Ra- mazan yapar, örüç tutarmış.. Sor. muşlar: — Yahu Ramazan on bir ayda bir geliyor.. Noden sen bir aylık oruca katlanamazsm da iki sene, de bir Ramazan yaparsın?.; — On bir ayda gelen on bir ay. da gider,, Onun için ben iki sene- de bir Ramazan yapar oruç tuta. Tım, Cevabını vermiş.. 14.10.940 Pazartesi &00: Program ve memleket — aasat | ayarı, &00: Müzilci — Hafif program | (PL) 8,16: Ajana haberleri, 8.30: Mü- Zik, programınmı devamır (PL) 8807 0.00: Ev kadını — Yemek listesi. 12.30 Program ve memleket aat ayarı, 12.83: Müzik, 12.50: Ajans haberleri, 13,05: Müzik, 13.20/14.00: Müzik: Ka. Tışik program (PL) 1800: Program ve memleket naat ayarı, 18.00: Müzik Radyo caa erkestrası, 18, Müzik: Fasıl heyeti, 19.15: Müzik: - Orban Avşar tarafmdan — tandosuneon solo. 19.30: Memleket sant ayarı, 10483: Müzik: Radyo İnce saz heyeti, 20.15: Radyo gaeztesi, 21.00 WMümte: Dinle- 21.30: Konuşma, 2145: orkestrası, 22.30: Mem- t ayarı, Ajans hnberleri, 2245: Müzik: Cazband (PL) 28:20/ 2280; Yarınki program ve kapallış. Dayak Usulü tedavi Bir gece teleforla doktoru has- taya çağırırlar, Doktor tam hasta- | nin evine yaklaşınca — silâhimni al. madığını hatırlar. Gece dönerken yeni bir taarruza uğrarım korku. siyle eve döner, tabancasını alır. Hastanın yanma geldiğinde; Desler.. Doktor; — — Evet, der, gelmişken geriye döndüm, evden tabancamı aldım.. Hayret etmezler: — İlâçla muvaffak olamazsanız kKullanacaksınız, değil mi? Diye sorarlar, ——— Ne için evlenmiş Adamım biri karısı ölünce tut. müş arab balayığımı almış., Sor. — Hem karımın üzerine evlen. din hem de o pis arab halayığını aldın.. , Demişler.. — Ne yapayım, sevgili karımın ölümünden sonra matem tufmak Salı 15..Teş. 19 Ramazan 68 141.Teş. 12 Ramazan bi &* | tizir Yakitler Vanatü Bükiü Vanali Bizan, Uümeştü ai 1287 61 1239 1200 620 1505 0435 11s0 1200 Yatar ig09 180 1003 181 imsak — 483 1100 — 438 30z 610 Öğte — 1200 Alışam 1181 Beyoğlu Halk Sineması Bugün saat 11 de: 1 — Üg Ahbab Çavuşlar Harbo gidiyor, 2 — Mah kümlar Kalesi, 3 — Miki, İ ea Ramazan fıkraları: yersin Bir Ramaran günü Hoca dere verirken, yaramaz talebelerden birinin kendisini dinlemedikten başka arkadaşının eteğinden çekerek baylâzlık yaptığını görmüş ve: — Binedi, demiş. Uslu otür yoksa şimdi dayağı yersin 'Talebe kahkahayı basmış ve: —— Nasıl olur Hoca Efi Cevabınt vermiş. midesinde kalabileceğini düyün. dü vo büyük bir endişeye düştü. Ne yapacaktı?. C)ımîallp, üçüncü defa olarak sordu: — Frank!.. Ne için cevap ver. Miyorsun?.. Yüzüğü ne yaptın?. Bir aralık her şeyi itiraf et- Mmeye karar verdi. Fakat, bu fi. Ykirden çabuk vazgeçti. Yüzülğün, hastalardan birinin midesinde kaldığını söylemekle nişanlısı « nın kendisinden nefret edeceği. ni düşündü. Genç kadın, hasta- larının midesinde âletler bıra - kan bir cerrahla evlenmek is . temiyeceği pek tabil idi. Teessür ifade eden bir sesle Mırıldandı: âkıbetinden bü. im. Camille, titreyerek ayağa kalktı ve; — Frank!.. dedi; eğer verdi. Bin yüzüğü gelirmezsen evlen. Memize İmkân ve ihtimal yok- Tur. Doktot Frank, nişanlısma doğ Tu ilerliyerek onu bu karardan Ggeçirmek istedi. Lâkin, gene kız odadan çıkmış bulunuyordu. Bı.ı Vüziyet karşısında evine dönmekten bazka bir çare bula. madı. Opcratör, yüzüğün hastalar . dan b Mmidesinde bulundu. ;r_vuını Artık tamanlen kaniydi: B ö , Orucum bozulmaz mi? ee elerme ee ameerdmer bemen Doktor Frank öğretecek bir hâdise hatırlaya. meadı, Gece, korku dolu rüyalar gör. dü. Sabahleyin; Frank, nişanlı. sınm aşkımdan ümidini kesme- ye karar verdi. Genç kadma va. Ziyeti anlatmak için mektup yaz. mak istedi. Fakat, eli bir türlü kalem tutmak istemiyordu. Bir aralık, nişarilramın munis sima. sı gözlerinin önünde belirdi. Bir. denbire nyağa kalktı; kararmı vermişti: Her na pahastna olur. Ba olsun yüzüğü bulmaya çalı. şacaktı, Hattâ icabederse.. On iki mideyi tokrar nçacakti. Büyük bir kâğıt aldı; on iki parçaya ayırarak of İkl hasta, nn isimlerini yazdı. Soura, kâ, ğıtları hükerek bir gapkanmn içi. ne aftı. Şapkayı birkaç defa sal. Jadıktan sonra gelişi güzel bir kâğıt çekti. Çekilen kâğıtta ihtiyar kadı. rin ismi yazılı idi. Demek.. İşe evvelâ ihtiyar kadımdan basl. yüni icabediyordu. İktiyar ka: tekrar midesinin arılarağını öğ. renir öğrenmez katiyetle red es, vabt verdi, Fakat, öperatör bu inadın doğuracağı vahim neti. celerden bahsadince, kadımca fiz çar ve naçar tekrar ameliyat masasına yatmaya karar verdi, X, kadintn midesini açtı. züğü bulamadı. katıdırılan ikinci e de yüzük i hattanm k çıldi. Dör: dünctüsü.. at - masdarnda rahamu tezli B — VAKIT 14 BİRİNCİTEŞRİN. 1910 ı BEYKOZ KÖYLERİ NDE BiR . GEZİKTİKİN HİKÂYESİ TAŞDELENDE Tapşdelen de oturduğumuz #rada kulak yırtıcı bir ahenge ha- Tekâtmı uydurup bir kaç Ermoni Çapkmı raksetmeye başladıları * ” Bu fennin mahiri bulunan H e » k f 1 ün bütün galzliği uyandı tkıllarına turp Bıkmak- tan hâl! kalmıyan Herkül zapto- lgncaya — kadar, bir. hayli ter dökmekten hâll kalmadı. Koru içinde yediğimiz yemekle içtiğimiz çay her vekitkinden leziz değildi. Koruya vusulümüzde saat dörttü; ancak sekize çoyrek kala haraket edebildik. BOĞAZ, İSTANBUL, MARMARA, ADALAR- Elmalı ile Sultanda- 1? arasmdaki iki gath-t mallin nokta-! inkısamına kadar Öyle ma- Bara çarpacak bir şeye rast gele- medik, iptida, koru —içinde yürü- Gük; Sönra koruyu sağda biraka- Tak kenarma göldik: Solda iso, Elmalr töpesi ufkt önzarmmı- z #sddediyor. Nokta-i inkmamdan — Bağıziçi Bath-? mafline geçince bunca man- Zari biamaal ilo doymuş olan göz- 'mn!â-n parladı: güneşine çarkolmuş vü- &İ bir âlem irae-i azamet oyliyor. İ f:hıA dıııı.ın.ı_ı.t..— A, aI “ Ho önlündedir. ea UN Dalgalt deniz gibi görünen Ça- Vuşbaşı morası ti aşağıda ayaklarmmızm altırda duruyor. Bü- tün ârmalar, dereler, tepeler, bü- yırlar, haritai mücecseme şeklini! almıştır. Bununla beraber gürürü- muza mahal yoktur; zira sağımız- daki Sultandağı rif'ati Mmağruranı e e etrafa hükirsiyetde | Yarım saatten ziyado bu man- | * Taral caz'be devam ediyor; çün. küyol Sultanda ğını etek- lerini terketmiyor Sultan deden ağaçlar ve çalrlardan rahat yoktur. Biraz sotra yol külliyyen kapanıyor; hiç göremiyoruz. İNSAN BÖYLE HODBİNDİR Yorulmaya buşladık. Kapalı yol- larda güya nefesimiz darlaşıyon Değil a! O mürtefi dağ üzerinde o yeşilikler içinde nefes darlaştıra- cak hava bultnamaz; lükin bize öy. le geliyor. Zaten akşam da yakla- #yor. Evlerimiza bir dakika evvel varmak için acele ediyoruz. O kâ- dar acelo ki mekârelori arkada b rakıp unuttuk! lik, döktor bu işten vaAzgeçmeyi aklına koydu. Lâkin, güzel Ca. mille'in siması gözünün önüne geldikçe, kendinden geçiyor - ve saadetini temin edecek yüzüğü lmaya can atıyordu. Beşinci, altmer, yedinci hasta. :rı;ı’ Midesinde de yüzüğü bula- adı. Sekizinci,. öldü. Dokuzuncu hastanın midesinden iki düzina kürdan çıktı, Onuncu hastadan d_:ı bir netice hasıl olmadı. Onbi. TİNCİ sizlere ömür.. , Artık, son hastanın midesin. Cen yüzüğün çıkacağına yüzde Yüz emindi. On ikinci hasta gayet güzel bİ:: Amerikalı kadındı: Lâkin, Pök çabuk iyi olarak Bostona Bilmişti, OÖpe Hazı tör Frank, valizlerini yarak Bostona — hareket tor, Bostona ayak a arilesinde Ameri. ö in bir telgral alarak a. *Giğecle Petraburga hareket et Mizti. Doktar Frank, kadını bul. Mahk için Petrsburga gitmeyi iş. len bile saymıyarak derhal ha. reket etti. Frankm şansı müszit değildi; Petrsburgda da güzel kadımı bu. lamadı. Birçok şehirlere gitti; fakat, her defasında gecikiyor Ya kadın başka bir yehre hare- Kel etmiş bulunuyordu. Nihayet Yokohamoda kadımı cle geçirdi. Amerikalı, Sanfranalazoya ha. Teket etmek Üğereydi. Doktor da kadımla beraber yola çıktı. Vapurda kadınla iyiden İylye k $ Mizancı Murad'ın Ahmed Mithat'a verdiği Bitap »wvew 24 İşte insan böyle hodbindir; Bu gece yiyeceği hanelerde bulacağız a! Artık mekârelerle hizmoetkârla- rı düşünmeya hacet kalmadı; hal- buki şımdiye kadar gözümüzün be- beği gibi muhafazasiyle meşgul idik. DÜZKESTANEDEKİ AÇIKLIK Bu kadar telâşla beraber Dü z kestan edeki açıklık gelip yük- sek ağaçlarla donanmış © zümrüd Bibİ çaytrt görünce ilerlemek eli- mizden gelmedi; hattâ bayvanları dan inip oturduk. um ;dl“ necek yer olduğuna C: tefikan karar verdik: Balki bir gün olur da gü kararı loraya Kalkışaca- z Bir hayli oturduk, yettık, ge- zindik. Mekâreler dahi yötişip geçti. Hemen zorla ayrıldık. KÖYE DÜNÜŞ İlerledikşe yollar çoğalmaya, İlü- rışmaya başladı. Sadık rehbörimla Herkül bile biriki koro şa- girdi- Sast on buçukta İncirköyü arkasında kâln Salp Beyefendinin ğine vasıl olduk. Oradan ay“ ler ban dp sahile İnip sipariş elti. ğim sardala rakibon kendl yuvaı mai buldüm- 1 Yorgunluk — hissetmedim. Kazah, dan, bolüdan eser gürmemim; Ce nab-i Hakka hamdüsenalar ottim: Bir arınt da beni merkeb ga. en kurtarmış olan Ho küle adım ki kend'ainin asid dan, benim de hava- eiva Ho yağı rayihasından tulduğumuz zaman takdim et- mel çarelinde bulunacağım. j Her t $ehir Tiyatrosu 20830 de Komedi kekme: YALI UŞAĞI | Dram kasmıında — oyun yoktur. ... 15 Pirinditeşrla Balı günü akşamı Şehir Tiyatrocu — Kömmedi — krzmmda Destekâr Muhlis Sababattinin İiki büyük ederi: ! — Rerem Aslı — Bür yül şüzk masal, 2 — Efenla Aşkı, MH öperet () Perde, ——— Raşit Rıza Tiyatrosu M Dizinelteşrin Pazartesi, 15 Balı Beyağlu, Halk Sinemasında ı Yeni Neşriyat VARLIĞ — Birinciteşrin SayısI gullle Yaşar Nabi geaçlik meselesini tetkik ediyor. Cençlerimizin — yuna meselesi üzerinde Vüyük bir kassariyetle dür. maakta olduklarını tesbit ve buna mü- tevcccih mexal tanzimini tavsiyo eden tir yazı, Bahâ Dürder Hallâ Süyünm hikâyelerinden — taşlayarak yeti Bir etüde başlamıştır. Nahid Sırrmın bir hikâyesi. Şilrler ve başka yazılar. saşeaiine e gllerisüze ti sempatik ve makul bir kadındı. Bir akşam, doktor, büyük — bir cezaretle vaziyeti an'alınca güm zel kadın büyük bir samimiyet. le, ilk limanda ameliyat olmayt kabul etti ve bu ameliyatın ay. nı zamanda büyük bir hatıra tegkil edeceğini ilâve etti. Transatlantik, — Sanfransiz, koya yaklaşırken, sebebi anlaşı, lamıyan bir arızadan battı. Dok. tor Frank, mükemmel bir yüzü. cü olmasma rağmen, boğulaca. gını hissedince, imdat — isteme': için ellerini havaya kaldırdı, Bı basit hâreketi yaparken, aylar- danberi aradığı yüzüğün sağ eli. nin dördüncü parmağında takla nu anladı. Lâkin, bü. yretlerine rağınen kendi.. in amansız pençesin- den “kurtaramıyarak — boğulup Bilti. İ Amerikalı küdın, «« Mis Li. N — mucize kabilinden bayatını kurtardı; ve Sanfransiskoya ge. lir gelmez ilk işi karmındaki ye. züğü doktor Frankm niçanlıs:. na göndermek için ameliyat mie Bastna yatmak oldu: Zenci Ope. ratör, Mis Lâlinin midesinde bir gey bulamadı.