ş aa Vtün genelerdenberi hallolu. | Şömüyan meselelerden biri de yağ J ;?:"—lçır. Geniş bir ihtisasa da. an Yağ işlerinde, bilhassı uluk ile mücadele etmek ilk nazarda pek müşkül irse de hâak katte gâasittir. AAncak halk, la anlıyamaz, Yağların ancak tahlil sonunda zararlı oldukları anla. 1 vaziyete göre mahlüt ve le iç; / “gları satanlar ile mücade. gaç halkın bilgisi, kuvveti, G eti kâfi değildir, be doğru. Yd_aınıyı bir belediye işidir. Ta yAElar ümümüyetle gu sınıfla- yaz)tılır: Tere ) vejetalin î,.i.ı nebati yağlar ve henüz hai hırgâeıiı olan margarin yağ. " mların hi yenecek quudm larıı epKl — yeneci 1ş Çöndi geletim yağlara nasıl hi- stllığa, yağı, ve. isim altında aldığı. Bunlar en ziyade t olanlardır. Yağla- T tİnsi meraların evsafına gö. ndeğişir. Muhtelif meralarda Yün hayvanların sütlerinden Hdarılan yağların o meranın ©V. açana göre biz kokusu, bir lez. *Cül hülüsa olarak bir araması 'dir. Mıh)ulçuhr. meselâ urfa yağı YAParlarken halitalarına bir mik- Kil urfa yağı koyarak koku — ve KAZ olsun lezzet temine mec. 'Urdüurlar. Bundan sonra diğer u- Suz, pis yağlar karıştırılır. Her lüt yağda muhakkak bulun. Mâdi lâzımgelen don yağı, yani | yvanların iç yağıdır. İ ot yağım muMU, yani steari- Hi fazla olduğu için, mahlüt yağa “ve olunan diğer âdi mayi yağ. ları koyulaştırır, sertleştirir. Don Yağı ilâve olunmadan yazın mah. Sişin yapılması — mümki b yağlar bulama şeklinde olur. Su halde mahlüt yağların m: Vaddı asliyesini don — yağlarının Tzekil ettiği görül Bunlar- n manda ucuz nebati — yağlar, :"d' Yüksek bozuk yağlar da ka. Mirılır işe de esast daima don Yakları teşkil eder. İt *aenaleyb terç yağlarda mah çin Hlüğun önüne — geçebilmek i- taşıy *vvelâ işe don yağlarının sa. ,__;'__— kontrolüyle başlamak lü. b 4 Vardır. ,_ıu:*'ğümnınjı don — yağlarını Pu g&* kullanacaklara — satar.. $ Prensiptir. Fakat don ya. "e Meabahalardan alıp eritme ü öYesine —malik — olanların Nat bir kısmı bu darı Ba. & ":: İstlmal edilecek bir şekle fadış, “'ip mahlütculara satmak- ?',,[!ıi“!d'm olan bünün önüne le ir. Yapılacak iş gayet. kaç Biktir, Biriüelsi; bontan biz. Üğr çç *vvel bir müddet yapıl. "P»- don yağlarının boyan- Ye e tri de ellerinde ruhsati. |lanlarm tadahadan don yağı a. miş q': bu yağı nereye sarfet. (T konuuklarının tesbiti ve dai. (Tulduğ trolü.. Bu çarelere başvu. Meyağl takdirde mahlütcuların iptidaiyesini teşkil eden Klarmın tere yağlara ka. temin olunur, ya. teuluğun önüne geçilir.. SNra bu mahlü! yağların yas l'lhlam t y İki Mukr, Balıkpazarında. b ların altlarındaki pis — Şişetn bir yağcı haftada bir 15.20 Ş "“lı verirse bu ona vız gelir SSzayı seve seve kabul ederek y msleğ'l'ı"ı lçydzü: Mahlüt yağlardan nasıl kurtulmalı ? - Mahlütcular arasında haraç ile geçinenler var içraatına devam eder. Bunun i. çin mahlfitculardan alman cera belediye cezası olarak kalmamalı, hareketi aynı zamanda ceza ka. nunu sahai şemulüne girmelidir. Bereket versin ki Sıhhat Ve., kâletimiz senelerden sonra — hıf. zıstaha kanununun 199 ancu mad desie tevfika bir grda maddeleri ködeksi hazırlamaktadır. Bu ha- zırlıklar, tatbikat sahasına intikal ederse belki hileli yağ yemekten kurtuluruz. Mahlüt yağlar zararlıdır. Çün. kü içine katılan don yağları iyi eritilmezse si kalır ve insanın bundan rehir. lenmeşi de mümkündür. Sonra mahlütların yapıldığı nebati yağ- Tarın asitleri yüksektir., da hazım cihazımız üzerinde çok menfi tesirleri olur. Mahlüt yağların en ziyade sü. rüldükleri yerler, İzmir, Zongul. dak gibi lar şehirlerdir. İşin en garip tarafr mahlütct- lar arasında bedava geçinen Ha. raççıların bulunuşudur.. Bazı es. ki mahlüâtcular işi bırakmışlar. dükkânlarını rmahlütculardan haraç almak su. retiyle geçinmezin yolunu bul- muşlardır. Hileli yağlar, Bakkpararı yol. Jarr kadar pis, mahlüt yağlarda. ki hileler Balıkpararr yolları ka, dar karışıktır. Mahlüt yağlara vejetalin karış. tırılmaz, çünkü bugün 70 kuru! tur. Pahalıdır. Halbuki diğer pis nebati yağlar nihayet 45 . S0 ku. ruştur. Saf zeytin yağlara asidi yük- sek pamuk yağı, susam yağı ka. tılmak suretiyle hile yapılır. Hi. le nisbeti, müşterinin burnuna pis bir koku verecek kadar büyük ol. Küçük Hikâye: Türk Bugün güvenilir bir kuvyet o- lan Türk havacılığı otus otuz iki senelik bir maziyo sahiptir. Yir - minci asrın başından itibaren Av, rupada — tayyarecilik Büyük bir mevki kazanmakta iken bizde de derhal tayyareciliğe karşt bir me. yil görülmüş ve bezı kimseler tahsil için Fransaya gitmişlerdir. Bunların arasında halen ticaret o- dası tereğmanlığında bulunan Hü seyin Münif İe, Bursa kız lisesi ve sonra Çanakkale orta mekte . binde tabilye musallimliği etmiş o. lan Hüseyin Avni paşanin oğlu Sadi Fuat vardı. Bu iki genç 1900 — 1010 söne- Jerinde kendi hesaplarına —tayya- Trecilik tahsili için Fransaya git.. mişlerdi. Bilâhare hükümet biri Fransaya diğeri de İngiltereye ol. mak üzere iki parti talebeyi Av rupaya tayyarecilik tahsalline yol- lamıştı- Bu gençlerden bir kısmı tayya. reciliği öğrenip stajlarmı ikmal et. Her- Diğerleri ise daha stajları- n ikmal edemeden Trablusgarp ve Balkan hörpleri patladı. Bünun fizerine genç tayyareciler memle - kete avdete meebur kalklıları Trabluagarp harbi sırasında tay. yarclerimiz pek büyük faaliyet güstermiş değillerdir. Fakat Bal. kan harbi Türk kanatlarının ilk zaferini kaydetmiştir. 1912 - sene- sinde dünya tayyureelliğinde ikin- ti mevkü kazanmış olan Türk tayyareciliği. Balkan — harbinde dünyada ilk defa olmak üzere düş, man hatları üzerinde kosif yapmış v bu keşiflerde bilhassa Salimin, Fethinin — büyük muvaffakıyetle. Ti görülmüştü. Avrupadan dönmeğe mecbur ka- lan tayyarecilerimiz — tarafından Yeşilköyde bir hava karergâhı te- sis olunmuş ve pek iptidai tayya de hayvan ensice, Bunun amele sınıfı kalabalık o. kapamışlar, diğer (Devamı 6 ancıda) Tokatlı Yusuf garip bir adamdı- Bir çingene karısı ölümü- nün bir ağaçtan olacağını söyledikten sonra Yusuf daha garip oldu. O gündenberi ne bir ağaç altmda otururdu. ne Bir yap. rak gölgesinde dinlendi. Bu yüzden de aç ve işsiz kaldı. Bir öğle üzeriydi. Üç gündenberi sığındığı yerden ilk defa çıkıyordu. İştahsızdı. Açağların yıldırım yemiş gibi köklerinden sökülerek üzerine kapandığını hlaseden Yusuf, kafasmda müte- madiyen dalların kızatldandığını düyüyor; bir çingene kartaı: — Yusuf, diyordu; sanin ölümün bir ağaçtan olacak!. Yusuf kendi kendine küfretti; kıçız kaşıdı; ve yürlüdü. Köy kahvesinin önüne geldiği zaman Yusufu muübtar kar- şıladı: Ü Yusuf, diyordu; uskerlikten döneliberi bir iş bulama: dın gitti. Öküzü boynuzundan yakalar gibi hastalık seni bir ya. kalamış ki- Ensenden tatup yere bir çalmadığı kalmış-. Yusuf baştnı eğdi: — Doğru muhtar, dedi; doğru ama bütün ağaçların üze- rime yürüdüğünü hissediyorum: — Hadi ulan- Ağaç insan üstüne yürür mü hiç!- Hele bak su hâline bir- Akbabada sanu insanlar değil, kurtlar köpekler gülüyor artık-. Yusuf tektar başımı oğdi; kıçtrı tekrar kaşıdı: — Peki muhtar. dedi; ben şimdi me iş yapebilirim? — No iş mi yapabilirsin? Şu bizim Tokat korusu- — Amanin muhtar; onu yapamam işte ben- Akbabalılar beni kurşuna dizip kuduz küpekler gibi öldürsünler ama. koruya bakçi yapmasınlar muhtar-. Mubhtar kısa boylu ve kanbur bir adamdı. Kendi kendine: “Zehire zebirle kargı gelmeli, diyordu. “Yusufu bu hastalıktan kurtarmak istiyorsak Tokat korusuna bekçi yapmalıyız!” İi omuzları arasmda araya sıkışmış üçüncü bir omuz gibi duran kanburunu hafifçe kaldırdı: —— Ben bilirsin Yasul: dedi; köyümüzde Sana göre başka bir igirmiz de yok. Köye gölen hırsızlar tavuklarımızı oradanm alıp götürüyor. Kuşlar da oradan sSabahları uçup bizi uyandırtyor ama; ya kurtlar Ayak İflerini bölli etmeden yine oradan Ak. babaya sarkıyorlardı. Hem, Iki gün evve! Şandarmalar — geldi Ağaçların kesildiğini söyledi. “Eğer” dedi “Akbabalılar üç güne kadâr koruya bir bekçi bulamazlarıı “hüökümet” gönderecek-” Sonra da seni sordu- “Ağaçtan korkan Yusufu isterseniz hasta- neye iletini” dedi- Bak, düyün taşın! Özerli küyün basta kö- peklorini götürecek amyon Akbabadan yarın geçecek.- Seni de— — Amâanın muhtar, amanım Allah aşkma. Ve, hasta Yusuf; düşündü taşındı. Kuduz köpeklerle has. taneye gitmektense Tokat korusuna bekçi olmayı tercih etti. Yusuf, köyün korusunu zaten biliyordu. Ömerti tepelerinden toprakları yalayıp geçen bir leke. siyah bir leke gibi gözüklür; sonra bir dil gibi uzayıp kevrlır giderdi. Bir garip adâm . ” havacılığı tarihine bir 1 EYLÜL 1940 5 — VAKIT bakış Yazan: MUZAFFER ACAR -— Balkan harbinde tayyare ile ilk keşif hareketini yapmıştık Fethi Bey10,5 luk mermilerle düşmanı nasıl bombalamıştı Mısvra yaptığı bir seyakalte şekit düşen tayyareci Petki ve Veli Bey tayyareci arkadaşlarile relerle işe başlanmıştı. Fakat bü. —Fransız tayyarecl de gehrimize yük muvaffakıyetler elde olunu- — gelmişti. yordü. O kadar ki 0 zaman layya- relerimizde bombardıman tesisatı bulunmadığı halde Fethi tapaları, nt ayar ettiği 10,5 luk mermilerle düçşmanı bombardıman etmişti. Tay yarecilerimiz. makhrumiyet içinde — sile teşkil etmiş, hatlâ — bazr dili dddden mevcudiyet — gösteriyorlar. —uzunlur uçuştan sonra kadımın al- dı. nni kirletmiş okduğu rivayetlerini Balkan harbini müteakiben mem — de çıkarmışlardı. leketto tayyareciliğe karşı hakiki — Bu hâdisşeler tayyareciliğe karşı hir alüka uyande Uçmak büyük Memleketimizde duyulan hevesi bir meziyet gibi görülüyordu. Bal- Zösterir O zaman hâavacılıkta ha. kan harbi sonunda Edirmenin is- kikaten bir varlık. bir kaymet ar. tirdadını müteakip üÜç saatto tay. Zediyorduk. O hızın devam edip yare Üe Edirneden İstanbula ge. bugüne kadar gelmemiz olması ne len Osman Nuri, Salim herkesin büyük kayıptır!. alâkasını celbetmişlerdi. Ayni ta- — Balkan harbinin hitamı ile umu- rihlerde yani 1913 senesi yazında mi harbin başlaması — tarihleri 8- Paris . İstanbul , Kahire seyya. rasmımda kalan müddet 2arfında hatini yapan Fransız tayyareci Fethi, Salim, Nuri, Fesa, Cemal Döbru da İstanbula gelmiş ve bu- gihi çok kıymetli tayyarocilerimiz nu diğer Fransiz ve Alman tay. ellerinde malzermenin henüz pek yarecilerin İstanbulu — ziyaretleri iptidal olmasına rağmen umumi takip etmiştik Bu arada ilk defa cereyana kapılarak bir Kahire se. ters ucan (yanl başasağı) bir yahatine kalyıştılar. Alâka o kadar uyanmıştı ki Bel. kiz Şevki laminde bir kadınımız da ilk defa olarak uçmak cesaretini göstermişti-. Bu - kadının uçmak teşebbümü birçok dedikodulara ve- ! Yazan: Kenan Hulüsi Yusuf haztalığa henüz yakalanmadan evvel bir çok defa- yâr yine bjll dolaşırken bemen yolu üstüne düşen ağacların al, tmda uyumuştu. Ne tatlı bir uyku!- Yapraklar rüneşten gör- lerini siperliyor; hafif bir rüzgâr çıplak ve yorgun ayaklarını bir mahzen serinliği ile yalayıp geçiyordu. Hattâ bir defasında bes kuruş mukabilinde korudan bir ağacı bile devirmişti. Bir kiıymık — az Yalsın — gözlerini çıkaracaktı. Yalnız — Yuzu- fun bütün büzisi bundan ibaretti, hir de, civar tarlslarda çalış; tığı zaman korumnun yantndan ne Vakit geçecek oluraa Barip bir ürperti duyduğunu hatırlardı- Vakit gün ortasına yakmdı. Yuzuf köy kâtlbi ile boraber koruya yavaş yavaş girdi. Bir patikadan içeri doğru yürüdüler. Küçük bir dere koruyu tarlalardan ayırıyordu. Hertaraf exmer bir gün parlaklığı içindeydi; ve çıt yoktu. Nasıl? İlk dakikalar Yusuf böyle histederken fikrini birdenbire duğiştirmek rmecbu. riyetinde kaldı. Baştnmı üzerinde binlerce yaprak çıtırdıyordu. Belki üzerlerinde — böcekler geziyor; yahut — kızgın güneş, yaprakları bükerek kıvırtyordu. Yusuf Mühtarın sözlerini hatır- İadı: Akbabalıları sabahleyin uyandıran kuşlar.. Cenuptan ge- den leylekler de yine Abkakanin üzerinden &eçip korunun ağaç. larmda dinlenirler, Şile, Beykoz, Yuşa köykerinc buradan dağı hrlardı. Yusuf hasta olmadan daha evvel Yapltığı gibi gözlerile bepsini birer birer aradı. Fakat sık yapraklar — arasında güneş lekelerinden başka hiç bir yey görünmüyordu. Sonra, birdenbi- ro hastalık ve sahit fikri Üzerine hücum etti: "Senin ölümün bir ağaçlan olacak Yusuf!..” Bir ağaca doğru elini uzattı; ka. fasına bir yaprak düştü; bir küş tam kulaklarının yanında uçtu Ve her nedense Yusuf bu sefer küfretmedi. Kendi kendine gül. dü; köy külibinin koluna asılarak hafif bir Yokuşu tırmanmaya başladı. N Korunun küçük bekçi kulübesi şimal Sartında id, Buraya dar bir patikadan idiliyordu. Arasıra yapraklar düşüyor; ve serinlik Yusufun gaçlarmda uçuyordu. Kulübe, önlerine birden- bire çıktı. Kapısı ikl senedenberi kilitliydi. İki Gdemir halkayı kanatların iki tarafında paslanmış bir 2incir hiribirinc - bağla: muşt- Yaprak arasından nasılsa kurtuları — bir Işık tahn anahtar deliğine vurayordu. Kullibenin tek penceresi örümcek ağı için- daydi; ve tozlu ağ üzerinde nereden düştüğü belirsiz bir iki damla yağmur ginesle parıldıyordu. Köy kâtibi eebinden anak, tart çıkardı. Paslı kilitte hiç ses işitilmedi. Sanki bir yağ danı: Jası bırakılmış gibi anahtar kolaylıkla kaydı. n Köy kâtibi: — Yusuf, dedi. Hadi hayırir olsun. Kulübenin eşyaları basitti. Bir sedir üzerinde toplanmamış bir yatak-. Yorganlar ayak ucuna çekilip bırakılmıştı. Yatağın baş tarafında ağzı açık bir teti durüyordu. Tahta bir masa Üzerin- de Küflü iki silâh vardı. Yusuf yorgana doğrü elini uzattı. Bel, — Devanıı 6& neıda —— —e Amar A samaaeamana e e eee ea Yeşilköy karargüh kumandamı ” Bu #eyahat birkaç kiymetli tay. yarecimizin kaybolmasma sebebi. yet verdi- Bu sayahat esnasında Fethl rasıdı. Sadık ile birlikte Şamdan sonra bir hava cereyanı na kapıldı ve deniz seviyesinden aşağı bir yere düştü. Hem Fethi hem de Sadık bir kaza neticesin. de gehit olmuşlardiır. Tayyareci Nuri ise Şamdan hareketi mütca, kip denize düştü. Nuri feykalâde yüzme bilirdi. Resıdr topçu İsmai Hakkı ise hiç yüzemezdi. Sahli- den kazayı gören Araplar — yetiş- miş İsmnil Hakkıyı kurtarmışlar . de Nuti mükemmelen yüzdüğü i. çin yardıma- ihtiyaç duymamıs. yüze, yüze sahile gelmiş ve fakat her ne dense tokrar döncrek tay- yaresinin yanma gitmiş ve orada boğulmuştur. Nurinin ölümü sebebi moeçkul kalmıştır. Bu iki mücssif kazadati sonra Salim Kahire seyahatini tamamlamağa memur edilmişti. Salim tayyarasile — İstanbüldan kalktı, fakat Edremit Üzerinde düştü. Bereket kendisine bi olmamış, sadoco tayyaresi kulla nılmryacak hale gelmişti. Bunur üzerine Edremitliler derhal pars toplayarak Salime yoni ve mü. kemrmel biz tayyare bediye etmiş lerdi. Bu tâyyare ambalâj halinde Şama naklolunmuş. Salim de ora, dan bindiği bu tayyare ile Kahire seyahatini sona erdirmişti. Kahire seyahati henüz iplidal olan tayyareciliğimiz için mübhim hlr hamle sayılırdı- Enver ve Cemal Paşalar tayya reciliğe azam! ehemmiyeti veri yorlardı. Tayyarociliğimizin İleri . lemesi için Fransadan Dö Goix ismiDdo bir tayyare zabiti geti. rikmişti. (Bu muktedir tayyarecdi balen Fransız mütekaltt hava ge- perali Dö Gols'dir) Kendisine ga- yetle vüsi salâhiyet verilmişti. Fa. kat Dö Goi memleketimizde uzun müddet kalamamış umuml harp patlak verdiği zaman Fransaya avdete mecbur - kalmıştı. Bunun Üzerine yüzbaşt Salim (merbum. dur), tayyereci Fesa (halen mü- tekait ve Ankarıda bir girkette Pmomurdur), Fazıl — (Seydiköyüe müli mücadoleden sonra kurulan moektepte ders verirken düşmüş gehit olmustur.) tayyarecilik teg- kilâtımızı ellerinc almışlardır. Umumf harpte Almanyadan bir miktar teyyare ve muallim gol mişti. Fakat bunlardan pek © ka dar istifade odimiş değildir. Umumi harpten sonra — elimizdr birkaç dökük tayyare kalmıştı 1919 da milli imücadele başlarkr bunlar Maltopode bulunuyorlardı Derhal millt kuvvetlere iltilak e den tayyareciler bunları kaçırmı- Ba töşebbüs ettilerse de muvaffay olamamışlardı. Çünkü, İngilirlir: haber verilmişti. Ancak bir vek tayyare kaçmağı — muvaffak o! muştu. Bunu x büyük Vecihi kul, lantyordu. Mült mücadelede ilk havacılık faaliyeti Konyada başlamıştır. Su. riyo ve Filistinden getirilen tayya: relerle uğraşmak fzere 1336 d4 tayyareci Savmi (halen binbaşı ve İstanbal hava — kurumundadır), Konyaya gitmiş ve ilk milli havs kuvvetlerini teşkil etmişti. Mem | lekete yaptığı bizmetlerle hayacı, lık tarihimizde Fazıl ile birlikte gelen Savmi, ayni zamanda mü- kemmel bir kaptan olduğu — için Karadenizde ik — motörlerle Rusyadan cephane taşimış ve Al- yadan almıp Rusya — yaliyla ı Anadoluya — gelen — tayyarelerle O 0 glütfen sayfayı çeviriniz)