Kış ı!ı'ı tü tırşıııı yollar ? ta; &İbi bembeyar lh,_ Afta soğuk kar, desin güzel yaz? ’4i. dT çırıl çıplak, D ©nzemiş, başı ak Baba Mzo gelmiş. Mılı—cn 'l"n gçocuklar, N ki dışarda, Bu ”'“'ruıar da var. el Sıkarmak için K kullanmalı? )*: "”“ıın Altna konacak N ıı- ak, t cam kalem par- kâse, bir şişe terementi. k bir şişe ispirto. y Neler alıyoruz ? İYVe son yıl içinde yabancı n:"'ekeflere nekadar eşya sattı ıı,:'ln toğrafya dersler btr İi bir memleket ol- w,'l’nmlmmıaır Tür- _“rn toprak ürünle- Dya memleket ile rekabet ede- mn“"““” ı“—k her bölgesin. Nu ketler değerli bir mnkıe nam almış- :.“ yetişen moy- a beşlemek - bakı- ı,,:.aımî"k kalori ve vita. Ve VN :İn Yabancı memle- GERe ĞT satış miktarını ptı.hk“ göre göszteren "lgü Takamlarını aşa- Egnız. ş ı. 210,000 8.00 4 942,')00 14,508,000 4,998,000 5,140,000 4.758,000 2,851,000 1,177,000 2,297,000 1,087,000 1,711,000 882,000 2,169,000 1,631,000 176,000 1,261,000 2,000 2,202,000 220,000 3,293,000 8,720,000 144,047,000 yabancı mem. “l—'h 'gu ıun—nek için, | Si VA satın leketlere sattığı şeyler, tütün, tömbeki, meyva, zahire, yün, pamuk, krom, deriler, muhte- Hf hayvanlar, nebatl! yağlar, ftidan ve çiçekler, mMuhtelif manedi eşya ve madendir. Bun ların en başında 39,338,000 ll- ralık tütün, 37,857,000 liralık meyva ikİnci derecede gelir. Üçüncü derecede 19,096,000 Tlra Ie zahire satışı gelir. 'Türkiye, yabancı memle- ketlerden son tutulan 1938 1s tkine göre 149,837,000 Hralık muhtelif eşya almıştır. Meyva lekeleri Meyva lekelerini çıkarmak için, lekenim üstüne kaynar su dökme. li, suyu dökerken kumaşın iekeli kısmı bir kap veya kâse üstüne gergin tutmal:, çok dökmemelidir Bu usul şeftali lekesini çıkarmaz. Meyva yerken kâğıt, peçete kullanmak çok iyi bir usuldür. YAZISIZ HIKAYE: Anne Masallarından: Birinci sınıf köşesi: Miyav, — MİYAV, MİYAY, — AH, BU PAMUK mıyav MİYAV!... NE AÇGÖZLÜ SEY HIÇ DOYMAK BİLMEZ. ANNEM SANA CİGER VERMEDİ Mi?.. —MİYAV,MİYAV, MİYAV!.. — DUR GUÜZEL PAMUĞUM EVVELA KENDIİ KARNIMI DOYURAYIM. SANA DA VERECEĞİM. DUR, PATLA- MADIN YA, BEKLE!. —MIYAV,MİYAV, SONRA: MİYAV!.. —ALANNEM GÖRMESİN. DUN SUTU; DÖKTÜN. SANA ÇOK — MİYAV, MİYAV, Ş NAZLANMA, YE, ŞİMDİ _ZK_NNEM GELECEK.. HAYDI, Aranılan çocuk (Geçen haftadan devam) Bu askerleri herkes seviyordu. Herkes çocuğunun bu iyi ve zen. gin adamlara gidip onlarla bü. mesini istiyordu, bütün babalar, anneler kendi çocuklarmmım iyil ni metheden mektuplar yazmağa başlamışlardı. Kimisi “benim ço- cuğum zekidir.” kimisi “benim seyahatl nünde askerlerin önüne fevkalâde güzel, temiz elbiseler giymiş bir kaç atlı çıkmıştı, içlerinden çok şişman ve kalın sesli bir adam şapkasını yerlere kadar eğerek as- kerleri selâmlaı “Sizin bir çocuk aradığınızı yaşayan Ahmet paşanın orız. lumu bir defa mutlak göl İ niz, dünyada onun kada! cuk yoktur., diyord. Artık nsî!—m—r onu takip et . meğo başladılar, Büyük köşke girer girmez paşanm o;rhı kü . çük Doğan koşarak — geldi, lüle Idlo sart sacları pembe yanak - larma dökülerek atlara yaklaş . mıştı, “ne güzel, ne güzel at. lar..,, diye ellerini çırpryor, ba. basıma misafirleri Eösteriyor. du. Askerler bu gece evde misa. fir kaldılar, fakat ertesi gün erkenden çirkin bir ses — onları uyandırmıştı: “Pühü, pühü, hüh deta köpek havlaması gibiydi, gittikçe artıyor, ses yükseldik . ço bir aslanın bağırmasını andı. rıyordu. Askerler buna şaşır . dılar, köşkün içinde ya bir kö. | pek, ya yırtrer bir aslan vardı, hemen kılıçlarını alrp beraber o. dalarından , BOB aşağıki salondan geliyor gibiydi. Yavaş yavaş lerlediler. Salonda bir as. onun ağzından çıkıyordu: Pühü hü hü, puhli hüh ganın | babası, annesi koşuştular, ılılı 1 «t elinde bir oyu Üyetku Vaht Doğ—m Bahşöde oynamak istediği halde vağm yağıyor, ovnayamrıyor diye sesi. n bütün kuvvetile bağırarak | 'amakta devam ediyordu. İvi askerler bunu görünce he. men vukarıya çıktılar, kiltcla rinı belelrine taktılar, baş! larmmt giydiler, asağıdaki atları. Tek gitmeğe hazırlar lar. Doğanım paşâ babası, ) nmdaki şisman adamla bera bir gece daha kalmaları İcin yalvardı. Fakat, askerler fena çocukla oturmak İ ni sövlediler, bunu du KIZĞGIN. MİYAV!.. Yurt Albümü: 4 Şı'ı'r. “Portakal * Yavaş yavaş açarak Kokusumu suçarak Kabuğunu soyarım, Mis kokar iki elim Ayırıp dilim dilim Bir tabağa koyarım Ondan güzel bir şey yok Yesem de ne kadar çok Ne bıkar, no doyarım. NAHİT NAFİZ Edirne Albüm müsabakasına iştirak için resimler topluyor musunuz? Bugün albüm müsabakası- nn dördüncü roamini veriyo- ruz. Bu resim Trakya bölgemi- zin en güzel illerinden biri o- lan Edirnedir. Edirne şehri taribt bakım- dan büyük bir değere sahip ol- duğu Bgibi coğrafya bakımın- dan da ehemmiyotlidir. Edirne ortasından geçen Meriç nehri buranın en mühim nehirlerin- den birini teşkil eder, Edirne şehri tarih! âbidele. urdur. Mimâr Sinanın nat öeserlerinden kerlar de evi terkettiler, Bu çocuğun halinden asker. ler iyi çocuk bulmakta güçlük çekeceklerin anlamışlardı. Gü . zel pembe yanaklar, sarı &: iyi olmak İçin kâfi değildi, fa . kat, ne olursa olaun arayacak. lerdı. Atlarmı mahmuzladılar, tekrar kfr—mıh başladılar, artık rastgeldikleri yerlerde iyi bir çocuk olup olmadığını sorarak ilerlivorlardı. Bir gün çok yorulmuşlardı. Bir meşe ağacının gölgesinde dinlenmek için indiler. Düşünür. ken her biri ayrı bir yolda gide. rrk ertesi nı'ı bu meşe ağacının altında tonlanarak bulduklarını sövleveceklerdi. ibirlerine selâm vererek biri Selimiye eamli bölgenin kiymetli anıtlarından biridir. Edirne peyniti ye sabunları ile de meşhurdur, Bu güzel e- hir bizi Avrupa komşularımız. dan Yunanistan vo Bulgaris- tanla hudut teşkili vazifesini de görtür. Bu bölgeye yeniden göçmen- ler de yerleştirilmektedir. Göç menleri oturtmak tizere yer yer ;x;v-ım mabhallesi kurulmuş- | tur. Siz Edirneyi gördünüz mü? ayrıldılar, Aralarından yalnız reisleri doğru asker ağacın di. binde düşünerek kalmıştı, çün. kü, onun diğerlerinden — fazla düşünmeğe ihtiyacı vardı. Güneş yavaş batıyordu. Her tarafta kırmızı bulutlar ge. zinirken kü bir çocuk gördü, çocuk arkı da bir yığım odun parçalarmı taşryarak ona doğ . ru geliyordu. “Akşamlar hayrolsun külçük çocuk.. dedi, küçük çocuk “Ak. şamlar haysolsun efendim,, diye cevap vermiş! Küçük "ncu"nn yüzündeki te besaüm sakerin pek hoşuna git . “İsmin ne senin, çocu - Bum?,, dedi, Çocuk askerin temiz, parlak alına sevinçle — bakarak cevap verdi: “Küçük Yılmaz.., Askerin böyle doğru, yüksek bir sesle aldığı cevanlar çocuğa betini artırdı. Bu akşam düşünüvordu. belki cuğun bildiği bir ev di ev araymcava ka ı...- va geçecekti, — fakat, iyi kalpl çocuk buna da çare buldu. (Somu var)