alelâde esvapların satılması bârn. lar. Nihayet vücudunu satmak sı- Tası gelir. Vücudunu satmak işi> ne de nihayet tazeliğini, krymeti- ni kaybederek tamamen bir tek müşterisi kalmayıncaya kadar de“ vam eder. Bu arada şıklık, zerafet denilen şey de gider. Hem de temizlik denilen geyden eser kal- maz. Bu türlü ahvalde şıklık, zerafet ve temizlik birinci derecede şart olmasına rağmen... O halde ki Lomnğşan'da, yahut Otöy'de zera- fet ve moda nümunesi olarak göz- — terilen kadımların birkaç ay sonra en sefil, en zavallı kıyafetlere bü. ründükleri görülür. — Haniya senin kürkün ne ol du? — Onunla elli gram kokain al- — Ya altın bileziğin? — Küçük, şundan daha büyük değil, bir bikarbonat dö sud şişesi kadar bir kokain kutusu ile değiş- tim,.. Ve kadin ağlamamak için soğuk âkleta camit bir tebessüm ile gü- ler, İhtimal ki bu hale düşen ka- din ağlamak kabiliyetini de kay- betmiş olur. Bu yarı kadın, yarı hayal haline gelmiş olan zavallılar arasıtıdan geçen kokain - satıcısı ceplerini küçük paketler ile dolu- dur. Bu paketlerin kırmızı, yeşil, sarı türlü renkleri vardır ki her birinin kokain toruna az veya çok miktarda yabancı bir madde ka. | rıştırılmış olduğunun alâmetidir. Kokâin kaçakçıları hiç bir zaman bunu sali olarak satmazlar. Ekse- Tiya kokain maddesi beyaz toz i> iyetsiz bir mik- asid karbo- nik, Jaktoz veyahut bunlara ben- zer bir kimyevi terkiptir. Satıcılar pek iyi bilirler ki ko- kain ile kendini zehirleyenlere sa- dece ona benzer herhangi 'bir mad. deyi vermek kafi gelir. Kokain müptelâsı yalnız burnuna çekecek beyaz bir toz ister, aldığı Şeyi tahlil etmek onun için müm: kün değiklir. Kokain iptilâsınin son merhalesine gelmiş olanlar kokalni beyaz toz şekerinden far" kedemezler, Henüz ilk merhale- sinde olanlar için ise mühim olan şey kokainin çekimidir. Bir altın kalem ile tozu alrp çekmek, yahut fildişi tırnak temizleme âleti kul- lanmak.., ilâh onların hoşuna gi- den cihet budur. Bütün Paris halkımı koşturan tiyatro piyesini yaratan RAİMU . MARİE BELLE - MİCHEL SİMON Bu hafta bütün İstanbul halkını SUMER sinemasına Koşturuyor ve mevruu biraz açık, nükteli, neşeli ve ayni zamanda| hissi, milessir ve son derece zarif _Olgun Filmini takdir nazarlarilc seyrediyor ve candan alkışlıyor, Büzğün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı İlâveten; — Canlı resimler: Bu süretle kokain satıcısı bir, iki ay içinde zengin olur. Bir par- çacık kokain ile on bin franklız bir pırlantayı, yahut inci dizisini ele geçirir. Fakat müşterileri ken- disine boş kökain kutularını sat. mak istediği zaman on tanesini on santime alır. .”.. İrrefutable gazetesinin direktö- rü Titoyu derhal takdir etti. Gaze- teye intisabından sekiz gün sonra idare müdürüne telefon ile emir verdi. Tito ay nihayetinde parası ak için veznadarın yanma zaman eline beş yüz frank fazla para verildiğini gördü. O za- man Hdirektöre sordu: — Anlamıyorum, Bana verilen bu fazla para nicin?” — Biz zeki bir gençsiniz. — Fakat şimdiye kadar bana hiç bir şev söylemediniz? — Bizim idarede sör yoktur; is var, Bundan sonra direk! kında daima dikkatli. ilti amelede bulundu. Onu ehemmi- yetsiz, manasız, can sıkıcı işlerden uzak tuttur. — Bustn falan yerde bir kor. gre var, Bilmem oraya şidip, bu köngrenin kontrandüsünü yapar mısınız ?" Tito böyle bir suale şu cevabı verirdi: — Hayır. *— Niçin? — Zira ben böyle bir köngre- den hiç bir şey anlamam, Koöngre- lerde toplanan adamlar müzakere usulü hakkında bitmez tükenmez sözler söylerler, aralarında mü- nakaşalar yaparlar, en sonra alâ- kadar nazırın şahsına bir tazim telgrafı çekerek köngreyi kapar" lar. — Hakkınız var. Oraya arkar daşlarınızdan bir başkaşını gön- dereyim.” Aradan biraz zaman geçince ga- zetenin yazı işleri müdürü de Ti- tonun krymetini takdir etmişti. O da onunla senli benli, teklifsiz bir arkadaş olarak konuşmağa başla- Ür. Bir gazetenin teşkilâtı arasın- da sekreter Ünvanr mühim olmak- | la beraber İrrefudable gazetesin” deki yazı işleri müdürü olan genç | öyle yüksek bir şahsiyet değildi. | Hakikatte bu genç yazı yazan herkesin emri altında gibi idi. (Daha var) Kadın matineler Tıyarak, başından başlamak üzere büyük bir iştahla bütün balığı yiyorlardı. Bu insanlara göre ba- lığın en lezzetli yeri de başı idi. İşte bunun için evvelâ baş tara- fant yemeğe başlayorlardı. Yalnızca yaz mevsiminde Bal- tada yaşamakta olan bu Livopen- lerin evleri de yoktu.. Hemen — bepsi yerden bir metre kadar yükseklikteki küçük çardaklar ü zerinde yaşayorlardı. Bunların Üs- tü sazlarla kaplanmış; güneş ve yağmurdan muhafaza edilmiş idi. — Eşya olarak göze çarpan hamak. © lar İle cibinlik vazifesini gören acaip torbalar idi, Bu mıntakada fevkalâde çok si- nek vardı. Büyük sert sinekler, Tenkli eşek arılarr, soktuğu zaman acısı bir hafta çıkmayan muaz- zam sivri sinekler bütün deltayı İstilâ etmişti. Livopenlerin istirahat saatlerin He, iki cismin çarpışmasından mütevellit şakırtılar $ık sık işiti- lir, bunlar kümes hayvanlarının kanat darbeleri, veya denizin çı- kardığı sesler değildir.. Biraz dikkat edilince cibi in altım- da yatağında doğrulmuş — olan bir kimsenin acryan yanağını 0- Buşturduğunu görürsünüz.. De'. ta mıttakasımda sinekler bir â- fettir. | birzleşerek. 1-10-939 Pazar 12.30: Program ve memleekt saat ayarı 12.35: Ajans ve meteoroloji haberleri, 12.50: Türk müriği: (An, kara radyosu küme ses ve saz he- yeti) İdare eden: Mesut - Cemil 3.30/14.30: Müzik: (Küçük örkes, tra) Şef Necip Aşkın: 1 — Carl Robreht — Vals potpurisi. 2 — Robreht Stolz — Viyanada ilkbahar 3 — I. Sirauss — Viyana bonbon. ları. 4 — Nico Dostal Viyana şarkıları potpurisi. —& Pay Lineke — Kapri (Serenadi 6 — Ba, rodin — İkinci kuvartetin nol mosn. 7 — Delibes — Kopelya ba. Tesinden bebek dansı. 18.00: Pro. 1 : Memleket saat ayarı, ajanst ve melteoroloji — ha! 18.25 Müzik: (Radyo can). Cocuk saati. 19, (Fasıl heyeti). ek Mürziği Eter, Ruşen Kam, Okuyan: 1 — Mustafa berler 19.00 üziği. det Kozan. n — Dede — Acem aşir: — Nikagos — Acem kürdi şarkı — Sevdi gönlüm ey melek sima, d — Mehmel Bey — Acem kürdi sarz somaisl, 2 a fe Erten. a — tin Pınar larınız. b şarkı — Son ayrılığın matemi. € — Nikogos — Ferahnak şarkı — Rir tıfla yosma eda pek. d — Halk türküsü — Ex, Eviç şarkı — Göz y İshak Varan — Eri mer bugün ağlamış. 3 — Muzaffer | İlkar, a — Rahmi Bey — Hüseyni şarkı — Acep nazende — şuhsun, b — Bimen Şen — Hüseyni şarkı — Bahçemde lâle var. c — Refik Fer. san — Müseyni Türkü — Birkaçı d — Falz Kapancı — Hüseyani türkü — Aman dağlar ca. nım dağlar. 21,30; Müzik: — (Caz. band P1.) 22.00: Memleket saat aya, jans, 22.15: Ajans ve spor Müzik: (Cazband PI) Yarınki program ve kapanış. AYATINIZDA BİR ÇOK GÜZEL FİLM GÖRMÜŞ OLARİLİRSİNİZ, FAKAT: ROMANI da dolaşmak vuang Lung'a acı geliyor, ve onu”âdeta hançerli- yordu. Sonra çalışmaktan da bezmiş, usanmıştı. 'Tek başına sert topraklarda yürürken İse kemikleri ağırıyordu. Onun için de elinden geldiği kadar bütün tarlalarımı kiraya verdi, ve köy. lülerde, buralarmı iyi toprak olduğu bilindiğinden, can ve gö. nülden kiraladılar, Fakat Vang Lung arazisinden bir karış yanaşmadı, her se. ferinde, uyuşulan bir bedel üze- rine buralarını ancak seneliği kiraladı. Bu suretle bu toprak. larm daha hâlâ kendisine ait olduğunu, ve kendi elinde bu. lunduğu bissile yaşadı. İşçilerinden birisini, karısile birlikte kasabadaki avde yagşa. yıp, iki afyonkese bakma' ların hizmetlerini görmeğe Mur etti. En küçük oğlunun iş tiyaklı, istekli bakışlarını gö - rünce de: — İstersen, sen de benimle köydeki evime gelebilirsin, Ap- tal kığımı da yanıma alacağım. Pearl “1ck Çeviren: İbrahim Hoyi O da benim bulunduğum avlüda barmabilir. Çing'in ölümüyle çok yalniz kaldık. Çing öldüğü için de, zavallı aptal kızıma iyi muamele edip etmiyeceklerini, larmı bilmiyorum. Zira, çocuğu dövüp dövmediklerini veyu iyi beslemediklerini söyleyecek baş ka kimse kalmadı. hem bun dan böyle sana toprağı öğrete. cek baaka insan da yok.. dedi... Ve Vang Lung öen küçük oğlu ile aptal kızını yanma aldı, ve ondan sonra da uzün zaman a. razisindeki eve pek seyrek ola- rak gitti. Vang Lung artık vaziyetten şikâyet edecek bir gevy kalma. dığı, istediği, beklediği bir sey bulunmadığı zehabmda idi. Zi. ra, toprağına bakıldığı, ve pa- raları da yorulmadan doğru - dan doğruya eline geldiği için bundanböyle güneşte avtal kı. zınm yanında İskemlesine otu: rür, nargilesini tuküurdatır, ve huzur içinde yaşıyabilirdi. Hafta SARA Y Sinemasında D'ANGKOR İbadetgâhında geçen eseriyle... Aşk ve macera dramlariyle dolu, PETER LORRE'nin en güzel filmi ve emsalsiz, muvaffakıyeti olan Mr. MOTO'nun SON KOZU Fransızca sözlü büyük Hint Filmini muttaka görünüz. İlâveten: FOKS JURNAL: Harbin Nüsındanberi zeçen bütün dünya havadis, leri, İngiliz Kral ve Kraliçesinin. KANADAYI ve NEVYORK Sergisini ziyaretleri Bugün 11 ve 1 de Tenzilâtlı Halk matineleri, BÜTÜN (Ş DÜNYA DİLLERİNE çevrilmiş 23 milyondan fazla basılan Kaçak Korsanlar 'TOM SOYER'in MÜTHİŞ MACERALARI . Framsıyea sözlü ve bütün renkli) ŞAHESERİ KADAR GÜZEL , HEYECANLI - vo HARİKULADR BİR FİLM GÖRMEDİNİZ. AYRICA: FOKS'un en son dünya ve muharebe haberleri. Bugün iPEK Sinemasında Bugün saat 11 ve İde tenzi- Tâtlı matine İki gündenberi L. A L E Sineması Zevke susayam, dansı seven, müzikle mest olan yüksek bir halkla doladur, Çünkü: FRED ASTAIRE - GINGER ROGERS'in ea son ve en mükemmel eserleri olan BRODVAY SERENADI Bütün güzellik ve İhtişamile sezonun birinci zaferini yaratıyor. et RENKLİ MİKİ Bugün saat 11 ve | de tenzilâtlı TUNAKIZI ——i Çok dar olan bu küçük hamak- lar birer kişilikti: kat aşk an- larında bazan iki kişi için — bile | geniş görünür.. | Bu mıntakada evlenmenin de birçok gariplikleri var.. Bir dal- yan muhafızı ile konuşan Lö Mes- triye, nikâh kıyan rahibin, çocuk- larının ve torunlarının — bir sene müddetle evlenen kadın üzerinde lü hakka malik olduklarını Lö Mestriye, Domnikayı bu vahşi insanlar arasında bulmak V. mit ve korkusuyla üç gün üç ge ce Brailada dolaştığı müddetçe, gece seyahatlerinde bircok kere- ler, önünden kacarak klübesine kapanan varı cınlak, fakat güzel genç kızlara rastlamıştı. Bu lâtif kadınlar dizleri üze- rinde doğrulap çıplak köl ve bö- yunlarını uzatarak kendi ırkların- dan olmryan bu yaabneryı - teces: süsle #eyrediyorlar, sonra onun yaklaştığını görünce valışi blr ta- vırla kulübelerine kaçıyorlartlı. Bunlardan biri daha ileriye g'- k kapısın raralar i. Çıplak kollarını, vücu- dunu Lö Mestriye'ye uzattı. Genç adam kadınım güneşten yanmış olgun ve dolgun göğsü üzerine kadar dökülen bu sıkkumral saç- ları oksamakta bir lâhze tereddüt gösterdi, ellerinin arasına dalaca- ğı ateşli göğüsten korktu. . O sırada bir ihtiyar çıkageldi, Lö Mest:iye çekildi.. Genç kadın bir kahkaha koyuverdi.. Lö Mestriye genç kadının ken- disinden hiç çekinmeden adamın Üzerine atıldığını zördü, ...» T5 Meetriye, Brailadan yazdığı Mettupta: “Ben burada hiç bir şey bula- madım.. Tunâa boyunca yoluma devam edeceğim..” Dive vazryordu. Baltada yart vahşi insanlar a- rasında kaldıktan sonra yeniklen meden! hayat ile temas etmek i. çin, Rumen olmaktan ziyade bir Türk ve Yunan şehri olan” Ga- latz'da iki gün geçirdi. Caddelerde, dükkânlarda, daha ziyalde İstanbuldan veya Atina- dan koparılmış da getirilmiş his- sini veren birçok eşyalar görerek bayrete düştü. Renkli, kırmızı, envar çeşit pastaları, şekerleme- leri ile bu caddeler, bu pastaha- neler tamamen — İstanbulun - bir kopyası idi. Burada Rusya hatıraları da vardı.. Siyaha bakan mavi renk- te, büyük, yüksek atlar ile çek', len kupa arabalatı Rusyayr hatır- latryordu. Burada şark manzaraları göze çarpıyordu., Uzun kürkten retlin: gotlarına sarılan eöbekli arabacır lar, beyaz yüksek atlar dizerine vurulmuş pembe cullar bep Rus hayatımı hatırlatıvardu. .. Galatz ile Tunanın ağzı arasın- da sevriseferi temin &den vanvur- lar kiülçük nehir vapurları idi.. Ancak lüks yolcuların - istirahati en son METRO JURNAL halk matineleri VPURARORRAREA ve | | için birkaç yataklı husust kama- | raları vardı.. Diğer yolcular ye. mek salonutlum sıraları üzerinde ve yatakhane şekline sokulmuş 0" lan barın salonunda uyuyabiliyor- Lö Mestriye bir kamara kiralr | yabilmişti.. Fakat bütün Yolculu- ğu güverte üzerinde geçti.. Maa: mafih bu zahmet mariZaranın ne- fasetine değer idi. Vapur Galatzidan saat akşamın | yedisinde hareket ediyor ve sont iskele olan Valkov'a ertesi sabah saat altıda vYarıyordu. Bütün gece, kücük vapurda ol. “duğu gibi, Uöradıkları tenha şe- hirlerde de büyük, hummalı kir faaliyet göze çarpryordu. Muazzam — mahalleler, büyük kiliseler. muntazam — rıhtımlar yoktu. Fakat her geminin önünde birikmiş, biribirini iten, bağıran, koşan insan kalabalığ: Herhal na- tarı dikkati celhediyordu. Parlak çizmeli zabitler, kovun postunu sırtına vecirmis kövlüler yanımda büvük bir tezat teskil e- diyor, sırtlarındaki kumaş bohca- larının yükü altında ezilen ka- dınlar, e:plak avaklarını taslara çarparak, — zincirlere — takılarak güclükle. ilerlevorlar, sacları kar- ga kanadı renki tek tük müsteh. (Daha var) Vang Lung bu istediği ola. caktı ki, eğer hiç bir şeyden, halinden aslâ memnun olmryan, ve daima fazla şeyler elde et . Mek hırsiyle etrafa saldıran en merhametle bakıp bakmıyacak. | büyük oğlu bulunmasaydı.. Ve bu ;ıklu günün birinde babasma geldi; — Bu evde guna buna ihti. yacımız var. Sadece bu iç avlu. larda yaşamakla büyük bir aile olabilirz, diye kendimizi aldat- miyalım.. Bak altı ay sonra kü. gük kardeşimin düğünü olacak, halbuki ne misafirleri oturta - cak kadar iskemlemiz, yetecek kadar küzelerimiz, masaları . mız, ne de odalarda kifayet e. decek kadar eşyamız yok. Hem, misafirleri, büyük kapılardan ve âdi halkın üşüştüğü kapladı. Bi, kokuttuğu, gürültü yo şa. mataya — boğduğu avlulardan göçirmek ayıp. Üstelik, karde. gim evlenecek, çocukları ola - cak, benim de çocuklarım ola- tak. O zaman şimdiki yerimiz bize dar gelecek, Dolayısile bu avluları da tutmalıyız... dedi.. Vang Lung, temiz ve şık el. biselerile kargısında duran oğ. luna baktı. Gözlerini kapadı. Nargilesini hızlı hızlı tokur. dattı, ve homurdandı: |— Eeel! Yine ne var, ne is. tiyorsun ?, Delikanlı, babasının kendi. ginden usanmış olduğunu anla. dr, fakat inadmma sözilne devam etti, ve sesini biraz daha yük- Belterek: — Diyorum ki, dış avluları da tutalım, böylelikle bizim gi- bi bu kadar çok parası ve bere, ketli toprağı olan bizim gibi bir aileye yaraşan, yakışan gey yapalım.. ıe.(.ı zaman vıxı;mumg. nargi. inin marpucu ağzında. olarak mırtldandı: — İyi ama, toprak benimdir. Ve sen bir kerecik olsun bu top. rağa elini sirmüş değilsi ü t söze karşı delikanlı ba e Bırdı: t babacığım, benim bilgin, okumuş olmamı İstiyen sendin. Toprak sahibi bir ada. mam oğlu olmaya savaştığım zs. marı beni azarladın. Karımla be. ni birer yanaşma menzilesine in, dirmek arzusunda bulundun. Dedi, ve hızla, hiddetle geri döndü, Bir kasırga gibi uzak. laştı, ve sanki kafasmı, avlu - daki burula burula yükselen câu;n ağacına çarpacakmış gibi oldu. (Daha var) ABOYE TARİFESI Wemfeket içinde D3 260 Memleket dışında 155 Kr. 425 820 Ayşlık 3 aylık 6 aylık 475 Eydhk — 900 1600 7; Tarlleden Balkan - Birliği için da oOtuz kuruş düşülür, Posta yerlere ayda beser kuruş zammedilir. Abone ki bildiren mek. Tüp - ve telgraf Öcrelini, abore barasının Posta veya banka İlt yollama deretini idare kendi Üze, riDde alır. Türkiyenin her posta merke, inde VAKIT"'a abone yazılır Adres deği uruştur. İLAN ÜCRETLERİ ei yaylada ve üçüncüde birincide 4 böşlık Yünı keşmece 5 liradır. renkli ilün eefenlere ayrı ayrı indirmeler yapılır. Reçmi iânla Fın santim , Sabırı 30 kuruşlur. Ticari Mativette Olmıyan Süyük Nânlar | Bir defa 30. 1ki defası 50, üc defası Bö. dört defası 75 ve on defası 100 kurüştür. — Üç aylık, ilâ0 verenlerin bir defası beda- vadır. Dört satırı gecen ilânlorın fazla Satırları — bes kurüslan he- sap edilir. Vakıt hem doğrudan döğrüya kgendi idare yerinde, Hem An/ İkara eaddesinde Vakit Yurdu altında KEMALEDDİN — İREN İlân Bürosn eliyle ilân kabul eder. (Röronon telefonu; 90335) ——— —