O 8— VARIT Fakat bu perişan mahkümua, 'Trabella Minter ile olan alâkası “neydi? Lessinger, bittabi, evvelce bu iki insan arasında geçmiş olan “Aâşk macerasını bilmiyordu. — Lessingeri — Tuhaf şey, tuhaf şey! Diye başını iki tarafa salladı. Ve tek- zarSkotland Yartl'a doğru bak. — Skotland Yard'ın içerisine ge Hince, Müfettiş Karter, Arabella yı karşısına almış soruyordu: — Demek, Arabella Minter siz- siniz öyle mi? Arabella biraz ürkmüştü. Fakat wicdanında bir âzap duyduğunu ; dedi. ' Aleyhi. hiç bir kabahatim yok. — —— Biz bunların hepsini biliyor ruz. Yeniden anlatmanıza lüzum yok. Bizim anlamak istediğimiz diğer bir. meseledir. Üç sene ön. “g€eyi düşününüz. Siz Luk Arnold —adında bir adamla nişanlı Idiniz, - değil mi? — — Arabella biraz kekeliyerek: O —E evet, diyebildi. Fakat gözleri de yaşla doldu. — — Vâziyetinizi anlryorum Mis / Minter. Fakat bunda sizin güna> m yoktar. Birçok iyi kızlar, /— sonradan ahlâkı bozulan erkekler- nişanlanmışlar, — Hayır, hayır... / ğa çalışıyorum. " Tarihten bir yaprak: istanbul çöpleri İstanbul şehrinin en mühim Gerdlerinden biri de çöptür. — Vaktiyle şehrin çöpleri para i- le bazı esnaf tarafından temiz: / İenirmiş. — — Çöpçiharan.. diye sokak s0- — kak dolaşır, çöpleri toplarlarmış. — Bir kaç sene evvel, lıtınbul Sinek akını yüzünden baş. dini kökünden kaldıracakmış. — Şehir büyüdükçe, medeni vası- talar,'daha doğrusu ihtiyaç co- ğaklıkça çöp de artıyor. Bir kaç yüz sene evvel gşehir hemen he- — men süprülmezdi. — 8350 gene evvel şehrin temizliği çin yüzılmış çu satırları dikkat- okuyalım: “At meydanı yılda kere, Bayazıd ayda iki kere lürdü. Pâk ve tathir edile- mişken halen zikredilen ma hayli zamandanberu süprü! n ilâm olunmağla..." — Bu satırlar gösteriyor ki şeh: İ'lg_ın çok gezilen ve en mutena gemitleri yılda bir kere ve ayda âki kere süprülüyormuş. — Bağka bir tarih vesikasından — da bir vakitler Yenikapılıların çöp yüzünden yaygarayı bastık. ri anlaşılıyor: Bu semtte oturanlar çöpçüleri yi ştırmaz olmuşlar. Fakat, pinın haşeresinde derya kenarın —da mezbele dükmeğe mani ol- dukları ilâm eyledikleri zikrolu le döküle gelmiş ize yine uslübu şhkumımdodipmuhımu N. A, 6 TEMMUZ 1839 Heyecanlı Zabıta Romanı >. O S Ingihzeeden Çeviren : —- 29 — H. MUNIR — Mükemmel bir fikir... İnşal- lah unutursunuz... Luk Arnold'un son zamanlarda ne yaptığını bili- yöor musunuz? — Evet. Gazetelerde okudum. Hapişhaneden kaçmış. — Aynı zamanda bir adam öl- dürdü. — Evet, — Size gormak istediğim şur dur Diis Mintert Bu dakikada Luk Arnold'un nerede olduğunu Yiliyor muşunuz? — Hayır. — Yahut ondan gerek bir mek. tup veya telefon suretiyle bir ha> ber aldınız mı? Yahut birisi onun hakkında size malümat verdi mi? — Hayır, Ondan ne haber al- gditm, ne de ona dair birisi bana bahsetmiştir. Bütün bildiğim, ga- zetelerdeki havadislerden ibaret- tir. — Kiızım, Dinin bütün müdür? — Evet. — O halde, şu Kitabı Mukad. gdese elini koyarak bütün söyler diklerinin doğru olduğuna yemin eder misin? — Ederim. Ve kız, İncile elini koyarak ye- min etti: — Bütün söylediklerim haki- kattir. — Teşekklür ederim Mis Min: ter. Şimdi sentden başka bir şey istiyeceğim. Bu istiyeceğim şey, birar güçtür. Bu adamr görecek olursan, yahut ondan bir haber alırsan, bizi haberdar — edeceğini vaadediyor musun, telefon numa. ramız, 1212 dir. — Bumu muhakkak - istiyorsu- nuz öyle mi? Evet, Bu adamın sizin neyitir. olduğunu um Şimdi ne olduğunu düşünün. fk hapishane kaçağı ve hem katildir. Belki başka insanlar da - öldürür. Başka cinayetler de işler. Bu teh likeli adamı ele geçirmekte polise yardım sizin vazifenizdir. — Pekâlâ.. İstediğinizi yapaca- ğima söz veriyorum. Arabella Minter dışarı çıkıp gittikten sonra Mak Karti ve Karter birbirlerine bakarak: — Aradığımız çıkmadı; diye hayflandılar. Fakat her ikisi de pençereden başlarını çıkarıp bakacak olsaydır lar, şiddetle aradıkları adamı he. men orada bulacakları şüphesizdi. (Devamı var) Yazan : Tristan Corbiere Bir dalga geldi, baştan başa ıslandık. — Memnun oldunuz mu mis? — Fazlasiyle, Bu sırada Franch geldi: — Yumuşatalım mı, kaptan? Yavaş yavaş kucaklanıyoruz. — Yumuşatmak, ne demek? — Yelkenleri azaltmak, mis. — Yo! Rica ederim, azaltmayın. Peki, yavaş yavaş kucak- lanıyoruz, dediniz, o ne demek? — İşte, gu. v Dibinden kırılan geminin başındaki dlnğl yerinden sökülüp uçan küçük yelken direğini gösterdim... — O! ne güzel spor! dedi. Ne korku, ne hayret. Tuhafıma gidiyordu doğrusu — Yumuşatalım mı, kaptan ? — Hanım istemiyor, kalsın. — Karnım aç, kaptan!.. — Odaya yemek hazırla, kambur. Elbisenizi yine değiştire- zeksiniz, mis. g Tuvaleti uzun sörmedi. Benim bir ceketimi, Franch'in bir pan- talonunu giymiş geldi. Ne de güzeldi. 8 Biz, aşağıda odada iken yukarda, başımızın üstünde tayfala, tın o ağır ayakkabılariyle yürüdüklerini duyuyorduk. Amerikalı, büyük bir iştiha ile yemek yiyordu. Karanlık çökmeğe başlamıştı. Takib edeceğimiz yolu çizmek üzere haritayı aldım. Mis, bir cığara yakmış, gözleriyle benim harita üzerindeki hareketlerimi takib ediyordu. —Şimdi, capitain, haydi gidelim yelkenleri açalım. — Siz, olmaz. Güvertede adamlara vazifelerini verdim, hepsi ni halâtlarla bağlattım. — Pek âlâ, bana da bir vazife verin.. — Sizin vazifeniz, hamağa uzanıp yatacaksınız. Bakın, ayı sizi bekliyor orada. — Evet, güzel bir post, Fakat ben bir erkeğin yanında yata. mam., Yalnız, evlendiğim zaman, kocamın yanında yatabilirim. Ben şimdi, şu koca çizmeleri ayağıma geçirdiğim gibi güverteye çıkıyorum, Haydi gelin siz de bana yardım edin bakayım. | — Yardım edecektik. Başka çare yoktu. Minderlerden birine o- turmuş, bacağını uzatıyordu. Geminin sallanması ile bir taraftan muvazenesini kaybederek, bir taraftan başı döndüğü için, boy- numa sarılmıştı. Ben de elimden geldiği kadar yapabiliyordum. © koca pantalon onun çiçek sapı gibi bacaklarına kabil değil gir- miyordu. Diz hizasından kesmek lâzımgeldi. Bıcağımı çıkardım. Benim bu biçak da öyle kördü ki! Fakat pantalonu kestiğimiz hal- de, çizmeler yine dizlerinden yukarı çıkıyordu. Kır, ustasından sanat öğrenen bir çırak saflığı ile kendini bana terketmişti ve gülüyordu. Ben gülmüyordum. Ne zor meslek. *— Korkma, capitain, denizciyim ben. Evet, o.denizci idi amma-, ben da âdeta denizde boğuluyor. “|dum. Boynuma sarılmış, bırakmiyordu. Nefesim kesiliyordu âde- ta, Ne gülünç vaziyet. Bü karanlik gecede meçhul bir 'yere sürük: lenip gidiyorduk. — Acıtıyoar mıyım, efendim ? — Biraz, mis, Zarar yok, çizmeler girdi ya!, Aşk mı dediniz; ne münasebet! Aşk nerede, bon nerede!.. Yu. karda benim sevgilim! Bordaları döğerek, direkleri sarsarak, yel. kenlere sarılarak, âşıkının yanıbaşında hiddetle haykıran bu sev" giliyi işitmiyor musunuz? Bu akşam belki beraber yatacağız, bu küçük kız da bizlen beraber,. ı — Çkalım yukarı, mis, Görseniz, ayakta duramıyordu. Adamlarımdan ikisine söy- ledim, yanıma halatla bağlattım. — Sikı tutun beni, k Kolumu kemer gibi beline doladım. Fırtına müthişti. Gür bir gece, sinsi bir yağmur, yer gök bel- li değn Güverte su içinde, tekne inildiyor, makaraların birbirine © SALON OYUNLARI © DÜNKÜ POLİS MESELESİ. NİN HALLEDİLMİŞ ŞEKLİ Maznunun ilk ve son - suallere verdiği cevaplar yanlıştır. Çünkü madem ki polis kendisini sabıkalı olarak tanıyor, bir kere tevkil o lunmuş, yazi bir suç işlemiş de- mektir. Sonra Solak bir adamın usturasmı bilerken gol elinden yaralanmasına da imkân yoktur. BUĞÜNKÜ EĞLENCEMİZ Dört iskambil kâğıdını resimile görüldüğü şekilde birleştiriniz.. Sonra makas ile her kâğıttan birer parça kesiniz ve - bunları boşlukları o şekilde yerleştiriniz, ki meydana gelen şekil muntazam bir murabba olsun. Acaba klğıt- larr natıl kesmek Hizamdır? (Bu oyunun nasıl yıpulıulııu yarmki nüshamızda bulacaksınız) Bugünkü bulmacamız SOLDAN SAĞA: 1 — Bir balık. 2 —.... 3 — Hindistanda bir liman. 4 — mükemmel.. Sert bir cisim. $ — Vücudumuzda bir zehir. 6 — Bir nevi köprü, 7 — Elbis€ asılacak yer. 8 — Güneş. 9 — Gizli tutu- lan, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Bir Cenubi Amerika me mleketi, 3 — Yünden ceket. 4 — Bir sıra” dağ.. İçi değil. S — Bir nota. Ağker. 6 —..... ? — Bir ev eş yası... Esmek fiilinden emir, 8 — Ziraat, 9 — Ecnebi bir memleket te bulunan memur... Fi ! | | |tır, — Lümbadi | 3 a tü tene Ü L İ Pariste bulunmadığın. Amerikan kızı 4 gi Baş tarafta biri şarkı söylüyor. Kamburun sesi bu. Set F 0 » Çeviren: V, G. ça parça, hıçkırik gibi geliyor: ; “Adisu”, güzelim, gidiyorum ben. 4 ıuıııunıuuın.;ıuıım çıuxdıyııı. yelkenlerin b Gidiyor çünkü artık gemim. — Kilikalara dikkat'.. —Dikkat! Bunu hiç beklemiyorduk. Adeta nefesimiz kesildi. Gidiyor çünkü artık gemim. Kİ Nantes'a gider; gideceğim, $ Çünkü böyle aldığım emir. — Filikalara dikkat!.. Bes yok. Filika tayfası, iplerle bağlanmış oldukları yeri dâlğaları yiye yiye sersemliyerek, uyumuşlar. İp kamçılarla ve döve uyandırdık. — Herkese birer kupa rhum! Amerikalı kız, bana sım &ıkı yaslanmış, kımıldamıyordu. ” nız dudaklarının arasından, ses çıktı: »- Bana da verecek misiniz bir kupa rhum? —O — Sahi!.. Benim kupadan verdim, içti. — Tulumbalara bak bakalım, Franch. — İki kadem su var, kaptan. — Pek âlâ!.. Bu sırada siyah bir şeyin geçtiğini gördük. Daha doğrt” görmedik, hissettik. Bütün gemi sanki bir titreme geçirdi. Tikalı kız: — A! diye bağırdı ve bana sarıldı. Boğacak gibi sıktı. Gözcü: ; — Tanıdım! dedi. —— Tanıdınız mı? — Ya! “Hollanda Kuşu'" — O ne demek, capitain? — Hayalet gemi, mis, Franch da! — Bundan daha mükemmel barometre olamaz, dedi. — Neye işaret bu? —Denizde delik açılacak, mis. - — A0o! very charming! very very!..(*) Güzel mi? Deli mi bu kız yokan? Deniz bizi yutmuştu. Ben halen Amerikalıyı sıkı sıkı tutu! dum. O, kendini, zaten acıyan omuzuma bırakmıştı. Kulağımın binde, hissesine düşen püsküvütü, değirmentaşı gibi çiğniyen lerinin gesini duyuyordum. Islâk saçları ateş gibi yanan yanağ? kamçılıyordu. Saçları ağııma da dolmuştuve çiğniyordum. Yu, tuzlu İdi, ve içiyordum. Bu zehir, kadın kokusu burnumun / liklerine doluyordu. —— ıonrı..herıqdliııl Uçunım;öıkd PFirtina nefes, Geminin fenerinden üzerimize ara, sıra titrek bir ışık &' yor, ondan ötesi, sanki öbür dünyadayız. j Birdenbire içimde bir güzellik rüzgüri eser gibi oluyor ve ? zın yanağına hafif, çok hafif bir öpücük konduruyorum... Uyuyormuş meğer. — Ne a? diye sıçradı.. — Hiç, dedim. Rüzgâr. Birdenbire, sanki Üzerimize bir kamçı indi. Sonra, bir ip hışırtısı. — Direk kırıldı!.. Gözcü, bir gülçe halinde üzerimize düştü — Sarhoş musun be?!.. Ölmüştü. Direkte, etrafı gözlerken katılmış kalmıştı. Artık gülmek bitti. Derhal direğe fırladım. Bereket gemi, tek direği ile de, mukavemet ediyordu. — Aşağı ineceksiniz, mis. — Hayır. (Devamt yarın) muıdcuıplııxolm bu cümle şu demektir: ııııdlçokçnl Pariste bir mahalleyi telâşa düşüren hâdi Bir ayı zincirlerini kopardı Pariste geçen sabah çok ente,|pa İle ımrıımwm.;.uı' Ban resşan bir hâdise olmuş, bir ayı bütün bir mahalleyi hem telâşa düşürmüş, hem de kahkahalara boğmuştur. Mösyö Teddy Michaud tara. fından yetiştirilen ve bir çok filmlerde rol almış olan Miarka isimli yüz kiloluk muazzam bir ayı geçen sabah zincirlerini kır. mağa muvaffak olarak kaçmış . mıştır. Bereket bahçenin dört çevrili olduğu için aagın h sokağa fırlıyamamıştır. Her Yaçmağa çalışan ayı başıyla € varlara vurmgğa başlmış, kü lışmıştır. O kadar sert d indirmiştir ki, bir evin dü Aymm sahibi Mösyö Teddy | sini göstermiştir. 'Tehlikenin büyüdüğünü sivardaki halk derhal p dan hayvanı sıkısıkıya 2 cincirle a re üşüşerek elerine geçeni h |duvara bağlamış, yiyeceğini ver. mesi İçin de artist Eugene Perrot'ya rica etmişti. Hayvan uzun müddet zincire vurulu olmaktan sıkılmış ve ha. yat sahasınım böyle tahdit edil . mesine sinirlenerek zincirlerini kırmış ve kapalı bulunduğu kü. | keserek oraya yatıp ın çük kulübeyi de kırarak bahçeye | başlamıştır. çıkmağa muvaffak olmuştur. Bütün mahaâlleyi tatlı bir O sıralarda hayvana yemek | yecana sürükleyen ayı akı vermek için gelen Eugene Perrot | yin hayvanat bahçesi memu! bu vziyeti görünce telâşa düş .|tarafından tutularak ) müş ve hayvanm hareketine ma. |zincire vurulmüş ve hayvi/ ni olabilmek için kalmca bir s0. | bahçesine götürülmüştür. aşya ayının etrafına bir d şektikten ıanrıınıuırrııhl! van da işin sarpa li pençelerile taşları sökmeğe (* çökmüş ve ev yıkılmak tehlik€ N ir köy İmolmi yi kon | pahasma olursa olsun, dışari?” vanın üzerine atmağa başlamif * lar ve her taraftan atılan bir $7 sardığını aNi | mış ve birdenbire Mlmılı a arzu rejin gar ) sevi Üürk d ostluğ! endis| kta öğmu t ara vlet ürkte yal Ban ... ürkç Yal a 2 m