llmanyayı yeni hareketlere (19&ru sevkeden sebep nedir İnsiltereveFransa- in gecikmesimi? yar Kroniki göre Almanya Çekos- | Yâyı ilhak ettikten sonra Mever milletlerin derbal hare Btçerek bir karar almak yo- d teşebbüsleri henüz bir ne- Yermemiştir, gazetesinde 6-J didi altında bulundukları kanaa- tindedirler. Bilhassa Almanlarla Slovaklar arasında yapılan muahededen en. dişe etmektedirler. Zira bu mua- hedenin 2 inci maddesine göre, Slovak - Leh bududunda Alman askeri üsleri kurulacaktır. Bu mu- ahedenin başlıca gayelerinden bi- risi, Lehistanı tehdit etmek oldu. ğu anlaşılıyor. malümat alan ve mutedil Al noktai nazarma göre, & Mi, öglitere ve Fransa hükümet- *er hangi bir azim eseri gös “isalardı, Hitler Memel ve N mel VE Jehler şimdiye kadar, endüştri- yada harekete geçmiyecek-|, . er gimdiye Kadar; erdügti i Alman ve Rus Kududundan mümkün olduğu kadar uzak mm takalara kurmak ihtiyacını göster- mekteyidiler, Fakat Slovakyanın ilhakiyle, Alman nüfuzu altındaki arar, bu endüstri mıntakalarının 70 mil yakınına kadar gelmişt Suriyede sükün Şam, 29 (A.A) — Hükümeti İmevcut olmamasına rağmen Su- Tiyo mebusan meclisi toplanarak eski Başvekil Cemil Mardamm | izahatını dinlemiştir, Cemil Mar. İ dam, kabinenin esasmı 1936 Fran sız — Süriye muahedesinin tat. bikinin teşkil eylemiş olduğunu söylemiştir. Müzakereyi mütea kip, meclis muahede ve anlaşma- Yı istihdaf eden takrire müzahe. ret göstermeğe karar vermiştir. Şamda ve Halepte sükünet de, vam ediyor. ısveç silâhlanıyor kholm, 29 (A.A.) — Hükü. met, parlâmentoya verdiği bir Kanun lâyihasmda İsveçin milda. İas kuvvetlerinin o artırılmasını İstemiştir. Bu kanun lâyihası mucibince bahriydğe askerlik hizmeti ikiyüz günden üç yüz kırk güne çıkarıi- makta ve elli sekiz milyon İs . veç kronluk munzam tahsisat is. b, İlstana gelince, bazı Lehler, “iyayı rencide edecek hare- sarıkıyorlar, bazıları hiç- ekete geçmek istemiyor! doğrudan doğruya Alman teh- FRANSIZ Reisicumhuru kim olacak İs, 29 (A.A.) — Bir hafta Yapılacak yeni Reisicum . | *çimi Paris gazetelerini zi, le meşgul etmektedir. Ga * Lebrun'un ikinel defa o, Reisicumhurluğa namzet , © koymaktan imtinada ısrar ttmiyeceğini merakla bekli, kuvvetli namzet olan Her. €anneney ve Daladler'in “tliklerini koymamaları ü. * şimdi muhtemel namzet ik eski mebusan relsi Bouls, *ki bahriye nazırı Pletri ve * nazırı Çueille ile ayandan Ye Godart'm isimleri ileri mektedir, “on Blum, Populaire gazete . yazdığı bir makalede par. tonun en çok azası olmak le sosyalistlerin ayrı bir Gr zöütermceklerini ieiziii e e Sa * ta cumhuriyetin umumi ji. tatlerine en ziyade elverişli | yaln ele smıfınm menfaatlerine |* &z zarar verecek şahsın se.! Ankara, 29 (Hususi) —Ba. lehinde rey vereceklerini | yan Mevhibe İsmet İnönünün ektedir. yüksek himayeleri altmdaki yar. — — dım sevenler cemiyeti bugün #sa- at on beşte Çocuk Esirgeme Ku. Göbels Peştede rumu salonunda senelik kongre. üpeşte, 29 (A.A) — Al -| sini aktetmiştir. Bir sene içinde a ey hâzırı dok . | yapılan yardımlara dair rapor 0. / Günlerin peşinden: NARH İstanbul belediyesi perakende et satışlarında narhm muhafazasma karar vermiş. Buna bir diyeceği- miz yoktur, Yalnız kasap dükkân. larmda etin perakende satışı narha tâbi olduğu halde mezbahada top- tan satışların serbest bırakılması bize işin leğlrünü ve kaynağını bir tarafa bırakıp da teferruatı ile uğ- raşmak gibi geliyor. Birde ortada hiç bir şikâyetçi İ yok iken bazı zabıta memurlarının filân esnaf narka riayet etmedi di- ye zabıt varakaları tutukları ve bunları mahkemelere verdikleri görülüyor. Fikrimizce narba ria- yet etmedi denilerek bir dükkâncı hakkımda zabıt varakası tutacak olan zabıta memurlarınm mutlaka bir şikâyetçi müşteki göstermeleri lâzundır. Aksi takdirde narha tâbi eşyada fahiş fiyat ile mal satıyor iddiası ile esnaf hakkında takibat yapmak salâhiyeti suüistimelleri teşvik edebilir; bu suretle bir fe. nalığı kaldırmak isterken başka türlü fenalıklar meydana gelir, HASAN KUMÇAYI Emlâk bankası Yarım milyon lira kâr etmiş Ankara, 29 (A.A.) — Emlâk ve Eytam Bankası heyeti umumiyesi bugün toplanark bankanın 1938 yılı mesaisihe ait idare heyeti râ- porunu ve bilâinçosunu tetkik ve tasvip etmiştir. Raporda, bankanın geçen yıl i- çinde başta Ankara olmak üzere birçok şehirlerimizin imar hare- ketlerinide Üzerine almış bulundu. ğu vazife kayt ve bu yoldaki yar- dımların son yıllar içindeki inki- şahı bilhassa tebarüz ettirilmiş bu- lunmakta idi, 1938 yılı mesaisinin verimi ola- rak $00 bin Jiraya yakin bir kâr temin etmiş bulunan bu milli mü, essefemiz mesaisine ve faaliyetine daha ziyade bir inkişaf verebilmek için bu kâr: tevzi etmiyerek ibti- yat akçesi meyanına almıştır. Amerika iki büyük zırhlı yapıyor İ Vaşington, 29 (AA) —Be. yaz Saraydan bildirildiğine göre Reisicumhur Ruzvelt, bahriye nezaretine İki tane 45 bin toni- lâtoluk büyük saffıharp gemisi inşası için emir Yermiştir. Amerika Birleşik (devletleri İbahrisinin en büyük gemilerini teşkli edecek olan 'bu inşaat için, bahriye nazırı, kongreden, lâzım Hataydaki 48 nci dağ alayinın kuruluşu yıldönümü Parlak bir surette kutlandı Antakya, 29 (A.A.) — Anado- Yü Ajansının hususi muhabiri bil- diriyor; Kırk sekizinci takviyeli dağ &- layının kuruluşunun yıldönümü olan 26 Mart günü parlak askeri merâsim yapılmıştır. Merasime, spor sahasında İstiklâl Marş ile| başlanmıtır. Kahraman askerlerimiz alay ko. mutanı Kurmay Albay Şi Ka-| natlı tarimdn teftiş edilmiştir. Tet | tişten sonra komutan askerlerimi- ze ve davetlilere hitaben bir nu- tuk söyliyerek kahramanlıkla do- lu olan alayın tarihçesini anlatmış bu arada alayın $ Temmuzda Ha. taya ne süretle girdiğini izah et- miş ve coşkun bir şekilde alkışlan muştur, Bundan sonra Hatayda bulunan yedek subaylar askerlerimize ta- srttırılmıştır, Yedek subaylar adı- na Hatayda bulunan Kâzım Nami Duru bir hitabede bulunmuş, Er tıkhan mebusu Hikmet Mehmet, çik ad: bir şiirini okumuştur. Bu- radan örduevine gidilmiş, orduevi nin önünde şanlı alayımızın geçit resmi otemaşa edilmiştir. Yiğit| Mehmetçiklerin birer arslan veka-! riyle ve muntazam geçişi çok al- kışlanmıştır. Davetliler öğle yeme ğini kışlada askerlerimizle birlikte yemişlerdir. Halk şairi Kayserili asker Meh- met Başlar, Haması bir destanmı okumuş, Antakya mebusu Vedi Karabay, İskenderun Omebu Hamdi Selçuk birer hitabe söyle.| mişlerdir. Bundan sonra milli oyunlar oy- nanmıştır. Gece Ordüevinde bir aile toplantısı yapılmıştır. Meclis Reisi, Başvekil, konsoloslar, ve- killer, mebuslar ve daha birçok davetliler refikalariyle birlikte bu- lunmuşlarldır. Hava çok güzeldi. in halk cağdeleri doldurmuş- tu. Alayımızın merasifi dolayıs.| İskenderun bir bayram günü yaşamıştır. Parti ocak kongreleri yapıldı Iskenderun, 29 (A.A.) — Ana- dolu Ajansının hususi muhabiri le Mbbele, bugün #aat 12.20| kunmuş bü sene içinde yapıla » sa, hususi bir ziyaret için| cak İşler etrafımda yeni kararlar gelmiştir. verilmiştir. BİR BALO | HATIRASI YAZAN : Refik Ahmet SEVENGİL HİKAYE 1 Bir dostum anlattı? Ben ilk defa baloya gittiğim zaman on sekiz yaşımda idim. İman İstanbulda şimdiki gibi sık sık balolar yapılmazdı, bu ıntılar hemen hemen yalnız memleketimizdeki ( ecnebilere Mus eğlencelerdendi; yabancı dili bilen, yabancılarla düşüp Türklerden pek az kimseler bu toplantılarda bulunur On sekiz yaşında ilim, dedim; ilk gençlik heyecanının beni den tırnağa kadar sardığı, damarlarımda sıcak, şiddetli, yük- tazyikli bir kanın koşa koşa dolaştığı on sekiz yaşımda... Evimizde ötedenberi oldukça alafranga bir hayat yaşanıyor- Fransızcayı pek küçük yaşımda iken ailenin bütün çocukla» ,* meşgul olmak vazifesile ve denilebilir ki, temelli olarak e eş olan ihtiyar Fransız mürebbiyeden öğrenmiştim; tebi Sultanide (Şimdiki ile Galatasaray lisesi) senelerce Nez muallinlerden öğrendiğim Fransız edebiyatı da beni ih. derecesinde sarmıştı, Anlıyarak anlamıyarak, ders araların- Mektebin koridorlarında, teneffüshanede bir köşeye çekilerek, #ünlerinde evde odama kapanasık yutar gibi, sömürür gibi “üğum Fransızca romanların sayısı günde ikiyi, üçücü bulu- İlk defn münasebetsiz bir rüyanın beni baştanbaşa değiştir- “İduğunu hissederek korku -il6 uyandığun bir gecenin saba- - edecektir. bildiriyor: Kaza ve gelen kredileri pek yakında talep ülhakatta Parti Ocak kmdembeti birkiğ a senedi yüreği fazla Gi döneği fazla dü. yünceli, âdeta gözü 'yarı perdeli bir adamdım, Beni peşinden sü- rükleyip götüren bir şey vardı, bir hayale bağlanmış gidiyor- dum; fakat bir şey, bir hayal ki, ona müphem bir tarzda olsun bir şekil veremiyordum; ne gözüm smıfta kara tahtanın üstün- deki cebir problemininin harflerine, rakamlarma dalıp gittiği sr ralarda, ne yatakhanede karyolama uzandığım zaman karşıma gelen pencereden bana gülümser gibi bakan ayın yuvarlak çehre. sini seyrederken, hiç bir vakit, hiç bir suretle... Babam hariciye memuru idi, uzun seneler memleket dışmda dolaşır, ara sıra izinli olarak gelirdi, onu pek seyrek görürdüm; fakat düyunuumumiye idaresinde oldukça mühim bir mevki sa. bibi olan bir amcam vardı ki, bizi hiç yalnız bırakmazdı. Amcam bekârde; şık, neşeli, her türlü eğlenceden hoşlanır bir adamdı. Onun bu halini ailenin içindeki gençler çok beğenir, etrafmdan ayrılmazdık, Amcam benim için de bir Avrupal; insanım bütün vasıflarını taşıyan, kibar, güzel, sevimli, ideal bir erkekti. Onun gibi olmağı ister ve bunu kendim için daima imkânsız görürdüm. Amcam son zamanlarda bana musallat olmuştu, yalnız kal. dığımız zamanlar hafif tertip şakalarla anlatmak istiyordu ki genç bir erkek olarak kendisi gibi tecrübeli bir adamdan öğrem- mem lâzım gelen bazı şeyler vardır. Ben bu bahislerin açılma- sından dolayı hem utanıyordum, hem de derin bir merak ve he- yecan içinde seviniyordum. Ah, o beni berbat ve harap eden romanlar; bana tatlı, zevkli, heyecanlı saatler yaşatan hikâyeler... İnsana insanlığını hissetti- ren, insanı mesut eden o barikulâde lezzetli sahnelerden bir ta. sesinin olsun, bir kere olsun kahramanı olabilmek!... İşte ne za. mandır böyle bir fırsatı içim yana yana, hasretle, halecanla, âdeta ıztırapla istiyordum. Maddi, manevi büviyetimi baştanbaşa sarsıntılar içinde bı- rakan, mahiyetini tayin edemediğim meçhul ve esrarengiz âle- min kapısmı açacak olan anahtar yanıbaşımda idi, amcamın elin- de idi; fakat onun bu kadar müsaadekâr olmasına rağmen nasıl olup da şu miskin utanmayı bir türlü elden berakamıyordum! 3.— VAKIT 30 MART 1939 Tecavüze uğrıyan Fransız vapuru Cebelüttarık, 209 (A.A.) — | Fransız Lezardicux vapuru San Antonio burnu civarında taarru- za uğramıştır, Bu vapur bilâhara verdiğ telsizde taarruzun dur | Oran istikametinde kongreleri yapılmıştır. Şimdiye ka dar yirmi ocak kongresi yapılmış tır. Kongrelerde Parti üyeleri par tinin altı vasfını hep bir ağızdan tekrarlıyarak heyecanlı tezahürat yapmışlardır. Parti teş şılamışlardı Parti reisi m Hamdi Sel- çuk'un Parti teşkilitımdaki mak- sat ve gayenin ne olduğunu, Par ti prensipleriyle büyük Şef İnö“ nünün Parti ği yüksek e. kemmiyeti tebarliz ettiren nutkun dan sonra, Partililer, (Yaşasın İs- wet İnönü, yaşasın Halk Partisi) diye tezahürat yaparak kongreye nihayet verilmiştir. Arsuz merkez ocak kongresinin yapılması büyük tezahürata vesi olmuş, civar köylerilen gelen üç- bin partili ellerinde Parti ve Ha- tay bayraklariyle kasabanın mey. danların: doldurmuşlardır. Parti teşkilâtını yapmakta olan Tekirdağ mebusu Rahmi Apak'ı Görüp Düşündükçe Türkü alkışlayanlar Romenlerin, milli kalkınma partisi toplantısmda Hariciye Nazırı “Gafenku", Türk dostluğunu övdü ve şiddetle alkış- landı, Başka ufuklar altında, adımız söylenirken, kopan bu allaş- lar, açık söyliyeyim, bana gurur vermedi, Hattâ içimde hayre. ts benzer duygular bile var. Batıda şövalyelik, ancak bir mevsim süren bir ahlâk altın çağı idi. Hem yalnız batınm bir kısım azlığı arasmda yaşamıştı. Biz, Türklerse, böyle doğduk, böyle yaşadık, sonu olmıyan ömrümüz hep böyle geçecek, Büyük Savaşa, başlayanlarla beraber girmemiştik. Sebep olanlar arasında da değildik, Fakat silâhı elinden en son bıra- kan biz olduk. Bunun kârle mı, zararlı mı olduğunu burada mü. nakaşa edecek değilim. Ben, yalnız bir seciye meselesine işaret ediyorum, “Balkan Paktı,, içinde de Türkün tek vasfı budur. Dostu” na ölünceye kadar bağlı kalır. Tabii o dostun da bu fedakârlık. lara lâyık olmasa şârtiyle. Kutuplarda hurma ağacı nasıl bitmezse, dan da “Makyavel,, ler öyle çıkmaz, Dünya, “Makyavel,, i varsın siyi başısı saysm. Biz öyle düşünmedik, düşünmiyoruz, ceğiz de. Elimizi uzattıklarımız, avuçlarımda yüreğimizin vu. ruşlarını duyarlar. Bir kılıç sapmda korkunç olan bu pençenin, dostluk, kadife eldivenidir, Yaman vuranm, iyi okşayacağına da inanmalıyız. Verdiğimiz söz, ağzımızdan çıktıktan sonra, artık Jâf ha- linde kalmaz. Toprak olmuş atalarımızın ruhları huzurunda biz, bu sözü hiç sönmiyen mukaddes bir ateş yaparız. Eğer tarihin, bizden kopmuş milletlerin sayısız şahitlikle- ri olmasaydı, kendimizi böyle tarif etmiyecektik, Fakat herke- sin bildiğini bir sır gibi saklamak neye yarar? Dostlarımız, yürek rahatiyle geleceğe baksmlar, Türkler, her hangi Dir itüfaktta ilk ve üstün değeri mertliğe verirler. İttifakı nimeti ikinci plândadır. HAKKI SÜHA GEZGİN Bu kadar çekingen, korkak, beceriksiz olduğum için kendimden nefret ediyordum, Amcam beni tehlikeli yollara sapmaktan kurtarmak, koru- mak, bana yol göstermek, bu suretle tecrübeli ve yaşlı bir akra. baya düşen vazifeyi yapmak istiyordu. O devirde yabaner dili bilen birçok kimseler gibi ceketimin dış cebinde başlığı başkaları tarafından görülebilecek şe lanmış bir Fransızca gazete ile dolaşmak âdetimidi. Bir gün sokağa çıkmak üzere giyindikten sonra Stanboul gazetesini ce- bime koymak üzere elime almış, fakat katlamadan önce ayakta şöyle bir göz atmağa başlamışım, Amcam tesadüfen odaya girdi. — Ne'okuyorsun? Diye sordu. — Fakirler menfaatine bir balo hazırlanıyormuş, onu oku- yorum Dedim. Başını hafifçe sallayarak verdi; — Anlaşıldı! Ve yine aynı suretle devam etti; — öyle ise hazırlan bakalım, bu #efer baloya yalnız gitmi- yeceğim, seni de götüreceğim! Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Ben o sözü rastgele söyle- mişlim, amcam onu mânalı bulmuş, benim tarafımdan kendisine bir teklif şeklinde telâkki etmişti; fakat fena da olmamıştı. iki hafta hep bu mesele ile meşgul olduk. Amcamın delâleti ile annemden izin almdı, hazırlık yapıldı, balo elbiseleri diktiril. di, birkaç dans figürü öğrendim ve nihayet balo günü gelince gündüzden bavulumuzu alarak Tarabyaya gittik. Balo Sümer Pa- lasta veriliyordu. Amcam evvelden bu otelde oda kiralamıştı, ora- da kalacaktık, Mevsim yazdı. Akşam yemeğini otelin bahçeden uzmnan ağaç dalları ile sarılı geniş terasmda yedik, Önümüzde deniz, ka- ranlık çöktükçe kurşunileşen fevkalâde güzel bir renkle sanatkâ- (Devamı var) ve gülümsiyerek cevap