© 4— VAKİT 17 ŞUBAKAS39 Kızların hepsi çil yavrusu gibi * dağılmıştı. Yalnız İlikonun yann- da durân yarı çıplak kız İlikonun kuvvetli elinden henüz kendini kurtaramamış olduğu için orada idi ve gözleri yerinden frlagış ne olacağını bekliyordu. — Nereye gidiyoruz? — Bir şey sorma dedim ya.. Gi- diyoruz. İlik> göğsünü öne doğru uzattı. Kolundaki kızı şiddetle fırlata- rak: f — Bana kimse karışamaz anla: dın mı?,, Diye bağırdı. v 'Tam o esnada muhafız yeniçe. riler kapıdan giriyorlardı. Dayı; İ — Bu adam: yakalayın, doğru k saraya götürüp hapsedin.. k Dedi. İliko davranmak istedi. Fakat Üzerinde hiçbir silâh yoktu. b Dayı: İ — Boşuna zahmet etme.. Başi- na İş açarsın. Seni hapsediyorum, k Cezan budur. — Sen kimsin.. Beni nasıl hap sediyorsun., : Dayı şimdi yeniçerilere emir ve- N riyordu: — Ellerini bağlayın.. kuvetli- ş ee. Bazuları, yumrukları pektir. l Sonra yanındaki yeniçeriye dön dü: : — Biz pek yorulduk. Hazır «of rada biraz içip nefes alalım., Yol daşlar da bu zorbanm elini bağ- Tadıktan sonra buyururlar. Hür- şaüz abla güzel kızlarına söyle bi- xe şarap sunsunlar.. Yeniçeri, eski ahbabı olan ka- dna döndü; p — Bizim zararımız yoktur, Faz Ja zararımızı görmezsin. Ama di. © — İediklerimiz olmazsa karışmayız.. — Heş istediğiniz başüstüne, lâkin benim adamımı nereye götü rürsünüz., — Onun cezası var.. Cezasını çekecek, Ona karışma ârtık.. Onu hiç hatıtlama.. Bize iyi şarap, iyi yemek, güzel kari verirsen yer, i- © Oger, eğlenir, gideriz. — Baytistüne ağalarım. ©“ “Hürmüz abla, böyle diyerek o- dalardan birine girdi. Telâşla €- mirler verdiği duyuluyordu. Kol- lar: sımsıkı bağlandıktan sonra kendine gelir gibi olan İiko artık Dayıyı tamamiyle tanımıştı. Fa. kat sevgili arkadaşının kendisini bu hale koymasına bir mâna vere- miyordu. Hem bir çezadan bahss- diyordu. Ne ceza vereceklermiş.. — Dayı.. Sana sözüm var. Dayı sofra başına geçmiş, Şa- rap içmekle meşguldü. Yehiçeti- dere — Söyletmeyin şu zorbayı.. Diys emir verdi. Bir muhafız, elini hançerine götürerek: — Bana bak, bağırsaklarını de. Miko hiddetten ve meraktan şatlayacaktı. Gerçi kendisi arka- daşına çok' fena yapmış, onu yal- nız bırakmıştı. Fakat iki gün için- de Dayı ne olmuştu. Yanında ye- niçerileris dolaşıyordu. Yoksa ye. niçeri ağası mı idi, Fakat elbisesi gene eski elbise idi, — Ne olursa olsun cnunla ko- nuşacak, ellerini çözdürecekti. — Dayı, beni dinle sonra karış- mam., Dayı emrini bü $efer hiddetle tekrarladı: — Söyletme dedim şu zorbayr.. üçüncü bir ihtar al- mamak için tekmeyi İlikonün kar- suna indirdi. Zavallı İliko, barsakları yerin. den koparılan bir hayvan gibi bö- gürdü. Dayı yerinden kalrarak yeniçe- rinin karşısma geldi; — Sana vur dedim mi?., — Söyletmemek için başka ça- re yok.. Ağzım dikmek için iğrem olsaydı yapacaktım. Dayı İlikoya döndü: — Daha söyliyecek misin.. Ağ. zını açarsan zindana atarım seni.. Kapılar birden açılarak genç kızlar içeri doldular, Hürmüz ah.| la da aralarında gayet memnun bir tavırla ilerliyordu. İliko şimdi Dayının kendisine yaptıklarını unutmuş, gözlerini Hürmüze dikerek yiyecek gibi ba kiyordu, Dayanamadı: — Hürmüz, diye bağırdı ve ilâ- ve etti: — Alçak karı bu güzel kızları kalırsam sana gösteririm.. Dayı, dayanamadı. Kizlardan birini İlikonun gözü önünde kolla- rı arasına alırken; ' — Bunlar senin gününde de vardı, ama dedi, şimdi gözüne gü zel görünüyor. Dayı Hürmüzlün evinde çok eğ- lenmedi. Bir maşrâba şarap içti. Kızlardan birkaçını okşadı, Sonra yeniçerilere: — Haydi yoldaşlar, dedi. Gide. lim.. Bu zorbayı da bir araba ile saraya götürün.. Dayının orada yaptıkları, sarf İlikoya gösteriş yapmaktı, Onu üzmekten maksadı da bu idi, Yok sa arkadaşmı görü örmez ilk duyduğu arzu onu YAZAN ? Ey m pos bıyıklarından öpmekti. Bu arzusunu saraya bırakmayı muva- fık buldu ve kendisine zevki için iHanet eden arkadaşını bir hayli üzdü, korkuttu, İliko ilk önce sarayın zindanı- na atılmıştı. Fakat Dayı geldik- ten sonra öna yeni elbiseler giydi rilerek biş akşam evvel kendisine tahsis edilen odaya getirilmesini emretti, Dayı bu esnada Raziye kalfayı görmüş, arkadaşını da getirdiğini müjdelemişti, Raziye kalfa mem- nun oldu: — Bes size haber gönderdiğim vakit gelirsiniz, dedi. İliko zindandan çıkarılarak ye. ni elbise giydirilirken mütemadi- yen soruyordu: — Dayı nerede?,, Fakat Dayının kim olduğunu bilen yoktu. Yeniçerilere de bu garip aadmın neyin nesi olduğu KAFKAŞ 2D) ar KİZLAR | hakkında malümat verilmemişti. Vazileleri onu giydirmekti, İlko, saraym kabâlarla gülmekte olan Dayı ile karşılaşınca yüzünü ekşitdi;, — Dayı, dedi. Bana ne yaptın? — Gel seni öpeyim İliko.. — Sen ne oldun Dayı.. Burada İşin ne?.. — Bana darılmadın me İliko?, — Acısını çıkardım Dayı,. Hem benim de kabahatim vardı ama ni çin beni zindana attırdin.. Hem bunları bırak şimdi, burada ii ne? — Bende bilmiyorum İliko. Burada çok mühim işimiz var, Saray adamı olduk artık.. Bu ge- ce mühim bir iş yapacağız. — Yoksa Eliso burada mı?., — Söyledim ya.. Bir şeyden ha berim yok. Ben de senin gibiyim, Iki arkadaş fazla konuşamadı. lar. Kapı açılmış, ipekli elbiselere Tarihten bir yaprak: Marsınruhu Dün mabut, Kivan'n İtalyadaki maceralarından bahset. miştim. Bugün de harp mabudu Mars'ı anlatacağım. Annesinin bir çiçek koklaması İle gebe kalarak doğurduğu bü harp ma. budunu en çok Romalılar severlerdi. Çünkü Roma efsanesine göre Mars Romüs'le Romülüs'ün pederidir. Konsüller harbe gidecekleri vakit Marş mabedinde muaz. zam merasimlerle kurbanlar keserler ve; — Ey Mars, sen bizi koru.. diye dua elerlerâi, Kleade BBM ayar Göbel erkene Yele denilen mukaddes kalkanı muhafaza il6 mükellef olduklarma inanırdı. Bu kalkanın çok mühim sihri vardı. Hükümetin istikbali bu kalkana bağlt idi, Onun için ona benzer on iki kalkan daha yaptırarak her biri Palatin dağında bu Mars bekçileri mabe- dinde birer rahibin muhafazasına verilmişti. Rahipler sene. de bir defa on iki kalkanı merasimle yerlerinden çıkarır, ilâhi. ler, rakıslarla Roma şehrine getirirlerdi. Bu bayram martın on beşinde başlıyarak on dört gün devam edermiş. Bu mabut na. ma boğa, koç; at, bazan da insan kurban zebhedilirdi. Italya, mart on beşinde askori vaziyetini tesbit etmiş ola. cakmış. Hazırlığn efsanenin kalkan merasimine başladığı gü- ne uymast ne garip değil mi?, Ve gen& ne garip tesadiiftür ki, insanlığın mabutları insân kurban ettikleri devri asırlar ve asırlarca geriye atmış, ona “efsane,, adımı vermiş olmalarma rağmen İtalya yeni harplere girerek Mars'm ruhunu şüdetmeğe çalışıyor, rim, dan çıktı, Artık bu işi size anlata bürünmüş Raziye Kalfa görün. müştü, Yüzü gülüyordu. — Maşallak.. Ne çabuk kazırla- mışsınız arkadaşınızı, ilikoya yaklaştı: — Senin adın ne? — Dağ adamı! — Tam benim aradığımsınız. İkinizi de memnun edeceğim. Bu gece huzuru hümayüna çıkıyorsu- nuz, — Nerededir huzuru hümayün. Dayı atildı: — Sen sahiden Dağ aadmısm İliko.. Padişahın huzuruna çıka- cağız. — Padişahın huzuruna mı?.. — Huzuru hümayün o demek.. Raziye Kalfaya dönerek: — Sultanım, biz öyle yere gi- demeyiz ki. — Nasıl gidemezsiniz. . Orada hiç sıkılmıyacaksınız. Hem çok eğleneceksiniz. Bu gece şevketlü- nug eğlence gecesi. İliko ile Dayı büyük salona gir” dikleri vakit birden şaşırdılar, Göz leri kamaştı. Üçüncü Sultan, atlaş örtülerle süslü bir tahtta oturuyordu, Etra- fında genç kızlar serilmiş yatıyor İardı. Bir kenarda saz mütemadi- yen çalıyordu. İki yabancının girdiklerini gö. ren Raziye Kalfa yerde sürünür gibi padişaha yaklaştı; eteğini öp- tü: , — Geldiler Şevketlüm., dedi. — Gelsinler şöyle.. Râziye Kalfa Dayıya: — Şevketlünün huzuruna va rın. Dayı böyle bir yere girmek şöy le dursua rüyasını bile görmemiş- ©. Hem niğin çağırıldıklarını bile bilmiyordu. İlikonun Okolundan sikti: — Ben n: yaparsam, sen de öy» VAKIT ABONE TARİFESİ Memleket Mi ei a içinde Aylık 95 . Saylık 200 a 6 aylık 475 1 yılık mo İ EF aa | pe) mi e > 'Tarifeden Balkan için nyda otuz kuruş Posta birliğine girmeyi ayda yetmiş beşer ki Eğ *, Is medilir, a Abone kaydını pili si Ter tup ve telgraf ücretini, parasının posta veya Dani "ti, İ yollama ücretini idare Üa iş zerine alır. leri, Türkiyenin her posta İl i YAKIT & abana yar” İl bor ; Adres değiştirme GÜ | Oi 25 Luruştur. “1 niz İLAN ÜCRETİ tiz, r j Taret Lânlerımidi Hİ satırı sondan itibaren wn falarında 40; iç sayfalar 1 kuruş; dördüncü SY” ikinci ve üçüncüde-2 4; başlık yanı kesme* dır. Büyük, çok devamik renkli ilân verenlere SİN indirmeler yapılır. TES ye. ın santim - satırı S0 TIĞARİ MAHİYETTE Ol KÜÇÜK İLANLAR Bir defa 30, iki defa defası 5, dört defasi defası 160 kuruştur. ilin verenlerin bir ei SE m se" SİSE ESİ SESLİ İ EET # - Tİ. f pr. vadır, Dört satırı geçen * & tazla satırları beş karsi” sap edilir. iizmet kuponu #Ü, küçük ilân “tarifesi indirilir. Vakıt hem doğrudan del ya kendi idare yerind& © yi kara caddesinde VEİ altında KEMALEDP ii İlân Bürosu eliyle İİ” eder. (Büronun telefof” le yap. Dedi ve yavaş yavaş ilerleme. ğe başladı. Padişahın önüne ge- ince diz çöktü, Raziye Kalfanmn yaptığı gibi etekletini öptü, siri çak eyi e İliko, arkadaşının ne #özlerini duymuş, ne de kolunu sıkmasın- dan bir şey anlamıştı. Gözleri, ya” rı çıplak kızlara dalmıştı. Uçüncü Murat: — Siz güreş bilir misiniz? Diye sordü.. (Arkası var) YARALI KARTAL Bugün SAKARYA Sineması 2 büyük film... Mevsimin 2 büyük merak “a doyurmaz olmuştu. Gerçi oralarda yi- ne herkes, beni güler yüzle karşılıyor, konuşmaktan heşlanıyordu. Fakat ben, © ben değildim, Esrarlı misafirim bana yetiyor, onun parlak zekâsı, gözlerimi kamaştırıyordu! İçimde bir his, bana bu adamın büyük, ulvi ye kahramanca bir işe hazırladığını anlatıyor gibiydi. — Şüphesiz, benim bu sırrı keşfe kal kışmıyacağımı biliyor ve kendisi de ona dair en küçük bir söz bile sarfet- miyordu, Yalnız zaman zaman bana bir sırrını açmak isteğinin ruhunu ka. vurduğunu sezer gibi oluyordum. Bir ay sonra bu da oldu. Bir akşam: — Biliyor musunuz ki, kasabada be- nim sizi bu kadar sık ziyaret edişim, bir dedikodu mevzuudür. Herkes. bir- birine bunun sebebini sorup duruyor, Ama, ne zararı var? Yakında her şey anlaşılacak, Bazan, ansızın kendini bir heyecan kaplar, Bir müddet kendi kendiyle boğuşur. Ve hemen kalkıp gi- derdi. Bazan da tâ ruha inen gözleriy- Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski Çeviren Hakkı Sübn Gezgin wn 98 P le bana uzun uzun bakardı. O demler. de ben kendi kendime: — Artık söyliyecek galiba! Diye titrerdim, i Fakat o, umulmadık bir iç kuvve,“ Je ihtirasın: yener ve alelâde bir mevzu Üstüride konuşmağa başlardı. Uzun - zun düşündüğü bir gündü. Yüzü ansı- “zın sarardı, dudakları gerilip çarpıldı, gözleri dimdik bir bakışla doldu. — Neniz var?.. Hasta mısınız? Diye sordum. — Ben... Biliyor musunuz, ben bir cinayet işlemişimdir!... — Yüzü, patiska gibi bembeyâz ol- muştu, Gülümsemeğe çalışıyordu. Zih- nimde acı bir düşünce yanıp söndü. Kendi kendime: — Niçin gülüyor bu adam? Dedim ve galiba ben de sarardım: — Deme Allahr seversenl,, Yine o garip gülüşle; — tik cümlenin bana neye mal oldu- Zunu gördünüz. Ama bir kere-ok yay- Cevabını verdi, İlk önçe sözlerine Inanmadım. An- cak üç gün sonra meseleyi bütün te. ferruatişle anlatınca işe akirm * yattı. Onu delirdi sanmıştım. Meğer zavalir doğru söylüyormuş; Bu acı gerçek be- ni altüst etmişti. On dört. sene evvel genç, güzel, zengin bir dul kadını öl“ dürmüştü, Esrarir misafirim bu kadına fena tutulmuş. Aşkını söylemiş ve ev- lenmek istemiş. Fakat kadın, stajdan dönmesini beklediği bir zabiti seviyor- muş. Tekliflerini reddederek, hir daha evine geltbemesini tenbih etmiş. Evin taksimatını bildiği için bir gece, tekli. "keyi göze alatak bahçeye atlamış. Cü- retli katiller, ihtiyatlılardan daha çok muvaffak olurlar. Netekim, bu da gö- zünü budaktan “esirgemediği için kiç- bir iz bırakmadan eve girmiş. Zahire ambarına tırmanarak bir pen- çereyi açmış ve hizmetçilerin kilitleme» diklerini bildiği bir ara kapıdan süzül. müş, Karanlıkta el yurdamiyle etrafı yoklaya yoklaya, genç kadının bir gece kendisiyle aydınlanan odasın: bulmuş. Aksi gibi iki oda hizmetçisi de bu gece gizlice bir arkadaşlarına gitmişlerdi. U- saklar ise bodrum katında yatıyorlar. di, Yatıkta uyuyan kadının manzarası, PİE İSİ | i İ . EFE ZEİLEZİE we # -— EE, T | 2 AŞK ARASI ia, IM KLARE GABLE. MYRNA | Franchot Tone * *. ” | LOY - SPENCER 'TRACY | O Sullavan .'Virgiit gi Da N.A. tarafından Fransısoa tarafından Çan g iş Aşk ve zafer manzumesi ve vasife ” ” tt b N yer ", i önün bütün ihtirasın; ayaklandırmıştı. O Zavallı adam, inkâr ediyor Ky ". Yarın bu güzel varlığın, bir başka ku- © nun kanadığını söylüyor, taat VA iç cakta hazla krvranacağı düşüncesi mi- £ inandıramıyordu. Hizmetçi Mi Ray safirimi çıldırtarş ve artık kendini tu — $iz arkadaşlarma gittikleri, MÜ Ki tamıyarak bıçağı sevgilisinin kalbine © çık bıraktığılarını itiraf etil, Oi | & daldırmış, Zavallı kadın hiç £es çıkar. © de deliller kâfi görülerek Dp ti madan ölmüştü, se atıldı. Adli tahkikat ei vg ii i K : , Cinayeti işledikten sönra, cehenne. Mr) gi "gelemedi “ a aydmlığiyle ver bismetşir Tabi dosyası rafa konuldu. e” Ğ Li lere yükleyecek İzleri tertibe girişmiş. © & cezayı Allahım verişine kani : * Kurbanının para çantasını almak, ko”. yeaceje yi kapattılar. w modinin gözündeki elmatların görünüş- İşte bu sırada vicdan âz3b' 9 Se, te şatafatlı, fakat kiymette düşük olan grek dostum olan esrar isa, CN Jarmı, zevksiz bir hırsız rolü oynaya- hü anlattığına göre başlang'$” >. L, rak ayırmıştı. Hattâ daha İlerde bahse. o... se iş, Bütün şti” A Mig deceğim birkaç yadigâra bile el uzat 7 a eke yendi a “, maktan çekinmemişti. Bütün bunlari | sekerinden mahrum etmesi” ? Raz becerdikten sonra yine geldiği yerden Çötmyiş Birinsan öldürme” ve savuşmuştu. Ne bâdisenin duyulduğu duymiyormuş. O kadının vir Pepe yi ertesi gün, ne de daha yönraalrı kimse gi del altnda seğdrram 9” in hakiki katilden şüphe etmedi. Bu kadı» türlü hareket edemniyeceğini il İ na karşı aşkını kimse bilmiyordu. Mün yaptığına hak verirmi$: 5 N l zevi yaşadığı için sırrını öğrenen ol- Uşağın tevkifi biraz EE * mamıştı. Zabıta, ölünün uşaklarından © © ga ölümü onu sarsmarığt” Salt Di:nitri isminde birinden şüpheleniyef © ölümün adalet korkusundi” Ni Çünkü bü adam bir gün. meyhanede “yak yerlerde bütün gece Yİ ty sarhoş olmuş ve hanımını atıp tutarak © peğicesi giye kabul ediyOİ” o onu haklayacağını söylemişti. Evden çaldığı eşya hi z z ünkü i Cinayetten iki gün önce evden kaç. — Onu Üzmüyordu. Çün ti, mast, kasaba dışında zilrurna sarhoş, | bir hirsiz gibi çalma. Vey belinde bıçak ve sağ eli kanlı olarak yakalanması, şüpheleri kanaat haline getirmişti. © mek, polisi şaşırtmak iç” ra çantasına gelince e) (Devam