18 VAKİT T£ ŞUBAT 1530 ———————— Marı aç yazı tok İstanbula ayak bastıkları güh ilk iş olarak yata- tak bir yer aradılar. Fakat para- ları olmadığı için nereye gidecek- lerini bilmiyorlatdı. Iş, Dayıya ka- isyordu. * Arkadaşlarını Tophanede bir kahveye götürdü. Kendilerine bir oda hazırlamalarını emretti, Son. ra bir de yemek ısmarladı. | Kahveci söylenenleri çekinerek yapıyordu. Dayı kızdı ve ilk yum ruğu indirerek yeni mücadeleye Bismillâh demiş oldu. Ögünden sonra iki arkadaşm bütün işleri dövüşle geçti. İki arkadaş diyo- ruz, çünkü Elisonun anasına bir oda bulmuşlardı. Kendileri bir ta- râltan para kazanmak, bir taraf- *an da Kara Halilin esir kalyonu- nü aramak mecburiyetinde idiler, Bu iş için çok fazla para sarfet. mek İdzım geliyordu. Onun için parayı kolay temin etmek icabedi- yordu. İki arkadaş bunun da ça- resini buldular, . sw Hak uğrunda. * Diyerek cinayetler bile işliyor- İardr. İliko İstanbulun bavasna alıştıktan ve her gece istediği ka- dar şarabı gövdeye indirmek im. &kânı bulduktan sonra hiç bir şey- 'deni korkmadan yumruğunu önü“ kes biz köşeye çekilir. önüne yığılır.. Dehşet saçmak is“ tiyenler sıvışırlard. Bu suretle beş sene İstanbul içinde dolaşmış. iardı, Her gün esic püazrını, esir- ci kahvelerini altüst ediyorlar, fakat hiç bir ize rastlamıyorlardı. İliko, Tiflisten Kara Halilin ar- kasına gönderdiği arkadaşı İliyayı da görmemişti. Patide ve Gürcis - tanbula gelmiş olacaktı. Fakat iş- te İstanbulda da diğer esirciler gi. bi o da yöktü. Dayı da akrabalarından birini bulamamıştı. Mahallede kimseyi tanımadı. Bir bakkal, sadece: — Göç ettiler ama nereye bil * mem,. Cevabını verdi, Dayı, ondan sonra bir de ne eski mahallesine uğramış, ne deba basımı, annesini, karısını ve iki ço. Tarak vücuda getirilmiş değildir; zengin bir malümat anbarı mahi , yetindedir. Fakat ne olsa ileride Mehmet Akifin gerek şahsi, gerek se sanati hakkında ilmi mahiyet - te tetkiklerde bulunacak olanlar, icap eden malzemeyi bu eserde kâ- fi ve hattâ mebzul bir surette bu. lacaklar, bunlardan istifade ede - Je yadetmek lâzımdır. Refik Ahmet SEVENGİL cuğunu aramıştı. Nerede arıyacak siz kaldı. Sonra genç kadın. Ha: yarladık da. Bir kâç sene sonra ve bulacaktı?, Kime soracaktı?, £ linden anladığıma göre kızını ar- ne senin, he de benim Gegaretim pa Bazan İlikoya dert yanardı: tık istemiyor. Zaten götsem de ne-ra eder. Sokaktan geçerken kö - — Kardeş, derdi, ne olurdu bu olacak. Kimbilir başına neler gel. pekler paçalarımızdan çekecek.. memlekette bi? tek tanıdık bulsam, miştir? demiyor mu? İliko Alisonun annesile evlen . Sanki yabancı bir yere gelmiş gi * o — Peki ne yapalım? mek istemiyor değildi. Onu, han biyim., 3 Yapacak bir tek iş Var.. Öna odasında ilk gördüğü gün sever İliko ile Dayı hemen ber işte bir koca bulmak... gl olmuştu. Fakat o kadar. Da- anlaşıyor, biribirlerini dinliyorlar: o — Kota mı? ha ilerisini düşünememişti. Ara - dı, — Elbette. Gebg ve güzel bir dan bu kadar sene geçtikten sonra Elisonun annesini son olarak kadındır. Hâyatını kocâmız mı ge“ ona bazan bir anne, ekseriya bir bir daha Sağır Paşanın evine gön. çirecek.. hemişire gibi muamele etmişti. Şim dermek için bir müddet münakaşa (— İliko: di nasıl evlenme teklifinde bulu , dan sonra gene ânlaştılar. Bu işi o — Ne diyorsun Dayı?. Diye ba- nabilirdi. Dayı yapacaktı. ğırd. — Hayır, Dayı, dedi, Bu ola" Elişonun annesi, birçok paşa ewe o — Dediğimbu. mar. İerine hizmetçi girmiş, bir müd O— Koca nereden bulunur?. — Olacak Tliko. det çalışmıştı. Bir de oradaki ca- riyeleri gözden geçirmekti. Dayr, kadınım odasına korkak, çekingen adımlarla girdi. Zavallı o İlfkonün rengi bir anda sara“ anne, senedir oıztrabımı Okö. rır gibi oldu. Heyecanla: tükleyen bu âdamların bir tek dee (— Ben mi? Bu hasl olur? diklerini reğddetmemişti. Fakat âr- Oo — Pekâlâ olur arkadaş. Başı © — Ben buldum bile. — Buldun mu? Kimmiş bu? — Sen.. Başka çare yok.. Haydi sen şim di git, bir defa gör, Bakalım ne istiyor? İliko Dayının yanına döndüğü vakıt yüzü gülüyordu; — Oldu? dedi, — Aferin sana arkadaş. İşte * tık isyan ediyordu. Dayıyı görür muzı bir belâiya sokmadan kendi - şimdi becerikli olduğunu anladım, mizi bir kenara çekmeliyiz. İhti . Ben sana dememiş miydim. görmez: — Gene bana bir şey söylemek için geliyorsan söyleme.. Artik bir şey dinliyemem, Bıktım, yoruldum ve bittim eridim. dedi, Sonra ilâve etti; — İliko nerede... Onunla konuş mak istiyorum. — Miko gelecek. Yeni bir şey öğrenmiş. Senden &ondefa Tica edeceğiz, Fatihte oturan bir Sağır Paşa varmış. İstanbulun en güzel cariyeleri onun konağında bulu . nuyormus, Birçok da Gürcü cariye varmış. Bir defada bu konağa girmeni yalvarıyoruz, Belki, —Hayır, dedim ya.. Bir daha hil ere » Bunu iyi b ME Dayı, bu zavalir anneyi fazla üzmedi. Tarihten bir yaprak: Piyanko ile kitap Kitap okunmadığından #ık sık gikâyet edilir. Bu dert or. taya atıldığı vakit: Kitap pahalıdır, Okunacak kitap yoktur. Gibi fikirler İleri sürülür. Fakat hiç bir netice elde edile. mez, Bir çok kâle”sahipleri de, halkı okumaya alıştırmalıyız; kitabı sevdirmeliyiz; derler, Bunun herhalde faydası olur. Fakat okumayı nasıl sevdirmeli?.. İşte en mühim mesele... za en amam orlzmaletn ham İlam eikemerk ei A garip hir piyango ilânı gördüm, “Kıraathanel O3. mani,, nin tertip ettiği bu piyango şöyle anlatılmaktadır: “İçilen her nevi meşrubat kırk paraya olup ramazanı şe. — Peki. rifte iki kuruş almmakta ise de bu kere tarafeyne suhulet öl. Diyerek başımı eğdi. Doğru! Ü mak için yüz elli iki hisseye taksim ve beheri bir buçuk beyaz kendisini bekliyen İlikonun yanıma | İ Mecidiye olarak kuponlu senetler tedarik olunup kıraathane. mizi teşrife rağbet edecek efendilerden müşteriliğe rağbet bu. yurulduğu halde ihtiva ettikleri senedin kuponları ramazanı şe. rif gecelerinde içilen her nevi meşrubata bedel kabul olunacağı ve marülbeyan Yüz elli iki hissenin kâmilen hini füruhtunda his. sedartan namına olarak beş defa böğer Mecidiyelik ulümu mü. tenevvlaya dair her nevi kütüp ve resailin ba kür'a ikramiye na. mile keşide kilınacağı..... , Bu ilândan anlıyoruz, ki kiraâthane, devamlı müşteri te. mini için en iyi hediyeyi kitâp olarak intihap elmiştir. Herhal. de kitap hediye etmek, okuma zevki aşılamak için bir adım 6. labilir. Yetmiş sene evvel tatbik edilen piyango usulü bir daha tec. rübe edilse olmaz mi #caba?”. N.A. — Arkadaş, dedi. Söz dinle miyor, Seninle konuşmak istediği ni söyledi. Bir yere de gitmem di- ye ayak diredi. İliko hiddetle: — Bende artık bu kadından i bıktım doğrusu. Bizim ne günalırr muz var, elimizden gelen her şeyi yaptık.. Bize kızmağa hakkı var mı? — Elbette var İiko., Ony mem İeketinden kaldırıp buraya getir - dik.. Yabancı bir diyarda kimse . TEZ Fakat ven Heden Baliddi * yorsun? — Evlenmekten.. — Hayır, Dayı Bunu nasi söyliyebilirdim, Sağır Paşanın ko. nağma gitmeye razı oldu. Evvelâ İstemedi. Ağlayıp sızladı. Beni aldığın gibi köyüme gönder. Ö - lârsem orada gömüleyim, dedi. Ben de söz verdim. Eğer dedim bu konakta da bir gey öğrenemez- sek beraber tekrar Kafkasyaya dö neriz dedim. — Demek bunun üzerine tazı oldu. — Evet, — Ya bir şey öğrenemezsek? — Ns yâpalım, gönlünü yapa . cağım.. — Beni bırakıp Kafkasyaya mi gideceksin.. — Hayır Dayı, seni birakmı * yacağım.. Burada kimin var ki. Hep beraber, gene o üçümüz birden gideriz. Elisonun annesi Melania Fatih- teki Sağır Paşanın konağınagit - tiği gün, İliko, kadının odasına ihtiyar bir kadınlâ beraber geldi. Dayı da, yorgunluğunu gidermek işin daha önce oraya gelmiş, pey” kenin altında uzanarak uyumuştu. Eski yeniçeri, görülmek isteme- diği için sraya girmişti. Kapmın açıldığını hayâl meyal duyar gibi oldu, Biraz sonra İlikonun bir ka. dınla konuştuğunu farkedince ku” laklarını kabarttı. Şunları dinledi: -—- Demek senin elinde birçok kız var... — İstediğin kâdar., — Satıyor musun? Kadın, yayvan bir kahkaha ile gülerek: — Elbet satiyorum. — Peki bu kadınları nereden buldun? — Bu benim sanatım.. Sen ka - dın mı istiyorsun, para kazanmak mı? ğer kadın istiyorsan, anlaşı. rız. Yok para kazanmak İstiyor - yorsân gene daha iyi anlaşırız. — Mer ikisini de söyle. Kadın, söylediklerinin duyul » masmdan korkuyormuş gibi sesi, 1 ye vaya en v s« Yiğitim, dedi, Senin çok ya” man olduğunu duyardım, Görüş mek İsterdim. Çok aramıştım geni, Senin anlıyacağın İstanbulda şev. ketlâ padişahımızın sayesinde esir kiz kalmıyor. Bütün güzel esir kızlar saraya, paşa konakların & andı. — Peki senin elindeki kızlar ne? — Onlar, esir kız değildir yiği- tim.. Hepsi sermaye kadın. — Nasil sermaye? (Devamı var) ŞEHİR TİYATROSU 14-2: 39 SALI akşamı 20.30 da Tepebaşı Dram Kimi BÜYÜK HALE ( P) Tarifeden oBalkst İçin ayda otur kuru$ Posla birliğine girmeye” oyda yelmiş beşer kurüf medilir. Abone kaydını bildir tup ve telgraf üc: parasının posla vey$ yollama ücretini idar€ zerine alir, Türkiyenin her posla VAKIT e abona yeti Adres değiştirme ğ 25 kuruştur. İLAN GcRETLE Ticaret ilânlarınız #atirı sondan itibare8 falarında 40; iç kuruş; dördüncü ikinci ve üçüncüde 2: 4; başlık yanı dar, Büyük, çok devamlk renkli Min verenlere sal indirmeler yapılır. K rın santim « satırı SÜ TİCARİ MAHİYETTE © KÜÇÜK. İLANLAR Bir deta 80, iki deli defası 68, dört defa “defası 100 kuruştur. Uf ilân verenlerin sl vadır. Dört salırı wi farla satırları beş sap edilir. Hizmet kuponu küçük ilân tarifesi indirilir. Yakıt hem doğrudan ya kendi idare yerini kara caddesinde i altında KEMALEDDİ İlân Bürosu eliyle eder. (Bilronun telefon Pek yakında: “Jatiye Bayek balet Bİ 15 Şubat Çarşambi Hamiyet Yüceses v€ bir insana bu müameleyi yapması na- sıl akla sığdırılabilirdi. Ne cinayetti bu?.. Sanki ruhum şişleniyor, mane- viyetim korkunç bir âzap içinde yanı- yordu, Güneş, yaprakları yaldızlayıp parlatıyor, kuşlar hakkı zikrediyorlar- dı. Yüzümü ellerimle kapayarak yata- Za yüzüstü düştüm ve hıçkiriklarla boğula boğula ağlamağa başladım. Kar deşim Marselin son sözleri kulaklarım- da çımlıyordu: — Sevgili kardeşlerim, sizden hiz» met beklemeğe benim ne bakkım var? Evet, benim hangi meziyetim vardı? Ağlaya ağlaya: — Yarabbi! dedim, ben belki de iri- #anların en kötüsü, en günahkârıyım! Bu sözleri bitirir bitirmez, biraz son- xa işliyeceğim cinayeti hatırladım, Zen gin, sağlam, zeki bir adamı öldürecek- tim. Halbuki onun bana karşı işlenmiş hiçbir fenalığı yoktu, Zavalit karısını dul bırakacak, felâkete, rstıraba mah küm edecektim. Kim bilir böyle yüzü- koyun, başım yastıklara gömülü, ne kâ Yazan: Dostoyevski Çeviren: Hakkı Süba Gezgin mm V) dar yatıp ağlamıştım. Ansızm kapı a- çılarak, arkadaşım girdi. Elindeta- bancaalem kutusunu taşıyordu. — Ne iyi, erken kalkmışsın. Hâydi vakittir, gidelim. — Ruyada gibi kalktım, yürüdüm. Kaprda bir âraba bekliyordu. Dostu- mâ; — Azıcık bökle, parâ çantamı unut- tum, Dedim ve emirberimin küçücük cda- #ına Koştum. Kapıyı açarak: — Anastas, dedim, dün sana İcna- Mk ettim; Yüzüne yürdum beni atlet. Korküyormuş gibi titredi Bu ka- darla işin bitmiyeceğini anlayarak a yaklarına kapandım ve af diledim. Ne- fer şaşırmıştı: — Elendimiz... Efendimiz! Diye kekeliyordu. O da, yüzünü el- leriyle kapayarak ağlahaya başladı ve pencerederi tarafa döndü. Fakat omuz- ları hıçkırıklarlarlâ sarsriryordu. Merdi venlere atılarak arkadaşıma yetiştim. — Bana bak, dikkatle bak, zaferle dönüyorum, Dedim, İçim hafiflemiş, yüreğim nurla yıkanmıştı. sığamıycrdum. Bütün yol boyunca dal dan dala atlayarak gevezelik ettim dur dum, Mülâzim arkadaş bana bakıyor ve: — Dostum, diyordu; görüyorum, ki sen cesur bir adamın. Taşıdığm üni- formanın şerefini lekelemiyeceğin ari- Taşıyor. © * Biraz sonra düello meydanına var- "dık. “Zaten bizi bekliyorlarmış. On iki adımlık mesifâde karşı katşiya' dür- duk, İlk ateş basmımın hakkı idi. Kar- şında gözümü kırpmadan, gületek durdum, Ona âdeta sevgi ve saygiyle bakıyordum. O, tetiğe dokundu. Mavi bir duman uçtu, Yanağımla kulağımın arasında kurşunun sıcak rüzgârın: duy dum, Vurulmamıştım. Gülerek; — Allaha şükürler olsun, elinizi kan lâ İskelemediniz. Dedim ve arkamı dönerek silâhım: elimden fırlatıp attım. Sonra hasmrma yaklaşarak: — Sizi intiterek silâh kullanmağa mecbur eden bir toy aadmı affediniz, elendim dedim. Benden bin kere daha iyi ve değerlisiniz. Bu sözlerimi hür- metle bağlı bulunduğunuz karmıza da benim Çârafımdan tekrarlayınız. Fakat sözüm biter bitmez üçü de Neşemden kabıma | birden yüzlerini buruşturdülar. Has- mim sordu: — Madem, ki vuruşmak niyetinde değildiniz, şu halde ne diye bize bn rahatsızlığı verdiniz? Sevinçle dolup taşarak: “— Dün, şimdiki gibi akıllıca düşün müyordum azizim, Cevabım; verdim. Hâkârete benzer bir tavra; — Sözlerinizin düne air olan kısım- İarma İnanıyorum. Fakat akıllandığı- nırâ dair olan; için sizinle ayni fikirde değilim. Dedi. Ellerimi çırparak onu alkışla- dım: — Bravot Dedim. Böyle demekte haklısınız. Ben buna lâyrk olmuşum- dum. — Ateş edecek misiniz? etmiyecek misiniz? — Etwiyeceğim... İsterseniz si3 bir el daha atınız. Şahitler, hele benimki âvazı çıktığı kadar bağırıyordu: — Bune rözalet!... Düello meyda- ümda af dileyerek alayımızın namusu iki paralık edilir mi böyle! Bilseydim bu işe biç girişir mi idim?.. — O vakit son derece ciddi bir tas vırla hepsine birden değim, kiz — Efendiler, bü dünyada kusurunu irak ederek incinmiş insanlardan af dilemek bu kadar şaşılacak bir şey mi? — Kayır, fakat er la Niçin olmasın? Ben, GP Ya geldiğim dakikada pad de eğilerek af di kal âdetlerimiz vardır, Eğer f di ateş etmeden evvel böyÜf “ya büse girişecek olsaydım, © lerimin samimiyetine hiç $ mesafede kurşununa GÖ i duktan sonra, kimse beni kak saymaması içindir. © yag” ME görü Ve vat zel, gök temiz, çimen 7 tee şakıyor, masum ve m be meli bir Ahenk var, HATAYİ net olduğunu yalnız bi? m kat bunu yapmağa vâ' Dedim. Daha söyler”. gf Ama yapamadım, Derin di #aadet duygusu ruhum”, Hösmim ; z — Çok hakimane Siz hakikaten kimseye : adamsınız. ! h Te vi çap © ö ği