2—VAKIT 23 IKINCIKANUN 1939 işaretler: ük Dil davası yürüyecektir . Son günlerde dil meselesi hakkmda yazılan bazı yazılar - da yorgunluk, bezginlik alâmet leri göze çarpmıyor değildir. Bu düşüncelere göre, dil mese. , Jesi biraz dursun, durulsun, ve işleri biraz kendi haline bira - kılsın! Bence bu düşünceye bir kalıp varmak, ona birad takmak, , onun zahiri şekline takılıp kal, mak hata olur. Hata olmasa bi. Jo acele bir hüküm sayılmalı « dır, Dil davası her şeyden önce sosyal bir meseledir, Sosyal me seleler kendi kendine mi halle, dilir. Yoksa sosyal mesele - nin tabiatine nüfuz edile- rek hamlelendirilebilir mi? Ba, na kalırsa meseleyi bu şekilde ortaya atmalıdır. Sosyal mese. © le kendi kendisine olur, kendi kendini tekemmül ettirir diyen ler yok değildir. Bunlar bizde ol duğundan daha çok başka mem © Jeketlerde mevcuttur, Bizdeki - > Jer bunların düşüncelerini ol , © duğu gibi nakleden münevver. lerğir, “Tabiat ne yaparsa iyi ya - Par, cemiyet de tahlatın bir par çasıdır, Onun için cemiyet de en güzel, en verimli tekâmülünü kendi kendine yapar, diyenler tablatın her şeyi iyi yaptığı, ta- bistın güzel ve iyi olduğunu &a- manlardır. Halbuki tabint had, 5 dizatinde ne iyi, ne kötüdür, » Tekâmül diye bir şey de yoktur. Bunun yerine birtakım kanun. Jar, sert keskin hatlı zaruretler mevcuttur, Kanunlar ve zaru - f retler âlemi içinde yaşadıkla - , rma kani olanlar tıpkı fi. zikte kanunları tatbikatı ye i par gibi sosyete üzerinde “ bir takım pratik faaliyet. “ lerde bulunurlar. Böylece ce - miyetin bünyesine müdahale «- dilir. “Plân,, ve “plânlı faali - yet, i istiyenler bu noktayı kendileri için bir prensip olarak kabul ederler, Cemiyetin kendi kendine in- Kişaf ettiğine, müsbet kanun - lârs tâbi olmadığına inananlar iç cemiyetin hayatına müda- fan faydasızdır, “Plân ve plân. ir maliyet,, mânasız bir şeydir. Türkiye Cumhuriyetinin 6804 © vasfı “plân ve plânlı faaliyet , * #,.. Dil meselesine de sırf bu | bakımdan alâka gösterilmiştir. Bu alâkanm istediğimiz gü - zel eserleri verip vermemesi, tatbikatın birini memnun edip etmemesi, faaliyetin ilme uyup | uymaması ayrı bir şeydir. Atatürk devrinin bariz vasıf” Jarından biri kültür işini de © “plânlaştırmak,, olduğunu in- küra imkân yoktur, Türk dilini sosyal bir mesele | olarak telâkki edenler on ba- şıboş bırakmıya taraftarlık © — demezler. Milli ve klâsik bir dil sahibi olmak için ilmin ve sanatin fa- nliyeti devam edecektir. Bu fa maliyetin sağlam ilim esaslarma ve hâlis, kaliteli bir sanate 1s tinat etmesi de davanın yürü - mesi için ilk şarttır. Nitekim Cumhurreisi İsmet İnönünün dil ve tarih cemiyet, — lerini himayelerine almaları kültür işinde plânlı çalışmanın tek garantisidir denebilir, Dil işini sadece “kelimelerin,, dekoru içinde görmek meseleyi pek sathi bir renkte mütalâa etmektir, Yürüyen, yaşıyan ve yeni, ye ni ihtiyaçları düşünen bir cemi. yetin tebliğ vasıtası olan dil da- vasımı ihmal etmesine imkân © var mıdır? İhmal edilen bir meselenin başıbozuk bırakılmasına nasıl © rma gösterilebilir? Sadri ERTEM iç Mahkemelerde Bir gün çarşaflı bir gün man- folu gezen sab ıkalı kadınlar Yahudilerin dükkânlarından nasıl hırsızlık yapmışlar Dün cürmü meşhut nöbetçisi bulunan birinci asliye cezada, iki dükkândan çok ustalıklı bir şekil- de muhtelif eşya çalan ve tesadü- fen yakayı ele veren üç sabıkalı kadın hırsızın çok enteresan duruş mast yapılmıştır. Üç kişilik bir kumpanya teşkil eden bu kadınlar, hırsızlığı o ka- dar maharetle yapmaktadırlar ki iki dükkân sahibi ve müstahdem leri, gömlek ve pardesli gibi göze fazla çarpan büyük cesametteki eşyaların nasıl çalmdığını farket- medikleri gibi sonradan dahi anla| yamamışlardır. Nimet, Saime ve Mediha adında olan bu üç kadın muhtelif kıyafet- te gezmektedirler. Bir gün mantolu ve şapkalı ola- rak dolaştıkları halde ertesi günü burunlarının uçların: dahi göster miyen kalın siyah çarşaflarla mey- dana çıkmaktadırlar. Dün de mahkemede başlarında birer siyah baş örtü olduğu Kalde hazır bulunuyorlardı. Haticenin kucağında bir de üç aylık çocuk vardı. Davacı olanlar Yohanna ismin- de bir Müsevi gömlekçi ile Sala- mon adında diğer bir Müsevi elbi- seci idi, Reis, evvelâ » suçlulardan Ni- mete, nerdde oturduğunu ve baba smun, Anasının adm: sordu. Ve sorgusuna şöyle devam etti: — Sabıkan var mı? — Hayır. — Dört beş sene evvel sen bü- taya yine gelmiştin sanırım. İyi düşün bakayım... Suçlu biraz şaşırır gibi oldu. Fa | kat evvelki cevabında ısrar etti. Reis Salmenin sorgusuna geçti: Mutat suallerden sonra ayni sur ali ona da sordu: — Sabıkan var m? Salme düşünmeden ve tereddüt | etmeden cevap verdi: — — Uç dört tane kadar ola cak. Fakat kati sayısını bilmiyo- rum, Üçüneli suçlu Mediha da “Sabr- kan var mı?,, sualine ayni cevab: verdi; “İki üç tane kadar!,,, Bun- dan sonra, gömlekçi Yohanna hır- sızlığı nasıl öğrendiklerini şöyle anlattı; —Dünsaat 15 kadar vardı. Dükkâna iki kadın geldi. Burlar- dan biri şapkalı ve Jâcivert man- tolu, diğeri de baş örtülü ve par- desülü idi, Gömlek istediler, Fa kat pazarlıkta uyuşamadık; gitti- ler, Aradan bir saat kadar geçti. Bir memurla isimlerini sonradan öğrendiğim Saime ve Nimet adın- da iki kadın geldiler, Memur elinde tuttuğu iki göm- leği bu kadınlara satıp satmadığı" mızı sordu. Gömlekler bizimdi. Fa kat satmamıştık, Yalnız iki kadı- nın evvelki gelenler olup olmadı- ğını tanıyamadım. Çünkü o zaman alelâde müşteri zanniyle yüzlerine dikkatlice bakmamıştım.,, Bundan sonra elbiseci Selamor anlatmağa başladı: — Dükkân çok kalabalıktı, Bir memurla sonradan İsimlerini öğ- tendiğim Nimet ve Salme İçeri girdiler, Memurun elinde bir par desü vardı. Müstahdemlerimden birisi tanı dı. Ve bunlardan Saimenin şapka- libir başka kadırla gelerek 14 ve 11,5 yaşlarında #ki çocuk elbisesi almak istediğini söyledi, Baktık hakikaten pardesülerden biri ek- silmişti. Davacıların sorgusu bit mişti. Rels üğ kadından” Saime ye döndü; — Iki üç senedir hiç gözükmü- yorsunuz? Evveleç buralara sık sık gelip giderdiniz. Saime — Daha fazla oluyor Bay Reis, diye düzeltti, Hatice — Benim suçum yok. Küçücük üç aylık bir de çocuğum var, Onu nereye, bakkala bırakâ- mazdım ya... diye söyleniyordu. Diğer taraftan Nimet de: — Ben hasta idim, Mahmutpa- şada Saimeye rastladım, Bana bir bobça verdi, içinde pardesii ve gömlek olduğunu bile bilmiyor- dum, biraz sonra da memurlar ya- kaladılar, diyordu. Bundan sonra suçluları yakala yan Emniyet ikinci şube komiser- lerinden Osman dinlenildi, Hâdise- yi şöyle anlatıyordu; “ — Bu üç kadını öskiden tanı- rım, Sabıkalıdırlar. Dün Mahmut- paşada dolaşıtken Nimeti gördüm. Çarşaflı idi, Karr da gebe gibi şişkinki. Şüphelendim. o Yanına yaklaşarak: — Çarşafınm altında ne var, de- dim. A — Öteberi aldım, dedi. — Peki aç ta göreyim, deyince, şarşafının içindeki bohçayı çıkar- dı, İçinde bir pardesü ve iki de gömlek vardı. — Bunları kim verdi, diye sor- dum. Saimenin eve götürmek üze re bıraktığını söyledi, Saime de Mahmutpaşadan aşağı doğru ini- yordu. Oradaki polis memuriyle onu ga yakaladık. Bu hâdiseden beş on dakika evvel de Haticeye benziyen birisini şapkalı olarak © civarda görmüştüm; fakat Hatice Fatma ismindeki kardeşine çok benzediğinden şimdi hangisi oldu” ğunu iyice hatırlayamıyorum.,, Arkasından 449 numeral polis memuru Ahmet hâdiseyi şöyle an lattı: “ — Bu üç kadını da düne ka- dar tanımıyordum. Dün karakol- da gördüm, İfadeelrini aldık, bun- lardan Saime — Perdesü ve gömlekleri Mah- mutpaşadan (aldım, Dükkânları göstereceğim, dedi. Üç memur ve iki kadın Mahmut paşaya indik. Saime bizi Salamo- nün dükkânına götürdü. Müsteh- demlerden Yako; — İki kadından Saime geldi. Fa kat yanmda Nimet yoktu. Başka, şapkalı bir kadın vardı. Çocuk el- bisesi alacaklardı. Fakat pazarlık” ta uyuşamadık, gittiler.,, dedi, Sonra gömlekçi Yohannaya git- tik. Yine Saime dükkân: gösterdi. Yalnız gömlekleri ben almadım, Nimet ve Hatice aldı diyordu. Ni- met de Haticenin üzerine atıyor- dü. Sıra elbiseci Salamonun müstah demlerinden Avramın dinlenmesi: İ ne gelmişti, Avram anlatmağa başladı: — Hatice başında şapka olarak ve Salme İle beraber dükkâna gel ği, Fakat Avram bu kadar söyliye- bildi, Çünkü Hatice yerinden fırla yarak: — Oğlum, insan insana benze- mez mi, Dikkatliç bak bakayım. Şapkalı kadın ben miyim. Herkes tanıyamıyor, benzetiyor da sen hemen damgayı yapıştırıyorsun. Avram — Sizdiniz ya. Ben iyi tanıdım, Hatice — Sana baş değilim di- Satye binası Bugün Ankarada bir komisyon bu meseleyi tetkik edecek Denizbankın Satye Şirketinden satin almış olduğu sergi binasının, daha satış muamelesi yapılmadan evvel Nafia Vekâletince istimliki- me teşebbüs edildiği malümdur, Nafia Vekâleti, mezkür binanın istimlâki için alâkadar makamdan istihsal etmiş olduğu — menafii umumiye namma İstimlâk kara- rı — nı Denizbanka bildirmiştir, Denizbank kanunen 15 gün için de buna itiraz edebilmek hakkına maliktir. Nafia Vekâletinin Deniz banka yaptığı bu iş'ar hidisenin Mmecrasını değiştirmiştir. Bilindiği gibi Denizbank mez- kür binayı 250 bin liraya satın al- mıştı. Halbuki bina istimlâk yolu ile satın alındığı takdirde, kanu nen istimlâk bedeli iradı gayri sa- finin 10 misli üzerinden hesap e- dilmek lâzım geldiğine göre, an- cak 100 küsür bin lira kaymetin- dedir. Aradaki fark 147 bin Jiraya ya- kandır. Nafia Vekâleti istimlik hakkındaki kararı yürüttüğü tak- dirde bu farkın evvelemirde De- nizbank hesabına zarar kaydedil mesi lâzım gelecektir. Maamafih Denizbank'ın Satye şirketine rücu.cdip edemiyeceği a- raştırılacaktır, Meseleyi bu bakımlardan tetkik etmek ve hazinenin hukukunu si- yanet edecek çareleri araştırmak üzere Nafla ve İktısat Vekâletle- ti ile Denizbank mümessillerinden mürekkep bir heyet teşkili karar- Jaşmışı Yeşilköy Meteoroloji istasyonun « dan aldığımız majdmata göre, hava yurdun cenubu şarki Anadoluda çok bulutlu diğer bölgelerinde umu” , yetle kapalı ve mevzii yağışlı geç - miş, rüzgârlar umüm!yetle şimal is. tikametlen orta kuvvette Karadenizde kuvvetli olarak esmişlir. Dün İstanbulda hava kapalı geç- miş, rüzgâr şimali şarkiden saniyede 3 « 5 metre hızla etmiştir. Saat 14 de hava tazyikı 700,8, su, hunet en yüksek 10,9 ve en düşük 7,4 santigrad olarak kaydedilmiştir. Bugün Doğanlar! 23 kdnunusanl ve gecesi doğanlar: | Bunlar, Şems, Delu, oZührenin nütuzm altındadırlar, Çok güzel o «| Yurlar. Fakat sert ve haşin tabiatlı. dırlar, Onun için daima bahtiyar o. lamazlar. İzdivaçları emin değildir. Servete nall olmuları şüphelidir, Da ima ölüra korkusu ile hayat geçirir ler. 15 Yıl Evvel Bugün Alimet Zogo İle Fan Nolu arasında yorum. Ben olsaydım, yakalanır ar, Münakaşa kızışıyordu. Bu sıra- da Reis müdahaleye mecbur ol du, Avram devam etti: — Hatice şapkalı idi, İki kat ço cuk elbisesi istediler. 20 lira ver- diklerinden uyuşamadık. Saime el biselere bakarken Hatice dükkân- nın bir köşesinde duruyordu. Par desiyü onun çaldığını zannediyo- rum.,, Bu sırada Nimet ayağa kalktı; — Bay Reis ben şaşırdım git- tim. Herkes başka türlü söylüyor. Reis — O halde sende doğ rusunu söyle bakalım. — Bir kere ben sabıkasızım, O- raya da (hapishaneye) hiç girme-! dim, Sonra sokakta tesadüfen Sa-! Denizbank namına bu beyette bulunacak olan Bankanın bukuk müşaviri B. İsmail İstanbuldan Ankaraya gitmiştir. Heyet bugün içtima edecektir, Ucuz Radyo Bu husustaki Kanun Meclise Veriliyor Ankaradan gelen haberlere gö- re ucuz halk tipi radyosunu tesbit işin yapılan tetkikler bitmiş ve bu hususta bir kanun projesi hazır- lanmıştır. Meclise verilmek üzere bulunan bu projeye göre posta ve telgraf idaresine hariçten radyo ithali, da- bilde radyo imali, radyo satması ve sattırılması için şalâhiyet veril- mektedir, İdareye bu işleri tedvir etmek üzere 500.000 liralık mütedavil bir sermaye verilecektir. Projenin bir maddesine göre İ- darede radyo alım ve satım işleri- le uğraşmak üzere ayrı bir teşki- lât vücuda getirilecektir, Bu kanun lâyihası Meclisin kış tatilinden sonra müzakere edile- cektir, Evvelce de yazdığımız gibi u- cuz halk tipi radyolar 10 - 35 Jira başlıyan mücadelenin hitama ermesi üzerine Arnavutluk Cumheriyet ida- resi İlân elmiştir, Bugüne kadar Prens Dovidin kral lığı le idare edilen Arnavutluk, müs takar bir şekli idareye mazhar o lamamışta. Güneş | 718) 200) Gğie 12:6/ Taajır2 Ikınaı Yatsı imsak — Ben çalmadım. Bu işten, biç malümatım da yok. Elimde de bir şey yakalanmadı. İki dükkâna git- tim. Yalnızdım, Hirsızlk da yap- madım. Elbise satın alacaktım, deği, Hatice de: — Benim hiç bir söyliyeceğim yok. Beni benzetiyorlar, iddiasın- da bulundu. Muhakeme bitmişti. Mahkeme Sa- imeyi 10 ay 10 gün hapse ve o ka- dar da hezaret altında bulundurul- mağa, Nimeti yataklık yaptığı an- laşıld ğından 4 gün hapse ve 4 li ra para cezasına mahküm etti, Haticeyi de hakkında kati bir delil ve şahadet olmamasından serbest bıraktı. Ayni zamanda derhal tevkif e- GÜNÜN AKİSLERİ Ağızlık, tarak tesbih, pipdi 1 ÜNKÜ “HABER, gil tesi, memleketim J tarakçılı, ağızlıkçılık, tesbihi) çilik sanatinin mahvolmak tf) likesinde bulunduğunu yası“) du. 1 mlm sinin ii , süs olarak ve bazı defalar "17 kate alınması lâzımdır. lıklar, moda zaruretlerile Biz bunların üçünü de b ları, Avrupa ağızlıkları ve "3 rinde yer alıp istihlâk eğil moktai nazarlarına göre 0 dalma gözönünde i “| “ mağa razı olmamış en m0 3 cak başlıca muvaffakıyot biliriz, “çabuk,” yahut yapabileceğimiz bir şeydir anlıyoruz ki, memlek larımıza bakınız. Ekserifi mı, tepeleri delinmiş Bunlara mukabil daşlarımızın dişleri mütalânları göz önünde" gi, ” Bizim tebarüz hariçten memleketimiz? Bu münasebetle Bizo kalırsa bu üç eşye #İE men lüzumu dolayısile, kasi kt ihtiyaçla da kulla: dır. O bakımdan, sürümünü | tırmakta bu iki esnsm da “X) . Taraklar, hacıbaba ve bs manne devrinde gördükle! den baylı uzaklaşmıştır. yıl türlü şekillere giriyor. bihlerin büyük bir kısımı yo oldular. kü sürüm cereyanlarına bazırlayabiliriz. Şu halde oluyor da hâlA Avrupa ti bibden alınmış ilhamlaris edilmiş Avrupa kolyeleri © 3 »mteber mağazaların vitri z tedir. Bu eşyayı vücude getire nat ve sanayi ear . taç oldukları diğer bazı rıtemin etseler bile, saydığımız umumi tem; lar... Temiz iş, sağlam iş dalma zamanın cereyi takipten bir adım bile geri <ş.nat örnekleri... İste luk, ağızlıkçılık, tesbih kolyeciliğimizde kazancı lerinden biri, Bu cümleden olarak ketimizde çabuk imalini el#*i ki tadil edilmiş haliyle “* Avrupadaki örneklerinde? j de aşağı kalmıyacak de! nryorum, İnhisarlar İdaresinin pi? tünü çıkarmağa başlamas pipo endüstrisini besliyecf iğ V, piyasa dn mevcuttur. Hİ bu piyasaya sürdüğümüz merikal seyyahları için imal edilmiş el takım alâmetlerdir. Ve PİT ya hayvan başlarını ihtiv# Eskişehir taşından m ip Jöleler... muhtelif yeni biçimlerde ğ deste ve türlü marifedei ki pipolar geliyor; birçok a da bunlardan görüyoru” Bu sahada da model vo cereyanları, bilhass* mayarak yabancı mali le yüz nisbetinde bir girişmemiz İcap etımc4 diğimiz nokta budur. ... b Çiçek ve çelenk Yerli çiçekçiliği bim#f? lan çiçeklere ait 259 pi rümrük tarifesinde 5 Zişimikler yapıldı « gönderilen çelenkler geldi, Bazı kimseler sonra cenazesine sele İmeyi gördüm, Elime paketi ver:| dilmesi kararlaşan Salme mahke- İrilmemesini vasiyet di. Başka hiç bir şeyden haberim! me kapısından çıkarken hıçkıralnaatimizce bu vasi yok. Son olarak Salme de: | hıçkıra ağlıyor, diğerleri de onu teselli etineğe çalışıyorlardı. olması lâzımdır: , — Cenazeme çeleri