AA 4 <VAKIT JZ IKINCIKANUN 1939. Gökböğa Gâvenin elini koymuş, heyecan re me- .rakla onu dinliyordu. Gökboğanın &rtik hiçbir şüp besi kalmamıştı. Aradıklarını elili koymuş gibi bulacağını sanıyordu. Gâve yol üstündeki hanların hepsine sorm yım olduğu nu söyliyor Te soruyordu. Daha JIK handa, bir katır ke omuzuna GöEboğa; dürmüzödn öld$- rürüm, diye haykırdı Yayını gererek bir ok aft. Ok Casban'ın kula- ğının yanından ıslık çalarak geçti geçtiğini ve bunların arasında bir kadınla bir küçük çocuğun bulunduğunu söylediler, Fakat kadın bütün İran kadınları gi- bi baştan ayağı kadar örtülü olluğu için yüzünü görmemiş- ler. ! Gökboğü sevinçle: — Odur. Dedi. Ertesi gün uğradıkları ha- bin önünde orta yaşlı bir adam yarı bayğın ve yüz üstü yatı- yordu, Biraz ötede iki katır du- ruyordu. Adamcağ yüzü vakit vakit buruşuyordu, Sır» Una kamçı ile dayak atılanlar Antikomintern Pakt Almanlar ( paktı kuvvetlendirmeye çalışıyor Taymis gazetesinin Berlin mu- habiri son defa Leh hariciye ni xınm Berline yaptığı seyah maksatları hakkında şayan dikkat malümat vererek, müstakbel diğer ziyaretlerin hususiyetlerini izah et mektedir. "Leh Hariciye Nazir: Albay Bek, Hitlerle uzun bir görüşmede bulunduktan sonra Varşovaya dön dü. Köonuştukları mevzu Orta ve Şarki Avrupanm umumi vaziyeti ve bu'vaziyetin kendileriyle olan alâkasıdır, Mülâkâttan sonra Teşredilen tebliğ her zamanki kadar muhta. sat olduğu gibi Berlin resmi ma- bafili de mülâkat mevzuu etrafın- da fazla mâlümat vermeyer. Bununla beraber, Münihte yapı Jan konuşmanın nisbeten küçük ©- Tai" Dünsiy ve Ukrayna meselele- rindön ziyade, geniş bir çerçeve dahilinde gelecek aylarm beynel milcl seyahatine müteallik olduğu söylenebilir. Hiç şüphesiz ki diğer iki küçük meselede gerek Alman- ya, gerek Lehistan için büyük € üyeti haizdir; fakat Avrupa- gibi daha büyük bir a derecede kalmaktadırlar. Ahlaşıldığına göre, Alman hü- kümeti tarafından takip edilen hâttı hareket, esas iti pada “Antikomiter pak Lu genişletmektir. Bu misak şimdi Al. manya, İtalya ve Japonya arasıns da aktedilmiş bulunuyor. Fakat Alman hözcümetinin arzusu, saha- yı genişletmektir. Onun için; Ak İkinci man devlet reisinin, Leh hariciye! nazırindan böyle bir seyahat hak- kmda ne düşündüğünü sormuş ol- ması muhtemeldir. Bu meyanda Leh bükümetinin faal bir vaziye- te geçmesini ümit ettiğini de ifade etmiş bulunması mümkündür, Bu bakımdan, Çekoslovak hari- ciye nazırı Çavalkovski ve Macar başvekili İmredi'nin yakında Berli | ne vaki olacak ziyareti calibi dik- kattir, Almanyanın Çeksslovakya- dan yeni bazı taleplerde bulünma- sr ve bu arada Çekoslovakya ile askeri bir ittifak teklif etmesi gi- bi sebepler dolayısiyle Çuvalkovz- kinin Berlin ziyaretinin tehir &- dildiği bildirilmişti, Berlin, bu havadisin asılsız oldu ğunu bildiriyor ve Çavalkövski- 'u ay ortasında Berlini muhak kak surette ziyaret edeceğini ilân ediyor, Bununla beraber, Almanyanın Çekoslovakya'ile askeri ittifak ak- tetmek istediği havadisi ihtimal harici görülemez. Almanyanın mümtaz ricalinden birinin — belki de Feldmâreşal Gö ring'in — bu ay cenubu şarkiye doğru seyahate çıkacağı da anlaşıl maktadır. İlk uğrağı Belgrad ola- caktır. Burada da yine, mevzuu bahs” lan mesele Antikominter paktını bugüne kadarki üç âzası beyninde takip edilmekte olan aşağı yukarı “tedafüi,, mahiyetten çıkarıp daha faal bir şekle getirmektir. Bu he susta Almanya tarafından pratik tedbirler alınmaktadır. böyle olurdu. Gökboğa hemen anladr, Hancıya bağırdı. — Bir katır kervanı geçti mi buradan? Bir kadınla bir ço- cuk arayoruz, ! - Bir kadınla bir çocuk mu? Yerde yatan adamı gösterdi: — O daha iyi bilir. Dün gece çocuklu bir kadın getirdi, Bu- rada bir oda verdik. Sabaha karşı Nihavendden gelen sekiz atir ikisini de aldı. Katırcıyı kırbaçla dövdüler. Zavallı ye- ripden kalkamıyor. — Sekiz atlı,.. Yolda arkam- dan yetişip de geçen atlılar ! Gâve böyle söylendi. Koraç da Gökboğaya: — Hatırlıyor musun rastlamıştık, Hanci diyordn ki ; — Söz arasında ( Artaban ) adı bir iki defa geçti. Doğrusu hiç eziyet etmediler, Kadın git. mek istemiyordu da ona mağ- men İnecitmiyorlardı. Artaban Kelimesi Uç arkadaş için bir anahtar olmuştu. Gök- boğa yollarda hanlara sormadı- ğ#ma pişmandı, Fakat sormak 1- çin bir sebep de yoktu. Elçinin o günlerde ayni yol üzerinde bulunduğunu nereden bilecekii. Katırcı ile de konuştular. A» damcağız kadınla çocuğu pek iyi tarif etti. Gökboğa onun e- line on öinar sıkıştırdı ve hep beraber Nihevende doğru dört nal uzaklaştılar. biz de — ZE im KURTULANLAR... Iwife Ömere gelen mektupta “İranhların toylâdıkları ördü” &yve le ölçülmiyecek kadar büyüktür. Hazırlıklarını bitir. dikten sonra Halyar ve Trak te. raflarına yürüyecekleriir. Eger oralara yeniden yerleşirlerse bir daha kovamayız. Çâbuk dav. rntp Halvan geçidini geçmek, daha flerllerde ve henliz hazır. lıklarını dilirmeden onları da. #ıtmak gerektir, Deniliyordu.. Halife Ömer o zamana kadar hep zaferler ve sayısız ganimet. ler kazandığı İran ülkesiniei, den kaçırmak ihtimalini öğre- nince vaziyeti daha büyük bir ehemmiyetle gözden geçirmişti. Bir aralık Hicazdan toplayuca- &ı ordunun başında kendisi de ğımda dirlik ummak boş bir hülyaya gitmek istemiş, fakat Arap büyükleri bunu doğru bulma- mışlardı. İşte bunun için Nu- mani kumandan yapmış, kendi oğlu da aralarmda bulunan bir çok meşhur harp adamlarını, beş bin kadar atlıyı hemen gön- dermişti, Numan karşısında kendi or- dusunun birkaç misli askeri saf kurmuş görünce onları parçala» maksızın yenemeyeceğini anla- Jadı. Başlıca kumandanları top. layarak vaziyeti görüştü. Düşmağ satlarınm bozulması ve kuvvetleriü parçalanması İ- çin bir çare bulmak lâzım oldü- gunu düşündüler, Bunun için de bazı ufak tefek çarpısmalardan sonra İşe yaramayan eşyayı ve hattâ bazı hayvanlarla çadırları da bırakarak kaçıyor gibi görün meye karsr verdiler. Bir gece geç vakte kadar A- rap ordugâhından gürültüler geldi, Sabahın ilk işıklariyle be- raber Arap ordusunun son kısım ları ovanın ucunda kaybolurken gördüler. Geceden ordu içine gi- ren casuslar şu haberi yaymış” lardı: — Araplar kaçmağa bazırin- hiyorlar, Kaçıyorlar! Dsmek ki doğru söylüyorlar. miş, İran ordusunun bir kısmı firsat kaçırmamak için ileri a- tildı, Fakat bir konak sonra A- rapların harp için saf yaptıkları görüldü. Numan harp için kendi ordu. suna en elverişli veri tutmuştu. Karşı taraf isa İran ordusunun muntazam ve sağlam #aflar yap masa uygun değildi. Firuzan sanıyordu ki Araplar koyalanıp yakalanacaklarmı anlayınca is- ter İştemez durmağn mecbur ol: muşlardır. Bunnn için harbe pek hevesli "rünen askerlerin! ileri sürmekte töreddüt etmedi, Öğleden sonra iki taraf biribiri. ne girdi. Kılıç, balta, Lopuz, miz. rak, nal ve kalksan gürültüsü, İki tarafın attıkları harp nara lart ortalığı dolduruyordu. Fi- vuzan yerin uygunsuzluğundan dolayı askerlerinin hepsini hir- den eri süremiyor; Arap ordu- su daima kendisinden üstün ol- mayan bir kuvvetle çarpışmak fırsatını kazanıyordu. İranlı İarın da ön safları bozulunca ar. kadaki safların cesaretleri kırı- N lıyordu, İD kadar ki çoğunu kırbaç ve topuzla korkutarak harbe göndermek lâzım geli yordu, Gökboğa ile arkadaşları bu sırada Nihavende yaklaşıyorlar. dı. Karşıdan bir atir göründü. Üç arkadaş artık gördilkleri her kesi dikkatle gözden geçiriyor- Yardı. Gökboğa Ile Koraç atir yı tanımıyorlardı. Bu, otuz yaş larında, seyrek sakallı, uzunca burunlu, zayıf bir adamdı. Fakat Gâve onu görür görmez gözlerini dört açmış, atının diz. ginlerini kasarak durmuştu. Ba kışları atlının bakışlariyle bir an karşılaşmış, kendisinden çe kindiğini ve görmemezlikten geldiğini anlamıştı. Atlr onla. rın hizalarından geçip gidince geri döndü ve seslendi: — Casban... Atlı aldırmadı. O zaman Güve İ Gökboğaya döndü: İ — Bu, Artabanm adamların - dandır, Yakalayalım. bir şeyler| öğreniriz! Ve atını ona doğru çevirerek sürdü. Gökboğa İle Korac da ayni zamanda ayni bareketi yap tılar. Güve bağırıyordu: — Casban, dur! Snna söyliye esklerim var, O, durmuyor, biran geriye baktıktan sonra atının karn;nı. daha çok tekmeleyordu, Gökboğa: — Durmazsân öldürürüm! Diye haykırdı ve yayını gere rek bir ok attr. Ok Cashanin ku- lağının yanından ıslık çalarak geçti, -—- Dur diyorum sana! ; İkinci ok da öteki kulağının yanından geçti, — Aptal) herif, üçüncü ek, en | se köküne girecek! Gâve: -— Aman öldürme! Atma vur, yahüt yaralayacak karlar Ol sun! Dedi, Fakat fki okün ıstığı ve Hçüncü ihtar Cashanm durması tefo Ker gelmişti Güve ile Gökboğa onun iki ta- rafına geçtiler. Güve ona diyor du ki: — Bu ahlâksız ve alçak ber!- fe hizmet etmek sana güç gelmi- yor mu? — Ne yapayım? Ben onun kö- lesiyim, — Beni tanıyamadın mı? — Tanıdım #ma, işim çok #- cole... — Nereye gidiyorsun? > Hemedana,.. “- Yalan... Başka yere grdi- yorsun? Kendin için mi gidiyor- sun, yoksa yolladılar mı? — Artaban yolladı. — Şimdi doğru söyledin. Ge- Sesi titriyor ve kirpiklerinde yaşlar Obi şeylere benim pek aklım erme © VAKIT ABONE TARİFESİ âremleket Mame içinde 200 di 135 M 425 Aylık 3 sylık 6 aylık 45 1 yülik 90 100» Tarifeden İsalkan BİR için ayda otuz kuruş di Posta birliğine girmeyen $ ayda yetmiş beşer kurü$ medilir, ğ Ahone kaydını bildiren tup ve telgraf ücretini, parasının posta veya ban yollara ücretini idare kel Zerine ahır. Türkiyenin her pasla merke VAKIT'a abone yazılı Adres değiştirme ü€! 25 kuruştur. 820 | | | İLAN ÜCRETLERİ Ticaret Wânlarının satıfı sondan itibaren İlm falarında 40; iç sayfalsrdf ii dördüncü sayfada üde 2; birle 1 kesinece 9 kuruş; ikipci ve 4; başlık y dır, Büyük, çok devamlı, renkli ilân verenlere ayri indirmeler yapılır, #esmi rin santim » satırı 30 kuruğ TİCARİ MAHİYETTE OLM KOÇÜR ILANLAR © Bir defa 30, iki defası SÜ delası 63, dört defası 75 © defası 100 kuruştur. Üç ilân verenlerin bir defasi vadır. Dört satırı geçen ili fsxlr salırları beş kuruşla sap edilir. 4 Hizmet kuponu geti küçük ilâm Tarifesi yüzde indirilir, 3 Vakit hem doğrudan ya kendi idare yerinde, besi kara caddesinde - Yakıt altında KEMALEDDİN ilân Bürosu eliyle ilân eder. (Büramın telefona: çen gün de ayni yola seki göndermiş, Bir handan dmla çocuğunu kaldırıp müşler, Artabanıp bir olduğu nasıl beli oluyor bü işi bilmen lâzım, Anlat Im. Kadınla çocük yere Casban afallamıştı, ol gizli tutulan bu işin bü! çabuk başkaları tarafıdöf linmesine İhtimal bilo veğ di. Titrek bir sesle; — Bilmiyorum. Diyebildt, Güve, Gökboğayı gö — Sana tanıtayım; Yezdicerdin gözbebeği v8! fiz kumandanı meşhur © ğa... Yalancılara ve hiç Inaafı yoktur. Faki (Devamı “ 4 saplanmaktan fârksız bir şeydi. Her gün yeni yeni dişmanlık vesileleri çı- kıp dururken, dirliğe nasıl kavuşulabi- Tirdi?... Aliyoşa, salona girerken İşte zihni bu kadar ağır düşünceler, hesaplar ve ihtimallerle yüklü idi, Delikanlıyı görünce, Katerin İvanöv- na, kalkmak istiyen İvana; — Bir dakika bekleyiniz. Kendisine çok inandığım kardeşinize danışmak is #iyörum. Sonra Madam Koklakova dö- merek: — Siz de kalınız Katerin Osipovna! Dedi. Madam Koklakov, İvanın yanımdaki kanapeye oturdu. Aliyoşa, genç kiz'n sağında ve ağabeyisinin karşısına düş- müştü, Katerin, sesinde derin ve gerçek bir iç acısının yaşlı titreyişleriyle söze baş dadı: — Sizler, benim şu dünyadakien candan dostlarımamız. Siz Aleksi, dün uğradığım korkunç felâketi gördünüz. O sahneden sonra benim için neler dü. şündüğünüzü bilmiyorum. Fakat ayni hâdiseler karşısında yözlerim de, hare- ketlerim de tıpkı dünkünün ayni ola- caktır... Şimdi neye katar vereceğimi, hangi yolu tutacağını kestiremiyorum. Hâlâ onu sevip sevmediğimi bilemiyo- rum. Dimitriye acıyorum. Merhamet İse, aşkın en fena damgasıdır.. parıldıyordu. Bu hal Aliyoşaya pek do- kundu, İçinden; — Bu genç kız, asil ve mert bir in- sanmış; artık Dimitriyi sevemez! Sözlerini geçirdi. Madanı Koklakov — Doğru, pek doğru! Dedi, — Acele etmeyiniz Katerina Osipov- na, size bütün bir gecelik boğuşmadan sonra verdiğim asıl kararı daha söyle- medim, Belki içtiğim and, kendim için korkunç olacaktır; fakat şuna da ima- nim var, ki bu karar aslâ değişmiyecek tir. Dünyada en çok sevdiğim, en bü- yük dest saydığım İvan benim bu ka- rartmı uygun buluyor. İvan zzyıf fakat metin bir sesle: — Evet! Diye tasdik etti, — Lâkin bu karar için Aliyoşa da böyle lâübali kitap ettiğim için altınızı dilerim Aleksi Fiyodöoteviç — tiyorum, ki hepinizin huzurunda fik- rini söylesin. Sâçmalâyor muyum? Yoksa haklı mıyım? Aliyoşa, sevgili kardeşim — çünkü siz benim gerçek. ten kardeşlinsiniz... — Hissediyorum, ki siz'n tasdikinir, beni gvutacak, Aliyoşa, kızardı ve; -— Bana ne söyliyeceğinizi bilmiyo- tum. Yaltır büdiğim şu, ki sizi çok seviyor ve mesut olmanızı candan isti- yörüm, Kendi. cazdetimden çok, sizin mesut olmanızı istiyorum. Fakat bu gi mâ güvenmeseniz, daha iyi olur. Dedi. — Meselenin ruhu şeref ve dir. Kalbim, bana bu vazifeyi yor. İşte bu tesirler altında ki dim. Dimitri, hattâ şu... mahl6 Tense bile, hiç bir zaman aifetm beraber, aslâ onu terk te etmi Katerin, bu aslâ sözünü mat katiyetle söylemişti, Devam etti? — Ama yanlış anlamayın... 16 miyeceğim demekle, sanmayın Kir “ peşinden koşarak, emdiği sütü dan getireceğim... Hayır, böyle bir niyetim yok... Başk& vi re gideceğim, uzalttan uzağa önü. Yikadar olacağım... Yeni hayati” bahıtlık başlayınca — ki bunun keceğini ummıyorum — yanıma # cağım, O, bende bir dost, bir * şefkati bulacak... Evet, ne yalnız bir hemşire bulacak, runda hayatmı kurban eden bif 16... Bana kizarmadan bütün ©” söyliyecek, Bütün suçlarını it cek, Ona karşı katlandığım bun© rap bana bu hakkı vermiştir. “ ki kendi hiyanetine rağmen © diğim sözü ömrümln sonuna tücağım. Onun saadeti için ğrm. İşte verdiğim karar b beni haklı buluyor. Karamazof Kardeşler Yazan Dostoyevski Çevirem Hakkı Sübs Gezgio m 65 Koklakovun dediği gibi, bu hakikaten bir facla idi. Bütün gece ruyasında hep bu sahneyi görmüş ve şafak sökerken facia sözünü tekrarlayarak uyanmıştı. Madam Koklakoya göre; Katerina, İvanı seviyor; fakat minnettarlık yü- zünden kendi kendisini aldatarik Di- mitriye bağlı kalıyordu. Aliyoşa, bun- lar: dinleyince kendi kendine: — Belki de öyledir! Diyordu. Yalnız bu takdirde İvanın bali ne olacaktı? Katerina, hâkim ya» ratılışlı idi, Bu hâkimiyet ise İvana de. gil, Dimitriye tesir edebilirdi. Bir gün ancak Dimitri, genç kızın feragat ve fe- dakârleklarını anlayarak onun nüfuzu altıma girerdi. Aliyoşaya göre böyle bir tabiiyet İvanın karakterine uymaz, 0- Du mesut edemezdi, İvan, daha dün babasiyle Dimitri i- çin: , Yüzü sararmıştı ve kardeşi onun bu ha- Mine üzülerek bakıyordu. Aliyoşa, ken- disini çoktanlı mustarip eden bir muammanın düğümlerini çözer gibi ol- muştu, Bir aydanberi, muh İvâanın Katlerini sev ediliyordu. Bu mesele, Aliyoşaya cana. varca bir şey gibi görünmüş ve onu korkutmuştu. Kardeşlerinin ikisini de rlerine düşman olmalarından çekiniyordu. Fakat bu sa Bah, bizzat Dimitti, kardeşinin kendi- sine rakip oluşundan sevinç duyduğu. nu ve bu rekabetin büyük bir hizmet yerine geçtiğini Bu hizmet ne idi?.. Groşisika ile ev- lenmek kolaylığı, imkânı mı? Sonra bu akşam, Katerina İvanovnanlui, Dimit- riye karşı sarşilmaz aşkını da anlamış- tr. Zaten, delikanlı bu kısın, İvanı de- © “ Fil, garip olmakla, beraber Dimitriyi #evebileceğine ötedenberi inanıyordu. lif vesilelerle, öylemişti. —- Yılanlar birbirlerini yerler! Demişti, Şu hâlde Dimitri, demek Yalnız Groşinika İle göçen sahne, o. o çoktanberi onun nazarında bir zehirli mus bu İnatışını sarsmıştı. Madam (oylandı. Eğer böyle ise, artık aile oca. p Aş , MEZEZERİ. EETEASİZ İİ EEE EDİ SEE, b