6 -—- VAKIT $ INIKCIKANUN 1939 Boş pirinç kâselerimize çay dolduruyorduk. Bir taraftan da kalan çiğ şalgamlarımızdan Bon bir defa ısırıyorduk. “Şa. yü” dedikleri ve kırmızı faswi- ye salçasından başka bir şey ol” mayaa yemek, içtiğimiz acı ve #ıcak çayla ağzımızda boğası, mıza doğru yuvarlanıyordu. Profesör Hotta bu yemçği bi- raz tuhaf bulmuştu; fakat bel- M etmedi. Vatandaşlarının vaktiyle Ey- Yel kulesine bakıyor diye ken- disi için intihap ettikleri bir parlımanda verilen bu yemeği yavaş yavaş bitiriyordu. Ev sahibimiz nihayet: — Ustad, dedi, işte adresler. Galilera müzesinde açılan yeni keramik mamulâtı sergisine sizi götürmek şerefini esasen kendim iktisap edeceğ — Sergide yeni bir şeyler bu. Iacağımı zannederim. Bugün artık porselen işlerinde Avru- pada Şark motiflerini taklit e- diyorlar, Bu vaziyet karşısında tezyin sanatının tekâmülünü nasıl mütalen edebilir ve tale. belerimize, porselen Imülâtkâr- larımıza nasıl bir yol çizebili- riz? Profesörün bu sözlerin! ke. malihürmetle dinleyor ve hiç sesimi çıkarmayordum. Çünkü bir kadına yakışan da buydu. Fikrim! sörleyip de terbiyesiz. İiğim!i ortaya mı vuracaktım?,. Bir kadın, Pariste oturuyorum diye erkeklerin önüne geçmez. Konuşma başka bir mevzu zerine geçmişti, Profesör, dal gm bir halde, yaprak cıgara- smdan yükselen dumanlara ba” Kıyordu. Kendi kendime, nasil olmuş da bu muhteşem zat ev. velee Pariste üzerinde bir şeref Unvanı bulunmaksızın yaşamış- tr, diye hayret ediyordum. Profesör Hottanm hatıraları tekrar canlanmıştı. O vakitler- den bahsetmeye başladı: — On beş sene evvel Pariste ben oldukça neşeli, çalışkan ve biraz da serseri bir ressamdım. Parise, Parislh kehvelerine, sa. nat nazariyelerine bayılıyor- dum. Ayri zamanda, biraz ter- biyesiz, bunun için hoşuma çi. den bi rmodel kızla, atelyelerin biribirinin elinden kaptığı bir genç Japon kız arkadaşımı da seviyordum. Bu bizim Japdı arkadaş Su- xanne Valadon'a o derece hay- randı ki kendisine Japon Vala- donu ismini vermiştik. O ta- “rihte ben kendisiyle çok srkıfı- kı ahbaptım. Güzel ve sevilen bir kız olduğu için bana hiç hemmiyet vermezdi. Kendi bi tekrar görmesini ne kadar isterdim şimdi! Evet, muhak- kak arayıp bulmalıyım onu, Profesörün bahsettiği kadı- nın ismini sordum. Zira, bir Fransız ressamının bana söyle dediğini hatırlamıştım: “Sizin Japonlardan bir kadını tanı, rım, demişti, Bir kadın ressam. Çok zeki bir kadın. Yalnız, şim- di her şeyden uvak bir köşeye çekllm!a, tek başına yaşayor.” Buşkadının adresini bizim meşhur prolesiire verdim, HİKİYE arninn. Gurbette bir Japon kızı Lida Barova Yıldız İçin Almanyada Dönüp Dolaşan Şayia Nedir? Alman propagânda nazırı Göb- bels'in hasta olduğu, sonra, has. talığının sadece bir soğukalgın - ığımdan ibaret bulunduğu Al. manyadan resmen bildirilmişti. Fakat, İngiliz gazetelerinin yaz dığıya göre Göbbels'in “hastalı. Zınm,. aslı gözden düşmesinden ibarettir. Bu arada, Alman pro . paganda nazırının meghur artist Lida Barova ile olan “macera - si. da zikrolunuyor: Lida Barova aslen Çektir ve Alman film artisti Gustav Frö Jih'in karısıdır, Gustav Fı in tecrit kampına gönderilmiş oldu. ğu şayiası da ortaya çıkmıştı. Çeviren: V. G&. Bir iki gün sonra profesöre Bon Marehe'nin önünde rastla- dım, Profesör Hotta yolculuk edenlere ve her şeye, Üzerinde Jara has bir halle, başı yukarda fikirleri hiç durmadan bakan. gidiyordu, — Ne haber, profesör? de dim. Aradığınız Valandonu bul dunuz mu? Kendisine menekşe uzatan bir çiçekçi kadını, uzattığı de- maksrzın, eliyle Jterek yavaş sesle bana: — Evet, oymuş dedi, Gördüm, Olduğu yerde çürüyor. Burada kalacak olursa muhakkak ölür. Bir apartımanım altinel katın- da oturuyor, bir senedenberi bir kore aşağıya İnmemiş. San- dıklarını koridorda bir köşeye sıkıştırmış, kendisi de, kimono. suna sarılmış bir halde, karyo. lasından kalktığı yok. Bu pi- rinç hastalığından dünyada iyi olamaz o. Pirinç hastalığı, Pa- Şimdi söylendiğine göre. Göb. bele artist Lida Burova'ya “kur,, yapmış... Gustav Frölib'in arka » daşlari buna itiraz etmişler, Hit. ler de bunu haber alınca nazırı paylamış.. Ereğli facıasından kurtularak dün ilk defa limanımız? gelen bir kaptan ile mülâxat Bir gemiyi batıran on gemi karaya atan müthiş denizi: faciası nasıl oldu? Dün Ereğli faciasına uğrayan, iat yakalamış, halat ile gekildiği ; fakat bu faciadan nisbeten en az zarar İle kurtulan gemilerden De. mirhisar vapurunun süvarisi Naz- mi Kaptan ilk olarak İlmanımıza gelmiştir. Nazmi Kaptan ayın ü çüncü günü Ereğliden Demiri sar vapuru ile hareket etmiş, dün sabah saat altıda Boğaza gelmiş. tir, Mubasrirlerimizden biri Nazmi görüşmüş ve ayın bi- limanında cere- yan eden müthiş deniz façlası hakkındaki müşahedelerini sor- muştur. Nâzmi Kaptanın sözlerini ay. nen naklediyoruz. Demirhisar sü- varisi demiştir ki: — Fırtma ayın birinci günü sa- bahleyin saat üçte başladı; iptida İodos esti, Sonra lodos batıya çe- virdi, Biraz sonra bat: da karayel oldu, Bundan gitükçe şiddetini arttıran fırtınanın tesiriyle lima. num açıklarında odemirlemiş olan ! gemilerin zincirleri koptu, Sabah saat altıdan öğleyin saat on ikiye kadar devam eden görülmemiş de- niz hailesi arasında Millet gemisi battı ve on gemi de kimi bafif, ki- mi ağır yaralı olarak karaya otur- du. Ve bütün felâket Bababurnu ile Ereğli limanının içinde Cene. vizliler zamanından kalma mendi-| rek biçimindeki döküntüler arasın- snsda tekrar denize Bundan sonra yüz mıştır, Lostromo beş çocurlu bir aile babası idi, — Fırtına çıkmacan evvel E- teğli İimanında demirli clan va- praların vaziyetleri nasıldı? — Demirhisar, Gerç ve Kutlu sapvrlarının Bababurnu ve Baba» buznunun önünde kiraz ileride miş bir kalde batmış gemai leşleri ile arkasmda nisbeten a ubluz vaziyette olan yerde sığın miş ve ancak bu sayede bunların kurtulmuş olduklarını o söylemiş. tim, Eunlar haricinde kalan Demir, Mıte, Şadan, İkbr:, Sakarya, Ana dolu, Millet, Nomikos, Ilgaz, Sam düşmüştür. sun, Tan, Galata vapurları Ereğli lima mmm içerisine — batmış gemi leş- lerinden dolayı — girememişler ve açıkta demirlemiş idiler. Fırtına çıktıktan sonra vapurla rm bir kısmı denize açılmışlardır. Fakat açılamıyarak tehlikede ka- lanlar kendi), limanın sahili atmışlar-ve karaya oturmuşlardır. İptida Kaplan vapu.u garp sahili ile Cenevizler zamanırdan kalma döküntüler“eranma “girerek sahile | oturmuştur, Ondan sonra Zongul dak, sonra Galata, sonra Nomikos vapuru onun yanma düşmüştür, sk karaya çık| Astilâ, Kaplan, Zonguldak, | z ii Kir, tasında yaptırmak ve sırafi İlenleri Ereğliye sevketmek arm çoğuna tsani olur.,, Asri Helâlar Yapılafi v Taksimde Pransız o hasii nesi yanında yapılacak 10 helânın projesi bitmiş, şar İ mesi hazırlanmıştır. $000 lira keşif konmü İ Bu helânın bir kısmı yeri İda, bır kısmıy tır. Bundan başka Harbiyef İKasımpaşada iskele civa İda tahtezzemin asri helalafi pılacaktır. me gil, Et fiatleri Et fiyatlarmın yakında seleceği söyleniyor. Kış d€ siyle müvaredat azalmıştığ | Husuk Gazetesi “4 Sik taz y öz Dört senedenberi türkçe ve İ sızca olarak Cevat Hakkı ÖzM rafından neşredilmekte olan fl gazetesinin 33 - 34 numaralı İlari kiymetli yazılarla çıkmıştı e nüshada O İ ve Erzurum il re'nin adii tabi enteresan ti lerine, Profesör Mustafa Reşit B İ sayın temyiz mahkemesi ietii nu, Profesör Gerhard Kessler'in İğ kiye iş kanununa, Cevat Hakki beyin seza usulümüze dair mal ri ve tenkitleriyle Şürayı Devl zasından Cudi Özal'ın, Hükire riate görülen bir Japon hasta. lığıdır, «Ne mantara Idi o! Kendlisi- ni görünce evvelâ, bir facia 80- il da denize batmış eski gemi leşle-| Bu gemiler futtınanın tesiri al- ri yüzünden oldu. Demirhisar bu! tnda düştükleri yerde birbirleri. gemi leşleri ile Bababurnu arasın-! he çarparak ayrıca hasara uğra- da sığınacak bir noktada idi. Bun-! mrslardır. sin İstanbullunun, Profesör Koury'nin ve daha sair değeri yatın yazıları, etüdleri vardır. Hitler; yeni bir dedikodu çıkman ma mâni olmak için buna müsa. âde etmemiştir. Hattâ, kadn De nimarkaya gitmek istemiş, ona ibile müsaade verilmemiştir. “Şövalye,, Olan Kadın Ar nunda, kılâptanla iğlemeli süs- lü elbiselerini üzerlerine alan ve asıl çehreleri lie görünen hayaletlerden birinin karşısın- dayım zannettim. Bende,hd yalete sual soran yolcu bir Bu. da rahibi rolünde gibiydim. Bu- nunla beraber, hiç bir ruh de- gişikliği olmadı. Kadın, 6 6s. ki kimonolarina sarılmış oldu- ğu halde, yatağında kaldr. Mazinin öldüğünü gören bir adam vaziyetindeki profesör, garsonu çağırdı; — Garson! Bir sütlü kahve! İki sntlü kahve... Sütlü kahve getirttiğim zaman eski hatıra- Jar canlanıyor! Kırılan kalbini içerek tesel. Diye çalıştı, Fakat, kadınm ha- yali zihnini mütemadiyen İş- gal ediyordu. — Odası bile bana No'daki dekorların o Klâsik neticelerini batırlatıyordu. Duvarda, çor. çevesiz beyaz bir bez. Dindar bir hıristiyan olmuş, şimdi dai hayalâta dalıyor, dun edi- yor, Kendisine: Siz burada böyle yüşar. ken, Japonyanın ne karlar de giştiğini hiç bilmiyorsunuz; de- dim. “Derhal cerap verdi: *.— Yirmi senedir Fransa de. gişt, dedi ve ben buna mütees- sirim... “Onu gören, bir rahibe zan- nedebilir. Yüzünde Buda ma. betlerine çekilmiş ihtiyar kra. Jiçelerin nuru var, “Odasındaki pencere açıktı, Pencereden damları ve biraz da bulutlu bir gökyüzü parçası görüyordum. Odadaki bu garip havadan kurtulmak için pence- reden dışarı bakayım diye kalk mıştım. Pencerenin kenarında- | ki saksı gözüme ilişti, Saksının içinde üç ot vardr, “— Ne yetiştiriyorsunuz? di. ye sördüm “-— Eh! Tablat şayanıhayret bir kudrettedir, diye cevap ver. (Devamı 9 uncuda) Hariçte Transanm Ismini yük Seltmeye yardım etmiş sanatkâr, lara “Lejyondönör,, (Şeref ala . yı) madalyası verilir, Edebiyat ve sanat âleminde bu madalya ve ünvanı almış bir çok kimseler vardır. Bunlar arasın - da kadm romane! Kolet ile meş: hur artist Moris Şövalyeyi saya. biliriz. Bugün sinema artistlerinden Elvir Popesko'nun da Lejyon do. nör “şövalyesi,, edildiği haber veriliyor, Artiste bu ünvan ve madalya. Fransız sâhne sânalinr dünyaya tahıttı. ğı için Hariciye Nezâreti tarafın dan verilmiştir. ünvanile taltif | dur. Lostromos batmak tehlikesi dan dolayı fçlâketten kurtulabil- dik. Kutlu ve Genç Vapurları da bizim yanımıza yakın idi. Onlar da bu sayede feğxetten masun kal dılar, Kazadan en ziyade mütecisi! olan ağır yereir vapurlar şunlar- dir: Kırzadelerin Galata, Zonguldak, Sidrkzad le-in Kaplan vapurları. Hafif yaralı olanlar şunlar. dır; Kalkavanzadelerin Şadan, Al dıkaçtılarm Samsun, Barzilâiy Ben janmenlerin İkbal, bir de Nomikos ismindeki Yunan gemisi, Kırzadelerin Attilâsı kurtulan» lardandır, * — Millet vapuru nasıl battı? — Millet vapuru İrtmanın en ziyade şiddet peyda ettiği bir sıra- da, yani sabahın saat altısı ile ye- disi arasında batmıştır, Millet va- puru diğer birçok vapurlar gibi limanın açığında demirlemiş bu- lunuyordu, Frrtmanın tazyikital. | tında demirleri koptuktan sonra arkasında bulunan Nomikos ismin deki Yunan yâapurunun üzetine düşmüştür. ! Millet vapurunun kıç tarafı ile Yunan vapurunun başı müsademe neticesinde yaralanmıştır. ! Bundan sonra Millet süvarisi kurtarmak maksadiyle denize açılmağa başlamıştır. Fakat biraz açıldıktan sonra tayfalar geminin kıç tarafından su aldığı. nı kaptana haber vermişlerdir. Kaptan bu halde açılmağa devam edemiyeceğini anlamış, bundan | sonra karaya doğru yolunu çevir. | miş, karaya oturarak az zarar ile kurtulmak çaresini aramıştır. Fa- kat gemi daha karaya varmadan aldığı suların tazyiki altında deni- ze batmıştır, Millet vapurunun tayfalarındar yalnız iki kişi kurtulmuştur. Bun. lardan biri güverte İostromosu- tahakkuk edince denize atlamış. yüze yüze Şadan vapurunun yanı nâiğielar yaklaşmış, Şadan vapuru Yine limanın o baricinde demir atmış olan vapurlardan Mete, Şa- dan, Samsun, Tan, İkbal limanın garp sabilinde karaya oturmuşlar dır, , signizimmeçrk” larında uzaklaşmı dar, — Millet vapuru batarken gör- dünüz mü? — Millet vapurunun battığı &- rada, yani sabahın saat altısı ile yedisi arasında bir pus peyda oldu. Bu pusun tesiri ile batışını görc medik, Yalnız uzaktan sesler, im- dat düdükleri geliyordu. — Bu gibi kazaların tekerrür etmesine mani olmak için ne lâzım dr? — Ereğli limanı sadece garp ta rafına açıktır. Bat: ve karayelden müteessir olur, Şimal rüzgârına kapalıdır. Bu limanın ağzına 200 setrelik bir mendirek yapılmış öl sa ve denize batmış olan gemi leş. İerinden üç, dördü çıkarilsa Ereğ- Mi en aşağı yirmi, yirmi beş vapu- tü her türlü fırtınalara karşı mu- balaza edebilir. Fakat ondan ev. vel alınacak tedbir vardır, Ereğli limanına gidip kömür ak isti- yan vapurlar sıra bekliyorlar; bü bekleme de bazan kırk beş, hattâ in bekleyen vardır, Sıra ini Boğaziçinin bir nok- Barındı a xw 5 A sl sd en Batındı karaya düşmek üzer? iken kendi- s” 3 halat atılmış, Jostromo ha- alğka görmü rma Odaları Vi tadır, Oda far ilk gün olmanna r3ğ , her bir odada 50 ye yakın çocuk £ Askeri Liseler Arasıf Ox Futbo! i şampiyona? Askeri liseler arasında makta olan muhtelif spor bakalarmdan futbol şampi luğu maçlarına dün sabah stadında başlandı. , Günlün ilk müsabakası ile Deniz lisesi futbol teki arasmda idi. Şazi Tezcan kemliği ile yapılan bu ma kim bir oyun oyaryan Ki , pi, ilk devreyi bire karşı ü8 ye le bitirdi. Müsabakanm ikinci kıs heyecanlı geçti, bu devredtiği) niz Lisesi iki gol çıkardı Kuleliler de bir sayı daha derek maçı 4—3 kazandılâfi İkinci milsabaka da yin Tezeanm hakemliği ali p Bursa ile Maltepe liselerini, takımları beyninde iğ ka, s ra karsı üstün bir ©; a i i nıyan ve ilk devreyi 2-Ü bitiren Meltepa takımı iki taymda bir gol daha atari sabakayr sira karşı üç &* zanmış oldu. “dün aç SN çen rma odaları dünden ftiba