ELEM Öğleden biraz evel, müdür Galibi çağırttı: — Arkadaşımız Ahmet ölmüş. | Şimdi haber aldrm. Cenazesi ya- rm üçte kaldırılacak. Siz iyi söz söylersiniz. Mezarı başmda, bü- tün arkadaşlar namma bir iki söz söylemenizi rica ederim. Galibin yüzü ekşidi, ertesi gü - nü en samimi arkadaşı Mehmedin düğününe davetliydi. Umumf mü- dür Galibin sustuğunu (görünce tekrar sordu: — Anlaşıldı mı? — Anlaşıldı ama.... —Aması yok... Sizin güzel söz söylediğinizi ben pek âlâ biliyo - rum. Bu sizin tabif vazifeniz ad- dolunur. İşte bu kadar. Galip boynunu büküp çıktı. Bereket versin müdür muavini imdadma yetişti. Galip ona vazi- yeti anlattı. O da: — Merak etme, dedi, bu işi ben üstüme alırım. Sen keyfine bak. Ertesi gün Galip açık renk bir elbise, kırmızı sarı bir (O kravat taktı, Mehmedin düğünü bahçe- de yapılacaktı. Bunun için bu #- çık renk kıyafet münasipti. Bu esnada telgraf aldr. Müdür muavininden: “Ben ayağımı burguttum, Yü - rüyemiyorum. Cenazereye gide - | miyeceğim için, söz söylemek va- zifesi gene sana düştü.,, — Hay Allah belâsını versin!.. | Ayak burkutacak gün buldu! Hiddetle soyundu. Siyah elbi » sesini giydi, siyah kravatını bağ» | ladı. Bir yandan da düşünüyer- du: — Düğün öğle vakti. Cenaze üçte. Evvelâ düğüne sonra cena- zeye gidebilirim... Dediği gibi yaptı üne gitti. Kıyafetini görünce şaşaladılar: — Ayol bu ne hal? — Kusura bakmaymız... Yüzü- nü görmediğim uzaktan bir akra- bam öldü de... umumi Evvelâ dü- Ses çıkarmadılar. Sonra da Galibi damatla gelinin karşısma oturttular, Yemek ortasında biri fısıldadı: — Kalk bakalım bir iki söz söy- le. Galip kalktı: “Sevgili arkadaşlar, “Bu neşeli sofra basında bulu- hanların keyiflerine tercüman ola- | cağrm için bahtiyarım.. Araka - daşımız Mehmet, böyle bir saade- | te kavuşacağını belki de ümit et 'miyordu. Fakat biz sabırsızlıkla bunu bekliyorduk... O bizi sevni- dirdiği kadar, ailesini de (mesut etti, bundan dolayı onları taziyet beyan ederim.,, Bir mırıltı yükseldi. Galip yut- kundu: — Affedersiniz, onları. tebrik | ederim diyecektim. — Ha şöyle. Galip devam etti: “Sevgili arkadaşımız, muhte - rem vengemiz, “Bugün sizin saarletinize işti » rak etmekle zevk ve neşe duyuyo- “yz... Mehmet...,, Burada söyliyeceği kelimeleri | kendilerini hararetle tebrik | başladığı yen; köprü ile İ dan sonra, köprü yanımda kurul - pi vg Yazan: Selâmi İzzet . Allah rahmet eylesin!.. Bizim duyduğumuz acıda ânan ve babanın acısı kadar derindir.,, Sersem bir gülüşle oturdu. — Ne dedi?.. Ne söylüyor? — Sen çıldırdım mı? Ne acısı?. Galip kalktı: — Acı mı dedim, affedersiniz, sürur, meserret demek Şu mezarm başmda büyük bir me- İ serretle toplandık. — Deli! — Sarhoş!.... — Affedersiniz, masa başmda demek istedim. Saat iki buçukta, yerinden de- li ve sarhoş gibi fırladı, özür dile- di, gitti, Cenazeye tam vaktinde yetişti. Mezarm başmda durdu: “Bu neşeli yere toplanan arka» daşlarıma evvelâ teşekkür (ede- rim.,, Mırıltılar: — Neşeli mi? Galip tashih ettir “Bu hazin yerde.. Bu ant üfulü sergili arkadaşımız hiç beklemi - !| yor, fakat biz sabırsızlıkla bunu temenni ediyorduk...,, Mezar başmdakiler afalladılar. | Biri Galibin eteğini çekti: — Saçmalıyorsun dikkat et. Fakat Galip coşmuştu: “Arkadaşımızı aramızda gör - memekle bahtiyarız.. oKadehimi ailesinin saadetine Okaldırır ve | ede- rim.. Bu saadet hepimiz için müş- terek bir sevinç duygusudur.,, İ Bu kadarı fazlaydı. o Umumi müdür Galibi kolundan tutup bir | köşeye çekti: — Sersem sarhoş!.. Nedir bu söylediklerin?... — Fena bir şey söylemedim & - fendim... 9 — Defol buradan... Bundan sonra yazıhaneye de gelme.. Vazi- fene nihayet veriyorum... Bursada yeni köprünün temel atımı yapıldı Bursada kanal şirketinin Mih - raplı köprü yanmda yaptırmağa barajın temel atma merasimi bayram gü- nü yapılmıştır. Saat on yedide Vali Bey, Kumandan Paşa ve bir çok davetliler hazır olduğu halde köprüye gidilmiş, kurdele (o Vali Bey tarafından kesilmiştir. Bu sırada makineler işlemeğe başlamış, yapılan inşaat hakkında davetlilere izahat verilmiştir. Bun muş olan büyük bir salaşta ziya - fet çekilmiştir. Burası büks, radyom lâmbaları ve küğrt fenerlerle aydınlatılmış - tır. Dışarıda yer yer meşaleler yanıyor, amele davul zurna çaldı- İ dırıp oynayarak eğleniyordu. Ziyafet, büyük bir neşe içinde geçmiş, davetliler (otomobillerle şehre götürülmüştür. ere Alman musikisi Selim Sırrı Bey İstanbul Radyo » sundaki konferansların şimden sonra Pazartesi günleri saat (20) de vere « cektir. Yarm akşam Alman musikisi hak- | ende hir müzehele Jüşesaktm, istedim.. (| TAKViM Di PAZAR | pazartesi » 6 #ei Teşr'ni* £el Teğti İ #â RECEV | 25 RECEP Gün doğuşu Gin batın 6.39 vo Sabah namaz 50 Öğle samanı 11.59 İkindi samazı 1445 Akşam uzmazı 17,02 Yatsı saman 18.35 Imsak Yılın çeçen günleri 453 308 Yılm kalan günleri s7 Hizalarında yıldız işareti olanlar üzer lerinde $ - 10 da muamele görenler.! dir.) Rakamlar kapanış fiatlarını gösterir, | — ——— ——— ". * Madrh Ül # Berin o ©—İİ « Varşova 4, « Budapeşte 30, — * Bükreş », | * Belgrat “8, — # Yokohama 34, — (| # Altın 030, — » Mecidiye 38, 12079 Je Stokim 0704138) « Viyanı 1206 | bindrie 9.005)» Berlin #« Amsterdam 1.1746) # Yokohama (27405 * Prg 199950) « Moskova 1090 * Anadol Reji Şir. Hayriye 1860 |« Merkez Bankası 8,50 V. Sigora İ Bomonti Şark m. ecra ——| Telefon — amme tahviller Elektrik » Tramvay Rahim Anadol: Avadola 1i Asadola (MI « Mümesei A © mel istikrazlar 4 1999Türk Bor. 29.85 M ükia . NSA me 29,10 istikrAzıDahilli 99,00 « Ergani istikrarı v2) 198 A. MU -,00 Bağdat, —0 TEPEBAŞI! ŞEHİR TIYATROSU TEMSİLLERİ Bu vec> sant 20 de. Madam İstanbul Belediyesi San Jen ŞehirTiyafrosu Komedi 3 Perde hn. ve 1 başlangıç. LI Yazanlar: Vik- MN toryen (o Sardu ve Emil Moro. Çeviren: Seniha Bedri H. Eski Fransız Tiyatrosunda Bu gece saat 20 de, İstanbul Beledişesi YA RASA ŞehirTiyatrosu ozer 5 er. MAM de, Besteliyen : Yohann Ştraus Tercüme (o eden: Ekrem Reşit. KN mmm aman iğ e lak ALİM İzmirde bir otobüs bir genci yaraladı İzmirden Güzelyalıya giden 351 numaralı otobüs Khrataş vas pur iskelesi ağzında ansızm çıkan fırıncı çirağı Ali efendiyi çamur » luğa takarak sürüklemiş ve mü - teaddit yerlerinden yaralamıştır. Otobüs şoförü Kenan o efendi hâdiseden sonra hemen yakalan - mış, Zehit Fahrettin karakolu ve müddeiumumilik (tahkikata el koymuştur. Karalı memleket hastahanesi - Kanliulir Adasi Yazan: Gerhard Gerhard Hauptmann Rodberte için melek gibi bir kadın denilemezdi. Onun fikir - leri Allahın tahtı önünde bile dur- muyordu. Semavi haleluya nağ - melerinden ziyade içinde yanan, ateşli maddenin esiriydi. Bu a- teşli madde, onun ince ve kıvrak vücudünü tamamiyle yakıcı bir hale getiriyordu. Kendisini uzun zamandanberi tanıyan, onun bir çok portrelerini yapan ve onu tek- rar tekrar tetkik etmiş olan res- sam, şimdi maceralarla dolu va- ziyette karşında otururken de düşünüyordu: Bu kadınım azap verici açlığı hiç bitip tükenmiyor. Bu açlık, genişlemek, yahut süs - lenmek hırsı ile her tarafı kemi- ren bir alevin açlığına benziyor. — Sevgili Rodberte, bir kere içinizi dökseniz a; içine düştü- ğümüz bu vaziyet hakkında ciddi olarak ne düşünüyorsunuz? Rodberte cevap verdi: — Hiç bir şey düşünmüyorum. İ Beklemek lâzım. Şimdilik bana öyle geliyor ki sanki birisi yediği | eşek tekmesinin intikamı birçok seneler desisekârane bir surette gizledikten sonra şimdi o intika- mı birdenbire ortaya atıverdi. Kaybolacağma ihtimal vermediği- miz ne kadar şey varsa, şaşırtı- cı bir çabuklukla kavis yaparak onların dişine fırlatılrverdik. Ha- dise feci olabilir. Şimdilik ben, bize oynanan bu şeytani oyuna karşı şeytan bir zevk duyuyorum. Bir çok defalar, daha sandalda başlayarak, neden kahkahalarla ? gülmekte olduğumu bana sordu - İ " lar. Bu kahkaha ile gülüşümün sebebini ben de bilemiyorum. Bu- na rağmen gülmek için bir ihti - yaç duymaktan kendimi alamıyo- rum, — “Pek iyi ama azizem, orta da gülünecek ne var?,, ; Rodberte sigara dumanlarmı savurdu ve vapurdan kurtarılan | güverte koltuğuna yaslandı. On- dan sonra ağzmdan kahkaha ile cigara dumanını ayni zamanda koyvererek dedi ki: — “Bir kere düşününüz, sevgi- li Anni, geceleri uykumuzu kaçı ran sonsuz, hesapsız birçok ince meselelerin birdenbire ne kadar müessir bir surette hallediliverdi- ğini gözünüzün önüne (getiriniz. O meselelerin hiç birisi ortada yok! Cümhuriyet mi, yoksa eri ratorluk mu daha iyi, serbest tica ret mi, yoksa gümrük tahdidatı mı daha muvafık, kadınların eman- s#ipasiyonu, intihap bir dereceli mi, yoksa iki dereceli mi o olmalı, kadmların esaret hayatına avdet- leri kabil mi gibi meselelerle artık ciddi bir surette meşgul — olabilir misiniz? Jizvit papaslarınn Al - manyaya girmelerine müsaade ©- lunmalı mı, Marâes ressamdır, fa- kat Böcklin değildir, yahut Böck- Tin ressamdır da Mar&es değildir, militarizm faydalı ve yahut zarar- kr bir şeydir gibi işlerle bu vazi- yette kafanızı yorabilir misiniz? Bu yaz Berchtesgaden'e mi, Biar- ritz'e mi, gidelim, yoksa şimalde bir seyahat mı yapalım O diyedü. şünmek hatırmıza gelir mi? Kışın .Berline, Parise, Floransa ve yahut Romaya gitmeği tasavvur edebilir misiniz? Acaba hangi şampanya markası, Heidsieck mi, zi A» 4 PU leler daha dün akşam nasında günün meselesi” 41 diyordu, halbuki on!” diğer bir milyon arasında Kormoran bilmem kaç bin tonu batıp gitti.,, Rodberte burada 897 a , bir şaka yapmak inişe leri ilâve etti: 4 — “Hem ben katiye” ri dim, şimdilik net“ konsene, ne kabara) Güzel sanatlar i zelerden ve hususl İç zak bulunacağım. şan barona da yol 3 deyim.,, Ressam hanım bU dü. O, gülmekten çok Felâket yoldaşmı din ra dedi ki: — “Ben sizin gibi * rum. Her ne kadar yok ve resim pek az bir şey kurtı burada unutulup a küm olsak bile, ben ervahiyle cenkleşeceği | meşguliyetim, elinden alman, şatolsf leri gazbedilen bir ki ren gene tarlalarını manında geyiğini avi basımı koşturmasma v0 kım yan nor içinde dilenci bile, ölüncüye zenginliğe herhangi #“ kalır Fakat rica ederim sakın her zaman fakiroiiği taşıdığrma zahip olm” medeniyeti kaç defa tenkit ettik ve onun çatma ve iç sıkıcı d kurtularak saf ve temi ri dönmek istedik. a fa Kormoran vapur La salonunda otururken duğumuz o frakdı ve © nelmilel adiliğe vi tuttuğundan dolay dili mükülemelerdan eg ve ye variyete muzikasi midemiz alt üst olmez mağrur, kaba bir zev” fade peşinde koşan ** sine arsız olan e > on para veriyor muyf bunları atlattık. me ğına düştük, dah” nete geri döndük. şi mizi bırakmamalı!” makiyajı üzerimizde” sonra nelere kadi" göstermeliyiz.,, ç Ressam EN feryatlar işitildi. hr dam Rosenbaum 169” sy birçok bi He bir heyecs”* nı, bazılarının rek, bazılarının Iıyarak ve şikâY9İ kenarında bir koşuştuklarmı “9 heri gl günesi” sk KR a # v5 protesto ederek