r. düyüy istilâ ei anın bülâsası | İn ve dakönder devri, | Bale, Mısır, Suriye Piri sepolis'den sonra " Yaz kralm tacını gi: | 5 meşhur aşk ve sefa- iydi. Dârâ sekiz yü iel telli ölülere ing, ve geçmiştir. (Tefri ei Küt da başlı m Mi Birinci m an, Yamayanlar, ikin. Tayin Ymağa başlarlar. ve ,, dar büyük bir iy ye > İha; p , 1 kısım dö, , serseri (Ba- pe koymuş? Babi te in hareket etti - “Lp uyku uyuya- in. arkad. 5 hi a a değildi. BUY Ve ölüm - Paliye teslim et - a p vet, De, hem de sa - rar Babi” fenalık um- © ve Persepo - sselerin Syice Kim j Pp, <m ile evlen. a > VE asilzade. iy ra Mi Koç, aram az 5 a Lidya har - SENÇ yaşında İ Yağı va Valisinin, maksadı idol - BABİL ve PERSEPOLİS SARAYLARINDA ama z | Mmelerinde elde edileni bu minyatürler, o devirde yaşayan bütün milletlerin şekil ve kıyafetlerini göster- mektedir, duruyordu. Babilde ondan daha genç prens yoktu. Dârâ, Lübnan yamaçlarında kurduğu karargâhtaki çadırında otururken Babil ve Persepolis şe- hirlerini gözünün önüne getirmiş» ti. “— Bu iki memleket benim göz bebeğimdir. Onlara el uzatanın ellerini kıracağım ve göz ko- yanın gözlerini oyacağım.,, Diyordu. Babil ve Persepolis muhafızla- rından emin olarak yatağına u - zanmıştı. Uyuyacaktı.. Çadırın dışında dolaşan nöbetçiler yavaş yavaş Dârâdan bahsediyorlardı: — Hükümdar, Makedonya « da türeyen bir muharibin bütün dünyayı istilâ etmek arzusunda bulunduğundan haberdar değil galiba...? — Ben de öyle sanıyorum. E- ğer haberi olsaydı, bir aydanbe- ri buralarda boş yere vakit geçir- mezdik. Dârâ, bu kısa muhavereyi hayretle dinledi. Bütün dünyayı istilâ etmek is- tiyen bu Makedonyalı muharip de kimdi? İran hükümdarı derhal yata - ğından fırladı. e Gözüne uyku girmiyordu. Ayağa kalktı. Hançerini göğsüne taktı, Gök yüzü yıldızlıktı. Çadırın dışında dolaşan nö- du.. Dara yavaşça çadırdan çıktı. Biraz evvel baş başa konuşan nöbetçilerin yanma gitti ve sor- du: — Makedonyalı omuharipten siz mi bahsediyordunuz? Nöbetçilerden biri: — Evet. fi Diye cevap verdi. Dara merakından çıldırıyor » du.. Kendisine müsbet cevap ve ten askeri çadıtının kapısına çekti: DAR A ve İSKENDER YAZAN: İSHAK FERDİ akedonyalı. bir serseri, benim memleketime göz dikmiş!,, ordularile Lübnan yamaçlarında konaklamıştı. Bu sırada akedönyada ( İskender ) adlı bir muharip türemişti. — Bunu sana kim söyledi? — Beni Sur kralına gönder - miştiniz.. Orada duydum. (İs- kender) adir bir muharip Asyayı ve Hindistanı istiliya hazırlan: * yormuş, dediler. VAKTI ın Tefrikası. 93 PALM TN e Gi mi 5-— VARIT © Teşrinievvel 1934 sn Ölüme Susayan Gönül — Hakikate #aklaştığımı söy- ledin. — Çoktandır meydanda ol- madığıma da şaşıyorsunuz değil mi? — Evet. — Ben Şikitanın köydeydim. — Ya. — Şimdi oradan geliyorum... Rıdvan Bey kekeledi. Gönlüne bir acı çöktü. -— Görüştünüz mü? —- Şikita ile mi? — Evet. — Görüşmedim. | Rıdvan Bey geriledi. Çarpıntı- 6 arttı: — Adresimizi biliyor muydun? — Biliyordum. — Şu halde... — İki gün evel, sizin İstanbula indiğiniz gün gittim.. Rıdvan Bey sararmıştı, düşme- mek için masayı tutuyordu. Fey - yaz devam etti: — Size Fena bir haber verece- ğim... Bir kara haber, fakat müte- essir olmıyacaksınız... Rıdvan Bey doğruldu: — Şikita.... — Şikitanın bir âşıkı vardı. Bu söz, yıldırım gibi (Rıdvan Beyin beynini yaktı... o Yerinden sıçradı, gözleri yerinden uğradı, topukları üstünde döndü, sonra cansız gibi kanepenin üstüne düş- tü. N Feyyaz korktu. Telâş etti. Ka- yın pederinin bileklerini uğmağa oturduğu | — Başka...? Nöbeti çehindi, — Korkuyorum. — Korkma.. Duyduklarını söy- Seni taltif edeceğim.. Nöbetçi korkak bir sesle anlat- mağa başladı. le.. — İskender denilen adam ö-| lümden ve döğüşten korkmazmış. Güzel kızlara bayılırmış. Hindis - tana giderken Babil ve Persepo - lis şehirlerine de uğrayacak ve bütün genç kızlari esir alacak - miş, Dârâ itidalini güçlükle muha- faza ediyordu: — Peki ama, dedi, İsken - derin bu kadar mahrem fikir ve kararından Surlular nasıl haber * dar olmuşlar? — Sur kralı Finikelilerin ta - arruzundan uzak kalmış ve onla- İ sen memleketini düşman itsilâsı altında bulundurmak için, İs - kendere bir elçi göndermiş ve ka» rarmı tatbik etmek istediği tak » tirde kendisinden de yardım göre- ceğini bildirmiş. Dârâ tekrar hiddetlendi: — Bundan bana neden şimdiye kadar bahsetmediniz? — Sur kralı dostunuz olduğu için, aranız açılmasın diye sus- muştuk. | Dârâ bu malümatı aldıktan | sonra çadırma girdi.. Kumandan | Arzamesi çağırdı: — Sur kralı, benim memleke- | ümde gözü olan Makedonyalı bir serseriye yardım vadetmiş.. Bun - dan senin haberin olsa gerek..? Dedi.. Arzemes, Sur kralınm eski ve samimi dostlarımdandi. Fakat Arzemes ömründe bir defa bile yalan söylememişti. Dörâya başladı. Rrdvan Bey gözlerini araladı... Bu aczinden utandı, asabını ger- di, kendini topladı. — Feyyaz, dedi, biraz başım döndü mazur gör ve korkma, ba- İ na doğruyu olduğu gibi söyle. Feyyaz, Şikitanın aşıkı ile kayığa bindiğini ve boğuldukları- İ nr haber verdi. Rıdvan Bey dü - şüp bayıldı. “e Hayır, Cavitle Şikita boğul « mamışlardı. Canlarını dişlerine takarak karşı sahile çıkmışlardı. İşte ondan sonra hadisat bü- tün bütün değişti. Fenalığın, da- laveranın bir haddi vardır. Ya” lancımın mumu yatsıya kadar ya” nar, derler. Hapishanede kalan ve kendi- lerini kurtarmak için hiç bir te - şebbüste bulunmıyan Feyyaza köpürdüler ve bir gün, bir istida ile müddeiumumiliğe müracaat e derek Feyyazı ele verdiler. Feyyaz tevkif edildi. Feyazm hapsedilmesi bütün hakikati meydana < çıkarmıştı. Balıkçı Mehmet Adliyeye müra - caat etti. Şikita, Rıdvan Beyden aldığı bütün malları geri verdi. Lâzım m hakikati ve bildiklerini birer birer anlattı: — Sur kralı, Finikelilerden çekiniyor. Memleketinin Finike- liler tarafından istilâya uğrama - mast için, İskenderin Suriyeye gelmesine taraftardır. Ve Make- donya ordusu Suriyeye gelirse, Sur kralı İskenderin askerlerini mecanen besliyecektir. Kral, Ma- kedonyaya gönderdiği elçiye bu sözleri söylerken ben de yanında idim. Duyduklarınız yalan de - ğildir. (Devamı vâr) * Yazan : <Selâmi İzzet gelenler satıldı, borçlar ödendi. Fakat Nesrin perişan bir hale düşmüştü. Hastalanmıştı. Celil, senelerdenberi gaybet - tiği oğluna kavuştuktan sonra doktor Cemil, çocuğu derhal an- nesine göstermenin muvafık ola- mıyacağını söyledi. Nesrin hastaydı ve katiyen heyecanlanması caiz değildi. Adada güzel bir köşk tutul- du. Döşenip dayandı. Doktor | Cemil ile Nesrin o köşke yerleşti- ler. Doktor, tam bir istirahat tav- siye ediyordu. Hattâ anasiyle ba- basından bile uzak kalmasını is- tiyordu. Nesrin adada biraz kendine gelmeğe başladı. Doktor yanın - dan ayrılmıyor, onu vaktinde ya- tırıp vaktinde kaldırıyor, iyi bes- liyordu. Nihayet Nesrin tamamiyle iyi « leşti. Rengi, neşesi yerine gel- di. Celil, bir an evvel Nesrine ka - vuşmak için sabırsızlanıyordu. Her gün doktora mektup yazıp yalvarıyordu: “Ne zaman geleceğim?. Gele- yim artık... ... Bir gün Feyyazın ölüm haberi duyuldu. İşte o gün doktor, Ces lile yazdı: “Geliniz...,, O gün doktor, Nesrinle Celi- lin oğlunu da köşke getirtmişti. Çocuğu anesinin kolarma attı. Nesrinin o andaki sevincini an- İ atmak imkânsızdır. Doktor Cemil: ağ kl i — Bir müjdem daha var, de- in Nesrin baktı: — Söyle doktor. — Burada biri daha var. Kendisini kabul edecek kuvvetin var mı? Nesrin kıp kırmızı oldu, göz» leri parladr, titriyen bir sesle a- deta haykırdı; — Celil, Celil burada mı? Celil girdi, kucaklaştılar. O anda bir kalp, bir vücut oldu- lar.. Bir az sonra içeriye Şikita ile Cavit girdi. Parmaklarını uzata - rak nişan yüzüklerini gösterdi- ler. ... Dün Kahkahalar yükselirken evi nizden Bendim geçen ey sevgili, sandhl- la denizden... Mehtaplı bir gece, ada ko yunda şarkılar ve kahkahalar yükseliyor. Çamlıklarda dans €- denlerin beyaz gölgeleri görülü - yordu. Sahile yakın bir masa başın - da, yaşlılar oturmuş, eğlenen gençleri mesut gözlerle seyredi » yorlardı. Uzun felâket senelerinden #on- ra nihayet sülün ve huzura ka - vuşan Rıdvan Bey ailesi, bal a“ yını geciren iki ciftlerin neşeleri- ne ortak oluyordu. Doktor Cemil, arada sırada seslenivordu! — Çocuklar çok sıçrıyorsunuz, terliğecek öşüyeceksiniz... Hasta» Tanırsanız bakmam hat... Doktorun bu ihtarma kahka * halar mukabele ediyordu. — Bitti —