peş N — 6— VAKİT 22 Teşrinievel 1934 AŞ aya Büyük sarayın saati altıyı vur- du. Gök yüzünü kaplıyan kara bu- lutlar alçaldıkça alçalıyor, karan- lık vaktinden evel oluyordu. Jimmi Klark homurdandı: — Ne berbat hava! Kuvvetli bir rüzgârla © açılan pancuru çekti, aralığından soka- ğa bir göz - attı. Kaldırımlara halk yığılmıştı. Polis kordonları inzıbatı ve intizamı muhafazaya çalışıyordu. Jimmi söylendi: — Benim gözüm görür, Beni | intihap ettiklerine iyi ettiler.. Bu karanlıkta ve bu kadar yüksekten n'şan aldığı yeri vuran Şikagoda bir el bulunmaz. Kanapeye dayadığı mitralyöz- lü tüfeğini © okşadı, ağzına bir şikles attı, sabrsızlıkla bekledi. Aşağıdan sesler yükseldi.. Jim» minin eli tüfeğe yapıştı. Pancru açtı, nişan aldı. Kurşunlar birbiri üstüne yağ - dı... ? Feryat... Figan... Kalabalık da» ğıldı... Çepçevre oldu... Ortadaki boşlukta bir araba kaldı... Sapsarı bir çehre... Boşlukta | sallanan bir kol... Kanla kızaran beyaz bir elbise... Jimmi Klark pancoru çekti, ca- mı indirdi... Nişan aldığını vurup vurmadığma bakmadı bile... Vur - duğuna o kadar emindi. Telâş etmiyordu... Neye yarar- dı?... Ona bu işi havale edenler ker şeyi düşünmüşlerdi... Bulun - duğu binanın dördüncü ve son ka- tında keridi adamları vardı. Dam - | dan kaçma tertibatı alınmıştı... Dar sokaklardaki evlerden evlere kereste uzatılmıştı. Jimmi oradan | oraya sekerek polisin muhasara e- deceği bu evden kaçacaktı, Hüviyet evrakı tamdı. Sekiz günden beri büyük bir vapurda kamarası tutulmuştu. Yan sokak - Nakleden : söylendi: — Kiracılar. Tehlike uzak değildi... Sokakta askerler dolaşıyor... Emirler verili- yor... Nihayet ses sada kesiliyor. Jimmi biraz rahatladı. Ne yapa caktı? Bekliyecek miydi?... Evve- lâ nerede olduğunu anlamalıydı. Elektrik fenerinin düğmesine bastı, B'r çığlık kopardı.. Bir adım ge- riledi. Elinden elektrik fenerini at tr, Katil, gözleri yerinden uğramış, gözlerin'n önündeki feci manzara ya bakıyordü. Biraz evvel kurşunlarla delik deşik ettiği kral, kollarını kavuş - turmuş, karşısında duruyordu. Jimmi korkudan çıldırdı. Kolu- nu uzattı, bir kere... İki kere ateş etti. Kral hâlâ ayakta duruyordu. Merdivenlerde ayak sesleri. Bir omuz vuruşla kapı açıldı... E lekirik fenerleri, Jimmi Klarkı ay- dınlattı. 'Tabancalardan ateş çıktı. Katil, on yerinden vurularak, Kralın tunçtan yapılmış şaheser heykelin'n önüne serildi! <TAKViM— $ pazartesi | SALI İzzetoğlu 740) Teşr a 45 1ci Teşrin 12 RECEP | 15 RECE* Gü doğuşu 619 s0 Gün batın an izin Sabah namaz, aw 840 Öle namazı 1159 187 Veindi Bumazı 1498 14.54 Akşam samaz 11.2 10 Yatsı samazı asa 18 İ İmsak m 44) Yılın geçen yünleri m4 28: » Yılın kalan günleri İ RADYO Bugün İSTANBUL: 18,90 Fransızca ders, 19 Konferans, 19,30 lardan birinde büyük bir otomobil bekliyordu. Jimminin içi rahattr. Merdiven sahanlığındaki delik- ten dama çıktı. İnliyerek ilerledi. Kendinden emindi. “İlerlediği yolu biliyordu. Kerestelerden biri Di uzatlı, Geçti. Birin daha uzat: tı, geçti... Fakat bu damın sonunda vazi- yet kötüleşti. Rüzgâr keresteyi sa- vurmuş, yere düşürmüştü. Jimmi o zaman nal seslerini, insan feryatlarını duydu. Polis ma | halleleri kuşatmıştı. Kalbi çarpmağa başladı. Bir kaç dakikalık ölüm tered - düdünden sonra, bir dam pencere- i sini kaldırdı, baktı, atladı. Bir merdiven başı. Ses yok. Ki» racılar ya ön pencerelrede, ya so » | kakta olacaklar, Katil bir kat merdiven indi. | - kinci katta durdu. Aşağıda gürül - (8 Ayak sesleri... Yukarı çı» |8 tü var... ktyorlar... Jimmi elektrik fenerini yaktı. /H İki kanatlı bir kapı gördü. Bu kapı fi k'litli değildir... Kilitli olmaması (W lâzım. Müthiş bir çarpıntı... Coşkun bir sevinç... Kapı kilitli değil. Katil içeri girdi ve elinde ta- | banca durdu, kımıldamadı. Kapının önünden gelip geçtiler. (ii, au, Konuştular, Jimmi kendi kendine Türk musiki neşriyatı (Ekrem, Ruşen, Cev- Vecdihe Belma Hanımlar). 21.20 Ajans ve| Vecihi Belma Manımlar.) 71,20: Ajans ve borsa, haberleri. 21,30 Bedriyo Rasim hani- mın iştirnkiyle cuz ve tango orkestrasi, 394 Khz. VAŞOVA, 1345 m, 16,45: Hafif musiki, 17,45: Ders, 17: Piyaon masikisi, 18, 301 Musahabe, 18, 35; Senfonik konsur. 18, 59: Muahabe, 10,15: Piyanotriyots 19, 45: Muhtelif bahisler, 3i: Dans musikisi, 3145 Haberler, 22 Senfonik orkestra komse- ri, 22,45 misahabe, 29 Reklâm ve konser 23,15 Dans musikisi, o 24 Mümhabe, 205 Dansın devamı, 645 Khz BUDAPEŞTE, 559 in. 14.40 Konservatuvardan waklen Yazin eserlerinden komser, 10,50 Konferans, 20,20 | Çinbal konseri, 20,50 Müsahabe — 31,30 VE İ yanadan naklen Toscaninin idaresinde fil - i harmenik heyeti tarafından konser, 23,19 Haberler, 34 Çingene orkestrası, ii sant 20,30 da Kendisinin OGölgesi Komedi 3 perde. ZARA Usküdar Hale Sinemasında Raşit Riza Tiyatrosu 23 Teşrinievvel Salı akşamı sa- at 20,30 da (Onlar Ermiş) Vodvil 3 Perde., Yazan: Bedia H., Vasfi Riza Bey, ra Saray (Eski Glerya) Sinemasında Raşit Riza Tiyatrosu | © 24 Teşrinievvel Çarşamba akşa- mı saat 20,30 da (Onlar Ermiş) Vodvil 3 Perde., Yazan: Bedia H., Vasfi Riza Bey. ii Fiatler: 500. 400.300.100.75. i 50—30. Fuat Raif araf diden bir sorgu Türk dili büyük bilginlerinden kö- se Raif Paşa oğlu Fuat Beyefendi (Akşam) gazetesinde yasa at biliğleri için bir sıra çok değerli araştırma ve denemeler yazmaktadır. Yasa biliğ at- ları için burada söyliyecek sözüm yok- tur. Benim Fuat Beyefendiden sormak istediğim daha köklü bir iştir. Yasa at biliğleri için toplanan arkadaşlar çalış- maktadırlar, Fuat Beyefendinin bulma ve araştırmalarını göz öüne lacak - lardır. Bu değerli sözleri orada yer bu- lacağına işkilim yoktur, Ben başka, da - ha başka bir yere geçiyorum. Fuat Be- yefendi, bu yazılarının bir (yerinde öz dilden, Türkçeden söz açarken di- limize girmiş ve büyük © kalabalığın dilinde yaşayan yabancı sözler için koyduğu şu kural üzerinde durmak !s- tiyorum. Buyuruyorlarki: (Bir kelime esasen nereden alınmış olursa olsun balkça benimsenmiş ve sindirilmiş Türkeçe- dir.) Bunun biraz daha yukarısında ge- ne buyuruyorlar ki: (Hele halk ağzmdı gezen sözleri Hitlerimsi sıkı bir soy süzgecinden geçirerek son Türkçe ol- miya'arı dışarlamak tarafdarı olmadı- ğrmi da, fırsat düştükçe açık söylemek: teyim,) Benim kırk yıldan beri tattuğu ge- | niş ve yükseltici yolunu pek iyi tanr- dığım Fuat Beyefendinin bu sözleri | söylediğine, yazdığına inanacağım gel- miyor, Ülkemizde, benliğimize, dilimize doğru dönerken yaban sözleri atmak yolunda yürüyenlerin en başında bay- rak çeken Fuat Beyefendi değil miy - di? Yoksa ben aldaniyor mıyım? Türk dilini, hiç bir yabanc: dilin ne kural ve ne de sözüne boyun iğmedi - ğine inânarak bu yola bütün bir genç- Jiğini vermiş olan Fuat Beyefendi ko- calmiş günlerinde yöneldiği amacı de- | Ziştirerek başka bir yola mı girdiler? Çok iyi anıyorum ki, gazetelerde yapmacık < dili yaşatmak istiyenlere karşı ünledikleri o yaman savaşlar da | karşılarma dikilenlerin başında — yat tığı yer uçmak olsun “- Ziya Gök Alp vardı. Bilmem hangi bir gazetede Fuat | Beyefendinin eleğiğiliği giden atışmış- larının karşısına dikilerek kendilerine gereken karşılığı vermişti. Aşağı yu - karı kafamda kaldığına göre Ziya Gök Alp şöyle bir yazı yazmıştı: (Eleğici- lerin başında köse Raif Paşa oğlu Fu- at Bey vardır. Bunlar dilimize girmiş ve büyük kalabalığın da kullandığı ne kadar Arapça ve Farsça sözler varsa hepsini atarak yerlerine öz Türkçeyi almak istiyorlar. Böyle bir iş dilimizi yalnız çok düşkün yapmakla kalmaz, tiksindirici bir Türk esperantosu ya - ratmış olur ki, bizim İstediğimiz bu değildir). Demek oluyor ki, şimdi Fuat Bey- efendi ile Ziya Gök Alp birleşiyor'ar. Öyle ise Fuat Bey süzgeçten geçiril « mesini istediği sözleri hangi süzgeç - ten geçireceklerdir? Benim inandığım ve bildiğim Türk soyunun dili, hiç bir yabancı soyun diline uygaçlığı yoktur. Bir dilden ö- tekine geçen sözlerin, bu geçişi onun uyğun olarak geçtiğini, hele Türkçe- nin ses düzenine uyduğunu kimse öne | süremez. s Bugün, yapmacık OOşsmanlıcanın İçine üşüşen sözler bizi hiç bağlıya - maa. Biz çok iyi biliriz ki, Osmanlıca- da araya serpilmiş Türkçe sözler ora- da yalnız bir ek işi görmektedir: Esperanto, şimdi söyleyip yazdığı. | mız Türkçe değil, yapmacık Osmanlı. | canın ta kendisidir. Ancak, bu çok köklü ve di! işinin temeli olan şu düşünceği Fuat Beye - fendinin düzeltmesini umarak sözümü kısa kesiyor ve yüce ustamızın karşı - hıklarını bekliyorum. Edirne mebusu Şeref di ül diki ik i birisine bağladı, onu i nun için ! sebze bahçesinin bir anahtarına B Arsen Lüpen'in Sergüzeşteri e j Arsen Lüpen, oğlunun düşmanı Yazan: Maurice # —51.— Aradan on beş dakika geçtik - ten sonra saat on buçuğu da çaldı. Caddedeki ağaçlardan © birisinin arkasına saklanmış olan Paul bi - risinin yavaş adımlarla gelmekte olduğunu duydu. Kapı . açılarak kapandı. Birisi ilerlemeğe başla. | dı. Eşkâline bakılacak olursa ge- | len adam herhalde Felisiyen Şar) | | idi, Felisiyen ağacın önünden geç - mekte iken hemen Paul onun üze- rine atıldı, kollariyle sıkırtırdı ve yere Yatırdı. Bu mücadele © uzun sürmedi. Ani bir hücuma maruz kalan Felisiyen mukavemet gös - termeğe vakit bulamadı. Paul, Felis'yenin başını bir örtü ile sar- dı. Onu iplerle de sımsıkı bağladı. Sonra Paul onu kolları arasın- | da kaldırdı, Clair - Lojiye kadar sütunlardan / büsbütün hareketsiz bırakmak için üzerine götürdü. Sofadaki kette bulunamıyacak bir vaziyette Felisiyeni kendi haline | terketti. Şimdi Paul bizzat harekete geçti. ! bir de perde sardı ve hiç bir hare- İ ! Kendi kendine: — Dertten biri (o halledildi... diyor du. ii Gm Kin Paul bir gün gelip te geceleyin bir evi ziyaret etmeğe mecbur ka- Tacağını dalma (düşündüğü için bu ziyaret için lâzım olan hazırlı- ğı daima evelinden © yapardı. O- limonluğun yanındaki malik (bulunuyordu. Onun için Clematites'e girmek için de lâzım olan hazırlıkları evelinden temin etmiş bulunuyordu, B'naenaleyh evvelâ hiç müşkü- lât görmeden sebze bahçesine gir- di. o taraflaki bülün © ziyalarır sönmüş olduğunu anladı o ve Cle- malits'e vasıl oldu. Yemek oda- siyle üst kata isabet eden oda ka- ranlıktı, Studis tamamiyle aydın- lıktı, fakat içerisinde hiç bir kim- se (o bulunmuyordu. Rolandeile kocası üst kattaki odada idiler. O- rada ziya görülüyordu. o Burada genç kızın tuvalet odası, kendi o- dası ve birkaç basamak daha çık- tıktan sonra yeni karı, (koca için hazırlanan büyük yatak odası bu- lunuyordu. Ondan sonra El'zabe- tin eski apartmanı geliyordu. | Paul cephedeki çıkıntılardan | istifade ederek banyo odasına ka- dar tırmandı. Oradaki peryazdan istifade ederek balkona çıktı. Bu balkon banyo odasiyle tuvalet o - dasmın önünde bulunuyordu. Tu- valet odasının pencere . kanatları | kapalıydı, fakat sürmeli değildi. Pencere de yarı açıktı. o Rolande bir koltuğa oturmuştu, arkâsı dö- nüktü. Arkasından gelin elbise- — “Tamam işte perde kalktı... Paul beceyanlarla dolu olarak geç rdiği bütün hayatında biraz sonra işittiği sözlerin kulağma ak- settiği zaman olduğu kadar hiç bir İ 23 Teşrinievvel Sak SÜ zaman o derece mütehei? ğunu bilmiyordu. bir zaman geçtikten Rolande'nin önünde d ki: — “Nasılsın?,, — “Daha iyiyim. ği — “Haydi Rolandes" — “Biraz evel nedei dan gelmedin, orada bi. mızda; biraz sabret, mi toplıyayım.,, Bir müddet sükünet, A oturduktan, dirsek! dayadıktan ve gözlerini r deye diktikten sonra © va — “Garip şey! İşte dik. Hâlâ anlıyamıyor”,. — “Ne anlıyamıyor*' f — “Evlendiğimizi. “& şeyler o kadar fevkalâde hit içinde cereyan etti kına varmadan dost geçtim.. Evvelâ sana man reddedileceğimde” emindim ki bunu düşü riyordum. O vakittef "5 öyle bir aşkla (o seviyor" 3 aşkımı arzettiğim 2: sevmemiş olduğumu 589 dum.,, Biraz sonra şu sözleri etti; 4 — “Bu sözlerim bir i i ibaret değildir.. Bunlar" lemeğe mecbur olduğu” Tüyorum.,, gi Jerome bir cevap © fakat Rolande h'ç sesi” dı. Jerome sözüne cekti, fakat o anda i€ vermeğe mecbur oldu. İ — “Senin odanda ?” A işitiyorum, galiba... — “Ne işttin ,, i — “Bir ayak sesi'n (De ilğili ŞEHİR TIYA TEMSiLL Bu akşam 0 temsil yoktur. Ya- ii rın saat 20 de, Şı i CURÜM ve CEZA 20 Tablo Yazan: F.M. Döstoyevsky Tercüme edeni j — Reşat Nuri... * Eski Fransız Tiy' Bu akşam ei 7 Operet 3 Per. de., Besteliyen £ Yohann Şitraus Tercüme o eden: | Ekrem Reşit... Cu- | siai çıkarmıştı, geceliğini giymiş- © ma pe eyler | © &. Gayet şık bir rop dö şambr giy- | meler iki tarafta | YAYIM I miş olan Jerome gidip gelip duru: | da 14,30 dadır. / yordu. İkisi de hiç konuşmuyor - > ç lardı. Paul kendi kendine dedi Millet Tiyatr | kis Şehzadebaşı Millet atkür Naşit Bey kun Burhan Beyin İncesaz z Leman Hanımın iştir” bir konser tertip edilif el ilânlarındadır.. i $ o #