Çeviren Selâmi izzet — Yazan : Ivan Turgönef — Baş tarafı dünkü sayımızda — Kollarımın arasina almak, sa « rılmak istedim. Çekildi. I — Memnun musunuz, memnun kaldınız mı? dedi. — Kerata benimle alay mı edi - — Yalvarırım size, yapmayı . | Yorsun? nız, dedi. —Öyleyse yüzüme bak.. Siyah gözlerini bir an gözleri- me dikti, kızardı ve gülümsiyerek gene önüne baktı. Eğildim, hararetle elini öptüm, Yan gözle baktı gülmeğe başladı. | — Neden gülüyorsun? Yüzünü koliyle kapadı, daha hızlı güldü, Hirşil çadırm bir köşesinden başmı uzattı, parmağını sallaya» rak kızı tehdit etti.” Kız sustu. Dişlerimi gıcırdattım: — Sen defolup gider misin? | Fazla canımı sıkıyorsun, Hirşe yerinden kımıldamadı. Bir avuç para aldım, eline sikiş tırdım. Dışarı ittim. Kız: — Bana da veriniz, dedi. Bir kaç para da onun kucağma attım. Dükaları kedi çevikliği ile kaptı. — Şimdi bırak ta seni öpeyim. Gene yalvardı: — Kuzum yapmayınız. — Neden çekiniyorsun? — Korkuyorum. — Haydi canım. İ 2 Yalvarırım “Mâhcüp'bir Gele yislübe ba - &tyordu. Ellerini boynunu bükmüştü, Rahat bıraktım. Biraz sonra elini uzattı. — İstersen elimi öp. Öptüm 'ama, şöylece öptüm. Sa» ra gene gülmeğe.başladı. / Fikrim alt üsttü, Kendi kendi- kavuşturmuş, — Neye? — Soruyor musun? — Kız gençtir, mahçuptur.. O - nu korkuttunuz. — Garip bir mahcubiyet, tuhaf korku.. Paralarımı aldı ama... — Elbette verilen para alınır. — Hirşil, kıza söyle yalnız gel- sin.. Bu işten sen kazançlı çıkar - sın.. Ama senin yüzünü görmiye » yim. Anlayor musun? Hirşelin yüzü güldü: — Onu beğendiniz mi? — Evet. — Çok güzeldir. Eşi yoktur... Parayı şimdi verir misiniz? — Sözüm sözdür. Paranı ve- receğim. Ya beni onun evine gö- tür, ya onu benim çadırıma ge- tir. * Onu elimle evine götürüp bı- rakırım. — İmkânsız.. Kabil değil... Çadırınızın etrafında dolaşırım.. Yüzümü göstermem. Biraz uzak- ta dururum... Birazcık uzaklaşı - rım. — Dikkat et. Onu bana getir diyorum. Hirşel yüzüme cin gibi bakı- yordu: zel kız... — Evet, evet... — Öyleyse bana düka veriniz.. Parayı attım, aldı. Ayrıldık.. Gün çabuk geçti, akşam oldu. Gece yapyalnız çadırda otur - dum. Gök yüzü bulutluydu. U- zakta bir saat ikiyi çalıyordu. Ben ine kızıyordum. Ben bu kadar bu- sl eniiz içimden, klirediyor - dala mıydım!.. Ne yapacağımı şa- gırraıştım. Gene kıza yaklaştım. — Dinle dedim, sana âşıkım. — Biliyorum. — Biliyorsun? Buna kızıyor - sun? Sen de beni seviyorsun? Başını salladı. — Açık söyle, — Durunuz da sizi biraz göre - yim. Eğildim. Sara ellerini omuzu - ma koydu. Yüzümü dikkatle mu - ayene eder gibi baktı. Kâh gülüm- siyerek, kâh kaşlarını çatarak yü- zümün her çizgisini tetkik etti. Dayanamadım, yanağını öptüm .. Sıçradı, kalktı, çadırm kapısına koştu. — Ne de vahşisin! Cevap vermedi. — Yaklaş! — Hayır, bir daha sefere... Gi- diyorum. Hirşel gene başını uzattı, bir iki kelime söyledi. Kız, yılan gibi ça- dırın dışma kaydı. Koştum, yetişemedim. Yahudi ile beraber ortadan yok olmuşlar- dı. Bütün gece gözümü yumma - dım. Ertesi gün gene oturmuş poker oynıyorduk. Emir neferim geldi. — Sizi istiyorlar. — Kim? — Bir Yahudi. Ğ ım. Beni istiyen dum. Birdenbire Sara grdi. Yalnızdı. Atıldım, beline sarıldım.. Du- daklarım yanaklarına değdi. Ya- nakları buz gibi soğuktu. Oturt- tum. Önüne diz çöktüm... Belini kolumla kuşak almıştım, ellerini okşuyordum. Tek kelime söylemiyor, kımıl- damadan duruyordu. Birdenbire hıçkırmağa başladı. — Devamı yarmki sayımızda — TEPEBAŞI ŞEHİR TIYATROSU TEMSİLLERİ Yarın saat 14.30 da ve yarın akşam saat 20 de CÜRÜM ve CEZA 20 Tablo Yazan: F.M. Dostoyeviky Tercüme eden: Reşat Nuri, htsnbut Beledişesi Şehir Tiyatrosu ” LI Eski Fransız Tiyatrosunda Yarın saat 14.309 da ve yarın akşam sanat 20 de YARASA OPERET 3 PERDE Besteliyen: Yohann Ştraus Tercüme eden: Ekrem Reşit. DİKKAT — Matem günü olması de- layısile bu gece iki tiyatroda da temsil DİLİMİZLE; Mehmetçikler Bel- grada giderken Sirkeciden yola çıkan Mehmetçile leri ben de geçirdim. Tunç yapılı, ya- ğız yüzlü Gazi çocuklarını orada top-| lanan bir büyük kalabalık içten gelen bir sevgi ile, alkışlıyarak uğurladı ve bir kaç göz de yaşardı. Türk yurdunun yılmaz, üşenmez, çekinmez bekçisi, yüzünde bütün bir büyük budunun tarihi yazılı bu genç- ler, şimdi bir yere yönelmişlerdir ki orası onlara hiç te yabancı değildir, Kızılırmak boyunda yeşil ağaçlı bir tepecik altına sığınmış köyünden koparak atının yelesini Meriç'te yıka yan, Tuna'da sulayan atasının savaş dönüşünde anlattıklarını Mehmetçik çok iyi bilir, Ocak başına çömelmiş ak saçlı ni- nenin büyük babasından dinledikleri; ni o da torununa anlatmıştır. Şimdi (Vecirnavuda) üzerinde du- ran eli tüfekli dikme taşın yerine Si- nan ustanın kurduğu köprüyü Meh- metçik bilmez mi? Sevgili ve bortsör krallarının ya» sına ağlayarak, karalara bürünmüş Sırp kızları bu yağız yüzlü Türk deli- kanlısma hiç te yabancı gözle bakımı. yacaklardır. ş Bugün Sırp budununun kanayan yüreğindeki acıyı paylaşmak için gi- den Anadolu yocuğünu, Sırplı çeri de gok iyi tanır. Çok eski bir dilin ve çok eski bir tarihim ssr (1) olan Sırplar, kültürü en baygin ve güçlü olan bir Balkan budu- nudur, Erkek, yiğit, sözünün eri bir islâr ulusudur. « Biz onu Türkün yanmda savaş &- İanlarında da gördük. Posat arkadaş- Lia Üz A Rk nu Kosvada tanıdık, Milop'un elinde Murat can verdi. Çubuk ovada Yıldı- dırım'ı oğulları, paşaları, kulları yal- | nız birakmışken on bin Sırplı bire ka- dar kırılarak, Beyazıdın çevresinde Aksak Demirin tatarlarına karşı ko- du, Böyle bir erkek © ve sözünün eri bir soydar, Biz onu en son Edirnenin Maraş tepelerinde çarpışırken de gördük. E- dirnenin düşmesile sokakları dolduran iniltiler içinde posatsız, karşılıksız ka» dın ve çocuklar boğazlanırken, Sırp- lar bu kanlı ve alçak işten tiksinerek erkekçe çarpıştıkları Türk çocukları- nin kara alın yazısına acıyıp ağlaya- rak, kötü birleşiklerinin yözünn tükü- rüp ertesi gün geri döndüler ve bir da- ha o soysuzlara el uzatimadılar, şimdi Üsküp üzerinden Belgrada koşan Meh- metçiğin Türk ordularma kışlaklık et. miş bu güzel kentin soyu ve kökü ona geçmiş günlerin bin bir ödğünçünü (2) söyleyecektir. Belgardı, zemini, üstünü Belgradı bilmeyen bir Anadolu çocuğu var mis dır. Atının terkisine astığı sazının tel lerine (Budin) türküsünü söyleten a- kıncı atanm bu genç yavsuru, bugün ağlayan Sırplara, ılık ve derin bir sev. si bağlantısı ile açık yüreğinin duyan, seven ve gözyaşlarını silen bir eski ta. *xış'k duyguların: bildirmek için maya krşuyor, Kanlı ve iğrenç bir öldürücü elin sıktığı kurşunla yüreği parçalanan de gerli bir kral, sözünü tutar bir yük. sek ve derin görüşlü adam, seven ve sevilen bir koca, bir baba olan Alek. sandr'ın ölü salinin önünle saygı va acı duyarak eğilen Mehmetçik, ağla» yan Sırplmın gözyaşma ortak oluyor, zira: O da büyük bir budunun erkek, yiğit ve duyan, anlayan bir çocuğu. dur. Bütün budunların susadığı bitevi esenlik (3) uğruna can veren kral, Büyük Gazi'nin gönülden tutgunu, Türkün ünlü bir dostu idi. İşte Mehmetçik şimdi bu kutlu ölü- nün önünde Türk budununun adına bunun için saygrlarile eğilip haykırı. yor: — Sırplı arkadaş, değerli kralın öl u Türk — ğe İrem YE ve çarşamba idi. rome cumartesi günü evlenecek - lerdi, siktr. Raul gülerek dedi ki: derler!, şaka olarak dedi ki: şey filhakika Sizi Felisiyen Şarle karşı bir kere mek istiyorlar, bugün sizi bana karşı da cebri mu ameleye sevk etmek ist'yorlar, sesirızirani rain. $ Fiatları 500- Arsen Lüpen, oğlunun düşman — “Sizi nerede bırakayım?,, — "“Pavte Maillotta.,, — “Bu adres vazih değil. Siz her zaman benden çekiniyorsu « nUZ.,, — “Evet.,, — “Manasız bir şey! Başımıza gelen bütün belâlar sizin herkes - ten çekinmenizden ileri geliyor. Sanki Bu hareketiniz neye yatı - yor? Zannediyorsunuz (ki sizin böyle çekinmeniz benim dün si » | zinle ayni zamanda, nazil oldu» ğunuz otelde yemek yememe Feli- siyenin Dugrivalın evinde yaptığı sırkatte hazır bulunmama mani | oldu? o Zannediyorsunuz ki çe kinmeniz sizin nezdinizde muvaf- fak olmama ve sizden hiç durma: dan istediğim şeyi almama mani olacaktır? Adyö, azizim., Raul Parişteki ilticagâhların - dan birisi olan Ranelagh'a çekildi, orada yemeğini yedi ve bütün gün bütün gece uyudu. Ertesi günü pol müdüriyetine gitti ve tahkikat hakimi M. Ruse - lene kartını gönderdi. O gün Eylülün on beşi | Rolande ile Je| raki Kend Hrm . EVLENME” Raul tahkikat hakimi nezdine ee girelidenberi aradan bir kaç daki- mandanberi istediğiniz gi ka geçtiği halde ziyaretinin M. | #iyornuz, Mösyö d'Averni, Ruselen üzerinde hasıl ettiği hay- | #eleri istediğiniz gibi ret ve taaccüp alâilmi henüz zail | riyorsunuz. olamamıştı. kendisini tehdit eden. tehlikelere | Tomas teslim*mi oluyordu? Hâkim bun- | size kâfi gelmiyor mu? Acaba M. d'Averni lardan kurtulamıyacaktı. Raul ona elini uzattı. 'M, Ru- selen şaşkım bir balde onun elini — Cebri muamele. işte buna Diğeri gülümsediği için Raul | — Maceramızın hakim olduğu biraz böyledir. daha cebri muameleye sevk et - Bundan manada M. Ruselen bağırdı: — Size karşı mı? — Öyle ya! Komiser Gusanın ABESE RAEAEEE ETER ALE SARAY (Eski Glorya)i Raşit Rıza Tiyatrosu $ Bu akşam 20,30 da Kendisinin Gölgesi 3 perde ! Nakleden : Yusuf Süruri 400 - 300 - 100- 75-50-30 ! 15 B. Teşrin Pazartesi akşamı $ saat 70,30 da Kadıköy HALE Sinemasında i düşünmüş ve gizli bir j Ie duran bir bıçakla bir © Hedefsiz Pusöler MS li yaşayacaktır. Şimdi onun kurduğu bu birlik daha çok perkişti! Edirne mebusu Şeref (1) Isı — malik, sahip. (2) Ödgünç — bikâye. (3) Bitevi Melik — umu- misk, b Yazan: Maurice cebinde bana karşı bir zekkeresi bulunuyormu$. — Bu bir davetiyedef” bir şey değildir. — Bu bile fazla, isti kimi efendi. Bana ait b varsa beni telefonla , kâfi gelirdi. “Azizim ben etmenize muhtacım!, niz, ben derhal koşup Nitekim işte geldim.“ Şi tınız bakayım, size © hizmette bulunabilirim? Müvazenesi tekrar yer? len M. Ruselen, bir kaç mesai arkadaşlığı vaziyeti den tesise muvaffak olan tan adamdan hoşlanıyoı tice: M, Rüselen istediği vakit gecikmeden kendisi derilmesini söylemek için #* adliyeden geçmesini tembih ten sonra yanındaki mah&© tibine yol vermiş ve Rayle" rek şu cevabı vermişti: — Bana ne gibi hiz! bulunabilirsiniz? — Bildik! anlatmak suretiyle, azizi — Bildiklerimin bir kı gün ve bilhassa cuma: h Pazar günü anlatacağım. O na kadar bildiğim gibi İçin rahat bırakıldığımı #G — Siz iki aya yakın » Felisiyeni kıyorsunuz, onun yerine * geçiriyorsunuz. — Hayır, kâfi değild” gün daha müsaade edini” |, — Bir görüşelim de on ra, Felisiyen Şarlı evvelâ bahsedelim. Sizi buray etmeğe memur ettiğim gi Guso dün sabah sizi Claif” te bulamayınca gaybube” bilistifade Felsiyen Şarl de yeniden taharriyat p il le geçirmiş. Biz bu b / — Affedersiniz, sözün siyorum hakim efendi. raya Felişiyen Şarlı mü mek için gelmedim ki.. — O halde kimi mü mek için geldiniz? — Kendimi, Evet, baz lerinize maruz bırakmı niz kend'mi. Bu tabtiye! K ticede bir isticvap mahi yor. Ben istievabın ne 9” ' bilmek isterim, Yoksa # muyum? M. Ruselen keyifli bir i cevap verdi: — Siz daima hayalp* Mösyö d'Averni. Aramı?€ havereyi ben değil, #İ# diyorsunuz. Na ise kıs Öğrenmek istediğiniz $©7” dir, söyler misiniz? — Tabtiyelerinizin ne Jae bilmek isterim.