ME h İ gf i I ” ri ğ A ETE YES ŞE İl e el İZ gedir Esayan 6 — VAKIT 8 Teşrinievel 1934 apartman Ahmet Cevat âşık olmuştu. Aşık olduğunu resmen kimseye söylemek istemiyordu ama, ol - muştu, âşıktı. Bu kırk yıllık bekâr nihaye taradığını bulmuştu. Ahmet Cevat, aradığı kadını daha mektepteyken defterinde şöyle tarif etmişti: Pek genç değil: Yirmi üç ya- şında,. Pek uzun değil: Orta boylu, sa- rışm, çelik pazılı. İyi konuşacak. Liseyi bitirmiş olacak, billür gibi gülecek, İyi tahsilli, güler yüzlü, güzel sesli, Kürek çekecek, yüzünü bo » yamıyacak. Namuslu, neşeli. İşte Ahmet Cevadın aradığı bu idi, fakat bir türlü bulamıyor- du. Gülmesini obeğendiği kızın konuşmasını beğenmiyor, iyi ko- nuşanım tahsili olmuyordu. Ara - 'dıklarını bir arada taşıyan kimse- ye senelerce rasgelememişti. Nihayet günlerden bir gün, ar- kadaşlarından birinin evinde Ne - bile Şahine tesadüf etti. Konuş - tu. Sordu: — Kürek çeker misiniz efen « dim?. Nebile billâr bir kahkaha attı: — Sandal ile gezmek imi teklif edeceksiniz?. bilirim. — Hayır efendim.. Bugünlük değil.. Bir şey daha sorayım mı?. — Sorunuz bakalım. — Liseyi bitirdinizmi?. — Bitirdim.. Ya siz?. Aman ne güzel kızdı!. Billâr gibi kahkahası, sarı saçlar, çelik pazuları vardı. Orta boylu idi. Ahmet Cevadım parası vardı. İyi bir mevki sahibiydi. Ahmet Cevadın arkadaşı, Şahin beye işi açtı. Cevadın Nebile ile evlenmek istediğini söyledi. Artık Nebile ile Cevat haftada üç dört gün buluşuyorlardı. Ahmet Cevat, nişanlısınm gü - zel sesiyle söylediği şarkıları din- liyor. Kürek çekmesini seyredi - yordu. Cevat boş apartımanda gezme- ğe başlamıştı. Artık yuva kurmıya hazırlan - malıydı. Üstünde: Kiralıktır gördüğü apartımanlara dalıyordu. Bunların kimi eski ve boş, kimi do luydu. Küf kokulu koridorlar, dağınık odalar görüyordu. Bir gün bir apartımanm önün- de durdü. Kapıcıya sordu: — Kaçmcı kat boş?. 4- Dördüncü kat ama, daha i- çindekiler çıkmadı. — Gezebilir miyim?. — Kimse yok. Geziniz.. Anah- tar bende. Ahmet Cevat, apartımana gir- di. İlk gözüne çarpan şey, misafir odasının sediri üzerinde duran fa» raşla süpürge oldu.. Bir karyolanm altında büyük bir yemek tenceresi, mutfakta bir çift kadın iskarpini vardı. Darmadağın, karmakarışık bir daireydi.. Tam çıkacağı esnada kapıcı: — Şurada iki oda daha var, de- Yi, a Âlmmet Cevat girdi. Kirli çarşaflı bir karyola.. Yas- tıkta yağlı bir baş yeri iz etmiş... Yırtık bir kanapenin üstünde, şaşı | yaftasmı Nakleden : İzzetoğlu gözlü bir bebek.. Öteki oda oturma ve tuvalet odası gibi bir şeydi.. Yerde kirli, yırtık çoraplar sürünüyordu. Ma- sanın üstünde otuz kadar boş şişe vardı. Burasr adeta bir lâboratu * vardı: Losyon, boya, beyazlık, kı- zıllık., Sürme, remel.. Renk renk boya.. Ve duvarlarda Holivut tiplerin- den jön prömyelerle, sekiz on poz- da Nebile Şahin.. Ahmet Cevat sendeledi: — Bu oda kimin?. Kapıcı gülmeğe başladı: — Anlaşılmıyor mu?,. Boyala” | ra bakınız: Bir küçük (o hanımın.. Ama öyle bir boyanıyor, ki oda - dan çıktı mr, boyalı olduğu anla - şılmıyor... Hayır, Nebilenin odasını gör * | dükten My im Cevat bu a- partımanı tufamazdı.. Fakat emin olamk için gene sordu; — Burada kim oturuyor ?. — Şahin bey,. Hizmetçilerinin söylediğine göre, küçük hanımı| zengin birine veriyorlarmış.. Bu - | nun için buradan çıkıyorlar.. Hiç kimse Ahmet Cevadım gü- zel Nebile ile neden evlenmediği- ni anlıyamadı. SARAY (Eski Giorya) 9 ve 10 Birinci teşrik Salı ve Çarşamba Raşit Rıza Tiyatrosu (tdeisiz Buseler) 3 Perde Yazan : Birabeau Nakleden: M. Feridun Dekorlâr : (d) grupu Gişeler her gün açıktır SATILIK EV Fatih tramvay durak yeri ile Fatih parkı arasında tramvay cad- desine nezareti, elektrik tertiba- tmı havi, yeni yapılmış Okârgir hane satılıktır.. Görmek istiyenler | her gün öğleden sonra saat ikiden | altıya kadar içindekilere müracaat edebilirler. Fatihte Dürgerzade mahalleşin- de Küçük meydancık o numarasız | hane, VAKIT Gündelik, Siyasi Gazete lstanbul Ankara caddesi, (VAKIT) yerduğğ! TELEFON NUMARALARI: | Yazı işleri telefonu: 21870 Idara telefonu : 24310 Telgraf adresi: Istanbul — (VAKIT) Posta kutusu Na «© ABONE BEDELLERİ; Türkiye 1400 Er. —». 0 6 ILAN OCRETLERİ: Ticar Udglarm Hin suyıfalarında san.j| tmi 30 kuruştan başlar. Tik sayfada 750 kuruşa kadar çıkar. Büyük, tazia, devamlı HAn vereslere ait ayrı tetziat vardır Resienli Bânların bir satırı 10 kuruştur KUÇUK ILANLAR! Bir defası 30, iKi datası 00, Üç defa 63, dört delam T5 ve on defası 100 kuruştur. Üç aylık ilân verenlerin bir defası mecon” nandir, Dört ontiri geçen Dünların fszin satırları beş küruştan basap edilip Senelik 6 aylık 3 aylık 3 aylık Prenses Çılgınlıkları! Nasıl Bir Film? Bu hafta “Sumer, sinemasında “Promedkin gilamğilları izmü'i aliunda gösterilen filmin mevzuu, Lui Vernö yün “Kız kardeşim ve ben,, isimli «e rinden alımmıştır. Bu eser, İstanbul da muhtelif truplar tarafından oynan dı. Alikinin başmda bulunduğu Yu nan trupunun İstanbul turnesinde bir çok defa oynadığı bu eser, operet şek linde de Zozo Dalmasın © başında bu lunduğu trup tarafından sahnede orta ya konuldu. “Kız kardeşim ve ben,, daha sonra “Şehir Tiyatrosu,, reperte varma girdi. Eserin mevzuundan, filmde istifa de edilirken, vakanm cereyanma Raj Benatskinin musikisinin refakati gözde tilmiş, ayni zamanda şarkı ve dansla, İ filme bir operet filmi çeşnisi verilmiğn tir. Filmin bazı yerlerine de, senarygp da vesile operâsından parçalar karıştırılmıştır. Mevzudaki, kaprislerinne tabi Pren- ses rolünü (| Mari Bel yapıyor. Genç, güzel, şık, zarif Prenses, ole avuca sığmıyan cevval bir kadın tipidir. Bu gerek Aliki, gerek Zozo Dal mas, tam bir benimseyişle canlandır - mışlardı. Onların muvaffak oynayışı, “Kız kardeşim ve ben,, in her iki tru « pun turne reperlüvatında © uzun müd- det yer tutmasını temin etmişti! Mari Beli, burada sahnede de gör- dük. Şarl Buvayenin üstün temsili ya- runda çok silikleşen Mari Bel, sahnede fazlaca durgun, ağır hareketli görünür. O, filmde de böyle durgun ve ağır hareketli olarak, ortaya çıktı. İhtimal) bu cihet göz önünde tutulup, kendisi- tipi, düşürülerek, Mozartın bb” Alber Prejan Ve ii — Haftanın Filmleri— Mari Bel, Filmde ne verilen roller de, daha (ziyade bu! ruhsuz bir görünüşle, camsı. temsil vaziyetine uygun roller oldu! Bu itibarla, tam bir çalâklikle pek canlı oynanması lâzım gelen bir rolü, kendisine vermenin neticesi, bu heden filmi bozabilirdi. Halbuki, Mari Bel, bu rolünde eski vaziyetine göre, hayli değişik hür eymayışın, “or dukça hareketlidir.” Herhalde, filmi bo. zan g değil! Filmi bozan mı var? o Evet, Alber Prejan! “Paris damları altında, , “Di- lenciler operası, £ gibi bazı filmlerde muvaffak olun Alber Projan, bu filmde Caz Filmi? Cak Peyn, Londra Radyosun- da yer tuttuktan sonra geniş sa “ hada şöhret kazanmış bir caz şar- kıcısı, caz bestekârı ve caz orkes- trasi şefidir. Bu hafta “Saray” si - nemasında “Unutulmuş senfoni” ismi altında gösterilen filmde, © ve onun idaresindeki orkestra var- O kadar! Sesli ve sözlü film (çıktıktan sönra, filmde sesi olan sanatkâr “ lardan,sonra musiki sahasında kıy met ifade eden sanatkârlardan i9- tifade edilmesi tasarlandı. Bu Yol” da harekete geçildi. Burada haki" katen kıymeti olanlarla da kar$i - Işılmakla beraber, âdeta zoraki © larak ses sahibi, musikide kıymet sahibi imişler gibi ortaya sürülen- lerle de karşılaşıldı! Sevimli bir adam olan Cak İ Peyn, bunlardan biri değildir. O: kendi sahasında kıymet ifade € - der. Hafif ve tatlı şarkı söyleyisi; çalâk ve kıvrak çalışlı caz orkes- trasr dinlenir, Caz havalarından hoşlanmak şartiyle... Aksi takdir- de, hosa gitmez!... Belki cazdan hoşlanmıyanlar da, oOonun şarkı söyleyişine bir dereceye kadar kü lak verirler.. Lâkin, cazme.. Ka - tiyen!.. Bütün cazlara olduğu gi - bi... Bu itibarla, “Uunutulmuş sen - foni” filmi, yalnız cazdan hoşla » nanların zevk alacağı bir filmdir. Ses ve musiki sanatkârlarına, ken- dilerini filmde göstermek vesile - | sini vermek üzere bulunan mev - zular mahiyetinde, gayet basit o - lan mevzu o ve gelişi güzel olan temsil, seyirciyi tatmin etmez. Filmde, klâsik musiki ile caz musikisinin mukayesesi de yapılı- yor. Bu mükayesede; klâsik musi- kinin artık tesirini kaybettiği, ye- rini tamamiyle caz musikisinin tuttuğu neticesine varılıyor. o Bu caz propagandasının, klâsik mu - siki hayranlarını, son derecede $i- nirlendireceği şüphesiz... Halbu * ki, hakikatte ikisinin de ayrı ayrı yeri var, değil mi?.. Bu da şüphe- siz! Klâsik musiki ile caz musiki - sinin mukayesesi, filmde bir saf - hada yapılmakla kalmıyor. Bu ci- hete o kadar ehemmiyet verilmiş, ki baştan sona kadar bu mukaye - $e vaziyeti tekrar tekrar göze çar- pıyor. o Meselâ, mevzuda Cak Peynin bir arkadaşı, bir dostu, klâsik musiki taraflısıdır. | Hem hararetle taraflısı... Ayni zaman » | da bir bestekâr olan bu adam, caz musikisini, musiki mahiyetinde bile saymıyor. Büyük harp sıra - sında, orduda vazife almış bulu - nan iki dost, daha bir kaç arka - daşla beraber, bir musiki müna - kaşasına girişiyorlar. Cak Peyn, Piyano başma geçip, bestelediği bir caz havasını çalıyor. Cazı mu- sikiden bile saymıyan dostu müs- tesna, diğer arkadaşları onun ça - lışıma, bardak, tabak v. 5. vurarak iştirak ediyorlar. . Klâsik musiki taraflısı olan dost, onlarla alay €- diyor ve onların yaptığının gayet ehemmiyetsiz bir şey olduğunu, kendisinin de eğer isterse yapabi - leceğini söyliyerek, piyanonun ba şına geçiyor, Dostunun tecrübesi - ne dikkat eden Cak Peyn, ona i - natçılığı bırakmasını, bir caz bes- tekârı olmasını, tecrübenin, bu sa» hada muvaffakiyet yolunun ken » cep-| | yışla cansikiyor. Esasen, © le bir rolde görünmeğe mü tan çok wzak!.. Seyreder ©) anlattığımız tipte © bir P i le bir adama hemen hemen J kışta aşık olmasına şaşıyof” | türlü inanamıyor. O rol için Janı seçmek, isabetli © seçiş! Komik rolünde, görünüşü, kısa sürüyor. ki humusiyetini © göstermeli hi biraz da bu sebepie! Kaça “Türk” sinemasımd 0 Loretta Yangla Dugl sın oğlunun “Kaçak” gi riliyor. Bu; nasıl film? fazla durulmağa değmek # Bu İngilizce filmdeki & Amerikalıların tekrar (4 tıp ortaya koydukları bir Cinayet, kaçış v. 5. Tabif e bir kadın ve sevgi eksi Başta ve sonda da bok İ var!... Oynanışa gelince” gi hetten de bir fevkalâd i ne açık olduğuna deli : ğini bildiriyor. Fakat, de rübesini nota haline © uğraşan arkadaşiyle alay te devam ediyor! Büyük Harpten sonra” olan Cak Peynin çaldığ! arasında en hoşa giden: o geceki tecrübe bestesi" birbirlerinden © uzak Y Klâsik musiki taraflısı, tısı içinde... Onun f ehemmiyet veren yok. bestesi istiyor. Hattâ, ». çalışan bir iş adamın esnasında, Mözartım “İ ken, iş adamı, kim oldu le haberi olmadığı # büyük bestekârm adım! ağzına alacak kadar yor! Nihayet, Cak Pey#f” izini buluyor, > Ona bir hazırlıyor. Bu suretle yanoda eski tecrübe yi larak, caz orkestrasın# e iğğ mek vaziyetinde kala” siki tarafhsi adam; # İ konseriyle alâka uy sö ! kıslanıyor, muvaf fa İ buluyor! Arman ; He