ema Şe VAKIL G1 eşrimeveı öv pa İVAKLI ın Tefrikası; 71 Olüme Susayan Gönül Yazan « Selâmi İzzet A YT İm e a le ELİ, İd TEFRİKA No: 48 rmiya:“En büyük iztirap, vatandan uzak yaşamaktır,, demişti ârâ, Persepolise girince, her şeyden evel (İztirap heykeli)ni yıkmıştı. İran hükümdarı insanların neşesini kaçıran bütün eserleri ortadan kaldıryordu . | A i ş : e İ boyadı. Öğle yemeğine oturduğu i zaman, bu hakikat makyaj altin “ W Persepolis ) de eski hatıralar yıkılırken Dâraya pek muhteşem bir kar - ma merasimi yapmışlardı. (A- a) çocuklariyle beraber, hü - imdarı sarayın iç kapısında kar- muştı, Dürânın yanında iri o vücutlu| aspa) dan başka beş yüzden İn muhafız vardı. | Babilden gelen muhafızlar sa « iyın etrafında çadır kurmuşlar yerleşmişlerdi. (Taspa) sarayda ayrı bir daire- E çekilmişti. O gün şehirde bü - in çarşı ve pazar yerleri baştan şa kapanmış ve her taraf bay * Jar ve fanuslarla donanmıştı. Ahali, şehirde kalmış ne kadar hudi hatırası varsa hepsini yık- Bak ve toprak altına göçürmek tiyen hükümdarı alkışlıyordu. * Persepolis mabedinin iç kapı - hda asılı duarn büyük bir mer- | r üzerine İşlenmiş -kabarıms Yahudilerin Bâbil esareti) ne a- heykel, iki büyük ve geniş kai - & üstünde, mabede her giren kim- nin gözüne çarpıyordu Dara; ecdâdr tarafımdan Ku «| Üsten &sir alınarak (Bâbil) e ge- ilen Beniisralin Persepoliste i - fini bırakmak istemiyordu. Vaktile Kudüsten Babile getir- n esirlerin adedi yedi yüz kırk | kişiydi. Bunların hemen hepsi e Beniisrail asilzadeleri idi. Ya- udiyede ihtişam ve debdebe için- ie pa meli (Bâbil) e gelin. 79 yapmak, ağır yük taşı bi tahammül edilmez İsra ience görmeğe başlamışlardı, , Bunların içinde (Ermiya) iş inde bir de Peygamber Ermiya) hükümdar it edilerek zindana vardı, tarafından atılmıştı. N Babile ge- r görmemişlerdi. rmiya) bilâhare İran bükümda. tarafından affedilmiş v. rakılmıştı. Mr gördü. Mısıra İran ühkümdarr, (Ermiya) yı fettikten sonra, Ermiyanın ah - plarından Gedalyayı Kudüse li tyain etmişti, Gedalya, Yahudiye valisi ol. ikin sonra, İran hükümdarının züne girmek kastiyle ahaliye zla zulüm Yapmıya, vergi sahip- inden nispetsiz vergiler almıya lamıştı. (Ermiya) evvelâ vatanımı ter « hı ederek Babilden Kudüse gel - İsti. Fakat (Gedalya) nm zul. li Yahudi peygamberini Kudüs» | Mısra kaçırmağa mecbur etti, (Ermiya) Kudüsten Mısra gel. | i zaman Mısır havalisinde yer» | Iran hükümdarı Kudüsten Babile getit diği yahudi esirleri şairler, sanatkârlar leşen yahudiler (Ermiya) ye koş- tülar: — Cahilleri niçin irşat etme - din.. Neden vatanı yüz üstü bıra kıp döndün, geldin?. Deyince, Ermiya: — Onları allah ıslah sisin.. Ben irşada bile muktedir olamadım. Demişti, Gedalya bir müddet sonra, yas hudilerin iddia ve kanaatine göre (Ermiya) nun inkisarına uğrıya « rak, İsmail tarafından öldürül - müştü, Yahudiye valisinin ölümü üze- rine Amonlülara firar ve iltica © den İsmail mert ve cesur bir deli - kanlı idi. Amon'lular bu hâdiseden çok korkmuşlardı. İran hükümdarı, Kudüste (Gedalya) nın idaresin- den çok memnun görünüyordu. Bunun için elbette bu cinayetin failleri ve yataklarını cezasız bı - rakmıyacaktı. Amonlular bu düşünce ile şe » hirlerini boşaltarak Mısıra hicret etmişlerdi. Yahudiler o vakit Mı- sırda İranilerin eline geçmiyen Peloz imıntakasında yaşıyorlardı. Yahudiyede kalan ahali Kudü- sün tahribinden beş yıl sonra Mo- aplılarla birleşerek isyan etmiş - lerse de bu baş kaldırma hâdisesi Beniisrajlin uzun yıllar esaretine mal olmutşu, Babile gelen yahudiler içinde şair ve mütefekkirler pek çoktu. Beniisrail şairleri, daima ve her yerde (zulüm ve işkence) nin a - leyhinde manzumeler yazarak hal kı ve bulundukları muhiti irşada çalışırlardı. Babilliler bu şairleri büyük bir lezzetle dinleler ve ken- dilerine pek sevdikleri müz şerbe- ti ikram ederlerdi. Bu yüzden zin- danlara atılanlar, dillerinin cezası nı çekerek zindan köşelerinde ha- vasız ve ziyasız inliyenler de az döğildi. İşte Babilden Persepolise gelen Dârâ gerek şehirde ve gerek sa - ray methalinde bulunan bu hatı - Boğucu, yırtıcı, kuru bir öksü- | vük bağrını parçalıyordu. Ağzın - dan kan geldi. Bu buhran geçtik- ten sonra, alnından soğuk bir ter boşandı. Buna rağmen gülümsedi: — Aman ne kadar çirkinim.. Celili beni böyle görmesin, bir şey den de şüphelenmesin. Yüzünü, gözlerini, dudaklarini da hasta bir yüz gizlendiğini kim- | se anlıyamazdı. Esasen kararını vermişti. Ma « dem ki kocası rol oyntyarak öt al İ datıyordu, o da ayni rolü'oynıya - İ arasinda meşhur ve asilzadeler vardı. | “Bendeman” ın tablosundan) | raları ortadan kaldırtmıya ve top rağa kalbetmeğe azmetmişti. lik geldiği gün mabet kapısın- | daki (Istırap heykeli) ni yıktır » | dr. Yüksek mermer sütunlar müt - hiş bir gürültü içinde bir anda yes pre devrildi. Heykelin kaidesinde | şu satırlar yazılıydı: “En büyük rsttrap, Yalandan u- zak saktır. Bu acıyı duymı » yan kimseler, ıstırabın ne olduğu- nu bilmezler.,, Yahudiler Babildeyken, Beni » israil şairlerine birçok manzume - ler yazdıran İraniler, onların san- atkârlarina kabartma (kitabeler yaptırmayı'da ihmal etmemişler » di. Heykeltraşlık Dârâ devrinde eskisine nispetle çok daha ilerle - mişti. Eskiden kaba taşlara yapı - lan kabartmalar ve diğer heykel- ler şimdi sert granitlere ve somaki mermerlere yapılıyordu. Kabart » macilik san'atı çok terakki etmiş- ti. Yıkılan heykeller ve kırılan ki- tabeler toprak üstünde bu muzta- rip insanların bıraktıkları sserler« den en ufak bir iz bile bırakılmıs yordu. (Devamt var) Her yerde hep ayni dert İzmir — İzmir Halkapınar su İ şirketi, su tarifesini senede bir de- fa tetkik ettirmiyerek tatbike de- vam etmiş ve bu suretle halktan şimdiye kadar 150 bin lira fazla para almıştır. Hükümet histesi olarak tedi » yesi lâzım gelip te şimdiye kadar verilmiyen para miktarı da 86 bin liradır. Bu rakamlar, bir tetkikin İ mahsulüdür. Vekâlet, borcu tas » dik etmiş, şirkete mühlet vermiş » tir. Halka ait olan 150 bin liranın ayrı ayrı eski ve yeni aboneman « lara iadesi artık mevzuu bahsola « hastahanesi (o yapılmasını iste - İ mektedir. maz. Bu para ile halk bir verem! rak onu aldatacaktı. | Sofradan kalakcağı #irada ka - pi çalındı.. Sendeledi.. Düşmemek için iskemleye tutundu. Celilin İ geldiğine emindi. Kapı açıldı. Celil girdi. Kollas rını uzatarak karisına doğru yürü- dü. a Şahende, kocasının boynuna sa rldı, başmı omuzuna dayadı, bol göz yaşlariyle ağlamıya başldi Celil şaşaladı: — Neden ağlıyorsun Şahende? | — Geldin diye öyle sevindim | ki, ağlıyorum. | — Ben yokum diye çok mu'ü-| züldün?. —Evet, yalnızlık beni harap et: | ti. Hem.. Bir şey söyliyetek, birşey itis raf edecekti. Fakat sustu. Sonra sözü değiştirdi: — Hem mâdem ki geldin, artık üzüntümü unuttum. -- Çocuksun Şahende.. Haydi, sevin artık, bundan sonra seni bi- rakıp hiçbir yere gitmem. Şahende doğruldu. Gözlerini Celilin gözlerine dikti: — Sahi mi söylüyorsun?. — Sahi söylüyorum. — Bundan sonra beni hiç yal - ız bırakmıyacak mısın?. — Bırakmıyacağım. — Neyle temin edersin — Teminat mı istiyorsun?. — Evet: — Öbür gün sevahate çıkıyo » rum. -— Gene mi?. — Ama seninle beraber. Şahende gene endişelendi. Du» raladı. v — Beraber mi?. — Evet. ğ — Nereye gideceğiz?. — Ne de meraklısın?. — Kuzum söyle. « — Çok uzaklare.. © - Muhakkak bir yerde bir ev aldım.. — Anlaşıldı, Cavit gevezelik etmiş.. Zaten onun ağzında bakla ıslanmaz ki.. — Evet, gitemden evvel söyle - di. — Gitti mi o?.. Nereye Ne zaman gitti?, — Evvelik gün gitti. — Olur şey değil.. Ben yokken seni nasıl yalnız bıraktı?. — Ne yapsın çağırdılâz» — Kim?. — Ahzı asker., — Ha. Askere gitti desene.. Yapayalnız ne kadar | sıkıldığını tasavvur ediyorum. - Neyse, bun - dan sonra skılmazâm.. Yarın de - gil öbür gün seninle Pendiğe gide- 7 gitti?, 'n ği Öyle şaşalamıştı, ki mütemadi - yen tekrar ediyordu. Celili karısı- nan bu haline şaştı: — Ne oldun?.. Hoşuna gitme- di mi?. — Hayır hayır, gitti, Kollarını kocasının boynuna do ladı: — Bilâkis, ne kadar mes'ut ol » duğumu bilemezsin.. Seni ne ka » dar sevdiğimi tasavvur edemez - sin Celil. Celil sen de beni ser, çok hoşuma çk sev.Benim seni sevdiğim kadar sev. Celil, gayriihtiyari kendini sa - ran kolları sıktı ve kuru bir sesle: — Seni elbette severim.. Neden semviyeyim istiyorsün?.. Ve burdan sonra mevzuu de - giştirdi: — Ama Pendiğin içinde otura- cağız Saime.. Daha ilerde, küçük bir çiftlik.. Denize çok yakın ka « fes gibi bir köşk.. — Aman ne iyi, ne iyi.. Çok se- vindim.. Ama neden Pendiği ter » | cih ettin.. Keşki Tuzlaya gitsey - din., Yan gözle Celile hiç istifini bozmadı; — Oranın havası iyi değildir.. Pendik her halde. müreccahtır. Bugün bir yere çıkmıyalım olmaz mı?. — Çıkmıyalım, seninle yan ya- na, baş başa oturalım. Günü iyi geçirdiler. Akşam ye- meğini keyifli yediler. Celil erken yattı ve erken uyudu. Şahende uyumuyor, kocasının yüzüne bâ - kıyor, düşünüyordu: “O mektubu kim yazdı?. O mektup nedir?. Muhakkak saade - tmüizi kıskanan biri rahatımızı ka» çırmak istiyor. Celile iftira edi - yor.. Yazdıkları iftiradır. ..Ü Bir hafta sonra Pendiğin öbür ucundaki köşke yerleştiler. Şa - hende kırlarda, tenha (sahillerde adeta çocuklaşmıştı. Sabahleyin sokağa fırlıyor, kocasının koluna asılarak dolaşıyor, her adımda: — Aman ne güzel! Diye derin, rahat nefes alıyor, her adımda: — Oh!.. mes'udum.. diy Li * baktı. Celil ordu. Nesrin, asabi buhranını, gene doktor Cemilin tedavisi sayesin » de çabuk atlattı, çabuk kendini topladı. v Cevza hanım sık sık geliyordu. Bir türlü bu baygınlığın sebebini iyice keşfedememiş, Nesrinin ağ- zından söz alamamıştı. Ne zaman sorsa, Nesrin soğuk» kanlılıkla: — Sıcaktan!.. diye cevap veri * yordu. Doktor Cemil Nesrine hava teb- dili tavsiye ediyordu. Dilferip ha- nıma: , —— Durmayınız, Pendiğe köşke yerleşiniz; diyordu. (Devamı vrf Halkevinde konser Halkevinden: K İstanbul Umumi meclisine aza seçimi münasebetiyle “bu akşam saat 20.30 da Evimizin Cağaloğ « lundaki merkez #âlonunda bir könser verilecektir. Arzu edenler idare memurluğundan dayetiyeles rini alabilirler.