VAKTI ın Tefrikası: 68 Ölüme Susayan Gönül Yazan : Selâmi İzzet — Çocuk cesedi bulununca dü- şündüm. Yalnız balıkçı Mehmedin karısı doğurmuştu. Onun çocuğu yaşıyordu. Yeni, bu deniz kenarm da bulunan çocuk cesedi nereden gelmişti? Bunu düşünmekte hak- lıydım değil mi? TY YAK ke dei > > ki İSKENDER | Babilde de Celil kadınım kolunu yakalayıp, | içeri girdiler: —Beni tanıyor musunuz? — Elbette, Sizi yüz sene sonra yüz kişi içinde görsem gene tanı- rım, — Siz kimsiniz? TEFRİKA Net 45 “Mısırda Ramses ne ise, Dârâ odur!.. ,, — kr “Haydi kalk, Tan! Biri toprağın altında, diğeri Şair Huma sevgilisini (Tan) ı gördüğünden hiç de memmun kal mamıştı. i Keşki bu çapkın bakışlı zabite de evin kapısını açmasaydı. (Liji) fazla bir $€7 söylemedi. Huma yarı şüphe, yarı emniyet içinde omuzunu silkerek, kendi kendine: — Seni benim elimden ölüm - İ de başka kimes alamaz... Diye söylendi. Aradan iki gün geçmişti. (Liji) nin damarları gün geç tikçe yanıyor, beyninin içindeki ateş gittikçe artıyordu. Tan Romalı kadını — hem de büyük tâcidarın şerefine birer kadeh şarap içeliml,, görmeden — bu kadar çok mu yakmıştı?. Genç maiyyet zabiti, (Liji) yi görmüş olsaydı, hiç şüphe Yok ki | . onun peşini bırakmıyacaktı. (Liji) Babilde eşsiz güzeller - dendi. Eğer o asilzadelerin toplantıla» rına ve gözleri kamaştıran ziya - fetlerine iştirak etmiş (olsaydı, muhakkak ki, yalnız erkekler de- #1 bütün kadınlar da ondan, o - nun güzelliğinüen:, bahsedeceklerdi! Huma (Liji) bakkında başla- dığı şiirlerin hiçbirini tamamlıya- mıyordu. “Seni göklerden yere indiren mabutları tanısaydım, eyimde ec- dadımdan kalan (Mukaddes şa - rap) ların hepsini onlara hediye ederdim...,, Sözleriyle b. methiye - sinden başka, dert 9 “Seni hangi mabut İs ji?. Seni halkeden m mi ri titremedi mi?.,, Cümlesiyle nihayet bulan şiiri ni her okuyuşunda dimeliiyor. baştan yazıyor, bir türlü (Liji) yi duyduğu ve gördüğü gibi tasvire muvaffak olamıyordu. (Liji) her ne pahasma olursa olsun, bu çirkin adamm yanında kalmamağa karar vermişti. Tan'r gördükten sonra, bu kararın sürat. le tatbikınr düşündü. Bir gün şa ir uyurken, aşağı kata indi.. Hu - manm uşağını çağırdı: — Senden bir şey istersem, yas par mısm? Diye sordu. (Liji) nin istediğini kim yap - mazdı!. Uşak, birden yıldırımla vurul- muş gibi sarsıldı: — Sizin için ölmeğe bile hazı: rım!, Diye kekeledi. Lijis si Seni hükümdarın o maiyyet zabitlerinden (Tan) a göndermek isityorum. Fakat, bu aramızda kalacak. Kimse duymıyacak.. Dedi. Usak yerlere kadar iği- lerek: — Cinler bile duymaz, dedi, ba- Mısır ikinci (Romses) in heykeli. (Liji) derhal şu mektubu yaz - .: kadının Babilde (hatırladığı “İki gün evvel sizi.şair (Hu- ma) nın evinde gördüm.. Beğen - dim.. Ve şimdi sizi mukayemet &- İ dilmez hir askla seviyorum. Beni bu'evden, kurtarınız | Eğer, Bahil- de eşini görmediğiniz bir güzel beyaz kadına malik olmak isterse- niz, (Huma) “ya hissettirmeden beni kaçırmız!,, (Liji) kolundan bir altın bile- zik çıkardı.. Uşağa uzattı: — Hizmetine karşılık bunu sa- na hediye ediyorum. Uşak sevinçle bileziği aldı. Koynuna koydu ve mektubu abp gitti. m (Liji) uşağın müspet cevap ge- tireceğinden emindi. Gerçi Tan'ın kalbi boş değildi. .Şaire aşkın - dan bahsetmişti.. Fakat ne de ol - sa Tanın sevdiği kadın şüphe yok sean see Galatasaray futası Bandırmada Bandırma — Büyük Marmara turuna çıkan İstanbul Galatasa- ray klübünün tek çifte futası Ban- dırmaya gelmiştir. Futa Kapıda- ğinı dolaşmadan Erdekten Kapr dağı berzahına kadar denizden, oradan da bir kaç Erdek sporcu” larınm yardımiyle elden Bandır- ma körfezine nakledilmiştir. Spor cular bu suretle bir gün kazanmış oluyorlar. ——— Ev yakanlar Menemenin Emirâlem nahiye- sinden Mustafa oğlu İsmailin evi- ni yakmak ve kendisini ( silâhla tehdit etmekten suçlu Emine ha- nımla oğlu Hasan İzmire getirile- rek ağır ceza mahkemesine veril- miştir, 2m itimat ediniz!! berdi z 4 z ye istinat edilen suç İs — Yukardaki bunak da haber- | mailin evini ateşlemektir. Hasan, dar olmıyacak. İsmaili ölümle tehdit — etmekten — Baş üstüne. maznundur. YK e ak | İzmir meb'usları üstünde yaşıyan iki ki (Liji) kadar güzel olamazdı. (Liji) pembe beyaz, Babilde e şi olmıyan, ancak Dârâya lâyık bir kadındı. Tan, Mısır dilberinin dizinde yatarken. Gün doğmuştu. Tan, sevgilisinin dizinde yatı yordu.. Gözleri kapalıjdı.. Sarhoş tu.. Fakat, uyumuyordu.. Söyle nen sözlere cevap verebiliyordu. Libya, (Tan) a Mısırdan ve Mısırlılardan bahsediyordu: — Dârâ'nın ordusu Misıra gel - diği zaman halk sıkıntı içinde ya” şıyordu. Firavunun sarayında yağı yan zabitler bile bol şarap içemeZ- lerdi. (Ramses) in ikbal ve ihti « şam devirlerini herkes arıyordu. Mısırda dahili karışıklıklar başlar mıştı. Halbuki eskiden Mısırlılar altınla oynarjarmış. Refah ve sa" adet içinde yaşıyan halk, sefahat- ten, eğlenceden başka bir $€Y dü- şünmezmiş. Ramses Arabistandan misk anber getirtmek için bir do- nanma yaptırarak ta Arabistan sa hillerine göndermiş... (Sina) da başlıyan ve Süriyeye kadar yayı - lan isyan hareketlerini bir parma- ğt ile durdurtmuş.. Bütün Asya milletlerini ayağının dibinde diz çöktürmüş. Tan gözlerini açmadan muril « dandı: — Dün Mısırda (Ramses) ne idiyse, bugün de Babilde (Dârâ) odur. Hükümdarımızın ayağımın ucunda yirmi milletin hükümdarı diz çökmüştür. — Haydi kalk, Tan! Biri topra- ğımaltında, diğeri üstünde yaşıyan iki büyük tacıdarın şerefine içe » lim! ” Devarm var) İzmir mebusları Kâmil, Hüsnü ve Saadettin beyler intihap daire- lerindeki tetkiklerine'devam €y- lemektedirler. Mebuslar Bergama, Dikili ve Menemende müntehip - lerle hasbihal yaptıktan o sonra İzmire avdet etmişlerdir. Mebus- lar Bergamada orta mektebin ya- ziyekini, Dikilide gençler birliği nin faaliyetini tetkik eylemişler, halk arasında sammi görüsmeler yapmışlardır. —— İstiklâl harbi filme alıniyo” Hükümetçe, İstiklâl harbinin tmamiyle tebarüz ettirilmesi için (bir İstiklal harbi) filmi çektiril- mesi tekarrür etmiştir. İstiklâl harbinde İzmir kahra- manlarınnı o vakitki kıyafetleriy- le rol almaları alâkadarlara emre- dilmiştir. Bu maksatla İzmire bir heyet gelerek faaliyete geçmiştir. düğüm zaman, $iz beni görecek halde değildiniz. r para verirken gördüm. Bu para a- | düşündü, sonra birderibire'doğrul- Celil sabırsızlanıyordu: — Haklıydınız. — Bir aralık balıkçı Mehmedin çocuğunu kundaklarken, bir de ne göreyim? Çocuğun cinsi değişmiş. Celil sapsar oldu: — Ne diryosunuz? — Doğruyu söylüyorum. Bunu Mahir Beye de söyledim. “Şimdi- lik bu aramızda bir sır kalsm, iler de görüşürüz,, dedi. Ben söz dinle rim, ağzımı açıp bir şey söyleme- dim... Derken günün birinde balık çın büyük oğlu siz onu bilirsiniz değil mi? ga — Burada ebelik ederim ben. — Ben sizi ilk defa görüyorum. — Evet. Ben de sizi ilk defa gör — Beni nerede gördünüz? — Uçurumun kenarında, — İlk defa nerede gördünüz? — İlk defa balıkçı Mehmede damın başma dert açtı ya. — Balıkçı Mehmedin nerede ol duğunu biliyorsunuz! — Onu bir ben müdafaa ettim. — Ne diye? — Evet görmüştüm. — Burada onu sizin katiliniz — Koşa koşa bana geldi. Seni sanıyorlar. bizim evde “bekliyorlar: - dedi. “Kim bekliyor?,, diye sordüm. “Müddei umumi Mahir Bey..,, ce- vabını verdi... Koşüp gittim... Bil- mem kadına ne söylemişti. Kadın suratlıydı. Mahir Bey: “Anlat bakalım, dedi. “Ne anlatayım efendim? k “Çocuk nasıl cinsini değiştirmiş ti?,, Mademki Mahir Bey soruyordu, doğruyu söylemek lâzımdı. Ben de doğruyu söyledim. O zaman öy le bir şey oldu ki, tasavvur edemez siniz... Ka — Ne oldu? — Siz namuslu bir adamsmız, size söylediğimi kimseye söylemez siniz. Balıkçı Mehmet atıldı: “Doğan çocuğumuz kız değil di, sen yanılıyorsun. “Ben aldanmam. Kırk yıllık e- beyim... Öteki çocuk., “Hangi çocuk!..,, Bunun üzerine Mahir Bey on& bir şeyler söyledi. Bu söyledikle- rinden ben hiç bir şey anlamadım. Celil kadınm kolunu tuttu: — Doğru söyleyin, - ben anla dım... Hatırlıyorsunuz! — Elbette hatırlıyarum, benim aklımdan hiç bir şey çıkmaz. (Devamı var) — Budalalar, — Evet, Ben onlara her zaman söyledim. Bu adamı rahat bırakı- nız, eğer katil olsaydı onu yakalar lardı dedim, Amma adamcağıza rahat vermediler. — Biçare adam. — Evet, Biçarenin ağlarını ke- siyorlar, kayığını deliyorlardı. O da her şeyi satıp savdı, gitti, — Nereye? —Bunu pek iyi bilmiyorum. Am ma İstanbula gideceğini söylüyor» da. Onu gene İstanbulda arayınız. du, gözlerini ihtiyar kadının üstü- ne dikti: — Ebeyim dediniz öyle mi? — Evet ebeyim. Celil kadının eline beş lira s- kıştırdı, kadına: — Ben sizin kibar bir zat oldu- Hunuzu zaten yüzünüzden anla- mıştım, dedi. Size bir yardımı do kunursa ne mutlu bana, Bir diye- ceğiniz mi var? — Evet. — Emrediniz. — Suallerime cevap vermenizi istiyorum. .. — Emrediniz.. , ( & — Burada cereyan eden her şe- yi biliyorsunuz! ”. — Evet. — Bundan iki sene evvel, yeni A doğan bir çocuk cesedi bulunmuş. | yvalıkta iz evr dün “mi gibi özi Belediye aza namzetleri rımdadır. Çocuğun beyni parçi mıştı, Çocuğu müddei umumi Ma- arasında 2de hanım var bir Bey. i , Ayvalık belediye mamzetleri se- Birdenbire sustu. çildi. Seçim çok uzun sürdü. Yal Mahir Bey ona bu meseleye da | tasnif altı saat devam — etti. Çok hararetli olan © seçim işinde fikir birliliği olmadığından rey * ler çok dağıldı. Asli ve yedek olarak 48 bele diye namzedi ayrıldı. Bunların içinde Şükran ve Münire hanım * lar isminde iki de kadın namzet vardır. İntihap çok hararetli olacaktır. Daha şimdiden münakaşalar baş- lanmıştır. Hazırlıklar bitmek üzer dir. i Bir bakla bir çocuğu ördürdü Urlada Morovalı Mustafa is « mindeki bir adamın küçük çocu * ğunun boğazma kuru bakla kaç * mış, çocuk baklayı (o yutamadığı gibi dışarıya da çıkaramamış ve ölmüştür. ir hiç kimseye, hiç bir şey söyle- memesini sıkı sıkı tenkih etmişti, Celil sordu: — Sonra? ç — Sonrası bu... Cesedi gömdü- er, d Celil, kadının söylemek isteme diğini sezdi. ; —Kadınım, dedi, Ben bütün ha kikatı öğrenmek istiyorum. Rica ederim başka bir şey saklamayı » nız.. Hiç değilse o zaman söyle- nenleri hatırlayıp tekrar ediniz. Ebe uzun müddet düşündü... Ağzını tutmağa esasen alışık ol» madığından, nihayet konuştu: — Çok şey söylendi, herkes ak- ına geleni söyledi. Fakat o mace- rTanm iç yüzünü bir bilen varsa o da benim. — Rica ederim söyleyiniz.