29 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

29 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hepsi dizi Sulu Murat herkesin tanıdığı bir adamdır. 4 üncü Vakıf hanı önünde: “Yarın çekiliyor, kaza - nan kirk bin lira alıyor, bir tane kaldı!,, diye feryat eden adamdır. Onu hepiniz tanırsınız. Halbuki onu sorguya çekiyor - p ii — Adm ne?. — Murat, — Ne iş görürsün? — Bilet satarım... Beş sene- dir piyanko bileti satarım. — Kaç yaşındasın? — Elli yaşındayım âma göster- mem... Hani kurum satmak gibi olmasın ama, kadınlar bana ba - yılırlar. — Anladık anladık. Nerede oturursun? — Zeyrekte, yokuşun başımda, aktarın karşısında... Evim pek © İyi döşeli dayalı değildir ama, ne © edersin, ki para yok. — Sen polise karşı gelmişsin. — Yalan efendim, hepsi yalan. Hayrmızı görmiyeyim, ki yalan.. — Şimdi de onu dinliyelim de İşit,, — Drunuz ben anlatayım. O polis efendi henüz beni tanımıyor- du... Eminönüne yeni gelmişti... Ben yol ortasında durmuş, her za- manki gibi bağırıyordum: “Yarın sekiliyor, kazanan kırk bin lira a- © iyor, bir tane kaldı!.,, Hoş cebim- de daha beş on tane vardı ama, siz bakmayınız, böyle söylenecek. Polis efendi müdahale etti.. Yol — Östünden çekilmemi söyledi. Hal- buki ben senelerdenberi yol otra- smda bilet satarım, beni polis te — lanır, vatman da tanır, şoför de tanir... Beni görenler: Merhaba Sulu Murat derler.. i — Sadede gelelim. Polise kar- — şrgeldin mi, gelmedin mi? z — Gelmedim. Eğer o geldi bi- — yorsa, yalan, hepsi yalan derim. © Sizin hayrmızı görmiyeyim, ki > yalan.. | — Canım beni rahat bırâk. 5 —Ne olur efendim. Ben baş- - ka ne üzsrine yemin edebilirim!.. , Başka bir şeye inanmam ki... k — Sus bakalım, şahidi dinliye- Şehit gelir, Sulu Murat söyle- nir: “erener BABET SER EEEEERE ERAS EEEErANA, yalan .. Nakleden ; İzzetoğlu ( — Hepsi yalan! Şahit anlatır. — Sokağın ortasında durmuş- tuk... Halk toplandı, tramvaylar durdu. Nezaketle kolüna girdim. — Yalan efendim, hepsi ya - lan! R — Suçunu arttırma. — Yalan söylüyor efendim, — Daha bir şey söylemedi. — Yalan söyliyecek... Ben o- na fena bir şey demedim. — Dedi efendim. Ağzma ge- leni ver yansın etti. — Yalan efendim.. Hepsi ya- lan. — Sus. — Neyse kolundan tutup mer- keze götürdüm. Bizim arkadaşla- rın hepsi onu tanıyorlarmış.. Hep- si; vay Sulu Murat, ne yaptın sen! diye sormağa başladılar, Sulu Murat doğruldu: — Bunda şaşacak bir şey yek.. Beni herkes tanır.. Ben bin bir denberi para kazandırdım. Ben- kişinin bir kişisine uzun seneler » den aldıkları biletlerle para ka- zandılar, Kazanmıyanlar da ge- ne talili insanlardı. Meselâ nu- maraları büyük ikramiyeden bir veya bir fazlaydı... Bu da bir ta- idir. Lâf değil bu: bir eksik ve- ya bir fazla olmasaydı zengin ola- caktım, diye heyecana kapılmak tali değil midir?. Beni herkes ta- nır, beni herkes sever. — Sus... — Efendim kendimi müdafaa etmeyim mi? — Biraz sonra edersin. Brak ta | şahit sözünü tamamlasın. — Tamamlasın efendim. Ama | tamamlıyacak ta ne olacak?...| Söylediklerinin hepsi yalan!.. — Otur. Sulu Muradın. polis efendiye karşı geldiği daha bir çok şahit - lerin sözleri ile ansışldı. Fakat herkesin ona karşı müsamahası, sıcak yaz günlerinde, lâfınım sulu olmasından ileri geliyormuş. Ku- rak günlerde bir sulu o var diye | herkes yaptıklarını hoş görüp ge- | çiyorlarmış. Ama o gün hoş görmediler, Su- lu Muradı bir ay hapse mahküm ettiler, Çocukların rey hakkı Evli olan bir insan intihap iş- lerinde karısı ve çocukları namına ayrıca bir rey sahibi olmalı mı- ır? © Bu mesele Fransada hararetle il tu bahsolmakta ve evlilere bu "hakkın temini için çalışılmakta « dır. © Bu yeni hareketin en canlı ta « >raflarından Fransa akademisi a - zasından meşhur | Şarl Rihet'tir. erkeğin bütün ailesi efradı sa- yısınca rey vermesi lâzım geldiği- ni müdafaa eden bu zat şu sebep- leri ileri sürüyor: “Bir aile reisi, ailesi efradını âyısınca rey verirse memlekette istikrar hasıl olur. © Çünkü evli insanlar bekârlar - KE dan daha düşünceli daha muha - kemeli, daha ciddidirler, Buna mukabil bekârlar yalâ- kayt oluyorlar, yahut müfrit fi“ kirlere taraftarlık gösteriyorlar, Bir memleketin en iyi ve en fa- ziletli vatandaşları aile babaları - dır. Fransa kanunu esasisi her Fran Günün Siyaseti Arsen Lüpen'in denemez Arsen Lüpen, oğlunun düşmanı mı? BEM rare Italya—Fransa müzakereleri Fransa ile Sovyet birliğinin anlaş- ma ve müşterek çalışmaları şark lokar- sonuna dayanacaktır. Bu teşebbüsün, Almanya ve Lehistandan gördüğü mu- halefet üzerine Fransanın siyaset ma-| hafili, bu iki devletin müşterek çalış- maları neye istinat ettirecekleri mete lesi, günün en belli başlı işleri arasında girdi. Fakat Fransanın bu vadide tu tacağı yolun mahiyeti hakkında henüz bir şey anlaşılmadığı için, siyaset âle- mi, daha fazla Fransa hariciye nazırı! M. Bartunun Teşrinievvel ayında vuku! bulacağı anlaşılan Roma seyahati ile daha fazla alâkadar olmaktadır. M. Bartunun İtalya ile Fransa ara. sındaki münasebetleri düzeltmeğe baş- lamasından önce, Fransız devlet rica- linden ikisi, yani M. Pol Bonkur ile M. Jouvenel iki memleketi birbirine yaklaştırmağa çalışmışlar, fakat esas itibariyle hiç bir meseleyi müzakere et- memişlerdi, En son verilen malümata göre, Fran- sa hükümeti, İtalyanm Tunustaki tebe- as meselesi üzerinde İtalyaya mühim müsaadelerde bulunmağa hazırlanmış, ve Tunus ileLibiye hududu metele- sini halletmeyi o kararlaştırmıştır. Fa- kat Fransız mahafilinden sızan malü- mata göre, İtalyanların metalibi (ile Fransızların müsâadeleri arasında bü- yük bir fark o bülunmaktadır. İtalya, Fransanın verebileceğinden çok fazla. sını istiyor ve onun için umumi bir iti. lâfa varmak ümidi şüphelere uğruyor. Fransa ile İtalyanın Avrupadaki ihtilâfları da kolay kolay halledilebile. İ cek mahiyette görülmemektedir. Çün- İ kü İtalya, Almanyanın yeniden silâh- lsiması lehinde olduğunu söylüyor. O- nun bu işten vazgeçebileceği kabul o- lunüyorsa da Versay muahedesinin ta- dili üzerinde israr etmekte devam ede- ceği de temin olunmakta ve onun için İtalyan Macaristan lehinde tadilât is- temekten feragat etmiyeceği anlaşıl- maktadır. Bu da İtalya ile Yugoslav» yayı uzlaştırmağa imkân bulunamadı- ğını spaçık gösteriyor. Bununla berâber İtalyanın, Maca- ristan lehinde talep ettiği tadillerin, sırf bir gösterişten ibaret olduğu da i- leri sürülmekte ve onun için Tuna me- selesi üzerinde İtalya ile © anlaşmanın güç olmadığı müdafaa olunmaktadır. Fakat Yugoslavyanm İtalyaya karşı şüphelerinin çok kuvvetli ve çok köklü olması da bu bakımı zaafa uğratmakta- dır. M. Bartunun Roma ziyaretinden evvel, Yugoslavya Kralı Aleksandr Hz. Parisi ziyaret edecektir. Bu ziyaret! esnasında Yugoslavya ile İtalyayı wz- laştırmak için mühim bir teşebbüs vu- ku bulacaktır. Bu teşebbüsün bir netice | vermesi | de çok şüphelidir. İtalya ile Fransanın Akdenizde mü- savat behsine gelince, bu vadideki mü- zakerelerin de henüz kat'i bir safhaya girmediği ve aradaki ayrılığın çok bü- yük olduğu anlaşılıyor. Elhasıl ilk önce bir “emrivaki,, şek- linde ileri sürülen İtalya — Fransa an- laşmasının gerçekleşmesi İşinin uzakça olduğuna hükmolunabilir. ö. R. Altın esasından ayrılmıyanlar Altın esasından henüz ayrılmı- yan milletler, bu esas bırakmağa mecbur olmamak için Cenevrede uğraşmaktadırlar. Geçen hafta içinde Belçika ha- riciye nazırı M. Jaspar bu yüzden sizin anadan doğma olarak ayni | Fransa, İtalya, İsviçre ve Fele müsavi hukuku haiz olduğunu söy lüyor. O halde henüz doğan çocukla» rın rey sahibi olmaları icap eder, Fakat çocuk reyini kullanamıya- cağı için bu hak onun babasına devredilebilir.,, Yeni harekete bu fikirler da- yanmaktadır. menk murahbaslariyle uzun uza- dıya görüştü ve altın esasmı bhi- maye için bir takım tedbirler alın- ması lâzım geldiğini anlattı. Fa- kat bu görüşmeler sonderece gizli tutulmaktadır, Yalnız hâlâ altına sarılan mil- etlerin buhranlı günler geçirdik- lerinde şüphe yoktur, Yazan: Maurice Leblan —dd0— İhtiyar kanburca, saçları be - yazlaşmış, yüzünün çizgileri asi - lâne ve ince idi. Yüzünün sarılığı İ ve solgunluğu hasta (olduğunu gösteriyordu. Roland azıcık düşündükten son- ra hizmetçiye: — Bırakınız Edvard, dedi.. E- vet bırakınız ve bırakmanızı isti- yorum. Edvard tehevvürle dışarı atıl dı ve genç kız da ihtiyara döne - rek: — Nişanlımın burada bulun - mayışına müteessirim. Kendisini size takdim ederdim. — Evet nişanlandığınızı biliyo- rum, — Evet, Jerom Helmas ile ni- şanlandım. — Biliyorum, kız kardeşinle evlenmesi mukarrer olan zat... — Evet ölmeseydi evlenecek - lerdi. — Vaktiyle onun anasını tanı- mıştım. O henüz bir çocuktu. Fakat Roland mükâlemenin ya- bancı bir şaiht huzurunda devam etmesini arzu etmediğinden dedi kiz ; — Yukardaki buduar'ıma çi - kalım. Orada daha serbestçe ko - nuşuruz. Buyurunuz. Raul bir göz gezdirme ile bu a» ni ziyaretin Fostin ve Felisiyen'i de şaşırttığını anladı. Her üçü de meseleyi kendi kendine tetkik e- diyordu. İhtiyar adam aradan iki saat geçtikten sonra Poland'ın koluna dayanarak indi. Genç kızın gözle ri kızarmış ve siması perişan ol - muştu, ihtiyar sordu: — Ne vakit evleniyorsunuz? Roland ani bir karar vermiş gibi mukabele etti. — İlânlarmıızı asılması müd « deti on iki gündür. Yanion iki gün sonra.. İhtiyar Rolandı kucaklıyarak : — Şu halde, dedi, saadetler di- lerim. — Arzu ederseniz size biraz re fakat edeyim?. — Hayır istasyon yakındır. O- raya yalnız gitmek istiyorum. Ya- kında görüşürüz. Sizi biz de gör - mekle çok bahtiyar olacağım. Gel meyi vaadettin, fakat gecikmeme- ni rica ederim yavrum. İhtiyar bir daha arkasına bak- madı, yürüdü. Roland bir müddet ihtiyarı gözle takip ettikten sonra düşünceli bir halde salona döndü. Raul ise genç kızın avdetini bek - lemeden ve ihtiyarı takip etmek arzusiyle köşkten ayrılmıştı. Cad- deye çıktığı zaman ihtiyarın, bir hizmetçi ve şoförün yardımiyle o- tomobile bindiğini ve uzaklaştığı- nı gördü. Güzel ve müzeyyen bir araba olan bu otomobil, gayet u - zun bir yoldan geliyormuş gibi toz toprak içindeydi. Akşamın yedisine doğru kli - nikten çıkan Fostine rasgeldi. Genç kadınat — Bu ihtiyar hakkında bildiğin bir şey var mı, dedi. Roland bir şey söylemedi mi?. — Hayır.. — Zaten söylemiş olsa bile bir şey ifşa etmiyeceğiniz malüm.. — Olsun, başımın çaresini ken- dim arar ve bulurum. Bu da zor bir iş olmıyacak, ve O bildiklerine yeni bazı hakikatler inzımam et « mesine yardım edecektir, Keşifle- rimiz ilerliyor Fostin!.. Sonra daha keskin ve mütear- rızâne bir ifade ile devam etti: | o — Klematite çevirdiğiniz dala- vere ne olsa gerek?. Hiç beklen « miyen bir anda Rolanda aile dos- tu gibi hulül etmiş bulunuyorsu - nuz. Derdinizi birleştiren müşte - rek şey nedir?. Sihirkâr güzelliği- nizi Felisiyeni teshirde kullanıyor» sunuz. Bu hususta daha ileri git - meyiniz. Çünkü delikanlıyı aşırır ve siz de zahmetinizle kalırsınız. Fostin kızmadı ve bilâkis gü - lümsiyerek: — Kendimi size beğendirmek için uğraştım mı?. — Doğrusu bu ya, uğraşmadım. (Devamı var Ortaköy Şifa Yurdu Sahip ve müdürü Dr. AHMET ASIM İstanbulun en güzel, en temiz ve en ucuz hususi hastanesidir. Yatak fiyatları: 2 liradan i- tibaren. Doğum ve hertürlü kadın | ve erkek ameliyatları: 10 günlük ikametle beraber 40 lira.,, - * Telefon 429221 Vapurculuk Türk Anonim Şirketi Istanbul Acentalığı Liman ban, Felefon: 22925 Trabzon Yolu Dumlupınar 5 eyni Pazar şünü sant 20 de Gu. lata rıhtimından kalkacak. Gidiş * te: Zonguldak, İnebolu, Ayancık, Samsun, Ünye, Ordu, Giresun, Ti- rebolu, Görele, Trabzon ve Rizeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of ve Sürmeneye uğrayacaktır, Izmit Yolu Cuma, Pa- zar, Salı, Çarşam- ba günleri bir vapur #sat 9 da Topbane rıhumından kalkar Karabiga Yolu Cumartesi, 5 ünleri s4at20 Çarşamba "5 Toğine rhtımından bir vaper kalkar. Gidiş ve dönüşte mutat iskelelere uğrar İk e ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: