Ölüme — Bir şeyler yok. — Cüzdan yök mu?. Kâğıt mek tup yok mu?. — Yek, — Hırsızlık kastiyle öldürmüş “lacaklar, Sonra tekrar cesede baktı: — Yabancı bir yüz.. Bir ses duyuldu: — Ben tanrdım efendim. Bu e- fendiyi buraya balıkçı Mehmet Yığı ile getirmişti. Halk, yavaş yavaş yaklaşmış, tahkikatla meşgul olanların etra- da halkalanmıştı. Bu kalabalığın arasında, en ön- de ebe kadın duruyordu. Küçük Ali eve uğrayıp annesi- Ne geç kalacaklarını söyledikten tonra, ebeye usulca sihayeti fısla- Miştr, Ebe kadın durur mu?.. Bir be- ne ile sokağa fırlamış, kalaba- Iğa katılın cinayet “yerine gel - Mişti, M Cesedi tanıdığını söyliyen o i - in Müddeiumumi döndü: — Ne dedin? — Bu efendi dün öğleden son - ra buraya Mehmedin kayığı ile geldi. Ben gördüm. Para vermek için cebinden kırmızı bir cüzdan Şıkardı. İçi para doluydu. — Kırmızı cüzdan olduğuna e- min misin?, — Gözümle gördüm. Mehme - on li ge “Mehmet dediğin şu adam mı — Evet, balıkçı Mehmet. Eğer müddeiumumi sözünü sok Lil : Müddeiamumi gözlerini Meh - mede çevirdi, Mehmet hâlâ oğlu i- İ6 meşguldü. Olüp”Biteni görme - MİS, konuşulanları duymamıştı. — Mehmet. — Efendim. — Buraya gel. — Geldim efendim.. Bir emri - MİZ mi var, — Evet, — Beyefendi, benim hatunun ün $ece bir oğlu dünyaya gel - i. Derdimi size söyliyeyim. Ben n doğurmuş. Eve bir bey #elmiş. Yüzlerce lira vermiğ've Bitmiş. Bu parayı bir türlü helâl etmiyorum. Meyhaneciye sor- , Helâlden dedi, Bana parayı zatı görmüş.. Bir gün evvel İp karıya müjdeliyeyim. >— Ya?.. Demek para verdi.. — Yüzlerce lira, Si Kim olduğunu da bilmiyor - Bilmiyorum efendim.. Ama tipi bir yerde bulacak olursam. ai Müddaiumum cesedin yüzünü Patmıştı. Birdenbire met a e olmasın!.. Dedi. ük; Bu ölü Yüzü, Mehmedin âklını Di Demek tanıda? m efendim; yani... heyecanı çok ma - ye * Moni kayığı ile getirdi - m 5 müşterinin ölüsünü | e her insana tesir NN umumi, yan gözle balık- en meşguldü. Be ine gel Mehmet. Bu ete NCİ görmek seni mütees- | lz Git karına müjdeni ver, in gel, Yazan : Selâmi İzzet Peki Efendim. Müddeiumumi uzaklaşan baba oğula baktı. Bir türlü bu adamın katil olabileceğine aklı yatmıyor - du. Başını salladı ve içinden mi- rıldandı; “Akşam meseleyi anlarız.,, Daireye © gümrük : memurları, meyhaneci ve ebe kadının da gel- melerini emrederken doktor telâş- la yolla Onu bir kenara çekti. Hararetli hararetli bir şeyler söy- ledi, Doktorun sözleri çok mühim o- | lacak, Fevkalâde soğuk kanlı bir zat olan müddeijumumi ür- perdi: — Emin misiniz ?. — Elbette. — Doktor, katili pek çabuk bula- cağız. Yalnız rica ederim, kimse- İ ye hiç bir şey söylemeyiniz. Ağır ağır hareket eden müddei- umumi asabileşti,. Telâşa düştü. cesedin yanma gitti: -— Arabayı buraya getiriniz, dedi, Memurlar cesedi kaldırmak is- tediler, Emretti: — Bırakınız.. Halkı dağıtınız. Jandarmalar halkı dağıtırlar - ken, müddelumumi ile doktor ce- sedi elleriyle arabaya koydular. kei ei Kırmızı cüzdan , Müddeiumumi Mahir Bey, çok ciddi, vazife başında çok hadit bir adamdır. Fakat kalbi temiz, iyi yürekli, merhametli, makul bir vazife adamıydı. Masasının başına oturup ta, "man, Mehmet hakkındaki şüphe - lerinden eser kalmamıştı. Orman köşkünün kimin tarafın- dan kiralandığını. tahkik etmele- rini, araba izlerini takip etme - lerini, arabayı ve arabacıyı bul - malarını emretmişti. Ebe ile meyhaneciyi çağırttı. — İsminiz? © — Kadriye. — Ebe misiniz? — Evet. — Sana bir ihtar: Doğru söy- le... — Yemin ederim. — Maktulü nerede ve nasıl gör- dünüz? — Mehmedin karısı doğruyor - du. Oraya gittim... — Süat kaçta? — Akşam saat beşte. — Melhmede o zaman mı para verdi? — Evet, kırmızı bir cüzdandan on lira çıkarıp verdi. — Ayni ifadeyi tekrar ediyor - sunz, Sözlerinizin ehemmiyetini kavrıyor musunuz? — Kırmızı cüzdanı gözlerimle gördüm. Kıp kırmızı bir cüzdan. Öyle de dol idi ki... — Bırak derin sorayım. Mehmet Efendi saat kaçta balığa çıktı? — Hemen çıktı. Karısına: “Me- rak etme, geceye kalmam.,, de- di. — Mehmet Efendiyi bir daha ne zaman gördün?. 1Devamat var) Davet Halkevinden: 18 Ağustosta Dolmabahçe sarayın- da açılacak ikinci dil kurultayını deva- mı müddetince takip etmek istiyen yurt. taşlara bir kolaylık olmak üzere Evimi- zin Cağaloğlu merkez ve Tepebaşmda. VARIT Tefrikası: Şi e Kurultav Susayan Gönül Azanın adların gör- teren beşinci list Bugün umumi merkez heyeti ve . rultay merkez bürosu dün umumi kâtip Ibrahim Necmi Beyin reisliği altında Çanakkele mebusu Ahmet Cevat, Ordu mebusu Ali Canip, “Aksaray mebusu Besim Atalay, Müzeler müdürü Hamit Zübeyir, orta tedrisat umum müdürü Hasan Âli, Konya mebusu Naim Ha. zım Beylerden mürekkep olarak toplan- mış, tezler ve kurultay işleri etrafında Vekili ve cemiyet reisi Abidin Beye bir aralık toplantıya iştirak ve riyaset et- miştir. Eskişehir mebusu Yusuf Ziy» Bey müzakerede hazır bulunmuştur. — | Tarama dergisinin sekiz fasikülü bir cilt halinde satışa çıkarıldı Türk Dili çeki Cemiyeti Umumi Kâtipliğinden: Tarama Dergisinin osmanlıcadan türkçeye söz karşılıklarını gösteren »6- kiz fasikülü bir cilt halinde satılığa çı karılmıştır. Derginin türkçeden osman. Ucaya olan indeksinin basımı da bir kaç güne kadar bitecek ve bu da ikinci bir cilt olarak çıkarılacaktır. İki cilde bir- den (10) lira fiyat konulmuştur. Tek cilt ve fasikül satılmaz. Satış merkezi, Türk Kitapçılık Limitet Şirketidir. Bu- günden itibaren müracaat edenler birin- ci cildi alabilecekler ve ikinci cilt için de kendilerine makbuz verilecektir. Der- gi kendilerine ayrıca gönderilmekte 0- lan zatlara indeks Fasikülleri de gönde- rilmektedir. Kurultay azasının adları T.D.T. C. Umumi Kâtipliğinden: 18 Ağustos 1934 cumartesi günü sa- at 14 te Dolmabahçe sarayında toplana- cak ikinci Türk Dili Kurultayına aza o- larak iştirak etmeler üzere müracaat €- denlerin beşinci listesi şudur: Necmettin Sadık Bey, Hıfzı Oğuz Bey, Server Rifat Bey, Kâniye Abidin Hanım, Semin Bey, Vâlâ Nurettin Bey, Senih Muammer Bey, İhsan Bey, Hay- dar Bey, H. Mahir Bey, Ahmet İhsan Bey, Hikmet Feridun Bey, Namık Edip Bey, Hasan Rasim Bey, o Enis Tahsin Bey, Ahmet Şükrü Bey, İskender Fah- rettin Bey, Etem İzzet Bey, Ali Riza Bey, Dr. Recep Ferdi Bey, Galip Naşit Bey, Aziz Nihat Bey, (Feridun Bey, Talât Mümtaz Bey, Baytar Ahmet Cev- det Bey, İzzet Bey, Hüsnü Bey, Na- mık Necip Bey, Mehmet Riza Bey, Esat Bey, Halil Kadri Bey, Hüseyin Avni Bey, Suat Salih Bey, Ahmet Zuhuri Bey, Naşit Bey, Hilmi Bey. 2 — Kurultaya daimi dinleyici ola- rak iştirak etmek üzere müracaat eden- lerin beşinci listesi şudur: Tevfik Bey, Sabahat Hanım, Seni- ha Nafiz Hanım, Babanzade Şükrü Bey, Namiye İhsan Hanım, Nahide Hanım, Akdes Nimet Bey, Âkil Muhtar Beye- fendi, Akil Bey, Keyyise Hanım, Bedia Hanım, Tevfik Bey, Mediha Faik Ha. nım, Seyhan Hanım, Ömer Nazmi Bey, Sabiha Hanım, Salih Bey, Vildan Ha. nim, Osman Recai Bey, Mehmet İhsan nerede, Kasımpaşa nerede... Bey, Cemalettin Server Bey, Bürhanet- tin Bey, Celâl Bedii Bey, - Muslihittin Bey, Mansur Bey, Şefik Bey, Fevzi Bey, Hakkı Nazım Bey, o Hüsamettin Bey, Kıymet Hanım, Nurettin Bey, Tevfik Bey, Tevfik Bey, o Tevfik Bey, Ömer Lütfü Bey, Ziya Bey, Ruhi Bey. Adil Bey, Süleymani Edip Bey, Süley- man Ahmet Bey, Süleyman Şevket Bey. İsmail Şevki Bey, Şevki Bey, Na- fiz Bey, İzzet Bey, ; Muharrem Bey, Matmazel Melin Piyosyan, Tohdaryan Karabet Bey 3 — Bu beşinci liste ile evvelki lis- telerde adları yâzılı zatlar her gün saat 10 dan 12 ye ve 14 ten 17 ye kader Dolmabahçede Milli Saraylar müdürlü- | ğü dairesinde açılan davetiye dağılma merkezine müracaatla kartlarını alabi- Tirler. 4 — Altıncı ve son liste yarın neş- dilecektir. MersininKurultay murahhası Bu ayın on sekizinde açılacak olan ikinci dil kurultayını Mersin Halkevi murahhası olarak Mersin orta mektebi türkçe ve edebiyat muallimi Suat Salih Bey seçilmiş ve kendisi şehrimize gel- miştir. ———ğ—5 ki Beyoğlu kısmı salonlarımızda radyo tayı her gün bu iki salonlarımızda takip tertibatı alınmıstır. Arzu edenler kurul-İ edebilirler. i ni , a adini $ — VARIT 15 AĞUSTOS 934 — . Şehirde tetkikler: Bir'ayda 1500 kilometre yürüyen adam! ii A Eskici Yahudiler nasıl K alış veriş ederler, Isak — Eskiler alayım!.. Kelimeleri yam yassı eden yay- van sesi, bodur evlerin harap sa- çaklarında çınlamalar yapıyor. Kapı karşı komşumuzun körpe | kızı, yayvan sesin sahibini pençe- resinin dibine çağırdı. Kırık ka- fesi ta yukarı sürdü: — Eskici, eskici... (Gel, gel.. Genç kız, babasının kim bilir ne zamandan kalma ütüsüz ,yama- ir pantalonunu Yahudiye gösteri- yor. : Uzun, sıska suratlı eskici, sir - tındaki çuvalı kaldırımlara bırak- tr. Evvelâ buruşuk mendiline al- nınm kuruladı. Sonra, eski pan- talonu muayene ve pazarlığa baş- | ladı: — Ne istiyorsun, küçük hanım? — Son söz: Uç buçuk lira ©- lur... — Uç buçuk lira?! — Evet... Sırf senin hatrın için. Fakir adamsın diye... — Yenisi iki liraya be küçük hanım!. — Sen bilirsin... Üç buçuktan bir para aşağı olmaz.. Âlâ pan- talon... — Alâ... Ama, gerisinde bir | Ef. anlatıyor Bu zayalle adamlar günde kaç saat dolaşıyorlar? Ve bu müthiş | eziyetin, yorgunluğun karşılığı nasıl bir kazançtır? Hayatların « dan memnun mudurlar? i Eskici henüb uzaklaşmamaıştı. Çağırdım, konuştum: Adı İsalkmış, 37 yaşındaymış.. , Ama, ferah ferah elli gösteriyor. — Yaş otuz yedi.. Tam on | yedi senedir bu işin içindeyim... Allah seni inandırsın, Bey... ih- tiyar değilim, ama ağzımda bir 4 tek diş kalmadı. Yetmişlik ihti - yarlar gibi dizlerim titriyor.. İn« | san demirden olsa dayanmaz bu ğ işe... Sabah sekizde çıkarım ev» den... Akşam sekizde dönerim. Günde -on iki saat... Var hesa bını sen yap artık, ne kadar yol yü rüdüğümün.., Evet... Hesabını ben yaptım? Saatte beş kilometreden, on iki saatte 60 kilometre yol.. Onunu | taraya çıkar, ferah ferah elli kilo- metre... Bir ayda 1500 kilometre eder. Düşünüyorum: Ankara ile İstanbul arası, zannederim, aşa” | ğı yukarı (550 kilometredir. Şu hesapça, İsak Efendi her ay bir | kerre Ankaraya gidip geliyor, ve delik var be küçük hanım? — Yamarsın!. — Dizleri de merhemi ça çıka - İN 0G EŞE LAZLEN — Yepyeni lin sana yok pahasına ne diye satacağım ayol!... | Zavallı eskici, epey ter, o ka- İ dar da dil döktü, Bir buçuk lira- | ya fit oldular Eski pantalonu çu- vökin yerleştirdi. Körpe kızın kafesi indi. uzaklaşıyor: — Eskiler alayım!... yorum, bakır alıyorum, tinlerrrr!... Bu adamları ne zamandır me- rak ederim. Aksarayda outrurum ben.. Her vakit evimizin önün - den geçen bir esici Yahuduyi bir gün Kasımpaşada kapı kapı eski sorarken görmüştüm. ri Eskici Yün alı. eski Besl geriye de 400 kilometresi kalıyor. En az elli kilometre dolaşan İsak ! Efendi, Bile musunuz, günde ne kaaztıyor. 70 kazlk j simli o. — Bazan siftah etmediğimiz günler de oluyor, Allah seni inan- dırsın, bey... Diyor. — İsak Efendi, siz en çokkim- | lerin müşterisisiniz?, Zenginle » | rin mi, yoksa fakirlerin mi? — Daha çok zenginlerle iş yi parız biz.. Onlar elbiselerini, kun duralarını sık sık yenilerler.. Eski- İler bize satılır. — Buhran, sizin ise de tesiri İ oldu mn İsak Efendi?. 4 — Elbette,, — Evr Bi bolluk vardı. Kör alıcı, kör satıcı. Şi m di dünya kıt... Allah seni inans dırsın bey, her yil bir evvelki neyi arayoruz.. İnsaallah iyi — ye lur... Sabır; selâmet. Posta T. - Binalar ve Levazım 43 ve 1,5 m/m kutrunda usulile münakösaya konulmuç'ur. tarihinde ihalesi »cra kılınacağından için şimdiden şartnamedeki tarifat dahilinde ihzar o'unacak leh. Müdürlüğünden: 15$ lon demir te kepelı zerf di Mezkür tellerin 1 Eylül 924 taliplerin şarlname sima nâme ve teminatları iht.va edecek zarflar tevdi 'çin de mez: 14 de teyoğ unda Pes kür taribe müsadif cumartesi günü saat ğun sia © Telgraf binasında 3 üncü katta Caatları, : mübayast 'omivo'unı m'râ 1349971 Istanbul mıntaka San'at Mektebi f Müdürlüğünden; “ 934-935 ders senesi için kaydına başlanmıştır. Aşağıda y ile müracaat edilecektir. A Nüfus tezkeresi - “Talebenin yaşı on üçten küçük ve meklebimize almacak talebenn & azılı vesaikle birlikte bir istida gi on yediden büyük o'mayacaklır., B — lik mektep şahadetnamesinin aslı, C — Aşı şahadetnamesi, D — Dört kartonsuz vesika fotoğrafı. E — Müracaat ve kayıt müddeti 18/8/934 günü akşamma kadardır. Müsabaka imtihanı 20/8/934 t ihinde yapılacaktır, (4525) a