— ö—VAKIT — Tesadüf ettiğinize (şüphe yok. Ancak sanatkâr olarak taşı- dığım ad bugünkü adım değildi Ben bilhassa İngilterede ve Avus- turalyada oynadım. Joan Sirdey! İsmini her halde duymuşsunuz - dur. — Evet... Öyle bir şey hatırlar! gibi oluyorum. Artık hiç düşünmeden yalan söylemek zamanı gelmişti. Bu işin kolay olmadığını siz de takdir edersiniz. Maamafih cesur olmak icap ediyordu. Bunu için hiç düşünmeden aklıma gele- ni savurmağa başladım. — İşte, dedim, bu nam altm- da “M. Şaterlenin dostu, “Kır- mızı canavar,, “Brodvay damları altında,, gibi birçok filmlerde ©y- nadım. — Madam Gladis de sizinle beraber mi oynuyordu?. — Evet. — Şu halde Gregoryo ismini niçin kullanıyorsunuz?. — Bu benim hakiki ismimdir. Benim hakiki ismim baron Stan - ley Fregoroydur. Bundan bir müd- det evvel müstear adımı terket - meğe karar verdim. Bu izahat ve tafsilâtm stüdyo müdirini kandıramadığı aşikâr i di, fakat adamcağız, muharriri| gücendirmiş olmamak için ileri varamıyordu. — Pek âlâ, dedi, birçok güzel filmler yaptığınız görülüyor. “Şe- refli hırsız, ,da muvaffak olaca - ğınız muhakkaktır. Fakat insar çok büyük san'atkâr olur da baz sollerde buvaffak olamaz. Bunun için bir tecrübe yapalım. — Emrinize amadeyim. Bundan sonra birçok hayali re- jisörlerin adlarmı saydım. Müdür bazı emirler verdi. Bu emirler üzerine bazı tertibat ya - pıldr. Bütün gayret ve soğukkanlı! İsğrma rağmen bu anlarda, hücre- sinden idam sehpasma sevkedilen bir mahküm kadar dım. Gladis de bunun farkında idi: — Gayret Stanley, dedi, kendi- ni odamızda tecrübe yapıyormuş zannet ve başka şeyle meşgul ol - ma, Mondial sinema kumpanyası - mn başlıca rejisörü yerlerimizi gösterdi ve tecrübe oyununa baş- larirk. M. dela Nua dedi ki: — Azizim Fregoryo, güzel zev-| cenizle birlikte Merkasın Bertayı ayartmaşı sahnesini (oynayınız. Bütün sahneyi tekrar etmeyiniz. Yalnız Bertanın: “Müsade edi - niz, ah bırakmız da çıkayım !,, de- diği yerden başlayınız. Başladık. Oh irade kuvveti ne büyük şeydir. Ben kendimi haki- katen Markas o zannediyordum. Gladis de rolünde sihirkârdı, Sah-| ne bitince muharrir heyecanla! koşup her ikimizi de kucakladı. M. Veyl ise: — Mükemmel, mükemmel, di. Yordu. Öyle değil mi M. Sper?. — Evet efendim.. Dikkate de- Bar. M. de la Nua fevkalâde mem-İ 4 AĞUSTOS 1934 Merakı bir sergüzeşt romanı Edgar Pip'in son maceraları Yazn : Arnold Gatopen “Sinema studyosunda ilk prova lehimize bir netice verdi,, —43— nun olmuştu. Veyle dedi ki: — Görüyorsunuz ya, dedikle - rim çıkıyor. San'atkârlarımı seç - | Memleket Haberleri Izmirde şenlikler Başvekilimiz dokuz Eylül panayırında İzmirde bulunacak İzmir, (Hususi) — Başvekili- mizin beynelmilel 9 Eylül panayı- rının açılma merasimine riyaset için şehrimize geleceği anlaşlmış- tır. Yamanlar suyunun Karşıyaka» ya akıtılması, Aydın, Tire, İzmir büyük yolunun açılması şenlikleri! de ayni günde yapılacaktır. Iktısat mekte hiç de aldanmış değilim. XXX Az zaman sonra Gudvay'da, i- ki meşhur san'atkârın bir fransız romanını filme çevirecekleri ri - vayeti şayi oldu. Herkes bizi gör- mek istiyordu. Elde ettiğimiz ne- tice pürüzsüz bir zaferdi. Artık sinema artisti olmak için konser vatuvar terbiyesine hacet olmad- ğını tecrübemle anlamıştım. Bundan sonra filmi çevirmeye başladık. Muharrir bizi daima ye- meğe çağrıyordu. Bu davetler ta- bii Gladisle yanyan bulunmak i - çindi, bu da oldukça canımı sikı- yordu. Rejisör Sper ile de dost ol- muştuk. Bu da Gladis ile lüzu- mundan fazla alâkadar oluyordu. Herkes Gladisin arkasından koşu- yordu. Maamafih, şunu da itiraf etmeliyim ki, Gladis kimseye yüz! vermiyordu ve bana sadıktı. Pa -| ra denilen mel'un madde aramıza soğukluk koyabilirdi. Fakat şim- | di kâfi derecede kazanıyorduk.| “Serefli hırsız,, için yaptığımız mukavele zamanın en meşhur san alkarlarını kıskandıracak de “ recede yüksekti. Daha ( böyle bir! iki kontroto ve birkaç film çevir- meğe muvaffak olunca ezngin, hem çok zengin olacaktık. “Şerefli hırsız,, filminin çev- rilmesi bitince muharrir M. de la Nua büyük bir ziyafet verdi, Bu ziyafette hürmet mevkiinde ben ve Gladis oturuyorduk. o Filmin çevrilmesine iştirak eden bütün san'atkârlar bu ziyafette Obazır bulunuyorlardı, Mhuarrir o uzun bir nutuk söyledi. Bu nutka kulak veren olmadığını temin ederim. Kim dinler böyle palavraları?. Ba” usus davetliler şampanya ve şarapların bolluğu yüzünden ka - faları fena halde tüssülemişlerdi. Bundan sonra da bir balo yapıldı. İlk darsı muharrir Gladisle oyna- dı. Muharririn ne kadar kabatas- lak bir adam olduğunu ancak bu dans ernasmda görebildim: Bi ayı gibi dansediyordu. Adeta sıç- riyor ve Gladis tarafından sü- rükleniyordu.. Maamafih bu vazi- yetinden istifade ederek Gladisi sıkıştırıyordu. Kadınlarla müt- İ hiş alâkadarmış. Stüdyodaki bü- tün genç kız figüranlar sira ile o- zamla baş başa yemek yemişlerdi. O Gladise de sarkmtılık ediyordu, fakat, metresim bu kel kafalı, usyuvarlak ve en küçük bir ha - »eketten sonra deniz aygırı gib! soluyan adamdan fevkalâde nef- vet ediyordu. Maamafih M, Veyl ile yeni bir kontrato imza edin - veye kadar muharriri de idare et- mek mecburiyetini hissediyordu. Fakat bu konturato imza edildiği gün de adamcağız pılıpırtıyı top-. lıyarak ve bir acemi kızcağızı da| beraberinde sürükliyerek Holivu - da yollandı. Çünkü yeni bir fil - minde oynamağı kabul etmemiş - tik, (Devamı var) ai a ii i ” Vekili Celâl Bey de İzmire gele - cek ve panayırın açılma şenliğin- de bulunacaktır. Bu sene teşkil olunan ve işe başlıyan Türkofisin açılma şenli - ği de ayni günde yapılacaktır. A- çılma merasimi Celâl Bey tara - fından yapılacaktır. | Erzurumda Sünnet düğünü Erzurum, 3 (A.A.) — Halkevi ve hayır cemiyetlerinin yardımı ile dün 300 fakir çocuk sünnet e- dilmiştir. Bu münasebetle gece millet bahçesinde muhtelif eğlen- celer yapılmıştır. Hukuk talebesi Boluda Bolu, 3 (A.A.) — İstanbul Ü- niversitesi son sınıf hukuk tale - besinden OMediha Hanım dün gece Halkevi salonunda kadın ve erkek çok kalabalık bir dinleyici huzurunda, memleket davasında! medeni vazifelerimiz hakkında bir konferans vermiş ve şiddetle alkışlanmıştır. Ağrı isyanı suçundan o mahküm olanlar “ » Adana, (Hususi) — Ağu dağı isyanma iştirak suçundan şehri - | miz ağır ceza mahkemesince ye -! dişer sene ağır hapse mahküm e. dilen Ercişli Halit oğlu Haydar, Esat oğlu Maruf ve Hamo, “diğer adı Timo,, oğlu Kubat haklarm - daki hüküm temyiz mahkemesin- ce tasdik edilmiş, on dokuz sene ağır hapse mahküm olan Yakup oğlu Aco hakkındaki hüküm de! bozulmuştur. Dosya evrakı şeh - rimize geri gönderilmiştir.. Çeşmeliler mektep ücret” lerinin indirilmesini istiyorlar Çeşme, — Kazamızda maarife karşı büyük sevgi ve derin duy- gular beslenmektedir. Her baba yetişkin çocuğunu okutmak ve her yetişen çocuk ta okumak için çırpınıyor. Fakat, gelirini hep topraktan alan kazamız halkı, bu- gün buhran tesiriyle çocuğunu o- kutamıyacak vaziyettedir, Geçen yıl koca kazadan gelir - leri biraz yerinde olan ancak dört baba, çocuklarını okutmak için İzmirdeki lise ve orta mekteplere| yerleştirebilmiştir. Fakat ne ya .| zık ki, bu yıl, bu babaların da gelirleri çok daralmış, çocuklarını okutmalarma imkân kalmamıştır. Çünkü bugün alınan orta mektep parası pek çoktur. İzmir lisesin- de ve orta mekteplerde leyli tu- tarı 225 liradır. Buna çocuğun diğer masraflarma karşılık olark 200 lira daha katacak olursak, tamam 420 lira ediyor. Bir baba, hele toprakla uğraşan| bir baba, bugün bu parayı bula- maz. Bunun için dünkü gelire gö-! re konulan mektep tutarlarını bu-| güne göre indirmek lâzımdır. Şim dilik halkın istediği de budur. | lice değildi. Vâkıa bu yolun adı Tek kürekle mehtaba çıkar gibi bir gezinti! Zaro ağa bu yaz buraya hava tebdilin€ gelseydi,belki daha Sarıyerin arkasındaki maden den tepedeki Nalbant çeşmesine uzanan yol dönemeçli, upuzun ve dimdik yokuşu hiç yaya olarak ve! yahut tek atlı araba ile çıktığınız Var mi? Bir kere yaya, bir kere e- şekle üzerinden geçtiğim bu haki- ki deve bağırtan yokuşu geçen hafta da tek atlı bir araba ile aş», tım. Aştım ana zavallı kır beygir- ciğin bu yokuşta neler ( çektiğini bir görmeliydiniz. Yarı yolda beygir olduğuna bin kere pişman olan hayvanın bu bo- zuk asfaltta ayakları kayıp ön diz kapakları yeri öptükçe bize araba dan atlamak.düştü. Haydi . baka: sm şimdi dayan arabanın ardın». dan ki beygir biraz yürüyebilsin ! Tepeye Nalbant çeşmesine çık- tığımız zaman arabacı Kadir Ağa! hayvanın alnından öptü: | — Yaşa ulan külhani, dedi, bir yerin sakatlanmadan bayırı oçık- tk! Çıktık ama buradan ötesi de deminki katranları kazınmış bol dönemeçli, dik yokuştan pek hal ta Kilyosa kadar şose idi; fakat Allah şose eyliye! Zekeriya Okö- yüne gelinciye kadar, bir saat ön- ce Sarıyerde yemiş olduğum ye-| mekler kâmilen hazmolundu, hat- tâ bu çok şirin köyün sınır başın- da açlıktan karnım zil çalmıya| başladı. Belki diyeceksiniz: — Oraların havası, suyu böyle yaptı! Tabii, onların da tesiri oldu a| ma asıl sebep yoldaki sarsıntı idi.! O kadar sarsıntıya midede yemek mi dayanırdı? Yolda ikide bir a - gırlaşan beygire arabacı, kamçıyı şaplattıkça zavallı hayvan yeni: den birtırıra dökülür gibi © luyor; fakat doğru dürüst beş on adım attıktan sonra işi gene zora» ki sek ssk oyununa döküyordu. İsterse döğmesin! Kapaklanıp diz kapaklarını sakatlamıya niyeti varsa o başka!... Daha beş altı yıl önce yeniden yapılan bu Sarıyer — Kilyos yolu âz zaman içinde amma da müsla- mel, bozuk yollar arasına girmiş ha! * * * Yolunun bozuk olmasına rağ- men Kilyosa gene rağbet çok! Lâ- kin şoförlere, yahut arabacılara: Kilyos! dediniz miydi, suratlar biraz ekşiyor ve müşteriye: — Ben lâstiğimin patladığma . bi hir yeliğe bir kaç yıl yaşardi yanmam, sizin barsaklarda kalmaz! Deniliyor. Böyle olmakla ber Cuma günleri gene yol otomobilden, arabadan bil onluk, on beşlik, yirmilik, yi beşlik, hattâ otuz kişilik yaya filelerden geçilmiyor. Arabamız Uskumruköyü hut duna yaklaştığı zaman arka fa baktım ki hava simsiyah, b lar fena halde alçalmıştı. içi tarafından derin gök gürül leri geliyor, şimşekler hiç dül dan çakıyordu. Günlerden ; şembe ve akşam da geç vakit duğu için yolda arabadr'ile wi den başka insan namma kini görünmüyordu. Aklıma bu tabii gitmiyen havalar yüzü şurada burada patlak veren fanlar, seller, yıldırımlar seli du. Arabacıya sordum: gd — Kadir Ağa sen yüzme © misin? — Daha denize bir saat 5 muz var, şimdiden ne $0i yüzmeyi? — Ben deniz için sormu; — Nicin soruyorsun ya? / — Hava çok yaman... Bif yakalanırsak! — Yakalanırsak soluğu doğruca Kilyosun altındaki men limanında! Bereket biz Kilyosa varmcıya la se yüzü bizi sade tehdit etti VE varıp ta çardakların altın# 4 geldikten sewra mübarek dı. pi <a Karadenizin çok sağla” sı, Kilyosun çok iştah açı yirmi dört saat için bile o Ba yarıyor. İstanbuldan gin, bezgin, kırgın, halsiZ —i) yirmi dört saat sonra is€ “4 buraya dipdiri, capcanlı; vadi ze döndüm!Ne olacak Pa i sağlam hava... Orman ge rak ve hafif su, su değil “5 eksir..; Billâr gibi, bak görünen yosunsuz, y€' geri rünlüsüz, tortusuz şifalı Sonra muhteşem bir er Daha sonra yirmi dört ei kafa dinlenmesi. Ora e rı Dalyancı İsmail Ef di çavuşu Sami ve Hikmet diyorlardı ki: — Eğer rahmeti bu yaz buraya hava ki 7 trselerdi babalık bel vali on yıl bu dünyadan 8” gef Osman