k | | F i . vinin bahçesinde ilk aşk saatlerini $ — VAKII $ TEMMUZ 1934 kk ye Vakitler Onu görmek! Onu tekrar gör 4 meki. Necdet odada yalnızdı.. Bu ak» sama yakın saatlerde (odasının penceresinden kapalı pancurları| ile akasyaların © arasına gizlenen | beyaz köşke bakıyordu. İ O hâlâ burada idi ha!. Kimbi -| lir? Belki o da bir pencere kana- dı arkasında buraya doğru bakı - yor ve dinliyordu.. Niçin hiç kendini göstermemiş -! ti7. Geldiğini haber aldığı zaman! çılgın gibi niçin ona koşmamıştı ? Gençliğinin ilk macerası başla» madan bitmişti.. Ona, on sene ev- vel, daha on sekiz £ yaşında iken çılgın gibi âşık olmuş, delice sev - miş, fakat tahsile gitmek için on- dan ayrılmak mecburiyetinde kal mıştı.. Binbir hâdise biribirini kovala- mış, uzun ayrılık senelerine rağ - men o güzel kadını daima gözle - rinin önünde bulmuş, iri siyah göz. leri, iki kıvırcık ve siyah saç dizisi arasındaki sıcak yüzü, ufacık ağzı ve hiç bir kadında bulamadığı o kendine mahsus çıldırtıcı kokusiy- le daima hayalinde yaşamıştı. Saatler geçiyor, Necdet hâlâ dalgın ve mütehayyil, olduğu yer- de, gözleri beyaz köşkün (kapalı pencerelerine dikilmiş duruyor - du. Akşam yaklaşıyor, ufuklar git tikçe solgunlaşıyordu.. Sabahatin de yüzü bu son bahar al ap bir tesi pi i vardı . Acaba o zaman kaç © yaşında idi?. Bunu hiç sormamıştı.. Daha! doğrusu cesaret edememişti.. Korkmuştu. o Fakat o güzelliğini bulmuş, cazip ,olgun,. kıvrak ve tam manasiyle bir kadındı... Gene bu evde, bu halasının e- geçirdikleri (o zaman o, elleriyle genç adamın saçlarını karıştırır - ker: | — Ben de senin bir halanım, diye mırıldanırdı . Fakat birdenbire o sıcak par - maklar bu okşayıcı hali bırakır, bu sarı saçlar arasında O sıkışmış başı geri doğru çeker, ve genç & dam etrafı koyu gölgelerle çevril- miş siyah gözlerin, içlerindeki gö- rünmez ateşi söndürmek ister gi - bi, kendi gözlerine diktiğini gö - rür, ateş renkli dudakların hara - retini dudaklarında hissederdi! . Daha dün buradan ayrılmış gibi hatırlıyordu.. Bir Temmuz akşamıydı.. Şu karşıdaki yeşil sıraya oturmuşlar» dı. Biribirlerini tanıyalı o henüz bir hafta olmamıştı.. Arkalarında- ki nar ağacının çiçekli dalları ü- zerlerine doğru iğilmişti. Bir çok lüzumsuz (şeylerden bahsetmişlerdi. e Pek erken ev - lendiğini kocasından nasıl ayrıldı- ğını anlatıyordu. Necdet dinlemi-! yordu bile.. Sabahat oturduğu yerden kolu- nu kaldırarak en yakım dallardan kıpkırmızı bir nar çiçeği kopar - mış, dudaklarının arasına sıkıştır. mıştr.. Buesnada ondan gelen mestedici bir koku, ılık bir kadm kokusu genç adamı sersemletmiş - 8. Birsey söylemek üzere kımıl. dadı., Fakat kendini 'tuttu. | ranlıklaşmıştı. Beyaz köşkün bir geçiyor Yazan: İki Yıldız Sabahat vaziyeti anlamıştı. Sel sini çıkarmadı. Bir kaç dakika böylece konuşmadan kaldılar... Kadı. dirseğini dizine dayamış , çenesini avuçlarının içine “almış düşünüyordu.. Birden: — Zannedersem, biraz ateşim var, değil mi?. Dedi.. Ateşten yanan elini genç adama uzattı; Necdet bu elleri a- vuçlarına aldı.. Okşadı, gözlerini kapadı; sarardı.. Kulaklarında a - rıların yızıltısına benzer bir uğul ! | Beyler, Vecihe Belma hanımlar). 21,20 ! tu vardı. — Ne sıcak değil mi?. — Evetlu Sustular... Görünmez bir kuvvet | ikisini de biribirine doğru itiyor ', onlar mukavemet etmeğe çalışı - yorlardı... Nasıl olduğunu anlamadılar Bu mukavemet edilmez . kadın, gözleri delikanlının - gözlerinde , aralarından bembeyaz dişlerinin parladığı kırmızı “dudakları yarı açık olduğu © halde genç adama yaklaştı.. Nefeslerinin gittikçe ar- tan hızmı takip'eder ' gibi daima biribirlerine yaklaşarak bir an ba- kıştılar.. Gözler kapandı: . Akşam oluyordu.. o Bahçenin bazı köşeleri daha şimdiden ka - penceresi bile açılmamıştı. Nec det hâlâ beyaz köşke bakıyordu. Akşam koyu mavi rengiyle tepe - lerden iyice inmişti. o Pencereyi disinde hafif bir yorgunluk his » sediyordu. İçinde ne bir heyecan, ne bir teessür vardı. Halası akşama onun geleceğini söylemişti.. Düşünüyordu.. Zaman ne de ça- buk geçivermişti.. Yalnız, Necdet gitmiş ve geri dönmüştü... Hiç bir şey değişmemişti.. Ha- lasının evi, kendi odası, o güneşli bahçe, arılar ve hep o sakin gün - İ HİKÂYE Pazartesi SALI > ? Temmuz | to Temmuz 96 R.Evrel | 97 R.Evvel Gün doğusu 4“ 48 Gün batı tası 19,43 Sabah samazı 435 e İ Oyle Hamazi 1 1419 İkindi #amezı 16 (9 16.19 Akşam Bamaz: 4943 41 Yatsı. namazı gida Sia Imsak 210 240 Yılın gıçemgünleri amg 14 pe kalan «önleri 182 181 I-RADYO- | Sugün ISTANBUL: 18,30 dah 19 a kadar o Fransızça ders. 19 dan 19,30 a kadar Konferans. (Kâzem İsmail Bey). Kanserden ko runma 19,30 dan 21,20 ye kadar Türk musikisi neşriyatı (Ekrem, Ruşen, Cev det, kenami Cevdet, Şeref, İbrahim den 21,30 u kadar Ajans ve borsa ha- berleri. 21,30 dan 22,30 a kadar Cemal Reşit, Muhittin Sadık, Mesut Cemil, İzzet Nezih, Laşinski Beyler tarafın- dan Oda musikisi, 223 Khz. VARŞOVA, 1345 m. 18,15: Taganni konser, 19: Musa- habe. 19,15: Plâk. — Musahabe. 20,40: Plâk (şarkılar.) — Musahabe. 21,12; Hafif orkestra konseri. — Haberler. vs, 22,12: Senfonik popüler konsör, 23: Edebi bahisler, 23,15: Dans mu - sikisi, 823 Khz. BÜKREŞ,364 m. 13 - 15: Her günkü neşriyat, 19,05 Karışık konser. 20: Üniversite. 20,15: Radyo orkestrası, 21: İtalyaya dair kon ferans. 21,15: Oda musikisi.21,45; Pi- yano konseri. — Haberler. 23,30: Kah- 230 Khz. LÜKSEMBURG, 1304 m. İtalyan neşriyatı, 20: Piyano kon- seri. 20,20 Piyano kı ii devamı, 20,40: Musahabe. 21: Haberler. 21,20: İtalyan musikisi. 22,20: Radyo orkes- trası, 22,45: Yeni musiki, 23,15: Dans plâkları, 5445 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m. 19: Sigan musikisi, 21,15: Buda - te hayv ünden naklen: . 24: , 713 Khz. Roma, 421 m. 21,45: Comariden naklen arzuya tâ- bi konser. 22,45: Musahabe, 23: Var: yete. 24: Haberler. 950 Khz. BRESLAU, 315 m. 20: Neşeli ve dans musi- kisi. 21: Haberler, 21,15: Vagnerden şarkılar. 22,15: Franz Bouman'ın iş - tirakile dans musikisi ve hafif havalar. 23: Avusturya, 23,20: Haberler. 23,45 Piyano Keman konteri, 24: Yabancı muşiki plâkları. ler,. Başından geçen bütün hâdi » Mi özenme seler, gençlik heyecanları, ıstırap- lar, tehlikeler, aşılması güç mani - ler, her şey, her şey hafızasından silinmişti.. Sanki buradan giden bir başka- sıydı... Kendini hâlâ dünün o ateş li delikanlısı gibi görüyordu. Dün âşıkımın kolları arasından ayrılmış bugün ayni hararet ve coşkunluk- la avdet etmişti.. Öyle zannediyordu ki biraz dan, ihtiyarlar yattıktan sonra, yavaşça dışarı çıkacak ve (o eskisi gibi bahçeyi geçtikten sonra ko - vanların yanındaki çiti atlıyacak olsa, onu, orada, tıpkı eskisi gibi kendini bekler bulacaktı. Ayağa kalktı.. Aynanın önüne gitti. Hiç değişmemişti.. Yalnız bir parça esmerleşmiş, bıyıkları sıklaşmış ve uzamıştı.. Tuvalet masasından aldığı bir makasla bıyıklarını biraz kısalttı, düzeltti.. Bir cigara yaktı.. Ansızın aşağıdan halasının se » si duyuldu: — Necdet, Necdet! İn bak kim geldi!.. Anlamıştı.. Biraz sarardığını hissetti.. Yüzünü bir ateş kapla - dı.. Heyecanla merdivenleri indi , Salonun kapalı olan kapısı önün- de soluk soluğa bir an durdu. İçe; K. Şimali Afrikada Türkler —Yakında Vakıtta — KARELERLE SO riyi dinledi, konyşuyorlardı.. O » nun sesini duydu.. O sse!., Tıpkı eskisi gibi ağır ve ahenktardı.. Kalbi boğazına kadar gelmiş gibi idi. o Kapının tokmağını çe- virdi.. İçeri girdi. (Eskisi (gibi mahcup ve sıkılgan kimsenin yü - züne bakmadan selâmladı.. —0O!. Hoş geldiniz.. Salonun karanlık köşesinde ha- lası ile konuşan siyah elbiseli bir kadin onu karşılamak için ayağa kalkmıştı... Nedet gözlerini (o yavaş yavaş kaldırarak ona baktı.. Birden taş kesildi.. Soğuk bir titreme içinde ve sonsuz bir sukutu hayalle: — Sabahat, Sabahat!.. diye ba- ğırdı.. Fakat bu siyah © elbiseli kadın artık eskisi gibi Sabahet değildi .. Sabahet o son ayrılış akşamında ölmüştü. Şimdi karşısında ışıldıyan si - yah ve karanlık (gözler, solgun renkli dudaklariyle sükün ve mu - habbetle gülümsiyen bembeyaz saçlı ihtiyar kadın vardı. AKIM Tİ BİN MASKELİ KADI Şurada, burada görülen ziyalar!' ma : Almanlar söndürmeyi unutmuşlardi e — Gözleri tamamiyle cukura kaçmış tı. Sevdiği adamla bu kadar çok meşgul olduğunu belli etmemek için yüzbaşı Rengnarta dönerek | demişti ki; “ Hakikaten o ehemmiyetsiz ! bir kaza idi, Mister Renguart!, Renguat kızı iyice tetkik ettik» ten sonra: “— Mis Magg.. Artık sizi cep- he arkasında istihdam etmek iste- miyorum, çok yoruldunuz, demiş- çek bir iş de kalmadı. Çünkü ya- zı bundan sonra tehlikeye sok - mak istemiyorum.. Diğer taraftan en kısa bir zamanda halledilmesi lâzımgelen bir iş var ki bunu an- cak çok cesür ve çok zeki iki kişi başarabilirler..,, Bu aralık Ralf Lenoks veda & derek gitmişti. Çünkü onun o es- nada Clairyde bulunması lâzım - geliyordu. Lenoks gittikten sonra Violet Magg evi yüzbaşı Rengua- stla daireden içeriye girmişti. O- rada umumi harpte kendisine tev- di edilecek olan son vaz#eyi mü- zakere edeceklerdi. »» # On sekizinci İngiliz tayyare flosunun bulunduğu (karargâh meydanı projektörler ve Magne - ziyom meşalelerile tenvir edilmiş imami i - taraflarında bluunuyordu. Violet Magg Belçikalı bir köylü kadını kıyafetine girmişti. o Karargâhım ti. Esasen buralarda yapılacak ' i kında harp bizim için zaferle neti! celenecektir.. Sizin genç hayatını! yin ediyordu. Violet Magg ceği işle o kadar derinden def”. meşguldü ki ne kadar zaman duğunun farkında değildi. Bif|, ralık pilot kolunu havaya d kaldırdığı zaman casus kız geldiğini anlamıştı. Önünde ran genç zabitin omuzuna dok muştu. Mülâzim Dale arkasını dan sonra tayyarenin kapısını tı, Violet Magg'ı eliyle selâm tan sonra tayyareden aşağıyf dahi onu takip ederek kendi tayyareden dışarı fırlatmıştı. Paraşüt açılmadan evvel kız başaşağı olarak karanlık luk içinde yere doğru sukut et! ti, Nihayet paraşüt açılmış ve olet Magg'ın sukutunu ani ve veren bir sarsıntı ile durdurr tu. Şimdi kız hafif hafif sal rak yere iniyordu. İneceği yeri bii bilemiyordu. Şayet görül! olursa derhal yakalanacağına he yoktu. Violet Magg ayaklı nın sık bir çam ormanının tepelerine çarpmakta olduj hissettiği zaman çok sevin Kız hemen kollarını açmış ve eline geçen bir ağaç dalını lamıştı. Fakat o ande fevi bir tesadüf eseri olarak p ormanın açık bir mahalline vâsfi İsli öteden Dre emişli let Magg orada boylu boyuna re yuvarlandıktan sonra kumandanı olan ingiliz zabiti ca-| kalkmış, paraşütün bağların sus kıza hürmet ederek yol gös - teriyordu. İkisi de tayyare meyda- ve kayışlarından kurtulmuştu. Violet Magg arkasına giy! nının çimenliği üzerinde yürüye » olduğu bol köylü elbisesinin altı rek küçük bir bomba tayyaresinin| iki deri çanta taşıyordu. Çan! bulunduğu yere gelmişlerdi. Bu dan birisinin içinde yarım dü: tayyare © harekete müheyya bir kapsül, bir tenvir çubuğu, bir po haldeydi. Tayyarenin: kanatları arkasında duran ve arkasına bir Alman piyade mülâzimi ünifor - ması giymiş olan genç bir ingiliz zabiti Violet Magg'a doğru gel - miş ve kendisini takdim etmişti: “ Mülâzim Dale... Violet Magg o mülâzime doğ» ru elini uzatarak: “ Bonsuar Mister Dale, Zanne- dersem hareket zamanımız geldi, değil mi?. diye sormuştu. Bir küçük zabit olan pilot ye- üne oturmuştu. İki çavuş ise Vic iet Magg ile mülâzim Dale'e birer paraşüt o giydiriyorlardı. Ondan sonra ikisi de karargâh kumanda- ının elini sıkarak ayrılmışlar ve «yyaredeki yerlerine oturmuşlar» dı. Ondan sonra tayyare havalan- muş ve süratle ilerliyerek karan - İirta kaybolmuştu. Tayyare karar ghhındaki ziyalar söndürülmüştü. Gece çok fırtınalı ve karanlık- * Tayyare pek müşkülâtla ilerli- yerek şarka doğru gidiyordu. Biri az sonra top ağızlarından çıkan öteşlerden harp cephelerinin aşıl makta olduğu anlaşılmıştı. Ondan sonra ortalık gene kararmış ve her tarafta sükünet hâsıl olmuş - n Yalnız arada sırada şurada bu- rada bazı ziyalar (o görülüyordu. Almanlar bu ziyaları söndürme - yi unulmuş!-*dJı. Pilot önündeki karitaya bakarak istikametini ta- bir de o mıntakaya ait olan nı harbiye haritasının bir p bulunuyordu. Violet Magg beş dakika da vaziyeti tayin etmeğe mu olmuştu. o Çünkü ormanın ta! tasından bir dere geçiyordu. dere elindeki haritaya n civarda akan yegâne suydu. dereyi takiben bir buçuk kilo yürüyece kolursa, ormanın ki: na gelecekti. £ Ormanın kenarından bir nerek lâkayt bir tavırla güldü." ladı. 5 saniye sonra Violet MW" ek metre ileride Almanların garP i hesinde tesis (o ettikleri en cephane depolarından birisi nuyordu. Yan yana inşa olan bir çok barakalarım binlerce mermi, bomba, el b ları, piyade cephanesi ve sair? dı. Depo iki kıt'a mustahfız tarafından muhafaza edili; 62 numaralı cephane deposu ii İ, Vislet Magg dereyi takib??7/ AKİ In koyulmuştu. Karanl:kt* rümeğe — alışkın © olduğ” yol çok arızalı olduğu “ kız bir kerecik bile send ti. o Aradan yirmi beş “& geçtikten sonra Violet Mas e manın kenarına (o gelmiş Vf hemen yere yatmıştı. (Dere a “” e Ü , Keşif: *x iş n b 2 . :İ