Vakıt'ın Edebi Tefrikası —— Minimini Kız Ve Aşk Yazan: Selâmi İzzet Amma bunda şaşacak ne vardı? | ren düşmandır. O ezer, harap & Mızıkçılık yapmış, mağlüp olmuş» | der. Acrmaz, Merhameti yoktur. tu. Yakalanmıştı. Faka basmıştı. | Ne ney dinletir ve ne de melekle- İnsan hayatında fena yaşar. Bu- İ re cevap verdirir. nun için iyi gülmelidir. Hayat bir | — Allahım, bana çabuk bir fahişedir. Yumruğu vurursan hâ- | kısmet çıksın. Evlenmek istiyo” No.18 kim olursun. Eğer yumruk vurma» sını bilmezsen, o senin tepene çi- kar... Ve bir gün bileğine kelep- çeyi vururlar... Sahilde ney sesleri... Bu adam azap çekiyordu. Çekildiği oda, yatak odası, her gece horul horul uyuduğu oda, he- yulalarla dolmuştu. Bunda şaşacak bir şey yok. Mektupları görenler, Nurinin burnuna güleceklerdi. Onu yeme- ğe davet edecekler, ona bir hırsr zın, âdi bir dolandırıcınn âleti olduğunu ispat edeceklerdi. Ve bakara masasının kibar adamı, o koca tufeyli, bir kerre daha, beda- vadan karnını doyurmuş olacak- ti. — Hapı yuttum! Sahilde deniz melekleri istedik. leri kadar ney çalsınlar, heyulalar, Ali Beyin kalbine pençelerini at- mışlardı. Ali Beyin de kalbi vardı. Her erkeğin kalbi vardır. Biçare mal lüklardır. - -—— Neye yarar! Küçük içim; minimini için... gü- zeldi. Etinin eti, kanının kanıydı. - Neye yarar! Sahil meleklerinin ney sesleri genicilere, ölüm aşkına doğru sü- rüp götürür. O gecede neylerini sçahıyorlardı. Ali Bey, daha iyi işit- mek için pencereyi açtı. Şairdi, gergin ipte raksederdi, namussuzluğun cambazıydı. Ve bir kızı vardı. Sarı saçlı, minimini bir kızı vardı. Karısı, etinin eti, kanınm kanı, değildi. Ona, dünyaya bir çocuk getirdi diye, elinden geleni yap- nasıl yüzüstü bırakabilirdi? Ve o kahpe: Ne çıkar? Onu muhteşem hanım efendiye: ölüme çekiyordu. Hayat!.. ÖF, ne mülevves! ve o minimini kız yaşıyacaktı, O daha şimdiden hayale kapılan kadındı. Heyulalar pençelerini sivrilti- yorlar; melekler neylerini çalıyor- lardı .Ve gergin ip vardı, ipten düşen cambaz vardı. Mırıldandı: — Bütün kadınlar “düşer! Ney sesleri daha tatlılaştı, per” çeler daha fazla açıktı. — Hayat bir fahişedir! Bu haydut çocuk severdi, ç0- cukları severdi. Fakat çocuk ka- dın, çocuk erkek olunca, o başka. O insanları iyi tanırdı. Şaşacak ne var! Erkekler midelerine, kadınlar hislerine esirdir. Biçare Gülseren!.. Biçare sarı. $ın Gülseren! e m Uyuyamıyordu. Gülseren, Güldereni . uyku bir türlü tutmuyordu. 1 — Yarabbi, sen bana. ırdımcı İ parlâmentonun siyaset rum ben.. Başka bir isteğim yok. Ge. Divanm üstünde şişman hanım uyuyor. : Ne meleklerin ney seti, ne de heyulaların pençesi, ona dokunu- yor. Bazı insanların kulaklarında pamuk tıkalıdır. Yastıklarda yuvarlanırlar, azap çekiyorlarmış gibi görünürler, hiç bir şey hissetmezler. Onlarm gayesi bir lokma, bir| hırkadır. Ve kanaatleri sağlam- dır : — Her sey düzelir. Buna kanaat getirdikten sonra uyunur. Sm DR ni Hararet bir rüyadır. Şakaklar zonklar, irade hazırla | arklılar garplılardan yalnız — misaklar) rAber nır, âsap ut kirişi gibi gerilir ve o erkekle o minimini, biri pencere" Misaklar devresi Şark ile Garp misakları arasında farklar Meşhur Fransız siyasi muharir- lerinden OM. Etierre oFournol “Temps,, gâzetesinin son nüsha sında tekrar siyasi misaklar mese- lesini mevzuu bahsetmekte ve de- mektedir ki: Misaklar devresi, diplomasinin santimantâl devresi ve yahut, o tercih ©- İlanduğu takdirde, diplemasi metotları ile halk duygularım, yani (o yekdiğer- lerine dürüst münasebetlerle bağlı olan ve fakat aralarında mahremiyet balun- muyan iki manevi şahsiyetin telâli nok- tası diye tarif © olunabilir. Bundan da misakların haiz bulundukları kıymetin ta- mamen, misakı imza eden milletlerin ve yahut devletlerin gayelerinde & meknuz bulunduğu çıkıyor. İşte, garplıların yaptıkları misaklarda şüphe izlerinin bu- Tunması bundan ileri gelmektedir. Nite- İkim Almanların emellerinin, kati olma- Yıp inkişaf gayesine matuf bulundukla- İrmdan korkuluyor, Bilâkis, şarklıların aktettikleri mi- saklarda böyle bir şey yoktur. Şarklıla- rım aktettikleri misaklar, âkit devletle rin aralarında ve diğer devletlerle harbe mani olmak hususundaki müşterek arzu- larından, ne komşu ve ne de diğer dev- letlerle harp etmemek dileklerinden doğ- maktadır. Bu manevi samimiyeti imüs- İbet taahhütler takviye etmektedir. Zira i neyrede konferans masaları üstünde ve de, biri yatağında, kendilerine (hatta, buruşuk kâğıtlar halinde masalar malik değillerdi. altında kalmış olan bir vasıta ve teminat (Devamı var) |sistemini benimsemislerdir... Avusturyada dikta- Polis haberleri törlüğün yıl dönümü Viyana, (Hususi) — Avustur- yada Dolifuss diktatörlüğüuün te essüs ettiği günün birinci yıl dö- nümü münasebetiyle Avusturya- nın her yerinde nümayişler yapıl- mıştır. Bundanbir (sene evvel, yani, 4 Mart 1933 tarihinde Avus- turya parlâmentosu reisi ve ikinci reisleri istifa etmiş © ve bu suretle sahasım- dan çekilmesi neticesinde Dollfuss i meydanı boş bularak diktatör ol- İ muştur. Yapılan nümayişlerden birinde bir mituk söyliyen © başvekil M. Dollfuss bir senelik mesaisinin ta- rihçes'ni yapmış ve son ihtilâlden bahsederken bitaraf bir o hareket hattı takip ve bu suretle amele ih- tilâlinin akim kalmasına yardım eden işçilere teşekkür ettikten sonra Ayusturyadaki Slovenlere de teşekkür etmiş ve Avusturyaya gösterdikleri merbutiyeti kayde derek milli varlıklarının temin « dileceğini söylemistir. Amerika Adliyesinde yeni bir rekor Amerika adliyesi son günlerde yeni bir rekor kırmıştır. Geçen- lerde bir sarhoşa, ya on beş gün hapis yatmak ve yahut bir bardak hint yağı içmek şıklarından birisi- ni kabul etmesini teklif edene A- merika hâkimleri şimdi de, karısı- nm hususi mektuplarından birini açan bir adamı 25 saniye (hapse mahküm etmiştir. Ecnebi şırketlerdeki Türk memurları Ecnebi şirketler Türk memur ve müstahdemler birliği müessis- / leri dün akşam Halkevinde topla- ol.. Yalnız bırakma (|, Görü- | narak faaliyete geçmek zamanı: yorsun, ki yalnızım. sözleri İnın yaklaşmış olması dolayısiyle Ve sahillerde ne i, Mar- l şirketlerde mevcut Türkiye tabi- iyetindeki memurlarla ihzari ma- aşk vardır. Asx 6" k ve ö-| yakın bir tarih tesbit ederek (şir- İğra olur. ketler Türk memurlarını odavete Öteki, minimini: una gi- | karar vermiştir. Sahte bir memur yakayı ele verdi Zabita Şükrü isminde bir sahte kârı yakalamıştır. Kendisine po- lis memuru süsü veren, bazan da resmi elbise giyen Şükrü bir bak- “| kaldan yiyecek alırken yakalan- mıştır. Şükrü, yakalanmca deli olduğu zannını vermek istemişse de sonradan foyası meydana çık- mıştır. Çorap hırsızı Şehremininde Salıpazarı yerin- de seyyar satıcı Sergis Efendinin bir düzüne çorabını çalan Çenber- litaşlı sabıkalı hırsızlardan OYa- kup cürmü meşhut halinde yaka- lanmıştır. Kadınlara taarruz Gedikpışadaki evlerine gitmek te olan Rukiye ve Nafize Hanım- lara sarkıntılık eden Hulüsi yaka- lanmıştır. Bir kayık battı Rizel; Alinin su kayığma An. talya anbarından yüklediği koyun derilerini İtalyan bandıralı Papa- galo vapuruna götürüp boşaltırken vapurun güvertesinde bulunan ce- viz kütüklerinden bir kayığın içi- ne düşmüş ve hemen kayığı batır- mış ise de insanca zayiat olmamış- tır, Çaylı dans Bu akaşm saat beşte belediye memurları kooperatifi lokantası- nın salonlarında 15 kuruşa bir çay- lı dans verilecektir. Çayda, şehir cazbandı çalacaktır. en. Fırkanın Şişli nahiye- sinde konser C. H, F. Şişli nahiyesi tertip o ettiği konferans ve konserlere devam etmekte. dir. Bugün saat dokuzda da şu program tatbik edilecektir: Konferans: Nasyonalizm ve nüfus si- yaseti » Mustafa Bey. Konser: Türk musikisi (Keman: İr- zaman | hiyette istişare edilmek © üzere fan Şekip Memduh Hanımefendi, piyano: Adnan Hilmi Bey, ut: Şekip Memduh Bey, kastaniye: Şerif Asaf Bey) Bu konferans ve konserler herkes için! serbesttir. ü bain, bağla, — S—VAKIT 8 MART 1934 — UMUMI HARPTEğ TeşkilâtıMahsusa 7 MA MA VAKIT'ın yeni Tefrikası: 124 Yazan: A. MiL .. .. Vardar köprüsü civa- rındaki çarpışma... jsistemini almakla (o kalmamışlardır; Ce- İ zaret etmek üzere otuz çeteci ile Bir çok kılayuzluk, postacılık yapmışlar, Ocephane taşımışlar, çeteye iltihak ederek Sırplarla çarpışmışlardı. Onları şimdi kendi hallerine terketmek doğru değildi. Çünkü Türk çeteleri geri döner dönmez, o havaliyi tekrar işgal edecek olan Sırp kuvvetlerinin Türklere yapmadık fenalıkları kalmıyacaktı. Ibrahim Bey, bunları düşüm dükten sonra Bulgar - Sırp hudu- duna civar olan İslim köylerin tahliyesini ve köylülerin Bulgaris- tana iltica etmelerini emrelmişti. Bu tahliye işinin o kadar kolay olamıyacağı ve çetelerin ric'atile beraber Türk köylülerin kadınla- rile, çocuklarile ve eşyalarile be- sevkedilemiyeceği aşikâr ol duğundan İbrahim Bey bu işe ne- beraber Sırbistanda kalmağa ka- rar vermişti. Bu kuvvet tahliye iş- leri bitinciye kadar Sırpların iler- lemesini müşkülleştirmeğe çalışa» caktı. Vardar köprüsü civarındaki müsademe sekiz saat devam et- mişti, Bu müsademe esnaşmda u- mumi mevcudu yedi yüz elli iken Bulgarların çekilmesi üzerine beş yüz elliye inen Türk çetelerinden 31 kişi şehit olmuş ve 30 kişi ya- ralanmıştı. Bu yaralılar da çeteler» le beraber Ustrumcaya nakledili- yordu. Bu zay'ata mukabil Srrpla- rm yedi yüz kişiden fazla zayiat verdikleri tahmin olunmuştu. Bun dan başka birisi binbaşı olamk ü- zere dört te zabit pusuya düşürül- mek suretile öldürülmüştü. Çete ler Bulgar hududunu geçerken Sırp askerleri kâmilen firar etmiş" ler ve bu firar diğer Sırp kıt'ala- rına sirayet ederek hepsi Vardar nehrinin karşı sahiline geçmişler- di. Müsademe çetelerle karşı sa bilde yerleşen Sırp askerleri ara” sında devam etmişti. Sırplardan bahsettiğimiz iki toptan başka bir taburun bütün malzemesi, hay vanları ve silâhları da iğtinam € dilmişti. Civardaki köylülerin Bulgaris» tana nakilleri bütün bir gün de- vam etmişti. o Buişler tamamile bittikten ve köylü tahliye olun- duktan sonra İbrahim Bey de ya- nmdaki otuz kişile beraber en son olarak Bulgar hududuna vasıl ok muş ve oradan Ustrumcaya hare- ket etmişti. Yolda giderken mü- sademeye iştirakten çekinen Bul- gar çetelerinin reislerine rasgel mişti, İbrahim Bey onlara vazife- lerini yapmadıklarını hatırlattık- ları ve kendilerini tekdir ettiği za- Sofyadaki merkeze şikâyet ede ceğini bildirdikten sonra İstrun ca yoluna devam etmişti. Yolda giderken karşısına çikan ikinci hâdise Sofyadaki Rus sefi- rinin Bulgar hududuna doğru git- İ tiğini görmesiydi. Filhakika, Var dar köprüsü civarında vukua ge- | len müsademe Sofyada şâyi olur ! olmaz, Bulgar hükümetile beraber oradaki Rus Sefiri de pek ziyade telâşa düşerek derhal Bulgar hü- ' kümetinden izahat istemişti. Ta- bit Bulgar hükümeti bu hâdise hakkımda âdemi malâmat beyan etmiş ve müsademenin Bulgarlar tarafından yapılmamış olduğunu söylemişti. Fakat Rus sefiri bu zahatla kanaat etmediğinden biz» zat hududa kadar giderek tahki- kat yapmağa karar vermişti. Sefir İbrahim Beyle karşılaştığı zaman Valandova müsademesini yaptı” ran zatla yüz yüze geldiğini bilmiş olsaydı, herhalde İbrahim Beye mazdı, Fakat sefir her ne kadar kendi uösyeğ no “9Jıg *sJ0 Sıurusağdg nünden “geçerek berayı - t Bulgar * Sırp hududuna yoluna devam eylemişti. İbrahim Bey, Ustrumcaya vasıl olduğu zaman Bulgar çetelerinin Valandova müsademesinde yap» tıkları hareketi Sofyadaki Make- donya ve Trakya komiteleri mem kezine bildirmiş ve onların teczi- istihbarat teşkilâtı sayesinde Türk çetelerinin başında İbrahim Bey nımadığı için İbrahim Beyin ö- doğal 4 de bazı sualler iradından geri dur. a namında bir zatın bulunduğunu yelerini istemişti. Fakat bu şikâs yetten bir netice çıkmasına imkân yoktu. Çünkü Bulgarlar siyasi se» beplerden dolayı müsademeye iş- tirak etmemişlerdi. Onlar Bulgas ristanı vakitsiz bir harbe sürükle- mek niyetinde değildiler. Ayni se- bepten dolayı Sofya hükümeti de Türk çetelerinin o Valandovada Sırplarla müsademe etmelerini memnuniyetle © karşılamamıştı. Müsademe hakkındaki tafsilât an laşılır, anlaşılmaz Bulgar hükü- meli çok müşkül bir vaziyette kak mişti. Çünkü bir taraftan Rusya sefiri tazyik ederken, diğer taraf” tan da Sırp hükümeti Sofyada si- yasi teşebbüslerde bulunarak bu gibi Ohâdiselerin men'ini şiddetle talep ediyordu. tekerrürünün Bulgaristan bu vaziyet karşısında bitaraflığı birakarak yeni itilâf | devletleri ve yahut Alman - Avum turya ittifakı yanında harbe işti. rak için bir karar vermeğe mecbur kalıyordu. Halbuki Sofya hükü- meti o esnada henüz man Bulgar komitecileri bin de| oo |oo0o0o0oCpevamive), reden su getirerek hareketlerini! | 160 metre boyunda || mazur göstermeğe çalışmışlardı. bebeği ! A Hakikat halde ise Bulgar komite- ir ometre 9 cilerinin ve çete efradının mevcut | Son günlerde Paristeki meşhur nizamname mucibince idam edil- meleri lâzım gelirdi. Bir kerre | bir barometre konulmuştur. Bu düşman arazisine girdikten sonra İ barometre Parisin bir çok yerle artık geri dönmek yoktu ve dönen | rinden görülebilecek ve saatlerce idam cezasına çarpılır diye tali | uzakta bulunan bir adamın bir ba- matnamede yazılı değilmiydi? kışla hararetin derecesini öğrene Eyfel kulesine 160 metre boyunda İbrahim Bey Bulgar komiteci- | bilecektir. Bu kulenin uzunluğu lerine anlattıktan ve kendilerini | 300 küsur metredir, a ae. silk iie dir 8 “MAM y Ci