Yunanistanda trajediyi vücuda getiren sebepler Tiyatro rükün halleri gibi bir çok kasımln- ya ayrılır, Trajedi, komedi vodvil vesaire hep ayrı tesirler altında doğuş, vakayii ve in- san ruhunu haşla başka cephelerde tetkik e- den kanrmlardır... Bunlar mast tiyatro kelime- sl altında toplandıkları halde cok bariz süsiyetlere malikseler doğuş İtibarile de ayrı AYTt 6 hususi saiklerle meydana gelmişler- dir. O zamandan beri zamana ve vakayir göre şekil değiştiren, bazı daha iner farkla kısım» lara ayrılan bu parçalar bize kadar gelen © #erlere anzaran esas iki kısımdan ibarettir: 1 — Trajedi, 2 — Komedi, Bn #kisinin arasında her birinden bir yer taşıyarık doğrmş olan bir sekil daha vardır: Dram Satirlk. Yakat bu diğerleri kadar mihiza değildir Eser ve vak'a itibarile Trajedinin bir sabasdi Miünğu gibi gene trajedinin tesirini tahfif İçin onun peşinden meydana getirlimi; bir oyuncak, muhafsakdrların Önüme (atılmış bir ayulayıcıdan başka bir şey olamadı, Esasen Yunan tiyatrosunda kıdret ve san'- at Itibarlle en yüksek mertebeyi bulan tra Jedidir. Bu kısım doğuşunda zaman nokta Bararından komediden evvel meydana geldiği gibi bu meydana gelişi hazırlıyan saikler ve tesirler itibarile de oha takaddüm eder. “Trajedi Yunan dininden çıkmış bir san'at- tır, Bumu İçin onun varlığı gibi kuvvetli bir mevcadiyettir, kisa bir zamanda en yüksek mertebeyi boldu, ağır ve mühteşem eserlerle ruhlara, sahip oldu, Buna mukabil komedinin doğmasında ye - güne sebep avın hasedi, kini ve binnetler Acı İstihzaları ve hattâ küfürleridir. Bilâhare Mo'iyer'le trajediye yaklaşan bu kısım eski yunan tiyatrosunda galiz ve çirkin kelime 0- yunlarmdan, politikaya kadar uzanan şakla- banlıklardan ibarettir. O yalmız aristofande bir san'at halini almıştır. Fakat hiç bir. za- man trajediye rakip olamadı. O İnsan ruhuna neşe veriyordu. Okşayıcı bir elle elemlerini dağıtıyor, bir başkasile alay ederek ona ken- | ielerile Tuhrı sarkar, ezer, hırpalar ve bunun için daha derin izler bırakır. Hisssdiş itibarile eski Yunan tiyatrosunda olduğu gibi bayün de komedi ve trajedi ara» unda büyük fark vardır. Kosmedi yalar fel seti tahil cihetinden doğuş itibarile trajediye faikti.. Yukarda da bahsettiğim gibi bu tiyatro kı- sımları İçinde es evvel doğan trajedi idi, Bu- mun İçin onların yaradılış tarihlerini tetkikn trajediden başlamak icap elivor. Dram sati- tik te ondan pek ax farktı ef*-“ için de tetkikte trajediye refakat edebilir. “Tragodya — Trajedi,, ( xekke şar- kısı,, demektir. Bu izinin mev delâlet ettiğini dalın sonra araştırınık lâzım- dır, Esasen onun menşeini tetkik €- derken bu kendi kendine meydana çi” kacaktır. Trajedinin doğmasını hazırlı- yan saikler arasıda en mühimmi Yu- nan dini, daha doğrusu bu dini temsil eden mabutlar kümesinden Baküs idi. fazla şekline yükselten şarap gibi bir varlığın sahibi olduğu için Olemp kah- ramanlarının en popüleri idi.. “Varım,, dediği andan “Artık Yunan kavmi yoktur,, denecek ane kadar 4Y- Yaş yaşamış ve yaşıyacak olan bu mil- letin Baküse ve şaraba karşı perestişi pek tabiidir. Şarap evvelâ onları güzel tabinta da- ba ziyade yaklaştırıyor. Elemlerini o- yalıyor, neşelerini © fazlalaştırıyordu. Hayalperest dimağları onun dumanla- riyle daha ziyade » güzel bir e debiyyat olan efsanelerde mabutların maceralarmda kayboluyordu. Bu maddi ve manevi zevklerden başka şarap onlara ticari menfaatler de temin ediye sene yeni şarabın işlendiği nisan ayında bütün Make- donya, Anadolu ve diğer komşu mil. | Biler Yep bu ay- da yapılan bayramlarında rampa e min onun hayatı Yunanlılarca üzerinde en çok işlenen bir mevzu olmuştu. Onun muhayyel maceraları diğer mabutla- rınkinden ziyade tesir ediyor, onlara şarabı veren bu büyük #ergüzeştçin.n elemlerini ve felâketlerini daha yakın dan hissediyorlar. Neşesiyle daha ziya» hu- İde seviniyorlar. Baküs onların zannınca Mora yarı- madasına Anadoludan geçmiş bir ma- buttu. Onun kendine has en © büyük vasfı kayitsızlığı ve maceraya olan moyhidir. Hayatını garip birçok sergüzeştler doldurur ve bunların eksorisinde ken- disiyle beraber Anadoludan gelmiş o- lan “Silev,, ile çocukları “Satir, ler de mevcultur. Bazı ailelerde sadık lalalar vardır ki efendilerini yetiştirdikten sonra on- ların çocuklarının büyümelerine de şa- hit olmuşlardır. Birkaç batın kolları a- | rasında gelişmiştir. İşte “Siyen,, de Baküs ailesine ayni merbutiyetle bağlıdır. o Bizzat Baküs kucağında büyüttüğü gibi onun oğlu “Maron,, u ve saireyi de o yetiştirmiş- tir. Bu suretle Baküslere perestiş de- recesinde muhabbeti vardır. Bu his ço- cukları olan Satirlerde de bulunur. Bu kuvvetli perestişte en büyük tesir- rin şarapta olduğu muhakkaktır. Çön- kü gerek eski tarihte gerek esatirde “Siyen,, kadar ayyaş ve şarabın husu- siyetine vâkıf kimse yoktur denilebi. lir. Bu cihetle gerek kendisinin ve ge- rekse oğullarının manevi tarafları ta- mamen bir sarhoşun (© maneviyatıdır. Ayni şuursuz harekât, ayni hadisatın tesirini mübalâğalı bir tarzda bis, ayni fazla beşe, bazan da ayni acı felsefe. Bunlar ruh ve vücut itibariyle de in- hayvanlar. arasında bir serif teşkil ederler. Vücutları şu şekilde tasvir edilirdi. Adali bir gövde, çevik harekâtı, uzun ve kıvırcık saçlar, alınlarında kısa bir “ boynuz. Keçi ayağı gibi çatal ayak- Bacakları tamamen tüylerle kaplıy- dı. Vücutları da insana nispetle çek daha kıllıydılar, Babaları Silen bunların daha ihtiya" dı. Daha &z çevik, koca karınlı, fakat hepsinden daha kaba ve ahlâksızı ta. baysül edilirdi. Satirler kırların, ça yırların mabudu vahşi ve çılgın eğ- lenceleriyle açıklıkların sahibi idiler. Yunanlılar bu suretle onları şehirler- den uzakta tasvir ederek karakterleri» ni muhafaza ettirmek imkânını düşün- müşlerdir, Fakat bunların en şayanı dikkat ta- ıfları maneviyatlarıdır. — Ruhları da vücutları gibi yarı insan şeklindedir. Kırların, çayırların verdiği kaygu- suzluk içirde bu ruh hiç incelmemişti. Hayatları sade idi. Şarabın dumanlar le sefih ve vahşi yaşıyorlardı. Kıyafetleri çıplak vücutlarını sar- dıkları bir keçi derisinden ibaretti. Başlarma ekseriyetle dallardan, yap- raklardan örülmüş taçlar takarlardı. Sarhoşlukla musiki arasmdaki tema- yül sevkiyle bunların Silen tarafından flüt refakatinde büyütüldükleri ve kön- dilerinin musikiye çok düşkün olduk- ları zannediliyordu. Satirler böylece fıtri neşelerine şara- bm verdiği mübalâğayı da ilâve ede- rek şen ve sefih yaşarlar, ekseriyetle bağcılık mabudu “Diyonizos,, un çal. gisı olan flütle beraber şarkı söylerler, kasideler okurlardı. Bu vahşi mabutların şarkıları ne ©- labilirdi?.. Onlarda insani bizler ara- mak pek doğru olamaz. Tabiatm gü- zelliğini terennüm ederler, Baküsün sergüzeştlerini söylerlerdi.. İşte koro heyetlerinin ilkini bu Sa- trler teşkil ederler, şekli budur ve trajedi bundan doğmuş- tur. “Viktor Hügo,, başka bir zanla trajedi “Epopö,, den meydana geldi di- Alman tiyatrosuna dair konfei ns İstanbul Halkevi ten... şubesi tarafından her hafta Cuma ak şamları bir müsamere (veriliyor. Bu müsamereler, bir hafta İstan- bul tarafında Alay köşkünde, öte- ki hafta Halkevinin Beyoğlu $u * besinde yapılıyor. Her müsamere- de Temsil şubesi azasından bir z3t tiyatroyu alâkadar eden bir kon- ferans veriyor, arkasından temsil şubesinin san'atkârları bir piY€S | oynuyorlar, Önümüzdeki Cuma günü akşa- mı da saat yirmide Halkevinin Beyoğlu şubesinde bir müsamere verilecektir. Bu top'antıda Seni - ha Bedri Hanım tarafından Al - man tiyatrosuna dair bir konfe rans verilecektir, Sahnemize Alman tiyatrosu - nun en iyi eserlerini kazandırmı$ olan Seniha Bedri Hanım, Alman tiyatrosunu tarihile birlikte esaslı surette tetkik etmiş, bu mevzu ü” zerinde değerli yazılar neşretmiş * tir. Bu itibarla Seniha Bedri Ha * nımm bu mevzudaki konferansı * nm pek istifadeli olacağı muhak- kaktır. Konferanstan sonra İstanbul Halkevi Temsil şubesi san'atkâr » larr, temsil şubesinde ders ola - rak okudukları (o edebiyatımizm muhtelif devirlerine ait şiirleri in- şt edeceklerdir. Bundan sonra “Talihe sual,, isimli piyes temsil edilecektir. Halkevinin müsamerelerine üc- retsiz ve davetisz girilir. ——e— Mısır tiyatroları Kahirede en ileri tiyatro- larını vücuda getirmiş olan Ram- ses tiyatrosu sahibi ve Fatma Rüş- tü tiyatrosu müessisi işsizlikten dolayı çalışmıyacaklarını ilân et- mişlerdir. m a yor. (Doni) (Kruszo) (Rişpen) kuv- vetli delillerle bu zannm yanlış oldu- ğunu iddia ediyorlar. “Riştipen, Epopeden roman doğ- muştur, Trajedi lirizmin mahsulüdür. Dindambdan çıkmıştır, iddiasmda 14- rar ediyor... Bu iddia trajedinin lirizm. den meydana 89ldiği gibi açık bir ha- kikati müdafaa etmekle beraber, Epo- penin tesirini inkâr ederek doğrudan bir parça ayrılıyor. Trajedi meydana geldi. Kır havası taşıyan Kasideler, hassas şürler, Ditiranlar bize bu san'atı he- diye ettiler. Fakat bu onun yalnız va- lididir.. Doğmasının ilk sahnelerine te- sir etmişlerdir. O mevcudiyet göster. diği ilk dakikada lirizmden uzaklaja. rak Epopeye döndü.. Ve onun kuca- ğında yetişti... Tiyatro nedir? Edebiyatın bir kıs mına hareket yermek, onu canlandır- mak, bu suretle ruha daha çabuk ak- settirmek değil mi?. Onu en evvel di- ğer san'atlardan ayıran (© barekettir. Vak'aya temessülüdür, Epope tiyatro- nun ilk basit şeklinde, doğuşu anların- da bu temessülü, bu hareketi | gayri mümkün kılacak kadar vâsi ve muhte- şemdir... O yalnız inşat tarzında kalabilir. Fa- kat hareket ve temessüle uyamaz. Hal- buki lirizm, Epope Yunanistanm hari- cinde dolaşırken Helen topraklarında yetişmişti.. Trajedinin kahramanları © lan Satirlerle tam bir ahenkle yaşıyor” du. Bu suretle onu hazırlıyarak mey- dana çıkardı fakat kendi çocuğu olan bu güzel tarz mes'ut bir nankörlükle daha ilk adımda onu terketti. Çünkü lirizm seri inkişafı önünde basit ve za- vallı kalıyordu.. Şadan Salih Kaptan zade Ali Rıza Bey kimdi, ne yaptik Himayei etfal cemiyeti namı - na Balrkesirde beş konser veri - dikten sonra Edremite giden ve o- rada da iki könser veren bestekâr Kaptanzade Ali Riza Bey geçen cuma günü sabahı “Anjin dö pu- atrin,, neticesi vefat etti. Kaptanzade Ali Riza Bey İs - tanbulda doğdu. Bahriye binba - şısı Mehmet Bey kaptının oğlu - dur. İlk ve idadi tahsilini Kuleli aşkeri mektebinde yaptı, Daha mektep sıralarında başlıyan musi- ki haves ve istidadı onu mütema- diyen bu işlerle uğraşmağa sevke- diyordu. Bunun neticesidir ki mes- leğini bıraktı ve hayatmı tamami- le musiki ve tiyatroya bağladı. Bir İtalyan musikişinasi Rıza Be- ye hüsiki nazariyatını — gösterdi. İlk bestesi (1910) da ölen çocuğu üzerine yaptığı (Bırakıp cismimi) ismindeki şarkıdır. Bundan sonra- ki eserleri hemen hemen hepimi- zin duyduğu ve zevkle dinlediği kıymetlerdir. Riza Beyin yegâne arzusu musikimizi modernize et- mekti, Alaturkadaı fasıl anahtarı makamında kullanılan (peşrev) yerine modern (uvertür) ler ilâve etmişti. Meselâ kürdili hicazkâr faslına başlıyabilmek için peşrevi- ni çalmık lâzım değildi. Bir uver- türle bu iş daha mükemmelen gö- rülebiliyordu. Üstadın bir çok şarkılarile operayı andırır eserle - ri mevcuttur ve bunların obüyük ! bir kısmı da plâklara alınmıştır. * K-ptanzade Ali Riza Bey mu- | sikişinaslığile beraber kuvvetli bir tiyatro san'atkârı idi. Meşrutiye » tin ilânmda şimdiki o üniversite meydanmda Namık Kemalin (Va- tan ve Silistire) piyesinde oynadı. Onu daha sonraları (1920) “İş - tanbul opereti” nin başında gö - rüyoruz. Operet sahasında da bir çok kıymetli eserler verdi. Rem - mal, Macun hokkası operetlerile “Çapkın Süleyman,, operetini bes teledi ve bu operette en büyük ro- lü muvaffakiyetle oynadı. İki se - ne evvelisine kadar (İnkılâp ti - yatrosu) ile çalışıyordu. Burada “Kayseri asrileri,, namındaki bir komedisi sahneye kondu. Riza B. halk arasındaki nazarı dikkati ca» lip tipleri mükemmelen canlandı « rır ve fevkalâde güzel taklit ya - pardı. Dostlarile gayet nükteli ko- Duşur ve bir nüktesini bir daha tekrar etmezdi. Vaktile çok güzel (Karıgöz) oynatan Kaptanzade son zamana kadar avukat Rami Beyle omüştereken (o kurdukları (Karagözcüler ve Karagözü se « venler cemiyeti) reisi bulunuyor - du. i o Edremidin kadirşinas ve san - | atkârlara hürmet etmesini. bilen halkı bu üstada lâyık öolduğu'tarz- da bir cenaze merasimi yapmış - lardır. Hafi Kadri Sovyetler Meyerhold 'ün jübilesini yapıyorlar Sovyetler ittihadı o hükümeti, büyük Rus rejisörü Vsevolod Me- yerhold'un altmışıncı doğum yıl - dönümünü ve otuzuncu san'at jü- bilesini büyük merasimle kutlula- maktadır. Büyük san'atkâr, bilin- diği gibi, tiya'ro sın'atinde yeni bir çığır açmış ve bu çığırla ti - yatro san'atinde ötedenberi müte- âmil olan natüralist ve psikolo - jik cereyanlara karşı durarak ti - yatro san'atine yeni bir şekil (Ove cereyan vermiş olmakla tanınmış» tır, Meyerhold, esaslarını vazetti - ği yeni tiyatro san'stinde ibdaa - tindeki kuvvet, yenilikler, tiyatro lisanında zenginlik ve artistik ha- raretile başlı başına bir (inkılâp yapmış denilebilir; her yeni piyesi tiyatro san'atinde yeni bir hâdise teşkil eden oMeyerhold sahneye koymak, ışıkları tevzi etmek, de - korları yerleştirmek ve bilh-ssa musiki mevzularda fevkalâde muvaffak olan bir san'atkârdır. Meyerhold tiyatrosunda oyna - nan piyesler, mündericat ve $€- killerindeki bususiyet / itibarile yalnız tiyatro değil, ayni zaman - da sinema san'atinde dahi kuv - vetli tesirler yapmışlır ve yap- maktadır. Nitekim meşhur Rus filmi“Potemkin Kruozörü, filmini yapan Meyerhold'un talebesinden $. Eisenstein'dir. Meyerhold, 1874 senesinde doğmuş ve sahne hayatına ilk de - fa 1893 senesinde Moskova güzel san'atler tiyatrosunda başlamış » tır. Sahne haystma girdiği ilk günlerde, zamanının en yüksek mütefekkir ve o muharrirlerinden Anton Çehov'un dikkat nazarı- nı celbetmiştir. b Bundan sonra Meyerhold, 1908 senesinde Petersburg'ta meşhur stüdyosunu tesis etmiş ve bu mü- essese, Rus ihtilâlinin başlangıcı olan 1917 senesine kadar: faali » yette bulunmuştur. 1913 senesi sonbaharında Pa- riste İtalyan milli şairi Gabriel d'Annunzzio'un meşhur “Pizanel la,, adlı piyesini oynıyan Meyer - hold olmuştur. Teşrinievvel 1917 ihtilâlinden sonra Meyerhold kendi ismi al- tırda teşkil ettiği tiyatro ile Rus- yada “Halk san'atkârı,, unvanını ihraz etmiştir. Bu tiyatroda oynı- nan eserler san'at ve siyasi mana- ları itibarile yalnız Rusyanın de - Zil bütün dünya tiyatro âleminin dikkatini celbetmiştir. ) Meyerhold tiyatrosunun büyük bir muvaffakiyetle sahneye va » zettiği eserlerin başlıcaları Os trovski'nin (Orman) ı, oSuhov- Kobilin'in (Tarenkinin ölümü) , Gogol'un meşhur (Murakıp) (Lotlen sayıluyı çeviriniz)