Vakıt'ın Edebi Tefrikası No. 9 — Minimini Kız Ve Aşk Yazan : Selâmi Izzet On- | yaptıklarını biliyorum. Gülseren den bilmelidir. — Peki amma, nasıl analtacak- sm?. Ali Bey hadit bir adamdı. dan herkes korkar, cekinirdi. — Evet heyhat!. Daima uğra, | daima mücadele et. Artık yorul dum. Nuri Bey: — Zavallı dostum, diye mr dandı. Sonra sordu: — İstanbula — Basit, çok para kazandım... | Köşk aldım, konak aldım, han apartman aldım. Sizin hepinizi | besliyordum.. Rakiplerimi hayli hırpaladım. Malüm ya Güleseren, İ eğer en güzel sen isen, arkadaşla- telefon ettin Italya- Macaristan müzakereleri o (Maş tarafı 1 ipel mayıfamezda) Bugün bitirilen konuşmalar, vaziyetin iyileşmesine ve takviyesine matuf müs- takbel İtalyan - Macar mesaisi için 20: min hazırlamak fırsatını vermiştir Belgrat, 25 (Hususi) — Yugoslav ga zetelerinin Budapeşteden aldıkları ma- lümata göle M. Suviç seyahati, İtalya- Bin Orta Avrupa hakkında hazırladığı plânı tatbikatı için başlıca şort olan iktisadi hususat hakkında müspet bir ne- tice vermediğinden bu seyahat İtalya plânı için hiçbir kat'i netice vermiş de- ğildir. M. Suviç Macaristan toprağına ayak basdığı zaman Gyer'de vaki olan be- yanatında büyük Macaristana değil par- 5—VAKIT 27 ŞUBAT 1934 se UMUMI HARPTE Teşkilâtı şiddetli Bu esnada müsademe bütün şid- detile devam ediyordu. Düşman askerlerinin açtıkları yaylım ateşi Halit Efendinin arkasındaki ağır, Mahsusa LAK VAKIT'ın yeni Tefrikasi: 115 Çarpışma o kadar Yazan: A. MiL di ki ıdı KI. ! değildi ve daha ilerisini düşünmek için biraz vakit vardı. Bu aralık çete efradmdan Ahmet isminde bi risi de müsademe yerinden kurtu- mi?. — Ettim. Seni İstanbula gönde- riyorum, Henüz bütün ümidim kı- rılmış değildir. Son vapura bin, Yazdığım bazı hususi mektupları İ adreslerine götür. Ah, bir cigara olsaydı! Maalesef medeniyet he- hüz yarım. Nuri Bey başını salladı: — Al, İstanbula o sen kendin Bitmeliydin. Ali Bey gerdanmı kımıldattı: — Hayir, sen son vapurla git.. Ben bir ay Adada kalacağımı her- kese söyledim. Eğer borsı maha- filinde görülürsem, tehlikeyi se- zerler, Şüphelenirle. Ben burada kalacağım, sen gideceksin. — Pekâlâ, bu fedakârlığı da yapalım. Gülderen bir şey (o anlamadan dinliyordu. Gözleri dört açılmış- tw. Uykuya hazırlanan Marmara | homurdanıyordu. Ali Bey gene söylendi: — Ne güzel! . Ihtiyar çamın dünya umurunda değildi. — Bana müjde getireceksin Nuri... Beni. yuvarlayamıyacak- Ve berrak gök yüzü altında: — Elimde vesaik var.. — Biliyorum, söylemiştin. On- lardan istifade mi edeceksin?. — Tabit... Malımı mülkümü sa- tıp ameleliğe mi başlıyayım isti yorsun?, Sana yoruldum diyorum Nuri... Kâğrtları sanı emanet edi- yorum... O efendilere şöyle uzak- tan gösterirsin. Gülseren, matmazelin dinlediği | gibi dinliyor, onun anlamağa ça- lıştığı gibi anlamağı çalışıyordu. — Ben böyle oyunları sevmem.. Açıkça ortaya çıksana.. — Onlarla başka türlü baş edil mez. Onlar beni yuvarlamak is- tediler, ben onları yuvarlıyorum... Hayat bu. Dikkat et, minimini bizi dinli- yor, Ali Bey gene gerdanmı kımıl dattı; dep, Kendini müdafasya şimdi. a in. Anlatayım mr ona?. — Hayır, hayır... Coşma, il ye sakinim; anlata. Çama dayanmış duran Gülse. rene döndü; — On beş Yaşına giriyorsun kı- | zım, yaşma göre Kubali de çok akıllısın.. Bi Ben matmazeli pek sevdim- in — Âlâ yavrum. Her halde ben- den bahsetmiştir. Ben biraz pa. dit ademım. Yoksa yemekte ba. yılmazdın. — Canım bunun için bayılma. dı.. — Sen sus Nuri. Ben on beş Yaşmdayken, anamla babam hak- kında hüküm verirdim. o Onlarm ben on beş yaşındayken, “.ö. i a PE | xn kıskanırlar. Sana kıskandıkla- | çalanmış Macaristana ayak bastığını ve | emr belli etmezler amma, alttan fakat ilerde büyük Macaristana gireceği alta kuyunu kazarlar. zaman mes'ut olacağını söylemiştir. z Belgrat gazeteleri Budapeşte konus” — Sahi baba. İsale OMER e vü) — Eğer onlardın intikam al-|da getirilmesi meselesi mevzuu bahsol- fakat kıymetli yükle mütemadiyen | larak onların imdadıma koşmuştu. yürümesine mâni oluyordu. Bazı | Fakat sağlam tek bir adamın iki noktalarda Mehmet Ali Beyi sır- | yaralıya birden yardım etmesi tından indirip hem dinlenmeğe, | mümkün olabilir miydi? Birisini sın. Bulduğun çareyi tatbik eder- sin. Hani bir gün seninle alay et- mişlerdi. de, sen intiksm almanm İ garesini bulmuştun, — Evet baba. — Ben de buldum.. Bugün bı- na düşman olanlarm, bir zaman yazdıkları samimi mektuplar var, | Onları göstereceğim, o meydana | çıkaracağım. Hani senin yaptı. i ından da annen herkese bahset- i mişti, — Evet baba.. Nuri Bey: | — Mektupları sen kendin gös- i ter, dedi... — Sen sus Nuri... Senin nea- dam olduğunu anlatmağa kalkar. sam, anlatamam. — Anlat, anlat, o benim kızım sayılır. — Haydi, sen git hazırlan ve bu güzel akşamm bırak biz keyfi- ni sürelim. Sen ömründe çalma. «an;“dinlenmenin zevkini bile- mezsin.... İ — Baba, köşke girmek istiyo- rum. — Gir... Sustu. Bir türlü bebasiyle amca dediği adamın yanından ay- rılamıyordu.. — Hep beraber girelim, dedi. Ve şocukluğuma kapıldı: — Annem merak eder. — Annenin işleri var.. Amca nm alıp gideceği melktuplırın bi- rer süretini çıkarıver.. Karısını daima hizmetçi Ilanmıştı, Yer yüzünde olarak bir kendisi vardı. Nuri Bey söylendi: e Bu hiç hoşuma (gitmiyor. Kat'iyen hoşuma gitmiyor.. gibi insan du., Köşke, annesinin yanma git- mek istedi. Güneş battıktan son- ra, ufuklardan akseden kızıllığa | büründü.. Yürüdü. Sonra birden düştü... Ayağı takıldı bir yere. Ya- hut ta kulağmna cekirğenin sesi geldi.. Düştü, oturdu. Kıdın gibi oturdu. Dirseği dizinde, çenesi a- vucundaydı.. Yaşamanın sıkıntısı. Önde istikbal varken, - arkada mazi varken, başta ve sonunda bu sıkıntıya düşülür. Hilkat, tabiat bu feryadın karşı sında kımıldamaz bile... (Devamı var) Azâde Aptüllâtif DE Avukat Aptülkadir Ziya Nişanlandılar 26 Şubat 1934 neler | e Ye e PA Gülserenin de hoşuna gitmiyor. | “Imdat!..” diye feryat edilir ... | İmak elinden gelirse, derhal alır. |madığını yazıyorlar, | “Vreme, gazetesi, Budapeştede çıkan yarı resmi “Peğter Loyd, gazetesinin Macaristanın küçük itilâf ile teşriki m*- sai hususunda hiçbir vakit hususi şart lar dermeyan etmediği hakkındaki meri” yatına şiddetle hücum ederek bu iddi?” nın doğru olmadığını yazıyor ve Maca- ristanın bu hususta iyi niyetler göster”! mediğini beyan ediyor, İki memleket Yarı resmi gazeteleri 8 İrasındaki bü münakaşa nazarı dikkati İçekmekten bali kalmamıştır. Roma, 26 (Hususi) — Italya gazele" levi M. Suviçin Peşte * Viyana seyahat leri hakkında resmi bir tefsir neşretmek” tedirler, M. Suviçin beyanatına zeyil ola" rak neşrolunan bu tefsire göre, İtalyan | iciye müsteşarmın son (seyahatleri JAvrupa matbuatmda uzun uzadıya mev» İzuu bahsolmakta ve İtalya ile Macaristan arasmda orla Avrupada siyasi ve iktisadi bir bloktan bahsedilmektedir. İtalyan ga zeteleri bu bapta yapılan ( farsziyelerin aslı olmadığını yazıyorlar, Burada çıkan yarı resmi “Giornale !d'ltalia,, ile Alman “Frankfurter Zei- tung,, arasında oldukça şiddetli bir yazı münukasası olmustur. . Alman gazetesi İtalyanın Fransa üzerinde tesir yaparak müsaadatta bulunmasını temin için Al. manyaya meyleder gibi göründüğünü ve| bu suretle riyakârlik ettiğini ve şimdi de| Avusturya ve Macaristana meyil suretile !Almanya ile bağlarını kopardığını yaz- mıştır, Buna cevap veren yarı resm' “Gi. onale d'İtalia,, gazetesi İtalyanm, Maca- ristan ve Avusturya dostluğu için Ak manyanın dostluğunu feda etmiyeceğini ve bu baptaki iddianın yanlış olduğunu yazmaktadır. İtalyan gazetesi Almanya- nin bugüne kadar, hukukunu inde saha- sında ihraz ettiği muvaffakıyetlerin bü- yük bir kısının! İtalyanın tavassutla.ma borçlu olduğunu hatrlatmaktadır. Berlin, 28 (Hususi) — Alman matbu- ai İtalyanın orta Avrupada ve bilhassa Tuna havzasındaki fanliyeti ve plânları ile çok meşgul olmaktadır, Alman gaze- teleri İtalya aleyhindeki (şiddetli neşri- Yattan onra Romays karşı itidal göster. meye ve dostan€ Yazılar yazmıya başlar mmuştar. Resmi Alman telgraf ajansı tarafın. dan neşrolunan bir tebliğe göre MM, Su- viç ve Gömböş İtalya, Avusturya ve Ma- caristan o arasında küçük itilâifa benzer rın vermişlerdir. Bu yeni teşekkül müş. terek bir harici siyaset takibini karşılıklı olarak taahhüt etmektedirler. Remi Alman ajansının bu Budapeşte ve Viyana kemali tekzip etmişlerdir. Bura mahafilinin verdiği haberlere gö- ve Avusturya - İtalya - Macaristan ara sındaki müzakerelere yakında devam © llunacak ve bu müzakereler esnasında jTrieste'de biri Avusturyaya, diğeri de Macaristana sit olmak üzere iki serbest mıntaka tesisi meselesi halledilecektir. Burada temin olunduğuna nazaran İtalya ile Macaristan arasında bir de tu- rizm konferansı ve anlaşması yapılacak» tar. “Universal, gazetesi Prens Starhem- bergin beyanalını neşrediyor, Prens, A- vusturya » Macaristan - İtalya münase- batınm çok sıkı olması emelini takip et- tiğini söylemiş ve üç devlet arasında gümrük ittihadı akti hususunda Macaris- İtan sanayiinin ve Avusturya ağrarcıları- nm çıkardıkları müşküllerin izale edile- İceğini beyan eylemiştir. tebliğini kat'iyetle hem de düşman ateşinin biraz ol - sun kesilmesini beklemeğe mecbur oluyordu. Ondan sonra bütün kuv- vetini toplıyarak gene koşmağa başlıyordu. Yarasın verdiği istr- raplar içinde kıvranan Mehmet A- li Beyin çrkardığı iniltiler Halit E- fendiye bir kat daha cesaret ve mukavemet veriyordu. Felâket üstüne felâket Fakat silâh arkadaşlığnın tel- | kin ettiği büyük bir fedakârlık his- sile Halit Efendinin Mehmet Ali Beye karşı yaptığı bu mertçe hiz- met tamamlanamadan bir nokta - da sekteye uğramıştı. Çünkü Meh- met Ali Beyin yaralandığı mahal- den itibaren üç dört yüz adım ka- dar çekilebildikten sonra Halit E- fendi de yediği bir kurşun ile ağır surette yaralanmıştır. Can acısiyla çıkardığı: — “Aman ben de vuruldum!,, Sadası bitap bir halde olan Meh- met Ali Beye derhal vaziyeti an- latmıştı. Halit Efendi yaralandık- tan sonra beş on adım daha yürü- yebilerek orada takatsiz bir halde arkasmdaki yükü ile beraber ol - duğu yere yıkılıvermişti. Fakat yarası daha hafif olan Halit Efen- di bir iki dakika sonra gene bütün kuvvetini toplıyarak ayağa kalk- mış ve Mehmet Ali Beyi de kuca- ğma alarak son bir gayretle yürü- meğe başlamıştır. Bu sırada Meh- met Ali Bey ona: — “Kardeşim, beni bırak ta sen kendini kurtarmağa çalış, nasıl ol- sa ikimiz birden O kurtulamıyaca- ğız!,, diyordu, Fakat Halit Efen- di onun bu teklifini kabul etmiyor ve: — "Ya beraber kurtuluruz, ya * hut beraber ölürüz!,, cevabını ve- riyordu. Müsademe o kadar şiddetli idi ki çete efradından bir kaç tanesi- nin ve hattâ birisinin tutunduğu yerden kalkarak birbirlerini kur- tarmağa çalışan iki arkadaşın im- dadına yetişmesi beklenilemezdi. Sırp taburunun çevirdiği o çenber gittikçe darlaşmakta olduğundan çete için kurtuluş çaresi Okalma- mıştı. Onun için artık efrat olduk- ları yerde harp ederek ölecekler- di. İçlerinde bir tanesi yoktu ki teslim olmayı hatırına getirsin. E- saşen teslim olmak, derhal Sırplar tarafından dizilmek ode- mekti. Böyle bir zillet kabul edile- bilir miydi? Müsademe ede ede öl- mek şerefi kaçırilabilir miydi? Bir imdat Halit Efendi düşe kalka, yerler- de sürüne sürüne, Mehmet Ali Beyle beraber bir dere kenarına gelebilmişti. Burası oldukça kuytu bir yerdi, düşman ateşine o maruz kaçırsa, diğeri kalacaktı. imdada gelen Ahmet Mehmet Ali Beye diyordu ki: v — “Beyim biraz gayret et te çe- kilelim! Fakat Mehmet Ali Bey arkadaşı Halidi bırakıp nasıl ogi- debilirdi?, Şimdi OHalit Efendi i Mehmet Ali Beye: — “Kardeşim, benim yaram çok ağır, onun için yerimden bile kımıldamağa takatim yok, Ahme- din yardımı ile sen bari kurtulma - | ğa çalış!,, diyor, Mehmet Ali Bey me: — “Hayır, Halit, haym. Ben se İni bırakıp kaçabilir miyim? Sen | benim yüzümden, beni kurtarmak için yaralandı.,, cevabını veriyor- du. İki arkadaş yaralarmın verdiği | istraplara, pek yakmda ölümle karşılaşacaklarına O bakmıyarak hâlâ birbirlerini kayırmağa ve kurtulmak ümidini birbirlerine ba. gışlamağa çalışıyorlardı. Bu esna- da Ahmet te bazan Mehmet Ali Beye, bazan Halit Efendiye hitap ederek diyordu ki: — “Düşünmeğe taşınmağa va» kit kalmadı, bakmız düşman kur - şunları burada etrafımızda vizil- damağa başladı. Nerede ise (bizi kuştan çenber darala (Oda- rala hepimizi birden mahvedecek, Hiç olmazsa ikiniz birden düşman eline düşmeyiniz, geliniz birinizi sırtıma alayım da kaçırmağa çalı- şayım!,, , Umum müfettişe mektup Fakat Mehmet Ali Bey Ahme - din bu sözlerine rağmen yerinden kımıldamak istemiyordu. Kendisi için yaralanan Halit Efendiyi ağır yaralı bir halde yalnız başına br- rakmağa gönlü, vicdanı, mertliği razı olmuyordu. Bununla beraber artık düşünmeğe taşınmağa haki - katen vakit kalmamıştı. Civar te - pelerden Sırp askerlerigörünmeğe başlamıştı. Bu vaziyet karşısında Mehmet Ali Bey son kararını vere- rek cebinden çetenin harekâtmı merkeze bildirmeğe mahsus olan kâğıtlardan bir tanesini çıkarmış ve kurşun kalemini de iştıratan dolayı titriyen eline alarak Trak. ya ve Makedonya Türk çeteleri u- mumi müfettişi İbrahim Beye hi- taben atideki mektubu yazmıştı: (Devamı var) İ KONGRELER | Bir Martta sevkedilecek tam . ehliyetnameliler İstanbul Erkek Lisesi mezunları cemi» yetinden: 3 Mart 934 cuma günü cemiyetimizin senelik kongresi aktedileceğinden, eski, yeni bütün mezun arkadaşların saat (4) te İstanbul Erkek lisesi konferans salo- nunda hazır bulunmaları rica olunur.