Vakıt'ın Edebi Tefrikası MG gg Minimini Kız Ve Aşk Bu felâket mukadderdi. İp can- bazı, ip üstünde taklak attığı za- man, seyirciler heyecına kapı lırlar. Çünkü bir gün, canbaz, na- sıl olsa düşüp ölecektir... Su testi- si su yolunda kırılırmış.., Güzel Marmara! Bir kaç güne kadar bütün güller açacak... Gül- lerin yegâne sahibi güneştir ve Marmaranın yegâne âşıkı da gü-| neştir. Ali Beyin bahçesinde herşey yardı. Havuz vardı, heykel vardı, kuyu ve sulu tulumba vardı. Gü- zelliklerle çirkinlikler birbirine karışmıştı. Fakat bir dı. Bu eski, Rüzgârların kamçısını yemiş bir de çam var- çam... Nuri Bey bu çamla konuşu» | yordu. m Seni anlayamazlar, diyordu. Şeni bir köşeye atmışlar, unutmuş- lar... Sen de tıpkı benim gibisin. Yalnız sen benden çok daha fazla yatayacaksın, Ben, senin göldene gömülmek isteri, Ağaç, bu sözlere cevap vermi» yordu. Dalgaların sesini, dallarda kuşların ötüşünü dinliyordu... A- sil dekor ibtiyarlıyordu. Nuri Bey başmı sallıyor, insanların hayat sağını çok kısa buluyordu. Çam bu duyğuya lâkayitti. es bey, ağacı okşadı: — Fena haber dostum. Dişarı fırlıyan bir köke oturdu: x. fena ama, kız enfes. Piposunu doldurdu. Yalnız ol- duğu zaman pipo içerdi. es!.. Bekâr kakdığıma çienanm., Düşündü, Pipoyu çekerken, ya- nakları çukurlaşıp şişiyordu. — Belki de boşanırdım.. Fakat | Gülderen gibi bir kızım olurdu. Ne güzel kız, enfes kız! Ibtiyar ağaç ürperdi. Uzaklar- dan kopup gelen bir rüzgâr, dal | lernd-n geçti, Nuri bey, rüzgğri el sallıyarek | karşıladı; . — İyi nava müjdecisi. Ve yeleğinin düğmelerini çöz- dü. “aç cevap verdi. Yaprakları fıs İladı ve güneş bu fışıltıya iş“ tirk etti, Nuri bey sözünü kesmedi: — Ben ismini Gülderen koy mszdım. Ben Gülseren olsun isti yordum. Sözümü dinlemediler. Zaten Alinin zevki yoktur ki. Enfes kız!.. Piposu gelmiyordu. Piposuna kızdı. Boşalttı. Yeniden doldur- du. Elinde tuttuğu çakmağı vek- madı. — Eğer kız olsaydım, fena cas | nım şikilrrdi. Kadınları iyi anlamıştı ©. Bi üç, belki de daha fazla... Ah gü- zel ! Hem felâket vardı, Aliden daha aptal olan karısı Ma- cide vardı, canım Gülsereni Gül. deren yapmışlardı. Ne yazık! Ge- çen sene, hayat, hiç değişmiye- : uzayıp gidiyordu. Nuri Bey, dostu çama sordu: — Sen bu işe ne dersin?. Fırtınalar ve güneşin ağacı, yazın geldiğine kanidi. Ilkbahar | da bir zevk duymamıştı.. Etrafı- na biraz yeşil toz yayılınıştı.. Ço- luğu çocuğu olmıyan Nuri Bey, saşamak zevki için yaşıyordu.. Ellisini çoktan aşmıştr. Bundan sörle, o-umla ağaç icin en büyük kayif, güneş altında, meltemlere | yıllanmış bir çamdı. | Bir sahtekârlık İspanyada Türk malı diye satılan yumurtalar İspanyadan şehrimize gelen ti- caret heyeti, piyasadaki tetkikle - rine dün de devam etmiştir. Kar- şılıklı konuşmalar dikkate şayan bazı sahtekârlıkları meydana Şi- karmıştır: Bunlardan biri, Türk yumurtası diye Bulgar yumurta - sının İspanyaya sürülmüş olması” dır. Daha geçenlerde, Madritte bu suretle 80 bin sandıktan fozla Yumurta satılmıştır. Öğrendiğimize göre, ticaret he yetinin ticaret odası nezdinde Yap” tığı temaslar neticesinde her iki memlekette karşılıklı meşherler açılması kararlastırılmıstır. Polis haberleri öm Evde yakalandı Bu akşam sabıkalı topal Mü- nir namında bir şahıs, sırkat kas No. 2 Yazan: Selâmi Izzet | göğüs gererek yaşamaktan ibaret- ti, | — Sen düşünmüyorsun dostum, İsonin aklın yok.. Talilisin sen... | Ve mırıldandı: Ya dehre gelmeseydim, ya ak- lum olmasaydı... Çakmak ateş almadı, pipo çek- I medi. Nuri bey, yeleği gibi, pantalo- nunun kemer düğmesini de çöz- j dü, Nuri Bey çok şişmandı, gö- bekliydi. Ölüme tahammül ede- | mezdi. Ağaç zayıftı, inceydi. Ö- İlüm ona yakışmıyacaktı. Ağaçlı adam anlaşıyorlardı. Biri havaya söz söylüyor, öteki cevap vermi-| İ yordu ama, anlaşıyorlardı. İ Ve güneş Marmarada ışıldıyor- u. tiyle girdiği Zambak sokağındı Birdenbire bir kahkaha duyul- | 13 numaralı Adil e hane- du. sinde cürmümeşhut halinde yaka” | Ve birdenbire yelekle pantalon | janmıştır. | iliklendi.. Tehditle para! İ Gülderen gülüyordu. Koca Beyoğlundı, Kalyoncu kulluk, İ gençlik! İki kapılı sokak, 11 numarada © turan Kristina hanım dostu Zeki- nin kendisini tehdit ederek part talebinde bulunduğunu iddia etti- ğinden suclu yakalanmıştır. Araya girmeseydi Dün Mercsn hanı ittisalindeki kahvede Dimitri ile Nami kavga ve yele düşüyor, bazan da bir | farma mii AE Mn denbire neşeleniyordu. Bazan bir | .y; camii Şülerük” Kasililişilr: ! çocuk, bazan da kadın oluveri- |, Yaş ağaç keserken.. | yordu. Böceğin gömleğini yırtıp Üsküdardı, Kuzguncukta, 21 İ çıkın kelebeğin keyfine payan | pumaralı yalıda eshabı emlâkten var mıdır?, Şevket beyin hissesi olan kısmın» EE. ES Gülderen Marmaraya, güneşe doğru gidiyordu. Her şey unutul- | muştu, baoygmlık, felâket. Mat- mazel Emma, canlı bir disiplin gibi peşi sıra yürüyordu. Gülde- ren gülüyordu.. Bazan, birdenbi- Sofrada, başı dönüp bayıldığı | da Paşa korusunda Lazo namında zaman, Gülderen kadındı. Şimdi | biri yaş ağaçları keserken yaka- gülüyordu. Minimini kızdı. lanmıştır. Nuri Bey ihtiyar ağaca: le iri Matbaamıza gelen eserler: | Ve rüzgâr, dallar, yaproklar, ! çam “iğneleri verdi: — Enfes! Marmaranm nefesi, sarışın saç- leri okşuyordu. e Merhabı Gülzeren.. İyileştin mı... —Oda, zandı; Sö Hasta değildim ki amca.. Elbisesi de Marmaranm, göz- erinin rengindeydi. Sivri burnun- | İş mecmuası Ahlâktan ve içtimai ilimlerden bahset- mek üzere kurulan “İş,, mecmuasının ilk nüshası çıkmıştır. Bu nüshada Türkler- de ahlik, bugünkü Almanyada hukuki inkılâp yazıları bilhassa dikkate şayan- dır. arasından cevap | Memleketin içtimai hayatına ait riot- ları, yeni getirilen Alman profesörlerin- den M. Kesslerin bir razorunu ihtiva © den bu ilim mecmüasını karilerimize tav- aaa aa aa ları beliriyordu.. — Güzel kadın mi olacağım ağacın gölgesine u- | İ da, istihza kımıldanıyordu. Biraz | amca?. i »vvel sararan “yanaklarına kan| — Yazık ki yirmi yaşmda de- | gelmişti, gilim. >— Ne güzel kadın olacaksın?.. Dudaklırı kalin ve memliydi; Pars yavrusu gibi sivri dişleri var» dr. Kulakları küçücüktü... Şakak- 'arında ince, şeffaf, mavi damar- — Bana kur mu yapardınız?. Çekmiyen piposunu cebine koy du. Gülümsedi: (Devamı var) Karnaval yortularının son gününde KER KON karnaval yortlularınm son güniydi. İstan « bul ortodoksları, her yıl yaptık - ları gibi, Kurtuluşta | eğlenceler Dün Hıristiyanların yapmışlar, maskara (kıyafetinde akşama kadar dolaşmışlardır. Jar bu münasebetle hınca hınç dolu idi. Resmimiz burada yapı- lan eğlencelere iştirak edenlerden bir kısmını göstermektedir. i UM UMI Teşkilâtı AAA VAKIT'ın yeni Tetrikası : 108 Orduda meselesine gelince... Harbe iştirak edelidenberi Tür- kiyeye gelen Almanlarm birinci meşgalesini Osmanlı devleti dıhi- linde yaşıyan o hıristiyan enasırı ellerine almaktan ibarettir. Hat- tâ Kafkasyada bile hıristiyan un- surlardan başka İslâm unsurlar a- rasında bile Türkiye icin muzır o- labilecek siyasi fikirler telkinine çalışıyorlar. Orduda Almanlar gelince Almanlar Türkiyenin ken- dilerile beraber harbe girmesini, bir sipariş muharebesi telâkki e- diyorlar, Maksatları Türklere kan döktürmek ve fakat kendileri hiç kan dökmemektir. Bunu yapma» ğa hiç hevesli değildirler. Türk ordusuna grien Alman zabitleri- nin hiç birisi ehliyet ve fedakâr- lik göstermemiştir. Onlar yalnız orduya tahakküm etmek istiyor- ler, menafii hasisei siyasiye taki- binden geri durmıyorlar. Müşkül vaziyetlerde kaldıkça en ufak ve- silelerden istifade ederek geri çe- kiliyorlar. Bunun için icap ederse yalan söylemekten de çekinmiyor- lar. Harbin muhtelif safhalarına gelince, Erzurum ordusu Kumandanlığının ilk devirde yaptığı hatalar ve gösterdiği ikti- darsızlık son harbin şayanı esef bir surette neticelenmesine sebep olan en büyük âmillerdendir. İk- limin fena tesirleri, iaşenin nok - san olması, vesaiti nakliyenin ih- tiyaca kifzyet etmemesi, muha- berenin lâyiki veçhile temin o - lunmaması, cepheye hasta hasta kuvvetler gönderilmesi, sıhhi me- selelere ve sıhhi techizata harp başlangıcında icap ettiği kadar ehemmiyet verilmemesi de inzi - mam ederek Kafkas cephesi tu - tulamıyacak bir hale gelmiştir.,, Doktor Bahaettin Şakir Beyle arkadaşlarının tesbit ettikleri bu noktalar hakkında nazarı dikkat- leri celbedilmesi artık müfit bir netice verebilir miydi? Bu nok - taların hepsini harbe başlamaz - dan evvel düşünmek ve ona göre hareket eylemek lâzım gelirdi. Harbin en hararetli bir devrin» de o noktaları göz önüne koy * maktan artık hiç bir fayda hasıl olamazdı. Nitekim ( Almanlırın harbi, sipariş harbi telâkki ettik- leri , kan akıtmaktan çekindik - leri ve hiç bir yerde fedakârlık göstermedikleri yazıldıktan son- ra Türk orduları kendi hudutları haricinde Lehistanda, Romanya- da, Makedonyada Almanya he - saba kan akıtmağa sevkolun - mamış mıydı? Mademki İttihat ve Terakki erkânı Almanların şarkta nüfuz kazanmak ve Hrris- tiyan unsurları elde etmek için ara sıra karıştıklarını daha bida- İ yeti harpte anlıyabilmişlerdi, o | halde hiç olmazsa yalnız kendi bu dudumuzu müdafaa ile iktifa e - meselesine ! 5 — VAKİT 20 ŞURAT 193 HARPTİE Mahsusa e Yazan: A. MiL Almanlar le olmadığı gün gibi aşikârdı. Kendi hudutlarımızı müdafaa i « gin bir nefer bile ayıracak bir vas ziyette değilken yabancı cephe » lere fırka fırka asker sevki bü » yük bir hata değildi de ne idi? Şüphesiz, bütün bu işleri hep Enver Paşa yapıyordu ve İttihat ve Terakki merkezi umumisi En - ver Paşınm icraatına mâni ola” mıyordu. Fakat Enver Paşa ol - sun, İttihat ve Terakki olsun, u - mumi harpten müştereken mes'ul- düler ve nitekim müştereken de mes'ul tutulmuşlardı. Teşkilâtı mahsusanın bir taraf» ta Enver Paşı ve diğer tarafta asıl İttihat ve Terakki olmak üze- re arada mevcut olan ihtilâftan doğduğu tefrikamızın (başında yazılmıştı. Bu ihtilâf ber nerede olsa kem disini gösteriyordu. o Almanların şarkta kuvvetlenmesine bir taraf- tan Enver Paşa ister bilerek, is» ter bilmiyerek yardım ederken umumi harbe girdikten bir kaç ay sonra en ileri gelen İttihat ve Ter-kki erkânmin bu nüfuzu mu- zir bularak onun önüne geçmeğe çalışmaları her iki taraf arasım- daki sittiyetin mevcudiyetine de- lâlet etmez miydi. Enver Paşa ve onunla beraber bir çok kimseler Kafkıs cephe- sinin beklenilen ümidi hasıl ede - memesine rağmen eski istilâ hırs larından vazgeçmemişlerdi. Bu hırslar muvakkat bir müddet i- çin geri bırakılmıştı. İlk fırsatta o hışların tatmin edilmesi deima mukarrerdi. Rusyadaki Türklerin Türkiyeye bağlanması fikri o ka- dar sabit idi ki bunun için lâ - zım olan programlar hazırlanmış bir halde duruyordu. Nitekim aradan üç sene geçtik ten ve Rusya gene bizim harbe iştirakimiz yüzünden mağlüp o - lunca Rusyadaki Türkler mese - lesi tekrar canlanmıştı. Rusya » i daki Türklerin ahvaline vakıf ©- lanlar Rusyanm mağlübiyetile el de edilen o tarihi fırsattan na - sıl istifade edilebileceğini İttihat ve Terıkki Cemiyeti merkezi u - mumisine verdikleri lâyihalarda aşağıdaki surette tasavvur edi « yorlardı. “Kahraman askerlerimizin mu- vaffakıyeti Ove umumi harbin bereketi olmak üzere Müslüman - Türk illerinin serbest inkişaf - larma mâni olan Rusya Çarlığı - nın eli kırıldı. Yarmı bilmeyiz. Bugün için şimal ve şarktaki, Kaf. kısyadaki Obütün Müslüman - Türk zümreleri hâd bir haldedir. Binaenaleyh gönüllerindeki bü « tün mefkürglerini izhar edebilir - ler. (Devamı var) Romen paraları Borsa ve Osmani Bankası komiserli- ginden: 31/1/1934 tarihine kadar tedavülde derek tâ uzakları ordu gönderil- |bırakıldığı bildirilen mavi renkteki (Bin) mesine mâni olmaları icap etmez İleylik Rumen kâğıt paralarının bir ay da- miydi? Bir de Filistin ve İrak (ha yani 1 mart 1934 tarihine kadar te- cephelerini müdafaa edecek kâfi İdavülde kalmasma karar verildiği Ru- miktarda kuvvetlerimiz vardı da |” milli bankazınta tainimisden anlaşıl. fazlasını mı Lehistana sevketme- e malümat hasıl olmak ğe kalkışıyorduk? Bunun böyle üzere ilân olunur.