— —VAKIT 14 ŞUBAT 1934 EE y < mmm) | Aşk Cilvesi amma Yazan: İzzetoğlu | —A!. Şermin, karşısında Vavidi sö-| rünce duraladı, şaşaladı. Cavit | bunun farkına vardı: — Canmız mı sıkıldı?. Sizi te min ederim ki, burada olduğunu- zu bilmiyordum.. Tesadüf.. Tenha sahilde bir iki adım yü- rüdüler. Ortalık çayır çayır yanı- yordu. Neredesiniz?. — Otelde. —Ben de.. Bir müddet sustular, Sonra Ca- yit: — Girelim, dedi, çok sıcak. -— Bugün mü geldiniz?, — Bugün geldim Şermin. Size | sadece Şermin diyebilirim değil | mi?.. — Tabit, Madem ki dece arkadaşız.. Bu sefer Cavit sustu. Şermini senelerce sevmişti. Şermin duldu. Kendisi bekârdı. Acaba Şermin de. onu sevmiş miydi?. Bunu bil- miyordu. Her halde o daima uzak durmuştu.. Fakat bızı kadınlar vardır, hem severler, hem yaklaş- mazlar. Uzaktan otel min; artık sa- göründü. Şer- — Evet dedi, arkadaşlık.. Sizi | goktandır görmemiştim. — Dört sene oluyor.. — Aşk böyle görüşmemeğe de- | ler mi?.. — Böyle söylemeyin.. Aşk dün yaya bedeldir. Aşk her seyi ma- | zur gösterir, hık kazandırır. Sustular... Yemeği bir masada karşı karşı- ya yediler. Cavit tekrar: — Sizi temin ederim. . Sizin burada olduğumuzu bilmiyordum, | dedi. Şermin güldü: — Bu bana iltifat değil. — Belki hatırınıza.. — Hayır, siz benim iyi arka- daşım değil misiniz?.. Günler geçti. Şermin, Cavidin değiştiğini (o görüyordu. Artık o nrz kendi afaa tabiyeme gi venmekte ve bu plânımı kolay ko- | lay suya düşürmiyecek olan erkek müvekkili müdafaayı tercihte yer- den göğe kadar haklıyım! Mm. Nihayet kadınlardan bir hukuk- | ka-| çunun fikri.... Dr, Röne Kive, dın hukukçuların tanınmışların - dandır. O, ne diyor? Onun söyle- | dikleri de şunlardır: — Eğer kadına perestiş edilen Amerika mevzuu bahisse, orada pek çirkin olmamak şartile, kadı- nm müdafaası pek kolay olduğu fikrini hakiki vaziyete uygun gö- rürüm. Bu sözümle, bizde ve baş- ka yerlerde, kadının müdafaayı kolaylaştırıcı tesiri olduğunu büs- bütün inkâr yollu söz söylemiş ol: | * İ muyorum. Hal ve tavırları it'bari- le cazip bir kadın, her yerde lehin- de bir hava içinde müdafaa olu- nurl j Yalnız, bir nokta var, Hal ve ta- werları itibarile iyi bir tesir o bıra. kan erkek yok mudur?.. Esaslı ter- biye görmüş, kibar tavırlı, nazik bir erkek yahut alelâde, saf tavır- KE BERAENERAAEEEAEEAEUEAENEEAEA ENA E ENA AYAN eski adam değildi. Filvaki gene nazikti. Gene Şerminin her dedi- ğine peki diyordu, fakat bir ek-| I siklik vardı. Bir gün söyledi: - Eskisi gibi değilsiniz Cavit. — Hakkımız var.. eskiden., — Eskiden bana 'âşıktın.. l — Seni gene seviyorum Şer- min.. fakat. Sözünü gitti. Birkaç gün gelmedi. Birkaç Birkaç gün sonra geldiği zaman Şermin Cavidi tanımadı. Gözleri | ağlamaktan kızarmış, rengi sapsa rı olmuştu.. Birkaç kere telefon elti, sonra odasına kapandı. Şerminin içine fena bir his doğdu. Biraz sonra yukarı çıkı- yor. Cavidin oda kapısını vurdu. cevap alamayınca açtı. Cavit, cansız gibi yatağına w zanmıştı.. Şermin faciayı anladı ve derhal doktor çağıttı. Doktor, Cavidin hayatını kur- tırmıya çalışırken, Şermin, ken- | idi namma yazılıp masaya bırakı- lan mektubu okuyordu: “Canım Şermin, sana her seyi | itiraf edeceğim. Çünkü bu dünya” dı yegâne arkadaşım sensin.. Sen aşkımı ve beni reddettikten sonra, ben derdimi unutmak için başka bir kadına kapıldım.. Eğer ölürsem, o kadınm, yani biraz da İ senin yüzünden o öleceğim.. Bu kadın beni mahvetti. Manen ve maddeten yeyip bitirdi. Artık tı- hammülüm kalmadı. Fakat elin- den kurtulamıyorum. Çılgın bir kadın, kıskanç bir kadın, o çekil- mez bir kadin. Artık bu hayata veda ediyorum.. Bu hayat..., Şermin ağlamıya başladı. Alt tarafını okuyamadı. Facia gözö- nündeydi.. Bu ölümden mes'uldü. Bu günahımı affettirmeliydi. Karyolaya yaklaştı. Ağir ağır nefes alan Cavidin alnına dudak- larını dokundurdu ve düşündü: | “Acaba beni hâlâ seviyor mu?,, * Fakat düşündü ki kendi aşkı iki kişinin aşkına bedel olacaktır. tamamlamadr, kalkıp Vk bir erkek te lehinde tesir uyan - kek olsun, müvekkilin görünüşüne bağlıdır. Fakat, tamamile değil... sele, suçun sabit olup olmaması» dır! Hulâsa, kadın da, erkek te hal) ve tavrile müsbet ve menfi tesir ic- | sa edebilir. Bununla beraber, suç i olduğu takdirde, müsbet bir tesi- | olabileceğini sanmak, hayale kas! pılmaktır. Bu tesir, ancak teferru- ata yardımcı olarak, fayda (o geti- rir! | 18,30 Fransizca ders (İlerlemiş olanlara) İtarafından), 18,45 dans musikisi, 20 İciddi musiki, İğ dir. Rakamlar kapanış fiyatlarını gösteril dırabilir. Mesele, kadın olsun, er- /İ| Bu tesir, fer'i bir tesirdir. Asıl me- || şahitler ve diğer delillerle sabit İli İ rin hükme esaslı surette müessir İ|! ER EE TAKVİM arşamba Perşembe 5 ŞUBAT 15 eğe 2 BAYRAM, ,* BAYRAM ız (S2 al 194 41? pe öm İ Oğlesamazı İkindi maması Akşam namazı Yatsı namazı Imsak Yalın geçen günler Yalıokalan » Bu akşamki râdyo ISTANBUL — 18 Plâk 41? U a neşriyatı, 19 şehir tiyatrosu ârtistlerinden Muam. mer Bey tarafından monoloğ ve Anadolu ajansı haberleri, 19,30 Bedayii © musiki heyeti tarafından alaturka neşriyat (Se- imiha, Vecihe, Servet hanmlar, Tahsin Bey ve Mesut, Ruşen, Cevdet Beylerin iştirakiyle), 21,20 Anadolu ajansı ve bor- sa haberleri, 21,30 Necip Yakup Bey orkestrası. ANKARA — 1230 Gramofon, -18 örkesten (Keman konseri Ekrem Zeki B. jans haberleri. VARŞOVA 1415 m, . 16,40 Piyano parçaları, 17,55 oda © musikisi, © 19,20 Org müsameresi, 19,40 Bariton mugan- İni tarafından şarkılar, 21,08 Gürcü şar- İkıları, 21,15 orkestra konseri, 22,30 Sop- ran muganniye tarafından şarkılar, 23 BUDAPEŞTE 550 ın. — 17 Keman virtüozları © tarafından keman konseri| (Jenö Hubayin iştirakiyle), 20,30 Buda- peşte operasından naklen Verdinin Trou- badour operası, müteakiben plâklar. VİYANA 507 m. — 18,20 Avusturya| musikisi, 19,10 amele birliğinin neşriyatı, 20,35 Hadn'in eserlerinden © mürekkep! konser, 23,05 — Eis - Palastan o nakil, 2335 akşam konseri, J. Holzer, BÜKREŞ 364 ve 1875 m. — 13 Plâk, 14 plâk, 18 radyo orkestrası, 19,15 rad- yo orkestrasının devamı, 25 Üniversite dersi, 20,20 plâk, Zi oda musikisi, 21,45 Meme Rodrigo Athanasiu tarafın- dan taganmi, 22,15 Meme Ameile Bart-| feld tarafından keman konseri, 23 Cima! restöranmdan naklen hafif musiki. l BRESLAU 316 m. — 17 Hafif musi- ki, 18,30 şimale ait konferans, (18,50! Mozart'ın eserlerinden mürekkep kon! ser, 19,10 Alman bestekâirlarımın eser- lerinden keman konseri (Brahms, Kreis- ler, Beger), 19,45 müsahabe, O 20 milli neşriyat (Veber - Brahms'ın eserlerin. den), 22,10 açık şarkı, 23,35 gece musi- kisi, 1 Silisya musikisi. BORSA (Hizalarında yıldız işareti olanlar Üzer, lerinde :13: ŞUBA | musmele Olanlar | © Nukut (Satış) |» Condra » Nevyork | e Park 2 126, 1, Je varova # Budapası. # Bükre i, # Belgral “6 İş Yekohama 40, — # Alo a * Mekliliye * Brnknol -İ İ dap sal Stokholm | > Çekler sonda | * Nevyoru | * Pas | e Milâsv » Brüksel » Atin. İs Genevre ” Sofya 04 » Amsterdam 1.1704) « Pk 1Altiz mere SESHAM 1000! 342549 504 rat og Ni erke vi,a4 | Gimento ws. 42535 | Üneon Ney #, i iş Bankası ISTANBUL are Şehir Tiyatrosu Akşam Saat 20'de ZEHİRLİ KUCAK m: LoicLe ın 1 Cevriad'e “Tercüme vcen: “Sait (| Ali. Zabitan Gecesi; K *akısp “ark Değ maya mes tahviller Flektrli Tramvas istikrazlar 1039'da ist, ssulkrağldıı 01.25 11,00 İ “İl saydım, bey... Bu iş masala dönü- i min önünde, türlü türlü renklerle | reman bir sürü kedinin hayali oy- i naşıyor. Kafamda İ mem, amma ben, Tayyare bileti- Piyango Kısıklıda kedilere çıkıyormuş 400lira kazanan kedi ile karşı karşıya meydana Siz de biliyorsunuz.. Amma, | ben şurada bir iki satırla hülâsa edivereyim: Kısıklıda bir zat var | miş. Bahriye binbaşılığından | mütekaitmiş.. Neyyir Bey, siz ve biz gibi, oldu olalı Tayyare pi- yangosunun hiç bir tertibini, hiç bir keşidesini (o kaçırmıyormuş.. ve.... benim gibi biletine bir kere bile ikramiye vurmamış bir türlü, Nihayet bu tertibin bu keşide bi- letini, çok sevdiği kedisi Yuma- lak icin almış. Bayie, Yumalağın ismini vermiş.. . ' Şansa bakmız, Kedi kazanmış; hem de dört yüz lira... Bu talihli kediyi ben merak et- tim... Siz etmiyor musunuz?, | ».. Üsküdar çarşısının en sonunda ki bir dükkânda, kül dolu gebeş bir mangalın kıvılermlarında el- lerini kızartan bayi Sabri Efendi bana her şeyi anlatt: Yumalağın dört yüz lira kazan- dığını duyar duymaz, soluğu Kı- sıklıda almış. Neyyir Beyi köş- künde bulmuş. Uyandırmış. Oda da iki kedi varmış... — Kedin, hangisi senin ke- din?, , — Nasıl kedi?, — Yumalak... N — İşte şu iskemlenin üzerinde gerinen.... — Yuvarla şunu bir kere... Neyyir Bey de şakacı bir adam- miş.. Kediyi oynatmış. Tam o sı- rada, bayi Sabri Efendi, yanmda götürdüğü dört yüz lirayı Yuma- lağım üzerine fırlıtmış.. — Bu iş masala döndü, bey..... Geçen ayın büyük ikramiyelerin - den biri de kime çıktı bilir misin? — Gene bir kediye. Kısıklıda, | Neyyir Beyin köşkünün bitişiğin- | de oturan Ali Beyin kedisine... — Tam bin papeli elimle bir bir or... Bu iş masala dönüyor, bey.. .,... Atladım tramvaya... Gözleri. kimi tüylü, kimi tüysüz, kimi to- mânasız bir beyit: Dam üstünde kediler, Bana mırnav dediler... Sanki neye?. Düşünüyorum: o Analaşılıyor; bu yıl şans kedilerin... o Sizi bil- mi buay bizim h'ç sevmediğim çirk'n “Güzel, in bahtina alaca- ğım ... Köşkün kapısmı iki kat olmuş ihtiyar bir kadın actr.. Neyyir Be- SAS 148 “a0 Şark Dot D.Mevâh Gümrükler <0 üye 1 Etyani Ruhtim Asadolu o 4730 Ğ Aradolo li 423) —İ e Mümessii A Saşas i Pağdar yin annesi... — Hanım ' teyze.. Şudört yüz lira kazanan bahtlı kedinizi ben | de görmek istiyorum... Yüzüme bakmağa uğraştı. ii... İ ların hangisi?... | olacak... “Nerdesin ayol.. Hü Yumulak nerdesin çık kız... — Ah, oğlum karıkışta üşen- medin mi?.... Güldü, geri döndü... — Yumalak, Yumalak!. Diye seslendi... Konuşuyordu: — Neredesin ayol ?. Huuu.. Yumalak... o Gene nerelerde, ne haltlar karıştırıyorsun bakayım ? Çık meydana kız!.. Bak sana gö- rücüler geldi ayol!. Gülüyordum. Birden, odanın Haan içeri bir alay kedi gir- ia — Hanım teyze, Yumalak bun- Mutlak şu tekir — Hayir, o misafir.. mercanı... — Şu pamuk olmasın?, — O da misafir... — Peki, ya bu çakır? — Gene bilemedin oğlum, o da misafir; komşunun toromanı .... Evde misafir kediler.. Yumala- ğm dalkavukları.... Ah gidi yaramazlar! O Paranın kokusunu ne de çabuk almışlar?. İhtiyar kadın nihayet Yumalağı yakaladı: Gümüşi renkte ,tüylü bir Van kedisi... Dostum F. M., matbaada gayet dalgın şöyle demişti: — Neyyir beyin (kedisiyle bir mülâkat yapılsa ne iyi olur?. Aziz F. M.; bu benim değil, am cak kedileri çok seven ve dillerin- den de anlaması pek tabii bulu- nan M. 5, in harcıdır.. İhtiyar nine anlatıyor: — Ah oğlum ,bilmezsin.. Ney- yir, bayılır o buna... O Bayılır bu tontona Neyyir... Amma, sen de bak söyle Allah rizası için ne no- noş şey değil mi?. Bir yavrumuz vardı vaktiyle: Tortop. Bizim ha- nrmın kedisi... Yumalak işte onun yavrusudur... — Hanım teyze, kazandığı ik- ramiyeyle güzel Yumalağa ne he- diyeler alacaksınız? — Vallahi bunu daha düşün - medik... — Kurdeleler falan?.. — Kurdele mi?. Onu inşaallah losalığında tıkacağız.. Yumalığı (ogöğsüne bastırdı; öptü, kokladı: — Eskiden ciğer et yiyecek tontonum! Dedi... Bitişiğin yerdi, şimdi v.. Kısıklı tramvayı: Atkılı hoca- lar... Gocuklu iktiyarlar.... — Kar müthiş!. — Müthiş kar,. — Sabaha kadar yığacak.... REN Muzibin biri diyor ki: “Bilet yumala- ğın namına alınmış. Çıkan para Yuma- lağa verilmesi lâzım. Bu nasıl olacak? Yoksa Neyyir Bey, mahkemece, henüz bir yaşında bulunan, akıl ve oidizkten mahrum bulunan Yumalağa vasi mi ta- yin olunacak?,,